Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Çevreye göre vücut gelişimi ile ilgili 1-2 soru


Farinal

Öne çıkan mesajlar

Bir iki sorum var. Şimdi mesela 16-17.yy'da İstanbul'da yaşayan bir insan düşünelim. Bu insanı birde 20-21.yy'da İstanbul'da yaşadığını düşünelim. Birde bundan 200-300 yıl sonra İstanbul'da yaşayacağını düşünelim. Bu 3 farklı zamanda yaşayan insanların tamamen aynı olduğunu düşünün doğduklarında sonrasında çevrelerine göre nasıl farkları olur? Mesela en kısa boylu en eski zamanda ki mi olur bunun gibi farklar
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

arkadaşlar uyuduğum zamanlar zihnim sanırım zaman yolculuğu yapıyor ve o zamanlar istanbul'da bulunan zihni boş birisinin vücuduna giriyorum. bu sanırım bir şizofren yada deli bir kişi. belki yeni ölmüşte olabilir ama ölü olsa bunu farkederdim sanırım. zihnim o vücuttayken aynı kendimmiş gibi yaşıyorum ve oradaki insanlarla iletişim kurmam gerekiyor çünkü acıkıyorum vs. vs. ihtiyaçlarımı karşılamam gerekiyor
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

İşin kötüsü sanırım o zamandayken ölürsem gerçekten ölüyorum. Bunu anlayabiliyorum. Çünkü orada yemek yediğimde burada doymuş oluyorum... Ve yapmam gereken bazı görevler var. Bunları yapamazsam öldürülme tehlikesi yaşıyorum. Lütfen yardım edin arkadaşlar.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Arkadaşlar daha önce sadece 1 kere yaşadığım olay gerçekleşti. Bir dünyaya gittim. Sanırım gelecekteydim. Ama tam olarak kestiremiyorum.

Bir evdeydim...

Ev oldukça küçüktü. Kapıdan girer girmez küçük bir girişin ardından hemen salon kısmına giriliyordu. Salon bir pencere ile aydınlanıyordu. Dışarıdan gelen gri güneş ışığı ve salonda yanan iki tane cılız mum garip ve büyülü gözüküyordu. Duvarlar koyu kırmızı renkliydi. Bir kaç eski resim vardı. Eskimiş ve toz içinde ki çerçevelerinde sanki başka bir dünyadan gelmiş gibi duruyorlardı. Bunlar çiçek resimleriydi.

Duvarlar da resimler dışında bir sürü kağıt vardı. Küçük, büyük, eğri, düzgün... bir sürü renk renk kağıt. Üzerlerinde isimler yazıyordu. Şöyle bir göz attığımda kağıtların üzerinde ki bir kaç ismi seçebildim. "James Williams... Harry Torren... Abdul Huseyin..." bir sürü çirkin ve küçük bir el yazısıyla yazılmış isim.

Birde televizyon vardı. Ayaklı bir televizyon. Ekranın altında ayakların arasında duran boşlukta bir sürü cd duruyordu. Kimisi açıkta kimisi kutu içinde kimisi düz kimisi ters bir sürü cd. "Bunlar benim dostlarım..." dedi evin sahibi olan adam gülerek. "En iyi dostlarım! Hepsini belki binlerce kez izledim... Diziler, filmler... Ama genel de diziler..." Adamın bu cdleri ve televizyonu nereden bulduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yada elektriği nereden sağladığı... Şaşkınlıkla adamı dinliyordum. Çünkü dışarıdaki dünya tamamen yok olmuş bir kıyamet dünyasıydı. "Hepsi harikalar... Hepsi insan dolu! Oyun ve drama bittiğinde insanların isimleri yazıyor... Düşünsenize! Bunların hepsinde onlarca belki yüzlerce insanın düşüncesi ve ruhundan bir parça var! Bende hepsini onurlandırmak için, onlara dua etmek için her cd de yazan tüm isimleri duvarlara yazdım!"

Daha sonra gözlerimi kapattım ve açtığımda tekrar oturma odamdaydım. :S :S
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ah dostlar ah... Ludwig Wittgenstein demiştim ya... İşte olan oldu. Zihnim benim sizlerle paylaştığım bu güzeller güzeli dünyada vücudumdan ayrılarak başka dünyalara yada aynı dünyanın başka zamanlarına doğru yolculuğa çıktı. Tam olarak saati hatırlayamıyorum ama son 36 saat içerisinde bu yolculuğum meydana geldi...

Bu sefer sanırım Almanya'daydım. Gerçi ne Almanya'ya ne de dünyamıza benzemiyordu orası... Ama Almanca konuşuyorlardı. Büyük ama çok büyük bir havuz vardı. Havuzun etrafında bir sürü insan istedikleri gibi yatıyor yada oturuyorlardı ama hepsi ellerinde kitaplar ve kağıtlarla ya bir şeyler okuyor ya da yazıyorlardı. Ben kendimin nerede yada ne zamanda olduğumu anlayamadan bir adam yanıma geldi. Adının Ludwig Wittgenstein olduğunu söyledi. O anda onunla ilgili herşeyi artık biliyordum. Sadece adını söylemesi yetmişti.

Bana kendisine yardımcı olmam gerektiğini söyledi. Ona ve yanında ki konuşan kedisine yardım etmem gerekiyordu. Ama ne yapmam gerektiğini bir türlü anlayamamıştım.

Wittgenstein bana istediği şeyleri anlatamayacağını söyledi. Bunu onun yerine kedisi yapacaktı. Sanırım kedinin ismi Mermaladov'du. Ama emin değilim belki de bu saçma salak bir hatıra da olabilir...

Kedi iki molekülün arasına girmem gerektiğini söyledi. Bir sineklik tutuyordu elinde. Bu sinekliğin içinden elimin geçemeyeceğini söyledi. Ama yeterince küçük olursam bunu başarabileceğimi söyledi. Bunda haklıydı.

Katı olarak gördüğümüz birbirine çok yakın duran moleküllerden oluşan objelerin de aynı bu şekilde yeterince küçük olursam içlerinden geçebileceğimi söyledi.

Bir objeye girip iki molekül arasında bulunan bizim dünyamızın içinde bulunduğu evrene benzer bir evrende yolculuk yapmam ve ona istediği şeyleri getirmem gerekiyordu.

Sonra gözlerimi kırptım ve her şey gitmişti. Tekrar İstanbul'daydım. Ne yapmam gerektiğini bilemiyorum. Daha önce böyle şeyler yaşamış olanlar varsa bana lütfen yardımcı olurlarsa sevinirim. Teşekkürler.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Suark said:

Ben ilgilendim, devamını bekliyorum =)
gerçek olsada olmasada deişik bişe;

Devam!


Teşekkür ederim kader kardeşim. En son moleküller arası yolculuk yapmaya hazırlanıyorken uyandım sanırım bir daha uyuduğumda yolculuğu gerçekleştireceğim. Ama biraz korkuyorum bu yüzden 30+ saattir uyumuyorum ama sonunda oraya gitmek zorunda kalacağım sanırım.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...