-007- Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 İlk olarak: Ben belge yok derken bunu tüm olaydaki tüm durumlar için söylemedim. Anlaşılabileceği üzere orda bahsedilen durum özel hayata ait belgelere "belki bir şey buluruz" diyerek "kanıtsız" el konulması. Bunu söyleyen ben değilim, daha önce de söylediğim gibi bu hergün televizyonlarda hukukçular tarafından söyleniyor ve özel hayatın ihlali olduğu için hukuka aykırı bir durum. Bahsedilen durum TSK'yla alakalı değil. En somut örnek Türkan Saylan'ın kişisel anılarını yazdığı defterlerin sebesizce ve hukuksuzca toplanması. Bu durumun hukuk dışı olduğu her yerde ifade ediliyor ve eğer böyle bir durum varsa bu da şüphesiz baskıcı faşist bir uygulama olduğunu gösterir. İkinci kısımda da eğer orduya devletin çeşitli kademelerine her alanlarda sızmış bir topluluk varsa böyle bir topluluğu ancak devletin kendisi ortaya çıkartabilir. Bu basit bir mantık, bilgi değil. Aklı olan herkes böyle bir tahmin yapabilir. Ayrıca bu tarz kişisel mantıkları yanlış/eksik bilgiler olabileceği ve dava devam ettiği için açıkça ifade de etmemek lazım. Eğer uygun bir ortam olsaydı zaten tartışma uzamazdı diye düşünüyorum. Ayrıca tekrar ediyorum güneydoğudaki olaylar hakkında bugün fikri olan sayılı insan vardır bu ülkede. Sonuçta hiçbirimiz tam olarak bilmiyoruz ordakiolayları. Diğer olaylardan bağımsız bir durumu var yani o durumun. Bu açıdan yapılan uygulamalara kimlerin etki ettiğiyle kıyaslayamazsın bence. Üçüncü olarak "davalar hakkında hakimleri etkilemek suç" olabilir, ancak herhangi bir platformda (daha önce de benim yaptığım gibi) anayasanın bir takım maddelerinin yazılması hiçbir yerde suç olamaz. Bir etkileme yok çünkü. Suç işlediğini düşündüğümü bile göstermez. Şu an da yazarım madde istersen. Ayrıca şunu da bil. Burda bahsi geçen durum belge bilgiyle yapılmış tutuklamalar değil. Biz ondan bahsetmiyoruz burda. Konuyu hafif çarpıtmışsın yani. Eğer bir durum mahkemeden geçmişse ona laf edilmez. Hakimin bileceği iştir, burda eleştirilen durum mahkemeye gelmeden önce göz altına alınmadan önceki uygulamalar. Bu eleştirileri yapan insanlar diyorlar ki bilgisiz belgesiz "bir şey buluruz" umuduyla özel hayat ihlal ediliyor. Ve diyorlar ki bu durum hukuka aykırıdır. Bence de ve aklı olan herkes açısından da eğer böyle bir şey varsa bu durum baskıcı faşist bir uygulamayı akla getirir. Ha baskı olarak da gelip türbanlılar ya da din dersi falan dersen bunlar apayrı tartışma konularıdır. Sadece siyasi baskı açısından incelenemez. Olaya din siyaset tarih sosyoloji gibi bir sürü bakış açısı girer. O açıdan yanlış/eksik yaklaşımlar bunlar.
Milamber Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 sir said: topikteki soruya isterseniz tekrar bakalım: Merak ediyorum şu akp döneminde ki gibi bir baskıcı rejim türkiye daha önce yaşadımı ? cevap da şu: evet yaşadı, hatta bin kat beterini yaşadı. bugünün geçmişe göre çok daha kötü olduğunu öne sürmek ya cehalettir ya da kasten günümüz olaylarını çarpıtma niyetidir. +1
-007- Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 bakış açısına göre değişir o. kişisel bakan biçok kişi böyle düşünebilir. ama totalde malesef durum böyle değil.
sir Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 iyi de mahkemeden geçmeyen bi tutuklama veya gözaltı gerçekleşmedi ki hiç? gözaltı ve arama yapmak için öncelikle o il/ilçedeki mahkemeden izin almak zaten gerekiyor. polis öyle kafasına estiği gibi hadi şu çydd'ye bi baskın yapayım demiyor yani. arama izni çıkarılıyor mahkemeden, öyle aranıyor. saydığım bütün diğer mağduriyetler, devlet eliyle yaratılmış, devlet organlarından insanlara uygulanmış baskıya örneklerdir. baskıcı rejim arıyosanız, işte gösteriyorum? bu uygulamalar basbayağı baskıcı rejim tezahürüdür. işin içine din-siyaset falan girince karmaşık oluyo, onları geçelim özel eşyalara bakalım. e zaten konumuz baskıcı rejim ve türkiye. sosyoloji-din-siyaset girmeyecek de ne girecek =) peki bazı bilgil-belgeli durumları eledik, mahkemeden geçen kararları da eledik, nerde o zaman bu baskıcı-faşist rejim? türkan saylanın özel eşyalarında mı?
mani Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 oh sağolsun sir gene baskıcı bir dönemde yaşamadığımızı kanıtlamış. Gene içime su serpildi. Sir ün mesajları okdukça hacca gidesim, tayyibimin elini öpesim var. Nur yüzlü fetoyu bile öpesim geliyor.
Milamber Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 baskıcı bir dönemde yaşamadığımızı kanıtlamaya çalışmıyor. bundan daha baskıcı bir dönemin olmadığı iddiasını çürütüyor. ben mi yanlış anladım? darbe dönemleri yeter.
GEd Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Milamber said: sir said: topikteki soruya isterseniz tekrar bakalım: Merak ediyorum şu akp döneminde ki gibi bir baskıcı rejim türkiye daha önce yaşadımı ? cevap da şu: evet yaşadı, hatta bin kat beterini yaşadı. bugünün geçmişe göre çok daha kötü olduğunu öne sürmek ya cehalettir ya da kasten günümüz olaylarını çarpıtma niyetidir. +1 Merak ediyorum şu akp döneminde ki gibi bir baskıcı rejim türkiye daha önce yaşadımı ? Yada hangi avrupa ülkesinde var şuan ? Diğeri soru değil çünkü.
sg-1 Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 YASAYSA YASA ÇIKARIRIZ KARDEŞİM ALEM BUYSA KRAL TAYYİP
-007- Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 işte biz de diyoruz ki faşizmde "hukukun işlevselleştirilmesi" gibi bir durum vardır. Hukukun işlevselleştirilmesi hakkında daha fazla bilgi edin. Bir takım emirler kararlar daha çabuk çıkar, bir takım konulara ağırlık verilir. Devlet sırları ortaya çıkar.. vs. Bunun altındaki sebebi ve güçleri düşünmek lazım. Polyannacılık komik duruyor yani. Senin "devlet baskısı" dediğin şeyler askeri dönemde olan ve seçilerek yapılan demokratik uygulamalar değil. Bahsettiklerinden bir kısmı da bugün zaten kat kat var. O açıdan bugün daha kötü bir durumdayız deniyor. Suçlu suçsuz herkes içeri alınmıyor mu? Suçlu olduğu kanıtlanmadan sırf kaçmasın diye içeri alınmış bir sürü sonradan bırakılmış insan var. Buna baskı deniyor. Ayrıca ben türban-baskı alakasını geçelim demiyorum. Ayrı konu diyorum. Yoksa o apayrı konularda da her açıdan konuşabilirim hiç sorun değil. Konular farklı. Türban olayına baskı diyip geçemezsin yani. Keyfi yorum asıl buna denir. Baskıcı Rejim ve Türkiye konusunda açıkçası sosyoloji ve din gibi konulara girmene pek gerek yok. Sadece siyasi sebeplere bile bakman yeter. İrdelemek bile gereksiz yani zira her şey ortada! Baskıcı rejim nerde demişsin. :) E bakmakla görmek arasında da fark var diyolar, bu lafı da düşünmek lazım. :) sir said: iyi de mahkemeden geçmeyen bi tutuklama veya gözaltı gerçekleşmedi ki hiç? gözaltı ve arama yapmak için öncelikle o il/ilçedeki mahkemeden izin almak zaten gerekiyor. polis öyle kafasına estiği gibi hadi şu çydd'ye bi baskın yapayım demiyor yani. arama izni çıkarılıyor mahkemeden, öyle aranıyor. saydığım bütün diğer mağduriyetler, devlet eliyle yaratılmış, devlet organlarından insanlara uygulanmış baskıya örneklerdir. baskıcı rejim arıyosanız, işte gösteriyorum? bu uygulamalar basbayağı baskıcı rejim tezahürüdür. işin içine din-siyaset falan girince karmaşık oluyo, onları geçelim özel eşyalara bakalım. e zaten konumuz baskıcı rejim ve türkiye. sosyoloji-din-siyaset girmeyecek de ne girecek =) peki bazı bilgil-belgeli durumları eledik, mahkemeden geçen kararları da eledik, nerde o zaman bu baskıcı-faşist rejim? türkan saylanın özel eşyalarında mı?
Fortuna Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 sir said: iyi de mahkemeden geçmeyen bi tutuklama veya gözaltı gerçekleşmedi ki hiç? gözaltı ve arama yapmak için öncelikle o il/ilçedeki mahkemeden izin almak zaten gerekiyor. polis öyle kafasına estiği gibi hadi şu çydd'ye bi baskın yapayım demiyor yani. arama izni çıkarılıyor mahkemeden, öyle aranıyor. Nerden duydun bilmiyorum ama yanlış duymuşsun. 1.Gözaltı için kimseden izin alınmaz.Daha sonra adamın akıbeti için mahkemeye çıkartırsın ama, ilk gözaltına alma işlemi sırasında kimseden izin alınmaz.Yani evet polis seni şu saniye gelip alabilir gözaltına, yasal olarak gıkını çıkartamazsın.Yok öyle filmlerdeki "Beni birşeyle suçlayın yada burdan gidiyorum." muhabetleri. 2.Tutuklama savcılığın emri ile olur,mahkemeninki ile değil.Daha sonra gene tutuklunun akıbeti için mahkemeye çıkartırsın ama tutuklamayı savcılığın emri ile polis mahkemeye falan sormadan yapar. Daha birşeyleri bilmeden burada işkembeden sallıyorsun, başkalarının bilmediğine güvenerek...
elesso Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Masticore said: Ahmet Çalık , Seda Sayan'dan az vergi ödüyor. Bunun bir açıklaması olurmu ? sanırım şahsın ödediği vergiyle firmasının ödediği vergi ayrıdır. çalık holding sonuçta bi ton firmadan ve bi ton ortaktan oluşuyor, ve çalık holdingin ödediği vergilerle ahmet çalığın vergileri ayrıdır falan.
sir Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 CMUK'tan direk aktarıyorum. MADDE 90. - (1) Aşağıda belirtilen hallerde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir: a) Kişiye suçu işlerken rastlanması. b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması. MADDE 101. - (1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukuki ve fiili nedenlere yer verilir. bu durumda da gözaltı "dalgalarının" önceden planlandığını gözönünde bulundurursak, ve gözaltına alınanlar suçüstü yakalanmadığına göre-hayır, polis istediği zaman istediği kişiyi gözaltına alamaz ve hakim izni olmadan arama falan yapamaz. bence çok açık ama?
-007- Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 sir said: CMUK'tan direk aktarıyorum. MADDE 90. - (1) Aşağıda belirtilen hallerde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir: a) Kişiye suçu işlerken rastlanması. b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması. bu durumda da gözaltı "dalgalarının" önceden planlandığını gözönünde bulundurursak, ve gözaltına alınanlar suçüstü yakalanmadığına göre-hayır, polis istediği zaman istediği kişiyi gözaltına alamaz ve hakim izni olmadan arama falan yapamaz. bence çok açık ama? Tamam kendi ağzınla söylemişsin işte, zaten uygulamada "izlenen" bir takım kişilerin kaçmaması için apar topar içeri tıkılıyorlar ve bu maddenin uygulanması için izin alınması gerekmiyor. Polis herkesi izleyebilir, izlediği herkesi de kaçmaması için içeri tıkabilir durumun özel yorumuna göre. Orda "fiilden dolayı izlenen" durumu yoruma çok açık. Herkes alınabilir yani Kİ alınıyor.
-007- Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Ayrıca yazdığın maddelerde arama ve el koymayla ilgili bir ifade yok.
sir Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 iyi de suçüstü hali diyo, gözaltına alınıp bırakılan insanlar "suçüstü" mü yakalanmış o zaman? nasıl olucak o iş? cumhuriyet savcısı fahri gülay'ın yazısından: Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sı ile Ceza Muhakemesi Kanunu'nun ilgili maddeleri gereğince, kişilerin ev, işyeri,eşyası ve üstü(örn: otomobili)ancak hakim kararı ile veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde cumhuriyet savcısının yazılı izni ile aranabilir.Cumhuriyet Savcısına ulaşılamadığı taktirde;konut ,işyeri ve kamuya açık olmayan kapalı alanlar haricinde- Emniyet Müdürü'nün veya Jandarma Komutanın yazılı izni ile de arama yapılabilir.Özetle;evde, işyerinde vs kapalı mekanlarda polis veya jandarmanın kendiliğinden arama yapma yetkisi yoktur.Polis ve Jandarma bu gibi yerlerde ancak hakim kararı veya savcının yazılı izni ile arama yapabilir. bir de buna rastladım, bence topiğimiz hakkında epey aydınlatıcı bir yazı =)
-007- Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Tamam da sonuçta zaten polis emir kulu. Kimse polis gidip kafasına göre iş yapıyor demez zaten. Ona mutlaka bir yerlerden emir geliyor. Benim bu konuda kişisel duruşum "hukukun işlevselleştirilmesi" bakış açısından geçiyor. Yani bir yerlerden gelen basit bir izinle her yer aranabilir ve bu izin olmadan "suçüstü fiilden dolayı izlenen ve kaçma olasılığı olan" yorumuyla herkes (en azından terör örgütü üyesi etiketlemesiyle) içeri geçici olarak tıkılabilir. Burdaki bakış açısı bu üstlerden gelen izinlerin nerden geldiği, hangi amaçta yoğunlaştığı ve kim üzerinde olduğu..vs ile ilgili. Özel hayatı ihlal eden yöntemlerden ve serbest bırakılan suçsuz insanların günlerce içerde tutulmasından bahsetmiyorum bile. Ayrıca tekrar söylüyorum böyle geniş kapsamlı soruşturmalarda devlet desteği illa ki gerekir. Her alanda insan var bu olayda ve hergün yeni dalga çıkıyor. Bu basit bir mantık herkes çıkartabilir bu yorumu bir şey bilmesine gerek olmadan. İşte eleştiriler bu yüzden yapılıyor. Birilerinin yaptığı "uygulamalar faşist" ve baskıcı günler geçiriyoruz yorumlarının sebebi bu. Hayali bir şey yok ortada, her şey gözlerimizin önünde.
sir Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 e bi diyosun gizli-saklı bişeyler yapılıyo, darbe zamanı en azından herşey açıktı. şimdi diyosun gözümüzün önünde yapılıyo. bi diyosun polisler şöyle böyle, bi diyosun polis emir kulu. serbest bırakılan suçsuz insanlar nasıl günlerce içeride tutulmuş bir de onu anlamadım =) her ülkenin belirli bir gözaltı süresi var, örneğin ingilterede 28 gün. devlet desteğinden kastın nedir, şimdi devlet kasıtlı olarak, baskıcı bir rejim olma unsuruyla mı bu insanları gözaltına alıyo? yoksa hukuki süreç mi işliyo? net değilsin o noktada. üstlerden gelen izin nereden geliyor? bu konuda bizimle paylaşabileceğin bir belge-bulgu var mı? ve hangi amaca yoğunlaşıyor? "kim" üzerinde? sahi, ergenekonda kim yargılanıyor?
Rock Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 @-007- Yanlış şeyler söylemiyorsun ama ister istemez şu soruyu soracağım. Bu kanunlar 12 Eylül anayasasıyla gelen kanunlar. Varoldukları günden bugünki akpye kadar pek çok insanı sustarmak için kullanıldı. Üstelikte akpden önce bu kanunları bu şekilde kullananların çoğunluğu bugün ergenekondan içeri alınan insanlar. İster istemez "Kendi düşen ağlamaz" diyesim geliyor. Buradan ortaya şöyle bir soru çıkar. Bugün ergenekonun avukatlığını yapan insanların o zamanlar(12 Eylül anayasası çıkışı ve akpnin geldiği dönem arası) akılları neredeydi? Hadi 12 Eylül askeri rejim dönemini saymasak bile o günlerin bitişinde akpnin başlangıcına kadar uzun bir zaman var. Bugün bu avukat arkadaşların(forumdaki insanları kastetmiyorum) samimiyetine nasıl güvenebiliriz? Yasalar, nekadar beğensekte beğenmesekte herkese eşit olarak uygulanır. Bugüne kadar bu yasalarla pek çok masum insanın canını yakan ve buna seyirci kalan insanların, bugün sıra kendilerine geldiğinde bu yasalar haksızlık diye ağlamaya hakkı yoktur.
-007- Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 26, 2009 Rock yine bu forumu aşan bi noktaya gelmişsin diyorum başka da bişey demiyorum. Ama şu da var, senin yürüttüğün mantığa cevap vermek gerekirse: bir dönem bir takım hatalar yapıldıysa bunun çözümü o hataları yapanlara aynılarını yaşatmaktan geçmiyor. Kİ bence durum bu da değil. Çoğu şey sanal, bir iç hesaplaşma durumu vardır büyük ihtimalle. (mantık yürüterek çıkardığım tamamen kişisel tahminim, bilgim herkes kadar.) sir said: e bi diyosun gizli-saklı bişeyler yapılıyo, darbe zamanı en azından herşey açıktı. şimdi diyosun gözümüzün önünde yapılıyo. bi diyosun polisler şöyle böyle, bi diyosun polis emir kulu. serbest bırakılan suçsuz insanlar nasıl günlerce içeride tutulmuş bir de onu anlamadım =) her ülkenin belirli bir gözaltı süresi var, örneğin ingilterede 28 gün. devlet desteğinden kastın nedir, şimdi devlet kasıtlı olarak, baskıcı bir rejim olma unsuruyla mı bu insanları gözaltına alıyo? yoksa hukuki süreç mi işliyo? net değilsin o noktada. üstlerden gelen izin nereden geliyor? bu konuda bizimle paylaşabileceğin bir belge-bulgu var mı? ve hangi amaca yoğunlaşıyor? "kim" üzerinde? sahi, ergenekonda kim yargılanıyor? bak gizli saklı yapılıyordan kastım o değil. Bahsettiğim şey şu: Türkiye'nin son günlerinde kitlelerin hissettiği baskının sebepleri, konuşulanlar, gündem ve olaylar ortada. Ancak devletin bir takım işlerde etkisinin olup olmadığı, bununla iç politika arasındaki bağ, amaçlar, dönen işler..vs. tamamen gizli ve bilenler sayılı. Biz dahil kimse iç yüzünü bilmiyor. Bildiğimiz tek şey dinlenme, takip edilme, tutup paldır küldür götürülme ve polis dayağı. Darbede durum bu değil. Amaç belli en azından, götürülenin suçu söyleniyor kendisine. Bu durum daha vahim, götürülenin haberi bile yok! Sonra da suçsuz çıkıp bırakılıyor zaten! Polis konusunda da evet emir kuludur, ancak yöntemi kötüdür..vs. Aradaki ayrımları ve olayların iç-dış ayrımlarını yap. Mantığımca hiçbir şey göründüğü gibi değil çünkü. Serbest bırakılan suçsuz insanlar günlerce içerde kaldı suçsuz oldukları halde. Gün süresini net olarak hatırlamıyorum, haberleri gündemi bilseydin bunu sormazdın. Ama bilmiyorsun. Devletle alakalı tartışmalarda taraf olmak suç olabiliyor. O yüzden kişisel tahminlerimizi yazmamamız bizim için daha hayırlı olur. "Net değilsin" demen komik yani. Ülkede baskı var. Biz dahil o sorduğun soruların cevaplarını bilen biri yok burda bence. Ülkede kaç kişi biliyor ki burda bilsin?
cengizhan66 Mesaj tarihi: Nisan 27, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 27, 2009 ben yargiya yargi demem yargi elimde olmadikca
-007- Mesaj tarihi: Nisan 27, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 27, 2009 o zaman da güçler ayrılığının içine edilmiş oluyor. =krallık
Rock Mesaj tarihi: Nisan 27, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 27, 2009 İntikam kısmıyla ilgili yanlış düşünüyor olabilirim(düşüncemde bir değişiklik yok) ve bu daha önce de bir arkadaşın belirtiği gibi sadece yeni derin devletin eskiyi tasfiye etmesi olabilir. Tüm bunları geçersek lütfen şu soruya cevap ver. said: Buradan ortaya şöyle bir soru çıkar. Bugün ergenekonun avukatlığını yapan insanların o zamanlar(12 Eylül anayasası çıkışı ve akpnin geldiği dönem arası) akılları neredeydi? Hadi 12 Eylül askeri rejim dönemini saymasak bile o günlerin bitişinde akpnin başlangıcına kadar uzun bir zaman var. Bugün bu avukat arkadaşların(forumdaki insanları kastetmiyorum) samimiyetine nasıl güvenebiliriz?
superwiz Mesaj tarihi: Nisan 27, 2009 Mesaj tarihi: Nisan 27, 2009 baskıcı rejim, 1.örnek: 1938 sonrası milli şef döneminde ahırındaki eşşeğe bile vergi alınan köylülerin bundan yırtmak için yatağa eşşeği yatırıp ağzını ayaklarını bağladıktan sonra ,babam diye askere yutturduğu dönem örneği, 2.örnek:milli şef döneminde 3 çocuktan fazla çocuk yapanları yol vergisinden düşüp,3 den az çocuk yaptıran adamı,alıp sivastan erzincanda erzurumda dere de tepe de karın tokluğuna çalıştırıldığı dönem, 3.milli şef döneminde,%50 vergi diye birşey duydunuzmu hiç bir memlekette? 10 koyunun 5 ini her yıl vergi olarak vermek mecburiyetindeydiniz,ve köylüler dağa taşa mağaraya caminin minaresinde bekçi bekletmek suretiyle 24 saat ,askeri cemse geldiğinde kaçırdığı baskı değildir sanırım, 4. milli şef döneminde atatürkün resmi olan paraları 85 yıllık t.c tarihinde ilk ve tek kendi resmini bastıran devlet başkanıdır, 5. ve son,,camide 1000 yıldır arapça ezan okuyor denilerek,80 km ötedeki ilçeye götürüp,sorgusuz sualsiz 8 ay hapis yatıpta dedesinin sırtındaki kırbaç izlerini bire bir gören sanırım ben değilim ve arkadaşlar,kusura bakmayında bazı zihniyetlerin bu ülkede akp gücünde iktidara gelebilmesi için ya darbe yapacaksınız ve anadoluyu haritadan sileceksiniz,yada anadoluyu haritadan sileceksiniz,öbür türlü boşuna çırpınmayın ve sizce hangi dönem daha baskıcıymış? fikirlerinizinmi çatışması,yoksa yol işinde günde 18 saat çalışmakmı,kusura bakmayında milli şef döneminde köylüleri hastane de muayene etmek için,bitli pireli olmasın diye fısfıslanıp içeri alındığını araştırın bakalım yalanmı doğrumu:D
Öne çıkan mesajlar