-007- Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Ek olarak bunun milliyetçilik sömürülerek faşizm temelli oluşmuş bi akım olduğu fikrini çıkardık. Milliyetçilik kullanıldı, ancak sorumlu tutulamaz çünkü sömürüldü dedik özet olarak. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
raw power Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Etnik milliyetçilikler her zaman sorun yaratmıştır.Halkını ve kültürünü sevmeyi milliyetçilik olarak saymıyorum,onu da belirteyim.Bence daha radikal bir tanımı vardır milliyetçiliğin. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
-007- Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Milliyetçiliğin ne olduğu belli. Atatürk milliyetçiliğinin de kriterleri belli. Etnik milliyetçilik de faşizm demek değil yalnız, apayrı bir olay o etnik milliyetçilik. Alt kimlik muhabbeti yani o, ama yine bir "birlikte yaşama isteği" var o kavramda. Irkçılık değil yani. Milliyetçiliğin sebebi millet sevgisidir. Millet kavramına da insan da girer kültür de. Bunları seven adam milliyetçidir. Kavramların anlamlarını bilmeden kesin ve yanlış yargılarla düşünmemek lazım. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
raw power Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Belli ki bakış açımız ciddi farklı milliyetçilik konusunda.Adı ne olursa olsun,milliyetçiliklerin faşizme açılabilecek bir kapı olduğunu düşünüyorum.Örnekleri de var.Halk,millet sevgisini de milliyetçilikten ayrı tutuyorum. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
-007- Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Milliyetçilik faşizme açılan bir kapı demek yanlış bir yorum. Faşizmde milliyetçilikten bağımsız ve alakasız birçok farklı boyut var. Bu boyutlar genelde baskı kurmanın değişik şekilleri. Ancak milliyetçilik toplumu birleştirip evrensel ilkeler çerçevesinde halkların ortak değerlerini ön plana çıkararak topluma birlik getiren ve aynı zamanda evrensel zenginliğin artmasına katkıda bulunabilen bir düşünce sistemi. Ayrıca "halk ve millet sevgisini milliyetçilikten ayrı tutuyorum" yorumu da yanlış, bilgi açısından söylüyorum. Çünkü zaten milliyetçiliğin kelime anlamı milletin ve değerlerinin çıkarını gözetmek demek. İnsan sevmeyen adam neden insani değerleri savunma ideolojisini benimsesin. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
raw power Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 milliyetçilik, -ği is. Maddi ve manevi açılardan millet ve ülkesinin çıkarlarını her şeyin üstünde tutma anlayışı, ulusçuluk, ulusalcılık, nasyonalizm: “Bu şüphe, bu hayal sukutu beni çok geçmeden sert ve mutaassıp bir milliyetçiliğe atacaktı.” -Y. K. Karaosmanoğlu. TDK'nın sözlüğünden basit bir tanım.Bu herşeyin üzerinde tutma durumu tarihte çok kara sayfa açmıştır.Milliyetçi anlayış sadece kendi milletinin insani değerlerini savunur,bu bağlamda hümanist bir anlayış yoktur milliyetçilik içinde.Örneğini burada bile kendince 'millet profili' çıkaran insanlardan anlıyoruz.Milliyetçiliğin benimsediği ortak değer;aslında çoğu zaman da ortak düşmandır.Zamanında devletimiz gözündeki 'Yunan' kavramı ile Yunanistan'ın gözündeki 'Türk' kavramı bunlara örnek teşkil ediyor. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
-007- Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 raw power said: Milliyetçi anlayış sadece kendi milletinin insani değerlerini savunur,bu bağlamda hümanist bir anlayış yoktur milliyetçilik içinde.Örneğini burada bile kendince 'millet profili' çıkaran insanlardan anlıyoruz. Sen bana TDK'dan cümleyle gelirsen ben de sana wikiden cevap vereyim. said: Milliyetçilik veya Ulusçuluk, kendilerini birleştiren dil, din, tarih veya kültür bağlarından bir üstyapı oluşturabilmiş sosyal birikimlerin adı olan millet veya ulus olarak tanımlanan bir topluluğun yaşama ve ilerleme ülküsünün toplumların ve insanlığın gelişmesini sağladığına inanan görüştür. Milliyetçilik, ulus idealine bağlılığın, evrensel ilkelere bağlılık gibi ya da bireyin hak ve özgürlükleri gibi evrensel zenginliğin artmasına katkıda bulunan sosyal soyut yapılardandır. Öyle tdk'daki dilbilimcilerin cümlesi kadar kolpa bir durum değil yani. "Evrensel ilkeler" lafı bile tdk'daki "her şeyden üstün tutma" muhabbetini çürütüyor. Milliyetçi anlayışın kendi toplumundaki insani değerleri ön plana çıkarmaya odaklanması, onun hümanist olmadığı anlamına gelmez, aksine kendi toplumunda hümanizmi vurguladığını gösterir. Sen ırkçılık ve faşizmle milliyetçiliği bir tutma hatasını 10. kez yapıyorsun sanırım şu başlıkta. Bir türlü fark olduğunu kabul etmek istemiyorsun nedense. Biz burda "kendimizce" profil falan çıkarmıyoruz, az okuyun. Ha Yunan'ın gözündeki Türk'le Türk'ün gözündeki Yunan düşmanlığının sebebi milliyetçiliktir dersen yine hatalı konuşmuş olursun, çünkü burda sadece ideoloji yok, savaşlar var. O mantıkla Türk'ün gözünde diğer tüm milletlere karşı düşmanlık olması gerekir senin mantığınla. Hatalısın yani. Öncelikle millet, sonra milliyetçilik, en sonunda da Atatürk milliyetçiliği kavramları üzerine kitaplar okumanı öneriyorum. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Mister Tentacle Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 ahmet kaya öldü onu sevemeyiz artık.o öldüü. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laurelin Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 milliyetci olmadanda pek hala fasist olunabiliyor nazilerle terim olarak fasizm i birbirine karistirmayin fasizm en basite indirgersek vatandasin devlet icin var oldugu ve devletle ayni bicimde dusunmiyenin vatandas olamiyicagi bir sistemdir monarsi ile yonetilen cok uluslu imparatorluklarda fasist yontemelr sik sik gorulurki fasizm teriminin ismiroma imparatorlugunun kullandigi birlik sembolu olan fasces den gelmektedir baltanin kendi devletin varligini ve otoritesini simgeler baltanin etrafindaki cubuklar ise vatandaslari ve onlarin narin ama guclu devleti korumasini cubuklarla baltayi bagliyan kayis ise devletin mutlak baglayici ve toplayiciligini simgeler romalilarin bu sembolu vatandas devlet icin mevcuttur ve tek gorevi devlet baltasini guclendirmektir i ifade etmek icinmi yoksa birlikten kuvvet dogar demek icinmi kullandigi tartismalidir ancak gunumuzde amerikada asagi yukari cogu merkezi hukumetin biansinda gorursunuz amerikanin fasist bir devlet olup olmadigida tartisma konusudur ancak milliyetcilik fasizm e gider demek dupeduz cehalettir Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
raw power Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 -007- said: raw power said: Milliyetçi anlayış sadece kendi milletinin insani değerlerini savunur,bu bağlamda hümanist bir anlayış yoktur milliyetçilik içinde.Örneğini burada bile kendince 'millet profili' çıkaran insanlardan anlıyoruz. Sen bana TDK'dan cümleyle gelirsen ben de sana wikiden cevap vereyim. said: Milliyetçilik veya Ulusçuluk, kendilerini birleştiren dil, din, tarih veya kültür bağlarından bir üstyapı oluşturabilmiş sosyal birikimlerin adı olan millet veya ulus olarak tanımlanan bir topluluğun yaşama ve ilerleme ülküsünün toplumların ve insanlığın gelişmesini sağladığına inanan görüştür. Milliyetçilik, ulus idealine bağlılığın, evrensel ilkelere bağlılık gibi ya da bireyin hak ve özgürlükleri gibi evrensel zenginliğin artmasına katkıda bulunan sosyal soyut yapılardandır. Öyle tdk'daki dilbilimcilerin cümlesi kadar kolpa bir durum değil yani. "Evrensel ilkeler" lafı bile tdk'daki "her şeyden üstün tutma" muhabbetini çürütüyor. Milliyetçi anlayışın kendi toplumundaki insani değerleri ön plana çıkarmaya odaklanması, onun hümanist olmadığı anlamına gelmez, aksine kendi toplumunda hümanizmi vurguladığını gösterir. Sen ırkçılık ve faşizmle milliyetçiliği bir tutma hatasını 10. kez yapıyorsun sanırım şu başlıkta. Bir türlü fark olduğunu kabul etmek istemiyorsun nedense. Biz burda "kendimizce" profil falan çıkarmıyoruz, az okuyun. Ha Yunan'ın gözündeki Türk'le Türk'ün gözündeki Yunan düşmanlığının sebebi milliyetçiliktir dersen yine hatalı konuşmuş olursun, çünkü burda sadece ideoloji yok, savaşlar var. O mantıkla Türk'ün gözünde diğer tüm milletlere karşı düşmanlık olması gerekir senin mantığınla. Hatalısın yani. Öncelikle millet, sonra milliyetçilik, en sonunda da Atatürk milliyetçiliği kavramları üzerine kitaplar okumanı öneriyorum. Birincisi profil lafı sana değil başka birine gönderme,orada yanlış anlaşılma olmasın. İkincisi,zaten milliyetçilik tarihsel birikimlerden ve savaşlardan beslenen bir ideoloji.Dikkatini çekerim,ben mesajımda Türk demedim,yani vatandaşlardan değil;devletten bahsettim.Halklar yüzyıllarca bir arada yaşadılar.Fakat devlet provokasyonlarıyla ülkemizde yaşananları biliyoruz.Milliyetçilikten faşizm arasında ince bir sınır var,ve yönlendirmelerle o sınır kolaylıkla geçilebiliyor. Ben şahsen hiçbir Türk milliyetçisinin ülkemizde hümanizm,insan hakları ve demokrasi adına birşey yaptığına şahit olmadım.Örnek olarak bir halkın kendi dilini özgürce kullanabilmesi temel hak ve özgürlükler dahilinde değil midir?Türk milliyetçileri başka dillerin kullanımını yasaklamadı mı yıllarca? Atatürk milliyetçiliği bambaşka bir konu.Kanımca o durumda bir ülkeye getirilebilecek en doğru milliyetçilik anlayışıydı.Fakat bence tamamen dönemsel düşünmek lazım.2009 yılındayken hala 'Türklük' üzerinden vatandaşlık kavramına bakmak yanlış.Baskın Oran'ın güzel bir lafı var,'Ne mutlu Türk'üm diyene' anlayışını 'Ne mutlu Türkiyeliyim diyene' olarak değiştirseydik çok daha iyi durumda olacaktık diyor.Zaten iki anlayış da benzer temelde.Fakat 1920'de ki anlayışı çağa uydurmak gerekiyor.Atatürk'ün çok önemli bir sözü vardır;'Ben size hiçbir dogma bırakmadım' demiştir.Bence kendini Kemalist olarak tanımlayan herkesin üzerinde düşünüp bunun üzerinden kendi özeleştirisini yapması gereken bir söz. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
raw power Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Viktor said: milliyetci olmadanda pek hala fasist olunabiliyor nazilerle terim olarak fasizm i birbirine karistirmayin fasizm en basite indirgersek vatandasin devlet icin var oldugu ve devletle ayni bicimde dusunmiyenin vatandas olamiyicagi bir sistemdir monarsi ile yonetilen cok uluslu imparatorluklarda fasist yontemelr sik sik gorulurki fasizm teriminin ismiroma imparatorlugunun kullandigi birlik sembolu olan fasces den gelmektedir baltanin kendi devletin varligini ve otoritesini simgeler baltanin etrafindaki cubuklar ise vatandaslari ve onlarin narin ama guclu devleti korumasini cubuklarla baltayi bagliyan kayis ise devletin mutlak baglayici ve toplayiciligini simgeler romalilarin bu sembolu vatandas devlet icin mevcuttur ve tek gorevi devlet baltasini guclendirmektir i ifade etmek icinmi yoksa birlikten kuvvet dogar demek icinmi kullandigi tartismalidir ancak gunumuzde amerikada asagi yukari cogu merkezi hukumetin biansinda gorursunuz amerikanin fasist bir devlet olup olmadigida tartisma konusudur ancak milliyetcilik fasizm e gider demek dupeduz cehalettir Milliyetçi olmadan da pek tabi faşist olunur.Onu tartışmıyorum zaten.Her milliyetçinin faşist olmadığını daha önce de belirttim,fakat faşizm birçok zaman milliyetçilik temelli olmuştur.Ülkemizde sürüyle örneği var,hepimiz biliyoruz. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
camel Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 gerekirse tek kişi kalana kadar! Beni burada arama anne Kapıda adımı sorma Saçlarına yıldız düşmüş Koparma anne Ağlama Kaç zamandır yüzüm tıraşlı Gözlerim şafak bekledim Uzarken ellerim Kulağım kirişte Ölümü özledim anne Yaşamak isterken delice Ah verebilseydim keşke Yüreği avcunda koşan Herbir anneye Tepeden tırnağa oğula Ve kıza kesmiş Bir ülkeyi armağan Düşlerimle sınırsız Diretmişliğimle genç Şaşkınlığımla çocuk devrederken sıradakine Usulca açılıverdi Yanağımda tomurcuk Pir Sultan'ı düşün anne Şeyh Bedrettin'i Börklüce'yi Torlak Kemal'i düşün anne İnsanları düşün anne Düşün ki yüreğin sallansın Düşün ki o an Güneşli güzel günlere inanan Mutlu bir yusufçuk havalansın Yani benim güzel annem Alacaşafağında ülkemin Yıldız uçurmak varken Oturup yıldızlar içinde Kendi buruk kanımı içtim Ne garip duygu şu ölmek Öptüğüm kızlar geliyor aklıma Bir açıklaması vardır elbet Giderken darağacına Geride Masa üstünde boynu bükük kaldı kağıt kalem Bağışla beni güzel annem Oğul tadında bir mektup yazamadım diye kızma bana Elleri değsin istemedim Gözleri değsin istemedim Ağlayıp koklayacaktın Belki bir ömür taşıyacaktın koynunda Yaşamak ağrısı asıldı boynuma Oysa türkü tadında yaşamak isterdim Ölmek ne garip şey anne Bayram kartlarının tutsaklığından aşırıp bayramı Sedef kakmalı bir kutu içinde Vermek isterdim çocukların ellerine Sonra Sonra benim güzel annem Damdan düşer gibi Vurulmak isterdim bir kıza Gecenin kıyısında durmuşum Kefenin cebi yok Koynuma yıldız doldurmuşum Koşun çocuklar çocuklar koşun Sabah üstüme Üstüme geliyor Kısacası güzel annem Bir çiçeği düşünürken ürpermek yok Gülmek umut etmek özlemek Ya da mektup beklemek Gözleri yatırıp ıraklara Ölmek ne garip şey anne Artık duvarları kanatırcasına tırnağımla Şaşkın umutlu şiirler yazamayacağım Mutlak bir inançla gözlerimi tavana çakamayacağım Baba olamayacağım örneğin Toprak olmak ne garip şey anne Uçurumlar ki sende büyür Dağdır ki sende göçer Ben yaprak derim çiçek derim Cam diplerinde açmış kanatlarını kozalak derim Gül yanaklı çocuğa benzer Yine de Oğlunu yitirmek kimbilir Ne garip şey anne Her kavgada ölen benim Bayrak tutan çarpışan Her kadın toprağı tırnaklayarak doğurur beni Özlem benim kavga benim aşk benim Bekle beni anne Bir sabah çıkagelirim Bir sabah ana bir sabah Acını süpürmek için açtığında kapını Adı başka sesi başka nice yaşıtım Koynunda çicekler Çicekler içinde bir ülke getirirlergetirirler Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
-007- Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 raw power said: Her milliyetçinin faşist olmadığını daha önce de belirttim,fakat faşizm birçok zaman milliyetçilik temelli olmuştur.Ülkemizde sürüyle örneği var,hepimiz biliyoruz. Tamam faşizmin çeşitlerinden birinde milliyetçilik olabilmesi sana milliyetçilik faşizm doğurur deme hakkı vermez. Hatta milliyetçilik teröre sebep olur deme hakkını hiç vermez. raw power said: Dikkatini çekerim,ben mesajımda Türk demedim,yani vatandaşlardan değil;devletten bahsettim.Halklar yüzyıllarca bir arada yaşadılar.Fakat devlet provokasyonlarıyla ülkemizde yaşananları biliyoruz.Milliyetçilikten faşizm arasında ince bir sınır var,ve yönlendirmelerle o sınır kolaylıkla geçilebiliyor. Ben şahsen hiçbir Türk milliyetçisinin ülkemizde hümanizm,insan hakları ve demokrasi adına birşey yaptığına şahit olmadım.Örnek olarak bir halkın kendi dilini özgürce kullanabilmesi temel hak ve özgürlükler dahilinde değil midir?Türk milliyetçileri başka dillerin kullanımını yasaklamadı mı yıllarca? Atatürk milliyetçiliği bambaşka bir konu.Kanımca o durumda bir ülkeye getirilebilecek en doğru milliyetçilik anlayışıydı.Fakat bence tamamen dönemsel düşünmek lazım.2009 yılındayken hala 'Türklük' üzerinden vatandaşlık kavramına bakmak yanlış.Baskın Oran'ın güzel bir lafı var,'Ne mutlu Türk'üm diyene' anlayışını 'Ne mutlu Türkiyeliyim diyene' olarak değiştirseydik çok daha iyi durumda olacaktık diyor.Zaten iki anlayış da benzer temelde.Fakat 1920'de ki anlayışı çağa uydurmak gerekiyor.Atatürk'ün çok önemli bir sözü vardır;'Ben size hiçbir dogma bırakmadım' demiştir.Bence kendini Kemalist olarak tanımlayan herkesin üzerinde düşünüp bunun üzerinden kendi özeleştirisini yapması gereken bir söz. Bütün ideolojiler olaylardan, savaşlardan, birikimlerdne oluşur ve beslenir. Bir ideolojinin şekillendiği kaynaklara bakarak ideolojiyi suçlamak temelsiz ve yanlış. "Halklar yüzyıllarca bir arada yaşadılar.Fakat devlet provokasyonlarıyla ülkemizde yaşananları biliyoruz" Devlet eliyle yapıldığını iddia ettiğin faşizm milliyetçilikle aynı şey değil. Sonra şöyle büyük bir gaf yapmışsın: "Milliyetçilikten faşizm arasında ince bir sınır var,ve yönlendirmelerle o sınır kolaylıkla geçilebiliyor. Ben şahsen hiçbir Türk milliyetçisinin ülkemizde hümanizm,insan hakları ve demokrasi adına birşey yaptığına şahit olmadım." Bir kere milliyetçilikle faşizm arasında ince bir sınır falan yok. İkisi apayrı şeyler. Sebep sonuç ilişkisi bile yok. Sadece faşizmde milliyetçilik olabiliyor veya olmuyor tek bağlantısı bu. "Şahsen hiçbir Türk milliyetçisinin ülkemizde hümanizm,insan hakları ve demokrasi adına birşey yaptığına şahit olmadım" dersen sana kocaman bir Nutuk fırlatırlar. Atatürk falan var, araştır derim. "bir halkın kendi dilini özgürce kullanabilmesi temel hak ve özgürlükler dahilinde değil midir?Türk milliyetçileri başka dillerin kullanımını yasaklamadı mı yıllarca?" Onun sebepleri var. İsyanlar var, provokasyon ve suistimal, kandırılan isyankar halklar var. Kimse keyfinden ya da ideolojisinden yasaklamıyor o dili. Eğer o halk isyan ederse onlara karşı baskı oluşması çok doğal ve beklenen bir süreç. Sonra demişsin ki:"2009 yılındayken hala 'Türklük' üzerinden vatandaşlık kavramına bakmak yanlış.Baskın Oran'ın güzel bir lafı var,'Ne mutlu Türk'üm diyene' anlayışını 'Ne mutlu Türkiyeliyim diyene' olarak değiştirseydik çok daha iyi durumda olacaktık diyor." Şu Türk lafına alerjiniz var sanırım? Türk lafı yerine "uzaylı" der gibi Türkiyeli gibi saçma sapan birilerinin bi tarafından sıktığı lafları neden seçme gereği duyuyorsunuz ki? Hayır o kadar da uzun uzun anlatıyoruz Atatürk'ten itibaren Türk olmak demek o ırka sahip olma şartını gerektirmez diye. Neden hala hümanist birlikçi evrensel değerleri ve açıklamaları "2009'da yanlış" bulma eğilimine yöneliyorsunuz? Kürtlerin 1920'lerdeki isyankarlığının cevabını sormamdan ve hala cevabı alamamamdan itibaren 2. olarak da bunu soruyorum. Umarım birileri cevabını verebilir. 1920'deki anlayışı çağa uydurmak gerekiyor diyip "Atatürk demiş ki ben size hiçbir dogma bırakmadım" demek de kendi kendini çürütmek olmuş bariz. Tamam adamın dedikleri dogma değilse ve mantıklı sebepleri varsa neden günümüzde yanlış olduğunu iddia edebiliyorsunuz? Madem kendinize bu konuda güveniniz yok ve emin değilsiniz o zaman diğer ülkelere bakın. Dünya lideri ülke bugün bırak milliyetçiliği, faşizmin doruklarında vatandaşlarına amerikan rüyası vaadediyor. (Amerika'dan ve faşizmden hazzetmiyorum belirteyim) Bu başlıkta belki de 10. kez sana aynı şeyi söylüyorum. Milliyetçilik kafandaki tanım değil, faşizmle karıştırıyorsun yani. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
mep Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Bence sorun, Patriotism ve Nationalism'in kelime karsılıgın milliyetcilik olarak cevrilmesinden kaynaklanıyor. Yabancılarda milliyetci diyince nasyonalist alıyor hemen... Türkiye deki milliyetcilik kavramı daha cok vatanseverliğin karsılıgı bence, nasyonalist olan bir kesim de var tabii ama Ataturk'ün milliyetcilikten kastı vatanseverlik bence Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
-007- Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Atatürk milliyetçiliğinin ya da milliyetçiliğin kapsamı vatanseverlikten çok daha ötesi, onunla aynı/sınırlı değil yani. Vatanseverlik onun sadece bir sonucu olabilir. Ayrıca Patriotism'in çevirisi de vatanseverlik diye biliyorum. Bakın aşağıdaki kısım size belki bir takım şeyleri netleştirir: Atatürk'ün Millet Anlayışı Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir. (Gazi Mustafa Kemal)[1] Türk Milleti Atatürk'e göre, Türk milletinin teessüsünde (ortaya çıkmasında, kökleşmesinde) müessir (etkili) olduğu görülen tabiî ve tarihî vâkıalar (olgular) şunlardır:[2] a) Siyasî varlıkta birlik. b) Dil birliği. c) Yurt birliği. d) Irk ve menşe birliği. e) Tarihî karabet. f) Ahlâkî karabet. Milletin Umumî Tarifi Atatürk'e göre, her millete uyabilecek bir tarifi şunlardır:[3] a) Zengin bir hâtıra mirasına sahip bulunan; b) Beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve muvafakatte samimî olan; c) Ve sahip olunan mirasın muhafazasına beraber devam hususunda iradeleri müşterek olan insanların birleşmesinden vücuda gelen cemiyete millet namı verilir. KAYNAK: 1) A. Âfetinan, Medenî Bilgiler ve M.Kemal Atatürk'ün el Yazıları, 3. Baskı, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1998, s.18. 2) Afetinan, a.g.e, s.22. (Atatürk'ün el yazısı: s.371.) 3) Afetinan, a.g.e, s.23-24.(Atatürk'ün el yazısı: s.379-380.) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
raw power Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 -007- said: raw power said: Her milliyetçinin faşist olmadığını daha önce de belirttim,fakat faşizm birçok zaman milliyetçilik temelli olmuştur.Ülkemizde sürüyle örneği var,hepimiz biliyoruz. Tamam faşizmin çeşitlerinden birinde milliyetçilik olabilmesi sana milliyetçilik faşizm doğurur deme hakkı vermez. Hatta milliyetçilik teröre sebep olur deme hakkını hiç vermez. raw power said: Dikkatini çekerim,ben mesajımda Türk demedim,yani vatandaşlardan değil;devletten bahsettim.Halklar yüzyıllarca bir arada yaşadılar.Fakat devlet provokasyonlarıyla ülkemizde yaşananları biliyoruz.Milliyetçilikten faşizm arasında ince bir sınır var,ve yönlendirmelerle o sınır kolaylıkla geçilebiliyor. Ben şahsen hiçbir Türk milliyetçisinin ülkemizde hümanizm,insan hakları ve demokrasi adına birşey yaptığına şahit olmadım.Örnek olarak bir halkın kendi dilini özgürce kullanabilmesi temel hak ve özgürlükler dahilinde değil midir?Türk milliyetçileri başka dillerin kullanımını yasaklamadı mı yıllarca? Atatürk milliyetçiliği bambaşka bir konu.Kanımca o durumda bir ülkeye getirilebilecek en doğru milliyetçilik anlayışıydı.Fakat bence tamamen dönemsel düşünmek lazım.2009 yılındayken hala 'Türklük' üzerinden vatandaşlık kavramına bakmak yanlış.Baskın Oran'ın güzel bir lafı var,'Ne mutlu Türk'üm diyene' anlayışını 'Ne mutlu Türkiyeliyim diyene' olarak değiştirseydik çok daha iyi durumda olacaktık diyor.Zaten iki anlayış da benzer temelde.Fakat 1920'de ki anlayışı çağa uydurmak gerekiyor.Atatürk'ün çok önemli bir sözü vardır;'Ben size hiçbir dogma bırakmadım' demiştir.Bence kendini Kemalist olarak tanımlayan herkesin üzerinde düşünüp bunun üzerinden kendi özeleştirisini yapması gereken bir söz. Bütün ideolojiler olaylardan, savaşlardan, birikimlerdne oluşur ve beslenir. Bir ideolojinin şekillendiği kaynaklara bakarak ideolojiyi suçlamak temelsiz ve yanlış. "Halklar yüzyıllarca bir arada yaşadılar.Fakat devlet provokasyonlarıyla ülkemizde yaşananları biliyoruz" Devlet eliyle yapıldığını iddia ettiğin faşizm milliyetçilikle aynı şey değil. Sonra şöyle büyük bir gaf yapmışsın: "Milliyetçilikten faşizm arasında ince bir sınır var,ve yönlendirmelerle o sınır kolaylıkla geçilebiliyor. Ben şahsen hiçbir Türk milliyetçisinin ülkemizde hümanizm,insan hakları ve demokrasi adına birşey yaptığına şahit olmadım." Bir kere milliyetçilikle faşizm arasında ince bir sınır falan yok. İkisi apayrı şeyler. Sebep sonuç ilişkisi bile yok. Sadece faşizmde milliyetçilik olabiliyor veya olmuyor tek bağlantısı bu. "Şahsen hiçbir Türk milliyetçisinin ülkemizde hümanizm,insan hakları ve demokrasi adına birşey yaptığına şahit olmadım" dersen sana kocaman bir Nutuk fırlatırlar. Atatürk falan var, araştır derim. "bir halkın kendi dilini özgürce kullanabilmesi temel hak ve özgürlükler dahilinde değil midir?Türk milliyetçileri başka dillerin kullanımını yasaklamadı mı yıllarca?" Onun sebepleri var. İsyanlar var, provokasyon ve suistimal, kandırılan isyankar halklar var. Kimse keyfinden ya da ideolojisinden yasaklamıyor o dili. Eğer o halk isyan ederse onlara karşı baskı oluşması çok doğal ve beklenen bir süreç. Sonra demişsin ki:"2009 yılındayken hala 'Türklük' üzerinden vatandaşlık kavramına bakmak yanlış.Baskın Oran'ın güzel bir lafı var,'Ne mutlu Türk'üm diyene' anlayışını 'Ne mutlu Türkiyeliyim diyene' olarak değiştirseydik çok daha iyi durumda olacaktık diyor." Şu Türk lafına alerjiniz var sanırım? Türk lafı yerine "uzaylı" der gibi Türkiyeli gibi saçma sapan birilerinin bi tarafından sıktığı lafları neden seçme gereği duyuyorsunuz ki? Hayır o kadar da uzun uzun anlatıyoruz Atatürk'ten itibaren Türk olmak demek o ırka sahip olma şartını gerektirmez diye. Neden hala hümanist birlikçi evrensel değerleri ve açıklamaları "2009'da yanlış" bulma eğilimine yöneliyorsunuz? Kürtlerin 1920'lerdeki isyankarlığının cevabını sormamdan ve hala cevabı alamamamdan itibaren 2. olarak da bunu soruyorum. Umarım birileri cevabını verebilir. 1920'deki anlayışı çağa uydurmak gerekiyor diyip "Atatürk demiş ki ben size hiçbir dogma bırakmadım" demek de kendi kendini çürütmek olmuş bariz. Tamam adamın dedikleri dogma değilse ve mantıklı sebepleri varsa neden günümüzde yanlış olduğunu iddia edebiliyorsunuz? Madem kendinize bu konuda güveniniz yok ve emin değilsiniz o zaman diğer ülkelere bakın. Dünya lideri ülke bugün bırak milliyetçiliği, faşizmin doruklarında vatandaşlarına amerikan rüyası vaadediyor. (Amerika'dan ve faşizmden hazzetmiyorum belirteyim) Bu başlıkta belki de 10. kez sana aynı şeyi söylüyorum. Milliyetçilik kafandaki tanım değil, faşizmle karıştırıyorsun yani. 'Türkiyeli' lafını 'sıkan' ilk kişilerden biri de Atatürk'tür,hatırlatırım. 'Kandırılan isyankar halk' lafını da zamanında Padişah tarafı Kurtuluş Savaşı'nı verenlere diyordu,onu da hatırlatırım. Şu faşizm/milliyetçilik konusunda pek anlaşamayacağız.Yani bir ay tartışssak bir sonuca ulaşamayacağız,bakışımız çok farklı.Şöyle düşün,bu ülkeyi karanlık zamanlara götüren hareketlerin çoğu milliyetçilik kökenli.Sen bunlara 'siz milliyetçi değilsiniz' desen ne derler sence sana?Faşizm bir yöntemdir,milliyetçilikten bağımsızdır ama milliyetçiliğin faşizme dönüşmesi gayet görülen bir olay.Milliyetçilik faşizmin beslendiği bir görüş oluyor çoğu zaman. Kürtlerin 'bir kısmının' isyankarlığının sebebini çok basit bir şekilde anlattım önceki mesajlarımda. Atatürk'e gelince,Atatürk klasik tabirle yurdu düşmanlardan kurtardı,ülkeyi kurdu,başına geçti,devrimler yaptı,ülkenin yönünü Batı olarak belirledi.Demokrat değildi Atatürk,pek hümanist bir yönetim de göstermedi;zaten gösteremezdi.Tek adam olmak zorundaydı belli şeylerin oturması için.Yani demokrat,hümanist değildi,kimse de suçlayamaz neden demokrasi getirmedin,niye insan haklarına saygılı olmadın,neden devrimlere karşı çıkanlara karşı savaştın diye.Yapmak zorundaydı,bence iyi ki de yaptı.'Ben size hiçbir dogma bırakmadım' lafını da çok yanlış anlamışssın,dogma değilse nasıl yanlış olduğunu söyleyebiliyorsunuz lafı ilginç olmuş.Orada demek istediği yaptıklarının yaşandığı döneme göre şeyler olduğu,yıllar sonra aynı düşüncelere aynen sarılmanın,onları ülkenin çıkarına göre geliştirmemenin,değiştirmemenin yanlış olduğu.Fikirlerim dogma değil,değişebilir diyor yani. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
-007- Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Off %60 yanlış cümle kurmuşsun, oturup teker teker yanlışlarını gösterecek/ispatlayacak zamanım yok maalesef. Ama bil yanlışsın yani. En basitinden faşizm yöntemdir falan diye saçmalamışsın üzgünüm. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
raw power Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Peki abi. :( Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
bLackcha0s Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Hala kürdistanı terörü meşrulaştıramadınız mı ? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Rajeesh Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 ooo kopmuş bura Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
raw power Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 25, 2009 bLackcha0s said: Hala kürdistanı terörü meşrulaştıramadınız mı ? hehehehehe Biraz oku yazılanları,mantıksız konuşuyorsun. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Buyse Mesaj tarihi: Mart 3, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 3, 2009 ekşiden. kızı melis kaya yazmış. Melis Kaya said: melis kaya'nın yani kızının kendisi hakkında yazdığı bir yazısı şöyledir.bir sözlükteki(?) hakaret üzerine yazılmıştır. ibretle okunmalıdır. birkaç gün önce, internet tabanlı sözlüklerden birinde babamla ilgili yazılanları okurken “ahmet kaya’nın itibarının geri verilmesi” başlığı altında şöyle bir girdiye rastladım; “eşşek her zaman eşşektir. itibarda verseniz altın semerde taksanız hiç birşey değişmez yine eşşektir.” bu cümleyi yazdıktan birkaç dakika sonra, hızı alamayıp bu sefer de şöyle bir cümle girilmiş; “ben vallahi apoyu özledim diye şarkı söyleyen haysiyetsiz pkk yandaşı bir pisliğe ne itibarı verilecektir anlamış değilim. verilse verilse yarım kilo malafat rosto verilebilir. (bkz: tropic thunder)”. bunları yazan kullanıcının kullanıcı ismi ise “sizin hiç babanız öldü mü” . sözlerinin ağırlığı, can yakıcılığı, bir kişiye hakaret ederken o kişiyi seven insanları, o kişinin ailesini düşünmeden ve hunharca incitiyor oluşunu saymazsak elbette ki herkes kendisini ifade etmekte özgürdür. keşke içinde bir şiirin duyarlılığını taşıyabiliyor olsaydı diye yazıklandığım bu kullanıcıya buradan cevap verme hakkımın ahmet kaya’nın kızı olarak saklı olduğunu düşünüyorum (tüm diğer yasal haklarım saklı kalmak kaydıyla); evet, benim bir kere babam öldü, 13 yaşındaydım. babam beni kardeşlik şarkılarıyla, kardeşlik masallarıyla büyüttü. bana sevmeyi öğretti, affetmeyi, barışı... bütün dinlerin, bizleri ayırmak, birbirine düşürmek için değil, bizlere huzur vermek için yaratıldığını öğretti. bütün dillerin, insanların birbirini anlayabilme, kendilerini en doğru biçimde ifade edebilme ihtiyacı için var olduğunu öğretti. dinimden, cinsiyetimden, milletimden, ırkımdan sıyrılıp yalnızca insan olduğumu fark etme serüvenimdeki yılmaz süvariydi babam. çoğu kişinin, benim ahmet kaya’nın kızı olduğum için ne kadar şanslı olduğumu düşündüğünü biliyor ve kendi tercihim olmayan bu durumdan dolayı her gün hayata teşekkür ediyorum. evet çok şanslıyım, çünkü benim dünyadaki bütün güzellikleri toplayıp her gece başucuma bırakan bir babam vardı. bir çocuğun azıcık yaşanmış geçmişine, babasıyla geçen 13 hatta hatırlayabildiği 8–9 senesine böylesine korkunç bir şekilde tecavüz edebildiğinize göre, sizler ne yazık ki benim kadar şanslı değilsiniz. babam öldüğünde 13 yaşında bir kız çocuğuydum. bugün hayatı 21 yaşın bakış açısıyla yorumlamaya çalışıyorum ama o gittiğinden beri bir yanım hala çocuk ve hep öyle kalacak. babama emanet ettim o çocuk yanımı. belki o yanım biraz büyüyüp diğer yanıma erişebilseydi böyle bir yazı yazmaya gerek bile duymayacaktım ama o çocuk yanım günlerdir hep ağlıyor. babam öldüğünde 43 yaşındaydı. çok büyüktü, görkemliydi, benim masal kahramanımdı. bugün benim 40’lı yaşlarında arkadaşlarım var ve gözümde onlar o kadar gençler ki… kendimi bilmeye başladığımdan beri ailem bir savaşın içerisinde. ben bir savaşın içerisindeyim ve o savaşın içerisinde atıldım büyüme macerasına. bir sabah babam öldü ve annemle baş başa kaldım, yapayalnız. bu yapayalnızlık içersinde, bu kadar acıtılmamıza karşı duyarlılık beklentimi, ne yazık ki büyümeye çalışırken yitirdim. hala daha, bizi incitmeye çalışmaktan, babamın değerlerini, babamın değer verdiklerini kırıp dökmeye çalışmaktan kendinizi alıkoyamadığınızı uzaktan acıyla izliyorum. babamın yokluğu kadar acı veriyor bu haliniz bana. bu ülke adına, hayat adına ve hayatı doğru yaşamak adına… fütursuzca yapılmış olan tüm bu faşizan eleştirilere cevap hakkımı burada yalnızca annem ve kendi adıma kullanıyorum. babamdan sonraki ahmet kaya sürecini bugün buraya biz taşıdık. ahmet kaya adının hayatımızı mahveden o aptalca ‘bölücülük’ yaftasından sıyrılıp birleştirici bir alana yani gerçeğin ta kendisine taşınabilmesi adına kimi zaman kendi varlıklarımızı dahi unuturcasına çabaladık. gerçeği size anlatmaya çalıştık. yani bir devlet bakanının ağzından ona dair dökülen pişmanlık ve özlem sözcüklerini hepinizin duyabiliyor olmasına, trt’de ahmet kaya çalınabilecek olmasına ve türkiye toplumu adına bu tarihsel utanç sayfasının hala açık duruyor olması noktasına kadar biz tek başımıza geldik. siz, bu yolun hiçbir kavşağında bizim yanımızda, önümüzde ya da arkamızda değildiniz. size elbette ki bunun ya da babama ve aileme dair herhangi bir şeyin hesabını vermek zorunda değilim; çünkü ben 13 yaşında geleceğimin en güzel yarısını verdim, çünkü ben diploma törenlerimi, kazandığım ilk paranın heyecanını, ilk erkek arkadaşımı, doğmamış çocuklarımı, üreteceklerimi, mutluluğumun temellerini verdim. siz, varlık gösteremediğiniz gerçek yaşamı sanal pencerenizden izleyerek, hayatın tam ortasında yapayalnız kalmış, parçalanmış bir küçücük aileyi daha fazla yıpratma uğraşındasınız. insanlar benim babama, benim anneme, benim dayıma, kuzenime, halama, teyzeme, babaanneme hakaret etme cesaretini kendilerinde nasıl bulurlar? bu hakkı size kim veriyor? beni, hayatınızda hiç tanımamış olduğunuz bir insanı, böylesine acıtma hakkını size kim veriyor? siz kimsiniz? siz, sizden kilometrelerce uzakta, yerin metrelerce içinde öylece uzanan ve bir daha hiç konuşamayacak, şarkı söyleyemeyecek olan bir insanın sesini mi kısmaya çalışıyorsunuz? onun geride bıraktıklarını, ailesini kahrederek “daha da fazla yok edebiliriz, daha çok kirletiriz adını, artık sülalesi de defolup gider buralardan” diye mi düşünüyorsunuz? hayır! biz, size rağmen burada yaşamaya devam edeceğiz. kendi ülkemizde kalarak, kendi gerçekliğimizle yan yana yaşayacağız. biz babam için, babamın bana öğrettiği gibi, bu ülkenin koynunu çiçeklerle doldurabilmek için üretmeye devam edeceğiz. hiçbir karşılık beklemeden, hiçbir şey kazanmadan, sizin bilmeden konuşup bizi incittiğiniz bütün sözlerinize ve suratlarınıza ayna tutarak üretmeye devam edeceğiz. hadi çıkın köşelerinizden artık, saklanmayın. nasılsa bunca yıldır size dönük yanlarımıza tatminsiz aşağılamalarınızdan, tehditlerinizden, yalanlarınızdan, sömürünüzden, hakaretlerinizden, küfürlerinizden acı işlemez oldu. babamı artık incitmeyin, bizi artık incitmeyin. hiçbiriniz bu hayata dair benim ve benim annemin ödediği bedelleri ödemiş olamazsınız; hiçbiriniz benim çektiğim acıları çekmiş, benim taşıdığım yükleri taşımış olamazsınız. artık lütfen yorulun bizim canımızı yakmaya çalışmaktan, çünkü biz zaten kalplerimizi paris’te gömdük. siz de akılla yaşamanın güzelliğine erişin… son olarak, eğer kaldıysa, bu yazıyı lütfen siz de en çocuk yanlarınızla bir kez daha okuyun ki beni anlayasınız. tüm çocuklara benim babam gibi bir babayla yaşanabilecek en az bir 13 yıl diliyorum; güzel insanlar olabilmeleri için… tüm çocuklar adına, bu dünyanın babaların ölümünden artık bıkmasını diliyorum. ve babama gerçekten değer verdiğine inandığım herkesi onun şahsında tüm içtenliğimle selamlıyorum… melis kaya, 11 şubat '09 Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
bLackcha0s Mesaj tarihi: Mart 3, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 3, 2009 Askerlerimizinde öğretmenlerimizinde çocukları bebekleri vardı.Onlar Melis Kaya kadar şanslı değillerdi.Bazıları babalarıyla hiç tanışamadı.Bazıları ise daha ilkokulda babanın ölümünden mütevellit hedef bellemişlerdi.Asker olucaklardı. Evet.Keşke babalar ölmese.Keşke her çocuğun babasıyla dolu dolu 13yıldan fazlasını yaşayabilme imkanı olsa.Ama acı gerçek şu.Hala özlem dolu metiyeler düzerken katillere.Bu ülkede daha çok baba ölür.Daha çok bebek masalsız büyür.Melis Kaya çok şanslıymış ki 13sene babasını görebilmiş.Üstelik hain bir pusuda ölmemiş bir gece acı acı çalmamış telefonları. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
roket adam Mesaj tarihi: Mart 3, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 3, 2009 Buyse said: ekşiden. kızı melis kaya yazmış. Melis Kaya said: melis kaya'nın yani kızının kendisi hakkında yazdığı bir yazısı şöyledir.bir sözlükteki(?) hakaret üzerine yazılmıştır. ibretle okunmalıdır. birkaç gün önce, internet tabanlı sözlüklerden birinde babamla ilgili yazılanları okurken “ahmet kaya’nın itibarının geri verilmesi” başlığı altında şöyle bir girdiye rastladım; “eşşek her zaman eşşektir. itibarda verseniz altın semerde taksanız hiç birşey değişmez yine eşşektir.” bu cümleyi yazdıktan birkaç dakika sonra, hızı alamayıp bu sefer de şöyle bir cümle girilmiş; “ben vallahi apoyu özledim diye şarkı söyleyen haysiyetsiz pkk yandaşı bir pisliğe ne itibarı verilecektir anlamış değilim. verilse verilse yarım kilo malafat rosto verilebilir. (bkz: tropic thunder)”. bunları yazan kullanıcının kullanıcı ismi ise “sizin hiç babanız öldü mü” . sözlerinin ağırlığı, can yakıcılığı, bir kişiye hakaret ederken o kişiyi seven insanları, o kişinin ailesini düşünmeden ve hunharca incitiyor oluşunu saymazsak elbette ki herkes kendisini ifade etmekte özgürdür. keşke içinde bir şiirin duyarlılığını taşıyabiliyor olsaydı diye yazıklandığım bu kullanıcıya buradan cevap verme hakkımın ahmet kaya’nın kızı olarak saklı olduğunu düşünüyorum (tüm diğer yasal haklarım saklı kalmak kaydıyla); evet, benim bir kere babam öldü, 13 yaşındaydım. babam beni kardeşlik şarkılarıyla, kardeşlik masallarıyla büyüttü. bana sevmeyi öğretti, affetmeyi, barışı... bütün dinlerin, bizleri ayırmak, birbirine düşürmek için değil, bizlere huzur vermek için yaratıldığını öğretti. bütün dillerin, insanların birbirini anlayabilme, kendilerini en doğru biçimde ifade edebilme ihtiyacı için var olduğunu öğretti. dinimden, cinsiyetimden, milletimden, ırkımdan sıyrılıp yalnızca insan olduğumu fark etme serüvenimdeki yılmaz süvariydi babam. çoğu kişinin, benim ahmet kaya’nın kızı olduğum için ne kadar şanslı olduğumu düşündüğünü biliyor ve kendi tercihim olmayan bu durumdan dolayı her gün hayata teşekkür ediyorum. evet çok şanslıyım, çünkü benim dünyadaki bütün güzellikleri toplayıp her gece başucuma bırakan bir babam vardı. bir çocuğun azıcık yaşanmış geçmişine, babasıyla geçen 13 hatta hatırlayabildiği 8–9 senesine böylesine korkunç bir şekilde tecavüz edebildiğinize göre, sizler ne yazık ki benim kadar şanslı değilsiniz. babam öldüğünde 13 yaşında bir kız çocuğuydum. bugün hayatı 21 yaşın bakış açısıyla yorumlamaya çalışıyorum ama o gittiğinden beri bir yanım hala çocuk ve hep öyle kalacak. babama emanet ettim o çocuk yanımı. belki o yanım biraz büyüyüp diğer yanıma erişebilseydi böyle bir yazı yazmaya gerek bile duymayacaktım ama o çocuk yanım günlerdir hep ağlıyor. babam öldüğünde 43 yaşındaydı. çok büyüktü, görkemliydi, benim masal kahramanımdı. bugün benim 40’lı yaşlarında arkadaşlarım var ve gözümde onlar o kadar gençler ki… kendimi bilmeye başladığımdan beri ailem bir savaşın içerisinde. ben bir savaşın içerisindeyim ve o savaşın içerisinde atıldım büyüme macerasına. bir sabah babam öldü ve annemle baş başa kaldım, yapayalnız. bu yapayalnızlık içersinde, bu kadar acıtılmamıza karşı duyarlılık beklentimi, ne yazık ki büyümeye çalışırken yitirdim. hala daha, bizi incitmeye çalışmaktan, babamın değerlerini, babamın değer verdiklerini kırıp dökmeye çalışmaktan kendinizi alıkoyamadığınızı uzaktan acıyla izliyorum. babamın yokluğu kadar acı veriyor bu haliniz bana. bu ülke adına, hayat adına ve hayatı doğru yaşamak adına… fütursuzca yapılmış olan tüm bu faşizan eleştirilere cevap hakkımı burada yalnızca annem ve kendi adıma kullanıyorum. babamdan sonraki ahmet kaya sürecini bugün buraya biz taşıdık. ahmet kaya adının hayatımızı mahveden o aptalca ‘bölücülük’ yaftasından sıyrılıp birleştirici bir alana yani gerçeğin ta kendisine taşınabilmesi adına kimi zaman kendi varlıklarımızı dahi unuturcasına çabaladık. gerçeği size anlatmaya çalıştık. yani bir devlet bakanının ağzından ona dair dökülen pişmanlık ve özlem sözcüklerini hepinizin duyabiliyor olmasına, trt’de ahmet kaya çalınabilecek olmasına ve türkiye toplumu adına bu tarihsel utanç sayfasının hala açık duruyor olması noktasına kadar biz tek başımıza geldik. siz, bu yolun hiçbir kavşağında bizim yanımızda, önümüzde ya da arkamızda değildiniz. size elbette ki bunun ya da babama ve aileme dair herhangi bir şeyin hesabını vermek zorunda değilim; çünkü ben 13 yaşında geleceğimin en güzel yarısını verdim, çünkü ben diploma törenlerimi, kazandığım ilk paranın heyecanını, ilk erkek arkadaşımı, doğmamış çocuklarımı, üreteceklerimi, mutluluğumun temellerini verdim. siz, varlık gösteremediğiniz gerçek yaşamı sanal pencerenizden izleyerek, hayatın tam ortasında yapayalnız kalmış, parçalanmış bir küçücük aileyi daha fazla yıpratma uğraşındasınız. insanlar benim babama, benim anneme, benim dayıma, kuzenime, halama, teyzeme, babaanneme hakaret etme cesaretini kendilerinde nasıl bulurlar? bu hakkı size kim veriyor? beni, hayatınızda hiç tanımamış olduğunuz bir insanı, böylesine acıtma hakkını size kim veriyor? siz kimsiniz? siz, sizden kilometrelerce uzakta, yerin metrelerce içinde öylece uzanan ve bir daha hiç konuşamayacak, şarkı söyleyemeyecek olan bir insanın sesini mi kısmaya çalışıyorsunuz? onun geride bıraktıklarını, ailesini kahrederek “daha da fazla yok edebiliriz, daha çok kirletiriz adını, artık sülalesi de defolup gider buralardan” diye mi düşünüyorsunuz? hayır! biz, size rağmen burada yaşamaya devam edeceğiz. kendi ülkemizde kalarak, kendi gerçekliğimizle yan yana yaşayacağız. biz babam için, babamın bana öğrettiği gibi, bu ülkenin koynunu çiçeklerle doldurabilmek için üretmeye devam edeceğiz. hiçbir karşılık beklemeden, hiçbir şey kazanmadan, sizin bilmeden konuşup bizi incittiğiniz bütün sözlerinize ve suratlarınıza ayna tutarak üretmeye devam edeceğiz. hadi çıkın köşelerinizden artık, saklanmayın. nasılsa bunca yıldır size dönük yanlarımıza tatminsiz aşağılamalarınızdan, tehditlerinizden, yalanlarınızdan, sömürünüzden, hakaretlerinizden, küfürlerinizden acı işlemez oldu. babamı artık incitmeyin, bizi artık incitmeyin. hiçbiriniz bu hayata dair benim ve benim annemin ödediği bedelleri ödemiş olamazsınız; hiçbiriniz benim çektiğim acıları çekmiş, benim taşıdığım yükleri taşımış olamazsınız. artık lütfen yorulun bizim canımızı yakmaya çalışmaktan, çünkü biz zaten kalplerimizi paris’te gömdük. siz de akılla yaşamanın güzelliğine erişin… son olarak, eğer kaldıysa, bu yazıyı lütfen siz de en çocuk yanlarınızla bir kez daha okuyun ki beni anlayasınız. tüm çocuklara benim babam gibi bir babayla yaşanabilecek en az bir 13 yıl diliyorum; güzel insanlar olabilmeleri için… tüm çocuklar adına, bu dünyanın babaların ölümünden artık bıkmasını diliyorum. ve babama gerçekten değer verdiğine inandığım herkesi onun şahsında tüm içtenliğimle selamlıyorum… melis kaya, 11 şubat '09 cevaben bu da ekşiden. hiç cevap yazmama gerek kalmadı, sağolsun adamlar yazmış. said: aslinda melis kaya basligi altinda belirtmek istedim dusuncelerimi. ama tatsiz olur, alakasiz bir kucuk kiz yersiz bir mevzunun icine cekilebilir diye, ahmet kaya hakkindaki goruslerimi anlatmak isterim: her olum erken olumdur ve babanin olmesi de son derece boktan bir hadisedir. ozellikle bir kiz cocugu icin yikimlarin en buyuklerinden biridir. hele bir de baba 40'li yaslarda olmus kapi gibi bir adam ve kiz da henuz 10'lu 20'li yaslarini yasayan kucuk bir genc kiz ya da cocuksa. bunu kimse inkar etmedi. yadsimadi. biz de inkar etmiyoruz. belki melis'i yakan aci bizi de yakmistir, belki bizim de babamiz olmustur ve ordan biliyoruzdur durumun vehametini. kendisinin babasi ile ilgili yapmis oldugu ve yer yer duygusallasan, hissiyatini dile getiren yazisini ben de okudum. objektif baktigim zaman ben de uzuldum. yazik oldu elbette olu biri ardindan konusmak. malumunuz, oluler kendini savunamaz.. ahmet kaya'nin bir suru sarkisini biliriz. ilginc bir sekilde cogu ulkucu bile ahmet kaya dinlemistir ya da dinliyordur. cakma ahmet kaya diyebilecegim bir suru ulkucu muzisyen vardir. adlarini sayar sarki soyledikleri linkleri verirdim ama kimseyi kizdirmamak icin bunu yapamam. rock, pop, arabesk, hip-hop ne dinlerse dinlesin, yasi 25 ten fazla olan herkes bir yada birac kere bir ahmet kaya sarkisi dinlemis ve huzunlenmistir. buna eminim. ama yeni gencler ne hissediyor, kim ahmet kaya'yi taniyor bunu bilemem. vatandan surulmek her zaman trajik bir mevzu olmustur. masallarda da, mitolojide de, tarihsel akislar icinde de vatandan surulen insanlar olmustur. kimi bunlari umursamamis, kimi ise bu surulmeyi gururla tasimis, kimi de buna cok cok uzulmus ve olurken de deyim yerindeyse gozu acik gitmistir. buna da tamam. ben de tekrar turkiye'ye donmemek uzere bir yolculuga ciksam, zannederim ben de cok fazla yasamazdim. vatan hasreti kadar da acikli ve nar gibi icinde bin tane hasret olan hasret te yoktur herhalde. cop kokusunu bile, turk evlerinin kokusunu, apartmanlarin kokusunu, inancli ol ya da olma efkarli bir sabah ezani sesini, durmadan birbiriyle konusan, kavga eden gulen insanlari, konusulan dilin tanidikligini ozlemenin tarifi yoktur, olamaz da. melis'e burada da hak veriyorum, cok dogru. can yakar vatan hasreti. kimse istemez elbette bir buyuk hasretle olmus babasinin ardindan laf edilmesini. sarkilari milyonlara mal olmus ve en sevdigi kisi olan babasinin yerilmesini istemez kimse. ozellikle de onca sey yarim kalmisken. ahmet kaya kendi istegi ile mi gitti, yoksa suruldu mu tam bilemiyorum. memleketini, bu ulkeyi ve bu ulkenin insanlarini cok sevdigini dile getirdigi soylenir ahmet kaya'nin. ben de rast geldim bu tarz konusmalarina. tv'lerde program yaptigini da bilirim. ahmet'in teknesi gibi birseydi adi da yanilmiyorsam. en sevilen programlardan biri olmustu. herkes izlerdi bir cesit talk show niteligindeki bu programi. onore de edildi yani bir anlamda. hep ac hep surunen bir konumda degildi. ama iste, kisi ne ederse kendisi eder, kendisine eder. bir insanin kendisine verebilecegi zararin haddi hesabi yoktur, en buyuk bir dusman bile edemez kisinin kendisine edebilecegi kotulukleri, hatta yanina bile yaklasamaz. her ne olduysa bu youtube'lar, ya da turevleri cikinca oldu iste. soyledigin her soz, isledigin her suc, yaptigin her konusma geldi bir yerde karsina cikti. hic ummadigin yerdeki ummadigin kayitlar, kisileri de asarak geldi yuvarlana yuvarlana taa evlerimize girdi. gizli gizli ahmet kaya dinleyenler bir zaman acik etmislerdi onu dinlemeyi. "bak artik tv'lere program yapiyor, bu vatani cok seviyorum diyor, pkk ile ne ilgisi var?" diye diye. ama dedigim gibi ne zamanki bu konusmalar cikti geldi, o zaman isin rengi degisti. bu kadar tepki varsa, bu kadar delirmek varsa yine merhumun kendi yuzundendir baskasinin yuzunden degil. kurduz olene kadar demesine de birsey diyemem, kurtler ve olene kadar boyle kalacaklar, tamam. ama o apo'yu ozledim isi ne olacak? o dostu ozledim isi ne olacak? bu nasil cikarilacak saplandigi yerden? melis'in duygusal konusmasinin, hissiyatini kalme aldigi yazisinin binlerce degisik versiyonunu da sehit ailelerinden duyabilirsiniz. 20 yasinda bir evladin acisi da 40 yasinda bir babanin acisindan hic te geri kalan birsey degildir. bu kadar duygusal bir kiz bunu da anlayabilmeli, bunu da ogrenebilmeliydi. evladinin dugununu gormeyi, muruvvetine kavusturmayi bekleyen bir suru ana baba olusunu aldilar ellerine, ben gordum boyle insanlari. tanidim. o nasil bir aci ve insan nasil saskin oluyor, nereye saldiracagini nasil sasiriryor ben iyi gordum. iyi bilirim. belgesellerde yavrusu baska bir yirtici tarafindan yenilen bir suru disi hayvanin gozlerinde ki huznun bin beteri iste bu analarin gozlerindeki huzun. ne yapsalar yarim, ne deseler kifayetsiz, ne kadar aglasalar bos. kimse 20 yasinda bir fidanin sokulup giderken verdigi aciyi veremez bir ananin kalbine. ben hic gormedikleri kucuk bebekleri icin deliren fittiran yangin cikarmaya calisan kadinlar da bilirim. ablalarina ne demeli o fidanlarin? babalarina? kardeslerine? abilerine? karilarina ve cocuklarina? en az melis kadar yarali degiller mi onlar da? hatta melis'ten daha fazla. en azindan ahmet kaya'yi kimse vurup oldurmedi. (bildigimiz kadariyla). ya evladi vatani icin carpisirken sehit olmus analara ne diyecegiz simdi? "ahmet kaya'yi vatandasliga geri aliyoruz. kurrduz olene kadar demis olabilir, hatta apo'yu ozledigini belirtmis olabilir ama sarkilari cok guzel sizinde zaten evladiniz oldu gitti, biz ahmet kaya'ya iade-i itibar yapsak ta yapmasak ta o bebeler dirilmeyecek. o yuzden onu geri almayi mezarini getirmeyi uygun bulduk" mu? bildigim kadariyla vatandasliktan da cikarilmamisti? sehit anneleri basta olmak uzere, bir suru sehit yakinin cektigi acinin yeri burasi degil elbette, bu aci bu baslik altinda kaleme dokulemez tabii ki. ama elinde olmadan, belki hic istemeden gittigi guneydoguda oldu iste bir suru cocuk. kimi de isteyerek gitti. ne farkeder ki? mesele artik olmus olmalari degil mi? ne diyoruz? oluler kendini savunamaz degil mi? onlar ne hissediyor, ne dusunuyor acaba bilebilecek miyiz? "ya ben niye oldum arkadas? madem bu isler boyleydi ve boyle olacakti, apo'yu ozledim demek, apo icin cilginca eylemler yapmak normal olacakti, apo buyuk bir lidermis gibi onore edilecekti de beni niye oldurttunuz o daglarda?" diyorlardir belki de. annelerinin boyle dedigini biliyorum cunku ama henuz olulerle konusamadim. kisiler saldirgan olmaya basladi artik. memlekete getirilecek herhangi bir mezarin selametini kimse garanti edemez. bu yangin sondurulmedikce, bu ates durmadikca kimse hicbirseyin garantisini veremez. ne yaptiklari sarkilarin guzelligi gorunur goze, ne de "vatan sevgisi" . herkesin akinda apo'yu ozledim dedigi yerler kaldi hep. maalesef. fitrat boyledir. onu hatirlariz, onu hatirlayacagiz. (knidos, 03.03.2009 13:16 ~ 14:52) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Mohi Mesaj tarihi: Mart 3, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 3, 2009 bLackcha0s said: Askerlerimizinde öğretmenlerimizinde çocukları bebekleri vardı.Onlar Melis Kaya kadar şanslı değillerdi.Bazıları babalarıyla hiç tanışamadı.Bazıları ise daha ilkokulda babanın ölümünden mütevellit hedef bellemişlerdi.Asker olucaklardı. Evet.Keşke babalar ölmese.Keşke her çocuğun babasıyla dolu dolu 13yıldan fazlasını yaşayabilme imkanı olsa.Ama acı gerçek şu.Hala özlem dolu metiyeler düzerken katillere.Bu ülkede daha çok baba ölür.Daha çok bebek masalsız büyür.Melis Kaya çok şanslıymış ki 13sene babasını görebilmiş.Üstelik hain bir pusuda ölmemiş bir gece acı acı çalmamış telefonları. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar