Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Garip duygular


Bone

Öne çıkan mesajlar

Karşı cinsten birisinin güzellik derecesi aldığınız alkol ve birlikte geçirdiğiniz vakit ile doğru orantılı olarak artar. Bir zamanlar sürekli dip dibeyken sana daha güzel gözüküp artık daha çirkin gözükmesi sadece kimyasallarla ilgili vede çok doğal. Hatta bununla ilgili güzel bir yazı vardı, onu bulursam koyayım.[signature][hline]Özgürlüğün değerini ancak onu kaybedince anlarsınız. En zavallı insan ise esaret altındayken kendisini özgür zannedendir.

bi fransız gastesi de şey demiş:
"ırak üç parçaya ayrılıcak.
1-normal
2-süper
3-kurşunsuz"
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

İş Yerinde Aşk

Lisede okurken biyoloji dersinde "terliksi hayvanların sindirim sistemlerinin" öğretilmesine öğrenciler pek içerlerler ve "Hocam! Hayatta bunlar ne işimize yarayacak?" diye de feryat ederlerdi. Cahil gençlerin gösterdikleri bu tepkiler son derece normalken, dersi veren insanların anlattıkları konuları savunmakta bu kadar aciz kalmaları ve gençleri bir türlü ikna edememeleri (büyük ihtimalle kendileri de ikna olmuş değillerdi) asıl sorundu.

Her neyse, temel bilimlerin günlük yaşantımızda aldığımız her kararda bir rolü olduğunu bir kez daha söyleyip yazımıza başlarken diyorum ki,

Bilim sizinle olsun!..

Ofislerde yaşanan aşkları hepimiz biliriz. En sık rastlananı ya da en çok konu olanı da patron-sekreter aşkları. İnsanlar bu aşkları genelde iki türlü değerlendiriyorlar. Bunlardan birincisi yaşlı kurt patronun, ya da müdürün, genç bir kızdan faydalanmak için pozisyonunu ve gücünü kullanmaya kalkması veya bal gibi kullanması. İkincisi ise küçük aşiftenin olgun bir erkekle birlikte gelecek her türlü güce bir an önce ulaşmak amacıyla bedenini kullanması.

Bu her iki görüşü de haklı çıkaracak anekdotlar bulunabilir. Ama benim şahsi inancım asıl konunun çok daha derinlerde, çok daha sağlam temellerle işlediği. Patron sekreter aşklarından başka aynı ofisi, aynı odayı paylaşan insanlar arasında da aşklar başlıyor, bir orman yangını hızıyla gelişip yayılıyor ve oyuncuların her ikisi de bekar değilse, mutlaka ama mutlaka büyük acılara neden oluyor. Yıkılan yuvalar, kırılan kalpler, bozulan kariyer planları, kararan gelecekler yaşanan bu aşkların küçük mutluluklarına inanılmaz ağır faturalar çıkıyor.

Bir benzetme yapmak gerekirse, ünlü bir hotelin barına gidip iki erkek arkadaş birer yerli biraz içiyorsunuz, güzel bir sohbet, keyifli geçirilen kırk beş dakikanın ardından 1400.- Usd hesap geliyor.

Yani, aldığınız keyifle ödediğiniz bedel birbirine hiç uymuyor.

Peki ne yapalım?

Burada bir erkek olarak vereceğiniz çok temel bir karar var. "İşyerinde bir ilişkiye girecek miyim?" Yanıtınız "Evet, gireceğim" ise yazının bundan sonrasını okumanıza hiç gerek yok. Zaten bu dergiyi okuyup vakit kaybetmenize de hiç gerek yok. Hemen internetten çıkın ve çevrenizdeki hatunları kesmeye başlayın.

"Hayır canıııım, benim ne işim var bu işlerde" diyorsanız o zaman temel bilimlere güvenin, aklınızın ereceği her konuya ilgi gösterin ve yazının devamını çok ama çok dikkatli okuyun...

Şimdi burada Evrim'den biolojik bir olgu değil de sanki canlıynış ve aklı fikri varmış gibi söz edeceğim. Bu bizim "Evrim", türlerin devamlı gelişmesini ve çoğalmasını ister. Onun için önemli olan devamlı üremek, üreyen bireylerin içinden en iyilerinin seçilmesi, zayıflar yok olurken güçlülerin üremeye devam etmeleridir. Ne kadar mükemmel olursa olsun kısır veya yeterince çocuk yapmayan bir türün dünya üstünde fazla kalması mümkün değildir. Hislermiş, sevgilermiş, ya da daha yüce duygularmış, bunlar evrime vız gelir tırıs giderler.

Evrim illa da düzüşme olmasını, dişilerin döllenmelerini ve ortaya bol bol çocuk çıkmasını ister... Biraz ters geldi değil mi?.. Biliyorum bana da ters geliyor ama ne yapayım işin temellerini bilmeden fikir beyan etmek körlerin fili tanımlamaya kalkmasından daha anlamlı olmuyor.

Tekrar gelelim ofis aşklarımıza...

Geçenlerde bir dostumdan dinlediğim hikayeye hem gülmekten yerlere yattım hem de korkudan titredim: Metin Bey (İsmi uyduruyorum) İzmir'li kırk yaşlarında bir iş adamıımış.

Klasik ya da cazdan başka müzik dinlemez. Kaliteli şarap ya da şampanyadan başka içki içmezmiş. Yani, son derece saygıdeğer ve inanılmaz ölçüde rafine biri. Günlerden bir gün Metin Bey halının üstünde yatmış, ağlayarak elindeki rakı şişesinden rakı içiyor. Yanındaki teyp bangır bangır arabesk çalıyor. Dahası, yattığı halı, sahibi olduğu iş yerindeki kendi makam odasının halısı, onu böyle ağlatan da şirkette çay servisini yapan ve görgü tanıklarının ifadesine göre "kara-kuru" bir genç kız.

"Hadi canım sende... Kim anlattıysa seni bir güzel kandırmış..." diyebilirsiniz. Belki haklı bile olabilirsiniz. Ama sezgilerim ve bizzat yakından izlediğim başka olaylar bunun aynen böyle olabileceğini söylüyor.

Modern ofislerde kadın erkek hep beraber çalışıyoruz. Ve genelde çoğumuz da böyle olmasından şikayetçi falan değiliz. Gün geliyor ofisteki bir bayanla kendi eşimizden çok daha uzun zamanı aynı odada, bir arada yaşıyoruz...

"Necip Bey, bakın şu satış trendini görüyor musunuz?"

14"lik bir ekranda çıkacak bir satış trendi grafiğine birlikte bakabilmek için gözlerinizin yarım metreden daha uzak olması nerdeyse imkansızdır. Bu mesafede omuzlar birbirine nerdeyse değer. Parmaklar ekranın üzerindeki piksellerde gezinirken birbirlerine dokunabilir. Parfümün ya da aftershave'in kokusu hafif bir beden kokusuyla karışık mutlaka karşılıklı hissedilir.

Bu tür temaslardan tek bir defa olması, normal çalışma ortamı ofis olan bir erkeği pek etkilemez, ama her Allah'ın günü buna maruz
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

hehe süfer yazıymış saol fedaykin paylaştigin icin bunu simdi gerekli bayan arkadaslarima sendliyim ben[signature][hline]
Crean Frostfel Master Medic on Eclipse / Frostfel Dark Elf Mystic/Fighter On Bartz
Captain of the Amarr Battleship Vampire / Member of Dreamsmiths
"Who wants to live forever?"
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Şöyle açıklıyalım.
Puppy Love denilen bir olay vardır.
Bu ilişkilere de bu isim verilir çünkü başlarda "O HİS"si hissetmeyi seversin aslında, kızı (yavru köpek) değil.
Bir süre sonra ayrılırsın çünkü o his bitmiştir.(köpek büyür.)


Bir aralar bende çiçekten çiçeğe vaziyetindeydim sonra insan gerçekten doğru birini aramaya başlıyor.Ben buldum (en azından bulduğumu sanmıştım.) 5 ay sonra hata olduğunu anladım (Bonepart seni ben).

Şimdi yeni birini buldum hehe.Buldum diyorum da, acaba hakkaten buldum mu?[signature][hline]Hödö we are.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
EagleEye, 06 Mayıs 2004 20:09 tarihinde demiş ki:
Neresi güzel ulan
nahtan çokmu hoşlanıyosun


Ne nahı lan :P
XTRem adam yanlız olur zaten :P Nah bana değil hehe (çaktırma kro)[signature][hline]Dream as u never die,live as you can die tomorrow
Always remember;death is only a Begining

UYARI!:Evcil yaşayanlar için uygun değildir!
[29.04.2002-29.04.2004]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

We chase misprinted lies
We face the path of time
And yet I fight
And yet I fight
This battle all alone
No one to cry to
No place to call home

My gift of self is raped
My privacy is raked
And yet I find
And yet I find
Repeating in my head
If I can't be my own
I'd feel better dead[signature][hline]
kimse.... ya da sadece biri..gözlerinin içine bakan biri!
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
Bonecrusher, 18 Şubat 2004 18:14 tarihinde demiş ki:
Aşk dediğin ne garip bir duygudur...

Lise sonda, dersanenin ikinci günü felan görmüştüm onu.
Hoşuma gitmişti.
"Keşke bizim sınıfta olsa" demiştim içimden.
IB olduğu için sınıf sınıf dolaşmak zorunda kalıyordu.
Saatleri uymuyordu.
Ne gariptir ki ikinci hafta felan bizim sınıfa yerleşti ve bi daha gitmedi.
Çok sevinmiştim ehe..
Spor kıyafetler içinde baya hoş duruyordu.
Ayrıca karakteri felan da hoşuma gitmişti.
Devamlı kendimle bağıntı görüyordum eheh.
Ama kışa doğru aptal aptal giysiler giymeye başladı.
Zevki yokmuş kızın tabii...

İşte dersane sonuna doğru onu sevdiğimi söylemiştim felan filan..
ÖSS'den sonra bir daha yüzünü bile göremedim.
Yok aslında gördüm.
Geçen sene TED'in kuru fasulye gününde görmüştüm ehe.
Bir çift laf bile etmedik o da ayrı..

Geçen ay bir kızla sohbet ederken, burnunu kırdığını (estetik ameliyat) öğrendim, merak edip araştırdım.
Resmini buldum:
http://c.1asphost.com/Bonecrusher/gamze2.jpg
ıyy. düşündüğümden de çirkinmiş.
Bir de ruj felan sürmüş herhalde, iyice çirkin olmuş..

Zaten çok güzel olduğu için hoşlanmamıştım.
Ama hormonlar bir gariptir, alakasız şeyler yaptırabilir insana.
Ehe bana da bu kızı sevdirmişlerdi..

Şimdi kızdan nefret ediyorum.
Hatta resme bakın ayy ne çirkin.

Ama ne gariptir ki, onu sevdiğim zaman hissettiğim duyguyu bir türlü zihnimden atamıyorum.
Kızı unuttum, ama hissi unutmadım.

Ehe sevmeye aşık olmak herhalde böyle birşey...


o hissi çok iyi bilirim , başka birisini bulmakta bakkaldan ekmek almak kadar kolay değildir , of of zordur bu durumlar , arada bunalım olup moral bozup ondan sonra da moral bulacak birşeyler yapman gerekiyor, arkadaşlarının yanına gideceksin , geleceksin dolaşacan , hayatına devam ediceksin , zamanla gidecek . ama hissi unutman imkansız ..


Hele o hissi hissederken dinlediğin müziklerden birisini eskaza birdaha dinlerken , ki şahsen bana oldu , bi anda aklıma o günler gelmişti eyy gidi ey offf sıkıntı dolu yahu ...[signature][hline]www.scuniverse.com
www.scuniverse.com/forum
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
  • Yeni Oluştur...