Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

ab yakınlaştıkça avrupa küstahlaşıyor


necmi

Öne çıkan mesajlar

işte bor madenlerine durup dururken bok atıyorlar
buzamana kadar general motor gibi birçok nanoteknoloji şirketinin işleyip sattığı
bor madenleri bugün avrupanın Türkiyeye karşı kullandığı ilginç bi yaptırım olara
karşımıza çıkıyor


Avrupa Birliği (AB), dünya bor rezervlerinin yüzde 70'inden fazlasına sahip olan Türkiye'nin itirazlarına rağmen, boru ''üremeye olumsuz etkili toksik madde'' listesine aldı. Türkiye, AB'ye bor ihracatının yüzde 70'ini olumsuz etkileyecek kararla ilgili Dünya Ticaret Örgütü'nde (DTÖ) dava açmaya hazırlanıyor.

Daha önce 2 kez DTÖ yaptırımlarına maruz kalan Türkiye, ilk kez DTÖ'ye şikayette bulunurken, bunun AB aleyhine olması da ayrıca önem taşıyor.

AB'nin söz konusu kararı nedeniyle, Türkiye'nin AB dışındaki ülkelere ihracatının olumsuz etkilenebileceği belirtiliyor.

AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, AB, 67/548/ECC sayılı AB Komisyonu direktifi doğrultusunda, tehlikeli maddelerin sınıflandırılması, ambalajlanması ve etiketlenmesine yönelik çalışmalar yapılıyor. Direktif uyarınca, kimyasal maddeler, insan sağlığı yönünden risk durumlarına göre 3 listede toplanıyor. İnsan üzerinde yapılan deneylere göre sağlık üzerinde olumsuz etkileri belirlenen ürünler ilk listede yer alırken, hayvanlar üzerinde yapılan deneylere göre insanları da olumsuz etkileyebileceği öngörülen ürünler ''2 sayılı liste''de sınıflandırılıyor. Şüphelenilen ve az riskli bulunan ürünler ise 3 sayılı listede bulunuyor.

Belirli aralıklarla yenilenen bu listelerdeki ürünler, ticaret sırasında önemli kısıtlayıcı uygulamalara maruz kalıyorlar. Söz gelimi riskli bulunan ürünler ihraç edilirken, ambalajlarının üzerine çok tehlikeli olduğunu gösteren ''kuru kafa'' ya da çarpı şeklinde ''kemik'' logosu kullanılıyor. Ayrıca AB'nin diğer mevzuatları kapsamında otomatik olarak ticareti kısıtlayıcı etkileri oluyor.

Üçüncü listedeki ürünlerin ise sadece etiketlerine ilişkin düzenlemeler bulunuyor.

TÜRKİYE'NİN İTİRAZLARI SONUÇ VERMEDİ

Edinilen bilgiye göre, AB Komisyonu, 2000 yılında, boru söz konusu direktif kapsamında incelemeye aldı. Teknik İlerleme Komitesi, 16 Şubat 2007'de, borik asit ve sodyum boratların, ''üremeye olumsuz etkili toksik madde'' olarak sınıflandırılmasını öngören bir tavsiye kararı kabul etti. Komisyon çalışmalarını sürekli takip eden Türkiye, bor konusundaki hassasiyetini, hem Gümrük Birliği Ortak Komitesi'ne hem de ikili görüşmelerinde sürekli iletti. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen ile Çevre ve Orman ile Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanları da AB Komisyonu'nun ilgili komiserlerine muhatap mektuplar yazdı.

Ancak söz konusu girişimler tavsiye kararının alınmasını engellemezken, AB, söz konusu tavsiye kararını, DTÖ Ticarette Teknik Engeller Anlaşması'ndan kaynaklanan yükümlülükleri çerçevesinde, 4 Mayıs 2007'de ilgili komiteye bildirdi.

Alınan bildirim üzerine DTM koordinasyonunda Dışişleri Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Eti Maden İşletmeleri ile ilgili diğer kurum ve kuruluşların katılımı ile toplantılar yapılarak, bundan sonra Türkiye'nin izleyeceği yol ve yöntemler tartışıldı. Toplantılarda, DTÖ üyelerinin bilgi ve yorumuna sunulan taslak direktife ilişkin ''Türkiye'nin Yorumu''nun oluşturularak AB Komisyonu'na iletilmesi, ayrıca DTÖ Ticarette Teknik Engeller Komitesi'nde ''Önemli Ticari Sorunlar'' başlığı altında gündeme getirilmesi kararlaştırıldı.

Türkiye, Komite'nin geçen yıl Temmuz ve Kasım, bu yıl Mart aylarında yapılan toplantılarında, sınıflandırma kararına ilişkin itiraz ve çekincelerini defalarca vurguladı. Türkiye'nin yanı sıra, ABD, Malezya, Avustralya, Arjantin, Şili, Japonya ve Çin de sınıflandırma aleyhinde görüş bildirdi.

AB'ye işbirliği teklifinde de bulunan Türkiye, bu yıl Şubat'ta AB Komisyonu ile yaptığı teknik toplantıda, sınıflandırma kararının kabul edilmesi halinde, konuyu DTÖ Anlaşmazlıkların Halli Organı'na götürmekte kararlı olduğunu kesin bir dille ifade etti.

Türkiye'nin işbirliği tekliflerine olumlu yaklaşmayan AB komisyonu, ''üremeye olumsuz etkili toksik madde'' olduğu gerekçesiyle 2 sayılı listede yer almasına ilişkin direktifi, 9 Haziran 2008'de kabul etti. AB'nin söz konusu kararı, 15 Eylül'de Topluluk Resmi Gazetesi'nde, 20 gün sonra yürürlükte olmak üzere yayımlandı.

BİLİMSEL TEMELLERE DAYANMAYAN ARAŞTIRMALARA GÖRE SINIFLANDIRMA

Şimdi Türkiye, AB'nin kararını, ''bilimsel temellere dayanmadığı ve ticarette teknik engel oluşturmaya yönelik olduğu'' gerekçesi ile DTÖ nezdinde dava etmeye hazırlanıyor. Bu konuda bir avukatlık firması ile anlaşmalar tamamlanmak üzere.

AB'nin bu kararı alırken, fareler üzerinde yapılan deneylere dayandığı, farelere doğrudan bor enjekte edildiği belirtilirken, borun doğrudan tüketime sunulan bir madde olmadığına dikkat çekiliyor. Yoğun olarak deterjan, cam, seramik gibi sektörlerde, az miktarda da enerji sektöründe kullanılan ve kullanım alanları giderek genişleyen borun, söz konusu ürünler aracılığı ile insana bulaşmasının mümkün olmadığı vurgulanırken, AB'nin, ''üye ülkelerde üretilmediği için'' söz konusu sınıflandırmayı çok rahatlıkla yapabildiği kaydedildi.

AB'nin söz konusu kararı nedeniyle, bor ihracat pazarının yüzde 50 olumsuz etkilenmesi ve en az yıllık 50 milyon dolar ihracatta kayıp yaşanmasının söz konusu olduğu belirtilirken, AB'nin kararının ''ikincil ve psikolojik etkilerinin'' daha fazla olacağına işaret ediliyor.

Buna göre, ülkelerin AB direktifini ulusal mevzuatlarına yansıtmasına bağlı olarak bu etkiler görülecek. Direktif uyarınca, bor ve türevleri, içeriğinde yüzde 5,5'ten fazla bor ve türevleri bulunan ürünlerin ihracatında ambalajın üzerinde ''üreme sağlığı üzerinde etkili toksik madde'' ibaresi, kuru kafa ve çapraz kemik işaretleri, belli semboller bulunacak. Ayrıca, kozmetik gibi ürünlerde de içeriğinde yüzde 5,5'ten fazla bor türevi kullanımı yasaklanıyor.

Uzmanlar, bu işaretleri koymanın ilk aşamada ihracatı doğrudan olumsuz etkilemese bile, tüketici tercihlerini olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekiliyor. Bu işaretler nedeniyle tüketicilerin, içinde bor ve türevleri bulunan ürünleri almaktan imtina edebileceğini, bunun da sanayicilerin tercihini, dolayısıyla da Türkiye'nin ihracatını olumsuz etkileyebileceğini anlatan yetkililer, AB'nin özellikle çevre ve insan sağlığı konusunda aldığı kararların diğer ülkeler tarafından da örnek alındığını belirterek, söz konusu kararın etkisinin çok daha geniş çaplı olacağını vurguladılar. Türkiye'nin bor ve türevleri ihraç ettiği ülkeler, AB'nin çekinceleri nedeniyle, AB'ye ihracatlarının olumsuz etkilenmemesi nedeniyle, bu ürünleri kullanmaktan vazgeçebilecek.

AB Komisyonu'nun 67/548 sayılı direktifi kapsamındaki ürünlerin gelecek yıl, AB'nin Kimyasalların Kaydı, Değerlendirilmesi ve İzni (REACH) direktifine dahil olacağına da işaret eden uzmanlar, söz konusu direktife göre yılda bir tondan fazla kimyasal madde üreten veya ithal eden firmaların AB bünyesindeki merkezi bir veri tabanına kaydolmaları, bazı fiziksel ve dokümantasyona ilişkin standartlara ulaşmaları gerektiğini belirttiler. İnsan sağlığının ve çevrenin korunmasının yanı sıra piyasanın rekabetçi ve etkin yapısının korunmasının da hedeflendiği direktif, hem kimyasallardan kaynaklanan risklerin yönetiminde, hem üretilen kimyasallar hakkında sağlıklı bilgilerin sağlanması konusunda, sanayiye büyük sorumluluklar yüklüyor. Söz konusu durumun, Türk firmalarına da AB mevzuatını ve geçiş sürecini takip edebilecek yetkin personel istihdam etmeleri ve daha önemlisi, geçiş sürecinde yapılacak düzenlemelere ilişkin maliyet unsurlarına katlanmaları yönüyle önemli zorluklar doğuracağı öngörülüyor.

TÜRKİYE BORU NASIL SAVUNDU?

Türkiye, boru AB ve DTÖ platformlarında savunurken, bilim adamlarından, toksikologlardan aldığı verilere dayanarak, normal kullanım şartlarında borun insan sağlığına doğrudan olumsuz etkisinin olmadığını savundu. Türkiye'de yapılan epidomolojik çalışmaları örnek gösteren Türkiye, bor üretiminde çalışan ve doğrudan bora maruz kalan insanların kan ve idrar örneklerinde, AB'nin doğrudan bor enjekte ettiği farelerde, köpeklerden yola çıkarak öngördüğü düzeylerde bora rastlanmadığı anlatıldı. Çin, ABD'de yapılan ve borun insan sağlığı üzerinde olumsuz etkisi olmadığını gösteren çalışmalar da sunuldu.


Ancak, bilimsel raporlara karşın, AB, AB ülkelerinde bor üretilmediği, sadece Türkiye ve ABD'de üretildiği için, rahatlıkla söz konusu kısıtlayıcı kararı alabildi.

DTÖ kurallarına göre, ülkeler, insan sağlığı ve hayatı söz konusu olduğunda, gerekli gördükleri önlemi, ''ticareti gereksiz yere kısıtlamadan'' alma hakları bulunuyor. Ancak, AB'nin aldığı kararın bilimsel temele dayanmadığı, kararda belirtilen hususların riskle orantılı olmadığı ve oluşacak riske ilişkin net kanıtlar ortaya konulmadığı, uygulanan metodun uluslararası normlara uygun olmadığı, testlerde kullanılan içerikle değerlendirilen içeriğin aynı olup olmadığının dikkate alınmadığı, testlerde normal kullanım şekillerinin dikkate alınmadığı gibi unsurlar değerlendirildiğinde, ''AB'nin, Türkiye'nin ticaretini gereksiz kısıtladığı'' ve ''teknik engel yarattığı'' düşünülüyor.

AB'nin, bu sınıflandırma kararı ile ''Türkiye'nin ticaretini gereksiz ve orantısız kısıtlaması'' nedeniyle, ticari menfaatlerin korunması için DTÖ'nün Anlaşmazlıkların Halli Organlarına başvurulmasına karar verildi.

Böylece şimdiye kadar 2 kez DTÖ yaptırımlarına maruz kalan Türkiye, ilk kez DTÖ'ye şikayette bulunmuş olacak. bu başvurunun, tam üyeliği hedeflediği AB aleyhine olması da ayrıca önem taşıyor.

Türkiye, daha önce, pirinçteki ithalat uygulamaları nedeniyle AB tarafından, gümrük birliğindeki tekstil kotalarını paylaşması nedeniyle de Hindistan tarafından DTÖ'ye şikayet edilmişti.

DTÖ'ye yapılan başvurudan sonra, ilk önce uzlaşma yöntemi deneniyor. Uzlaşma olmazsa, panel kuruluyor ve panel sonunda karar veriliyor.

Dünyada 4 milyar ton bor rezervi var, bunun yüzde 72'si Türkiye'de. Ama Türkiye dahil yıllık tüketim milyon ton. Bor kimyasallarının yüzde 95'i cam, seramik ve deterjan sektörüne satılıyor. Bu yıl, 500-600 milyon dolar düzeyinde gerçekleşmesi beklenen bor ihracatının 130-140 milyon doları AB'ye yönelik olacak. Bor kimyasalları ihracatının yüzde 50'si Çin, Japonya, Malezya gibi Uzak Doğu ülkelerine yapılıyor.

BUDA YORK DÜŞESİNİN AVRUPANIN UTANCI DİYE ANONS ETTİRDİĞİ TÜRKİYE RAPORUNUN
GİZLİ KALAN YÖNLERİ


VIP araçlar kiralandı, 3351 YTL ödendi"

"Türk şoförü her şeye burnunu sokuyor diye şikayet ettiler"

"Organizasyonu yapan kişi eşi Türk olan İngiliz rehber"

York Düşesi Sarah Ferguson'un gizli çekimleri bu akşam ITN televizyonunda
yayınlanıyor. HABERTURK.COM, Ferguson'un gizli Türkiye seyahatiyle ilgili hiçbir yerde olmayan çok önemli ayrıntılara ulaştı.



İngiliz Kraliyet Ailesi'nin eski gelini York Düşesi Sarah Ferguson'un,
kılık değiştirip İstanbul ve Ankara'daki iki Rehabilitasyon Merkezi'ne
girerek yaptığı gizli çekimler bu akşam Türkiye saatiyle 11'de ITN
televizyonunda yayınlanıyor. 1 saat sürecek olan, "Düşes ve Kızları: Onların
gizli görevi" adlı belgesel Türkiye'nin imajına darbe vurup iki ülke
arasında diplomatik krize bile neden olurken, HABERTURK.COM York Düşesi'nin Türkiye ziyaretiyle ilgili önemli ayrıntılara ulaştı. İşte
ekibin gizli Türkiye seyahatinden ilginç notlar…

EŞİ TÜRK OLAN REHBER ARIYOR

İngiltere'den bir rehber internet üzerinden bulduğu bir Türk firmanın
İstanbul merkezini arıyor. Bir televizyon adına gerçekleştirecekleri proje
olduğunu söyleyen rehber, ekip için 14 kişilik lüks VIP bir Mercedes
Sprinter ile bir de 6 kişilik bir Vito minibüs konusunda anlaşma yapıyor.
İşin ilginç yanı İngiliz rehber bir Türk bayanla evli. Rehberin adı Hugh
Hawes. Eşi Türk. Alev Hawes. Hugh Hawes çok iyi Türkçe biliyor.

LÜKS ARAÇLARA 3351 YTL ÖDÜYORLAR

Telefondaki rehber büyük bir prodüksiyon yapacaklarını da ekliyor.
İstanbul'daki firmaya gönderilen elektronik postada bir film projesi
yapacaklarından söz ediyorlar. Bu arada prodüksiyon ekibinin ilk geliş
tarihi Türkiye'ye Ağustos ayı. Eylül ayında gizli çekimler
gerçekleştiriliyor. Türk firmanın fatura kestiği İngiliz adres ise ITV PLC
isimli şirket. Belgeselin yayınlanacağı ITN televizyonunun yüzde 40'ına
sahip olan şirket yani. Ödemeler İngiltere'den verilen bir kredi kartından
çekiliyor. Rehber İstanbul'daki firmanın temsilcisiyle ciddi pazarlık
yapıyor. Pazarlık sonucunda kiralanan lüks araçlar için ödenen toplam ücret
3351 YTL. İstanbul için 14 kişilik Mercedes Sprinter ve 6 kişilik Vito aynı
şekilde Ankara için de isteniyor.

18 EYLÜL'DE GELDİLER 23 EYLÜL'DE GİTTİLER

Ekibin İstanbul'a geliş tarihleri 18 Eylül 2008. 21 Eylül'de Ankara'ya
geçiyorlar ve 2 gün orada kalıyorlar. 23 Eylül'de de dönüyorlar. İstanbul'a
geldiğinde ekibin yanında 6 adet de profesyonel kamera ve teknik ekipmanları
da bulunuyor.

TÜRK ŞOFÖR İÇİN HERŞEYE BURNUNU SOKUYOR ŞİKAYETİ

İstanbul'daki firmanın York Düşesi Ferguson'un geleceğinden haberi yoktu.
Ancak ekiple beraber İstanbul programında "İngiliz prensesi burdaymış"
şeklinde bir laf ortalıkta dolaşıyor. Türk firma yetkilileri pek de konunun
üzerinde durmuyorlar. Hatta lüks aracın şoförü bir ara arabanın kapısını
açtığında düşesin aracın içinde uyuduğuna tanık oluyor. Hatta ekip bu
nedenle firmaya, "Şoför her şeye burnunu sokuyor" şeklinde bir şikayette
bulunuyor.

TALİMHANE'DE BİR OTELDE KALDILAR

Ekip İstanbul ve Ankara'daki seyahat programlarıyla ilgili Türk firmaya
herhangi bir bilgi vermiyor. Söyledikleri tek şey şehir içinde olacakları.
Sadece Ankara programında Ayaş'a gideceklerini ve biraz şehrin dışı
olacağını ve bunun da fiyatı değiştirip değiştirmeyeceğini soruyorlar. Ekip
İstanbul programında, Beyoğlu Talimhane'de bir otelde konaklıyor. Ancak ilk
gece kaldıkları otel katındaki bir tesisat sorunu nedeniyle ciddi bir
sıkıntı yaşıyorlar ve hemen otelin yanındaki başka bir otele geçiyorlar.
Ankara'da da en lüks otellerden birinde konaklıyorlar.

ŞOFÖRE "DİZİ ÇEKİYORUZ DE" UYARISI

Ekip gizli kameralarını çantalarına koyup yurtlara giriyor. Ekipteki rehber
lüks aracın sürücüsüne, "Bir televizyon kanalından geldiğimizi söylemeyin
sorarlarsa, dizi çekiyoruz dersiniz" uyarısında bulunuyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Avrupa böyle bir karar aldı diye bu bor'un kullanışsız olduğu anlamına gelmiyor. Bu tarz bir kararın borun fiyatına etkisinin ne olacağını bilmek mümkünse Avrupa'nın olası amaçları da belli olur. Gerçekten böyle bir durum olabilmesi yanında eğer bu kabulden sonra bor'un ihracat fiyatı düşecekse bu hiç bor çıkarılmayan Avrupa için bir avantaj olacaktır. Böyle bir şey yaptıysalar en fazla bol miktarlarda bor kullanılan bazı projeleri olduğu için yapılmış olabilir. Öte yandan ihrac etmeyip bir kullannım alanı varsa o alanda biz kullansak kendimize bir faydamız dokunsa millete açık pazar olmasak daha iyi olur zaten.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bilgi:

Bor mineralleri, sanayide sayısız denicek kadar çok çeşitli işlerde kullanılmaktadır. Bor minerallerinden elde edilen boraks ve asit borik; özellikle nükleer alanda, jet ve roket yakıtı, sabun, deterjan, lehim, fotoğrafçılık, tekstil boyaları, cam elyafı ve kağıt sanayinde kullanılmaktadır. çok mükemmel bir kristaldir


Üretim için kullanılan diğer bir yöntem de şudur. A.B.D. Kaliforniya'da bazı tuzlu su çözeltilerinde % 1,5 kadar boraks bulunur. Borakslı göllerden itibaren sadece bir kristallendirme işlemiyle elde edilen üründe, sodalı su ile yapılan tekrar kristallendirmeler yardımıyla saf hale getirilir. (Borik asitin zayıf bir asit olması nedeniyle boraks, su etkisiyle kısmen hidrolize uğrar; olayısıyla meydana gelen boraks kristallerinin bir kısmının hidrolizini önlemek için, boraksın sodyum karbonat eşliğinde kristallendirilmesi gerekir.) (3-5). Türkiye'de büyük çapta boraks üretimi, 1968'de Bandırma'da Etibank Boraks ve asitborik fabrikalarında önce kolemanitten başlayarak yapılmıştır. Öğütülmüş kalsine kolemanit, Na2CO3 ve NaHCO3 ile reaksiyona sokulur, reaksiyon sonucu oluşan CaCO3 çamurunun süzülmesiyle geriye kalan ana çözelti kristallendirilir, ayrılan kristaller kurutulur ve torbalanır.

Bor mineralleri, dünyanın sayılı bir kaç ülkesinde bulunur. Bunlar içinde %72 oranı ile en zengin ülke, Türkiye’dir. Ancak üretimin ve ihracatın sınırlı olması nedeniyle bu maden, yurt ekonomisinde önemli bir yer tutmamaktadır.

Başlıca bor yatakları; Balıkesir, Kütahya, Bursa ve Eskişehir’de bulunmaktadır. Bor minerallerini işletmek için Kırka, Emet, Bigadiç, ve Kestelek'te tesisler bulunmaktadır.

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...