Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Erdoğan'dan Aydın Doğan'a ağır ithamlar


Nessarien

Öne çıkan mesajlar

Ekşiden said:
adolf hitlerin partisi almanyada 1928 yilinda yapılan secimlerde ancak cok ufak bir yuzde almayi basarmisti. ancak onun en buyuk destekcisi ve sag kolu ernst roehm, halkin uzerinde etkili sa kolluk kuvvetlerinin basindaydi. gucu o kadar fazlaydi ki, ordu bile bu gucten cekinmekteydi. guclu bir propoganda aracina sahipti ve halkin ustundeki bu propoganda gucu sayesinde hitler hemen 5 yıl sonra yapılan secimlerde yuzde kırkın uzerinde bir oy oranına erismeyi basardi.

hitler iktidarini kurduktan birkac yıl sonra fuhrer olma yolunda ilerlerken, ss birliklerinin daha birkac bin kisiden ibaret oldugu donemde, roehm yuzbinlerce kisilik sa birliklerinin ilelebet arkasindan gidecegi tek kisiydi. aralarindan ilk baslarda su sizmayan bu iki nazi bu noktadan sonra gizliden gizliye ters dusmeye basladilar. en sonunda hitler, her ne kadar roehmin desteginin oneminin bilincindeyse de, bir sure sonra kendisinin daha da guclenmesine izin verilmeyecegini, dinamiklerin bir sekilde onun diktator olma sevdasindan edebilecegini ve roehmin de onunde bir engel olacagini biliyordu.

o nedenle, ne iyice palazlanıp fuhrerligini ilan etmeden, ne de kendine bagli ss birliklerinin sadan daha buyuk bir guc haline gelmesini beklemeden rakibinin ustune harekete gecti; kimileri icin bu cok erkendi veya iki tarafında cok onemli kayıplar verecegi ve gucsuzlesecegi dusunulebilirdi; ancak hitler uzun bicaklar gecesi isimli bir operasyonla birkac ay icinde roehmi ve guclerini kendi onune cikamayacak sekilde yok etti. tekrar ediyorum, bunu yaptiginda daha iktidarinin ilk yıllarındaydı ve o zamanlar kimse adolf hitlerin gelecekte neler yapacagini duysa da kuskuyla karsilardi.

burada bahsettigimiz iki kisi de nazi, ikisi de insanlık tarihinin yuzkarası olan, insan bile denilemeyecek seviyedeki varliklar. akli olan kimse bunlardan birini ya da digerini destekleyecek degil. ama biri fuhrer olmak istiyordu, ve kendi icin en uygun zamanda harekete gecti. ne en guclu oldugu zamanin gelmesini, ne de kendisine bagli kuvvetlerin rakibinin kuvvetleriyle denk hale gelmesini beklemedi.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

aydın doğana belli ki bir yerlerden emir gelmiş tayyibi bitirmesi için.tayyipin kendi medyasını kurması pek hoşuna gitmemiş olacakki ABDnin gelecek seçimlerde ABD onayını almış başka bir maşa hükümet kurulacak muhtemelen aydın doğan medyası destekli.

gönül ister ikiside birbirini bitirsin fakat kaybeden taraf hangisi olursa olsun türkiyenin bir kan emiciden temizleneceği muhakkak. umarım 1 hafta sonra kucaklaşıp barışmazlar.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Aydın Doğan sonuna kadar yüklensin rte ye ama yüklenirken de Deniz Baykal'a destek çıkmasın mümkünse. Tarafsız olsun olabiliyorsa... şu linkteki baykal resmi ne alaka?


Penthesilea said:
Evet, Aydin Dogan bitirir AKP'yi demistik, calismalar basladi:

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/9843078.asp?gid=229&sz=49115


bunca sene muhalefetin M sini yapmayı beceremiyen baykala da biri dur desin artık.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ahmet Hakan said:
Ayıp ediyorsun Başbakan


İSTER oruç başına vursun, ister "Delikanlı" imajını pekiştirmek istemiş ol...

İster son günlerde ortaya atılan akçalı işlerle ilgili iddialardan bunalmış ol, ister "Baskın basanındır" ruh haline bürün...

Kısacası...

Ne kadar çılgınlaşırsan çılgınlaş...

Bir başbakan olarak, frenleri boşalmış bir kamyon gibi davranamazsın...

Sözünün nereye gittiğini bilerek konuşmalısın...

Söyler misin?

"Senin maaşlı köşe yazarların, silahşorların var... Benim yok" ne demek?

Bir başbakan olarak, bir medya grubunda yazıp çizen herkesi töhmet altında bırakmaya utanmıyor musun?

Ayıp değil mi?

Biz silahşor muyuz?

"Maaşlı köşe yazarları", maaş aldığı kişinin silahşorluğunu yapıyorsa...

Söyler misin?

Bu silahşorlar, bazen senin de okuyunca haz aldığın yazıları nasıl yazabiliyorlar?

Nasıl silahşor bunlar böyle?

* * *

"Benim maaşlı silahşorum yok" diyorsun...

"Halkın içinden geliyorum" diyorsun...

Bence artık "Çakırcalı Efe" havası basmaktan bir an önce vazgeçmelisin Başbakan!

Çünkü...

Devletin bankalarından verdiğin kredilerle satın alınan gazete ve televizyonların başında damadın oturuyor...

Türkiye’nin ikinci büyük medya grubunun başında damadın var ve sen buna rağmen, "Benim maaşlı silahşorum yok" diyebiliyorsun...

Allah gözünü doyursun Başbakan!

Ne yani?

Sana göre...

Damat Bey, "doğruya doğru / eğriye eğri" diyen, yeryüzünün en tarafsız ve en hakkaniyetli gazetecisidir...

Biz de burada "patronun silahşorluğu"nu yapmak dışında hiçbir derdi olmayan maaşlı çete elemanıyız...

Öyle mi?

Ayıp değil mi Başbakan?

Yakışıyor mu?

* * *

Sadece "damat" mı?

Her gün yeniden yapılandırdığın...

Her gün yeniden oluşturduğun...

"Yandaş medya"na baksana!

Farklı fikirlere tahammülsüzlük, tek seslilik, haber gizleme, olguyu yansıtmama, Tayyip’i üzmeme...

Üzerine kurulu yeni bir medya oluşumu başlatmadın mı?

Hem seni üzmeyecek haber ve yorumlardan oluşan güçlü bir medyadan destek alacaksın...

Hem de seni üzecek haber ve yorumlara yer veren yayın organlarında yazıp çizen herkesi "maaşlı silahşor" olarak nitelendireceksin...

Bunun neresi delikanlılığa sığar Başbakan?

Ayıp olmuyor mu?

* * *

Kime savaş açarsan aç...

Hangi stratejiyle hareket edersen et...

Kime kol kanat gerersen ger...

Yeter ki...

Buralarda onuruyla yazıp çizen insanları malzeme olarak kullanma!

"Silahşor" arıyorsan...

En yakınına, damadına bak!


Yo yo yo ^^
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
Başbakan Tayyip Erdoğan, dünkü konuşmasında Aydın Doğan'a yönelik ağır ithamlarını sürdürdü ve Doğan'ı gerçekleri açıklaması için bir hafta süre tanıdığını söyledi.

Erdoğan şöyle konuştu: " Siz ne hakimsiniz ne de savcı. Kimin suçlu kimin masum olduğuna hangi iddianın doğru hangi iddianın yanlış olduğuna siz mi karar vereceksiniz? Adalet tecelli edecek sizin telaşınız ne?Bu saldırganlığınız altında ne var? Siz asıl onu söyleyin. Bunun altında muhakkak bir şey var. Bunu ben biliyordum da siz açıklayın. 1 hafta süre. Önümüzdeki hafta sonu yine İstanbul'da kongrelere katılacağım. O zamana kadar açıkladın açıkladın, açıklamadın ben açıklayacağım. Onu da açıklayacağım."


Böyle bir üslup var mı ? Mahalle kavgası resmen ülkenin başbakanının düştüğü hale bakın. İşte halk böyle külhanbeyi tiplemelerini iktidara taşırsa böyle şeyler görürüz.

Absolut, Aydın Doğan dün şunu ifade etti zaten. Birşey varsa hemen şuanda açıkla. Bu tutum şantaja girer. Birşey varsa ve bugüne kadar bunu bilip açıklamadıysan bu da suçtur. Çok açık ve net RTE hiç düşünmeden kumar oynuyor. Bugün Doğan Grubu hisseleri güne düşüşle başladı; Uzanlara olanlardan sonra halk korkuyor küçük yatırımcının böyle bir tepki vermesi kaçınılmaz. Aydın Doğan bu durumun acısını çok fena çıkartacak. Bir hükümeti çok kısa sürede bitirip ortadan kaldıracak medya gücüne fazlasıyla sahip. Önce bunu yıpratır ardından ona alternatif olabilecek en iyi aday ve en yeni yüzü manşetlerine alır. Aydın Doğan'ın bu gücünün zayıflamasını isterdim ama şuan pek iyi bir zaman değil ve bunu yapıp güçlenecek isim bu ülkeyi iyice felakete sürükleyecek bir isim. Dürüst, Atatürk ve TC'nin temel ilkelerine bağlı, devletinin çıkarlarını herşeyin üstünde tutan bir başbakan böyle bir durumu gündeme getirmiyor; RTE'den söz ediyoruz.. Bu kavramların tam karşısındaki birinden..

Bu, dün Mehmet Ali Birand ve Aydın Doğan'ın yaptığı röportaj. Birand ortalıyor Doğan gelişine çakıyor :)

said:
Mehmet Ali Birand: Başbakan’ın 2 gündür konuştuklarını nasıl karşıladınız?

Aydın Doğan: Tayyip Bey’in tutumuna hayret ettim. Muhatap ben değilim ki niye benimle uğraşıyorsun. Alman medyası bir takım yolsuzları bulmuş. Türkiye ile ilgili yolsuzluklar. Fakir fukarayı kandırmışlar. Dini de istismar ederek para toplamışlar. O topladıkları paraları da çeşitli yollarla şirketlerine ceplerine ve Türkiye’deki yandaş medyaya kendi medyalarına aktarmışlar. Burada Alman medyası ve Alman mahkemeleri iddianame hazırlamış dava açmış. Bizim oradaki gazetecilerimiz de bu davayı takip ediyorlar. O iddianamede ne varsa onu yazıyorlar. Yani ben bir şey söylemedim ki Başbakan bana kızıyor.



Başbakan diyor ki, ben de para almışım gibi
Önemli bir konuya dokundun. Dün de bunu söylemişti, bugün de söylüyor. Ben de diyorum ki seninle ilgili meseleyi ben yayınlamadım. Seninle ilgili meseleyi NTV’de canlı yayında Deniz Baykal söyledi. Ana muhalefet partisi söyledi. Ve biz de oradan alıntı yaptık, yayınladık. Bugün diyor ki, sen öyle söylüyorsun ama, Deniz Baykal da senden aldığını söylüyor. Deniz Baykal’ın böyle bir şey söylediğine kesinlikle ihtimal vermiyorum. Niye söylesin böyle bir şeyi. Benden almadı ki, bizim yayın organlarından almadı ki. Bence Başbakan olayları birbirine karıştırıyor. Veya gelip ona yanlış enformasyon veriyorlar. Veya kahramanlık edip birilerini dövüp olayı yolundan çıkarmak istiyor, konuyu değiştirmek istiyor, gündemi de değiştirmek istiyor.



Başbakan ısrarla Hilton diyor. Hilton’da sizin istediğinizi biz yapmadık. Ondan dolayı siz bizim üzerimize gidiyorsunuz diyor. iki gündür bunun üzerinde çok duruyor. Nedir bu Hilton hikayesi?

Bak kardeşim bu çok ucuz bir polemik. Bir ülkenin Başbakanının bu kadar ucuz polemiğe girmesi hakikaten beni çok rahatsız ediyor. Tayyip Bey’i de tanıyorum. Niye bu kadar ucuz polemiğe girdi diye de tereddüt ediyorum. Hilton’da ne var. Ben bu ülkede yaşayan 24 bin adam çalıştıran, bir çok şirketleri olan bir grup olarak her gün devletten müracaatlarımız işlerimiz var. Hilton’da eğer ben onlardan yasal olmayan bir şey istedimse zaten vermemeleri lazım; ben yasal olmayan bir şey de istemedim. Yasal istedim de vermiyorlarsa burada da onlar suç işliyor. Yani Hilton’da ne varmış da Başbakan diyor ki, bana geldi. Ben Başbakan’a Hilton için gitmedim.



Başbakan diyor ki siz değil misiniz bana gelen, benimle konuşmadınız mı, aracılar koymadınız mı.
Bak öyle değil ama, velev ki Başbakan’ın tabiriyle söyleyeyim. Ben ona gittim. Ben ona Hilton için gitmedim, Başbakan karıştırıyor olayları. Ben Başbakan’a Sayın Başbakan 2,5 milyar dolar paramız var. Biz bu ülkede yatırım yapmak istiyoruz. Siz Hyundai’ye Çek Cumhuriyeti’ne gitme gel Türkiye’ye sana teşvik verelim diyorsunuz. Ben sizden ne teşvik istiyorum, ne yatırım indirimi istiyorum, ne kredi istiyorum. Ben sadece ruhsat istiyorum. O ruhsat ile yatırım yapacağım. Direkt 2 bin kişiye, 2 bin 500 kişiye iş vereceğim, endirekt yolla 15 bin kişiye iş vereceğim ve 3 yılda da bu işi bitireceğim, rafineri kuracağım dedim. Nerede kuracaksın dedi Ceyhan’da dedim. Hayır orayı bizim Çalık istiyor ona söz verdik, dedi. Dedim ki Çalık da kursun, ben de kurayım. Petrol dağıtıcısıyım. Çalık müteahhit. Ceyhan-Samsun hattını yapıyor. Yok dedi bu işin içerisinde Putin var. Bu işin içinde Berlusconi var dedi. Eni var dedi. Ocak ayında bu iş konuşulacak. Bir daha Ocak ayında konuşalım. Peki dedim. O arada kendisi bana sordu. Hilton’u ne yapacaksın diye. Ben de kendisine, valla Hilton’u aldık, biz aileye mülk olarak aldık. Şu anda ne yapacağımı bilmiyorum ama, bu haliyle Hilton demode olmuş. Yenilenmesi lazım. Rantable olması için yanına bazı ilave şeyler de yapılması lazım dedim. O da bana belediye başkanı ile konuşayım dedi.



Siz Başbakan’dan bir şey istemediniz

Hayır. Ben Başbakan’dan bir şey istemedim. Sadece o sordu ben de anlattım.

Niye Başkanla görüşmediniz?
Görüştüm. Geldim Belediye Başkanı ile görüştüm. Dedim ki, Başkan ben buraya modern bir tesis yapmak istiyorum. Tesisi koruyarak. Bugün bazı yayın kuruluşları diyor ki, koruma altına alındı. Koruma altına alınmasını ben istedim. Benim Hilton’u yıkıp da yerine gökdelenler yapmak gibi bir niyetim yok. Bu tamamen marjinal medyanın şeyleri. Belediye Başkanına burada inşaat yapmak istiyorum ama, siz bana eğer halkı, çevreyi ve şehri rahatsız edecek bir fazla rant getirecek bir imar verirseniz onu zaten kabul etmem. Ne kendi ismime, ne aileme böyle bir şey getirtmem. Hilton diye böyle bir mesele yok. Ben zaten o zaman Hilton nereden çıktı. Şişli Belediyesi o bölgenin.


Şişli Belediyesi’nin başkanıyla görüşmediniz mi? İstekte bulunmadınız mı?

Efendim sayın Başbakandan, istekte bulunmak suç mu? Tabii istekte bulunacağım. Sayın Başbakan sapla samanı karıştırıyor. Ona kim gelip ne söyledi bilmem. Evvela Şişli Belediyesi orada bölge tadil, imar tadili yapmış. Benim arsamı koymamış, belediye duvarına da asmış demiş ki itiraz edenler varsa gelsin. Benimle beraber 300 kişi itiraz etmişiz. Demişiz ki, burada bizim de gayrımenkulümüz var. Burayı da imar planlaması içerisine alın. Ondan sonra da Şişli Belediyesi imar planlaması içerisine almış. Ben ne onlardan bana 3 emsal, 4 emsal verin, bir emsal verin diye bir şey istedim, ne de böyle bir şey yapın. Tamamen ben onun için üzülüyorum. Ne bir ülkenin, ne İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanı, ne de bir ülkenin Başbakanı böyle ucuz şantaj yollarına gitmez. Ne demek benden şey istedi vermedim, onun için yayın yapıyor. Zaten yasal olmayan bir şeyi vermen suç, yasal olan bir şeyi de vermemen suç. Başbakanı anlamakta zorluk çekiyorum. Basit şeylerle uğraşıyor, ucuz siyasi şantaj yapıyor. Bunun sonucu siyasi şantajdır, polemiktir.



Başbakan’ın üstünde durduğu bir diğer nokta daha var. CNN için istediğiniz bir şeyler verilmedi de ondan dolayı bu iddiaları ortaya atıyorsunuz diyorlar?
Kardeşim böyle bir mantık olabilir mi? Siz hükümetsiniz, siz devletsiniz. Ben de Türkiye’de yayıncılık yapan bir sürü işi olan bir grubum. Her gün mü devletten bir şey isteyeceğim, evet. Ben RTÜK’e müracaat ederek bize CNN’e karasal hak verin dedim. RTÜK dedi ki bu bizim işimiz değil, bu Rekabet Kurumu’nun işi dedi. Biz de oraya gittik. Rekabet Kurumu’ndan onay çıktı. Biz şimdi RTÜK’ten bunun çıkmasını bekliyoruz. Çünkü başında RTÜK bizim arkadaşlarımıza evet Rekabet Kurulu onay verirse biz de veririz demiş. Şimdi çıkmasını bekliyorum. Anlıyorum ki Başbakan talimat vermiş, vermeyin diye, RTÜK meselesi var. Niye RTÜK meselem var yahu. Benim her gün, yani vergi yatırma meselem var, elektrik parası yatırma meselem var, köprüde para ödeme meselem var. Bu kadar kısır anlayışı anlamakta zorluk çekiyorum, üzülüyorum, hakikaten üzülüyorum. Ben 50 yıldır bu memlekette iş yapıyorum. Sayın Başbakan, ben açıklayacağım diyor. Bana göre bir hafta kalmasına gerek yok, bugün açıklasın. Benim suçum varsa bugüne kadar elinde tutuyorsa suç. Mahkemelere götürmesi lazım. Benimle ilgili bir şey varsa mahkemeye neden vermiyor. Eğer elinde tutuyorsa o da şantaj. Yani ikisi de suç. Böyle şey olabilir mi? Bunları konuşan bir ülkenin Başbakanı diyor ki, her hafta bir şeyini açıklayacağım. Hayır sen beni hemen hakimleri, savcıları getireceksin polisini adliyesini getireceksin, tutuklayacaksın. Bu zulümdür, böyle şey olur mu? Hadi beni hapsedin. Bir taraftan özgür Türkiye diyeceksin, bir taraftan AB diyeceksin, sonra da yayıncılara size yayın yaparsanız bak ben sizi naparım diyeceksin. Öfkenin sebebi bana göre şu: 2002 yılında geldi, ben bütün vurgunların yolsuzlukların üstüne gideceğim dedi. Vurgun, yolsuzluk diz boyuna çıktı. Daha bir ay içinde Dişli olayı patladı, peşinden Gaziantep olayı patladı, peşine Deniz Feneri peşine Batman olayı patladı. Bir suçlu arıyor, Türkiye’de gündemi değiştirip, bir de suçlu buluyor, Doğan Grubu Yayın Grubu’nu buluyor. Çünkü bizim grubumuzdan başka da yandaş olmayan grup aşağı yukarı kalmadı, marjinal bir iki grup kaldı. Onun için de seni susturacağım diyor.



CHP ile hareket ediyorsunuz diye suçluyor.

Buna da çok üzülüyorum. Çünkü ben ne CHP’nin yandaşıyım, ne de Ak Parti’nin. Ben bu ülkenin bağımsız, yansız medyasıyım. Benimle Tayyip Bey’in övünmesi lazım. Demesi lazım ki benim ülkemde bağımsız, yansız uluslararası standartta bir medya grubu var. Ben öyleyim. Yayın ilkelerim var. Oturmuş müesseseyiz. 60 yıllık gazetelerim var. Sen kalkıp da beni her gün bunu yazdın, bak ben sana ne yaparım. Ben devletin müfettişlerini senin üstüne gönderirim, her gün baskı yapıyor. Ama biz kan kusuyoruz, kızılcık suyu içtik diyoruz. Bunu yayın politikamıza getirmek istemedik. Bugüne kadar bu hükümetin yaptığı hiçbir baskı yayın politikasına getirmedim. Dedim ki, bunlar ayrı şeyler yasal yollarla mücadele ederim. Ama artık tahammül edilmez boyutlara da getirdi. Ben hakkımı AB’de mi arayacağım. Böyle bir şeyi AB’de konuşursa gülerler.



Tek sesli medya ile demokrasi olmaz
Bir medya grubunu Başbakan parti kongresinde ’Vur vur inlesin Aydın Doğan dinlesin’ diye yuhalatır mı. Ben gazete sahibiyim, bir parti değilim. Ben Başbakanın ne rakibi, ne yandaşı, ne de hasmıyım. Tayyip Bey sana yakışmıyor bana göre bu ucuz şeyler. Sen başarılı genç yaşında Başbakan oldun. Başarılısın, ülkede güzel şeyler yaptın. Bırak bizimle böyle uğraşmayı da gel AB’ye Türkiye’yi götür, biz de sana yardımcı olalım. Eğer bizden biat medyası kültürü bekliyorsanız, bizim medya grubumuz biat etmez. Bizim grubumuzda yansızlık var, bağımsızlık var, doğrular var. Yanlış yapmıyor muyuz. Tabii olmuştur. Onları da her zaman düzeltmeye amadeyiz. Benim yakama niye yapışıyorsun. Git ne kadar vurguncu, soyguncu varsa onların yakasına yapış. Gel beraber yapışalım. Ben ne yapıyorum? Deniz Feneri diye bir şey çıkmış onların yakasına da yapışmıyorum, haber yapıyorum. Senin benim haberlerimi alıp Türkiye’de yetkililere talimat verip onlar için tahkikat açtırman lazımken beni susturmaya çalışıyorsun. Peki beni susturursan, tek sesli medya bu demokrasi mi olur. Tayyip Bey sen demokrasi ürünüsün. Demokrasi seni doğurdu. Bu hale geldin. Bak Rize’nin Güneysu İlçesi’nden ve Kasımpaşa’dan çıktın, Başbakan oldun. Şapka çıkarıyorum helal olsun. Ama demokrasi olmasaydı sen bunu yapamazdın. Şimdi demokrasi ise, eğer bu ülkede demokrasi varsa, mutlak surette özgür basın olmalı. Ve senin de o özgür basına, o yansız basına saygı duyman lazım. Saygı duymayı bırak, onları içine sindirmen lazım.





Bundan sonra ne olacak, En son noktayı koyarsak

Biat kültürü yok bizde, bizim yayın organlarımızda biat kültürü yok, biat etmeyiz. Dua ediyorum, Tayyip Bey de demokrasiyi içine sindirsin, bağımsız basını içine sindirsin, ülkenin büyük meseleleriyle uğraşsın. Biz de elimizden gelen kadar yardım edelim. Parti kongrelerinde her gün bir siyasi parti eleştir, git rakiplerini eleştir. Medya ile ne işin var. Gel Türkiye’nin AB’ye gitmesi için biz de elimizden geleni yapalım. Gel Türkiye’nin ekonomik meselelerini çözmek için ne gerekiyorsa biz onu yapalım. Yalan yanlış iftira ne varsa düzeltmeye amadeyiz ama, tehditle şantajla baskıyla bunun adı demokrasi değil. Bunun adı olsa olsa diktatörlük rejimidir, başka türlü olmaz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

arjantin said:
bu ülke için en büyük tehdit tayyip..aydın doğan'ı sevmesek bile, şu an ülkede tayyip medyasına bağlı olmayan sadece aydın doğan ın gazete-tv leri kaldı..onlar da giderse bu ülke tamamen biter..şu zamanda tarafsız kalmak sadece tayyip e yarar..




Aydın Doğan'da bir süre tayyipçiydi, Hürriyet'in başyazarının yazıları, Emin Çölaşan'ın kovulması, Ahmet Hakan'ın gazeteye girişi hep bu süreçte gerçekleşti. Şimdi ne olduysa gerçekten bir anlaşmazlıkları var ki Doğan Sabah ve ATV ihalelerine girecekti, tekelleşme olmasın diye sokmadılar, üstüne rafineri olayı çıktı ki Çalık grubunu tamamen tutması demek RTE'nin. RTE kendine bir medya kurunca, yeni şafakgiller zaten onun destekçisi de olduğundan, TRT'de zaten yıllardır akp kurumuna döndüğünden artık Doğan Medya Grubu'na ihtiyacı kalmadı RTE'nin. Onu safdışı bırakmak isteyince de Doğan amca gürledi. CNN TÜRK gibi bir kanalın sahibi olmak demek kanımca biraz Amerika destekli birisin demek, karşısında da Amerika'nın kurduğu bir parti olunca bakalım nereye kadar kapışacaklar merak ediyorum...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Şurası kesin: Eğer bu iş ciddiye biner, iki taraf da aralarında uzlaşmazlarsa; savaşı hangi taraf kazanırsa kazansın ikisi için de çok büyük zararlar doğacak. Şu ana kadar açıklananlardan çok daha fazla kirli olay bekliyorum ben iki taraftan da.


Fanatiklik yapmamak lazım hiçbir taraf için, iki taraf da temiz değil; birbirlerini temizlemeye çalışırken ülkeyi de temizleyecekler diye umuyorum ufaktan da olsa.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bu olay şunu gösteriyor ki, ülkede hangi tarafa giderseniz gidin, mutlaka bir yolsuzluk, bir pislik, bir şerefsizlik var. CHP'yi severim, Atatürk kurduğundan ötürü ama şu zamanda geldiği nokta ne yazıkki forumda "AKP kötü diyorsunda karşısına çıkardığın kim?" sorularına cevap vermeme olanak tanımıyor. Hepsi birbirinden kokuşmuş durumda. Ben doğru bildiğimi savunuyorum ama benim doğrularımı söyleyen bir siyasi parti göremiyorum. CHP'nin de içinde AKP'yi suçladığı işleri yapanlar var, önce bunlar kendilerini temizlemeli ki bizde çıkıp aha CHP var burda diyebilelim. Ama ne yazık ki yok. Sarıgüller, Aydın Doğanlar, çalıklar, tayyipler... Herkes kendi küpünü dolduruyor da ülkesi için, doğuda her gün ölen çocukları için, vatan toprağı için bir şey yapmıyor. Ama ne demişler, ne olursa olsun benim hırsızım iyidir. Herkes kendi hırsızını şutlasa, herkes kendi siyasi iradesini savunsa ve demokratik bir ülke olsak ne güzel olurdu. Allah lidyalıların belasını versin. (Gerçi vermiş şu an yoklar :D)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ben şu şey meselesini anlamadım. tayyip diyo ya "SİYENEN TÜRK İÇİN KARASAL YAYIN HAKKI İSTEDİNMİİİİİİİİİİİİİİİ İSTEMEDİNMİİİİİİİ Söylee....


karasal yayın hakkı istemek suç mudur lölz yani. tayyip sapıttı paronayak şizofreni belirtileri bunlar intihara kadar gider
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...