Rahan Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 sir said: kardeşim git bak diyorum, orası çoktaaaandır recebin çiftliği, tey gidi ya..ondan önce de bahçeli ve zevatının çiftliğiydi. böyle her türlü saçmalığı meşrulaştırabilecek/hafifletecek yeteneğe sahip olman beni sana hayran bıraktırıyor. gerçekten. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sir Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 meşrulukla da alakası yok ki, bu kanunun çıkması hiçbişeyi değiştirmedi diyorum, anlamamakta ısrar ediyosunuz. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Rahan Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 değişti. eskiden özerk olamamaları sistemin işleyişinin bir hatası olarak adlandırılabilirdi artık sistemin bizzat kendisi. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Horizon Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 Evet eskiden sizi kandırıyorlardı şimdi kandırmıyorlar fark burada. Maskeyi takınca sorun değil , maskeyi çıkarınca sorun oldu size göre. Bu da komik haha Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Drigeolf Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 Nasıl yani? Açık ve net bir biçimde kadrılaştıkları için adamları alkışlayacak mıyız? O kadar arsızlaştılar ki artık, kadrolaşmalarını gizleme gereği bile duymuyorlar, üstüne yasa ile bunu yapıyorlar. Buna da tepki göstermeyeceksek neye göstereceğiz? Zaten fiili olarak böyleydi, şimdi resmi oldu demek ne demektir? İyi bir şey mi kadrolaşma ki resmileşmesine sevinelim? Hani bu insanlar demokrattı? Hani farklılardı? - Bunlar bu insanların seçim söylemleri değil mi? Başka insanlar, başka partiler aynı boku yediler diye ben AKP'nin yapmasını hoş mu göreceğim? Kaba bir örnekle, Ahmet'in cinayet işlemesi benim işlediğim cinayeti haklı gösterir mi? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
pontipati Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 sg-1 said: Bugün sir bir harika, bi topikte "TÜBİTAK zaten kadrolaşıyordu, yasalaşsa ne olur ki" der, öbür topikte şehitlere kelle diyen adamın ceza almasına "rahat bırakın adamı işini yapsın" der, diğer bi topikteyse "milli mücadele=Yunan Savaşı, Atatürk şöyleydi, böyleydi" diyen adamın yorumlarına da "tabular tartışılmalı, bişeyler değişmeli" der. Kadrolaşmanın tabulaşmasına, terör örgütünün yüceltilmesine neden ses çıkaramıyoruz, onu anlamıyorum. +131441 Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Horizon Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 Drigeolf said: Nasıl yani? Açık ve net bir biçimde kadrılaştıkları için adamları alkışlayacak mıyız? O kadar arsızlaştılar ki artık, kadrolaşmalarını gizleme gereği bile duymuyorlar, üstüne yasa ile bunu yapıyorlar. Buna da tepki göstermeyeceksek neye göstereceğiz? Zaten fiili olarak böyleydi, şimdi resmi oldu demek ne demektir? İyi bir şey mi kadrolaşma ki resmileşmesine sevinelim? Hani bu insanlar demokrattı? Hani farklılardı? - Bunlar bu insanların seçim söylemleri değil mi? Başka insanlar, başka partiler aynı boku yediler diye ben AKP'nin yapmasını hoş mu göreceğim? Kaba bir örnekle, Ahmet'in cinayet işlemesi benim işlediğim cinayeti haklı gösterir mi? Yoo kimse öyle birşey demiyor. Konu başlığının ana fikrine laf ediyorum. "TÜBİTAK Artık Başbakan'ın Malı" lafına. Hayır herzaman malıydı şimdi ismi konuldu. Tepki tabiki verilebilir. Ama öncesi ile beraber. Yeni moda oldu gibi konuşulması gayet gereksiz. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 Horizon said: Evet eskiden sizi kandırıyorlardı şimdi kandırmıyorlar fark burada. Maskeyi takınca sorun değil , maskeyi çıkarınca sorun oldu size göre. Bu da komik haha Zuhahaha cidden komiksin horican, e pes. "Öncekiler tükürüksüz yapıyordu, şimdikiler tükürükleyip de yapıyor, ne güzel" der gibi olmuş bu. MHP kadrolaşmasını ne zaman alkışlamışız ki AKP kadrolaşması bize sorun teşkil etmiş acaba? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Horizon Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 Yukarıdaki mesajı bir daha oku. Zuhaha yaparken gözün kaçtı sanırım. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laurelin Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 baskalarida adam olduruyor bizimkiler oldurucnemi gozunuze batti! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Smoke Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 Tübitak'ın başına Nükhet Hoca geldiği günden beri eskiler atılıyor, yerine AKP kadrosu geliyordu. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sam Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 sir, kadrolaşma ulusalcı olunca sorun yok, nasıl anlamıyorsun bunu?! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 Kim demiş ulusalcı olunca sorun yok diye samcım yav? Bi bulsana o mesajı sana zahmet bana eziyet. Ha "kadrolaşma seçimi kaldırıp atama getiren yasayla olursa sorun yok" demek istediysen resim cuk oturuyor. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sam Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 niye sorun olsun, ulusalcılar vatanın yegane evlatları değil mi? :( iş kitabına uydurulagelmiş, şimdi kitabı işe uyduruyorlar. bütün söylenen buydu. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Rahan Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2008 arkadaşım sizin kafanız mı basmıyor? "hükümetin siyasi görüşünden bağımsız; bilim ve teknoloji kuruluşlarının özerk olması gerekir ve şu an yapılan şu anın veya gelecekteki olası bir özerkliğin tam zıttınadır, kamunun yararına olmaktan uzaktır. yanlışın kabullenilişidir." gibi bir argümanın ne anlama geldiğine? bunu söyleyenin ulusalcı olup olmamasının, eleştirilenin akp olup olmamasının hiç bir şeyi değiştirmeyeceğine? bu kadar yalın basit ve açıkça anlatılmış bir fikre karşı "gerçekte bişi değişmedi" "ulusalcı olunca ses etmezdiniz" "size yalan söyleyince hoşunuza gidiyor" gibi zavallıca karşıt fikirler sunmak size nasıl ağır gelmiyor? tartışmak bu değil, mantığın sınırları karşıt fikirde olanları sevememenizle bitemez. beceriksiz alaycılığınızın altında herhangi elle tutulur bir fikir herhangi bir somut dayanak yok. tek yaptığınız karşınızdakini "ağlayan kemalist teyze" prototipine giydirip söylediklerine zavallıca kulağınızı tıkamak. gerçekten allaşkına fikirlerinizi bi toparlayın. kendi fikirlerinize eleştiri getiremeyecek konuma gelmişsiniz. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ağustos 19, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 19, 2008 Öyle deme Rahan, eskiden de böyleydi ama. Biz sadece iyileştireceğimize daha da b.k ediyoruz. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ağustos 22, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 22, 2008 TÜBİTAK nereye gidiyor? TÜBİTAK, Türkiye’nin geleceğine yön vermesi gereken en önemli kurumlardan biri. YÖK gibi o da dünden bugüne hep siyasetçilerin ilgi odağı oldu. Amaç, bilim çıtasını yükseltmek mi? Yoksa kadrolaşma mı? Gelinen nokta ortada. Türk Mühendisler Birliği Derneği Başkanı Bülent Gürsoy, kuruluşundan bugüne gerçekleşen değişimi özetlemiş. O da tüm bilim insanları gibi TÜBİTAK’ın “arka bahçe” olmasına karşı. Son yasanın mimarı Nüket Yetiş anında ödüllendirildi. Vekâleten yürüttüğü başkanlığa asaleten atandı. O da mı diyenler çok. Eskiden tanırdık, savunurduk. Ama şimdi tanıyamıyoruz. Umarız tuttuğu yol doğru yoldur. Umarız yaptığı işler ülke yararınadır. İşte Gürsoy’un tespitleri: “TÜBİTAK kanunu 1963’te yürürlüğe girdi. Öncelikle TÜBİTAK’ta oynanan oyunu iyi anlamak için yapılan değişikliklerin kronolojisine bir göz atmak gerekiyor. TÜBİTAK kanunu 1963’ten sonra 1987’de 294 sayılı, 1993’te 498 sayılı KHK ve 2003’teki 5016 sayılı kanun değişikliğiyle epeyce biçim değiştirerek bugüne kadar geldi. 1987’de Özal’ın başbakanlığı ve Evren’in cumhurbaşkanlığı döneminde çıkarılan 294 sayılı KHK’ye göre, TÜBİTAK bir yönetim kuruluyla yönetilir hale getirildi ve “yönetim kurulunun, biri başkan, sekizi üye olmak üzere dokuz kişiden teşekkül edeceği, yönetim kurulu üyelerinin müşterek kararla atanacağı” kuralı öngörüldü. 1993’te Demirel’in cumhurbaşkanlığı, Çiller’in başbakanlığı ve İnönü’nün başbakan yardımcılığı döneminde 498 sayılı KHK ile yeniden Bilim Kurulu’na geçildi: “Bilim Kurulu’nun, başkan ve on iki üyeden oluşacağı, kurulun on iki üyesinden sekizinin, müspet bilimler alanında eser, araştırma ve buluşlarıyla tanınmış kişiler arasından, diğer dördünün özel veya kamu kesiminden üstün nitelikli hizmetleriyle tanınmış kişiler arasından seçileceği belirtilmiş, ilk gruptaki sekiz üyenin en az yarısının Türkiye Bilimler Akademisi asli üyesi olması zorunluluğu” ve “açılacak üyelikler için ise kurul tarafından gizli oyla ve üye tam sayısının çoğunluyla seçim yapılacağı” kuralı getirildi. 2003’te Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde çıkarılan TÜBİTAK kanununa bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun (5016 sayılı) çıkarıldı. “Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte boş bulunan Bilim Kurulu üyeliklerine, 4. maddede belirtilen niteliklere uygun kişiler arasından, 4. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen oranlar çerçevesinde bir defaya mahsus olmak üzere başbakan tarafından atama yapılacağı” ve “başkanın bir defaya mahsus olmak üzere başbakanın teklifi üzerine cumhurbaşkanı tarafından atanacağı” kuralı getirildi. AKP’nin TÜBİTAK kanununda yaptığı bu değişiklik; dönemin Cumhurbaşkanı Sezer tarafından “veto“ edildi ve 29.1.2004 tarihinde, Anayasa Mahkemesi tarafından: “Anayasa’ya aykırılığı konusunda güçlü belirtiler bulunduğu ve uygulanması halinde sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların doğabileceği gözetilerek, esas hakkında karar verilinceye kadar” yürürlüğünün durdurulmasına karar verildi ve peşinden de iptal edildi. 31 Temmuz 2008’de kabul edilen yeni yasada ise: “12 üye ile başkandan oluşan Bilim Kurulu’nun 6 üyesinin, 5’inin Bilim Kurulu tarafından belirlenen 10, biri Yükseköğretim Kurulu Genel Kurulu tarafından belirlenen 2 aday arasından başbakan tarafından seçileceği,” “Bilim Kurulu’nun üç üyesinin, Türkiye Bilimler Akademisi’nin asli üyeleri arasından olmak üzere, Bilim Kurulu tarafından belirlenen altı aday arasından başbakan tarafından seçileceği,” “Bilim Kurulu’nun üç üyesinin ise biri Bilim Kurulu tarafından belirlenen iki ve ikisi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından belirlenen dört aday arasından başbakan tarafından seçileceği” kural haline getirilmiştir. Sonuç olarak, yapılan değişikliklerle, doğrudan TÜBITAK’ın yönetimini ele geçirmeyi ve akla dayalı bilimsel çalışmaların lokomotif gücü olan TÜBİTAK’ın, tüm unsurlarıyla birlikte siyasi temelli amaçlara hizmet eden bir kuruma dönüştürülmesi amaçlanmaktadır.” Özetin özeti: Özerk devlet kurumları esen rüzgâra göre yön değiştirmez. Abbas Güçlü Her gelenin nasıl oynadığıyla ilgili bir yazı. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar