Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Cemaatler-Tarikâtler ve 18 Küçük Kız


sg-1

Öne çıkan mesajlar

18 küçük ölü kız için otopsi raporu


Eskiden "İsmailağa cemaati", çarşaf giymeyen ile sarık takmayanı, "patates dini"nden sayar ve bu yaklaşımından zerre kadar ödün vermezdi... İslamcı aydınlar ise "İsmailağa cemaati"ni, "Bunlar da bizim gettomuz" falan diyerek hafiften küçümserlerdi...

Eskiden "İskenderpaşa Cemaati" mensupları, "Bizde çok mühendis var" diye hava atarak biraz "elitist" takılırlardı... "Menzil cemaati" ise olaya daha "halk işi" yaklaşır, taşralı zıpırlardan "kurban" adı verilen müritler çıkarırdı...

Eskiden "Birlik Vakfı" üyeleri, Turgut Özal’ın arkasında hizalanmıştı... "Aydınlar Ocağı"yla birlikte "Türk İslam Sentezi" ideolojisini egemen kılmaya çalışırlar, "Erbakan hareketi"ne mesafe üstüne mesafe koyarlardı...

Eskiden Fethullah Gülen, "Ülke idare etmek belediye idare etmeye benzemez" diye demeçler verip Tayyip Erdoğan’ın başbakan olma hevesine iğne batırır, "Aman beni Tayyipçi sanmasınlar" diye kaygılanırdı...

Eskiden "Süleymancılar", hem Diyanet İşleri Başkanlığı’na, hem de imam-hatip mekteplerine karşı savaş verirdi... Diyanet İşleri Başkanlığı da "Süleymancı saldırısı"na, "Ben bir Süleymancı idim" başlıklı "itirafçı" kitaplarını cami bahçelerinde ücreti mukabilinde sattırarak yanıt verirdi...

Eskiden "Nurcular", yedi ayrı zümreye ayrılmıştı... "Yazıcılar Grubu", "Okuyucular Grubu"na ifrit olur; "Okuyucular Grubu", "Med-Zehra Grubu"na gıcık olurdu... "Yeni Asyacılar" ise hafiften palazlanmaya başlayan "Fethullahçılar Grubu"na kıl olurdu...

Eskiden acayip çeşitlilik vardı memleketimizin "Tarikatlar, cemaatler, gruplar evreni"nde... "Radikaller" vardı... "Selefiler" vardı... "Tefsirciler" vardı... "Gruplar üstü entelektüeller" vardı... "İbn-i Teymiyyeciler" vardı... "Tasavvufçular" vardı... "Mutezileciler" vardı... "Sezai Beyciler" vardı... Hatta "İsmetçiler" bile vardı...

* * *

Sonra bir şey oldu, tuhaf bir şey...
"Yüzde 34" ve "yüzde 47" şiddetinde iki patlama oldu...
Ve bu patlamalardan sonra...
Cemaatler, gruplar, tarikatlar...
Aynı safta buluşuverdi...
O "muazzam çeşitlilik" söndü... O "muhteşem farklılıklar" bitti...
En gelenekselinden en özgününe...
En kuvvetlisinden en güçsüzüne...
En sıra dışından en statükocusuna...
En dava delisinden en fırsatçısına...
Alayı bir anda AKP’li olup, "Allah razı olsun Tayyip Bey’den" demeye başladı...
Ve şimdi...
"Süleymancılar" ile "Diyanetçiler"...
"İsmailağacılar" ile "Menzilciler"...
"Yeni Asyacılar" ile "Fethullahçılar"...
Aralarındaki tüm ihtilafları, çekişmeleri, savaşları, itirazları kocaman bir paranteze alarak omuz omuza geçinip gidiyorlar...
"Şikayet" yok... "Gammazlama" yok... "Denetim" yok... "Teftiş" yok... "Baskın" yok... "Çekememezlik" yok... "Balans ayarı" yok...
O onun tavuğuna "kış" demiyor, bu da onun tekerine çomak sokmuyor...
O onun "imam-hatip mektebi"ne karışmıyor, bu da onun "yurt" adı altında işlettiği kaçak "Kuran Kursu"na...

* * *

Velhasıl-ı kelam...
Eskiden adamakıllı bir "denetim mekanizması" olmasa da...
Bir "ihtilaf" vardı...
Bu ihtilaftan da "rahmet" doğardı...
Biri birinin mektebini şikayet eder, öbürü diğerinin "yurt" adı altındaki kursunu gammazlar ve böylece iyi kötü bir "denetim mekanizması" işletilirdi...
Fakat ne yazık ki...
Artık bu kadarı bile kalmadı...
Ve maalesef...
Olan 18 yoksul Konyalı küçük kıza oldu...


Ahmet Hakan
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Dinle beni bre gafil Müslüman


SEN beni "Kafir oldun", "Deccal oldun", "Salman Rüşti oldun" falan diye terörize ederek susturacağını mı sanıyorsun?
Senin idraksiz, şuursuz ve saplantılı dindarlığının ürettiği bu şapşal ithamlardan tırsıp, o "17 günahsız küçük kız"ın hesabını soramayacağımı mı zannediyorsun?
"Aman bunların çarpık dindarlığına ses etmeyeyim... Aman tekere çomak sokmayayım... Yoksa bana Salman Rüşti derler" diyerek köşeme çekileceğimi mi sanıyorsun?
Nasıl ki...
Bazı aşırı laiklerin, içinde "Kuran kursu" geçen her olayda, meseleyi bir "insanlık meselesi" olmaktan çıkarıp, "Bu çağda Kuran mı öğrenilirmiş?" noktasına taşımasına şiddetle karşı çıkıyorsam...
Senin sorumsuzluğuna, vurdumduymazlığına, ahlaksızlığına, çarpık kader anlayışına da şiddetle karşı çıkacağım elbet...
* * *
Galiba sen beni 17 küçük kızın ölümünün sorumluluğunu, "Bütün suç tüpçüde!" şeklindeki manşetiyle tüpçüye yükleyen, ahlaksızlığı kendisine şiar edinmiş "Vakit" tayfasındakilerle karıştırıyorsun...
Sakın karıştırma!
Unutma ki:
Onların işlerine ya "sütçü" karışır, ya "tüpçü"...
"Vakit" tayfasındakilerin "Hüseyin Üzmez vakası"nda neler yazıp çizdiklerini şöyle biraz kafanı çalıştırarak hatırlasana...
"İslam davası" adına küçük bir kız çocuğunun taciz edilmesine sahip çıkan zihniyet, "İslam davası" adına 17 küçük kızın enkaz altında can vermesini tabii ki "tüpçü"ye ya da "sütçü"ye yükler...
Onlardan başka ne beklenir ki?
* * *
Birileri çaresizlik ve yoksulluk içinde çırpınan köylülerin kızlarını, "Kuran öğreteceğiz" diye evlerinden alıp götürecek...
Ancak...
O kızların can güvenliğini sağlayamayacak... Barınma koşullarını yerine getirmeyecek... Doğru dürüst hiçbir önlem almayacak...
Sonra bir gün, sabah namazı vakti, kızların barındırıldığı bina korkunç bir gürültüyle çökecek...
17 kız o binanın enkazı altında can verecek...
Ve ben de, bu durum karşısında...
"Bu kızlar orada Kuran öğreniyordu... Namaza kalkmışlardı... Bu yüzden onlar şehit olmuştur... Ne mutlu onların anne ve babalarına" diye yazacağım, başka da bir şey yazmayacağım, öyle mi?
O kızlar şehit olmuş olabilir... Bu Allah’ın takdiridir... Ben bir şey diyemem...
Ben onlara "şahadet şerbeti içirmek" yerine...
Neden önlem alınmadığını, neden denetimsiz kurs açıldığını, neden izinsiz iş yapıldığını, neden koruma altında tutulan küçük kızların can güvenliklerinin sağlanmadığını sorarım...
Bunu yaparken de...
Ne "Bütün suç tüpçüde" diye İslami fırlamalıklara yüz veririm...
Ne de "Şehit oldular" tarzında metafizik rahatlamalara...
Ben hesap sorarım...
Çünkü bu benim hem insanlık, hem de kulluk vazifemdir...
* * *
Bir şey daha var ey gafil Müslüman...
Sen zannediyor musun ki...
Konya’nın o kuş uçmaz kervan geçmez bölgesinde "yurt" adı altında kaçak Kuran kursu açan o adamlar, salt "Kuran öğretmek" gibi kutlu bir işe soyunmuşlardır...
Sen zannediyor musun ki...
Adamların tek amacı, Allah rızasını kazanmaktır...
Eğer öyle olsaydı...
"Kuran öğreticiliği" gibi dokunulmaz bir gücü ellerine alıp, türlü çeşitli politik oyunlar çevirmezlerdi...
Sen "Süleymancı" denilen grubun kaç liderinin, kaç partiden milletvekilliği kaptığını biliyor musun?
Düne kadar Demirel’in, Mesut Yılmaz’ın, Erbakan’ın listelerinin en tepesine oturan bu adamların, şimdi AKP listelerinde yer bulabildiğinden haberdar mısın?
Küçük köylü kızlarının cesetlerinin üzerinden yürütülen bu kirli güç mücadelesine neden destek verecekmişim ki?
* * *
Bak, benim gafil mütedeyyin arkadaşım...
Bunları yazıp çiziyorum diye...
Sen benim için...
"Salman Rüşdi oldu", "Kafir oldu", "Deccal oldu" mu diyeceksin?
De birader, de...
Hiç gocunmam...
"Bütün suç tüpçüde" diye yazıp "İslam mücahidi" olacağıma...
Alınmayan önlemlerden zerre kadar söz etmeyip, sadece "Melekler cennete uçtu" ya da "Şehit oldular" diye etliye sütlüye dokunmayan başlıklar atıp, "Bu Ahmet Hakan ne kadar takva sahibi bir adamdır" diye takdir kazanacağıma...
Hesap sorarak...
"Deccal" olmayı yeğlerim...
Tamam mı? Anlaştık mı?


Ahmet Hakan
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ağır bir tarikatlaşma, cemaatleşme, arsız din istismarı ile “kurnaz yetiştirme” atbaşı gidiyor. Gerçeği korkusuzca söylemeliyiz. Dini, Allah’ı, Peygamber’i, Kuran’ı ve halkın yoksulluğu ile cahilliğini kaldıraç yaptılar “Kurnaz yeşertme düzeni” kurdular.
18 kız çocuğu öldü.
Hepsi yoksul çocuğuydu.
Fakir annelerin, çaresiz babaların, adlarını Büşra, Zehra, Şerife, Firdevs, Fadime, Leyla, Beyza koydukları ilköğretim çağında 18 kız çocuğu Konya’nın Taşkent İlçesi Balcılar Beldesi’nde sabah ezanı okunurken “gaz patlamasına dayanamayıp” çöken beton kirişler, iğreti duvarlar, yerinden fırlayıp parçalanan kapılar, pencere pervazları, kurşunlaşan cam parçaları, usturalaşan seramik kıymıkları altında can verdiler. Yoksul anneleri ile babaları ve çaresiz dedeleri ile nineleri 18 kız çocuğunun cenazesini “Takdir-i ilahi. Ölüme inanıyoruz, şikâyetçi olmayacağız” diye kaldırdılar ve gazetecilere de “sakın kurs için kötü bir şey yazmayın” öğüdünde bulundular.
Suçlusu olmalı.
Suçlu kim?


***


Gerçeği söylemeliyiz.
Bu cinayetin işleyeni “Kurnaz yeşertme düzeni” dir ve bu düzenden beslenerek yüksek mevki, makam, koltuk, gelir, rant elde edenlerdir.
Cemaat liderlerdir.
Tarikat şeyhleridir.
Seçim sırasında kendisini listenin üst sırasına koyma karşılığı cemaatin desteğini vererek Meclis’e giren tarikatçı milletvekilidir. Cemaatin ya da tarikatın gösterdiği kişileri devletin üst kademe bürokrasisinde bol maaşlı yerlere yerleştirme karşılığı oyları alarak Başbakan seçilenler, Cumhurbaşkanı olanlardır.
Cemaatçilik destekleniyor.
Tarikatçılık korunuyor.
Tarikatın kontrolünde “kaçak Kuran kursu” binasının “öğrenci yurdu” görüntüsü altında faaliyet göstermesine, bile bile göz yumuyorlar. İzinsiz açılan eğitim kurumlarının yöneticilerine verilen cezaları indiren kanun düzenlemeleri yapıyorlar.


***


İzinsiz açılmıştı.
Kaçaktı.
Kuran kursuydu.
Fakat öğrenci yurdu diyorlardı.
Kaçak Kuran kursunu öğrenci yurdu adı altında işleten tarikatın yaşayan liderlerinden biri, iktidar partisinden milletvekili seçildi. Bu tarikattan bakanlıklarda, belediyelerde, devlet kurumlarında yüksek mevkilere getirilmiş çok sayıda kişi bulunuyor. Bu mevki dağıtmaların karşılığı olarak da tarikat oylarını iktidar partisine atıyor, “Kurnaz Yetiştirme Düzeni” işte böyle oluşuyor.
Düzeni kurdular.
Kurnazlığı sadece inanca sokmakla kalmadılar, her yere yaydılar. Meclis tatile girmeden bir gün önce (son gün) bir yasa çıkartıp “Hazine ve Botaş’a 5 milyar YTL (5 katrilyon lira) borcu olan Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’i hacizden” yasayla kurtardılar. Son gün bir yasa daha çıkartarak Telekomünikasyon Kurulu Başkanı’na emekli olsa bile (65 yaşına gelinceye kadar) 6 bin 500 YTL, üyelere de 6 bin YTL maaş alma hakkı kazandırdılar.
Çocukları öldüren!
Bu düzendir.
Kurnaz yeşertme düzeni


Necati Doğru
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Kuran kursu açtınız ama aslında günahkârsınız!


Star’dan Mehmet Altan son noktayı böyle koydu.. Günahkârsınız..
Konya’nın Balcılar beldesi.. Beldede iki görkemli bina var biri Diyanet’in diğeri Süleymancıların Kuran kursu..
Görkemli gibi duruyordu ama kum yığınıymış.. Boya badanası iyi ama altı çürük.. Altı yok.. Altına bakan yok..
Türkiye’nin fotoğrafı gibi..
Enkaz altında kalan 11 yaşındaki Leyla’nın evi Türkiye’nin gerçeği değil mi?
Alla pulla, şişir, abart gerçek değişmiyor Türkiye bu..
Muhtaç, yoksul bir halk..
18 kişi öldü, bir tek şikâyetçi yok.. Çocuklarını kaybeden aileler takdir-i ilahi demiş..
Ne yapsınlar ki!
Leyla’nın öyküsüne bakın.. Baba işsiz.. Belli, kızına bakacak parası yok.. Yaz tatili diye yatılı Kuran kursuna vermiş.. Üç öğün yemek var, yatacak yer var..
Diğerleri farklı mı? Kaçak yurtta kalan bütün ailelerin dramı aynı.. Baba işsiz, parasız..
Kızını ne yapacak!
Ver tarikata, karnı sıcak çorba görsün!
Ahmet Özbağrıaçık iki çocuğunu da yatılı Kuran kursuna vermiş.. Çünkü işsiz.. Diyor ki kızlarımın boğazından sıcak yemek geçsin diye yolladım..
İki kızı da yaralı kurtulmuş.. Biri Ankara’da, diğeri Konya’da hastanede.. Baba yanlarına gidemiyor, para yok..
Cebinde yol parası bile yok!
Ülkenin büyük çoğunluğunun hali buysa bu ülkede tarikatlar tabii ki kök salar hayatı denetler, kontrolü altına alır..
Binden fazla kaçak kurs var.. Ülkenin her yerinde.. Halk fakir, halk cahil, halk işsiz..
Ne yapsın!
Başbakan’ın felsefesini benimsemişler.. Allah rızkını verir diye beline kuvvet.. Üç çocuk, dört çocuk..
Kim bakacak?
Tarikatlar ne güne duruyor!
10-11 yaşındaki çocuklara bütün gün ne öğretiyorlar?
Sadece Kuran okumasını mı?


*



Hükümet Konya’daki olayın üzerine gider mi? Yeni facialar olmasın diye kaçak binlerce Kuran kursunu denetler mi?
Nerdeee..
Başbakan bu konuda ağzını açtı mı? Beldeye gitti mi? Cenazelere omuz verdi mi? Sorumlulardan hesap sorulacağını açıkladı mı? Kaçak kurslara izin vermeyeceğini ilan etti mi? Kömür dağıtın diye talimat verdiği valilere, kaymakamlara bölgenizde kaçak kurs varsa hemen kapatın diye talimat verdi mi?
Verir mi?
İki nedenden vermez..
Birincisi siyasi.. Oralarını oy deposu olarak görüyor.. Bu tür yapılanmalar ne kadar çok artar, muhtaçlık seviyesi ne kadar yükselirse, sadaka kültürü o kadar çok yayılır diye bakıyor..
Sadaka kültürünün hâkim kılınması demek, yüzde 47 demek!
Başbakan bombalı saldırıdan sonra koşa koşa Güngören’e geldi.. 17 yavrunun öldüğü Balcılar’a gitmedi!
Neden?
Güngören’deki terör!
Balcılar’daki ne?
O da terör..


*


İkincisi sosyolojik.. Kuran kursunu kapatırsan günaha girersin.. Çocukların dinini öğrenmesine engel olursun..
Günah!
Ama ölüyorlar.. 11-12 yaşındaki çocuklar öldü..
Takdir-i ilahi..


*


O kum yığını binanın orada olduğunu, içinde onlarca çocuğun ne idüğü belirsiz eğitimden geçirildiğini kimse bilmiyor muydu?
Bilmez mi canım biliyorlardı, görmezden geldiler..
O çocuklar ölmedi, öldürüldü!
Yazıyı Taraf’tan Ahmet Altan’ın müthiş saptamasıyla noktalayalım.. Şöyle diyor:
O çocukları öldürdüler.
Kazanacakları sevabı, çocukların hayatından daha fazla düşündükleri için öldürdüler.
Ve o kadar çoklar ki...
Kimse o çocukları korumaya gitmedi.
Kimse o binayı kapatmadı.
Bunu yapmaya kalkana “dinsiz” diyeceklerdi çünkü.
“Asıl dindar, o binayı kapatacak cesarete
ve dürüstlüğe sahip olandır” diyebilmek isterdim (...).


Mehmet Tezkan
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

"Bizim kızımız baleye, diskoya gitmiyor"
"Köpük banyosunda ölmüyor" Konya'da çöken yurtta yaralanan kızın babasından şaşırtan tepki


Konya'nın Taşkent ilçesine bağlı Balcılar Beldesi'nde yurt binasının çökmesi sonucu yaralananlar arasında bulunan Fatma Göktaş taburcu edildi. AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, enkazdan çıkarıldıktan sonra olay yerinden askeri helikopterle Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesine getirilen Fatma Göktaş'ın (19) tedavisi tamamlandı. Göktaş, ailesinin desteğiyle taburcu edilerek hastaneden ayrıldı. Yaralılardan Dr. Faruk Sükan Doğum ve Çocuk Hastanesindeki Dilek Türken, Zeynep Büşra Demirbaş, Teslime Akça, Asude Akçadede, Meram Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki, Seher Sümer, Zehra Parlatıcı, Tuğba Güllü, Konya Numune Hastanesindeki Meryem Özbağrıaçık, Zübeyde Kulu, Meryem Semerci, Zahide Kambur, Semra Kambur ve Tuğba Özçömlekçi, Meram Tıp Fakültesi Hastanesindeki Şerife Atayer, Büşra Güneş, Cennet Tatmaz, Ayşe Semerci, Zehra Uysal, Emine Dağtekin, Esmanur Durmuş'un tedavilerinin devam ettiği ve sağlık durumlarının iyi olduğu öğrenildi. Yetkililer, pazartesi gününden itibaren bazı yaralı öğrencilerin taburcu edilebileceğini bildirdi.

-YARALI ÖĞRENCİ ŞERİFE ATAYER'İN BABASI-

Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesinde tedavisi devam eden Şerife Atayer'in (12) babası Ahmet Atayer (48), hastane önünde gazetecilere yaptığı açıklamada, yurt hocaları, yöneticiler ve binayı yapan müteahhitte ihmal bulunmadığını, ihmalin gaz kaçağı olduğunda önceden uyarı veren cihazı yerleştirmeyenlerde olduğunu ileri sürdü. Maliyeti çok düşük cihazın bulundurulmamasının, yaşanan acı olayda çok sayıda öğrencinin ölmesine ve yaralanmasına neden olduğunu belirten Atayer, ''18 çocuğa değer miydi? Gaz kaçağını bildiren bir cihazın maliyeti ne kadar?. Bu sorgulanmalı'' dedi. ''Bizim çocuklarımız baleye gitmiyor, diskoya bara gitmiyor, köpük banyosunda ölmüyor, bazı medya grupları neden çok abartıyor aklım almıyor'' diyen Atayer, şöyle konuştu: ''Çocuklar dil bilgisinden, yabancı dilden (Arapça, İngilizce) mahrum kalmaması için yurda gidiyor. Ben de çocuğumu bu amaçla gönderdim. Yaralı babası olarak şikayetim yok. Benim çocuğum kayıt olmak için yurda gitti. Akşam geç saatler olduğu için o gece yurtta kaldı. Zaman zaman burada kalıyordu. Burada ölenler şehit, kalanlar ise gazidir.'' Binanın çökmesi sonucu büyük kızı Huriye Durmuş'u (14) kaybeden, küçük kızı Esra Durmuş ise yaralanan acılı baba Abdullah Durmuş, AA muhabirine, yaptığı açıklamada evlat acısını çok kötü bir şey olduğunu, kızlarını kaybettikleri için büyük üzüntü içinde olduklarını bildirdi. ''Böyle acıları Allah kimsenin başına vermesin'' diyen baba Durmuş, ''Olay günü küçük kızım Esra, ablasının yanına gitmiş. Geç saat olunca da orada kalmış. Bilemezdi ki binanın çökeceğini'' dedi.



Kaynak Habertürk


Duyduğum kadarıyla yıkılan binanın ve kuran kursunun sahibi Süleymancılarmış. Millet korktuğu için şikayetçi olmamış, hükümette kendisini destekleyen bu tarikata iyi görünmek için olayı kapatma derdindeymiş.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

İnsan hayatı


Köy-kasaba kültüründe insan hayatının değeri farklı algılanır. “Kader” kavramıyla insan hayatına gerçekte verilen değerin ne kadar zayıf olduğu gizlenmektedir.
Son birkaç günde olanlar, insan hayatının, bırakın “hayat kalitesi”ni, hayatın kendisinin ne kadar değersiz olduğunu gösteriyor.
Kendilerine bir dava savunucusu süsü vermiş olan yaratıklar çoluk çocuk öldürüyor, öldürürken seyrediyor.
Kaçak bir binada küçük kız çocukları kaçak Kuran kursu için toplanıyor ve ölüyorlar.
Başkentin en büyük hastanelerinin birinde on beş günde yeni doğan 27 bebek ölüyor, neden öldüklerini kimse açıklayamıyor.
“Kader” kelimesiyle insan hayatını değersiz kılan bir kültürün diğer canlılarla ve tabiatla ilişkisi de daha farklı olamaz.
Bir yavru ayıyı çivili sopalarla dövüp öldürmeye çalışanlar da aynı kültürün insanlarıdır.
Tarla açmak için, araziye el koymak için ormanları yakanlar da aynı kültürün insanlarıdır.
Tuzla’da 101’inci işçinin ölümünü seyredenler, hâlâ ülkenin en büyük kentinin en büyük iş alanlarından birinde insanların hayatlarını tehlikeye atmadan çalışmasını sağlayacak tedbirleri almayanlar da aynı kültürün insanlarıdır.


***


Bunların hiçbiri “kader” değildir, bunların hepsi insan hayatının değerini bilmeyenlerin yaptığı katliamlardır.
İnsan katliamı, hayvan katliamı, tabiat katliamı...
Küçük kızları çürük çarık bir binaya doldurarak “dini eğitim” vermeye kalkanların, bomba koyarak çocukları öldürenlerden fazla bir farkı yoktur. Her iki durumdakiler de insan hayatını bir “büyük emel” uğruna feda edilebilir gören bir ruh halinin esirleridir.
Töre cinayetlerinde “töre”yi ya da “namus”u hafifletici neden sayan anlayış da aynı ruh haliyle varolabilen bir kültürün parçasıdır.
Türkiye’de çatışma yanlış alanlarda, yanlış platformlarda sürdüğü için asıl çatışma, “devrim”e asıl ihtiyaç bulunan alan hep arkada, hep gizli kalıyor.
İnsanı en büyük değer olarak görmekle öyle görmemek arasındaki büyük ayrım, şu anda bu toplumdaki asıl çelişki alanıdır. Bu alanda “düzenleme” olmadığı, toplumun geniş kesimi “insanın değeri” üzerine kurulu bir hayat anlayışı içinde yaşamadığı sürece de ne düşünce özgürlüğünü anlatma imkânı vardır ne de bebek ve çocuk ölümlerinin “kader” olmadığını...

Oktay Gönensin


Bi de bu arada



Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
"Bizim kızımız baleye, diskoya gitmiyor"
"Köpük banyosunda ölmüyor" Konya'da çöken yurtta yaralanan kızın babasından şaşırtan tepki


ya ne diyim ben böyle işe ya , babanın kızının durumu için verdiği tepkiye bak ya , cehalet diz boyu değil artık cehalet boyu geçmiş yakında kızların din uğruna bombalarla salarlar etrafa bunlar
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ne ezik insanlar 18 tane kız çocuğu ölmüş anne babalardan çıt yok. Çıt olmasa iyi aksine çıt çıkaranlara tepki var.. Onlar şehit oldular diye bi hikaye uydurmuşlar neredeyse yurt işletenlere teşekkür edecekler çocuklarımız şehit oldular diye. Şehit olsalar ne olur bre cahil? Minicik minicik yavruların yaşama hakları yok muydu? Onlar da ister miydi şehit olmayı yaşamanın yerine? Cahil ana babalar çocuklarının ölü bedenleri üzerinden korkaklık yapmanın vebalini nasıl kaldıracaklar merak ediyorum. Acaba diyorum orada ölenler erkek çocukları olsaydı da aynı şeyleri söylerler miydi? Yazık 2008 Türkiye'sine. Başka söylenecek ne var ki?

Ha başka söylenecek şu var, işlerine geldiğinde 7.4 yetmedimi diye provokasyon başlıkları atan gazete paçavraları şimdi kızların şehit olduğunu mu iddia ediyorlar? Demekki Allah korumuyormuş...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Şehitlik ne alaka ki, savaşıp ta mı ölmüşler lol

Hani ne şehittir ne gazi, hedehödö yoluna gitti niyazi diye bi laf var ya, cuk oturuyo. Kaçak kurs açmışlar, e denetim yok bişey yok -ki kızını ne üdüğü belirsiz tiplerin yanına militan eğitimine yollayan ailelere de ne dense az, o ayrı konu-, sonuç olarak kum yığını bir bina var ortada, ve o kadar çocuk bu denetimsizliğin, bu vurdumduymazlığın kurbanı oldu.
Tabii aileleri kızlarımız şehit oldu, kaderinde varmış filan diye vicdan masturbasyonu yapsın, çok yakışır kendilerine.


Bu arada televizyonda o "kızımız diskolarda köpük banyosu yaparken değil blabla yaparken öldü" diyen adamla yaptıkları konuşmayı gördüm de, adam iki kelimeyi ardarda getirmekten acizdi, açıkçası eline bi kağıt verip okuttuklarını düşündüm o an.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Allahsiz said:
diablotg said:
Allahsiz said:
allah sevdigini yanina erken alirmis vodan, yanlis biliyorsun.


AHAHAHAHAHAHAHAHAHAHA, sadece gülerim bu lafa ben
*bi yandan da arkadaşın cehaletine üzülür*


arkadasim senin soyle bir ortalama ustu iq'ya bir de sarkazm dedektorune ihtiyacin var.


haklısın ortalamanın çok üstünde iq m senin anlayabilmen için benim senin seviyene inmem şart. Sarkazm dedektörü neymiş açıklada bilelim.
Ayrıca bana zekadan bahsediyosun ama Allahsız nickle , allah adına postlar atıosun ne kadar zeki oldugun anlaşılıyor boşu boşuna cevap yetiştirmeye kasma
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ShadowFury said:

Bu arada televizyonda o "kızımız diskolarda köpük banyosu yaparken değil blabla yaparken öldü" diyen adamla yaptıkları konuşmayı gördüm de, adam iki kelimeyi ardarda getirmekten acizdi, açıkçası eline bi kağıt verip okuttuklarını düşündüm o an.


Ezberletilmiş işte.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...