Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Sabah, Çalık, Katar, Başbakan ve Yüce Divan üzerine


sg-1

Öne çıkan mesajlar

İyi de enginar amca oturduğu ev ve kirası gibi gereksiz bir detaydan başka yeni birşey söylememiş. Bunların hepsi bilinen şeyler. Yani ben biliyorum en azından.

"Atatürk'ü putlaştırıyorsunuz!!1!1" geyiği yapmak için annesini kullanmış sadece.


Zaten mesele de Zübeyde Hanım değil, konuyu çarptırmaya gerek yok. Mesele Sabah ve AKP medyasının işgüzar tavırları.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

METAAAAAAAAAAAAAAL! eskidi biraz yeni biseyler lazim


Enginar said:


Nasıl bir kindir, nefrettir, hasettir, garezdir bu?

Konudan geri durdum. Çünkü ‘mükerrer’ olacak, ‘malumu ilam’ kalacaktı. Nitekim, iktidarın Uzan Grubu şirketlerine niçin baskınla el koyduğunu, nereye varmak istediğini, haberiyle, yorumuyla hemen bütün arkadaşlardan, hemen her açıdan okudunuz.

Elektrik işletmeciliğinin teknik ayrıntılarına aklım ermez. Saldırının yanıtını da sanırım seçmen sandıkta verecektir.

Ancak, uzun zamandır, yıllardır kafamı kurcalayan bir mesele var…

Cem Uzan’la 1991 yılının aralık ayı ortalarında tanıştım, bana yaptığı iş teklifini kabul ettim, hukuken 1992 yılının ilk günü, fiilen de ocak sonu televizyonda çalışmaya başladım. Demek ki on bir buçuk yıldır birlikteyiz.

Çok beylik bir deyimle iyi günlerimiz de kötü günlerimiz de oldu. Kimi zaman ‘Avrupa’larda’ gezdik, kimi zaman kavga da ettik.

O beni kovmadığı sürece, benim de elim ayağım tuttuğu sürece kendisinden ayrılmayı düşünmüyorum.

Batmadığı sürece demeye gerek görmedim… Allah korusun iflas miflas ederse bir yazıhane tutar, iki masa bir telefon bir bilgisayar kiralar, sıfırdan tekrar başlarız! Biz hayattan korkmayız, hayat bizden korksun.


Fakat on bir buçuk yıldır da hep merak ettim: Bu adam kime ne kötülük etmişti?

Kıskanılmak için her nedeni vardı tabii, gençti, yakışıklıydı, çok zengindi, başarılıydı, dinamikti, enerjikti, tuttuğunu koparıyordu, falan filan.

Fakat, bu sado-mazo toplumun belirgin özelliklerinden biri olan ‘Schadenfreude’, yani ‘başkalarının başına gelen felaketlerden zevk alma’ sapıklığını da aşan bir garip, tarifsiz kin çemberiyle kuşatılmıştı bu adam, hele böyle sendelediği zamanlar kendisine vurmaktan apayrı bir zevk alıyorlardı…

Her patron gibi o da zaman zaman işçi çıkarmış, her patron gibi o da zaman zaman ödeme güçlüğü çekmiş (bizim ücretleri hep çok mu gününde ödedi sanki?), o da birilerinin ayağına basmış, bu arada kafa göz de yarmıştı. Cangıl içinde ayakta kalabilmek için cangıl kurallarına uymakla suçlanıyordu, her türlü kanunsuzluğu, her türlü katakulliyi yapan ‘tüccar’ kendi gözündeki merteğe bakmadan Uzan’ın gözündeki çöpü sorguluyordu, tamam, burası Türkiye’ydi de ondan, peki peki anladık, ama bu kadar üzerine gelinmesinde daha başka bir şey vardı… Daha başka bir dürtü, daha başka bir çekememezlik… Daha köklü bir kötülük tutkusu, daha ‘şeytani’ bir haset…

Suçu neydi bu adamın? Niçin yokedilmek isteniyordu? Çünkü, gerek ticari gerek siyasi rakiplerinin sistemli saldırıları, öyle eleştiri meleştiri değil, zayıflatmak, tırpanlamak, tırnaklarını, dişini sökmek falan hiç değil, silmek, öldürmek, yoketmek amacına yönelikti.

Eh, ‘gavur’ kahpelik etti, birkaç Müslüman da kalleşlik edecekti tabii…

Nitekim, günde birden fazla gazete almak ‘lüksüne’ sahipseniz, atılan zevk çığlıklarını, satır aralarından yükselen kahkahaları ibretle izliyorsunuz. Lumpen futbol seyircisinin ‘geçirdik, geçirdik’ haykırışları aydın geçinenlerin köşelerinden taşıyor.

Bu alçakların dolduruşuna gelen alt tabakadan bir kesim de ‘yiyeceği kadar yemiştir abi’ diyor ama, ‘ne yedi’ sorusuna verecek yanıt bulamıyor, apışıp kalıyor.

Sonra galiba çözdüm: Çok kişinin olamadığı her şeydi Cem Uzan.

Ondan nefret edenlerin düşlerinde bile sayamayacakları kadar parası vardı, o ayrı, ama onların hiçbir aynada göremeyecekleri kadar yakışıklı, hiçbir mektebinin mezuniyet töreninde bulunamayacakları kadar okumuş, hiçbir zaman öğrenemeyecekleri kadar da yol yordam bilen bir adamdı. Onunla boy ölçüşmeye kalkışanların kapısının önünden bile geçemeyecekleri yerlerde, hayatlarında adını bile duymadıkları yemeklerden yiyor, yanına iki yüz metreden fazla sokulamayacakları kişilerle arkadaşlık ediyordu.

Bir ya da birkaç olumlu özelliğe sahip olsa, yanında da kusurları bulunsa, neyse; örneğin fakir ama parlak bir delikanlı olsa, ya da çok zengin ama kambur ve şekilsiz bir ihtiyar, ya da zengin çocuğu ama elinden iş gelmez, hovarda ve haylaz bir mirasyedi, ya da hadi başarılı bir işadamı ama büyük servetine rağmen pazar günleri odun ateşiyle termosifon ısıtıp ailece su dökünen bir kıro, tamam, bu kadar üstüne gitmeyeceklerdi. Ama hepsi birden bir tek kişide toplanınca ‘affetmezler’.

Babıali boyutlarında kendim de ’sürklase’ ettiğim cahillerin, yeteneksizlerin, zavallıların hasediyle karşılaşmış ve bundan çok çekmiş bir adam olarak, onu çok iyi anlıyorum…

Bu aşamada söyleyeceği, ona yakışan bir tek laf var, Ahmed Arif’in dizelerinden alacağı on kelime: Dört yanım puşt zulası, vurun ulan vurun, ben kolay ölmem!

Engin Ardıç’ı öldürebildiler mi Babıali puştları? Bazı ticaret ve siyaset puştları da Cem Uzan’ı öldüremezler.

Ama buyursun, ilk taşı, ticarette, siyasette, hayatta hiç hatası olmayan atsın bakalım da görelim.

STAR GAZETESi 2003
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ayrıca haber bu
nerede bu alaycılık

http://arsiv.sabah.com.tr/2008/05/10/haber,95697B30F0844516B26EE9ACF447A52D.html

said:
'Zübeyde Anne' kurtar bizi!
Esen EVRAN/EKONOMİ
Durgunluğa karşı Anneler Günü'ne umut bağlayan markalar kampanya ile yetinmedi, ortak ilanla "Hepimiz aynı gemideyiz" mesajı verdi. BMD ilanının annesi, Zübeyde Hanım'dı ..
Yaşanan durgunluğu, bir araya gelerek aşmaya çalışan ve ortak hareket etme kararı alan Birleşmiş Markalar Derneği (BMD), bu yıl Anneler Günü ilanlarında Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ı seçti. "Unutulmaz Anneler/Anneler Unutulmaz" sloganıyla Zübeyde Hanım'ın fotoğrafının yer aldığı tam sayfa ilanların altında, hemen her sektörden 29 dernek üyesinin logosu yer aldı. Toplam 127 şirkette 250 markayı ve yıllık 11 milyar YTL ciroyu temsil eden BMD, gazetelere verdiği tam sayfa ilanlarla hem birlik olduklarının mesajını verecek, hem de üyelerin sembolik miktarda ödeme yaparak adlarını duyurmasına önayak olacak.

SATIŞ ODAKLI DEĞİL
BMD'nin Reklam Konseyi Başkanı, Boyner Mağazacılık Genel Müdürü Aslı Karadeniz, dernek olarak bundan sonra bir arada duruşun simgesi olarak ortak ilanlar verme kararı aldıklarını belirterek, "Sevgililer Günü, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve Anneler Günü'nde bir araya geliyoruz" dedi. Birlikte çalıştıkları reklam ajansının bu yıl pek çok resim hazırladığını söyleyen Karadeniz, "Şu anda Anneler Günü nedeniyle satış artırmaya ve fırsatları duyurmaya yönelik pek çok ilan var ama dernek farklı davranmak istedi. En anlamlı fotoğrafı seçtik ve ilanlara, Zübeyde Hanım girdi" dedi. Farklı günlerde toplam 6 gazetede ilanın yer alacağını anlatan Aslı Karadeniz, "Türkiye'nin koşullarında birlikteliğe daha çok ihtiyaç duyduğumuz günlerdeyiz. Ve hepimiz aynı gemideyiz. Bir mücadele verilecekse bunda hepimizin payı olmalı" diye konuştu. Karadeniz, dernek olarak ilan verildiğinde maliyetin düştüğünü, toplam maliyetin markaları paylaştırıldığında da herkesçe ödenebilir bir tutara indiğini anlatarak, "Aslında bu da bir dayanışma örneği" diye konuştu.

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

forgiver said:
kamu bankları kredi veriyormuş ilginçmiş
350 m $'ı için o kadar katar ziyareti yapmak komik değil mi
1.1 milyar dolar vercekler satış için ama hiç paraları yok yazık yaw


calik grubunun gercekten hic parasi yok. nereden bildigimi bosver, cok istiyorsan kicim derim. ancak bu sorun degil. zaten bu tip islere kendi parasi ile giren sirket azdir. sorun olan krediyi bulma yontemi, baska bir yontem ile kredi bulma ihtimallerinin sifir olmasi.

adam direk kendi zenginini yaratiyor. bunu da anlayabilirim. mecbursun duzen icinde duzen olmaya ama minareyi caliyorsan kilifini hazirla bari. bu kadar yuzsuz bir sekilde yapma.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 2 ay sonra ...
Sabah'ın Sabah olduğu günlerden...

T.C. Başbakanlık Halkla İlişkiler Dairesi Günlük Siyasi Sabah Gazetesi olmadan önceki devirlere ait şirin, nostaljik bir yazı.


http://arsiv.sabah.com.tr/2001/08/23/p01.html

said:
Molla kıyafeti özlemi

Cumhuriyetin en temel ilkelerine açıkça karşı çıkan Erdoğan, "Ceket, pantolon, kravat bizim kültürümüz değil. Bunu değiştireceğiz" diyor
AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerde yayınlanan ve büyük yankıya neden olan kasetinden sonra "şok edici" açıklamalarla dolu bir kasedi de atv Ana Haber Bülteni'nde yayınlandı. Erdoğan, 1988 yılında Pendik'te yaptığı konuşmada cumhuriyetin temel ilkelerine saldırıyor. Erdoğan bu kez "ayaklanma" sözünü kullanıyor, modern kılık kıyafetleri Batı taklidi olarak niteleyerek "Bunu da değiştireceğiz" diyor. İran'ın kravatsız, boğaza kadar kapalı beyaz gömlekli kıyafetlerinin özlemini duyuyor. İşte Erdoğan'ın şok sözleri:

"AYAKLANACAĞIZ"
"...Milli Görüş olarak ruhen ve psikolojik 55 milyon insanı bağımsız olma düşüncesine nasıl hazırlanacağız. Batı nedir? Eğer adil ölçüler içinde bizimle ilişki kurarlarsa varım. Ama hâlâ bizi sömüreceklerse biz artık bu vatanın yiğit evlatları olarak ayaklanıyor, kıyama kalkıyoruz... Kültürel bağımsızlığımız yok. Buyurun Tayyip Erdoğan kültürel noktada Batı'nın temsilcisidir. Neyiyle, kravatıyla, ceketiyle, pantolonuyla, ne yazık ki böyle. Nedenini ve niçinini gönüllerdeki inkılabı gerçekleştirince ortaya koyacağız."

Erdoğan'ın bu konuşmasını dinleyenlerin çoğu İran modeli kravatsız, boğaza kadar kapalı beyaz gömlek giymiş, çepeçevre sakallı izleyicilerden oluşuyor.

TUHAF ÖRNEK
Tüm sorunları, gençlerin cumhuriyet döneminde, kölelik düzeninde yetişmesine bağlayan Erdoğan, şöyle devam ediyor: "TV'ler bize hep Batı'nın görüşlerini enjekte ediyorlar. Ayşe kızımız Renault marka arabanın üzerine oturuyor ve arabayı satıyor. Biz neye bakıyoruz arabaya mı, Ayşe kızın bacaklarına mı? Kızın bacaklarına."

ORTAÇAĞ PROFESÖRLERİ
"...Bir anımı anlatayım size, bir ordinaryüs dersinde modern toplumları anlatıyor, 1975 yılında. 'Bizim toplumumuz da modern olunca erkekler kadınları yanaklarından öperek tebrik edecekler' diyor. Sınıftan bir arkadaşımız da 'Hocam biz modern toplum olunca benim ilk tebrik edeceğim bayan sizin kızınız olacak' diyor (gülüşmeler). Adam ordinaryüs, arkadaşımıza 'Defol, terbiyesiz herif' diye bağırıyor. Arkadaşımız da 'Hocam az önce siz bize bu terbiyesizlik dersini verdiniz' diyor. Türkiye'de üniversitelerde profesörlük yapanlar ancak ortaçağ üniversitelerinde öğretmenlik yapar. Bunun nededi Batı taklitçiliğidir."

65 YILLIK KÖLE DÜZENİ
"...Osmanlı, barok koltuğu sedirin yerine koyduğu gün bitmiştir. O gün kültürel kölelik başladı. Sedir bizim, koltuk değil. Japonlar evlerinde hâlâ yer yatağında yatıyor. Bizde oymalı moymalı yatak odaları, oturma odaları... 65 yıllık yönetim köle düzeni getirdi. Köleleştirme 5 yolla olur. İsraf ve lüks, içki, fuhuş, kumar, faiz. Bizde 5'i de var. Batı bizi sömürüyor..."
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Drakkahn said:

AKP sonrasını düşün, geleceğe yatırım.


Ruzgardan yararlanmak isteyen gelecege yatirim yapmaz.
Direk gunumuzun tadini cikarir.

Ahmet Hakan gibi bir CHPyi bir AKPyi elestirmez.
Adam iki tarafi da sevmedigi icin elestiriyor bana gore.

Ama ruzgardan yararlanmak isteyen birisi simdi Sabah gibi bir gazetede olurdu bence :)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 2 ay sonra ...
http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Sabahatvde_ipler_Katar_Emirinin_elinde_207813_2&tarih=09.11.2008&Newsid=207813&Categoryid=2


Gizli belgeler ortaya çıktı!

Sabah-atv’de ipler Katar Emiri’nin elinde

RTÜK Yasası gereği, Sabah-atv’yi bünyesinde bulunduran Turkuvaz Medya’dan yasal üst sınır olan yüzde 25 hisse alan Katarlı Lusail’in azınlık hisse haklarını korumanın ötesine geçen haklara sahip olduğu ortaya çıktı. Lusail, şirket bütçesinin belirlenmesinde veto hakkına sahip.

Lusail’in veto hakları Rekabet Kurumu kararında şöyle değerlendirildi: Lusail’in sahip olduğu veto haklarının yatırımın korunması amacını aştığı, Turkuvaz’ın kontrolünün Çalık Grubu’ndan, Çalık ve Lusail şirketinin ortak kontrolüne geçtiği kanaatine varılmıştır

Yüzde 75’i Çalık Grubu’nda, yüzde 25’i ise Katar Emiri El Thani’nin kontrolündeki Lusail adlı bir şirkette bulunan Turkuvaz Medya Grubu’nda, Katarlı ortağın azınlık hissesine sahip olmasına rağmen, şirket yönetiminde yüzde 50’lik yönetim gücüne sahip olduğu ortaya çıktı. RTÜK Kanunu gereği, Turkuvaz Medya’da yüzde 25’in üzerinde pay sahibi olması yasak olan Katarlı şirket, kamuoyuna açıklanmayan “Hissedarlar Anlaşması”na konulan bazı maddelerle ortak yönetim hakkı ve gücünü elde etti.

RTÜK Kanunu uyarınca, yabancı sermayeli bir şirket Türk özel radyo ve televizyon kuruluşlarında yüzde 25’ten fazla pay sahibi olamıyor. Katarlı Lusail ile Çalık Grubu arasındaki “Hissedarlar Anlaşması”nın, Katar tarafına “eşit ve ortak yönetim hakkı veren” maddeleri “RTÜK Kanunu’nun arkasından dolanılması” anlamına geliyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...