aktiftablet Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Meslek liseleri ve imamhaitp mezunları kendi alanlarnda ilerlemlidirler, imamhatip mezunu birisinin neden mühendis olamıyorum diye yakarması çok saçma. Ancak bunu savunan arguman "bilimle din örtüşmez" değildir, hatta bilimle din örütşmez bir arguman bile değil. Benim dinim şahsen bilimsel gerçeklere aykırı düşmüyo, über bi dine inanıyorum ben =) Tartışmayı saptırdım, sry :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
LathspeLL Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Onu zaten savunan argüman olarak söylememiştim, ayrı bir destek, bir görüş o benim için. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Xhunarion Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Bazı insanların aklı hala Bilimin yaratılıştaki "Neden?" sorusunu değil "Nasıl?" sorusunu cevaplandırdığını kavrayamıyor. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Sam said: ne demogojisi? "su testisi kırılmadan kızı dövmek lazım" yaklaşımını neden kabullenecekmişim? tümüyle dayanaksız bir neden-sonuç ilişkisi kurmaya çalışıyorsun sonuçta. üniversiteye gidecek yaşta, başını örtecek olan zaten dışarıya çıkınca örtmüyor mu? Bu söylediğim nedenlerden biriydi sadece, tek neden değildi. Ünilerde türbanın pek çok sakıncası var. Mahalle ve aile baskısı, ki bunu sen de kabul ediyorsun, new de ediyor, gözle görülür şekilde artacak bundan sonra. Kızının başını zorla kapattıranlar zaten var, bir de buna görevi ev kadını olmaktan çok daha öteye gidebilecek üniversiteli kızlarımız da eklenecek. Vatana millete çocuk doğurmaktan başka katkılar da yapabilecek, üni okuduğu için aile baskısı bir miktar hafiflemiş kızlarımız şimdi o baskıyı daha net hissetmeye başlayacak. Dediğim gibi, bu olay ana bir neden değildir, yasak için. Ama önemli bir nedendir. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Bilim dinle örtüşmez değildir elbet. Hristiyan din adamı olup da bilimadamı olanların listesi http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_Christian_thinkers_in_science burada var. Sorun şu ki, benzer bir listeyi müslümanlıkta göremiyoruz. Çünkü müslüman bilimadamı listesi bile çok dar. http://ekremsevil.com/islambilim.htm Ali Kuşçu din eğitimi almamıştır, keza İbn-i Sina da, hatta çoğu standart din eğitimi dışında dini eğitim almamışlardır, yani meslekleri imamlık değildir. İmamdan bilimadamı yapmaya çalışmak bu dönem Türkiye'sine özgüdür. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Xhunarion Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Kimse imam'dan din adamı yapılsın dememiş, nereden nereye atlıyoruz? İslam alemi ortaçağı resmen yönetmiştir, bu listeyi "Hem imam hem bilim adamı" gibi bir süzgece sokarsan baştan kaybedersin. Dinde bilgi sahibi olmak, inanan olmak imamlara kalsa islam kafadan bitmiş zaten, imamların hali ortada. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ShadowFury Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Meslek liseleri, insanlara meslek kazandırmaları için vardır. Bu ne demektir? Meslek lisesinden çıkan birisi bir mesleğin eğitimini almıştır.Bu bağlamda imam hatipten çıkan birisinin imam olduğunu söyleyebiliriz. Bu adamın tıp okumasının, elektronik okumasının kesinlikle mantıklı bir yanı yoktur. Tıp okuyan birisinin kaportacılık yapması gibi bişey yani. Peki onlar insan değil mi? Üniversite okuyamazlar mı? Tabii ki insanlar, ve tabii kiüniversite okuyabilirler. İlahiyat fakültesi diye bişey var mesela. İmam hatiplilerin ilahiyat okumaları için hiçbir sakınca yok, zaten bu konuda bir engel de yok. Gönül rahatlığıyla üniversite okuyabiliyolar yani. Sadece meslek lisesinde okudukları için branş kısıtlaması var. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Bleda Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Onların iddiasını biliyorsun. YOk imam hatip liseleri daha ahklaklıymış ya, normal liselerde fuhuş ve hap varmışya onlar oraya ahlaklı koyunlar olmaya gidiyorlar, imam olmaya diil. cik cik cik Herseyden önce imamhatip liselerini tekrar açan zihniyete sövmek lazım.... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
odiflame Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 bir zaman önce imamhatip mezunu biri imamhatip mezunuyun en azından dinim bütün demişti.işte dini bütün olmak için okunan bir yer.ben okumadım dinim yarım kaldı ne yazık ki. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
yapmaya Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 odiflame said: bir zaman önce imamhatip mezunu biri imamhatip mezunuyun en azından dinim bütün demişti.işte dini bütün olmak için okunan bir yer.ben okumadım dinim yarım kaldı ne yazık ki. yahu bir kişinin yada 100 kişinin söylemiyle nasıl genelleme yaparsınki? ben senin gibi saçma konuşan bir ateiste yada deiste yada başkabirşeye genelleme yapıyor muyum? her koyun kendi bacagından asılır, o imamhatip mezunu en azından benim dinim bütün demişse,digerleride diyecek diye bir kaide yoktur.koyun sürüsü gibisiniz. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Xhunarion said: Kimse imam'dan din adamı yapılsın dememiş, nereden nereye atlıyoruz? İslam alemi ortaçağı resmen yönetmiştir, bu listeyi "Hem imam hem bilim adamı" gibi bir süzgece sokarsan baştan kaybedersin. Dinde bilgi sahibi olmak, inanan olmak imamlara kalsa islam kafadan bitmiş zaten, imamların hali ortada. Elbette o süzgece sokarım, yapılmak istenen bu çünkü, imam doktor, imam mühendis. Hem ben o listedekiler inançsızmış dedim mi, hem ben bugünün doktorları, mühendisleri inançsızdır dedim mi? Ohoo, nasıl laf çarpıtıyorsunuz yav. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
robinson Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 İTÜ said: İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SENATOSU KAMUOYU DUYURUSU Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Temel Esasları ile çelişen sonuçlar almaya yönelik gayretler karşısında, Üniversitemizin görüş ve endişelerini kamuoyu ile paylaşması görev haline gelmiştir. Dini gerekçelere dayandırılan türban, ülkemizde kadın özgürlüğüne ve cumhuriyetimizin temel ilkelerine karşı siyasi bir görüşün simgesi haline getirilmiştir. Oysa Türkiye Cumhuriyeti kadın haklarına önem veren demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Değiştirilemeyecek ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek bu nitelikler, devletimizin ve bütünlüğümüzün temel taşlarını oluşturmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisine üye seçilen milletvekillerimiz, “Laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim” diyerek görevlerine başlamışlardır. Üzerine yemin etmiş oldukları “Hukuk Devleti” olma ilkesi, toplumu yönetenlerin anayasaya aykırı tutum ve durumlardan kaçınmalarını, yasa koyucunun dahi bozamayacağı temel hukuk ilkelerinin varlığının bilincinde olmalarını öngörür. Milletvekillerimizin ettikleri yemine ve bu ilkeye sadık kalarak hareket edecekleri kuşkusuzdur. Yapılmak istenen değişiklikler, anayasanın 2. maddesinde benimsenen demokrasi, laiklik ve hukuk devleti ilkelerine ters düşmektedir. Dinsel inançların devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılmaması, laiklik ilkesinin temelidir. Laikliğin zedelenmesi durumunda demokratik toplum düzeninin de bundan olumsuz yönde etkileneceği açıktır. Böyle bir uygulama eğitim alanında izlenmesi hedeflenen çağdaş, özgür, akılcı ve bilimsel düşünce önünde ciddi bir engel oluşturacaktır. Türbanın yüksek öğretim kurumlarında serbest bırakılmak istenmesi toplumumuzun her kesiminde bölünmelere yol açacak özellikler taşımaktadır. Bu nedenle aydın, çağdaş ve cumhuriyetçi gençler yetiştirmeyi üstlenmiş bulunan üniversitelerimizin, ülkemizin kendi kuruluş ilkeleri ile çelişen uygulamalara karşı sessiz kalması beklenemez. Kuruluşu 1773 yılına kadar uzanan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş bir bilimsel Yüksek Öğretim Kurumu olan İstanbul Teknik Üniversitesi, aklın ve bilimin önderliğinde yol almaktadır; Cumhuriyetimizin bu yöndeki kuruluş felsefesine her koşulda bağlı kalacaktır. Kamuoyunun bilgisine saygıyla sunarız. bugün mailimde gördüm, bakalım sonucu ne olacak. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Lancelion Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 atara atar. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 31, 2008 http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=turban+kutsalsa+en+kutsal+giyecek+dondur Ekşide rasgeldiğim, kısa ve mükemmel söz. Daha ne diyim, kendini açıklıyor zaten: kadınlarda saç, baş, boyun bölgesi, kulak memesi gibi ayıp şeyleri örten türbanın kutsal olduğunun savunulması durumunda ortaya çıkan acı gerçek. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Xhunarion Mesaj tarihi: Şubat 1, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 1, 2008 sg-1 said: Xhunarion said: Kimse imam'dan din adamı yapılsın dememiş, nereden nereye atlıyoruz? İslam alemi ortaçağı resmen yönetmiştir, bu listeyi "Hem imam hem bilim adamı" gibi bir süzgece sokarsan baştan kaybedersin. Dinde bilgi sahibi olmak, inanan olmak imamlara kalsa islam kafadan bitmiş zaten, imamların hali ortada. Elbette o süzgece sokarım, yapılmak istenen bu çünkü, imam doktor, imam mühendis. Hem ben o listedekiler inançsızmış dedim mi, hem ben bugünün doktorları, mühendisleri inançsızdır dedim mi? Ohoo, nasıl laf çarpıtıyorsunuz yav. Yahu 10 yaşında değilsiniz ki herşey bir bir anlatılsın. İnsanların dini hareketleri fiziksel olgularla incelenmez. Yani bana hiç ayıp, ahlaksız gelmiyor kadınların saçının açık olması, açık olanlar ahlaksız falan da değildir. Ama dindarlar vardır, başlarını kapatırlar. "Bize ne?" deyip geçiceksin yahu, görmüyor musun sokakta? Bu kadınlar üstünüze mi atlıyorlar anlamadım ben. Yahu hep aynı yere getiriyorsunuz, öldürüyorsunuz insanı, İslam = Şeriat değildir. Ama örtünme bir islam geregidir, şeriatın getirdiği objelerden değildir. Fetolarda kadınlardan oluşmuyor ki, erkek agırlıklı sistem o da. Erkekler catır catır kol geziyor ünilerde abiler ayagına, onlardan yıllardır olan olmadıda, dindar kadınlar üniye girince mi olay çıkıyor. Garip yahu. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
demise666 Mesaj tarihi: Şubat 3, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 3, 2008 Usenmezseniz bi okuyun derim. Basortusu Ve Kapanma said: Peygamberimiz’in vefatından sonra din adına yapılan saptırma ve ilavelerde, kadınlarla ilgili konuların özel bir yeri olduğunu bir evvelki bölümde gördük. Kadınların kapanması ise kadınlarla ilgili uydurulanlar içinde özel bir yere sahiptir. Bu yüzden kitabımızda bu konuyu ayrı bir başlık altında inceliyoruz. İnsan memeli canlılar içinde tek çıplak doğan ve tek giyinendir. 7 Araf suresi 22. ayetten insanların giyinmesinin insanlık tarihi kadar eski olduğunu öğreniyoruz. Kıyafet, zamana, toplumun geleneklerine, iklimin şartlarına, meslek gruplarına, makama, mevkiye, yaşa ve birçok faktöre göre hem toplumlar arası hem de toplum içi çeşitlilik göstermiştir. Bazı toplumlar, Hint-Avrupa ırkında olduğu gibi tarih boyunca kıyafetlerinde birçok kere değişiklikler yapmışlardır. Bazı toplumlar ise, Asya toplumlarında olduğu gibi tarih boyunca kıyafetlerinde çok daha az değişiklikler yapmışlardır. Toplum içi kıyafet farklılıklarınınsa en iyi örneklerinden birisi Osmanlı’dır. Osmanlı’da padişah üç sorguçlu sarık takarken, veziri azam iki sorguçlu, halk ise tek sorguçlu takabilirdi. İki veya üç sorguç halka yasaktı. Saraylının, esnafın, tekkecinin, ayrı din mensubu kadın ve erkeklerin başlıkları, kıyafetleri, renkleri Osmanlı’da hep farklıydı. Bu kıyafetlerin farklılığı kanunlar ile korunurdu. Görüldüğü gibi hem toplumlar arası, hem toplum içi kıyafetlerin farklılığı, gelenek ve şartların bu kıyafetleri oluşturması, zengin malzemeli bir tarih ve sosyoloji konusudur. SORUN GELENEĞİN DİNSELLEŞMESİDİR Daha önce değindiğimiz gibi din adına uydurulanları incelersek; toplumun belli bir dönemindeki bakış açısının ve geleneklerinin dinselleştirilmesinin bunlarda önemli bir yeri olduğunu görürüz. Bu gelenekleri dinden ayırmanın yolu Kuran’dan anlaşılan kapanmanın din olduğunu; Kuran’dan çıkmayan kapanma şekillerinin, izahların din adına uydurma, geleneklerin dine sokulması olduğunu bilmektir. Şunu bir daha belirtelim ki geleneklerin bir kıyafet oluşturmasının bir mahsuru yoktur. Yanlış olan, tarihin belli bir anının ihtiyaçlarından doğan ve o toplumu ilgilendiren kıyafetlerin, evrensel olan ve binlerce yıllık zaman dilimine inmiş olan dine maledilmesidir. Örneğin, sarığı belli bir dönemde erkeklerin kıyafetini tamamlayan bir aksesuar, sıcaktan koruyan bir başlık olarak erkeklerin tümüne yakınının giymesi yanlış değildir. Yanlış olan, sarığın dinen kutsal bir giyecek olarak giyilmesi, başkalarına dîni kıyafet diye empoze edilmesi ve Kuran’da hiç bahsedilmeyen bir uygulamanın sevap diye dine sokulmasıdır. Görüldüğü gibi sorun belli bir toplumun geleneği sonucu sarığın takılması değil, o geleneğin din olarak takdimidir. Bu temel mantığı iyice kavramamız çarşaf, peçe, başörtüsünün nasıl dinselleştirildiğini anlamamızda ve bu kıyafet şekillerini gereği gibi değerlendirmemizde faydalı olacaktır. İlk önce yapmamız gerekeni yapalım ve Kuran’da kapanmayla ilgili geçen tüm ayetleri inceleyip Kuran’ın yani dinin istediği ölçüyü bulalım. Ey ademoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve süs kıyafeti indirdik. 7 Araf Suresi 26 Araf 26’dan ve Araf 22’den avret yerlerini örtmenin ilk insandan beri hem erkek, hem kadın için örtünmenin minimumu olduğunu anlarız. Kadınlara özel giyinme ile ilgili ise Kuran’da 3 ayet BAŞÖRTÜSÜ VE KAPANMA vardır. Bu 3 ayeti incelemek kadının kıyafetinin nasıl olması gerektiğini, İslam’ın neyi söyleyip, neyi söylemediğini anlamamızı sağlar. said: KURAN’DA BAŞI KAPAMAK GEÇMİYOR Mümin kadınlara da söyle: Bakışları ölçülü olsun ve cinsel organlarını korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünenler hariç açmasınlar. Örtülerini yaka açıklarına koysunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları, yahut babaları, yahut kocalarının babaları, yahut oğulları, yahut kocalarının oğulları, yahut kardeşleri, yahut kardeşlerinin oğulları, yahut kendi kadınları, yahut ellerinin altında bulunanlar, yahut kadına ihtiyaç duymaz olmuş erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar, yahut kadınların mahrem yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hepiniz topluca Allah’a tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz. 24 Nur Suresi 31 Kadını kendi zihniyetine göre yaşatmak isteyen zihniyetin çarpıttığı ayetlerin başında bu ayet gelir. Bu ayetteki “hımar” kelimesi geniş manalı bir kelime olup örtü manasına gelir. Eski Arap yazılarına bakılırsa hımarın yere konulan, masaya örtülen veya herhangi bir örtüyü tarif edebileceğini görürüz. Hımar, başı örterse başörtüsü olur, masaya konursa masa örtüsü olur. Allah eğer “hımar” kelimesi ile başın örtülmesini isteseydi “hımarürres” gibi bir vurgulama ile başörtüsü diyebilirdi: Böylece “res” kelimesi ile baş bölgesi vurgulanır ve örtü kelimesi olan “hımar” ile beraber başörtüsü net bir şekilde anlaşılırdı. Nitekim abdest alınmasıyla ilgili ayette başın sıvazlanması söyenirken, baş kelimesi Arapça karşılığı ‘res’ ile vurgulanır. Üstelik ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu geçer. Yani hımarın başı kapatması değil, ayette açıkça yaka dekoltesini örtmesi istenir. (Yaka açığı manasına gelen ‘cuub’ kelimesi hem bu ayette kapanılacak bölgeyi belirtmek için, hem Hz. Musa’nın yaka açığına elini soktuğunu belirten ayetlerde geçer.) “Hımar” kelimesi sırf başörtüsü manasına gelse bile bu ayetten başı örtmek değil, yine yaka dekoltesini kapatmak anlaşılacaktı. Üstelik başörtüsünü Kuran’a maletmek isteyen zihniyet, açık bir saptırma yaparak “felyedribne” fiilini “salsınlar” diye tercüme etmeye kalkmıştır. Böylece ayeti okuyan “başörtüsünü yaka açıklarına salsınlar” şeklinde okuyacaktır. Oysa hiçbir şekilde “darabe” kökünden türeyen “felyedribne” fiili “salsınlar” manasına gelmez. Bu fiille örtünün yaka açığına konulması yani kapatılması anlatılır. Kuran’da salsınlar, indirsinler manasında “felyüdnine” kelimesi kullanılır. Allah böyle bir ifade kullanmak isteseydi “felyedribne” fiili yerine “felyüdnine” fiilini kullanabilirdi. Bu örnek bize gelenekçi zihniyetin, kendi fikirlerini doğru çıkartmak uğruna gereğinde Kuran’daki kelimelerin manasını kaydırmaktan çekinmediğini göstermektedir. Ayette diğer dikkat etmemiz gereken nokta “süsler” kelimesi ile neyin kastedildiğidir. Bizim kanaatimize göre “süsler” kelimesi ile özellikle “göğüsler” kastedilmektedir. Çünkü ayetteki tüm noktalarla mantıklı bir şekilde göğüs bölgesinin uyum sağladığı kanaatindeyiz. Birincisi, ayette yaka açıklarının kapatılması geçiyor, yaka açıklarından ise göğüsler gözükür. İkincisi, ayette gizlenen süslerin belli edilmesi için ayakların yere vurulmaması geçiyor. Ayaklar yere vurulduğunda vücutta belli olacak yer özellikle göğüslerdir. (sütyenin o dönemde icad edilmediğini düşünürsek bu daha da iyi anlaşılır.) Üçüncüsü, ayetten kendiliğinden görünenler hariç süslerin kapanması söylenmektedir. Ne kadar kapatılmaya çalışılırsa çalışılsın özellikle iri göğüsler, çeşitli fiziksel hareketlerde, hatta rüzgarın esmesiyle elbise yapışınca bile kendini belli edebilir. Ayetten bunun doğal olduğu anlaşılır. Dördüncüsü, ayette süslerin kimlerin yanında açılabileceği söylenir. Kuran’daki diğer ayetlerden kadınların bir kısmının iki yıl gibi uzun bir süre çocuklarını emzirdiğini görüyoruz. Kadının, babası gibi yakınlarının yanında, çocuğu acıktığında ve ağladığında onu emzirmesi gerekebilir. Ayetteki bu açıklamanın özellikle bu konuda kadınlara büyük kolaylık sağlayacağı kanaatindeyiz. Tüm bu izahlara göğüs gibi uyan başka bir bölge bulunmadığı için süslerle özellikle göğüslerin kastedildiği sonucuna varabiliriz. Süsler kelimesinden ziynet, takı gibi maddelerin anlaşılamayacağı ayetin bütünsel olarak ele alınmasıyla açığa çıkar. Çünkü ayette kadınların süslerini kendi kadınları yanında açabileceği geçiyor. Takı gibi maddeler tahrik unsurundan daha çok hava atma unsuru olabilir. Eğer bu hava atma olayı engellenilmeye çalışılsaydı, buna ilk karşı cins erkekler yerine, aynı cinsten olan kadınlar dahil edilirdi. Ayrıca ayakları yere vurunca hangi ziynet, takı eşyası belli olur? Kendiliğinden gözüken ziynet, takı ne olabilir? Araf suresi 31’de ziynet eşyalarının mescid yanında giyilebileceğinin söylenmesi, takıların cami yanı gibi en kalabalık yerlerde de teşhir edilebildiğini, yani saklanmasına gerek olmadığını gösterir. Görüldüğü gibi mantıksal bir elemeyle gidildiğinde ayetin özellikle göğüs bölgesinin kapanmasını vurguladığı anlaşılır. said: KURAN’DA TESETTÜR KELİMESİ YOK Günümüzde kadının kapanması için kullanılan “tesettür” ifadesi de Kuran’da geçmez. İslam adına etrafında bu kadar büyük fırtınalar koparılan bir kavramın, yani “tesettür” ifadesinin İslam’ın temel kaynağı olan Kuranı Kerim’de bulunmaması önemlidir. Demek ki “tesettür” kelimesi dîni bir kavram olarak sonradan oluşturulmuştur. “Ayette geçen “humur” ve onun tekili olan “hımar” kelimesi kadınların başlarına örttükleri beze verilen özel isim değildir. Herhangi bir örtüdür. Bir şeyi örten şeye “hımar” yani o şeyin örtüsü denir.” Arapça sözlükler El Mucem ul Vasıf, El Müncid, Lisanı Arap, Tacul Arus’dan “hımar”ın temel manasının “örtmek” olduğunu göstermektedir. Anlaşılıyor ki mezheplerin yorumundan sonra “hımar” kelimesi ile sırf başörtüsünün anlaşılmaya çalışılması, bu sözlüklerde bu kelimenin bir manasının “başörtüsü” olmasını sağlamıştır. Fakat kelimenin temel manası mezheplerin kelimeleri tahrif etmesine rağmen bu sözlüklerden bile bellidir. Daha evvel açıkladığımız gibi ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu söylenir, baştan bahsedilmez. “Arapça’da kadınların başlarına örttükleri şeyin özel adı “hımar” değil “mikna” ve “nasıyf”tır. Hangi Arapça sözlüğe bakılırsa bakılsın “mikna(çoğulu mekani)” ve “nasıyfın” hanımların başlarını örttükleri kumaşın adı olduğu yazılıdır.” Kaynak: www.kurandakidin.com Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laurelin Mesaj tarihi: Şubat 3, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 3, 2008 zekeriya hocamin guzel bir lafi vardi sac ortuyor diye turban kutsallastiriliyorsa don en kutsal giysidir hepiniz dona tapicaksiniz Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Prawler Mesaj tarihi: Şubat 3, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 3, 2008 demise666 said: Usenmezseniz bi okuyun derim. Yav bir arkadaş alıntı yapmıştı zamandan. Diyanet işleri buna katılmıyor, müslüman kadın örtünmeli diyor ama. Siz daha mı iyi bileceksiniz onlardan? Pehh!! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar