Cuce Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 e sonucta tütsü yakmak (entel tütsüsü değil, koyde yakarlardı ben ufakken kabuklardan otlardan) kurşun dökmek falan araplardan gelmedi elbet. hayır bakınca etrafa aslında görülüyo hala şamanizmin kalıntıları türk toplumunda. malik insanlar kılıc zoruyla kabul edip sonra yıllarca savaşıyo cunki uğrına savaşıcak bişeye ihtiyacları var, etraflarında düşmanları varken birbirlerine tutunmak için bi sebebe ihtiyacları var, ve tabiki hükümdarların insanları güdmek için odak noktalarına ihtiyacları var. bu yüzden yıllarca muslimanlık için savaşmış durmuşuz [ Mesaj 28 Eylül 2007, Cuma - 14:41 tarihinde, Cuce tarafından güncellenmiştir ] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
malik Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 bakış açısı tabi .ben öyle düşünmüyorum . Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
axedice Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 Hmm şimdi pat diye olan bişey değil bu, en az 2-3 yüzyıl süren bir geçiş aşaması. Medreseler camiler açılıyor çocuklar buralara gönderiliyor. Yavaş yavaş benimsemeye başlıyor toplum. Bir kaç nesil sonra iyice içine işliyor insanların. Türklerde kilise gibi otoriter bir inanç merkezi olmadığı için, siyasi nedenlerden de ötürü boy boy kabile kabile islam yaygınlaşıyor. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Valeron Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 cok sacma ve alakasiz bi video Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
-Cleglaw- Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 ilginçmiş. ama ırkçı arkadaşlar. birde şey demiş yorumlarda video yükleyen "tabiki ırkçıyız gerzek! faşit değiliz".. birine cevap olarak yazmış falan ilginç şeyler.. bunların kitabı varmış bide siteye baktımda gördüm şimdi. bunudcu gelecek-cenk tozkoparan Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Eternalus Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 buradaki ırkçılığı ben türküz alayına koyarız demek gibi görmüyorum. burada arap özentiliğiyle lekelenmiş türklük geleneğini saflaştırma çabası var gibi geldi bana. ayrıca bu adamların atalarına bu kadar gazla bağlı olması şaşırtmasın, müslümanlık türklerde gök tanrı inancının yerine geçmiştir ,doğru; ama atalar kültü denilen olayı kovmuştur. ataların ruhlarının bizi koruyacağı inancı varmış eskiden, ataların ruhlarına adaklar adanırmış, bizi korumaları istenirmiş. şimdi sadece allahtan bişey isteyebiliyosun diğerleri şirk(ortak koşma) sayılır. bu adamlar atalar kültüne hala bağlı anlaşılan Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Greeny Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 bloodlust da açar bunlar Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Fin Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 nerf Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
by_hacker_warwas Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 said: DIKKAT FASIST VAR! Evet Viktor mesela Dikkat komünist Var ! diyebilirdide.. Saygı lazım saygı.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Giovanni Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 hangimiz etnik olarak Türk Allah aşkına ya Türk mü kalmış abi dünyadaki en karışık milletiz belki [ Mesaj 28 Eylül 2007, Cuma - 18:40 tarihinde, Giovanni tarafından güncellenmiştir ] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ombakkombak Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 Şaman olabiliyormuyuz acaba? Ulan Wow oynanan bir kafeye girsem veya wow oynarken gavurlara ne iş yapıyorsun deyince; Şamanım desem manyak havam olur: D Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Angelotti Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 kımız arıyorum yok hiçbiyerde Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ombakkombak Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 28, 2007 Kımız geçen tv de gördüm Kazakistan'da coca cola markalı kımız satılıyormuş. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
fedaykin Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 Gök Tanrı Dini Gök Türkler'in dini, Gök Tanrı dinidir. Gök Tanrı düşüncesinin, toprağa yerleşmiş topluluklardan daha çok avcılık, çobanlık ya da hayvancılıkla geçinen göçebe topluluklara özgü olduğu bilindiğinden, bu inancın kökeni, Asya bozkırlarına bağlanmıştır. Türk tarihi ve kültürüyle ilgili araştırmalarıyla tanınmış bilim adamlarına göre Gök Tanrı inancı bütün Türklerin ana kültüdür. Bu kült, Kunlar, Tabgaçlar, Gök Türkler, Uygurlar gibi eski Türk boylarında inanç sisteminin başında yer alır. Orkun yazıtlarında, Türk Tanrı inancının temelleriyle ilgili bazı bilgilere rastlanmaktadır. Tonyukuk bengü taşında birçok kez adı geçen Tangri ya da Tengri, daha çok ''milli'' bir tanrı niteliği taşır. Gök Türkler’in Çin esaretinden kurtularak İkinci Göktürk Devleti'ni kurmaları (680-682), Tanrı’nın isteğiyle gerçekleşmiş kabul edilir; Hakan’ı Türklere Tanrı vermiş, budun Hakanı terk edince Tanrı tarafından cezalandırılmıştır. Yani Tanrı Türk Milleti'nin hayatı ve geleceği ile ilgilenen bir ulu varlık durumundadır. Gök Tanrı (Kök Tengri) kavramının eski Türk inanışında önemli bir yer tuttuğu konusunda daha somut örnekler de vardır: Tanrıkut Mete (Motun) Çin hükümdarına yazdığı bir mektupta, kendisini tahta Gök-Tanrı’nın çıkardığını bildirmiş, Gök’ün yardımıyla ve kendi askerlerinin ve atlarının çabalarıyla çevresindeki 26 devleti ve (Gansu’dan kuzey Tibet ile batı Türkistan’a kadar uzanan bölgede) bazı halkları yenerek Kun’laştırdığını belirtmiştir. Görüldüğü gibi, günümüze kalan belgelerde, devletin başına kağanı Gök’ün getirdiği belirtilmiş, devletin ve insanların yönetimi de Gök’e mal edilmiştir: Tanrı Türk’ün yaşamına doğrudan karışır, buyruklar verir, iradesine boyun eğmeyenleri cezalandırır, insanlara bağışladığı iktidar (kut) ve kısmeti (ülüğ) değerini bilmeyenlerden geri alır. Şafak söktüren (tan üntürü) ve bitkileri oluşturan da ''Ulu Tanrı''dır. O, yaşam verici ve yaratıcıdır, ölüm de Tanrı’nın iradesine bağlıdır. Bütün bu inanışlar, Gök Tanrı’nın ''eşi ve benzeri olmayan, insanlara yol gösteren, onların varoluşuna hükmeden, cezalandıran ve ödüllendiren bir ulu varlık olduğunu'' ortaya koymaktadır. Türk inanç sisteminin Gök-Tanrı dışında bir başka özelliği de Atalar Kültüdür. Ölmüş atalara saygı, onlar için kurban kesilmesi, ataerkil ailede baba egemenliğinin belirtisi sayılmaktadır. Kunların her yılın mayıs ayı ortalarında atalara kurban sunulduğu bilinmektedir. Eski Türkler’de en büyük kurban, bozkırlı Türk’ün kutsal bir duyguyla benimsediği ''at''tır. Eski Türk bölgelerinde özellikle Altay’lardaki kurganlarda birçok at iskeleti bulunmuştur. Atalarla ilgili kalıntıların kutlu sayılması, mezarlara yapılan tecavüzlerin sert şekilde cezalandırılmasından da anlaşılmaktadır : Batı tarihçilerine göre Attila’nın ikinci Balkan seferinin nedenlerinden biri, Kun hükümdar ailesine ait mezarların Margus (Belgrat dolaylarında, Tuna kıyısındaki kent-kale) piskoposu tarafından açılarak soyulmasıdır. Kunlar’ın büyük bir hakaret saydıkları bu işe piskoposu sevk eden etken, eski Türkler’in erkek ölüleri silah ve değerli eşyalarıyla; ölen başbuğları altın ve gümüş koşumlu atlarıyla; kadınları da süs eşyaları ve mücevherleriyle birlikte gömmeleriydi. Bunun nedeni, Türkler’in, öbür dünyada ikinci bir hayatın varlığına ve ruhların sonsuza kadar yaşadıklarına inanmalarıydı. Türkçe’de (Gök Türkçe, Uygurca) ''ruh'' için can anlamına gelen ''tin'' sözcüğü kullanılıyordu. Bu aynı zamanda ''soluk'' demekti. Ölüm, soluğun kesilmesi, ruhun bedenden ayrılıp uçması biçiminde düşünülüyordu. Bu yüzden de bazen ''öldü'' yerine ''uçtu'' denir, ruhları öbür dünyaya göç eden ataların, orada rahatsız edilmemeleri, iyi yaşamaları gerektiğine inanılırdı. Bu nedenle Eski Türkler’de mezarları gizleme geleneği yoktur, aksine özellikle büyüklerin özel mezarları yapılıp, üzerlerine bir yapı (bark) yapılmış, barkın iç duvarları ölünün yaşarken katıldığı savaş sahnelerini gösteren resimlerle süslenmiştir. Ayrıca mezarın ya da mezar yapısının üstüne Balballar dikilmiş, sıradan kişilerin mezarlarına da, belirli olması için tümsek biçimi verilmiştir. Eski Türkler’de ''ruh''ların insan biçiminde düşünülmesi söz konusu olmadığı için, tapınmaya ilişkin putlara da rastlanmaz. Türkler gizli güçleri olduğuna inandıkları doğa olgularına kutsallık vermekle yetinmişlerdir. Doğada gizli güçlerin bulunması inancı, Orkun yazıtlarında ''yer-su'' (yarsub) terimiyle yansıtılmıştır. Bu açıdan yer-su ''kutsal'' sözcüğüyle nitelendirilmiştir. Genellikle bu tür inançlarda maddi yaşam koşullarının, ekonomik ve toplumsal etkenlerin rol oynadığı kabul edilmektedir. Orkun yazıtlarında, Türkler’in yararına çalışan manevi güçler anlamında kullanılan yer-su sözcüğüne oldukça sık rastlanır. Eski Türkler’de kutsallık ''ıduk'' kavramıyla dile getirilmiş, özellikle Göktürkler’de sular, dağlar ıduk sayılmıştır. Her boyun her obanın bir kutsal dağı olmuş, bu dağ ıduk olarak benimsenmiştir. Gök Tanrı’ya sunulan bütün kurbanlar, adaklar ilgili dağa götürülerek orada törenle, şölenle gereği yapılmıştır. Orta Asya Türkleri arasında en yüce, en kutsal sayılan dağ ''Ötüken''dir. Ötüken yalnız dağ değil aynı zamanda bir ormandır. Türkler ona büyük saygı göstermiş, adaklar sunmuş, kurbanlar kesmişlerdir. Kurban, iyi ruhların sembolü ve yerinin gökyüzünde olduğuna inanılan ''Bay Ülgen'' için kesilmişse başı ''doğu''ya, kötü ruhların sembolü ve yeraltında olduğuna inanılan ''Erlik'' adına kesilmişse ''batı''ya çevrilir. Dağların yanı sıra bazı tepeler, ormanlar, sular, ateş, gök gürültüsü, ay ve güneş de kutsal sayılmıştır: Bizans elçisi Zemakhos Orta Asya’da Batı Göktürk sınırına vardığında, Türkler’in onu ve arkadaşlarını alevler üstünden atlatarak kötü ruhlardan arındırdıklarını belirtmiştir. Kunlar döneminde güneş, ay, yıldız kültleri (daha sonra 6. - 8. yy. larda Türk toplulukları arasında değerlerini yitirmişlerdir) de rol oynamıştır; Kun hükümdarı her sabah doğan güneşe, gece de dolunaya saygısını belirtirdi. Ayrıca Gök-Tanrı’nın yanı sıra yer de büyük önem taşımıştır. Ancak, eski Türk belgelerinde geçen ''yer'' sözcüğüyle toprağın kastedilmediği, tanrısal gücün öğelerinden biri olarak ''yer''i, tanın kültürüne bağlı topluluklardaki ''toprak tanrısı'' ile karıştırmamak gerektiği. Eski Türk dinine göre ''yer''in de Tanrı tarafından yaratılmış olduğu araştırıcılar tarafından belirtilmektedir. Orta Asya Türkleri’nin yaradılış efsanesine göre, tanrıların en yükseği, insanoğlunun atası olan Tengere Kayra Han (ya da Bay Ülgen), ''kişi''yi, onun aracılığı ile de yeryüzünü, dağları, vadileri yaratmış; ''kişi''nin kendisine baş kaldırması üzerine, ona ''Erlik'' adını vererek ışık evreninden yeraltı atmış, yerden dokuz dallı bir ağaç büyüterek her dalında bir cins insan yaratmıştır. Orkun yazıtlarında da, Türk evrendoğum inanışı hakkında: ''Yukarıda mavi gök, aşağıda yağız yer yaratıldığında, ikisi arasında insanoğlu yaratılmış'' cümlesine rastlanmaktadır. (Uze Kök Tengırü, asra yağız kılındıkta, ikin ara kişioğlu kılınmış). Bu cümleden bazı araştırmacılar, Kök Tengri deyimiyle bir tek yüce Tanrı’nın değil, doğrudan ''mavi gök''ün kastedildiğini; Kök Tengri deyimiyle ''Ulu Tanrı'' kastedilseydi, ''yaratanın da aynı zamanda yaratılmış olması'' gibi çelişkinin söz konusu olacağını belirtmektedirler. Altaylar’da dünyanın sonlu olduğu günün birinde yıkılacağı inancı vardır. Bu inanca göre, yeryüzü yaşamı sürekli değildir; günün birinde sona erecek ve insanlar, hayvanlar, bitkiler yok olacaktır. Bu sona doğru insan soyunda azalma başlayacak, suçlar çoğalacak, günahlar alıp yürüyecek, insanlarda tanrı korkusu kalkacaktır. İyilik simgesi Bay Ülgen’le, kötülük simgesi Erlik arasında oluşacak büyük savaşın sonunda, Bay Ülgen dışında bütün savaşanlar ölecektir. Bay Ülgen bütün canlıların öldüğünü, yeryüzünde kendisinden başka kimse kalmadığını görünce ''kalkın ey ölüler'' diye bağıracak, bu çağrı üstüne bütün ölüler yattıkları yerden kalkacaktır. ''İnsanların yeniden dirilmesi'' anlamına gelen ''kalkancı çağ'' (kalıcı çağ) budur. Kunlar’da gerçek bir dinle karşılaşılmakta, Gök Türkler’de ise Gök Tanrı bütünüyle manevi bir ''güç'' durumuna gelmektedir. Gök-Tanrı dininin Türkler’e özgü bir inanç olduğu, ''Tanrı'' (Tengri) sözcüğünden anlaşılmaktadır: Bu sözcük belirli fonetik farklarla ( Başkurtça dışında ) bütün Türk lehçelerinde yer almasının yanı sıra, birçok Asya topluluğu dillerine giren ortak bir kültür öğesidir; Türkçe olan ''Tanrı'' sözcüğü en açık biçimde Çince yazılmış bir metinde Kun imparatoru Mete’nin unvanları arasında geçmektedir. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
fedaykin Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 Şu an için bir din seçmek durumum olsa en yakın olduğum din göktanrı dinidir. Dört kadın ile evlenmenin normal sayıldığı, 9 yaşında bir kız ile gerdeğe giren bir peygambere sahip kişilerin kendi dinlerine laf söyletmeyip sonra bu din ile dalga geçmesi de ayrı bir ilginçlik örneği. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laurelin Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 gok tanri dini iyi ruh kotu ruh olayini saymassak deizm in en somut ornekelrinden biri organize bir din yok insanalra zorlanan degerler yok savas inanc icin degil vatan icin yapiliyor tabi osmanli k3nkler sagolsun donemle ilgili co kaz bilgimiz var Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ombakkombak Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 Tannu-Tuva bölgesinde Altay'larda hala bu dine bağlı insanlar var. Gidip yerinde incelenirse bilgi bulunur. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Antimodes52 Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 Askerdi, sınır ötesi operasyondu, Irak'tı, kürttü derken asıl bu tayfanın ortamı boş bulup da böyle bir çıkış yapmış olması şaşılacak şey değil zaten. Tutar da bunlar söyleyeyim, bu gazla çok kişi destekler. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
cicibebe Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 eski türkler anaerkil değil miydi? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Penthesilea Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 Super olm samanizm Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laurelin Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 de sorun samansitlerin bu ulkede hakalri yeniyor samanizm sosyal hayatta yuzumuzu maske ile gizlememizi emrediyor ancak universteleree maskemizle giremiyoruz! bu konuda birseyelr yapilsin Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
moriQ Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 hollow giremez! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
cicibebe Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 yüzünü maske ile kapat diye bir emir yok nerden çıakrdın Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Penthesilea Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 Bu arada anlamadim ben, Nihal Atsiz Ataturk'e Aditurk diyen, onun Turk olmadigini falan iddaa eden bir adamdi, gel gor ki anasayfalarinda 10 Kasim basbug vs. muhabbetleri falan var? http://www.nihalatsiz.org/anasayfa.htm Ama tabi yine de... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
cicibebe Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 29, 2007 nerde gördün aditürk dediğini? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar