vaniLLe Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2005 Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2005 [signature][hline]Hold me near, unravel the stars As I speed through the heavens Speed through the night For you are my blade and my rope You are my Lethe..You are my own
Lithium Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2005 Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2005 kesinlikle süper!!! ama keşke başka bi zaman okusaymışım hiç zamanı diğildi duygulanmanın..=( ne güzel geyik yapiodum şu iğrenç tarzan rubberband i izliyodum,ama en azından bu şiir aklımdan sildi o iğrenç şeyi,ama bu seferde daldım gittim duygulara...[signature][hline]un ange passe-aLways depressive-
Chiptech Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2005 Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2005 :( nil bunu koymicaktın işte yine intihar etmek istiyorum..[signature][hline]chiptech. Seni unutmicaz Windshade... "Ölüm dediğin budur perde arkasından haber, hiç güzel olmasa ölürmüydü peygamber..." 06.13.2002 - 05.06.2005 *Kim bilir kaç ilke söylemiş, kaç ban yemiş...
vaniLLe Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2005 Konuyu açan Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2005 manyakmisin =/ kendine gel laan... ikide bir bahane arayip durma ,otur oturduun yere =P simdi ölürsen bide ,delil olur milletin elinde; vanillenin actii dopic yüzünden öldü.. katilmi yapcan beni....=)[signature][hline]Hold me near, unravel the stars As I speed through the heavens Speed through the night For you are my blade and my rope You are my Lethe..You are my own [Bu mesaj vaniLLe tarafından 06 Temmuz 2005 22:33 tarihinde değiştirilmiştir]
Lithium Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2005 Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2005 ama gerçekten oku intaar et olmuş,baya dibe çekiyo insanı <=/[signature][hline]un ange passe-aLways depressive-
Riehn Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2005 Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2005 Gırasyas. bıravo..[signature][hline]Oglum Memiş, Sen otobusu kacirmis bir Milletin Cocugusun..
HymnOfSnuk Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2005 Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2005 eh Murathan Mungan...[signature][hline]chuck!
Gimli Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2005 Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2005 of...[signature][hline]Volfied, 04 May 2003 08:18 tarihinde demiş ki: A mug of ale, and a fine tale! Gimli yönetti
Asteroth Mesaj tarihi: Temmuz 7, 2005 Mesaj tarihi: Temmuz 7, 2005 ...[signature][hline]Diablesse 18 Ekim 2004 tarihinde MSN'de demiş ki: mama yiyiom ben Gunn, 18 Mayıs 2002 16:07 tarihinde demiş ki: ağlama değmez minoooooc, bu göz yaşlarınaaa
crudgel_05 Mesaj tarihi: Temmuz 7, 2005 Mesaj tarihi: Temmuz 7, 2005 gerçekten süper bişeymiş[signature][hline]Nobody is perfect!!!
helena Mesaj tarihi: Temmuz 8, 2005 Mesaj tarihi: Temmuz 8, 2005 murathan mungan türk edebiyatında bazı "şeyleri" aşmış ve gerçekten saygıyı hakeden sınırlı sayıda insanlardan biridir kanımca.[signature][hline]"zamanı gelmiş bir düşünceyi durdurabilecek hiçbir ordu tanımıyorum"
LonelyWolf Mesaj tarihi: Temmuz 8, 2005 Mesaj tarihi: Temmuz 8, 2005 abi zaten kız geri dömüş... bir daha diyor... ben ise geceleri onu rüyamda görüyorum... kafam karışık... yanlızlığımın dert ortağı gastrit(çok arakçıyım çook)... ve şu yanı başımda duran rakı bardağı... sağol yani...[signature][hline]Star Wars Galaxies Eclipse-Khas'bin Qebex Long Live Emperor... Bunu yazan tosun, Force sizinle olsun
sir Mesaj tarihi: Temmuz 9, 2005 Mesaj tarihi: Temmuz 9, 2005 çok güzelmiş hakkaten, bazı yazıları hiç hoşuma gitmemişti ama bu iyiymiş..[signature][hline]parce que moi je rêve, moi je ne le suis pas..
Madcat Mesaj tarihi: Temmuz 10, 2005 Mesaj tarihi: Temmuz 10, 2005 "o gün anlamalıydım benim sana erken senin bana geç kaldığını" süpermiş burası harbiden..[signature][hline]Madcat....--->Metket...* sevmesen de beni.. özledim sesini.. git desem de yine gitmesen.. yıllardır çektiğim bu hasret mi çile mi? haram mısın bana bir bilsem.. bebeğim benim.. hayalet sevgilim..
ivy Mesaj tarihi: Temmuz 12, 2005 Mesaj tarihi: Temmuz 12, 2005 said: Madcat, 10 Temmuz 2005 14:59 tarihinde demiş ki: "o gün anlamalıydım benim sana erken senin bana geç kaldığını" süpermiş burası harbiden.. +1[signature][hline]sevmesen de beni.. özledim sesini.. git desem de yine gitmesen.. yıllardır çektiğim bu hasret mi çile mi? haram mısın bana bir bilsem.. bebeğim benim.. hayalet sevgilim.. (madcat saolsun:) )
Clementine Mesaj tarihi: Temmuz 13, 2005 Mesaj tarihi: Temmuz 13, 2005 ya deliriyorum ya... Herhalde bundan daha kutsal bişi olamaz..Pehhh bende aşık olmak istiyorum :([signature][hline]Cleanliness is next to goodliness..
arina Mesaj tarihi: Temmuz 13, 2005 Mesaj tarihi: Temmuz 13, 2005 çok iyiymiş gerçekten.aşık değilim şu anda ama duygulandım yinede[signature][hline]asla aptallarla tartışma.seni önce kendi seviyelerine çeker,sonra da tecrübeleriyle yenerler...
vaniLLe Mesaj tarihi: Ağustos 10, 2007 Konuyu açan Mesaj tarihi: Ağustos 10, 2007 Yalnız Bir Opera / Murathan Mungan ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim imrendiğin, öfkelendiğin kızdığın ya da kıskandığın diyelim yani yaşamışlık sandığın Geçmişim dile dökülmeyenin tenhalığında kaçırılan bakışlarda gündeliğin başıboş ayrıntılarında zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu. Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim. Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven, ratsgele bir ilişki gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, büyüyüp kök salan , benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin. Ve hala bilmiyordun sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana Bütün kazananlar gibi Terk ettin Yaz başıydı gittiğinde. Ardından, senin için üç lirik parça yazmaya karar vermiştim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim. Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum. Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum. Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine çerçevesine sığmayan munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs. Seni bir şiire düşündükçe kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma. Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? "Eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen" notunu buldum kapımda. Altına saat: 16.00 diye yazmıştın, ve saat 16.04'tü onu bulduğumda. Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını Takvim tutmazlığını Aramızda bir düşman gibi duran Zaman'ı Daha o gün anlamalıydım Benim sana erken Senin bana geç kaldığını Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri. Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıştı. Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza. Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk. Sanki ufacık birşey olsa birbirimizden kaçacaktık. Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki. Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize. Gittin.şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana. Şimdi biz neyiz biliyor musun? Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz. Birbirine uzanamayan Boşlukta iki yalnız yıldız gibi Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız Ne kalacak bizden? bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden Bizden diyorum, ikimizden Ne kalacak? Şimdi biz neyiz biliyor musun? Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi. Artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibi Ve elbet biz de bu aşkla büyüyecek Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz kış başlıyor sevgilim hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan oysa yapacak ne çok şey vardı ve ne kadar az zaman kış başlıyor sevgilim iyi bak kendine gözlerindeki usul şefkati teslim etme kimseye, hiçbir şeye upuzun bir kış başlıyor sevgilim ayrılığımızın kışı başlıyor Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime. Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak, camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak... Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır içinizdeki ıssızlığı doldurmaz hiçbir oyun para etmez kendinizi avutmak için bulduğunuz numaralar Bir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar, eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara, çağrışımlarla ödeşemezsiniz dışarıda hayat düşmandır size içeride odalara sığamazken siz, kendiniz Bir ayrılığın ilk günleridir daha Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkla Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup kulak verdiğiniz saatin tiktakları kaplar tekin olmayan göğünüzü geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz bakınıp dururken duvarlara boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutukluluk haline, bir trafik kazasına, başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya kendimizi hazırlar gibi yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken, ve kazanmış görünürken derinliğimizi Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar o tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar denemeseniz de, bilirsiniz hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar Bana Zamandan söz ediyorlar Gelip size Zamandan söz ederler Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler. Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır. Zaman Alır sizden bunların yükünü O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir. O boşluk doldu sanırsınız Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir gün gelir bir gün başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide o eski ağrı ansızın geri teper. Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten Bitmişsinizdir. Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır, anlamları önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır. Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır. Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan Herşeye iyi gelen Zaman sizi kanatır ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla günlerin dökümünü yap benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini kim bilebilir ikimizden başka? sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış bir ilişkiyi, duyguların birliğini, bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi bir düşün emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor orada ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla Bunlar da bir ise yaramadıysa Demek yangında kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda Bu şiire başladığımda nerde, şimdi nerdeyim? solgun yollardan geçtim. Bakışımlı mevsimlerden ikindi yağmurlarını bekleyen yaz sonu hüzünlerinden gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim geçti her çağın bitki örtüsünden oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından bakarken dünyaya yangınlarda bayındır kentler gibiyim: çiçek adlarını ezberlemekten geldim eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların unuttuklarını hatırlamaktan uzak uzak yolları tarif etmekten haydutluktan ve melankoliden giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden Duyarlığın gece mekteplerinden geldim Bütünlemeli çocuklarla geçti gençliğimin rüzgara verdiğim yılları dokunmaların ve içdökmelerin vaktinden geldim. Bu şiire başladığımda nerde, şimdi nerdeyim? yaram vardı. bir de sözcükler sonra vaat edilmiş topraklar gibi sayfalar ve günler ışık istiyordu yalnızlığım Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum İlerledikçe... Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden. Karardı dizeler. Aşk... Bitti. Soldu şiir. Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden [ Mesaj 10 Ağustos 2007, Cuma - 21:06 tarihinde, vaniLLe tarafından güncellenmiştir ]
vaniLLe Mesaj tarihi: Ağustos 10, 2007 Konuyu açan Mesaj tarihi: Ağustos 10, 2007 Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde Aşk yalnız bir operadır, biliyordum: Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım. barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim her adımda boynumdan bir fular düşüyordu el kadar gökyüzü mendil kadar ufuk birlikte çıkılan yolların yazgısıdır: eksiliyorduk mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim her otelde biraz eksilip, biraz artarak yani çoğalarak tahvil ve senetlerini intiharla değiştirenlerin birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında ağır ve acı tanıklıklardan geçerek geldim. Terli ve kirliydim. Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum maskeler ve çiçekler biriktiriyordu linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de... korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları ve açık hayatları seviyordu. Buraya gelirken uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri... panayır yerleri... ölü kelebekler... ölü kelebekler... sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim. Adım onların adının yanına yazılmasın diye acı çekecek yerlerimi yok etmeden acıyla baş etmeyi öğrendim. Yoksa bu kadar konuşabilir miydim? ipek yollarında kuzey yıldızı aşkın kuzey yıldızı sanırsın durduğun yerde ya da yol üstündedir oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar ölü yanardağlar, ölü yıldızlar ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı AŞKIN BİR YOLU VARDIR HER YAŞTA BAŞKA TÜRLÜ GEÇİLEN AŞKIN BİR YOLU VARDIR HER YAŞTA BİRAZ GEÇİKİLEN gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler gözlerim aşkın kuzey yıldızıdır bu yazları daha iyi görülen Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler ilerlerim zamanla anlarsın bu bir yanılsama ölü şairlerin imgelerinden kalma Sen de değilsin. O da değil Kuzey yıldızı daha uzakta yeniden yollara düşerler düşerim bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler yaşamsa yerli yerinde yerli yerinde her şey şimdi her şey doludizgin ve çoğul şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi şimdi her şey yeniden yüreğim, o eski aşk kalesi yepyeni bir mazi yarattı sözüklerin gücünden Dönüp ardıma bakıyorum Yoksun sen Ey sanat! Her şeyi hayata dönüştüren
Lancelion Mesaj tarihi: Ağustos 10, 2007 Mesaj tarihi: Ağustos 10, 2007 said: AŞKIN BİR YOLU VARDIR HER YAŞTA BAŞKA TÜRLÜ GEÇİLEN AŞKIN BİR YOLU VARDIR HER YAŞTA BİRAZ GECİKİLEN of.
malik Mesaj tarihi: Ağustos 12, 2007 Mesaj tarihi: Ağustos 12, 2007 içimde şefini kaybeden bir orkestranın hüznü var modu. dışında charlie chaplin gülüşü olur bu insanların :P
unac Mesaj tarihi: Ağustos 14, 2007 Mesaj tarihi: Ağustos 14, 2007 murathan munganın bin kat daha güzel yazıları varken onu koyman yazık olmuş... ya biz, binde bir karşımıza çıkan dostluk, arkadaşlık, sevgililik fırsatlarını ne yapıyoruz? akşamüstünün bir saatinde, yorgun gövdemizi yaslayıp mırıl mırıl konuşabileceğimiz, omzumuza dolanan bir kolun, başımızı yaslayabileceğimiz bir omzun, belimizi kavrayan bir elin, uzun yollara dayanıklı aşkların sahibi karşımıza çıktığında tanıyabiliyor muyuz onu, değerini biliyor, biricikliğini, benzersizliğini anlayabiliyor muyuz? yoksa hayatı sonsuz, fırsatları sayısız sanıp kendimizi hep ilerde birgün karşılacağımızı sandığımız bir başkasına bir yenisine ertelerken hayat yanımızdan geçip gidiyor mu? karşımıza erken çıkmış insanları yolumuzun dışına sürerken bir gün geri dönüp onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz? hayat her zaman cömert davranmaz bize, tersine çoğu kez zalimdir. her zaman aynı fırsatları sunmaz, toyluk zamanlarını ödetir. hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların, eskitmeden yıprattığımız dostlukların, savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla yapayalnız kalırız bir gün bir akşamüstü yanımızda kimse olmaz, ya da olanlar olması gerekenler değildir. yıldızların bizim için parladığını göremeyen gözlerimiz, gün gelir hayatımızdan kayan yıldızların gömüldüğü maziye kilitlenir... kedilerin özel bir anını yakalamak gibidir kendi hayatımızdaki olağanüstü anları ve olağanüstü kişileri yakalamak. bazılarının gelecekte sandıkları 'bir gün' geçmişte kalmıştır oysa; hani şu karşıdan karşıya geçerken trafik ışıklarında rastladığımız , omzumuzun üzerinden şöyle bir baktığınız sonra da boşverip 'nasıl olsa ileride bir gün tekrar karşıma çıkar' dediğinizdir. oysa tam da o gün bu zalim şehri terk etmiştir o; boş yere bu sokaklarda aranırsınız... [ Mesaj 14 Ağustos 2007, Salı - 12:45 tarihinde, unac tarafından güncellenmiştir ] [ Mesaj 14 Ağustos 2007, Salı - 12:45 tarihinde, unac tarafından güncellenmiştir ]
Olivies Mesaj tarihi: Ağustos 14, 2007 Mesaj tarihi: Ağustos 14, 2007 cidden hepsi cok etkiledi beni..
Queen Mesaj tarihi: Ağustos 14, 2007 Mesaj tarihi: Ağustos 14, 2007 İlk resimdeki yazıyı o kadar "süper", "..." bulamadım pek. Diğerlerini okumadım ama Murathan Mungan iyi bir yazar daha çok şair olarak o kadar beğenmiyorum. Ayrıca kız kız dediniz de kim bilir hangi oğlanlara yazılmış şşirler onlar, belki Derya'ya.
unac Mesaj tarihi: Ağustos 14, 2007 Mesaj tarihi: Ağustos 14, 2007 olsun farkeder mi... derya yı da severim ben :)
Öne çıkan mesajlar