Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Amerikalı kız samsun'daki sevgilisine kaçmış


benjani

Öne çıkan mesajlar

benim su ana kadarki tecrubem soyle, 3 sey var abi.
para
sex
ask
hatun biriyle beraberse bunlardan birini karsilasin diye beraber.

sequonun dedigi de kismen dogru. para varsa hatun bol. orasi kesin. ama o hatun sana ne kadar bagli orasi muamma. sirf para olsun rahat yasayayim diye bir yanda sevdigi adam olmasina ragmen baskasiyla evlenen kadinlar var. adami tavliyip evleniyor, sonra rahat bir hayat, her firsatta sevgilisiyle pompaya kaciyo tabi. sevgiliden ayriliyor, bu sefer ask yok, sex icin barlarda discolarda kimi begenirse onunla surtuyor. altinda kocasinin aldigi jiple geziyor. evlendigi hiyar da farkedip kabulleniyor ya da kabullenemeyip ayriliyor. 2sinin de ornegini gordum. farkeden/farketmeyen orani da 1/5 falan. hele adam olayi cabuk farkedemez de cocuk mocuk falan olursa isler icinden cikilmaz hale geliyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ben iki insan ilişkilerinin ticarete/pazarlama yaklaşır gibi yaklaşılması gerektiği taraftarıyım, yani bilinçli olarak, kar maksimizasyonu...

gerçi zaten bilinçsiz olarak bu şekilde davranıyoruz zaten orası ayrı

ama kısaca özetlemek gerekirse, önce pazar araştırması yapmak lazım, ulaşacağımız hedef kitlenin ihtiyaçları ne yöndedir. ortalama bir durum için erken den kadına doğru olan modeli kullanırsak, erkek olarak hedef kitlemiz kadınlar oluyor.

tabi kadınlar, bütün pazarı tanımladığı için, bunu biraz daraltmak lazım geliyor ve bunu da yaparken, kendi imkan ve özelliklerimizi iyi analiz etmek gerekiyor...

burada yapılacak en sağlıklı yaklaşım, hedef kitlenin pazarın ihtiyaçlarına göre kendimizi konumlandırmak yerine, kendimize en uygun pazarı/kitleyi seçmek, dikkat etmemiz gereken şey ise kar maksimizasyonu...

romantik ve edebi anlatımlarım dışında (bunlar işin makyajı oluyor, akıllı bir varlık olan insanın yaptığı işi üstün tutma gayreti ) iki insan arasındaki ilişki özünde karşı taraftan aldığın hazın/karın fazlalığına ve harcadığın eforun oranına göre belirleniyor. ne kadar kan kardeşliği veya aşk diye isim taksakta özünde bu kural keçerli oluyor.

kabaca tarif edersek, gece harcadığın para ve zaman kaldırdığın kıza değmiyorsa veya kaldıramıyorsan, bu karışılıklı ilişkide kar maksimizasyonu vardır diyemeyiz ve dolayısı ile taraflardan ikisi veya biri için tatminsizlik yaratır.

burada doğru çözümlemeyi yapmak sağlıklı olacaktır, zira eğer atığın taşın ürküttüğü ördeklerden memnun değilsen ve eğer bunun karşılamak için daha büyük taş atmayı hedeflersen, bu sefer daha büyük zarar ve tatminsizlik ile karşılaşman olası olacaktır, ve doğal kaynak ve sermayenin yanlış kullanılması daha doğrusu zamansız kullanılması ile gerekecek patlamanın yapılmaması sonucu batık vermek veya olası seviyenin altında kalma durumu ile karşılaşılma ihtimali vardır, ayrıca zaman en büyük sermayedir, doğru zamanda doğru yerde olmak, kâr için elzemdir.

öyleyse yapılması gereken amele gibi daha büyük taşa sarılmak yerine, ördeklerin bol ve/veya kolay ürken olduğu bir yere gitmek ve/veya daha yüksek bir yere çıkmak ve/veya doğru açıyı ayarlamak gerekliğinin farkına varmak lazım gelmektedir. bununda tek yolu doğru pazar araştırmasını yapmaktan geçer, doğru pazar araştırmasını yapmak için önce kendi değerinin ve kabiliyetinin farkına varmak elzemdir.

...

diye gider daha ekleme yapılabilir belki ama uzun yazı olunca bütünlüğü sağlama için tekrar okuma gerekiyor ve ben yazarken başından kalktığım için hevesim kaçtı

ama bu yazıyı yazama vesile olan hocamızın ders kitabı olarak okuttuğu bu kitabı okumayanlara tavsiye ederim muazzam bir kitaptır, ufku açar

http://mcdn01.gittigidiyor.net/9346/tn70/93469634_tn70_0.jpg
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Feamer said:

ben iki insan ilişkilerinin ticarete/pazarlama yaklaşır gibi yaklaşılması gerektiği taraftarıyım, yani bilinçli olarak, kar maksimizasyonu...

gerçi zaten bilinçsiz olarak bu şekilde davranıyoruz zaten orası ayrı

ama kısaca özetlemek gerekirse, önce pazar araştırması yapmak lazım, ulaşacağımız hedef kitlenin ihtiyaçları ne yöndedir. ortalama bir durum için erken den kadına doğru olan modeli kullanırsak, erkek olarak hedef kitlemiz kadınlar oluyor.

tabi kadınlar, bütün pazarı tanımladığı için, bunu biraz daraltmak lazım geliyor ve bunu da yaparken, kendi imkan ve özelliklerimizi iyi analiz etmek gerekiyor...

burada yapılacak en sağlıklı yaklaşım, hedef kitlenin pazarın ihtiyaçlarına göre kendimizi konumlandırmak yerine, kendimize en uygun pazarı/kitleyi seçmek, dikkat etmemiz gereken şey ise kar maksimizasyonu...

romantik ve edebi anlatımlarım dışında (bunlar işin makyajı oluyor, akıllı bir varlık olan insanın yaptığı işi üstün tutma gayreti ) iki insan arasındaki ilişki özünde karşı taraftan aldığın hazın/karın fazlalığına ve harcadığın eforun oranına göre belirleniyor. ne kadar kan kardeşliği veya aşk diye isim taksakta özünde bu kural keçerli oluyor.

kabaca tarif edersek, gece harcadığın para ve zaman kaldırdığın kıza değmiyorsa veya kaldıramıyorsan, bu karışılıklı ilişkide kar maksimizasyonu vardır diyemeyiz ve dolayısı ile taraflardan ikisi veya biri için tatminsizlik yaratır.

burada doğru çözümlemeyi yapmak sağlıklı olacaktır, zira eğer atığın taşın ürküttüğü ördeklerden memnun değilsen ve eğer bunun karşılamak için daha büyük taş atmayı hedeflersen, bu sefer daha büyük zarar ve tatminsizlik ile karşılaşman olası olacaktır, ve doğal kaynak ve sermayenin yanlış kullanılması daha doğrusu zamansız kullanılması ile gerekecek patlamanın yapılmaması sonucu batık vermek veya olası seviyenin altında kalma durumu ile karşılaşılma ihtimali vardır, ayrıca zaman en büyük sermayedir, doğru zamanda doğru yerde olmak, kâr için elzemdir.

öyleyse yapılması gereken amele gibi daha büyük taşa sarılmak yerine, ördeklerin bol ve/veya kolay ürken olduğu bir yere gitmek ve/veya daha yüksek bir yere çıkmak ve/veya doğru açıyı ayarlamak gerekliğinin farkına varmak lazım gelmektedir. bununda tek yolu doğru pazar araştırmasını yapmaktan geçer, doğru pazar araştırmasını yapmak için önce kendi değerinin ve kabiliyetinin farkına varmak elzemdir.

...

diye gider daha ekleme yapılabilir belki ama uzun yazı olunca bütünlüğü sağlama için tekrar okuma gerekiyor ve ben yazarken başından kalktığım için hevesim kaçtı

ama bu yazıyı yazama vesile olan hocamızın ders kitabı olarak okuttuğu bu kitabı okumayanlara tavsiye ederim muazzam bir kitaptır, ufku açar

http://mcdn01.gittigidiyor.net/9346/tn70/93469634_tn70_0.jpg

öm bak
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

o evlilikte mantiken bana nasil biri uygun olur diye plan yapmis heralde.
sey gibi, zengin aile kizini fakir cocuga vermek istemez ya, ya da tam tersi. mantik istisnalar disinda da dogru. hayat sekilleri bambaska. dengi dengine.

ama isin icine duygular falan girince karisiyor ortalik.

bir de direkt evlilige gecmeseydik, daha genciz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

elma said:

dasBock said:

len şu amerikalıları anlamıyorum ya. burda da var 2 3 kişi. ulan amerikayı bırakıp doğu almanyanın skimsonik şehrine okumaya geliyosun. tokatlayasım geliyo alayını.


abi bu çok normal. Amerika öyle çok ahım şahim bir ülke değil hiç gittin mi bilmiyorum. Paran varsa yaşarsın, yoksa anca survive edersin, istanbulda gibi. Amerikanın köyünde az gelişmiş yerinde hayatından mutlu olmayan, ya da mutlu olabileceği hayatları o ülke sınırlarında vizyonuna sığdıramayan insan başka yere taşınıyor. Aynı sebepten güneydoğudaki adam istanbula taşınıyor, amerikadaki insan estonyaya okumaya gidiyor, ben istanbuldan hollandaya taşınıyorum gibi.

Farklı yere gidip oranın offer ettiklerini tüketebilmenin çekiciliği var, çünkü zaten elindekilerle mutluluk sağlayamıyorsun. Sabancıya mastera gelen italyanı amerikalısı zengin rusu falan var. Konuşunca anlıyosun hepsi dediğim çıkarım yüzünden burda. Oraları bırakıp neden istanbula gelir insan bu sebepten. Moskovada güzel işi bırakıp istanbula gelip burası benim için dream city, burda gelecek görüyorum diyen MBA öğrencisi var yani.

Ben mesela burda mutlu değilim, 10 milyar kazansam da para bana hayat kalitesini ve mutluluğu aldıramayacak. Benim kafa yapımda ve mutlu olabileceğime inandığım Hollanda'ya taşınıyorum. Avrupa değerleri bana daha yakın geliyor, burdaki insanın öğretilmiş çaresizliğinden de iş yapış şeklinden de politik sorunlarından da sıkıldım. Burda mutlu olabilecek çevre ve iş yapıp gayet mutlu yaşayabilirsin, ama tatmin etmiyor işte. Günün sonunda kişisel karar, herkes hayattan nasıl tatmin olacaksa o yöne yöneliyor doğa gereği.


ben ohio'da bile mutluydum ki amerikalılar köylümüsün diye takılıyordu. 50 farklı seçenek sunuyor ülke daha ne yapsın beğenmiyorsan başka yasalarla başka çevre şartlarıyla başka bir hayat imkanı tanıyor. tabiki herkesin kararıdır o ayrı ancak bana ultra saçma geliyor. 10larca ülke gezdim amerika gibisine henüz rastlamadım ki görmediklerim arasında belki japonya beni daha çok cezbedebilir gibi geliyor. onun dışında american dream dedikleri şey sadece sandviç değil.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

american dream patates değil tabi ki. dasBock haklısın. İnsan TR dışında her yerde mutlu olabiliyor aslında. Çünkü oranın vatandaşı değilsin, oranın sıkıntıları seni pek bağlamıyor. TR vatandaşı olup bu kadar cehalet ve politik sıkıntı koyuyor tabi insana. Yoksa TR de güzel yani, ucuz tatil, güneş kum, arkadaş canlısı insanlar falan.

Ben Amerikanın o soğuk yüzünü beğenmedim kaldığım 2 haftada. 1 hafta new york 1 hafta bostonda kaldım. İnsanlar iyiler arkadaş canlısılar vs. Ama etraf homeless dolu, ve kapitalizmin yüzü her yerde kendini gösteriyor. İsveç'te 8 ay yaşadım. Orası da fazla optimal, hayat hem çok sıkıcı hem de insanlar aşırı bireysel ve soğuk. En büyük derdimiz öğlen somon mu biftek mi seçmek oluyordu.

bi Hollanda öyle değil ama, sosyal devlet, insanlar kuzeydeki kadar bireysel ve soğuk değil. Ülkenin sıkıntıları az, diğer ülkeler seviyo falan. Bi nevi isviçre.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

min max prensibi var sosyal bilimlerde, hatta veil of ignorance da deniyordu sanırım.

Toplumun gelişmişliği ve refahı en zayıf halkasına verdiği değer kadardır. Avrupada en boş adamı bile okuyor masterını yapıyor üstüne. Devlet insanına sahip çıkıyor, başıboş bırakmıyor yani. Kapitalizm tabi ki Avrupada da var, ama insanların canını acıtmayacak seviyede tutuyor devlet, toplumu bozmayacak işleyecek sistemi kurmuşlar. Girişimci tabi ki kendi işini kovalayıp parasını yapıyor, istihdam sağlıyor, ama altındakileri çok fazla sömürmeden.

Devlet başkasının eğitimsizliğinin cahilliğinin yaratacağı sosyal problemleri eğitim vererek, senin toplumda var olurken bu sebeplerle yaşacağın sorunları azaltıyor. Hiç birimiz mağarada yaşamıyoruz sokağa çıkıp iletişim kurmak zorundayız. İnsanda belli bir kalite yakalanmalı yani, aradaki farkları arttırdıkça toplumsal sıkıntı oluyor. Devletin amacı bir Thomas Hobbes'un Leviathan'ı tanımında değil, bir John Locke tanımında olmalı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...