dana22 Mesaj tarihi: Mart 10, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 10, 2015 link Mimarlık eğitim kurumlarıyla ilgili olarak çok kısa bir süre önce yaptığımız bir araştırma ülkemizdeki mimarlık öğretiminin tam bir çıkmazda olduğunu gösteriyor. Türkiye’de bulunan 11 mimarlık okulundaki öğrenci, öğretim elemanı ve bu okulları bitiren kişileri sayısal olarak inceleyen araştırmanın sonuçlarını gösteren çizelgeyi ayrıca sunuyoruz. Sonuçlar gösteriyor ki, okulların büyük bir çoğunluğu öğretim elemanı sayısı bakımından son derece yetersiz, hatta feci bir durumda, örneğin Türkiye’nin öğrenci sayısı bakımından en büyük üniversitelerinden biri olduğu ileri sürülen Eskişehir’deki Anadolu Üniversitesi’nin Mimarlık Bölümünde görevli profesör sayısı “sıfır” . Evet yanlış okumadınız. Bu okulun profesörü yok, yani hocasız bir okulla karşı karşıyayız. Doçent sayısı ise yalnızca 2; ayrıca 7 yardımcı doçenti var. Buna karşılık öğrenci sayısı 200. Diyarbakır’daki Dicle Üniversitesi Mimarlık Bölümünde ise 1 profesör, 2 yardımcı doçent, 1 öğretim görevlisi ile 9 araştırma görevlisi, yani asistan bulunuyor. Ancak bu okuldaki profesör de mimar olmayıp, makina mühendisidir; iki yardımcı doçentten biri matematikçi, tek öğretim görevlisi ise, orman mühendisi. Buna karşılık, mimarlık adayı öğrencilerin sayısı 129, Bu okulda, öğretim elemanlarının uzmanlık durumlarını dikkate aldığımızda, bir öğretim elemanına kaç öğrenci düştüğünün hesabına girişmeyi bile son derece gereksiz buluyoruz. Dicle Üniversitesi Mimarlık Bölümü bu durumuyla bugüne kadar 54 mezun vermiş. Hesaplamayı öteki okullar için yaptığımızda ise karşılaştığımız durum şöyle: Bir profesöre düşen öğrenci sayısı, 9 Eylül Üniversitesi Mimarlık Bölümünde 62 . Bu oran, Gazi Üniversitesinde 151, İTÜ’de 25, Karadeniz Üniversitesi’nde 107, MSÜ’de 41, ODTÜ’de 119, Selçuk Üniversitesi’nde 324, Trakya Üniversitesi’nde 242, Yıldız Üniversitesi’ nde 57 . Yine aynı okullarda öğretim üyesi, yani profesör, doçent, yardımcı doçent toplamına düşen öğrenci sayıları ise şöyle: Anadolu Üniversitesi 22, 9 Eylül Üniversitesi 17, Gazi Üniversitesi 27, İTÜ 15, Karadeniz Üniversitesi 23, MSÜ 24, ODTÜ 26, Selçuk Üniversitesi 162, Trakya Üniversitesi 69, Yıldız Üniversitesi 27. Burada da dengesizlikler derhal göze çarpıyor. Ayrıca, yıllardan beri öğretim yapan eski, köklü üniversitelerimizde de profesör ve doçent sayıları arasında büyük bir dengesizlik var. Bu okullarda profesör sayısı, doçent sayısının çok üzerinde; denilebilir ki piramit tersine kurulmuş. Buna karşılık öteki okulların çoğunda profesör sayısı, yukarıda da belirttiğimiz gibi son derece yetersiz. Profesörlerin azlığı karşısında, öğrencileri bir yana bıraksak bile doçentleri, yardımcı doçentleri kim yetiştirecek, kim yönlendirecek? Bunların kendi kendilerini yetiştirmeleri, bilimsel bir yol olmasa gerek. Kaldı ki mimarlık öğretimi, pratikte, bir bakıma usta-çırak ilişkisine dayanır. Yetişmiş öğretim elemanı sayısındaki yetersizlik kuramsal alanda olduğu kadar, bu ilişkinin kurulmasında da en büyük engeldir. Çizelgenin incelenmesiyle daha başka hesaplar yapılması, konunun başka yönleriyle de irdelenmesi olanaklıdır. Ancak, çıkacak sonuçların hep-iç karartıcı türden olacağı da açıktır. Bir başka olumsuz durum da öğretim sürelerinden kaynaklanmaktadır. 1960′lı yıllarda haftada 36 saat olan ders programı daha sonra 22 saate kadar indirilmiştir. Yine o tarihlerde, Avrupa sistemine uygun 5 yıl süreli öğretim, anglo-sakson sisteminin benimsenmesiyle 4 yıla indirilmiştir. Süreler bakımından öğretimin % 51 azaldığı hemen hesaplanabilir. Ayrıca ders dışı ve okul sonrası meslek içi eğitim olanakları da Türkiye’de çok sınırlıdır. Ders saatleri azaltılarak bunlardan, etkin katkılar beklemek fazla iyimserlik sayılmalıdır. Geçenlerde kendisiyle görüştüğüm Lyon Mimarlık Okulu’nun Yöneticisi Dominique Prat Fransa’da mimarlık eğitiminin 5 yıl olduğunu, ancak ortalama okul bitirme süresinin 7 yılı bulduğunu belirtiyordu. Okulu bitirenler, isterlerse ayrıca yüksek lisans öğrenimi görebiliyorlardı. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dana22 Mesaj tarihi: Mart 10, 2015 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Mart 10, 2015 guzel bir bakis acisi orjinalinden okursaniz. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
deadwoll Mesaj tarihi: Mart 11, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 11, 2015 Köklü üniversiteler öğretim elemanı kadro açmak yerine diğer üniversitelerde doç. ve prof. olanları transfer etmeye devam ettikleri, yeni üniversitelerde de bu hocaları tutacak herhangi bir yapı olmadığı sürece böyle devam eder. Ha bir de düne kadar şaka gibiydi maaşlar, adam niye mimarlık yapıp çuvalla kazanacağına akademisyen olup, it gibi çalışıp, mobbing bilmem neyle uğraşıp, hasta olup 3-5 bin lira kazanmak istesin ki? O kadar aptal bir akademik sistem var ki, daha bir kaç yıldır içerisinde olmama rağmen 3-4 kitaplık eleştiri yazacak kadar kusurunu gördüm. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dana22 Mesaj tarihi: Mart 11, 2015 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Mart 11, 2015 merak etme tek basina degilsin..cogu insan zaten bu boyle olmaz tavrinda..ama iste sistem bunu korukluyor Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
elesso Mesaj tarihi: Mart 11, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 11, 2015 mimarlığa indirgememek lazım türkiyede bütün üniversite sistemi bu şekilde. evcilik oynanıyor danışıklı dövüş çerçevesi içerisinde an kurtarılıyor... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Rigby Mesaj tarihi: Mart 14, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 14, 2015 dana22 said: merak etme tek basina degilsin..cogu insan zaten bu boyle olmaz tavrinda..ama iste sistem bunu korukluyor elesso said: mimarlığa indirgememek lazım türkiyede bütün üniversite sistemi bu şekilde. evcilik oynanıyor danışıklı dövüş çerçevesi içerisinde an kurtarılıyor... Biz Profesörler - İlhan Arsel Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
senko Mesaj tarihi: Mart 14, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 14, 2015 profesör olunca ne oluyor ki mimarlık eğitimi hakkında bilgim yok ama, az çok tahmin edebiliyorum sektöre yönelik bir meslek çünkü. sektöre yönelik meslek öğrenirken profluğun bir önemi olmuyor, adam çok nish bir konuda makale yanınlamış uzmanlışmış ama diğer konulardan bi haber kalmış olabiliyor çoğu zaman. Akademik gelişme için güzel birşey bu ama sektör için gereksiz. Bilgisayar mühendisliğinde mesela okulda prof olacağına sektörden gelmiş adamlar olsun çok daha kazançlı çıkarsınız. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
senko Mesaj tarihi: Mart 14, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 14, 2015 yazdığımdan eğitim sistemi ne harika mehere anlaışmasın ama, 4 sene hava yutup mezun oluyoruz üniv diye. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Fin Mesaj tarihi: Mart 14, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 14, 2015 ya okul gerçekten tuhaf böyle saçma sapan bi ton adam prof olabiliyor hele bölüm başkanları baya dandik oluyor. kimya metalurji fakültesinde makina müh proflar var !? piyasada mevcut çoğu prosesten bi haber mühendis yetişiyor.okulda öğretiliyor SS TiG yapılırken 600c üstü kullanın diye işletmede 600ü kullanırsan napıyon amunagoyim fabrikayı batırcan lan it diye dayak yiyebilirsin formenden mesela sdfdsf. AR-GE ÜR-GE nin olmamasının en büyük nedenide ilahi üşengeçlik elin oğlu uğraşıyor günde 1 ölçüm yapmak için 10 saat kalibrasyon ndt kasıyor,en büyük firmalara bakıyorsun senelerce çalışan adam aman olduğu kadar =DD mantığıyla iş yapıyor,bu noktada okulu hocaları suçlamakta ikiyüzlülük genel olarak toplumsal bi yetoluğumuz var heryere yansıyor bi yerden patlak verince insanlar niye rahatsız oluyor onu anlamıyorum. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
yav Mesaj tarihi: Mart 14, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 14, 2015 senko doğru parmak basmış Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Fistan Mesaj tarihi: Mart 14, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 14, 2015 türkiye neden böyle madde 142 senko said: profesör olunca ne oluyor ki ... Bilgisayar mühendisliğinde mesela okulda prof olacağına sektörden gelmiş adamlar olsun çok daha kazançlı çıkarsınız. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
aquila Mesaj tarihi: Mart 15, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 15, 2015 o baya dogru yalniz. sektorden gelen proflar her zaman +1. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
chrome Mesaj tarihi: Mart 15, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 15, 2015 sanki mühendislerin bir farkı var emenike. lamba gibi mezun oluyorlar. benim en başarılı arkadaşlarım hep yaz tatillerinde çalışan adamlardı. okuldan bir bok öğrenemeyip iş hayatına erken atıldılar çünkü. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
masa Mesaj tarihi: Mart 15, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 15, 2015 Psikoloji bölümlerinin halide böyle. İki yar. doc ile psikoloji bölümü kurulabiliyor. Birçok psikoloji bölümünde psikolog hoca yok. Emekli psikiyatristleri toplayıp ders verdiriyorlar. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar