jankis Mesaj tarihi: Aralık 12, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 12, 2003 bugün psikopat yönetmen lars von trier'in dogville adlı cannes'da fırtınalar koparan filmine gitmiş bulunmaktayım .. vallahi ne diyim film bi garipti bilmiyorum film hakkında neler biliyosunuz fakat kısaca özetlenirse, olaylar amerikada olduğu varsayılan ve sınırları tebeşirle çizilmiş aslında varolmayan dogville adlı bi kasabada geçmekte. kasaba yaklaşık 15 kişiden falan oluşuyo (biçoğu baya kuvvetli oyunculuk sergilemekte bu arada) kasabanın kendisinin var olmadığı gibi evler, duvarlar da yokken var gibi düşünülüyo ve oyuncular sanki pandomim yaparak filmi oynuyolar ve bütün film tiyatro sahnesini andıran tek bi mekanda geçmekte konu da işte grace (nicole kidman) gangsterlerden kaçarken bu kasabaya sığınır .. kasaba halkı önce onu içlerine kabul etmekte zorlanırlar fakat daha sora onu benimserler. herkes mutlu mesut yaşarken birden grace'in kayıp ilanı polisler tarafından asılmasıyla herkesin tutumu değişecektir işte eh anlaşılacağı gibi baya bi zor film :) film için amerikan eleştirisi denmekte ama kabaca bakarsak insanların içlerindeki şeytanlığı gözler önüne sermekte .. nasıl kolay bir durumdan faydalanacaklarını ve dış görünüşte normal olmalarına rağmen içten içe neler yapabileceklerini ağır bi anlatımla veren film kendinizi zorlamak istiyosanız gidin izleyin derim =9[hline]"oh my god, aliens ! don't eat me ! i have a wife and children, eat them." (homer simpson) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Dojorel Mesaj tarihi: Aralık 12, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 12, 2003 muktesem guzel bir film.Filmin anlatimi cok etkili, nicole kidman muthis bi oyunculuk sergiliyor. Goruntu yonetmenini de bir ayri taktir ettim. ama aksiyon , entrikalardan entrikalara kosan filmler, muthis akici filmler bekleyenler uzak dursun. Bu tip insanlara son 3 chapter hitap ediyor, uyur kalirsiniz vallak. Filme bayildim ben, insanlarin da hayvan olugunu hatirlatti bana.[hline]nom de dieu de putain de bordel de merde de saloperie de connard d'enculé de ta mère. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
jankis Mesaj tarihi: Aralık 12, 2003 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 12, 2003 bu arada 1 giriş bölümü ve 9 chapter'dan oluşmakta film .. her bölümden önce konu falan bahsediliyo yönetmen trier filmlerini dogma 95 adlı akımla çekiyomuş. benim 1-2 hafta öncesine kadar böle bi akımdan haberim dahi yoktu :P biraz bilgileneyim dedim .. ışık, mekan, steadycam yerine sürekli hareket halinde handycam, sıfır soundtrack, özel efekt ve kadraj bunların kullanımına da zaten film sırasında baya dikkat ettim. nicole kidman'ın oyunculuğu muhteşem gerçekten bahsetmemiştim ilk msg'ımda ayrıca ondan sora en çok gözüken oyuncu kasabada ona yardım etme görevini üstlenmiş karakteri oynayan paul bettany (jennifer connelly'nin sevgilisi olmakta) de döktürüyo bence .. baya geliştirdi kendini a beautiful mind'dan beridir aslında filmde tartışılması gereken bidolu sahne var çünkü herşey gerçek hayattaki bişeyleri temsil ediyo film sembollerle dolu[hline]"oh my god, aliens ! don't eat me ! i have a wife and children, eat them." (homer simpson) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Dojorel Mesaj tarihi: Aralık 12, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 12, 2003 Spoiler. 7 bibloya karsilik 7 cocuk oluyor, bilmem dikkatinizi cektimi. bu arada basta nicole kidman a hirlayan kopek dogville de yasayan tek canli olarak kaliyor sonda, yani dogville halki kopekten daha igrenc yaratiklar.[hline]nom de dieu de putain de bordel de merde de saloperie de connard d'enculé de ta mère. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
MrBomb Mesaj tarihi: Aralık 12, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 12, 2003 abi bu yukarda jankisin yazdığı şeylerin anlatılması için filmin bu tip bi film olması gerekmiyo. nedir o öle duvarsız tek mekanlı hayali kasaba fln. konu güzel jankisin dediği gibi insanların aslında dıştan görndükleri gibi olmadığını öğretiyo kısacası gitmeyin abi 5-6-7 milyonlarınıza yazık[hline]a.k.a "bay bomba" Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
jankis Mesaj tarihi: Aralık 12, 2003 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 12, 2003 ya işte benim etraftan topladığım yorumlara göre yönetmen bazı savunduğu düşünceleri göstermek için o şekilde marjinal çekimlere başvurmuş yeri gelince onları da anladığım kadarıyla açıklamayı çalışırım .. daha çok gerçeküstücülüklü ilgili tahmin edebileceğiniz gibi[hline]"oh my god, aliens ! don't eat me ! i have a wife and children, eat them." (homer simpson) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Dojorel Mesaj tarihi: Aralık 12, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 12, 2003 bu kadar guzel bir filmi lutfen yanlis gostermeyin. Tamam basta, `of bu ne? festivallere gondermek icin cekmisler` diyorsunuz, sonra kaptiriyorsunuz kendinizi.[hline]nom de dieu de putain de bordel de merde de saloperie de connard d'enculé de ta mère. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
BlueStar Mesaj tarihi: Aralık 12, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 12, 2003 bisey itiraf etmek istiyorum, filmin kapagında nicole kidman ı görünce almıstım pcye taktım.. dur bi bakınıyım dedim ortalarına ve sonuna doru bu ne abi oldum bis ki alışmışız görselliğe.. es geçtim.. demekki islemek lazımmış.. o-oh... gece uzun sabaha kar$ıda yorumumu yazarım heheh :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
BlueStar Mesaj tarihi: Aralık 12, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 12, 2003 [Bu mesaj BlueStar tarafından 12 December 2003 23:59 tarihinde değiştirilmiştir] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
LiquiD Mesaj tarihi: Aralık 22, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 22, 2003 SPOİLER İÇEREBİLİR, İZLEMEYENLERİN ÇOK DİKKATLİ OKUMAMALARI TAVSİYE EDİLİR deli bir film bu. öncelikle belirtelim, filmdeki dekorsuzluk sadece sinemada yeni bir çığır açmak için değil, hikayeyle de birebir örtüştüğü için öyledir. o dekor yokluğudur, ki filmin anlatımını ve hikayesini daha güçlü kılmaktadır. efenim, bu film hakkaten iç bayar, burkar ve sonunda bu yönetmenin her filmindeki gibi isyanın eşiğine getirir. ancak bu film yönetmenin diğer filmlerinden değişiktir(dancer in the dark, breaking the waves). bu filmde gariban, mağrur, boynu bükük kadın karakterimiz final sahnesinde intikamını alır.(aslında bu intikam değildir.) filmdeki yedi biblo-yedi çocuk hadisesini, yedi ölümcül günahla bağdaştıranlar vardır; ne kadar doğrudur bilinmez. ayrıca filmin en can alıcı yeri, en bi gönderme dolu yeri, "kişisel değil." repliğidir. bu öyle süper bir repliktir, ki finali ve yönetmenin amerika'yı eleştiren tavrını özetlemektedir. nasıl mı? yönetmenimiz yaşamında hiç amerika'ya gitmemiş ve alabildiğine amerika'yı ve toplumsal yapısını eleştiren bir insan evladıdır. bu hali, amerikan sinema eleştirmenleri ve kamuoyu tarafından çeşitli vakitlerde büyük tepkiler toplamıştır. amerika'ya hiç ayak basmamış yönetmen, bu replik ile olayın kesinlikle kişisel olmadığını vurgular. der ki, "benim sizle alıp veremediğim yok, benim gösterdiklerim sizin gerçekleriniz. benim hiçbirinize nefretim filan yok, ki olamaz da. ben ülkenize dahi ayak basmadım. benim anlattıklarım sizin gerçeklerinizin objektif bir anlatımıdır. lütfen bunda kişisel bir nokta aramayın." ayrıca bu "kişisel değil" repliğini, filmin final sahnesinde grace karakteri kasaba halkını katletmesine sebep olarak da bizlere üstü kapalı olarak sunar. grace final sahnesinde kibirini başka yöne doğrultmuştur. kasaba halkını, kendi nefreti için değil, bir başka grace vakası daha olmaması için katlettirmiştir. olaya "kişisel değil", toplumsal bakmıştır. filmde duvarların olmaması ve kuşbakışı sahnelerin filmde önemli bir yer bulmasının nedeni ise tamamen konuyla bağlantılıdır kanımca. filmde izleyici tanrı modundadır. her şeyi gören ve her şeyi bilen. bu film karton ev dekorlarıyla, yine bir tiyatro havasında çekilebilirdi. ama burada önemli olan nokta duvarların olmamasıdır. filmde yönetmenin sağlamaya çalıştığı kesinlikle budur; duvarların ve aralarında yaşayanların iç yüzü. filmin sonundaki ay ışığının grace'e insanların içini göstermesi, onun ruhunu aydınlatması da buna açık bir kanıttır. ayrıca köpek olayını bazı arkadaşlara göre daha değişik yorumlayacağım. ve bence bunun yorumlanmasına da gerek yok, bu filmde gayet açık. o köpek içi dışı bir olduğu için bırakılmıştır. grace'i ilk gördüğünden beri grace'den nefret etmektedir çünkü grace onun kemiğini çalmıştır. köpek değişmemiştir; ilk gün neyse, son gün de odur. (bebek niye güme gitti, burasını anlayamadık. gerçi o da büyüyecek erişkin olacak filan. neyse orası karmaşık biraz) filmde izleyiciye sorunlan, üstü kapalı, çok can alıcı bir soru var bence. filmin sonunda, anlatıcı grace'in kasabadaki diğer insanların yerinde olsa ne yapacağını sorduğu bölüm var. burada asıl sorulmak istenen ise şudur: siz, grace'in yerinde olsa idiniz, ne yapardınız? bu sorunun akla gelmesi gerçekten filmi iyiden iyiye rahatsız edici bir boyuta getiriyor. ne yapardık? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
LiquiD Mesaj tarihi: Aralık 22, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 22, 2003 ha bu arada çok açık bir gönderme daha: dogville'deki ana caddenin adı elm st. filan. yani efem: elm sokağı kabusu. zaten daha ilk sahneden belli bu muhitte bir hayvanlıklar döneceği. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
-Legendary- Mesaj tarihi: Aralık 23, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 23, 2003 filme gittim, tam festival filmi abi sahiden de, zaten söylendiği gibi film bir tiyatro sahnesinde tüm film burda geçio yok duvarlar falan binaların da, hoş da olmuş. direk gibi zamanın amerikasını eleştriolar, bu filme gidenlerin %90ı sıkılır berbat der, ki yanımdaki arklarım da öle yaptı(bkz: Mr.Bomb) ama yine de güzel buldum. Özellkle kidmanın oyunculuğu harikulade görülmeye değer.[hline]a.k.a wicked Alexi_Septimus, 11 December 2003 10:22 tarihinde Ghost1989'la iletişim kurmaya çalışır: H4XX0R3D? H4XX0R DUD3? B@B TH3 K3NK? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
-Legendary- Mesaj tarihi: Aralık 23, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 23, 2003 bombaci bebek olayı da şuanlamda zannımca; Köpekle ilgisi var aslında. Orada özellikle bebeğin öldürülüşünü çekmişler. Filmin başından beri aslında insanların içinde bunun oldugu kim veya hangi yaşta olursa olsun gösterilio. Bu sahne ile pekiştirilio. O bebek de orada yaşayanlardan bir farkı olmayacak ileride, şuanda gözüken tatlı hali aslında gerçeği yansıtmıo. Köpek bunu yapıodu, oldugu gibi davranıodu. başka bir grace olmaması için yapıo sonuçta bunları.[hline]a.k.a wicked Alexi_Septimus, 11 December 2003 10:22 tarihinde Ghost1989'la iletişim kurmaya çalışır: H4XX0R3D? H4XX0R DUD3? B@B TH3 K3NK? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
mountaindew Mesaj tarihi: Aralık 23, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 23, 2003 Valla art nuvo deniyecem diye olay bu kadar saptırılmaz ki ben klasik hikaye anlatımının yeni konseptlerle karıştırılıp sunulması severim ama görsel sinema farklı bir olay tiyatro farklı bir olay. Ben yarısında çıktım cünkü o gün hiç havamda değildim bu kadar ağır görüntüsel olmayan bir filmi cekecek kadar. Bu film değil resmen filme alınmış tiyatro idi. Evde dvd sini seyretçem ben bunun sinemada seyredilmeyi haketmiyo. Tabi benim zevklerim çoğunluğa uymaz genelde. Mesela LOTR - ROTK gereksiz uzun bir cocuk hikayesi olmaktan ileri gitmedi benim gözümde. Battle Royale ise bence 2003 en iyi filmi idi. [Bu mesaj mountaindew tarafından 23 December 2003 15:29 tarihinde değiştirilmiştir] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ghaldszar Mesaj tarihi: Aralık 23, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 23, 2003 Madem mevzubahis olan konu Dogville, tabii ki Dogma 95 meselesini biraz açıklamak gerekiyor. 95 senesinde 4 yönetmen amcam Lars Von Trier önderliğinde birleşip sinemanın gerçekçilikten uzaklaştığına ve sinemanın gitgide yokolmya yüz tuttuğuna karar verir ve kendi arlarında bir manifestoyu kabul ederler. Bundan sonra bu kuralları uygulayarak Sinemayı daha gerçekci bir hale getirmek ve bu teknikle sinemayı kurtaracaklardı. Dogma 95 Manifestosu: 1) Çekimler stüdyo dışında yapılmalı (Hikaye özel bir sahne donanımı gerektiriyorsa, stüdyo dışında uygun bir mekan seçilmeli). 2) Ses, kesinlikle görüntülerden ayrı olarak üretilmemeli ya da tersi (Sahne içinde üretiliyor olmadığı sürece müzik kullanılmamalı). 3) Kamera, el kamerası olmalı. El kamerasıyla elde edilecek hareketlilik ya da hareketsizlikler serbesttir (Film, kameranın durduğu yerde çekilmemeli, kamera filmin olduğu yerde olmalı). 4) Film, renkli olmalı. Özel ışıklandırma kullanılamaz (Çekilecek sahnede filmin pozlandırması için çok az ışık varsa, sahne kesilmeli ya da tek bir lamba kullanılmalı). 5) Optik numaralar ve filtreler yasaktır. 6) Film, gelişigüzel aksiyon içermemeli (Öldürme, silahlar, vb. bulunmamalı). 7) Zamansal ve coğrafi yabancılaştırmalar yasaktır (Film, şimdi ve burada geçmelidir). 8) Tür filmleri kabul edilemez. 9) Film formatı 35 mm olmalı. 10) Yönetmen, jenerikte belirtilmemeli. Fakat sonradan Lars Von Trier amcam Dancer in the Dark filmini çekerek aslında manifestoya ihanet etmiş ve ünü yedi cihana yayılmış bir anlamda köşeyi dönmüştür. Şimdi Dogville ile yine dogma kurallarıyla film çekmesi insanı süpheye düşürmüyor değil. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
mountaindew Mesaj tarihi: Aralık 23, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 23, 2003 said: ghaldszar, 23 December 2003 16:24 tarihinde demiş ki: Madem mevzubahis olan konu Dogville, tabii ki Dogma 95 meselesini biraz açıklamak gerekiyor. 95 senesinde 4 yönetmen amcam Lars Von Trier önderliğinde birleşip sinemanın gerçekçilikten uzaklaştığına ve sinemanın gitgide yokolmya yüz tuttuğuna karar verir ve kendi arlarında bir manifestoyu kabul ederler. Bundan sonra bu kuralları uygulayarak Sinemayı daha gerçekci bir hale getirmek ve bu teknikle sinemayı kurtaracaklardı. Dogma 95 Manifestosu: 1) Çekimler stüdyo dışında yapılmalı (Hikaye özel bir sahne donanımı gerektiriyorsa, stüdyo dışında uygun bir mekan seçilmeli). 2) Ses, kesinlikle görüntülerden ayrı olarak üretilmemeli ya da tersi (Sahne içinde üretiliyor olmadığı sürece müzik kullanılmamalı). 3) Kamera, el kamerası olmalı. El kamerasıyla elde edilecek hareketlilik ya da hareketsizlikler serbesttir (Film, kameranın durduğu yerde çekilmemeli, kamera filmin olduğu yerde olmalı). 4) Film, renkli olmalı. Özel ışıklandırma kullanılamaz (Çekilecek sahnede filmin pozlandırması için çok az ışık varsa, sahne kesilmeli ya da tek bir lamba kullanılmalı). 5) Optik numaralar ve filtreler yasaktır. 6) Film, gelişigüzel aksiyon içermemeli (Öldürme, silahlar, vb. bulunmamalı). 7) Zamansal ve coğrafi yabancılaştırmalar yasaktır (Film, şimdi ve burada geçmelidir). 8) Tür filmleri kabul edilemez. 9) Film formatı 35 mm olmalı. 10) Yönetmen, jenerikte belirtilmemeli. Fakat sonradan Lars Von Trier amcam Dancer in the Dark filmini çekerek aslında manifestoya ihanet etmiş ve ünü yedi cihana yayılmış bir anlamda köşeyi dönmüştür. Şimdi Dogville ile yine dogma kurallarıyla film çekmesi insanı süpheye düşürmüyor değil. Su dancer in the dark dun avcumun icindeydi almadım nasıl iimi bari? Bjorkü de hic tutmam sahsen. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ghaldszar Mesaj tarihi: Aralık 23, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 23, 2003 Acıkcası Dancer in the Dark filmini ne zaman seyretmek istesem muhakkak bir aksilik oluyor. Ne zaman niyet etsem ya bir aksilik cıkıyor ya bir işim çıkıyor bir türlü seyretmek nasip olmadı. O yüzden kendi görüşümü söyleyemem ama genel görüş açısından sana bir şeyler söyleyebilirim. Bugune kadar okudugum hiç bir eleştirmen filme 4 yıldızın altında oy vermedi hatta kötü bir şey söyleyeni de görmedim. Tüm eleştirmenler tarafından film çok çok beğenildi. Sinema tarihinin önemli filmleri arasında yerini şimdiden aldı. Zaten bildiğim kadarıyla bayağı da ödül topladı. Seyirci yorumları içinde ise çok fazla sayıda "ağlamaktan geberdim" tarzı açıklamalar gerçekten filmi seyretmeden önce hazırlı olunması gerektiğini düşündürüyor bana. Çünkü o tarz filmleri inan her ruh durumunda seyredemiyor. Björk ise hiç tahmin edilemiyecek kadar muhteşem bir oyunculuk sergilediği de eletirmenlerin yazıları arasında sık rastlanılan bir görüş. Mükemmel denecek bir başarı sergilediği söyleniliyor. bür taraftan benim en çok ilgimi çeken şey kadının bu filmden sonra "Sinemayı bırakıyorum" sözüdür. İlk filminde zirveye ulaşıp bırakmak herkesin yapabileceği bir şey değil ama unutulmaz olmanın bir yoludur. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
mountaindew Mesaj tarihi: Aralık 23, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 23, 2003 Seyretçez o zaman. Eleştirmenleri sallamıyom ama. www.movies.com un netten gazetelerden televizyondan 14 eleştirmenin hepsi LOTR ROTK için positive vermiş bence gereksiz bir filmdi. Punch Drunk Love Adam Sandlerin filminide aynı şeyi yaptılar o da gereksizdi. Önemli olan benim beğenmem. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
SadButcher Mesaj tarihi: Aralık 24, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 24, 2003 "Dogma 95" ilk gerizekalılar ile açıklandı yine Lars Von Trier in ondan önce ipuçları "Dalgaları Aşmak"ta vardı fakat manifesto haline gelmesi böyle oldu referans olarak izlenmesi gereken LVT filmi "Gerizekalılar".[hline]"Onzac" Clan Martian Artist "Story of SadButcher" horacegoesskiing, 19 December 2003 13:31 tarihinde demiş ki: ...zayıf gelen iki dersim vardı resim ve beslenme dersi. şimdi dombili bi çizerim. öyle bi karakterim var yani... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ghaldszar Mesaj tarihi: Aralık 24, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 24, 2003 LOTR olayı eleştirmene bakılacak olay değil. Eleştirmen istediği kadar kötü desin adam ordaki savaşa hastadır onu görmek ister düşündüğü gibidir bayılır, Eleştirmenler çok güzel der adam kitabın hayranıdır değiştirilmesini hazmedemiyordur o zaman onun için kötüdür. Büyük prodüksyondur LOTR ve eleştrmenler bunu eleştirirken kitaba uygun mu diye de bakmazlar. Filmin nasıl yapıldığına akıcı olup olmadıgına, anlattıklrına, efektlerin kullanımına, kameraların yerlerine ve çekimlerine vs. ve bunların toplamdaki uyumuna bakarlar. O yüzden eleştirmenleri yargılayamayız çünkü film herkesin kabul edeceği gibi tek başına bakıldığında gerçekten çok güzel bir filmdir. Ama kitabı okuyan veya bilen bir kısım seyirci böyle beklemiyordu ya da daha fazlasını bekliyordu. Bu yüzden de beğenmediler ya da boyunları bükük ayrıldılar. Bu da filmi kötü yapmaz ya da eleştirmenleri haksız çıkarmaz. Neyse 2 cümle yazacaktım uzattım sonuçta konumuz LOTR değil. Yukarda konusu geçtiğinden dolayı değinmekte fayda görüyorum ki sonunda Dancer in the Dark' ı seyrettim. Gerçekten güzel bir film. Ama Mountain Björk' ü biraz da olsa sevmen gerekiyor bence eğer hiç hoşlanmıorsan film biraz sıkabilir seni. Çünkü film Björk üzerine dönüyor ve film bir müzikal. Björk'e tapman gerekmi,yor ama ondan ve müziğinden hiç hoşlanmıyorsan bilmem film gene de hoşuna gider mi çünkü film çok etkileyici ve müzikleri bence çok destekleyici bir pozisyonda duruyor. BEn şahsen bugune kadar çok Björk dinlemiş bir insan değilim ama filmin müziklerine bayıldım. Müzikleri çıkardığımız zaman ise el kamerası ile tam Dogma kurallarıyla olmasada yakın bir film görüyoruz karşımızda. Evet film çok gerçekçi çekilmiş. Film sanki bir çocuğun elindeki handycamden alınmış görüntülerin birleşimi ile yapılmış bir anıyı anlatıyor gibi ve Björk burada çok başarılı. Bazen o kadar kaptırılıyor ki (Kameranın ve oyunculuktaki başarının etkisi) acaba burada rol mü var yoksa kamera açık kaldı da adam bu da olsun mu dedi diye düşündürdü ben. Belki de bazı yerlerde doğaçlamaya da izin vermiş bilemiyorum ama bazı yerlerin rol olduğuna inanmak nerdeyse imkansız. Yer yer gerçekten gözleriniz doluyor. Konu basit ve her zaman olabilecek bir durum değil hatta bazen saçma gibi bile gelse kesinlikle film sizi inandırıyor. Eğer arada müzikler de girmese gerçekten film seyrettiğinizi anlamanız mümkün değil. Çünkü müzikli yerlerdeki çekimin farklılığı sizi filmde olduğıunuzu hatırlatıyor. Bence kaçmamalı. Bu kadar senedir kaçırmış olduğuma yanıyorum başka ne diyeyim. Umarım Dogville' de de bu etkiyle çıkarım. Çıkarsam da Von Triere taparım. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
RogueNoir Mesaj tarihi: Aralık 25, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 25, 2003 quote'dan okuyodum küçük 8) Türk filmleri kabul edilemez. diye okudum nedio bu diom[hline]video barbam et pallium, philosophum nondum video Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ghaldszar Mesaj tarihi: Ocak 7, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 7, 2004 Yıllardır filmler belli dönemlerde belli işlere yarar benim için. Mesela canım çok sıkkın, her şey kötü gidiyor, belki de kız arkadaşımdan ayrılmışım direk bir aksiyon filmine gider tüm stressimi atarım. Ya da yalnız olduğum dönemlerdir gider duygusal bir film ya da özellikle bir avrupa filmi seyrederim. Böyle ruh durumlarına göre film secerim. Özellikle çok beklediğim bir film geldiğinde ve hayal kırıklığına uğradığımda sinemaya daha fazla gitme ihtiyacı duyarım çünkü beklentilerimi yıkan bir film ya da kötü bir film maalesef beni çok kötü hissettirir ve acilen çok iyi bir filme belki de sinema başyapıtı görmeye ihtiyaç duyarım eğer sinemada yoksa gider eski klasik bir DVD alir ya da kiralarım. Yoksa gerçekten kendimi o kötü flmi düşünmekten alıkoyamam ve sanki hayat kötü gider. İşte yine bu son alttığım durumu yaşıyordum son zmanlarda hayal kırıklıklarım biraz fazla gibiydi ama özellikle Kill Bill filmini seyrettikten sonra gerçekten bir gün boyunca kendime gelemediğimi söyleyebilirim. Acilen çok iyi bir filme ihtiyacım vardı ve onu buldum. Gerçekten Kill bill' den sonra bir ilaçtı Dogville. Tüm hayatımı bir anda düzeltmiş denecek kadar güzel geldi hayatıma. Dogville' yi seyrettiğim, sinema seyrettiğim için mutluyum açıkcası. Daha fazla diyebilecek hiç bir şey yok. Son olarak Nicole Kidman için bir şeyler söylemeyi de doğru buluyorum aslında. Tom Cruise' den ayrıldığından beri inanılmaz sağlam ve hızlı bir başarı grafiği izleyen Kidman iin artık ben de aynı şeyleri düşünüyorum ve Tom Cruise' den ayrıldığına da çok daha fazla seviniyorum. Sanki bu işi tamamen yüz yıl iki yüz yıl sonra bile ismi anılsın diye yapıyor gibi. O kadar doğru projelerde yer alıyor ve kötü projelerden uzak duruyor ki bunu yapabilmesine hayranım. Onda bu güzellik, bu oyunculuk, bu kabiliyet ve bu dogru proje secme yeteneği ve özgürlüğü olduğu sürece daha çok tırmanacaktır o basamakları. Sonunda torunlarımıza sinemadan bahsederken anlatacağımız ilk on isimden biri olabileceğine de hiç kuşkum yok. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
SadButcher Mesaj tarihi: Ocak 7, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 7, 2004 Üç tane hayran olduğum Avrupalı yönetmen var birisi Baz Luhrma diğeri Gus Van Zant bir diğeride Lars Von Trier üçününde filminde oynadı dicek hiçbirşey yok. Daha önceleri donuk bir oyunculuğu olduğu için sevmezdim ama güzel şeyler yapmaya başladı.[hline]"Onzac" Clan Martian Artist "Story of SadButcher" horacegoesskiing, 19 December 2003 13:31 tarihinde demiş ki: ...zayıf gelen iki dersim vardı resim ve beslenme dersi. şimdi dombili bi çizerim. öyle bi karakterim var yani... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Qui Mesaj tarihi: Ocak 17, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 17, 2004 said: ghaldszar, 23 December 2003 16:24 tarihinde demiş ki: Dogma 95 Manifestosu: 1) Çekimler stüdyo dışında yapılmalı (Hikaye özel bir sahne donanımı gerektiriyorsa, stüdyo dışında uygun bir mekan seçilmeli). 4) Film, renkli olmalı. Özel ışıklandırma kullanılamaz (Çekilecek sahnede filmin pozlandırması için çok az ışık varsa, sahne kesilmeli ya da tek bir lamba kullanılmalı). 7) Zamansal ve coğrafi yabancılaştırmalar yasaktır (Film, şimdi ve burada geçmelidir). 9) Film formatı 35 mm olmalı. 10) Yönetmen, jenerikte belirtilmemeli. Şimdi Dogville ile yine dogma kurallarıyla film çekmesi insanı süpheye düşürmüyor değil. Yukarıda quote'ladığım maddeler filmle biraz ters düşüyor yine. Ben pek dogmaya dönüş yaptığı kanaatinde değilim. Dogville yine buram buram dogma koksada Karanlıkta Dans filminde modifiye ettiği manifestoyu kullanmış yine.[signature][hline]Semi-Dr. Quinthalus @ primum non nocere ICQ UIN: 1957744 MSN Messenger: [email protected] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Qui Mesaj tarihi: Ocak 17, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 17, 2004 Birde Nicole'dan daha iyi kim oynayabilirdi o rolü bilemiyorum. Böylesine boyun eyecek kadar saf, böylesine kin kusacak kadar acımasız olabilecek biri..[signature][hline]Semi-Dr. Quinthalus @ primum non nocere ICQ UIN: 1957744 MSN Messenger: [email protected] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar