Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Neden böyle insanlar sevilmiyor ve desteklenmiyorlar ?


Anhora

Öne çıkan mesajlar

Şimdi, sizin ülkenize sizin kaynaklarınızı kullanmak için ve sizin kaynaklarınızla para kazanmak için bir şirket gelip yatırım yapıyor. Yap işlet devret ise güzel. Eğer sizin kaynaklarınızla para kazanıp bu parayı amerikaya götürüyorsa bunun neresi güzel ? Mantıklı açıklaması yok.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

DoGMeaT said:

said:
2 Mart Muhtırası o dönemde gerçekleşir. Ve sıkıyönetim ilan edilir ülkede. Türkiye genelinde yaşanan bu gerilimli havadan Kalkandere de nasibini alır. Çiçeği burnunda kaymakam da başına geleceklerden habersizdir: “Biz Kalkandere’ye gelmeden önce bir yol açılmış. Yol bir yere gelmiş, bir yerden sonra tıkalı. Halk yolun açılmasına, yaylalarından geçilmesine müsaade etmiyor. Kaymakam Bey de silah zoruyla yolu açtırdı.” O gün evden savaşa gider gibi çıkar kaymakam. Bir greyder, bir de gangster gibi cesaretli birini ister yanına. Bir taraftan ağaçlar, diğer taraftan mısırlar kesilir. Gürültüyü duyan halk koşar gelir. ‘Arazimiz gasp edildi’ diyerek bağırmaya başlar. Adamın biri bir kaya parçasını alarak üzerine yürür kaymakamın. Ancak cebinden çıkarttığı silahı dayar çenesine. Türkiye’de ilk kez bir yol silah zoruyla açılır. Ve kaymakam Recep Yazıcıoğlu ilk kez yetişemez cuma namazına.



http://www.aksiyon.com.tr/nursel-dilek/efsane-valinin-bilinmeyen-oykusu_523081


Nursel dilek kim? Sen de bilmiyorsun.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Anhora said:

Şimdi, sizin ülkenize sizin kaynaklarınızı kullanmak için ve sizin kaynaklarınızla para kazanmak için bir şirket gelip yatırım yapıyor. Yap işlet devret ise güzel. Eğer sizin kaynaklarınızla para kazanıp bu parayı amerikaya götürüyorsa bunun neresi güzel ? Mantıklı açıklaması yok.


Söylemek istediğim şu; bu çapta faaliyet gösteren neredeyse bütün firmalar finansmanı yurtdışından karşılıyorlar.
Boruları yurtdışından alıyorlar.
Sondaj makineleri yurtdışında üretiliyor.
Dünyada sadece İsrailliler ve İtalyanlar bu santralleri yapabiliyor.
100 milyon dolar harcama yapıyorsan bunun 80 milyon dolarını zaten yurtdışına veriyorsun. Üstelik devlet bunların bir çoğundan KDV de almıyor. .

Tüm bunların yanında devlet senden 50 sene fiks ücret alma (dolar üstünden) garantisi veriyor. Yani tümüyle baktığın zaman Türkiye'ye YÜK bu, ama bu yükün altına Türkiye neden giriyor: Çünkü enerji öncelikli ihtiyaç, çünkü temiz enerji, sustainable, kurduktan ve düğmesine basıp çalıştırdıktan sonra neredeyse hiçbir gideri yok.

Şunu da düşün; Hasan Enerji 100 milyon dolar kredi aldı, 120 milyon dolar kredi ödedi. 10 sene sonra artıya geçti, kar elde etmeye başladı. Napıyor sence?

a) Yurtdışına yatırım yapıyor (örnek)
b) Jeotermal yatırıma devam ediyor

c) Yandaş olup hükümete çalışıyor, dümen suyunda gidiyor.


Hal böyleyken sen bundan elde ettiğin ikincil katma değere bakacaksın.
Yani Amerika'dan bir firma Aydın'a geliyor ve 400 milyon dolar yatırım yapıyorsa, Aydındaki esnaftan alışveriş yapıyor, istihdam ettiği en az 50 kişi Aydın'da bu adamlar sayesinde para kazanıyor, parayı yurtiçine sokuyor.

Neresi kötü ben bunu anlayamadım.
15 tane firma var, harıl harıl çalışıyorlar, istihdam üretiyorlar, yatırım yapıyorlar, bir tane Amerikalı firma gelmiş diye tatava yapılıyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ya santralin türkiyede üretilmesinde bişey yok (kalite yüksek olmaz), 3-5 eşanjör 1 air-cooled condenser bi de dandik türbin (o da gaz türbininden devşirme). Ha bunu yapabilecek kapasitede mühendisliğimiz yok bizim, sıkıntı o. Yapsan da kaç kişiye pazarlarsın?

Ayrıca jeotermal santrallerin sürdürülebilir bir kaynak olduğunu kesinlikle düşünmüyorum (temiz enerji demişsin). Çevreye zararı kesinlikle var (o kadar karbondioksiti havaya veriyorsun arkadaş!).
Üstüne sondajların %80-90 u verimli tarım arazilerinde yapılıyor, bu arazilerin büyük çoğunluğu atıl duruma geçiyor sondaj yapınca.

Sondaj sırasında-sonrasında çıkan atıklar (çamurdu, test için akışkanın boşaltılmas vs) hepsi doğaya salınıyor bir denetim mekanizması yok. Denetlesen ne olacak ona özel sistem kurman lazım o da yapılmaz.

Sevmiyorum...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Malzeme üretilir, mekanik bilgisine sahip ve yeterli ekipmanı olan insan için zor değil ama kalite yüksek olmaz diyince insanlar ayakkabı kalitesiyle karşılaştırmasın şimdi. Kalite düşük olunca santral patlatanlar var. Çünkü en basitinden o malzeme kağıt üstünde "üretilmiş" ama kaynağı düzgün yapılmamış, basınca dayanamıyor gümlüyor. İyi kaynak yapmayı bile beceremiyoruz.

Santrallerin sürdürülebilirliği, bakım kolaylığı. Yılda 1 hafta bakımı yapıyorsun gidiyorsun. İzlanda'da çoğu santralde 3-5 kişi çalışıyor, onlarca yıl eski oldukları halde. En azından yakıt bulma derdin yok; İran doğalgazı kesti çevirim yapamıyorum, çevreye karbonmonoksit yayıyorum gibi sıkıntılardan uzaksın.

Çevreye karbondioksit saçıyor demişsin, artık kapalı devre santraller var biliyorsun. Kurulum aşamasından önce periyodik kuyu testleri haricinde dışarıyla hiçbir ilişkin olmadan yapabiliyorsun. Bunlar yeni yönetmelikte zorunlu hale getirilecekti ama siyasal baskıyla engel oldular. Bizzat yönetmeliği yazan kişilerden biri kaynağım.

80-90% tarım arazileri demişsin ama ben bunun çok abartı bir rakam olduğunu düşünüyorum. Köylü zaten uğraşmıyor bu araziyle, 10 arazi aldıysak belki 2'si en fazla tarım arazisiydi. Sonuçta adam bir de kendi satıyor sana, kamulaştırma çok çok zor sondaj yapılacak bir arazi için.

Atıklar konusunda haklısın. Ama bunlar da aslında denetim altında tutuluyor, o kimyasallar zehirli, zararlı değiller. Yine de çok büyük cezalar söz konusu olabiliyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Abi nasıl kimyasallar zehirli zararlı değil?Herkes sepiolit gibi doğal lületaşı mı kullanıyor?Siz çamuru analiz ettirip yerel yönetime onaylatınca çevreci mi oluyor, temiz mi oluyor?Değerlerin yasal sınırlar içinde olması kesinlikle sağlıklı olduğunu göstermiyor.Bilakis zararlı, biraz daha açıp bakabilirsin.

Karbondioksit nasıl salınmıyor?Öpe öpe binary cycle santrallerde eşanjör sonunda havaya yoğuşmayan buharı ve yanında NCG yi salmak zorundasın.Senin kapalı devre dediğin re-enjeksiyonla soğumuş brinein basılması.Teknik olarak NCG yi sıvıya çeviremiyorsun ki???? Bu NCG miktarının da zararları kanıtlandı bir bak istersen ki bunu geçtim aydın bölgesi için tabipler odasının+ziraat mühendislerinin son 10 yıl içinde istatistiki olarak yaptıkları çalışmalar var.Kanser olayların anormal yükseliş, belli başlı hastalıklarda artık, iklimsel ve çevresel değişiklikler neticesinde tarım üretimi ve kalitesinde anormal oynamalar. Bunların hepsi bu dediğim kurumlar tarafından belgelenmiştir.

Ha sen sürdürülebilirliği yanlış anlamışsın bu arada.Sürdürülebilirlik enerji üretiminin sürekli halde kalması değil :)

Sürdürülebilirlik = Çevre+İnsan+Ekonomik faktörlerin optimum paydada bir araya gelmesi (enerji üretirken). Yoksa binary cycle olup ikincil akışkan kullanıldığı için availabilityleri 95% ve üzerinde bu santrallerin.

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Abi sen ve ben işin detayına vakıf olabiliriz ama burada konudan bağımsız insanlar söz konusuyken generic kavramlar üzerinden gittiğimizde farklı tablolar ortaya çıkıyor.

Mesela bir önceki mesajında üretiriz demişsin, üretiriz doğru hiç zor bir şey değil, yeterli donanıma sahip bir torna ustası da yapabilir ama "yüksek kaliteli olmuyolar bi tek" dediğin vakit insanların gözündeki kaliteyle teknik anlamdaki kalite arasında çok fark var.

Şimdi sen zehirli zararlı kimyasal atık dediğin vakit insanların gözünde canlanan fosforlu yeşil plazma atık ile bentonitli toprak arasında da çok fark var.

Yoksa dediklerine katılıyorum. Yani işi basic noktaya indirip, tarımsal üretim, klimatik etkiler gibi başlıklarda analizlere de gerek yok, ortadaki tabloyu değerlendirdiğimizde karşı çıkamayacağımız gerçekler var.

Ancak bir noktada da şöyle bir durum söz konusu ki yanlış anımsamıyorsam sadece bir firma haricinde kapalı devre çalışan yok, yani kapalı devre çalışılsaydı kurumların belgelediği analizler ne kadar olumlu yönde farklılık gösterirdi, bu meçhul.

Sürdürülebilirlik noktasında sadece ekonomik boyutunu anlatmaya çalışmıştım, takıldığı nokta Amerika'dan gelen ekonomik yatırım olduğu için, benim de teknik anlamda bilgi ağırlığım o yönde olduğu için. Öyle baktığında şu an tam anlamıyla sustainable olan tek opsiyon solar. Onun da bu mertebeye ulaşması 1 mayıs 2015 gibi bir tarihe dayanıyor yani, Powerwall söz konusu olmasaydı ona da sustainable diyemezdik. (detayına indiğinde solar'ın da jeotermal kadar sıkıntıları var diyebilirim)

Şu an Türkiyede, belli çok dar bir bölgeye bakarsan, jeotermal enerji en mantıklı tercih, hatta zorunluluk. Şimdi bu durum üstünden biz kendi aramızda işin teknik, ekonomik, bürokratik yüz elli bin saçmalığından bahsedebiliriz, her işin detayında olduğu kadar vardır. Ama büyük resme bakanlar çok büyük bir çoğunluk olduğu için onlara büyük resmi göstermemiz lazım.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...