Ytse Mesaj tarihi: Ocak 18, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 18, 2004 Ufakken izledigimi hatirliorm, cokta hosuma gidiyordu, sadece 2 olayini hatirliorm oda hayal mayal yardimci olun bulalim ne oldugunu bir yerinde kizi kaciriyorlardi cocuk kizin pesine dusuyordu filan, devasa bir ucaga biniyordu birsuru dusman askerinin oldugu .. ucak hakkinda hatirladigim sey B2 tipli sirf kanat gibi olan ucaklar vardi (tam hatirlamiyorum ama neyse)... Sunun gibi tek hatirladiigm sey bu pervaneli devasa ucagin pervaneleri arkaya bakiyordu filan, cok ilginc gelmisti o yastayken o yuzden hatirladim... cocuk ucagin disina cikip kanat uzerinde savasmisti sanki.. Neyse, dier hatirladigim sey, gelgit gibi denizin cekilmis oldugu akarsu / koy gibi biryer... deniz uzun zamandir cekilmis gibi gemiler filan karaya oturmus, sonra bu cizginin filmin sonuna dogru dev dalgalar halinde deniz geri geliyordu filan kacisiyordu millet sanki Hayal mayel hatirliyorum bu anlattiklarimi, yardimci olun bulalim su cizgi diziyi hehe.. o pervaneleri arkaya bakan b2 tipli ucaklardan eminim en iyi hatirladigim yeri orasi Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Admin Virus Mesaj tarihi: Ocak 18, 2004 Admin Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 18, 2004 Evet bende hatırladım daha sonradan stardada yayınlando o film ma ne yaızkki adı aklımda yok[signature][hline]Você Cría Os Mundos Que Nós Os destruímos Virus,SatanixVirus,Satan-Virus,Virus-Satan,Satanix. Trex DragonSlayerz Paladin of alb/exc Viru Jan-Tiran BH of the Ecl The solo Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Wendigo Mesaj tarihi: Ocak 22, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 22, 2004 sanki dilimin ucunda bi koşu google gidip geleyim ben[signature][hline]smthng about sx&drt Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Ytse Mesaj tarihi: Ocak 24, 2004 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 24, 2004 Laputa - Castle In The Sky Hic ummadigim bir anda buldum (bir torrent sitesindeki animelerin ne olduguna bakarken googleda) torrent linkini filmin ne oldugunu anlamadan bulmus oldum cok komik Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Ytse Mesaj tarihi: Aralık 21, 2004 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 21, 2004 Laputa da deilmis.. izlerken anladim gerci baya benzerlikler var, ama tamamen tesaduf eseri gezerken buldum ne oldugunuFuture Boy Conan Despite warnings from scientists that the earth’s axis would be twisted, two big nations engage in a magnetic war. Earthquakes and tidal waves destroy civilization. 20 years after the catastrophe, a handful of children and other survivors manage to live on earth. Among the survivors are those who were responsible for the destruction. They plot to rule the world. Conan and his friends fight against such evil forces using their super powers of telepathy and telepotion, which enable them to communicate with animals. A drama of friendship and adventure directed by Hayao Miyazaki, one of the most widely-acclaimed animation artists. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
kender Mesaj tarihi: Aralık 21, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 21, 2004 Future Boy Conan nı laputa ya benzetmen çok doğal çünki ikisinide yapan aynı kişi:) ulu üstat miyazaki bu yazı http://www.divxforever.com/index.php?showtopic=1546 alınmıştır:) Hayao Miyazaki 5 Ocak 1941 tarihinde doğmuş ve Büyük Usta olma yolundaki ilk adımını 1963’te Toei Douga stüdyolarında atmıştır. İnanılmaz resmetme yeteneği ile derhal dikkat çekmiş ve erken dönem Japon animasyonlarının (ara çizer olarak; Heidi, Arupusu no shojo Haiji (1974), Puss in Boots, Nagagutsu o haita neko (1969), yazar ve animatör olarak; Gulliver's Space Travels Gariba no uchu ryoko (1965) ve yakın arkadaşı Isao Takahata ‘nın Horus: Prince of the Sun Taiyo no oji: Horusu no daiboken (1968) ) bir çoğunda görev almıştır. 1973 yılında Takahata ile beraber Nippon Animation’a geçer. Yaklaşık beş yıl TV animasyon dizileri serisi World Masterpiece Theater ’da çalışır. 1978’te yönetmen olarak ilk eserlerine imza atmaya başlar, TV dizisi Future Boy Conan, Mirai shonen Conan (1978) ve 1979’da ilk filmi Lupin III: Castle of Cagliostro, Rupan Sansei: Kariosutoro no shiro (1979). 1980’lerde Animage dergisinin daveti üzerine ilk manga serisini yaratır ve iki yıl sonra filme dönüştürür, Nausicaä of the Valley of Wind, Kaze no tani no Naushika (1984). Filmin büyük başarısı üzerine Takahata ile beraber halen yazmaya, yönetmeye ve üretmeye devam ettiği Studio Ghibli'yi kurar. Ard arda yankı yaratan ve insanları sürükleyen eserler gelmeye başlar; Laputa: Castle in the Sky, Tenku no shiro Rapyuta (1986), My Neighbor Totoro, Tonari no Totoro (1988), Kiki's Delivery Service, Majo no takkyubin (1989) (torrenti), yine kendi eseri olan bir mangadan dönüştürdüğü Porco rosso, Kurenai no buta (1992) (torrenti: pek yakında), On your Mark (1995), Princess Mononoke, Mononoke-hime (1997) (torrenti) ve Spirited Away, Sen to Chihiro no kamikakushi (2001) (torrenti). Studio Ghibli’de ürettiği eserlerinden Princess Mononoke (Mononoke Hime, 1997) inanılmaz bir başarıya ulaşıp en iyi film ödülüne layık görülür ve ta ki yine bir Miyazaki eseri olan Spirited Away (Sen to Chihiro no kamikakushi, 2001) tarafından devir alınana kadar Japonya tarihindeki en yüksek hasılatı elde eder. Isao Takahata, daha sonra “masterpiece” olarak sınıflandırılacak Grave of the Fireflies, Hotaru no haka (1988) (torrenti) filminde Miyazaki’nin çocukluk yıllarında yaşadığı pek çok travmatik olayı tema olarak almış ve kendi yaşantısıyla harmanlayarak kullanmıştır. Büyük usta bu yıl yine iddialı olan ve kısa zamanda tamamlanması umulan bir filme başlamıştır, Howl's moving Castle, Hauru no ugoku shiro (2004) Miyazaki usta için kesinlik kabul edilen bir gerçek, doğaya olan fanatik düzeyindeki bağımlılığıdır. Nausicaa ile başladığı insan-çevre etkileşimi merkezli anlatımlarına Mononoke bir zirve oluşturmaktadır. Bir röportajında bu duruş noktasını şöyle dile getirmiştir: "İnsanoğlunun bir ekosistemin parçası olma problemine değinmeden film yapamaz olduğum bir noktaya geldim." I. Bölüm sonu [Bu mesaj kender tarafından 21 Aralık 2004 17:49 tarihinde değiştirilmiştir] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
kender Mesaj tarihi: Aralık 21, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 21, 2004 Laser patlamalarının, dönüşüm yetenekli robotların, boyutlar arası uzay kalelerinin mantar gibi çoğaldığı bir dönemdir animede 80'ler. Yetişkin animesi adıyla anılan kategoriye mensup eserlerde şiddet, teknoloji ve uzay-zaman-boyut kavramlarıyla yoğrulmakta ve izleyiciye kan banyoları; parlak çelik grisi, neon ışıkları, ışınlar eşliğinde sunulmaktadır. Bu ortamda, ağaçlardan oluşan bir düşman ve içinde yüzbinlercesi bir arada yaşayan koca, kızıl gözlü böceklerden (Ohmu) bir orduyla, insanoğlunu yok etmekle tehdit eden zehirli bir fauna ile Nausicaa izleyicileri şoke etmiştir. "Mecha" ekolünün parlak metalleri ve cam-çelik ağırlıklı oluşumlarına karşılık Miyazaki, tohum topakları, sarmaşıklar, uçuşan sporlar, mantarlar, kaynayan sular ve savaş sonrası yaşam mücadelesi veren, teknolojilerini kaybetmiş insanları getirir. Böylesine güçlü bir değişikliğe hazırlıksız maruz kalan izleyici, Usta'nın kaleminden akan benzersiz çizimlerle, yarattığı diyarlara, karakterlere büyülenmişçesine sarılmış, yetişkin animesi olarak adlandırılan kategoriye Miyazaki ustayı başlı başına bir alt kategori olarak konumlandırmıştır. Nausicaa’nın başarısının el emeği çizimlerindeki ikna ediciliğin yanında, şöyle ya da böyle her insanın içinde bir yer edinmiş “doğanın gücü” fikrinde aramak yerinde olacaktır. Nausicaa “Ateşin 7 Günü” olarak adlandırılan kıyamet benzeri bir savaş sonrasında, hayatta kalan ama birbirlerinden kopuk, farklı idare şekillerine sahip insan topluluklarının, hem kendi aralarındaki fikirsel mücadeleleri, hem de maruz kaldıkları yok olma tehdidine karşı yaşam mücadelesini anlatır. İçinde yaşadığı doğaya zehirli ve öldürücü olmasına rağmen düşkün olan prenses Nausicaa, ekolojiyi ve dünyasını yeniden yaratmanın yollarını arayan naiv, iyi niyetli bir kız iken, olaylar sonucunda “savaşçı” kimliğine bürünmek ve anlamsız bir savaşın kendi vadisine sıçramasını ve sürdürdükleri barış, huzur dolu hayatı korumayı hedeflemek zorunda kalır.Vadi şehrinin prensesi, bu uğurda çıktığı yolda, yok oluşun içindeki yeniden doğuşu keşfeder. Dünyalarını kurtarabilmenin tek yolunu ortadan kaldırmamak ve bir kez daha geçmişin hatalarını tekrarlamamak için çabalarken kendi içinde (neredeyse tüm Miyazaki kahramanları gibi) bir yolculuğa çıkar ve kendisinin farkına varır. Kişisel olarak iki favori filmimden biri olan Nausicaa’nın her halükarda seyredilmesi gereken bir baş yapıt olduğuna da inanıyorum. Bulabildiğim tek torrent bu (nausicaa.of.the.valley.of.the.wind.[axp.dvdrip].[subbed] by Conn), tracker sayfası, 17-03-2004'te duyurulmuş. II. Bölüm sonu[signature][hline]www.kitap.perisi.com www.kitaplarin.efendisi.com www.daredevil.efsanesi.com türkçe anime altyazıları için http://animetr.port5.com/altyazilar.html ugrayın sizide türkçe altyazı yazmaya davet ediyoruz.. türkçe mangalar için http://www.flameriders.com 1100 cdlik ve 40 dvdlik anime listemi görmek için mail atınız mailim:[email protected] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sam Mesaj tarihi: Aralık 21, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 21, 2004 ilk mesajı okur oku maz "conan bu!" dedim, nasıl da aklımda kalmış.. :) aslında geçen yıl biri daha sormuştu galiba da hatırlanamadı mı ne oldu.. o dediğin bölümü hatırlıyorum ben de. bir başka bölümde çocuk çölün ortasında kıza taa neredeyse dünyanın öbür ucundan su getiriyordu. çocukta anormal bir güç ve dayanıklılık vardı, özel bir nedenden miydi bilmiyorum ama hayli duygusal bölümleri vardı sanırım. hatta sanırım bu nedenle o yaşta takdir edemeyip, hem sinir olup hem seyrederdim.. :-) hbb ya da kanal 6 veriyordu galiba.. hey gidi.. nostalji yaşattın birden.. :hmm:[signature][hline]Elder Scrolls forumunda ES4'ü niye multiplayer özellikli istemediğini izah eden MutantPenguin demiş ki: People suck, if I want to game I'll do it with/against circuit boards and lines of C++ that know how to RP, not people that don't know how to string a sentence together. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
kender Mesaj tarihi: Aralık 21, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 21, 2004 Tenku no shiro Laputa (Laputa: Castle in the sky) tipik bir Miyazaki filmidir. Güçlü idealleri, harika aksiyon sahneleri, saf ürekli karakterleri, inanılmaz uçan makineleri ve uçuş görüntüleri ile az sonra değineceğimiz apayrı bir özelliği sayesinde yaratıldığı 1986 yılından bu yana belki de en çok sevilen animelerin başında yer almaktadır. Nausicaa’dan iki yıl sonra yapılmış olan Laputa, Usta’nın yarattığı belki de en karmaşık ve geniş dünyaya sahiptir (Nausicaa’nın manga versiyonu hariç). Çevresel görüntülerini Wales’e ve güney Avrupa’ya yaptığı gezilerinden etkilenerek şekillendirdiği bilinen Usta, Uçan Ada Laputa’yı da doğrudan doğruya Gulliver's Travels (1939, Dave Fleischer) filminden esinlenerek oluşturmuştur. Savaş sonrası yıkıma uğramış insanlık yerine, film teknoloji öncesi bir dünyaya fütüristik bir yaklaşım sergilemektedir. İnsanlar tarıma dayalı bir yaşantı tarzı içinde, bireysel araçlar ağırlıkta olmak üzere, uçan makineler konusunda uzmanlaşmış durumdadırlar. Filmin başında karşılaştığımız Sheeta’nın hükümet ajanları tarafından alıkonulduğu uçan kaleden, bir korsan ailesinin saldırısı esnasında düşmesi ve ardından gelen kolyesindeki Levitation taşının gücüyle havada süzülerek Pazu'nun kollarına inmesi, filmin geri kalanıyla ilgili heyecanlı beklentilerin ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Diğer Miyazaki kahramanlarına denk olarak, Sheeta da köklerini arayan bir öksüz iken, kolye taşının gücü yüzünden sürüklendiği macerada kendisini bulacak ve kişiliğinin derinliklerinde saklı gücün farkına vararak “savaşçı” kimliğine bürünecek, naif, iyi niyetli bir genç kızdır. Pazu ise efsanevi Laputa’yı görmüş ve dönmüş tek kişi olan babasının haklılığını ispatlama hayaliyle yanıp tutuşan, deli dolu, afacan bir oğlandır. Beraberce hükümet ajanlarının, ordu mensuplarının, korsanların, dünya egemenliği peşinde koşan fanatik kişiliklerin ortasında, sürekli ayakta tutmaya çalıştıkları saf yürekliliklerini koruyarak ve kimseyi incitmemeye çalışarak Jules Verne tadında bir süreç yaşarlar. Karakterlerin tamamen iyi veya kötü diye ayrılmasından çok gayet inandırıcı insani özellikler taşıyor olmaları, filmin bir başka büyüleyici unsurudur. Ama asıl önemli nokta, bu filmin genel anlamda Miyazaki Usta’nın başka hiç bir filminde rastlanmayan karanlık yüzüdür. Animasyon tekniği adına çok daha ileri düzeyde çalışmalara imza atmış Usta’nın bu filmi izleyicilerin çoğunluğu tarafından çok sevilmektedir. Bu, Miyazaki’nin gerçek iç dünyasını çizgileri yoluyla Laputa’ya katmış olmasından kaynaklanmaktadır. Onun yaratıcı hayal gücünü, doğa sevgisini, oyuncu karakterini bulabildiğimiz film, aynı anda hükümet, ordu ve teknolojinin kötüye kullanımı hakkındaki daha karanlık düşüncelerini de gözler önüne sermektedir. Bu bağlamda Laputa Büyük Usta’nın animede beden bulmasıdır. Filmin büyük çoğunluğunda hakim olan gökyüzü araçlarına bakıldığında da Miyazaki’nin bir başka tutkusuyla karşılaşılmaktadır. Uçmak ve uçabilecek şeyler yaratmak. Bir kez daha Usta’nın Jules Verne’den, bu sefer Leonardo da Vinci ile beraber, ne kadar etkilendiği görülebilmektedir. Gökyüzünde süzülen makineler, izleyicide; bu şeyler asla çalışmaz düşüncesine kapılmasına rağmen her yeni araçla bir daha hayranlığa düşme etkisi yaratmaktadır. Miyazaki uçan araçlar konusunda geniş bir hayal gücüne ve yarattığı makinelerin inandırıcılığında büyük bir başarıya sahiptir. Laputa içerik açısından daha sonraları (1990) yayınlanmaya başlayan GAINAX (Neon Genesis Evangelion) yapımı Nadia: The Secret of Blue Water (Fushigi no Umi no Nadia) (imdb'si) adlı TV dizisi ile birçok benzerlikler içermektedir. Konu olarak genç erkek/genç kız/macera teması gibi çok bilinen bir klişe üzerine kurulu olmasına rağmen Laputa gerek animasyon, gerek işleniş ve gerekse hayal gücü açısından Miyazaki ustanın ender yapıtlarından biridir. III.Bölüm sonu[signature][hline]www.kitap.perisi.com www.kitaplarin.efendisi.com www.daredevil.efsanesi.com türkçe anime altyazıları için http://animetr.port5.com/altyazilar.html ugrayın sizide türkçe altyazı yazmaya davet ediyoruz.. türkçe mangalar için http://www.flameriders.com 1100 cdlik ve 40 dvdlik anime listemi görmek için mail atınız mailim:[email protected] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Jarlaxle Mesaj tarihi: Aralık 21, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 21, 2004 bir bölümde(ki sadece bu bölümü izledim) kızla birlikte 80. kattan atlıyordu , düştüğünde hiçbirşey olmayınca yuh diyip kapatmıştım.[signature][hline]..... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
hired_gun Mesaj tarihi: Aralık 21, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 21, 2004 eskiden çocuklarda zeki imiş miirim :D bak bizim zamanimizda biz kapardik TV yi 80 inci kattan birisi düşünce .. şimdiki çocuklar olsa atlarlardi hemen bizde deniecez (pokemon misali ) diye ... nerde o eski çocuklar di mi efendim ... :)[signature][hline]isimler değişsede , kahpeliktir baki kalan ...Animelist.xls Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Jarlaxle Mesaj tarihi: Aralık 22, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 22, 2004 O yaşta fizik kurallarını yada mantıklı olup olmamasını düşündüğümü pek sanmıyorum.Sadece Conan ın tipi sevmemiştim heralde.Pek süper kahraman tipi yoktu ama aksine güçlüydü , kapatmamın sebebi bu =) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sam Mesaj tarihi: Aralık 22, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 22, 2004 evet doğru söylüyorsun, ben de bayağı yadırgardım keratayı.. şimdi 30 yaşın üzerindedir herhalde.. :horace:[signature][hline]Elder Scrolls forumunda ES4'ü niye multiplayer özellikli istemediğini izah eden MutantPenguin demiş ki: People suck, if I want to game I'll do it with/against circuit boards and lines of C++ that know how to RP, not people that don't know how to string a sentence together. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar