Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Ben Böyle Değildim -6- Öfke Kırıcı


Laraken

Öne çıkan mesajlar

Deri kaplı elleri, yanıyor. Yandıkça bağırıyor. Bütün rüyam inliyor bağırışıyla. Benim rüyam güzelleştikçe ellerinin üzerindeki deriler kıvrak kıvrak küçülüyor. İşaret parmağının ilk boğumunda görüyorum kemiğini. Ellerini kurtarmaya çalıştıkça dağılıyor ateş. Yanıyor lan, bütün el kemiklerini görebiliyorum. İskelet gibi, bir anda kemiklerle beni boğacakmış gibi! Diğer eli de kemikleşti!
Nefes nefese uyandım. Çene kaslarım ağrıyordu.

Sırıtmaktan.

*


Sağ elimle aldım boş silahımı. Tuvalete yollandım. Robert Siken’i bacaklarımın ortasına alıp oturdum. Sıçarken ad düşünmeye başladım sanki insanlar beni yücelteckmiş gibi. Silahımın adı destan olacakmış gibi.

Sanki ben aldatılan iyi insan gibiymişim de Okan kötü adammış gibi.

Yirmi yıl sonra insanlar beni hatırlayacakmış gibi.

Gerçi Okan hatırlıyordu sanırım. Beni yeni görmüş gibi konuşmamıştı. Yirmi sene sonra aynı muhabbeti yapmıştık. Sormamıştı nasıl veya neden uyandığımı. Sadece muhabbeti devam ettirmişti. Yani gelmiş miydi arada hastaneye? Sorabileceğim tek kişi Murat’tı o da artık yaşamıy...

Kapı çaldı. He iti an çomağı hazırla.

Açtım kapıyı. Açar açmaz geri geri gittim ister istemez. Gelen çomaktı.

*


Yaşlı gözlerle bana bakıyordu. Timsahtı yirmi yıl önce hala da öyleydi. Farklı düşünürsem intikamımı alamazdım.

“Girebilir miyim?”

Kafamı aşağı indirip salona doğru çevirdim. Girdi içeri. Yüz kere geldiği eve yüzbirinci oldu.
“Biran var mı?” dedi.

“Kullanmıyorum.”

Oturdu salona. Bacakları bitişikti. Sallanıyordu. Sol eliyle, sağ elinin tırnaklarını temizlemeye çalışıyordu.

“Ee Burçak” dedim.

Yüz hatlarına bakınca aynıydı, gözleri aynıydı, vücudu aynı kıvamdaydı. Ama yirmi sene hepsine koymuştu. Hatırladığımdan farklıydı. İçi de öyle miydi? Yine yılan Burçak mıydı?

“Ee ne düşünüyorsun peki?” dedi.

“Neyi ne düşünüyorum?”

“Yine dinlemedin di mi beni. Deminden beri konuşuyorum.”

“Okan napıyor?” dedim, hiç kinayesiz, hiç atarsız.

“İyi. Değil aslında. Yahu boşver. Konuşamıyorum kaç gündür onunla. Sen affettin mi beni hiç, sabahtan beri bunu soruyorum.”

“Neden affetmem lazım seni?” diye sorup kaşlarımı çattım.

“Benim yüzümden mi ölmeye çalıştın?”

Yok at yarrağı gördüm, korktum, ölmek istedim.

“Cevaplamayacağım bi soru. Gerek yok Burçak, yaşıyorum işte.”

Sessizlik. En sevmediğim.

“Tuvalete gidiyorum, istiyorsan bira var dolapta.”
Gittim arkama bakmadan. Alıştığım gibi.

*


Geri geldim. Koltukta yoktu. Kalbim hızlandı, benim zulamı bulmamalıydı. Salonda sola doğru yürüdüm hızlı hızlı Ölüm Saçıcı’yla. Resimlere bakıyordu. Tozlu, saçma resimlere.

“Bu sensin di mi?” dedi.

I ıh o annemin kızlık soyadı.

“Bilmiyor musun sanki.” dedim.

Bana dönüp “Biliyorum da senden emin olamıyorum. Neden bu kadar sakinsin?”

Ağzından bu cümle çıktığında ışıklar söndü. Duvarlar kırıldı. Bütün dünya öldü. Yine nefret içime pompalandı.

“Çık” diyebildim.
“Çık evimden.”

Gitti.

Tuvalete gittim aksak ama hızlı. Orada duruyordu bi tüp şarjörüm. Takamamıştım.

Çok yakındım üzerini eritmeye ama takamamıştım.

Zula mı? Tuvelete girse görecekti zehrimi. Ben Siktiğimin El Öğütücüsü’ne koyamamıştım şarjörünü. Deneyememiştim öldürmeyi. Orospu çocuğu hala hayran bırakabiliyordu kendine, beni.

Ağladım. Hıçkırmadan, ses çıkarmadan.

Yapacağım günü düşündüm, onun hıçkırıklarını ağlamalarını.

Biraz geçti göz yaşım.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...