Can_adami Mesaj tarihi: Eylül 5, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 5, 2003 Hayır son söz sahibidir demiyorum sadece güzel bi çalışma yapmış kaynaklar belli mesele bundan ibaret........ Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Soulbringer Mesaj tarihi: Eylül 5, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 5, 2003 Souless Yani bazıları derken kendini de bu tarafa katmıyarak yüceltmek şöyle olsun daha da aşağılara çekiyorsun benim aktardıklarım orda burda belgesel izleyerek kulaktan dolma değil kendi vatanım sayılıcak toprakta yaşayıp araştırmış tarihi ince ince elemiş araştırmacılardan ki dikkatli oku bence kimse onları küçük görmüyor her yükselişin düşüşü vardır elbet mantalitesi ile bir benzetme yapılmış sadece bence biraz daha tavrını muahir yazılarında dikkatli ol Saygılarımla Soulbringer[hline]†Tanrıdan önce karanlık vardı....† Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Soulless Mesaj tarihi: Eylül 5, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 5, 2003 Hayir güzelim yazdiklarimin seninle hic ilgisi yok , kendi kendini galeyana getirme.[hline]Either kill me or take me as I am, I'll be damned if I ever change Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Jadelith Mesaj tarihi: Eylül 5, 2003 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 5, 2003 faerdun dediklerimi tekrarlamışsın be gülüm :) oku postumu bi daha hadi bakiyim :-p ülkelerin templarları derken değişik ülkelerde templarlara benzeyen gruplar vardı. hatta hastaneciler templarlardan önce bile vardılar. bu templarların da görevi daha sonra süleymaniye tapınağını (yada neyse ismi) korumakla / almakla görevlendirildiler. hepsine templar diyorum çünkü templar ismi zaten tapınak anlamına gelen temple isminden türemiştir. bilmem anlatabildimmi.[hline]Bir çöpümüz var diye heryerin çöp kokmasına ben de karşıyım! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Faerdun Mesaj tarihi: Eylül 5, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 5, 2003 ehhe ben tekrarlarım cok gazim bu konuda şovalye movalye direk içindeyim olayin bir de tam kitaplarini okurken şöyle yazmak geliyor içinden insanin :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Jadelith Mesaj tarihi: Eylül 5, 2003 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 5, 2003 tarihe ilgin olması güzel tarihi az kişi sever. ben bayılırım ama seven az kişi tanırım. (2-3 kişi filan). "tapınak şovalyeleri" kitabını okurken arka planda (beynimde) medieval: total war'daki, müslümanların saldırı müziği çalıyodu. özellikle savaş anlattığı kısımları inanılmaz bi gazla okuyodum :)[hline]Bir çöpümüz var diye heryerin çöp kokmasına ben de karşıyım! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Faerdun Mesaj tarihi: Eylül 6, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 6, 2003 kitabın sonraları üzücü geldi bana bir bir memluklar kaleleri kuşatıp alıyorlar,güvenli geçiş diyip milletin başını uçuruolar,halkı köle yapıyorlar falan...[hline]No time for tears No time to run and hide No time to be afraid of fear I keep no time to cry Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Jadelith Mesaj tarihi: Eylül 6, 2003 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 6, 2003 müslümanız doğruyuz :-p[hline]Bir çöpümüz var diye heryerin çöp kokmasına ben de karşıyım! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
KAPTAN Mesaj tarihi: Eylül 6, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 6, 2003 Tapınakcıları incelemek icin oncelikle kurulmalarına neden olan bir baska orgut hakkında kısa bilgi sahibi olmak en dogrusu sanırım. 1090 yılları baslarında ismaili mezhebi cesitli hizipler icindeydi bunların arasından savas hileleriyle ( suikast ) sıyrılan Nizari Ismaililerinin basında bulunan Hasan El Sabbah bu gun Tahranın kuzeyinde bulunan Elburz daglarıyla aynı adlı vadiye hakim bir mevkii de Alamut ( Kartal yuvası ) kalesini ele gecirdi. Bu kale icinde Hasan, hashasi orgutunu kurdu. * Bilmeyenler icin ingilizce de ki Assassin kelimesi buradan turemektedir. Hashasi = Hashisshim = Assassin Orgutun yukselmesine paralel olarak birinci haclı seferinin Kudusu ele gecirmesinden hemen sonra Hugues de Payen, Kudus sehrinin kralı 2. Baldwin den haclıları korumak icin kendisi ve 8 ayrı sovalye icin hac yollarını korumak icin yeni bir orgut kurmak icin izin bas vurusunda bulundu. Istedikleri izin 1118 de Papa tarafından verildi. Izinin verilmesinden hemen sonra Troyes konsulu sovalyelere manastırvari bir bir duzen yasası verdi. Tapınak sovalyeleri isimlerini kendilerine tahsis edilen yerden yani Kudus de ki Suleyman Tapınagına komsu olan yerlerinden almaktadır. Tum bu olanlara ragmen Hashasilerin ve Tapınak sovalyelerinin neredeyse savastan kacındıkları anlasılmaktadır. Aralarında guvenlik paktı adı altında bir anlasmaları bulunuyordu ve biri digerinin bolgesine girmedikce catısmıyorlardı. Her iki orgutunde kendi dini amaclarından cok yonetenlerin istekleri dogrultusunda, kendi ceplerini dolduracak sekiller de hareket ettikleri anlasılmaktadır. Ornegin 1149 da Tapınakcıların Sam? ı savunan islam garnizonun dan casuslarla isbirligi yapılmıs ve sehri alma girisimi basarısızlıkla sonuclanmıstır. 1166 yılında da Kudus kalı Amaury? nin kale icinde haclılara ihanetten 12 Templiyeyi astırdıgı ogrenilmistir. Sonucta ne amacla ya da ne sebeble olursa olsun Tapınak sovalyelerinin bir bankacılık ve emlak imparatorlugunun yanı sıra devasa bir filosu da bulunmaktaydı ki zamanın kosullarına gore her sovalye kutsal topraklara gitmeden once esir alınması durumunda fidye olarak odenmesi icin Tapınakcıların belirledigi miktarda bir parayı bankalarına yatırmak zorundaydı. Aynı sekilde kusal topraklara giden hacılar paralarını ve emlaklarını tapınak sovalyelerinin Avrupanın cesitli yerlerinde bulunan subelerine emanet etmekteydiler. Sehit olma durumunda para ve mulk papanın koruması altında krala vergi verilmeksizin sovalyelere ait olmaktaydı. 1300 lu yılların basında biriken para ve mulk pek cok kralın ilgisini cekmekte acıkcası agızlarını sulandırmaktaydı. Kendi topraklarının onemli bir kısmını ve parasını Tapınakcılara kaptırdıgını dusunen Fransa kralı 13 Ekim 1307 yılında buyuk bir tasfiyeye giristi. Binlerce orgu uyesi tutuklandı ve iskence altında Baphomet ( Antik tanrı : Idrakın ve bilgeligin babası olarak bilinir )? e tapındıkları yolunda yazılı ifadeleri alındı. Orgut den kalanların 14 ekim 1307 den itibaren gemileriyle La Rochelle den tasıyabildikleri tum mallarıyla ayrıldıgı ve ingiltere de ve iskocya da cesitli yapılanmalarla tekrar kuruldukları soylenmektedir. Orgutun bu gun bizlere bıraktıgı en buyuk miras gotik tarzla insa edilmis olan yuzlerce kilisedir. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sostizm Mesaj tarihi: Eylül 8, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 8, 2003 Bence KAPTAN müthiş bir özet vermiş... Teşekkürler. ben Umbertho Eco'nun Focault Sarkacı'nda tanışmıştım bunlarla... Eco'nun anlattıklarıda yukarıdaki pek çok bilgi ile örtüşüyor. Mesela ilerki dönemlerinde cinsel sapmalarından bahsediliyor ya onu şöyle açıklıyordu: Mülk edinmeleri (bireysel olarak sanırım) ve traş olmaları yasak. Yoksul ve tanrı için savaşma felsefesi ile at ve döşeklerini de paylaşıyorlar. Bir atta hep iki kişi yolculuk yapıyor ve bir döşeği iki kişi paylaşıyrlar. Yoksulluk felsefesi ileri de sapmalara yol açıyor ve döşekler ayrılıyor ama tek at devam ediyor. Okuyalı epey zaman oldu umarım hata yapmamışımdır. Alamut kalesinde yaşadıkları bişeyler de anlatılıyordu ... kitabı tekrar ele almak lazım. EK: yukarıdaki linkde anlatılan Eco'da da vardı: Utanç öpücüğü.... Tüm egolarını öldürmek için "KIÇ ÖPME" töreni yapılıyormuş... Bu da ileride eşcinselliği körüklemiş... Ayrıca demin bahsettiğim at paylaşmayı resmeden bir mühür de gördüm o kitapta. önce okuyup sonra yazsaydım keşke... [Bu mesaj sostizm tarafından 09 September 2003 02:31 tarihinde değiştirilmiştir] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Faerdun Mesaj tarihi: Eylül 9, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 9, 2003 Başta tek ati paylaştıkları dogru ama sonra bir sovalyenin 4 ati bile olabiliyor. O kıç öpme töreni de Şovalyelerden Engizisyon tarafindan işkence ve zorla yada dönek şovalyelerden alinan ifadelerde geçen bir yozlaşmadır.Gerçekligi asla kanıtlanamamistir.[hline]No time for tears No time to run and hide No time to be afraid of fear I keep no time to cry Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sam Mesaj tarihi: Eylül 10, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 10, 2003 adama işkence ediyorlar itiraf etsin diye, aka kara da dedirtirsin o şekilde ne güvenilirliği olacak ki bilginin.. :)[hline]"I love the Hong Kong style of action movies, but that only looks good for small guys. The reason why the whole style was developed over there was because those guys were very puny guys ... they had to learn a technique that small people can do that are as effective as the big guy's strength. So that's where the martial arts came from." Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
_Diablo_Tyrael_ Mesaj tarihi: Ağustos 31, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 31, 2004 TAMPLiYE SOVALYELERiNiN ÖYKÜSÜ ilk Haçli Seferi (1) Kutsal Savasa Çagri "Ortaçag Avrupasinda, yönetici sinifin ahlak anlayisi Nibelungenlied efsanesi ile eski Izlanda sagalarindaki ahlak ilkelerine bagli kalmisti. Onuncu yüzyila kadar, Jom-Viking'ler adi verilen bir pagan dinsel örgüt Iskandinavya'da etkinlik göstermisti. Bu örgüt, çok siki bir disiplin altinda yasayabilen, cesaretleri kanitlanmis müthis savasçilardan olusuyordu. Savas alaninda can vererek, Valhalla'ya gitmek ve orada Woden'e (Odin) kavusmak en büyük arzulariydi. Norman'larin Ingiltere'yi fethetmeleri ile sonuçlanan Hastings Savasinda kendilerini pek kanli bir biçimde kanitlayan "Carles Birlikleri"nin kurucusu da, eski bir Jomsburg kardesligi komutani olan Kral Sweyn Forkbeard idi. Üstelik, bir çok Avrupali soylu Norman kani tasiyordu. Onikinci yüzyilda, bu kuzeyli savasçilarin anilari hala çok canliydi ve bir tür kahramanlik siiri olan "chanson de geste"ler bu savasçilarin pagan ülkülerini dile getirmeye devam ediyordu: fizik güç, yagmacilik ve intikam hirsi." Desmond Seward, The Monks of War "Kuzey Avrupa Savas Kültlerine bagli askerler, savas alanlarindaki çilgin vahsetleri ile korku salmislardi. Bir çok derebeyine bagli olarak varliklarini sürdüren bu savasçilar, Kutsal Roma Imparatorlugunun yönetiminde olusturulmak istenen baris içinde bir birlesik Avrupa ülküsüne engel oluyorlardi." "Kilise, umutsuzca akan kanlari durdurmaya çabaladi. Bu girisimin ilk örneklerinden biri; "Tanrisal Ateskes" adi verilen ve soylulara belirli günlerde savasmayi yasaklayan bir dinsel uygulamaydi. Kanli içgüdüleri ehlilestirmek için uzun vadeli çözüm olarak da "Sövalyelik" kurumu düsünülüyordu. Savasçilara bir hristiyanlik ülküsü asilayan, özgün olarak savas becerisini arttirmayi amaçlayan, ama pratikte, dinsel bir çagri niteligine bürünen, silahlarin kutsanmasi ve namus yeminleri gibi yari dinsel ayinlerle süslü yeni bir uygulamaydi bu. Kuzeyli savasçilarin kan tutkusu, savunmasizlari korumayi ön plana alan, dualarla dolu bir kendini feda etme islemine dönüstürüldü." Desmond Seward, The Monks of War "Bir sövalye, kötülük içermeyen merhamet, hile içermeyen nezaket, aci çekenler için sefkat ve eli açiklik sahibi olmalidir. Düskünlere yardima hazir olmali, hirsizlara ve katillere karsi çikmalidir. Adaletli bir yargiç gibi davranmali, onurunu yitirmektense ölümü seçmelidir. Kendini savunamayan Kutsal Kiliseyi de korumalidir." Chretien de Troyes "Sagalar zamanla yerlerini Kral Arthur romanslarina birakti, çilgin Galya'li Amadis giderek Don Quixote'ye dönüstü. Roma Imparatorlugunu isgal eden barbarlari uygarlastirma ve Avrupa ile kaynastirma isinde Katolik Kilisesinin uygulamalarindan bir örnekti bu. Ancak, bu kültürel islem yüzyillar sürebilirdi ve daha acil, daha hizli bir çözüm gerekiyordu." "Bu gerilim Papalikta bir devrime yol açti. Gregory VII (1073-85) papalik kurumunu, bati hristiyan dünyasinda tam bir yargiç ve önder konumuna yükseltti. "Tipki yasam süresince, ruhun bedene bagli oldugu gibi, dinsel iktidarin da askeri bir güce bagli olmasi gerektigi"ni ileri sürerek, bir papalik ordusu, "Militia Sancti Petri"yi olusturdu. Avrupa artik bu kral-papalari daha saygi ile dinliyordu. "1095 yilinda, Papa Urban II'nin, 683 yilindan beri müslümanlarin elinde olan Kudüs'ü kurtarma çagrisi olaganüstü bir heyecanla karsilandi. Isa'nin kentinin inançsizlarin elinde kalmasi Tanri'nin buyruklarina aykiriydi. Aslinda, Kutsal Savas, barbar kani tasiyan soylularin yikici enerjilerini harcayabilecekleri bir firsatti." "Norman kani tasiyan soylular, bu çagriyi hem Tanri'ya asker olarak hizmet etme sansi, hem de, daha önce Ingiltere'de ve Güney Italya'da oldugu gibi, yeni topraklar ele geçirme firsati olarak degerlendirdiler. Tüm Avrupa "Deus li volt" (Tanri istiyor) çigliklari ile inledi. "Vexilla regis prodeunt" (Kralin sancagi önde gidiyor) ilahisini söyleyerek, hemen her siniftan savasçi-hacilar Kutsal Topraklara dogru yola çiktilar." Desmond Seward, The Monks of War "Ilk Haçli Seferine katilan sövalyeler, birlik disiplini ile kisisel cesareti kaynastiran, çesitli savasçi gruplari olarak düzenlenmislerdi. St. Bernard tarafindan ihtiraslari, yarasizliklari ve siddete yatkinliklari elestirilen bu ilk sövalyeler, giderek bireysel bir arayis tarzina dönüsen ve rahiplerin kutsal hac yolculuklarini animsatan bir sakinlige yaklasan, yeni bir sövalyelik ruhuna yerlerini terk ettiler. Çogunlukla maddi ve hatta erotik deneyimler içeren maceralar pesinde kosturan gezgin sövalye ile günahlarinin affi ugruna haçli seferlerine katilmayi kabul eden sövalye arasinda artik bir benzerlik kalmamisti." Peter Partner, The Murdered Magicians "1099 yili Temmuz ayinda Haçlilar Kudüs'ü ele geçirdiler. Yagma ve katliamin siddeti, Kilisenin soydan gelen kiyicilik içgüdülerini yeterince hristiyanlastirmayi beceremedigini ortaya koyuyordu. Kutsal kentin tüm nüfusu, yahudiler ve müslümanlardan olusan, erkek, kadin ve çocuk tam 70.000 kisi üç gü Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Gothic_Angel Mesaj tarihi: Ekim 19, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 19, 2004 said: Sam, 31 Ağustos 2003 01:28 tarihinde demiş ki: hospitaliers sanırım bir hastaneyi korumak maksadıyla kurulmuş esasen; knights templar'ı ilk kuranlar rahipler benim bildiğim, zaten isim oradan geliyor, yoksulluk yemini ederek fakir yaşıyorlar; çok büyük maddi güç sahibi olan da knights templar, bir de fransız kralının daha sonralarına malvarlıklarına elkoyması olayları var hatta, adamlar bilinen en kaba haliyle bankacılık sistemini de başlatıyorlar sanırım.. kights templar örgütü bugün halen iskoçya'da çok daha ufak bir halde devam ediyor ama eski kurallar ve amaçları oldukça değiştirilmiş, kadın üyeleri ve yöneticileri var çok sayıda hatta. bir bakıma dayanışma vakfı halini almış..[hline]"I love the Hong Kong style of action movies, but that only looks good for small guys. The reason why the whole style was developed over there was because those guys were very puny guys ... they had to learn a technique that small people can do that are as effective as the big guy's strength. So that's where the martial arts came from." Evet bankacılık sistemini başlatmışlar.O kadar maddi yönden zenginlermiş ki krallar bile borç para alıyormuş.Bazı ülkelerin hazine görevini yapıyorlarmıs. Şimdilik aklıma bunlar geldi cok kitap okumustum gerçi hatırlayınca yazarım[signature][hline]Kopan bir ipe, sımsıkı bir düğüm atarsanız, İpin en sağlam yeri artık bu düğümdür. Ama ipe her dokunuşunuzda, canınızı acıtan tek nokta, Yine o düğümdür... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar