Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Sizin patiğiniz ne renk?


Morgana

Öne çıkan mesajlar

said:
Nartanesi, 14 Temmuz 2004 16:57 tarihinde demiş ki:
Peki koşulları tersine çevirelim bakalım mutlu olabilecek misiniz...


o koşulları yaratan zaten sizin büyük bir çoğunluğunuz, güçsüzlüğünü sevgilisiyle paylaşmayı deneyen her erkek tecrübeyle sabitlemiştir bunu.[signature][hline]Question: How many C++ programmers does it take to change a light bulb?

Answer: You're still thinking procedurally! A properly designed light bulb object would inherit a change method from a generic light bulb class!


[Bu mesaj Rahan tarafından 16 Temmuz 2004 06:14 tarihinde değiştirilmiştir]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

mavi renk apır renktir , güzel renktir :) mavi en sevdiğim renktir ama ben erkek olarak ne zaman istesem ağları :) 19 yaşıma geldim hala herkesin içinde ağlayabiliyorum :)
yani renk le , patikle alakası yok :) . tamamen erkerkler arasındaki güç yarışından kaynaklanan bir sorun bu[signature][hline]Her Avcı Avını Tutkuyla Avlar .
Bense Ötesinde Bir Av Yaparım .
Grandmaster zgrw
[Bu imza zgrw tarafından 07 July 2004 23:18 tarihinde değiştirilmiştir]

[Bu mesaj zgrw tarafından 18 Temmuz 2004 00:59 tarihinde değiştirilmiştir]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Tamamen hatalı bir önerme. Şu an ortalıkta boşanmış onlarca çifti gördükçe artık bu şekilde masallara kanıp ağlamaya başlayan erkekleri kadınların ne kadar çabuk bıraktığını, erkeğin güçlü olmaması ve her ne şart altında olursa olsun zayıflıklarını belli etmemesi gerektiğini kadınlar bize çok güzel öğretiyor. Evet kadınların ağzından modern zamanlar, eşitlik, erkeklerin de duygularını açması gibi çok güzel yalanlar sık sık dökülüyorsa da uygulamalarına bakınca bunun koca bir yalandan öteye geçemediğini açık ve net bir şekilde görüyoruz.

Bu konuda Haldun Aydıngün'in çok güzel bir yazısı vardı, bulursam yapıştırayım.[signature][hline]Özgürlüğün değerini ancak onu kaybedince anlarsınız. En zavallı insan ise esaret altındayken kendisini özgür zannedendir.

bi fransız gastesi de şey demiş:
"ırak üç parçaya ayrılıcak.
1-normal
2-süper
3-kurşunsuz"
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ben ona inanmıyorum . gayet iyi geçinin pek çok çift biliyorum . erkek oldukça nazik , duyarlı , yardım sever . ama geçinemeyen çiftlerde var erkek kaba , sert ise[signature][hline]Her Avcı Avını Tutkuyla Avlar .
Bense Ötesinde Bir Av Yaparım .
Grandmaster zgrw
[Bu imza zgrw tarafından 07 July 2004 23:18 tarihinde değiştirilmiştir]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Derdini Karınla Paylaş, Hem Karınla Hem Derdinle Uğraş

Bizim çocukluğumuzda (Altmışlı yıllar) mahallede oynarken akşam olduğunu ne havanın kararmasından, ne ezanın okunmasından, ne de annelerimizin "hadi artık gelin" lerinden anlardık. Akşamın gelişi babaların evlere dönüşüyle kesin şekline bürünürdü. Mahalledeki çocukların babalarının çevresinde kutsal ve hafif ürkütücü bir "hale" vardı sanki. Onlardan bir tanesi sokağın köşesinden göründü mü, artık o günkü oyun keyfimizin sonuna gelindiğini anlardık.

Bu babalar ilginç insanlardı. Özellikle korkunç falan da değillerdi. Hatta dönemlerinin ölçülerine göre yeterince medeni ve aydın olduklarını şimdilerde düşününce buluyorum. En temel ortak özellikleri, bizim çocuk gözümüzle şahit olduğumuz mekanlarda, fazla konuşmuyor olmalarıydı. Eski tabirle "ketumdular". Kapalı kapılar ardına çekildiklerinde eşlerine neler anlattıklarını bilmesek de, annemin beni sürüye sürüye götürdüğü komşu toplantılarındaki kadınlar, kendi kocalarının yaptıklarından ve düşündüklerinden istatistiki parametrelerle söz ediyorlardı. Yani, "Galiba Mahmut'un işleri şöyleymiş" ya da "Bizimki yeni bir ortaklığa girecekmiş" gibi uzaktan gözlenen bir olay gibi anarlardı. O yıllarda babam işinde ciddi bir kriz yaşarken annem olayların günlük gidişini hiç bir zaman tam olarak takip edememişti. Daha açık bir deyişle, babam olayları mümkün olduğunca anneme yansıtmamıştı.

Diğer erkekler de karılarına bir sürü ayrıntıyı anlatmıyorlardı. Ayrıca hemen hemen hiç bir kadın eşinin tam olarak kaç para maaş aldığını bilmezdi. Evlerde erkekler konuştuklarında genelde kendi haklı, güçlü oldukları olayları anlatırlar, yedikleri kazıklardan, ezildikleri durumlardan ya da daha kötüsü, kendi açık hatalarından hiç söz etmezlerdi. Bütün bunların bir emniyet subabı gibi ciddi bir meyhane kültürü de hazır beklerdi. Erkekler meyhanelere gidip ara sıra tüm zırhlarından arınıp, çok yakın dostlarına içlerini döktüklerini eski Türk filmlerini izlerken çıkarabiliyoruz. Kendini böylesine kasan, zor bir şablona uyduran ve duygularına hiç yenik düşmeyen sert ve mert erkek tiplemesi, içince, yani alkolün etkisiyle zırhını deldirince, salya sümük ağlayan, dostlarının boynuna sarılıp "Seni seviyorum abi!" diye zırlayan kişilere dönüşüyordu. Bütün bunlar da bize son derece geri ve hıyarca geliyordu...

Çünkü, insanların kendilerini bu kadar zorlamalarına ve kasmalarına bir anlam veremiyorduk. Erkek kendi eşiti olan dişisiyle "çırılçıplak" bir ilişkiye girebilmeliydi (buradaki çıplaklık ruhsal çıplaklık, yoksa öbür işi nasıl yaptıkları, en azından bu yazı bağlamında, bizi ilgilendirmiyor). Erkekler de duygularını gösterebilmeliydi. Hep sert olmaya çalışmanın, hep haklı durumda kalma çabası göstermenin çok da samimi ve güzel bir davranış olduğunu düşünmüyorduk. Artık yeni bir çağ başlamıştı. Kadınlar eski kadınlar değildi. Çok daha güzel ilişkiler yaşanacaktı.

Ancak kırk yaşına yaklaşırken bazı şeyler kafama dank etmeye başladı. Bunlardan bir tanesi de insanların bugünkü son şekillerine nerdeyse 30,000 yıl önce kavuştuklarıydı. Bir başka deyişle, meşhur Lescaux mağarasında duvara bizon resmi çizenlerle tek farkımız arada geçen süre içinde birikmiş olan teknolojiydi. Yoksa insan olarak aynıydık. Bunun anlamı da şu anda her ne tartışıyorsak, aslında 30,000 yıllık belki de daha eski bir geçmişin kütlesine karşı tartışıyor olduğumuzdu. Hala çok anlamlı gelmemiş olabilir, düşünceyi biraz daha ilerleteyim. Türler gibi davranış biçimleri de zaman içinde evrim geçirip en olması gereken şekillere bürünürler, eğer daha otuz sene önce babalarımız eşlerine belli bir şekilde davranıyorlarsa belki bu yaptıkları binlerce senenin süzgecinden geçmiş bir modelden kaynaklanıyordu. Eğer bu kadar sağlam bir modelden geliyorsa bizim değiştirdiğimizde çarşaflayacağımız ise nerdeyse kesindi.

Sonra neler oldu?

Epey bir şeyler oldu. Yakınlarım arasında babalarımız gibi davranmayan bir sürü erkek dostum türedi. Birlikte oldukları kadınlara karşı sert, mert, suskun, kaba değillerdi. Aksine, içlerini açmaya özen gösteriyorlar, kusurlarını saklamak için çaba sarf etmiyorlar, müşterek bir hayatta bazen kadınlarına sığınabileceklerini düşünüyorlardı. Hepsi demek haksızlık olur ama temelde çoğu çuvalladı. Bir şeyler feci şekilde yanlış gitmişti ve sonuç çok kötü olabiliyordu. Bu yaklaşımın sonucu kadınların ilgisinde, sevgisinde, en fecisi de saygısında ciddi bir azalma olmasıydı. Bu durumu ciddi ciddi aklına sığdıramayan dostlarımla sabahlara kadar konuştuk. Sonra da yanıtlar yavaş yavaş oluşmaya başladı. Tabii ki gene hayvan davranışlarından çıkıyordu bu yanıtlar.

Biz referans olarak memeli hayvanlara giriyoruz. Söz konusu canlı gurubunda aileye benzer bir kavramdan söz edilebilir ancak bu anne ve bakıma muhtaç çocuklardan oluşur. Memeli hayvan ailelerinin pek çoğunda babaya yer yoktur. Zaten onların da çocuklarını pek taktığı yoktur. İnanmazsanız mahallenizdeki erkek kedileri inceleyebilirsiniz.

İnsan yavurusu oldukca uzun süre
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Aslında biz kadınlar gerçekten garip yaratıklarız ben kendi adıma konuşayım. Karşımdaki erkeğin güçlü olmasını tercih ederim ama bi sorunu olduğunda da gelip paylaşmasını isterim. Ama öyle bişi aşılanmışki bizlere erkekler güçlüdür vs. diye bir erkek gücünü yitirdiği anda saygımızı yitiriyo malesef... :( her zaman olmasada %90 bu böyle...[signature][hline]W.M.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Yaşamak zor ,zorluklarda insanların birbirine destek olmasıyla aşılır.İnsanların her zaman dimdik ayakta durmaları gerekli hayatın zorluklarına ancak o zaman karşı koyabilir ve kendi ayakları üzerinde durabilirler.

İnsan ilk önce kendisine daha sonra çevresinde ailesine ve hayata karşı sorumlulukları var.Bu sorumluluklardan vazgeçilemez.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Morgana ozaman sizede yaranmak mümkün değil :) güçlü olursa zati dedi olmaz hadi oldu diyelim paylaşmaz niye çünkü toplumda dert paylaşmak zayıflık olarak görülür ( ne kadar yanlış bi görüş ) . nazik erkek , dert paylaşan erkek buldun diyelim senin yanında gücünü kullanmak istemez . eee noldu yani herkezden uzak bi şey oldu . ölede olmuo bölede :([signature][hline]Her Avcı Avını Tutkuyla Avlar .
Bense Ötesinde Bir Av Yaparım .
Grandmaster zgrw
[Bu imza zgrw tarafından 07 July 2004 23:18 tarihinde değiştirilmiştir]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...