mani Mesaj tarihi: Mart 17, 2009 Mesaj tarihi: Mart 17, 2009 demokrasi ve hukuk gelmesi için askerin kışlaya çekilmesi lazım denmiş, iyi denmiş, güzel denmiş katılıyorum. Bunu diyen diller fethullah camisine geri çekilsin desin artık. Dini mescide mi çekeceksiniz yoksa camiye mi çekeceksiniz nereye çekecekseniz çekin mahalle baskısını bırakın siyasete bulaşmayın desin. Bunlarıda duyalım. Yoksa tek taraflı, amerikadan güdümlü f-tipi düşüncelerle ancak kendinize yarayan demokrasi ve hukuk getirirsiniz. Siz darbe geliyor, darbe istemiyoruz darbeden korkuyoruz diyorsunuz. karşınızda dine dayalı, din ağırlıklı bir sistemin yerleşmesinden korkan kitleler olduğunu unutmayın. Siz bunları görmezden geldikçe başkalarıda sizin korkularınızı görmezden gelir.
Soulsinful Mesaj tarihi: Mart 17, 2009 Mesaj tarihi: Mart 17, 2009 mani said: Siz darbe geliyor, darbe istemiyoruz darbeden korkuyoruz diyorsunuz. karşınızda dine dayalı, din ağırlıklı bir sistemin yerleşmesinden korkan kitleler olduğunu unutmayın. Siz bunları görmezden geldikçe başkalarıda sizin korkularınızı görmezden gelir. Darbe yemiş bu millet 60 70 80 de ama şeriat hamdolsun ne şimdi ne sonra gelecek. Daha bana Sosyal demokrat ağzı yapmayın.
mani Mesaj tarihi: Mart 17, 2009 Mesaj tarihi: Mart 17, 2009 Soulsinful said: mani said: Siz darbe geliyor, darbe istemiyoruz darbeden korkuyoruz diyorsunuz. karşınızda dine dayalı, din ağırlıklı bir sistemin yerleşmesinden korkan kitleler olduğunu unutmayın. Siz bunları görmezden geldikçe başkalarıda sizin korkularınızı görmezden gelir. Darbe yemiş bu millet 60 70 80 de ama şeriat hamdolsun ne şimdi ne sonra gelecek. Daha bana Sosyal demokrat ağzı yapmayın. Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan evvel zaten bu topraklarda hindular yaşıyordu, kimse kimseyi din elden gidiyor diye korkutmuyordu. Ortalıkta din kisvesi altında ülke topraklarını peşkeş çeken sahte şeyhler, pabucumun padişahları, sözde liderler yoktu. Gericiliğin göbeğinden zorda olsa bu ülke kurtulmadı zamanında. Herkez her ay en azından 1 kitap okuyor, sanatla ilgileniyor, okuma-yazma bilmeyeni kızılcık sopasıyla dövüyorlardı. Sosyal demokratların altına ezilesin inşallah ne diyim. Gün gelecek o taptığınız paralarda, size vaad edilen hayallerde yok olup gidecek. Kaçacak, gidecek ağa babalarınız, hacılarınız hocalarınız. Dımdızlak ortada kalacaksınız.
Soulsinful Mesaj tarihi: Mart 17, 2009 Mesaj tarihi: Mart 17, 2009 Kusura bakma okumadım. sonunu okudum ortada olmak güzeldir de dımdızlak nedir onu bilmiyorum. uzun yazmışsın biraz. neyse okthnxbb
Apis Mesaj tarihi: Mart 17, 2009 Mesaj tarihi: Mart 17, 2009 Yanlız forumdaki birçok kişi atlamış direkt "bunlar gerçek" diye. Nedense aklıma bazı örnekler geldi bu arada. Ne demiş Horizon, Jadelith Tübitak'a gelen sansür başlığında mesela? Horizon said: Kişisel saldırı diyenlere bakın.. kime saldırmışım anlayamadım. Nerede bu haberin resmi yazısı , duyurusu ? Hürriyet yazmış oraya böyle böyle oldu diye. Nerede işten çıkarıldığı iddia edilen kişinin basın açıklaması ve çıkardığı iddia edilen kurumun açıklaması ? Armut elmayı kıçından tekmelemiş.. ( sebebide tipini beğenmiyormuş) Nasıl yapar ?? Hadi hemen inanıp başlayalım hakaretlere.. Ben ne diyorum , haberin doğruluğu , tam ayrıntıları gelmeden manipulasyon kokan haberler üzerine birde burada birbirinize gaz verip haydi hoppa yaptığınızı söylüyorum. Burada geçmişte böyle yalan haber üzerine çok konu başlıkları açıldı sayfalarca. Hani örneğini görmesek tamam diyeceğim. Yoksa haber doğru veya yalan demiyorum dikkat ederseniz. Bu bir paticik klasiğidir. not: Hürriyet yazdıysa yalandır göndermelerine de şunu söylemek isterim. Karşı tarafa saldırı amaçlı haberlerin hepsinde ben dururum 2 gün beklerim. Bakalım doğrumu değilmi diye. Çünkü özellikle doğanın medyasından gelen bu tarz haberlerin çoğu ya çarpıtılmış ya da yalan çıkıyor. Örnekleri çok , yazın google çıksın karşınıza. hatta daha sonra hakikaten tutarlı bir insan olarak çizgisindende sapmıyor; Horizon said: Şimdi hürriyet ya da sen bunu dedin diye böyle olduğuna inanmammı gerekiyor hemen ? Tam tersine ben kafamı gömmüyorum , ben ilk gelen dedikodulara şüphe ile bakıyorum. Dedikodulara kulak verip hemen evet bu böyle deyip cadı avı yapan tipler gibi bu cadı yakın ulan demiyorum. Neyse siz tam gaz devam. Ben bunların kopyalarını çok yaşadım burada. Bakalım o kopyalardan biri olacakmı bu başlık. Ben ne önümdeki koyun uçurumdan atladı diye atlıyorum , ne de arkadan kovalayan kurta yem olmayı bekliyorum. Doğru zamanda doğru bilgiyi bekliyorum okadar. Arkasından Jadelith patlatır; Jadelith said: diye devam eder. Eh, tutarlılık güzel şey. Ama işinize geldiği konuda tutarlılık. Olmuyor beyler.
GEd Mesaj tarihi: Mart 17, 2009 Mesaj tarihi: Mart 17, 2009 Viktor said: sevgili gunluk, bugun suc islemeye karar verdim, seninle paylasiyorum cunki yakalanirsam ilerde delil olsun osman ile fevzi de isliycegim suca ilgi gosterdi, nasil yardimci olabiliriz dediler bende dedimki oncelikle sizde benim gibi yapin gunluk tutun HAhahashahahaahsudhasdasudhsadasuhdsadhousafasfpaıdsf sajdasd udhusaodh
Horizon Mesaj tarihi: Mart 17, 2009 Mesaj tarihi: Mart 17, 2009 Apis yazılanların gerçek olduğuna dair söylediğim tek mesaj bul bu forumda göster lütfen. Ya da çok boş olduğunu hatırlatırım sana. Saf birilerine laf atmak için çaba göstermeni acizliğin olarak görüyorum. Attığın lafta da bir doğruluk yok o daha bi komik yapıyor seni.
Sparkcaster Mesaj tarihi: Mart 17, 2009 Mesaj tarihi: Mart 17, 2009 bunlar gerçek, üstelik cumhuriyet kısa bir zaman içinde yazı dizisi olarak yayınlayacaktı zaten bunları. hala yalnış birşey göremiyorum, şunu öldürelim bunu keselim denmiyor. ama işte eğitimsiz star vakit yeni şafak sabah okurlarını coşturacak şeyler.
Jadelith Mesaj tarihi: Mart 17, 2009 Mesaj tarihi: Mart 17, 2009 @apis: daha sonra "radikal de yazmış, doğrudur herhalde" dedim. ama onu yazmayı kendi tezine uygun görmemişsin nedense. hürriyet istediği zaman doğruları çarpıttığı güneş gibi ortada. o yüzden sadece o yazdı diye doğru kabul etmeyin demek istedim. fakat sonra radikalde de yazdığını görünce "doğrudur herhalde" dedim. kafanıza göre quote mine yapmayın, sonra hatalı duruma düşersiniz : )
Laurelin Mesaj tarihi: Mart 17, 2009 Mesaj tarihi: Mart 17, 2009 sevgili gunluk, icimden mustafa balbay gunlukleri topiginde cok kotu kufur etmek geciyor, tatlisu liberalleri ile ilgili cok kotu dusuncelerim var hepsinin sulalesine kufur edebilirim biraz daha kafam atarsa site yonetimide cok canimi sIkIyor darbe yapsak indirsek fena olmiycak
Horizon Mesaj tarihi: Mart 18, 2009 Mesaj tarihi: Mart 18, 2009 Başbakana rahat rahat küfür edemiyoruz !11!!!
Horizon Mesaj tarihi: Mart 19, 2009 Mesaj tarihi: Mart 19, 2009 said: Mustafa Balbay günlükleri, Hasan Cemal günlükleri! Önce bir noktayı belirtmekte yarar var. Tempo24.com.tr’de yayımlanan Mustafa Balbay günlükleri, Ergenekon olayında dönüm noktalarından biri olabilir. Şu nedenle: Günlüklerin içeriği bu haliyle, Ergenekon davasında kapıyı ister istemez asker içindeki ‘2003-2004 darbe tertipleri’ne de açacak. Bundan kaçınmak artık zor... Bu tertiplerin ya da ‘darbeye teşebbüs girişimleri’nin ayrıntılı biçimde yer aldığı, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı, emekli Oramiral Özden Örnek günlükleri ile Mustafa Balbay’ınki birlikte okunduğu zaman birçok taş daha da yerli yerine oturuyor. Bu nokta çok önemli. Hatta Ergenekon olayının özünü oluşturan bir nokta olduğu da söylenebilir. Bugün yazı konum bu değil. Farklı bir şey yazmak istiyorum. Mustafa Balbay günlüklerinin gündeme oturmuş olması gayet normal. Her kafadan bir ses çıkması da şaşırtıcı değil. Konuyla ilgili bazı televizyon programlarında, basın açıklamalarında benim adım da geçti, “Hasan Cemal’in de günlükleri vardı” diye... Evet vardı. Ama Hasan Cemal günlükleri, 1980 yılı sonbaharında 12 Eylül askeri yönetimiyle başlar, bazılarının sandığı gibi 12 Mart’ta değil. Hasan Cemal 1960’ların sonlarına doğru, 12 Mart ve öncesinde günlük tutmadı. Hatta o dönemde yaşadığı bazı şeyleri yıllarca kendi kendine bile tekrarlamadı, unutmayı tercih etti. Nedeni açıktı. Bir parçası olduğu cuntasal hareket, Türkiye’yi darbeye götürmek için çalışıyordu. Bunun için Türkiye’de darbe ortamı yaratmaya dönük eylemlerin odağı gibiydi. Hasan Cemal’in de yazı işleri müdürlerinden biri olduğu ve Doğan Avcıoğlu’nun yönettiği, İlhan Selçuk’un yazarlığını yaptığı Devrim dergisinde yazıyla, çiziyle asker kışkırtılıyordu. Devrimci gençler ses getirici eylemler için kaşınıyor, seferber ediliyor, bu arada sağa sola da bomba attırılıyordu. Darbe tarihi de belirlenmişti: 9 Mart! (1971) Bu tarihte asker darbe yapacak, parlamentonun kapısına kilit vuracak, siyasal partiler kapatılacak, yani o zamanki deyişle ‘cici demokrasi’ sona erecek ve Türkiye ‘demir yumruklu bir dikta’yla ‘aydınlanma ve devrim yolunda’ ilerlemeye başlayacaktı. Ama olmadı, yapamadık. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Gürler son anda karşı tarafa geçince, bizim 9 Mart darbesi yattı. Yerine 12 Mart darbesi geldi. Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları hiyerarşi içinde iktidara el koydular. Hem bizi, yani ‘Madanoğlu cuntası’sı temizlediler, hem Başbakan Demirel’i devirdiler. Demokrasi ve insan haklarının da canına okudu 12 Mart. Daha acısı, Deniz Gezmiş’ler için idam sehpaları kurdu askeri yönetim... Özellikle bu acıyla kafam duvara çarptı. 1960’larda tutmuş olduğum yanlış yolu, Türkiye’nin daha iyiye gitmesi için askeri darbelerden medet uman tavrımı Deniz Gezmiş’lerin idamıyla gözden geçirmeye, kendi kendimi eleştirmeye ve ‘demokrasi kültürü’ edinmeye başladım. O günlerde günlük tutmadım. Tutamadım. 12 Mart öncesi yaşadıklarım uzun yıllar kendi içimde kaldı. Yaralar iyileşirken, acılar da küllendi. Aradan ancak 28 yıl geçtikten sonra içimi artık dökebileceğimi anladım. 1999’da ‘Kimse Kızmasın, Kendimi Yazdım’ adını taşıyan kitabım böyle doğdu. Mustafa Balbay’ın günlüklerini okurken bir çok şey bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti gitti. Bu arada günlüklerin iki yeri, İlhan Abi’yi tanıdığım için bana biraz eğlenceli geldi. İlhan Selçuk, zamanın Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’la bir görüşme yapar. Sonra, otuz küsur yıl önceki 9 Mart-12 Mart tecrübesiyle komutanlar hakkında Balbay’a der ki: “Ürktüm... Değişik bir şey var. Bunlar kendi içlerinde farklı düşüncelere sahipler. Böyle olur. Geçmişte Faruk Gürler, Muhsin Batur... Gürler birden öbür tarafa geçti... Bunlar böyle olur. Aman dikkat!” Yine İlhan Selçuk, aynı uyarıyı Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’a yaparken, aralarından şöyle bir konuşma geçer: “İS: Tabii biz sizinleyiz. Ama sizi bölünmüş göstermek isteyenler var. Bu çok önemli. ŞE: Ne dediğinizi çok iyi anlıyorum. Ona dikkat ediyoruz. İS: Ben çok şey yaşadım. 9-11 yaşadık, (9 Mart’la 12 Mart’ı kastederken, 1971’de KKK Komutanı Gürler’in son anda öbür tarafa geçip 9 Mart’ı yatırmasını anlatıyor, HC)Yani öyle bir şey olmasın isterim. Bir kez daha biz yenilen taraf olursak, hiç istemiyorum. Bundan korkuyorum. ŞE: Korkunuzu anlıyorum, endişeniz olmasın. Ona dikkat ediyoruz.” İşte böyle. İlhan Abi hiç değişmedi. Ben değiştim. Dileğim, Cumhuriyet’te yıllarca birlikte çalıştığım Mustafa Balbay’ın da özgürlüğüne en kısa sürede kavuşması ve değişmesi... Hasan Cemal
Laurelin Mesaj tarihi: Mart 19, 2009 Mesaj tarihi: Mart 19, 2009 Sevgili Gunluk, bugun darbe yapabilirim kafam cok bozuk ama yapmiyadabilirim aksam cluba gidip 300-500 eglenicez 41° 0′ 44.06″ Kuzey, 28° 58′ 33.67″ Dogu koordinatlarina silah gomdum hatta masamin ustundeki CD de gugil earth dende isaretledim yerini bu silahlar darbemiz sirasinda kullanilicak sansasyon yaratsin diye Ismail YK yi oldurmeyi dusunuyoruz, bu hariketimizle kesin pekcok yandas saglariz ancak organizasyonumuzun iskencecisi fatih urek cok iyi cocuktur taniriz kendisini darbeden sonra cok buyuk yerlere sokucaz onu Empire total war da cok guzel oyunmus dun kadikoyde sidi lazimmi abi diyen bir tip korsan vista ultimit alinca hediye etti, korsan CD kullanmak cok guzel sirketteki butun bilgisayarlara yukledim, yukardaki yazdiklarim suc teskil etmiyorsa bari bu teskil etsin cok pis bir insanim ben gunluk
sostizm Mesaj tarihi: Mart 19, 2009 Mesaj tarihi: Mart 19, 2009 Ah ve viktor kardeş. Çok iyi anladım demek istediğini ama böyle bi durum değil. Bu çok KOCAMAN adamlar kendilerini övmeyi şişinmeyi pek bi severler. Muhtemelen ayna karşısına geçip kendilerine yağ çekiyorlardır. Bana bu şekilde günlük tutmaları şaşırtıcı gelmedi. Edit: Seni çooook uzun bi zamandır bilirim Patiden. Geçmişe de bakarak söylüyorum anladığımı.
lovecraft0Z Mesaj tarihi: Mart 19, 2009 Mesaj tarihi: Mart 19, 2009 yok narnia günlükleri bide demokrasiyi kullanarak demokrasinin yok edilmesini engelleyen bi yasa yok mudur
Buyse Mesaj tarihi: Mart 21, 2009 Konuyu açan Mesaj tarihi: Mart 21, 2009 hakkı devrim said: Darbe Tasarım ve İcra Kurulu Sonradan herhalde «Günlüklerin su yüzüne çıktığı dönem» diye anılacak günler yaşıyoruz. Ben ahkâm keserken, Osmanlı döneminde devlet adamlarının hatıratı yoktur; ama olmayışının etkileri var, derim. Geçmiş olayların bu yüzden kulisine (yani içyüzüne) dair bilgi edinemiyoruz. Hatıralarını not etmekten niye korkarlar sualine cevap vermek zor değil. «Sadrazamın boynu vurula!» fermanında bir sonraki cümle «emlak ve emvali dahi müsadere edile!» oluyor. Hoşa gitmeyecek hatırat notları ele geçerse kelleyi, malı mülkü kaybetmekten gayri çoluk çocuğun istikbalini karartmak da var. – Çeneni tutamıyorsan çok güvendiğin birilerine söyle, ama ardında yazılı belge bırakma! Günlük dediğimiz, ele geçerse herkesin ilgileneceği notlar. Kırk yıldır, darbe hazırlıklarına dair en ayrıntılı bilginin bu günlüklerde yer alacağını öğrendik. Giderek günlük demek, yakın geçmişe dair isimleri, olayları ve tarihleriyle gizli kalması istenmiş hadiselerin, bir gün bir şekilde gün ışığına çıkarılması anlamına gelir oldu. Bugünlerde günlükleriyle gündemde olan kişi bir meslektaş. Adı Mustafa Balbay. Tanışım değil, Cumhuriyet’in Ankara temsilcisi. Uzaktan anlayabildiğim, pusula olarak ağabeyi İlhan Selçuk’u benimsediğidir. O ağabey de Askerlerle ilişki kurmaya ziyade meraklı, devlet-siyaset tasarımcısı bir meslektaşımızdır. * Haberleri, yorumları okuyorsunuz. İlhan ve küçük kardeşi Mustafa ikilisini destekleyenler yanında kösteklemeyi görev bilenler, hatta tutum ve davranışlarını çok tehlikeli bularak suç işlediklerini ileri sürenler de var. Ben daha çok siz okurlarıma sormak istiyorum. Siz, okuduklarınızdan ne anlıyorsunuz? Yarma şeftaliye benzer yanımızın bizi bu konuda da ortamızdan ikiye böleceğini bilsem de, cevaplarınızı merak ediyorum. Açığa vurulmuş, sözüm ona mahrem telefon konuşmalarından çıkardığınız sonuç nedir? Ne düşündüğümü önce burada ben söyleyeyim, sizin fikirlerinizi de lütfederseniz e-postayla gelecek cevaplarınızdan öğreneyim. Artık anlaşıldığına göre, hangi siyasî rejim altında yaşamamız gerektiği hususunda tercihleri çok önemli altı kişi var Ankara’da. Birbirine bağlı altı makamda görevli altı kişi; altı general daha doğrusu: Genelkurmay başkanı ve ikinci Başkan; Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri Başkanları (etti beş, bir de) Jandarma Komutanı. Aralarından Nuh deyip de Peygamber demeyen bir muhalif çıkmazsa (Bu kişinin son projede Org. İsmail Hakkı Karadayı olduğunu günlüklerden öğrendik) iktidara el konulmasını engelleyecek başkaca bir gücümüz yok. Düşününce insan, son yıllarda yakın tarihimizin bu altılının aralarında anlaşıp anlaşamadıklarına dair haberlerden ve hikâyelerden oluştuğunu apaçık görüyor. 12 Mart 1971 öncesi cereyan eden, günlüklere layık olayları dün İsmet Berkan (ki eski bir Cumhuriyet’lidir) pek güzel anlattı. Karadayı Paşa’nın rolünü o projede Org. Faik Türün’ün oynadığını hatırlatıyordu. Türün Paşa 1. Ordu Komutanıydı. Acaba Ankara’daki altılıya kuvvet komutanlarını da eklemek mi lazım? Gene Radikal’den Oral Çalışlar, o da dünkü yazısında «Ben Cumhuriyet’te 16 yıl çalıştım. Ayrılmam istendiği için uzaklaştım gazeteden. Toktamış Ateş, Aydın Engin aynı sebeple benden önce ayrılmışlardı» diyor ve darbe-sever gazeteciliğin önünün alınamamasından duyduğu endişeyi dile getiriyordu. Acaba diyorum, ordu komutanlarından gayri, aramızdaki darbe-sever gazetecileri de mi dahil saymak lazım «Darbe Tasarım ve İcra Kurulu»na?
GEd Mesaj tarihi: Mart 24, 2009 Mesaj tarihi: Mart 24, 2009 http://www.odatv.com/index.php?id=15262 odatv said: Gazeteci Mustafa Balbay'ın "günlükleri" sızdırıldı. Bir gazetecinin yaptığı özel görüşme notlarını okumak hayli keyifli. Üstelik soruşturma makamları kolaylık olsun diye günlüklerin altına "DEĞERLENDİRME" notu koymuşlar. Görüşme hangi tarihte olmuş, isimleri geçen kişilerin tam adları nedir; hepsi bu değerlendirme notunda yazılı. Yani okurken hiç zorluk çekmiyorsunuz. Diyelim ki, "Gürbüz" diye birinin adı geçiyor, değerlendirme notunda "Gürbüz Çapan" olduğu belirtiliyor. "Turgay", Turgay Ciner... "Gül", Abdullah Gül... "Recep", Recep Tayyip Erdoğan... "59", Başbakan Erdoğan'ın kurduğu 59. hükümet... "Ağar", Mehmet Ağar... "Cem", İsmail Cem... Hatta bazen kişilerin özel hayatından bahsedilirken anlaşılmayacağı kaygısıyla ayrıntı veriliyor. Diyelim "Çetin"; Çetin Doğan 1 Ordu Komutanı; kalp ameliyatı oldu. (Laf açılmışken; Paşalar'ın sağlık durumu nedense hep gündeme getirilmek isteniyor. Hatırlayınız bazı Paşalar'ın GATA raporları bile sızdırılmıştı. Niye acaba?) Devam edelim... "Perinçek", İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek vs.vs. Sadece bir kişinin adı "DEĞERLENDİRME" notunda yok. Balbay'ın günlüklerinde "Fethullah" diye birinden bahsediliyor. Kimdi bu "Fethullah"? Bilemiyoruz; çünkü soruşturma makamlarınca yazılı "DEĞERLENDİRME" notunda bu isim hakkında bilgi verilmiyor. Herkes hakkında isim-soyadı yazılıyor; özel bilgiler veriliyor; bir tek "Fethullah" konusunda açıklama yok. Bir de.. Bir isim daha var; "Gülen"? Günlüklerdeki "Gülen" kim? "Fethullah" gibi "Gülen"in de kim olduğu "DEĞERLENDİRME" notunda yok. Demek ki soruşturma makamları bu iki ismin kim olduğunu bilmiyorlar? Sadece Balbay'ın günlüklerinde okuyoruz ki; "Gülen" in okulları var ve Paşalar bu okullardan çok rahatsız.. Evet, biz "Fethullah" ve "Gülen" isimlerinin kim olduğunu çıkaramadık... Kim bilir belki de "DEĞERLENDİRME" notuna ya da sızdırılan belgelere-bilgilere alıştık. Düşünce tembelliği yapıyoruz... Bizim de bu olan biten hakkında biraz "derin" düşünmemiz gerekiyor... ^^
sg-1 Mesaj tarihi: Mart 24, 2009 Mesaj tarihi: Mart 24, 2009 kabak gibi belli olduğu için nota gerek duymamışlardır :p bu davadan en karlı çıkacak olan kişiyi değerlendirme notunda açıklamak gereksiz yani.
sg-1 Mesaj tarihi: Mart 24, 2009 Mesaj tarihi: Mart 24, 2009 Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Mustafa Balbay, Cumhuriyet gazetesine bu açıklamayı yaptı: Cumhuriyet Gazetesi'nin haberine göre Mustafa Balbay cezaevi yönetimi tarafından tecrit edildi. Balbay'ın havalandırmaya bile tek başına çıkartıldığı ve diğer tutuklulardan ayrı muameleye tabi tutulduğu öne sürüldü. İşte Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanan Balbay'ın sözleri: * Medya’da tartışılan şekilde bir günlüğüm yoktur. * Birbirinden farklı notlar montaj yapılarak birileri tarafından işlenmiş, yorumlar eklenmiş, tahrif edilmiştir. * Ben gazeteciyim, gazetecilik mesleği dışında hiçbir işe ve olaya bulaşmadım. * İfade özgürlüğüm elimden alınmıştır. * Yayımlanmak üzere hazırladığım yazı dizisi sansürü aşarsa gerçeği herkes öğrenecektir. * Bana zor günde destek verenlere teşekkür ediyorum. * Destek verenlerin yüzünü kızartacak hiçbir faaliyetin içinde olmadığımı bilmelerini isterim. Tutuklanmasının üzerinden 19 gün geçen gazetemiz yazarı ve Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, 8 kişilik koğuşta kalmak istemesine rağmen Silivri Cezaevi’nde fiili “tecrit” uygulanarak tek kişilik koğuşta tutuluyor. Diğer tutuklulardan ayrı, adeta “hücre cezasına çarptırılmış” bir mahkûm muamelesine tabi tutulan Mustafa Balbay, havalandırmaya da tek başına çıkarılıyor. Avukatı, Adalet Bakanlığı’na başvurarak “bu haksız ve hukuka aykırı uygulamaya bir an önce son verilmesini” istedi. Balbay, geçen hafta Silivri Cezaevi idaresine verdiği dilekçede, “yalnız başına fiili bir tecrit altında bulunmak istemediğini, aynı soruşturma kapsamında tutuklu olanların bulunduğu 8 kişilik koğuşlarda boş yerler olduğunu” kaydederek bu koğuşlara geçmek istediğini belirtti. Ancak sınırlı olarak haftada bir gün ve 45 dakika yalnızca ailesiyle kapalı görüş olanağına sahip Balbay’ın bu dilekçesi bir haftadır işleme konulmadı. Avukatları Akın Atalay ve Bülent Utku, Balbay’a diğer tutuklulardan ayrı bir muamele yapılmasının nedenini anlamakta zorlandıklarını belirttiler. Balbay’ın ifade hürriyeti de cezaevinde kısıtlandı. Yazılarını düzenli olarak yazabilmek için yaptığı başvuru da reddedildi. Yazılarını gazeteye gönderemeyeceği, cezaevi idaresince kendisine bildirildi. Hükümlülerin dahi ifade özgürlüğü çerçevesinde yayın etkinliğinde bulunabilecekleri, ilgili tüzükte açıkça güvence altına alınmış iken tutuklu statüsündeki Balbay’a hukuk dışı olarak bu iznin verilmemesi ve tek kişilik koğuşta tutulması soru işaretleri yarattı. Balbay dün avukatıyla yaptığı görüşmede konuyla ilgili olarak şunları aktardı: “Günlük köşe yazılarımı yazma ve gazeteye gönderme talebim kabul edilmedi. Aynı şekilde, gazetede duyurusu yapılan ‘Gerilimli Yıllar’ yazı dizisini de, gazeteye gönderip yayımlanmasına da izin verilmedi. Bu durumda, hakkımda çıkan yazılara gazetedeki köşemden cevap vereceğimi düşünerek yazdığım yazıları ne yazık ki, okurlara ve kamuoyuna iletemiyorum. Avukatımın geçen hafta bana iletilmek üzere cezaevi idaresine verdiği ve basında bana ait günlükler olduğu iddiasıyla yayımlanan notlar, cezaevi idaresi tarafından ancak bugün (dün) tarafıma verildi. İlk bakışta bu notlarla ilgili söyleyebileceğim şudur. Medyada tartışılan şekilde benim bir günlüğüm yoktur. Yayımlanan notlara ilişkin ilk değerlendirmem şudur: Benim farklı zamanlarda, farklı yerlerde yaptığım görüşmelere dayalı olarak tuttuğum birbirinden farklı notların, montaj yapılarak bir araya getirilip birileri tarafından işlendiğini, yorumlar eklendiğini ve kamuoyuna sunulmak üzere farklı ve özel bir metin oluşturulduğunu gördüm. Öyle yorumlar ve işlemeler yapılmış ki, bazı notlarımı ben de tanıyamadım. Sızdırılan ve yayımlanan notlarda, benim zamanında tutmuş olduğum notlarda yer almayan, o notlarla örtüşmeyen kısımların yanı sıra, olması gereken birçok yerin ise, olayın ve sözlerin anlamını değiştirecek şekilde, aradan çıkarıldığını, böylece özel olarak istenilen kıvama getirilip servis edildiğini anladım. Eğer gazeteye yayımlanmak üzere hazırladığım dizi yazıyı, bana yönelik sansürü aşabilip yayınlatma olanağı bulursam, gerçekleri herkes öğrenecek. Şunun bilinmesini isterim ki, notlara temel olan bütün görüşmeler, sadece gazetecilik güdüsü, kaygısı ve amacıyla yapılmıştır. Bu görüşmelerden, bana ait olmayan ve benim notlarımın tahrif edilerek oluşturulmuş özel bir metni esas alarak, farklı anlamlar ve yorumlar üretenleri kendi mesleki ve ahlaki duruşları ile baş başa bırakıyorum. http://www.nethaber.com/Toplum/95327/Yazari-oldugu-gazeteye-cok-onemli-bir-aciklama Söz müdafaanın...
Öne çıkan mesajlar