Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

oran / kaboğlu 301 ile yargılanmayacak


Jadelith

Öne çıkan mesajlar

pekaziz said:
Anaya bacıya sövmek de serbest olsun bence.


Anneni bacını sözvsem bunlar ben söyledim diye doğru mu olur? Butür küfür ve hakaretlere kime yapılıyorrsa yapılsın böyle cezalandırıcı ve kavgacı tepkiler vermek çok çocukça. Herzaman için verilebilecek daha iyi karşılıklar vardır. Tabi söylene gerçek değilse. Gerçekse de zaten bu hakaret olmaz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Sorun fikir özgürlüğü değil dostum, aklı selim her insan gibi ben de bunu savunuyorum.

Bu amcaların ve türevlerinin istekleri isteyen dilediğini söylesin, herkes medeni bir şekilde tartışsın değil.

Kemalist Devrim'e saldır, Atatürk bu ülkeyi gecekondu gibi kurdu de, Türkiye Cumhuriyeti boğazlaşan milletlerin zorla bir araya getirilmesiyle oluştu de, Türkler 2 milyon Ermeni'yi kesti de vs.

Bunlar fikir özgürlüğü değildir, Psikolojik savaştır psikolojik savaş.

Madem bu soytarılar fikir özgürlüğünü savunuyorlar, niye bir gün de çıkıp Ergenekon tertibinden içeri atılan yurtseverler hakkında iki kelam etmiyorlar, hukuksuzluktan dem vurmuyorlar?

Yoksa fikir özgürlüğü ilerici olan herşeye küfretmek, anaya bacıya mı sövmek oldu biz uyurken?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

abi istedikleri kadar laf etsinler.

farketmez. 2 insan laf etti diye tarihimiz değişmez öle kolay kolay.

ayrıca ergenekon dosyasındaki hukuksuzluktan dem vuran birsürü insan var.

ayrıca x konusu hakkında fikir yürüten bir insan "niye y konusu hakkında da fikir yürütmüyosun" denilerek düşünce özgürlüğü elinden alınamaz :P

ayrıca davalar öyle küfür yüzünden açılmıyor. mesela ermenilere özür kampanyası bir küfür mü? türk devletine ana bacı küfür mü edildi? hayır

kafalarında belirli bir düşünce var ve bunun tersini savunanları hapse atmak için "küfür ettiler höö" bahanesini kullanıyorlar, ortada küfür olmasa bile
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Yine aynı noktaya geliyoruz. Dil uzarılan konuyu, kişiyi kim nederse desin savuna biliyorsan o dil uzatanlar ancak kendini rezileder. Savunamıyorsan buda hakaret yada yalan değil gerçek olduğundandır. Savunulacak hiç bir tarafın yoktur.

Ergenekon konusunu fazla açmak istemiyorum ama bir iki kelime etmeden de edemeyeceğim. O insanlar senin gözünde vatan sever olabilirler, ama benim gözümde çoğu bugün başımızda olan belaların(akp, chp, abd, pkk, vs...) önemli bir kısmında sorumlu olan vatan hainleri. Bu insnaları hukuka uygun olarak yakalamamaları bence de kötü bir durum. Kötü olarak görmemin sebebiyse hümanistlikten değil kurtulma şanslarını arttırdığı için.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Rock said:


Ergenekon konusunu fazla açmak istemiyorum ama bir iki kelime etmeden de edemeyeceğim. O insanlar senin gözünde vatan sever olabilirler, ama benim gözümde çoğu bugün başımızda olan belaların(akp, chp, abd, pkk, vs...) önemli bir kısmında sorumlu olan vatan hainleri. Bu insnaları hukuka uygun olarak yakalamamaları bence de kötü bir durum. Kötü olarak görmemin sebebiyse hümanistlikten değil kurtulma şanslarını arttırdığı için.


Açıkça, yargısız infaz böyle birşey oluyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ben 1918 de ailesi ermeniler tarafindan katledilen birisi olsam veya ailesi diplomat ailesi ermeni teroristler tarafindan oldurulen biri olsam pekala kufur olarak algilarim

ha pardon
ittihatcilar ermeni kiligina girip oldurdu o turkleri sirf soykirima bahane olsun halk gaza gelsin toplama kamplarina ermeni komsularini getirsin diye
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Viktor said:
ben 1918 de ailesi ermeniler tarafindan katledilen birisi olsam veya ailesi diplomat ailesi ermeni teroristler tarafindan oldurulen biri olsam pekala kufur olarak algilarim

ha pardon
ittihatcilar ermeni kiligina girip oldurdu o turkleri sirf soykirima bahane olsun halk gaza gelsin toplama kamplarina ermeni komsularini getirsin diye


tarih modu olarak daha iyisini beklerdim :/

tarihçiler daha techirin mi ermeni teröristlere yoksa ermeni teröristlerin mi techire yol açtığını bilmezken (ki ezici çoğunluk 1. yi söylüyor ama çoğunluk da buna soykırım diyor, o yüzden eşit diyelim biz şimdilik), sen böyle bir genelleme yapmışsın

cık cık
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Çoğunluk öyle diyor böyle diyor ama hangi çoğunluk.Işık abilerinizin çoğunluğunun böyle demesi gerçeği değiştirmiyor.Bunun soykırım olduğunu kanıtlamak için düzgün tarihçilerden kanıtlar sunarsan çok daha ikna edici olur . mümkünse tarafsız olsun.
Bence Türklüğe hakaret suç olarak kalmalıdır ama haksız davaların önüne geçebilmek için bu kanun çok özenerek ve dikkatlice yazılmalıdır.Bunu yapabilecek hukukçular vardır.Hakaret dünyanın her yerinde suçtur.Sen öyle diyince öyle mi oluyor demek kadar saçma savunma olmaz.Ben sana hakaret ederim üstüne bu da doğru derim hakaret değil der işin içinden çıkarım.Böyle saçma şey olmaz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

türklüğe hakaret "bütün türklerin aq" şeklinde olan şeyleri yargılaması ise ok. yani cümle içinde küfür ediyorsa ok tamam yargılansın. onu da demeyiversinler.

ama lastik gibi çekiştirilip amaçları dışına kolayca çıkartılabilen yasalar çıkartırsanız böle olur. herşeyi türklere hakaret olarak gösterilebildikleri sürece adaletsizlik devam edecektir. yani "jadelith e hakaret suç" derseniz, ben "jadelith imla hatası yaptın" diyeni de hapse attırabilirim, "sen bana salak mı diyosun, anca salaklar imla hatası yapar çünkü" diyerek.

ayrıca düzgün değil dediğin tarihçilerin birçoğu ünlü saygıdeğer insanlar. ayrıca "soykırım yoktu yalandı" diyip de kaynak kitapları okuduktan sora "vay be neler olmuş" diyen bissürü insan var.

ha "toplama kampları vardı düzenli olarak ordu kesti" denmesi saçma. ama öldürmelerde ittihat ın alakası yok denmesi de ayrı bir saçma.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ben de haksız yargılamalara karşıyım bu çok iyi hukukçuların adam gibi açığı, gediği olmayan yasa yapmasıyla aşılır.Toptan kaldırmak hatadır.
Kimse o dönemde yaşanan katliamları inkar etmiyor ama bunun bir iç savaş olduğu da gerçektir.Tarihçiler kanıtlarını sunar bütün belgeler ortaya konur.
Bir soyu ortadan kaldırma amaçlı olmadığı zaten ortaya objektif olarak çıkar.Önemli olan burda kesin hükümler vermemek.Türklere bu konuda çok suçlama yapıyorsunuz ama ermeni soykırımı olmadı demek düşünce suçu çoğu ülkede.Daha yeni amerikada bir kadın senator bu iki halk arasında bir savaştır bunu tarihçilere bırakalım dedi diaspora ayağa kalktı kadının hakaret ettiğini söyledi.
Neyse o da önemli değil isteseler toplu soykırım yapabilecekken sadece sürgün yapmışlar.Yani bir yasa çıkarıp öldürmeleri sağlanabilirdi soykırım kesin isteselerdi.Biraz bizim açımızdan bakın kendinizi ne kadar Türk hissediyorsunuz bilmiyorum ama beni soykırımcı katil barbar ilan ederlerken sizi de araya katıyorlar o yüzden arkadan vurmak kimseye bişey kazandırmıyor.Bir katliam olmuş olabilir, yanlış bir yasadan dolayı masumlar ölmüş olabilir ama yapmadığımız bişeyi(soykırım) bize ödetmek isteyen diasporanın sözcülüğü adam olan Türke yakışmaz.
savaşta yaşanan katliam veya masum kayıpları soykırım değildir.Biz mesala işgalci , çeteci yunanlıları öldürdüğümüzde
rum soykırımı yapmadık.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Apis said:
Rock said:


Ergenekon konusunu fazla açmak istemiyorum ama bir iki kelime etmeden de edemeyeceğim. O insanlar senin gözünde vatan sever olabilirler, ama benim gözümde çoğu bugün başımızda olan belaların(akp, chp, abd, pkk, vs...) önemli bir kısmında sorumlu olan vatan hainleri. Bu insnaları hukuka uygun olarak yakalamamaları bence de kötü bir durum. Kötü olarak görmemin sebebiyse hümanistlikten değil kurtulma şanslarını arttırdığı için.


Açıkça, yargısız infaz böyle birşey oluyor.


"Yargısız İnfaz"'ın nedemek olduğunu bilmeyen bir insan da böyle oluyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bence şu güzel açıklıyo durumu, özellikle beğenmediği fikirlere "psikolojik savaş" nitelemesinde bulunan arkadaşlara hediye ediyorum.

Baskın Oran said:

Ülkemizde hakaret ve iftira hakkı
22/02/2009

Kendinizi en kötü hissettiğiniz durum işte budur: Hakkınızı aramak için son çare olarak başvurduğunuz yargının (siyasallaşması bile değil) ideolojikleşmesi. II. Friedrich döneminde (1712-1786) halkın “Berlin’de Yargıçlar Var!” diye duyduğu güveni 2009 Türkiyesi’nde artık duyamıyor oluşunuz.
Çünkü Türk yargısında bazı yargıçlar ulusalcı ideolojilerini resmî kararlara yansıtıyor. Hemen canlı örnekler verelim. “Bu Paralar Ne İçin Alındı” başlıklı yazısında Can Ataklı adlı “gazeteci”nin kimi aydınlara nasıl utanmadan iftira attığını ayrıntısıyla yazmıştım (Radikal İki, 25.01.09). Gerisini anlatayım.
Bu insanlar ilk iş olarak, Basın Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca durumu açık açık anlatan birer tekzip yolladılar “gazeteci”ye. Hiçbirini basmadı. Bunun üzerine yasaya göre mahkeme kanalıyla yollamak gerekti. Olayımız burada başlıyor:

Özür Kampanyası’na katıldıysa, sesini kesmelidir
Tekzip talebini Sulh Ceza yargıcı reddetti. Gerekçesini, noktalama ve imlasına dokunmadan aynen veriyorum, sonra tercüme edeceğim:
“Ermenilerden özür dileme kampanyası başlatanların arasında yer alan, tekzip talebinde bulunanların; kimilerine göre; Türk Milletinin geçmişini ve tarihini ağır bir sorumluluk altına sokacak ve yine Türk Milleti ile Türk Devletini uluslarararası sahada belkide hukuken sorumlu tutmaya ve sanki bir suç işlemiş olup, bundan pişmanlık duyup ikrar eden konumuna düşürecek bu masum gibi gözüken kampanya; fikir ve düşünce özgürlüğü kapsamında ve ahlaken de erdemli bir davranışmış gibi sunulsa ve böyle olduğu kabul edilse bile; aynı görüşü paylaşmayanların; tarihsel ve düşünsel açıdan direnç göstermelerinin de fikir ve inanç özgürlüğü kapsamında kaldığı kuşkusuzdur”.
Şöyle bitiriyor: “Bu nedenle, yazar tarafından kaleme alınan sözü geçen yazının tamamen; fikir ve düşünce özgürlüğü ile bunun doğal bir yansıtma biçimi olan basın özgürlüğü sınırları çerçevesinde kaldığı; AB fonlarından para alınmasının belli usullere göre yapılması durumunda zaten suç olarak değerlendirmediği hususu tekzip talebinde bulunanların düzeltme metnine aldıkları yazılarından da anlaşılmıştır”.
Tercümesi. 29.01.09 tarihli ret kararında sayın yargıç:
1) Tekzibin gerekli olup olmadığını tartışmıyor. Özür Kampanyası’nı tartışıyor! Oysa bütün yapacağı şey tekzip hakkında rutin bir karar almak. Ermeni meselesi nereden çıkıyor? Yargıç daha ilk anda kendini tamamen konu ve bağlam dışına, ideoloji batağına sürüklüyor.
2) Sonra, sanki kendi üstüne vazifeymiş gibi, ideolojik nutka başlıyor. Özür Kampanyası’nı masum bulmadığını, ahlaken erdemsiz bulduğunu söylüyor. O Kampanya ki, daha 3 (üç) gün önce (26.01.09) Ankara C. Savcılığı’ndan “Demokratik toplumlarda karşıt fikirler de koruma altındadır” gerekçesiyle takipsizlik almış!
3) “Gazeteci”nin iftirasını “tarihsel ve düşünsel açıdan direnç gösterme” olarak yorumluyor ve dolayısıyla “fikir ve inanç özgürlüğü” kapsamı içinde buluyor. “Tarihsel açıdan” deyişi özellikle öğretici. Yargıç hukukçuluk değil tarihçilik yapıyor!
İşte bu noktada sayın yargıç, açıkça, bir “İftira Hakkı” kavramı icat etmiştir. Korkunç tehlikeli. Böyle bir kavram varken, adalet artık “mülkün temeli” falan değil, ancak “İnsan’ın düşmanı” olabilir.
4) Sanki şikayetçilerin iddiası buymuş gibi, “gazeteci”nin AB fonlarından para almak biçiminde bir suç atmadığını söylüyor. Hayret bir şey doğrusu; şikayetçilerin “Haklı tekzibimiz basılmadı; mahkeme kanalıyla yollayın da basılsın”dan başka bir talebi yok ki! Oysa yargıç “AB’den para almak madem suç değil, o zaman tekzip talebini reddediyorum” düşüncesinde. Duyulmuş şey değil. Hukuk literatürüne girer, yarın fakültelerde okutulur, ibret-i âlem olur.
5) “Gazeteci”den bile daha celâlleniyor: Dokuz şikayetçiden “kampanyayı başlatanlar” diye bahsediyor. Bunlardan sadece A. İnsel başlatıcılar arasındayken acaba böyle bir “bilgi”ye nereden ulaşmış? Demek ki çocuğundan Kampanya veb sayfasına girmesini istemiş, oradaki ilk sayfayı görmüş. Bu kadar iş yükü arasında bir rutin tekzip kararı için kimin, hangi kampanyayı, hangi sırada imzaladığını bilmesi iktiza ediyordu demek ki.

Nasıl yapabiliyorlar?
Şikayetçilerin avukatı karara itiraz ediyor. Yargıç yine reddediyor. Onunla da kalmıyor, ret kararında bilinçaltı bir şeyler söylüyor; dikkatli okuyunuz:
“...30 yıla yaklaşan meslek hayatı boyunca sübjektif bilgilerini objektif bilgilerle bağdaştırmaya son derece önem veren bir hakim olmamıza rağmen...” diyor. Ne demek bu? Ve ret kararında direnerek Asliye Ceza’ya yolluyor. Orası da meslektaşına katılıyor:
“...Basın Hürriyeti kapsamında, toplumu bilgilendirme ve kamuoyu oluşturmaya yönelik, eleştiri mahiyetinde bir yazı olduğu, fikir ve düşünce özgürlüğü çerçevesinde haber değeri bulunduğundan... itirazın reddine.”
Bu kadar rutin bir konuda bu yargıçlar nasıl bu kadar açıkça ideolojik davranabiliyorlar? Çok basit. Bakın nasıl:
Azınlık Raporu olayı patlamış, Süleyman Sarıbaş diye biri TBMM kürsüsüne fırlıyor, gündem dışı söz alıyor. Kaboğlu ile bendenize şöyle küfrediyor:
“Değerli milletvekilleri, bu kepazelik raporunu hazırlayan entel devşirme takımı ...kamuoyuna zehirli salyalarını akıtmayı başardılar. Kimin adına çalışıyorlarsa görevi eksiksiz ifa ettiler... Millet bunları tükürüğüyle boğar... Barzani’nin danışmanlığını da yapan Filistin kamp kaçkını eski sosyalist şimdilerde liboş ve bu şekilde AB’ye girsek finoş olacak zatlar, Türklüğü içine sindiremeyen Türk düşmanı hainler...”
Burada da duramıyor, şöyle bitirmeye cüret ediyor:
“Azınlık arayanlar analarına babalarının kim olduğunu bir kez daha sorsunlar. Bilge Kağan’ın ve Atatürk’ün özdeyişleriyle sözlerimi tamamlıyorum, Ey Türk Titre ve Kendine Dön. Ne Mutlu Türküm Diyene”.
TBMM kürsüsünden bize piç, ölmüş babalarımıza deyyus, ölmüş analarımıza fahişe demek terbiyesizliğini gösteren bu adamı Yargıtay beraat ettirdi efendim. Hem de şu gerekçeyle:
“Liboşlar, finoşlar nitelemesinin raporu hazırlayanlara yönelik olmadığı belirgindir. Raporu hazırlayanları hedef alan sözlerin ise eleştiri sınırları içinde kaldığının kabulü gerekir. Raporda yer alan görüş ve açıklamaların herkes tarafından kabul görmesi beklenemez. Davacıların kendi görüş ve değerlendirmelerini bu raporla açıklamaları ne kadar hakları ise, bunlara katılmayanların da kendi görüş ve değerlendirmelerini açıklamaları ve eleştirmeleri o kadar haklarıdır.” Yani, anaya babaya küfretmek Yargıtayımıza göre bir hak!
Bidayet mahkemeleri açısından bir “İmam-ı Âzam” pozisyonunda olan Yargıtay böyle yaparsa, mahkemeler ne yapar, tahmini zor değil.

Kendi ölmüş ana-babalarına küfredilseydi?
Zor değil de, benim tek bir şeyi anlamam zor: Acaba, Yargıtay’dakiler başta olmak üzere, bu sayın yargıçlarımız eğer (örneğin) “Hukukçular Derneği” diye bir derneğin AB’den aldığı bir araştırma fonunu, bir “gazeteci” kalkıp da, kendilerinin açık açık isimlerini vererek “Şu şu kişiler ceplerine atmışlardır” diye ilan etseydi acaba ne yaparlardı.
Dahası, adamın biri milletin kürsüsüne çıkıp da ölmüş pederlerine, ölmüş mâderlerine aynen Süleyman Sarıbaş gibi dümdüz gitseydi, acaba ne yaparlardı.
“İfade özgürlüğüne girer, eleştiri sınırları içindedir” mi derlerdi?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Yazıdan bağımsız ve tarafsız olması gereken mercilerin yıllardır nasıl ideolojik bir yapıya dönüştüğünü açık örnekle görüyorum. Sen benim ideolojime tersin diyerek yasaları kendi adına kendi görüşüne göre yorumlayan bir zihniyet oluşmuş.

Bunun üzerine de hakareti iftirayı , karşı tarafın cevap hakkı şeklinde değerlendirmiş. Hakatten bunlar ders kitaplarında örnek gösterilebilecek şeyler. Hukuktan anlayan bazı arkadaşların yorumlamasını beklerim açıkçası.

Herşeyin dışında yargıtayla ilgili biri en ufak bir eleştiri yaptığında kıyamet koparanların , başkalarına karşı edilen hakaret ve iftiralara nasıl yaklaştığını görünce de , bukadar tarafını belli etmiş bir merci nasıl olurda anayasamızı korumaya devam edebilir diye düşünüyorum.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...