Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

G.Kurmay biliyormuydu yoksa!!???


massosoit

Öne çıkan mesajlar

Kara Kuvvetleri Komutanlığı düzeyine ulaşmış bir general, halkına karşı dürüst olmak zorunda.

Söylediği her cümle doğru olmak zorunda.

Hiçbir çarpıtma yapmamak zorunda.

Gerçekleri olduğu gibi söylemek zorunda.

Hata varsa hatayı, ihmal varsa ihmali, başka bir şey varsa o başka bir şeyi açıklamak zorunda.

Ya da gerçekleri söyleyemeyecek durumdaysa susmak zorunda.

Ben size 17 genç askerin hayatını kaybettiği Aktütün baskınındaki askerî faciayı anlatacağım ama önce bir gerçeği söyleyeyim.

Amacımız sorun çıkarmak değil de gerçekleri bulmak olduğu için, Basın Yasası’na göre hiçbir mecburiyetimiz olmadığı halde, Genelkurmay Mahkemesi’nin talebi üzerine elimizdeki bütün belgeleri Genelkurmay’a gönderdik.

O belgelerin neler olduğunu, hangi kaynaktan çıktığını hiç kimse bilmiyorsa Kara Kuvvetleri Komutanı biliyor.

Bizim elimizdeki belgelerle, kendi ellerindeki belgelerin birebir örtüştüğünü bizzat gördü çünkü.

Biz general değiliz.

Biz “onların alıştığı” gazetecilerden de değiliz.

Biz gerçekleri saklamayız.

Biz gerçekleri açıklarız.

Bu ülkenin insanlarının bütün gerçekleri bilmeye hakkı olduğuna inanıyoruz.

Biz bu ülkede Türk ya da Kürt hiçbir gencin, “yaşlıların” çıkar hesapları ve yalanları yüzünden ölmesini istemiyoruz.

Biz, “yaşasın ölüm” diye haykıran faşistlerin karşısına “yaşasın hayat” diye bağırarak çıkanların gazetesiyiz.

Ve, hayatı ancak gerçekleri açıklayarak savunabileceğimizi biliyoruz.

Onun için gerçeklerin peşine böyle tutkuyla düşüyoruz.

Kara Kuvvetleri Komutanı, Aktütün’de olanları dürüstçe ve açıkça anlatmıyor.

O yüzden bütün konuşması çelişkilerle dolu.

Zaten açıklaması temel bir çelişkiyle başlıyor:

“Hiçbir istihbarat zaafımız yoktur,” diyor...

Sonra da, “Aktütün’e baskın yapılacağını bilmiyorduk” diyor.

Hangisi doğru?

İstihbarat zaafınız yoksa baskın yapılacağını biliyordunuz, baskın yapılacağını bilmiyorsanız istihbarat zaafınız vardı.

Siz bir savunmanın temelini çelişkiler üzerine oturttuğunuzda artık o savunma tümüyle bir çelişkiler abidesine döner.

Ardından, “biz baskına karşı zaten oraya takviye gönderdik” diyor.

Baskın olacağını biliyor muydunuz, bilmiyor muydunuz?

Biliyorsanız niye önlem almadınız, bilmiyorsanız, “olacağını bilmediğiniz bir baskına karşı takviye göndermek” ne anlama geliyor?

General, “bölgede birkaç yerden alınan görüntülerden şüphelenilmiş ve 3 Ekim sabahı Bayraktepe Emniyet mevzileri, merkezde bulunan Jandarma Özel Harekât Timi ile takviye edilerek, görüntü alınan bir bölgenin aranmasına karar verilmiştir. Gece 03.10’da alınan görüntüden itibaren bölge dikkatle gözetlenmesine rağmen başka görüntü alınamamıştır,” diyor.

Birinci soru şu.

“Şüphelenmenizi sağlayan görüntüler hangileriydi? Şu bizim yayınladığımız görüntüler mi? O görüntülerin hangi görüntüler olduğunu neden açıklamıyorsunuz?”

İkinci soru ise çok daha korkunç bir gerçekle ilgili:

“Görüntülerden şüphelenerek bir baskın yapılabileceğini düşünüyor ve bölgede arama yapıyorsunuz. Siz o aramada 150 PKK’lıyı, katırlarını, ağır silahlarını nasıl bulamıyor ve göremiyorsunuz? Sizin arama yaptığınızı söylediğiniz sırada onlar Aktütün’e yaklaşıyorlardı. Bölge saklanmaya ne kadar müsait olursa olsun, daha önce beş defa basılmış bir karakolun bir defa daha basılacağından şüpheleniyorsanız, açıkça belli bir hedefe yaklaşan 150 kişilik bir gücü fark etmemenizi nasıl açıklayacaksınız?”

Aktütün baskınından saatlerce evvel PKK’lılar karakola yakın Keri Tepesi’ne mayın döşüyorlar... Genelkurmay bunu sabah 7’de insansız uçaktan gelen görüntülerle fark ediyor. Biz de o görüntüleri yayınladık.

Siz geceleyin bir baskından şüpheleniyorsunuz, baskının hedefinin Aktütün olabileceğini düşünüp takviye gönderiyorsunuz ama sonra işin ucunu bırakıyorsunuz.

Peki, Keri Tepesi’ne neden mayın döşendiğini düşünüyorsunuz?

O görüntüler sizi alarma geçirmiyor mu?

Ortada öyle bir şüphe varken yakındaki bir tepenin mayınlandığını görmek, tedbirleri artırmayı gerektirmiyor mu?

Bu kadar basit bir soru, asker olmayanların bile aklına gelirken neden sizin aklınıza gelmiyor?

Biz, Genelkurmay’ın Aktütün baskınını uçaklardan gelen görüntülerle “naklen izlediğini” yazdık.

General de aynı şeyi söylüyor.

“Baskını iki saat görüntülerden izledik” diyor.

Orada da işte baştan beri sorduğumuz şu dehşet verici soru çıkıyor karşımıza.

“Baskını naklen izliyorsunuz da o 17 çocuk nasıl ve neden ölüyor?”

Bir general dürüst olmalı.

Bir açıklama yapıyorsa, halkına bütün gerçekleri açıklamalı.

Gerçekler, bizim sorduğumuz soruların cevaplarında yatıyor.

O cevaplar nerede?

-Ahmet Altan
kaynak

Bak, daha da basit bir şekilde yazmış Ahmet Altan adım adım, bir kez daha oku.
Yeni bir soru yok orada, durumun içindeki çelişki var.
Bu çelişkinin de iki şeyden birine işaret edebileceğini söylüyor:
a-) İlk iddiadaki gibi saldırı biliniyordu da harekete geçilmedi
b-) 150 PKK'lı katırlarla eşeklerle haldır küldür geldiler, tüm şüphe uyandırıcı hususlara rağmen (yukarıda sıralanan) kimse hiç bir şeyi fark etmedi ve 17 kişi öldü. Bu da demektir ki istihbarat zaafı var. Ortada sorun var, hata var. Ki yok denilmiş resmi ağızdan.
Bu kadar basit.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Amaç bir tür gerçeğe mi ulaşmak, sırf taraf tutma amacıyla bir şeyler mi yapmak?
Elbette bahsettiğin tüm sorular hükümete yöneltilebilir, hükümet de her birine cevap verebilir/vermeyebilir. Ancak şu anda "G. Kurmay biliyormuydu yoksa!!???" isimli topicteyiz ve tartışılan mesele ortada.
Ayrıca Ahmet Altan'ın kullandığı ideolog üslubuna da edilecek çok laf var, çok ucuz olduğu ortada zaten.
Ancak yine tekrarlıyorum, şu anda konumuz kim dürüst kim öyle kim böyle değil.
Çok basit bir gerçeğin ortaya çıkarılması çabası: Aktütün'de ne oldu?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Antimodes52 said:
Amaç bir tür gerçeğe mi ulaşmak, sırf taraf tutma amacıyla bir şeyler mi yapmak?
Elbette bahsettiğin tüm sorular hükümete yöneltilebilir, hükümet de her birine cevap verebilir/vermeyebilir. Ancak şu anda "G. Kurmay biliyormuydu yoksa!!???" isimli topicteyiz ve tartışılan mesele ortada.
Ayrıca Ahmet Altan'ın kullandığı ideolog üslubuna da edilecek çok laf var, çok ucuz olduğu ortada zaten.
Ancak yine tekrarlıyorum, şu anda konumuz kim dürüst kim öyle kim böyle değil.
Çok basit bir gerçeğin ortaya çıkarılması çabası: Aktütün'de ne oldu?



dağlıcada ne olduysa o oldu.

fukara erler ambarı anadolu. bir mehmet gider bin mehmet geliriz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

150 kişilik grup neden tespit edilemedi ?

G.Kurmay 'ın açıklamasını okursanız görürsünüz. IHA bu bölgede görüntü alabileceği tüm noktaları mümkün olduğunca tarıyor ve aldığı görüntülere göre gerekli operasyonlar düzenleniyor. Açıklamayı yapan askeri yetkili bu 150 Kişilik grubun IHA nın görüntü almasının olanaksız olduğu bölgelerden geçmiş olacağını söylüyor.

Neden daha fazla birlik gönderilmedi ?

Gene yapılan açıklamada daha fazla askerin daha fazla güvenlik anlamına gelmediği belirtiliyor. Aksine daha fazla asker demek daha fazla kayıp verme ihtimali anlamına geliyor. Bunun nedenide emir-komuta zincirinin uygulanmasında oluşacak güçlükler ve askerlerin manevra kabiliyetlerini kısıtlayacağı söyleniyor.

Keritepe bölgesinde IHA ile tespit edilen PKK lı grup aktütün saldırısının sinyali değilmiydi ?

askeri yetkili, aktütün e kuş uçuşu 20km 80km 120km olan bölgelerdeki istihbarat görüntülerine dayanarak aktütün karakoluna yapılacak bir saldırıyı öngörmenin imkansız olduğunu söylüyor.


TSK çıkıp bizim sınırlarımızda 100% istihbarat var ve bizden izinsiz kimse girip çıkamaz derse ve buna rağmen böyle bir saldırı oluyorsa ozaman buna zaafiyet dersin hatta kasıtta ararsın.

Taraf gazetesinin ilk başlığı TSK nın bu saldırıları bildiği ve kasıtlı olarak önlem almadığıyla ilgiliydi.

TSK nın açıklamaları bu haberleri yalanladı.

Daha sonra Taraf gazetesi daha önceden satır aralarına sıkıştırdığı ve ara sayfalara koyduğu haberleri şimdi ana başlık olarak sunuyor.

Ortada açıklananlara göre herhangi bir kasıt gözükmüyor. Ama karakolların güçlendirilmesi gerektiği ortada. Hava kuvvetleri komutanının bir şekilde olaydan haberdar olmaması yada olmadığını söylemesi bir skandal. Bunlar apayrı konular zaten bu konuların tartışılmasına bişi diyen yok.

Tekrardan forumun başlığına bakın.

"G.Kurmay Biliyormuydu yoksa!!???"

Kısacası eldeki belgelere göre, açıkladıklarına göre ve iddia edilenlere verdikleri cevaplara göre aktütün karakoluna böyle bir baskın yapılacağını bilmiyordu.

Karakolların güçlendirilmemesi bir hata.

Strateji olarak karakolun konumuna birşey diyemem ama belki bulunduğu konum bir dezavantaj. yada ordan başka daha iyi bi yer yok.

Erdal Sarızeybek'in dediği gibi aktütün karakoluna destek verebilecek en yakın askeri birlik çok yakında değil.

Aktütün karakolunun olduğu yerin yakınına daha önceden askeri birlik yapılması planlanmış. Ödenekler hazır paralarda verilmiş ama mütahit can garantisi yok diye kaçmış. Paralarda yok tabi ortada. Bu işin sorumlusu asker değil bu konuda. Direk hükümet. Bu mevcut hükümette olmayabilir sanırım bu eski bi olay. anap-dsp-mhp hükümeti sanırım emin değilim.

Kısacası ortada giderilmesi gereken eksikliklerin olduğu konusunda herkez hemfikir. Nerde hata yapıldı bunun tabiki tartışılması gerekiyor. Ama askerden açıklama yapıp "HATA yaptık" demesini beklemeyin çünkü bunu demez. hata yaptığını bilir, içinde bunu halleder ama bunu açıklamaz açıklamamasıda lazım.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

mani said:
Ama askerden açıklama yapıp "HATA yaptık" demesini beklemeyin çünkü bunu demez. hata yaptığını bilir, içinde bunu halleder ama bunu açıklamaz açıklamamasıda lazım.


30 senedir içinde mi hallediyor. dağlıcayı içinde mi halletti de aktütün oldu. veya her gün bir yerlerde askerler halledildiği için mi ölüyor. halkı askerlikten soğutmak diye bir suç var evet biliyorum ancak ben şahsen güvenmediğim bana güven vermeyen bir ordunun, daha doğrusu benim hayatımı korumaktan şu ve bu sebeple aciz bir ordunun askeri olmak istemiyorum. tek bir, bir tek, sadece bir asker ihmal yüzünden öldüyse şu zamana kadar orada bir sorun vardır. askerlik insan hayatı üzerinden yürütülen bir meslek. bu meslekte ihmal ölüm demektir. ve oluyor işte. artık yeter diyoruz. kötü mü diyoruz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

yukardaki yazılarıma bakarsan hataların düzeltilmesini isteyenler kötü yapıyor demiyorum. bilakis haklarını arıyorlar diyorum.

TSK ı kasıtlı olarak kendi askerinin ölümüne göz yummakla suçlamak ve komplo teorisi üretip bunu üzerinden elindeki basın organını kullanmak başka, daha fazla asker ölmesin diye yada kayıplar en aza indirgensin diye hataları sorgulamak bambaşka.

30 yıldır bu terörün bitmemesinin nedeni TSK değil ayrıca. TSK hata yapıyor evet. hatta zaafiyetleride olmuştur bunada inanıyorum. Ama bunu kaçıncı kez tekrarlayacam bilemiyorum ama

TERÖRÜ BİTİRMEK SİYASİ İRADENİN GÖREVİDİR.

ABDULLAH ÖCALAN YAKALANDIKTAN SONRA DURMA NOKTASINA GELEN TERÖR EYLEMLERİNE RAĞMEN TERÖRÜ BESLEYEN ETKENLERE KARŞI GEREKLİ SOSYAL VE EKONOMİK ÖNLEMLER ALMAYAN HÜKÜMET VEYA BUNDAN ÖNCEKİ HÜKÜMETLER DİREK OLARAK SUÇLUDUR.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Buyse said:
mani said:
Ama askerden açıklama yapıp "HATA yaptık" demesini beklemeyin çünkü bunu demez. hata yaptığını bilir, içinde bunu halleder ama bunu açıklamaz açıklamamasıda lazım.


30 senedir içinde mi hallediyor. dağlıcayı içinde mi halletti de aktütün oldu. veya her gün bir yerlerde askerler halledildiği için mi ölüyor. halkı askerlikten soğutmak diye bir suç var evet biliyorum ancak ben şahsen güvenmediğim bana güven vermeyen bir ordunun, daha doğrusu benim hayatımı korumaktan şu ve bu sebeple aciz bir ordunun askeri olmak istemiyorum. tek bir, bir tek, sadece bir asker ihmal yüzünden öldüyse şu zamana kadar orada bir sorun vardır. askerlik insan hayatı üzerinden yürütülen bir meslek. bu meslekte ihmal ölüm demektir. ve oluyor işte. artık yeter diyoruz. kötü mü diyoruz.



oy verdiğin kişilerin ihmali yüzünden ölüyor insanlar , vasıfsız yöneticilerin yüzünden yani.


Her sorunun köküne inmek yerine hep üst tarafına bakıyoruz diye insanlar ölüyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

mani said:


TERÖRÜ BİTİRMEK SİYASİ İRADENİN GÖREVİDİR.

ABDULLAH ÖCALAN YAKALANDIKTAN SONRA DURMA NOKTASINA GELEN TERÖR EYLEMLERİNE RAĞMEN TERÖRÜ BESLEYEN ETKENLERE KARŞI GEREKLİ SOSYAL VE EKONOMİK ÖNLEMLER ALMAYAN HÜKÜMET VEYA BUNDAN ÖNCEKİ HÜKÜMETLER DİREK OLARAK SUÇLUDUR.


bu çok tek yanlı bir görüş. yıllar yılı tsk ve özel tim içindeki bir takım piskopatların neler yaptığını yeni yeni görüyoruz duyuyoruz ortaya çıkıyor. halk pkk ya yardım etmesin diye onları korkutmak için yapılanlar o zaman askerlik yapmış insanların ağzından yeni yeni ortaya çıkıyor. elbette bu bilgilerin bazıları "pkk yanlısı" çevrelerden çıkıyor ama ayıklamaya çalışınca da insan dehşete düşüyor. hükümet işini yapmazsa halkı dağlara çıkmaktan alıkoyacak önlemleri almazsa ( ki şimdiye kadar hangi cumhuriyet hükümetinin bu konuda bir planını bir projesini okudunuz gördünüz?) onlara hesaba bu halk sandıkta hesabını sorar. ama askeri başarısızlık ve zaafın hesabını halk soramıyor. en ufak bir eleştri tsk yı yıpratma çabası olarak yaftalanıyor "birlik ve berabere her zamandan fazla ihtiyacımız olan şu günlerde".

gerçekten bir düşünün kaç yıldan beri "birlik ve berabere her zamandan fazla ihtiyacımız olan şu günleri" yaşıyoruz bir düşünün.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bana deki bu halk sandıkta bugüne kadar hesap sordu. bende yazıklar olsun sana diyim. Yaşadığın ülkeyi bilmiyorsun diyeyim.

Bu halk bugüne kadar sandıkta kimseye hesap sormadı. Hesap sorsa zaten yolsuzluklar bu boyuta ulaşmaz. hesap sorsa zaten devlet kurumları içinde bukadar yolsuzluk, rüşvet, derin hesaplaşmalar derin devletler olmaz. Bunun içine askerde dahil.

hala anlamıyorsun sanırım buyse. Bu ülkede oy verenler bir taraf müslüman diye veriyor diğer taraf laik diye veriyor. Kimse özgürlükler için yada hakları için vermiyor.

O yüzden bana gelipte halk hükümete sandıkta hesap sorar ama askere soramaz deme. Hükümete hesap sorduktan sonra zaten askeri kontrol altına alabilirsin. askerin içindeki dediğin psikopatları ortadan kaldırırsın.

Siz halen TSK mensuplarının uzaydan geldiğini sanıyorsunuz herhalde. Yada kodları bozulmuş robotlar falan zannediyorsunuz. Herkez gücü doğrultusunda yolsuzluk yapıyor. Doktor bıçak parası alıyor, bürokrat ihalelere fesat karıştırıyor ve rüşvet alıyor, siyasetçi kurumları satıyor, polis uyuşturucu kaçakçılığı yapıyor çete kuruyor, asker halkı korkutup PKK a karşı kullanıyor yada şiddet uyguluyor.

Ama bu saydıklarımın hepsi her kurumda var. Sen sadece bunlardan TSK ı görüp birtek ona saldırırsan ben bunun arkasında art niyet ararım. Ben bunun arkasında TSK ı yıpratmaya çalışan insan ararım.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Madem ki amacımız doğruya ulaşmak bunu birkaç kaynağı tarayarak yapmak sanırım daha doğru olur.

Aynı haberin(Antimodes'in koyduğu haberin) bir de Hürriyet'te yayınlanan versiyonuna bakalım isterseniz:


Görüntüler Kandil’den görünenler köylü
Aktütün sınır karakoluna teröristlerin düzenlediği saldırıya ilişkin incelemenin ilk sonuçlarını, dün Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner açıkladı. ’İstihbarat zafiyeti yok’ diyen Koşaner, Taraf Gazetesi’ndeki görüntüleri, şu bilgilerle yalanladı: Kandil’den 80 kişinin Şemdinli’ye hareketi, 100 km.’den nasıl anlaşıldı? Keritepe’de teröristlerin havan kurması anlamsız. Keritepe ile mevziler arası 17.5, en etkili havan menzili 8.5 kilometre. Görüntüdekiler de terörist değil köylü.

KARA Kuvvetleri Komutanı (KKK) Orgeneral Işık Koşaner, Genelkurmay Başkanlığı İnönü Salonu’nda düzenlediği basın toplantısında, Aktütün sınır karakoluna teröristlerin düzenlediği saldırıya ilişkin incelemenin ilk sonuçlarını dün açıkladı. Soruşturmada istihbarat zaafiyeti bulunmadığının tespit edildiğini vurgulayan Orgeneral Koşaner, Aktütün’de konuşlu jandarma sınır bölüğünün, olay öncesinde Bayraktepe, Berçartepe ve bölük mevziinde olmak üzere üç ayrı yerde tertiplendiğini belirterek şöyle konuştu:

Bayraktepe’ye silah, tim takviyesi

"Bayraktepe’ye, personelin silahlarına ilave olarak 2 makineli tüfek, 81’lik ve 60’lık 2 havan, bir termal kamera ve çeşitli gece görüş teçhizatı verilmiştir. 2-3 Ekim gecesi Bayraktepe’nin batısında 3 daha sonra güneybatısında 3 ve batıda 5 kişilik görüntüler alınmış, topçu, havan ve makineli tüfeklerle ateş açılmış, görüntüler kaybolmuştur. 3 Ekim sabahı, Bayraktepe’de bulunan Jandarma Özel Harekát (JÖH) Timi ile takviye edilerek, görüntü alınan bölgenin aranmasına karar verilmiştir."

1.5 saatte helikopter desteği

Koşaner, keşfe giden timin, saat 13.04 sıralarında bölgede gizlenmiş teröristlerle çatışmaya girdiğini, aynı anda Bayraktepe ve Berçartepe’ye yoğun terörist ateşinin başladığını kaydetti. JÖH timinin çatışmaya girmesi üzerine, teröristlerin eylemi planladıklarından önce başlatmak mecburiyetinde kaldıklarını ifade eden Koşaner, bu andan sonra insansız hava araçlarının Aktütün bölgesine yönlendirildiğini, ilk taarruz helikopter grubunun ise saat 14.35’te bölgeye ulaştığını anlattı.

JÖH ve iki F - 16 vurdu

Orgeneral Koşaner, ateş desteği altında ilerleyen teröristlerin Bayraktepe’nin kuzey tepeciğindeki bazı mevzilere ulaştığını, buralarda şiddetli çatışmalar meydana geldiğini, ancak bölgedeki piyade ve JÖH timi unsurlarınca bulundukları yerlerde etkisiz hale getirildiklerini belirtti. Irak’ın kuzeyindeki Keritepe’deki teröristlerin ise saat 16.58’de iki F-16 tarafından etkisiz hale getirildiğini bildirdi.

Kahramanlar ödüllendirilecek

Koşaner "Askerlerimiz canları ve kanları pahasına mevzilerini savunmuşlardır. Teröristler her zaman yaptıkları gibi mevzi bölgesi yakınındaki ölülerini alıp götürmeye imkan bulamamışlardır. Bayraktepe teröristlere terk edilmemiştir. Çatışmalar esnasında Bayraktepe’de bulunan 6 lider konumundaki personelin biri şehit olmuş, 4’ü yaralanmıştır" dedi. Orgeneral Işık Koşaner, Bayraktepe’deki saldırıda yaralanan askerlerin tedavisinin tamamlanmasının ardından oradaki tüm personelin ödüllendirileceğini de söyledi.

Görüntüler Aktütün’e ait değil

Koşaner, isim vermeden Taraf Gazetesi’nde yeralan görüntüleri de değerlendirdi. Görüntülerden birinin 5 Eylül’de Kandil Dağı’ndan bir görüntünün ise 3 Ekim’de Keritepe’den alındığını belirten Koşaner, "Kandil’de tespit edilen 80 kişinin Hakkari’nin Şemdinli bölgesine hareket ettiğini iddia edenlere, 80 kişinin nasıl sayıldığını ve 100 kilometrenin üzerindeki mesafeden Şemdinli’ye hareket ettiğinin nasıl anlaşıldığını sormak gerek"dedi. Koşaner, 3 Ekim tarihli saat 08.35’e ait görüntüde Keretepe’de havan kuran teröristlerin göründüğü iddialarına ise "Keritepe karakol emniyet mevzilerine kuş uçuşu mesafesi 17.5 kilometredir, şu anda en etkili havanın menzili ise 8.5 kilometredir" diye yanıt verdi. Koşaner, 2 Ekim’de çekilen İHA görüntüsünün ise teröristleri değil Zeti köyüne gelen köylüleri gösterdiğini anlattı.

Katırlar 125 km. mesafede

KARA Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, basın organlarında yer alan ve ’kesin istihbarat bilgileriymiş gibi’ Aktütün olayıyla ilişkili oldukları iddia edilen haber ve duyumlara da değindi. Orgeneral Koşaner, 23’üncü Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı kaynaklı 2 Ekim tarihli haber metni esas alınarak, ’Aktütün eylemini yapacak teröristin adının bile belli olduğu, ağır silah taşıyacak 25-30 katırın Aktütün karşısında Mezi Deresi’nde bekletildiği’ yönünde iddialar bulunduğunu hatırlattı. Koşaner, 25- 30 katırın beklediği yerin, belirtilen koordinata göre Aktütün’e 125 kilometre mesafede, ismi Mezi olan bir başka dereye ait olduğunu anlattı. Orgeneral Koşaner, "Bu nedenle haberin Aktütün ile ilgisinin olması mümkün değildir" dedi.

Sızdıranlar araranıyor

Orgeneral, açıklamasının sonunda "İHA görüntülere yetkisiz ellere nasıl geçtiği konusu, Genelkurmay Askeri Savcılığımız tarafından dikkatle soruşturulmaktadır. Gizli, gizlilik dereceli harekat durum raporlarının dağıtıldığı birçok adresinden sızdığı veya sızdırıldığı konusu da dikkatle sorgulanmaktadır. Benzer olayların tekrarını önleyecek tedbirler alınmış ve alınmaya devam edilmektedir" dedi.

Kaynak

Not: Hepsini okumayacaklar için kaçırılmaması gereken yerleri ben vurguladım.

Buradaki haberi okuduğumuz zaman ise Taraf gazetesinin haberi ne kadar ters verdiği ortaya çıkıyor. Ayrıca dediğimiz şeylerin (havan toplarıyla ve oraya mevzilenmenin Aktütün'le ilişkilendirilemeyeceği konusunda) aynen Genelkurmay tarafından teyit edildiğine dikkat ederim, yani evet benim gibi askeri eğitimi olmayan bir sivil bile bunu anlayabiliyorsa Taraf'ın eğitimli ve deneyimli gazetecileri nasıl anlamıyor?

Ayrıca bu kaynakta yok ama KanalD haber de bu açıklamanın yapıldığı tarihte şu belirtildi : Bu görüntüler naklen izlenmiyorumuş, öncelikle çekiliyor, filtreleniyor ve sonra takip ediliyormuş, yani Ahmet Altan'ın bu açıklamadan sonra halen iddia ettiği gibi naklen izleme söz konusu değil(Bunu Mehmet Ali Birand söyledi, haberin kaynaklı olarak birisi bulursa çok sevinirim).

edit: kaynağı buldum bile, aynı kaynaktan birkaç çarpıcı başlığı daha, izninizle kopyalamak istiyorum:

* Görüntüler nereden sızdı?
Basına sızan görüntüler ABD insansız hava uçaklarına ait. Görüntüler başkalarına da gidiyor mu bilmiyorum. Görüntüler öncelikle ABD kaynakları tarafından elde ediliyor. Süzgeçten geçirildikten sonra Genelkurmay Karargahı'na iletiliyor. Genelkurmay'da bunu gerekli askeri birimlere aktarıyor. Basına sızan görüntülerle ilgili soruşturma başlatıldı. İstihbarat raporları sadece TSK içinde değil, MİT ve Emniyet'e de dağıtılıyor. Bu normal, onlar da kendi açılarından değerlendiriyorlar. Biz de onlardan alıyoruz.

* Aktütün'e ait olduğu iddia edilen görüntüler neresidir?
Görüntüler Kuzey Irak ve Kandil Dağı'na ait. Aktütün ve Bayraktepe'ye kilometrelerce uzak. O mesafelerden haVan atışı bile yapılamaz. Hiçbir görüntü Aktütün Emniyet mevzilerine yönelik bir eylemin emaresini teşkil etmemektedir.

* Saldırı günü neden Aktütün izlendi?
3 Ekim saat 13.00'ten sonra olduğu söylenen insansız hava aracının Aktütün bölgesi görüntüleri doğrudur. Saat 13.04'te eylem başlamıştır, ve teröristlerin yerlerini tespit etmek için insansız hava aracı eylem bölgesine Türkiye tarafından getirilmiştir. Saat 13.58'de Aktütün üzerine ulaşmıştır. 2 saat kadar görev yapmıştır. Ancak daha sonra çatışma anında hava ateşi nedeniyle uzak bölgeden görüntü alınamadığı için geri çekildi.

* Adlarını bile biliyordunuz, niye önlem almadınız?
25-30 katırın beklediği yer, belirtilen koordinata göre Aktütün'e 125 kilometre mesafede, ismi Mezi olan bir dereye aittir. Bu nedenle haberin Aktütün ile ilgisinin olması mümkün değildir. İsmi belirtilen bir terörist sorumluluğunda 32 teröristin füze ve haVanlarla Hakkari'nin Karanlıkdağ bölgesinde mevzi hazırlığında olduğunun belirtildiği bölgenin de Aktütün'e kuş uçuşu mesafesi 88 kilometredir.

kaynak
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Buyse said:
mani bundan 7 sene önce hükümet olan 3 partinin, anap mhp ve dsp(ki birinci partiydi bir önceki seçimlerde) neden üçünün de baraj altında kaldığını söyleyebilir misin? bu hesap sorma sayılmaz mı?

bu milleti bu kadar odun sanmayın bence.


30 senedir bu ülkedeki siyaset;

din elden gidiyor, şeriat tehlikesi / ılımlı islam , türban, terör, sözde ermeni soykırımı , türkiyenin AB e girmesi , kıbrıs, laiklik, derin devlet , 1. ve 2. ırak harekatı.

değişen hiçbirşey yok. 1 arpa boyu bile gitmedi ülke. Sizin ilerleme diye gördüğünüz şeyler zaten oraya odun koysanda olacak. AB kapsamında anayasa uyumluluğu diyeceksiniz dimi ? Ulan AB istiyor diye yaptık hepsini. Hiçbi hükümet çıkıpta bizim modern, laik ,demokratik ve insan haklarına sahip çıkan bir toplum olmamız gerekiyor o yüzden kendi irademizle bu kararları aldık demedi.

Siyasetin neyin etrafında döndüğünü gören görüyor. Dünya değişiyor, gelişiyor. Herkez bir şekilde ayak uydururken biz aynı şeylerle uğraşıyoruz. Birde sen çıkmış halk hesap sordu diyorsun.

50 seneden fazladır bu ülkede işkence var. düşündüğü için insanlar öldürülüyor. İnsanlar otellerde canlı canlı yakıldı. bu iş 50 sene öncede böyleydi 30 sene öncede halen bugünde aynı şekilde ilerliyor. Birde utanmadan sen bana halk hesap sordu diyorsun.

Kusura bakma populist politikalara karnım tok olduğundan "halkı bukadar odun sanmayın" söylemlerine kulak asmıyorum artık.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

hasan bülent kahraman güzel bir yazı yazmış kürtler ve kürtlükle ilgili.


hasan bülent kahraman said:
Kürtlerle mi Kürtlükle mi?
Başlıktaki soru Türkiye'nin neredeyse çeyrek yüzyıldır devam eden ve sistemini her düzeyde çok zorlayan sorununun galiba çok önemli bir iç düğümünü yansıtıyor. Türkiye'de sorun "Kürtlerle" değil "Kürtlükle"dir. Bu hem Türkleri hem de Kürtleri kapsayan bir olgudur. Dün yaşadığımız sorunun altında yatan buydu, bugün de. Anlatmaya çalışayım.

Kültürel kimlik
Bir toplumun egemen etnik grup üyelerinin kendi dışlarında kalan bir başka etnik grubun üyeleriyle yaşaması bazı ahvalde zordur. O zaman söz konusu toplumda iç savaş çıkmış veya anti demokratik yapı egemen olmuştur. Bazı durumlarda ise yasalar ve toplumsal kurallar egemen etnik grubun hakimiyeti altında biçimlense bile diğer etnik grup üyeleri o koşulları kabul etmek şartıyla kendilerini kültürel olarak farklı aidiyetler içinde ifade edebilir. Sonuç olarak ulus devlet dediğimiz cihazın en özlü tanımı budur . Tıpkı Türkiye'de olduğu gibi ortada egemen bir etnik kimlik olsa dahi diğer etnik kimliklerin varlığı kabul edilir. Ama kabul edilen kimlik siyasal kimlik değildir, kültürel kimliktir. Lazı, Boşnağı, Çerkezi, Azerisi kendi kimliğine atıf yapıyorsa bu daha ziyade özel alanla ve sadece kültürel aidiyetle ilgilidir.

Siyasal kimlik
Diğeri ise siyasal kimliktir. Devletin tarif ettiği kimlik daima siyasaldır. Türklük sadece kültürel değil aynı zamanda siyasal bir kavram olarak biçimlenir. Ya da Alman veya Fransız kimliği. Ancak ulusüniter devlet modelinden daha farklı (ve sınırlı) siyasal modelde (mesela federasyonlarda ve kantonal sistemlerde) herkes kendi farklı etnik kimliğini hem kültürel hem de siyasal olarak ifade edebilir. Bu ne kolay bir şeydir ne de bu uygulama bir toplumda yaşayan, mevcut olan bütün aidiyetlere uygulanabilir. Federal sistemlerin dahi bu olguyu kısıtladığı açıktır.
ABD federal bir devlet yapısında olsa dahi farklı etnik kimliklere federatif özerklikler tanımamıştır. ABD'nin özelliği farklı kültürel kimliklerin siyasallaşmamak şartıyla kendilerini toplumsalkamusal alanda ifade edebilmesindedir.

Ne istediğini bilmek
Türkiye'de Kürtlerin temel talebi nedir diye bugün çok gecikmiş bir soruyu hala sorabiliriz. Çünkü bu sorunun yanıtı Kürtlerin kafasında da henüz net değil. Verilen tek cevap (ki, o cevaba sadece Kürtler değil hepimiz dahiliz) "demokratik hakların benimsenmesi"dir . Buradaki demokratik hak kavramı benim anladığım kadarıyla siyasal kimlik ve aidiyeti dışlayan, kültürel özelliklerin (dil başlıcası olmak üzere) toplumsalkamusal alanda kabul edilmesi ve onlarla birlikte yaşanmasına cevaz verilmesidir. İşte burada kritik soru şekilleniyor: bu kimliğin ifadesi nedir, "Kürt" mü, "Kürtlük" mü?

İki taraf da hapis
Bu sorunun önemi sadece Kürtleri değil Türkleri de bağlamasından kaynaklanıyor. "Kürt", sadece tarihsel veya sosyolojik "nötr" veya "boş" (inert) bir "gösterge" değil. Bugünkü dünyada Kürt kültürüyle, diliyle ve diğer kimlik özellikleriyle Kürtlüğe tekabül ediyor. Kimlik özelliklerinden soyutlanmış, arındırılmış bir Kürt tanımının anlamı yok. Kürt varsa Kürtlüğüyle var.
Türkler için "Kürtlerle birlikte yaşarız" demek pek bir anlam ifade etmiyor. Mesele, başka bir seçenek düşünülemeyeceğine göre, evet, Kürtlerle yaşamaktır, ama "Kürtlük" içeren bir Kürt olacaktır o birlikte yaşanacak insan. Veya Kürtlüğüyle kabul edilen bir Kürtse birlikte yaşamak demokratik bir anlam kazanacaktır.
Bu işin Türkler yanıysa Kürtler yanı da gelip aynı noktaya dayanıyor. Çünkü, orada da Kürtlüğün ne kadar kültürel ne kadar siyasal olduğunu açık bir biçimde belirtmek gerekir. Elbette kültürel olan her şey politiktir. Biliyoruz ama buradaki tartışma siyasal üniter devlet ile federatif yapı arasındaki çelişki ve etkileşimdir.
Kısacası iki taraf da Kürt'ten değil Kürtlükten bahsettiğini bilmek, Kürtler kültürel Kürtlüğe, Türkler siyasal Kürtlüğe biraz daha yanaşmak zorundadır. Demokrasi bunu zorunlu kılmaktadır!

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...