Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

90'lı Yılların Sezercik'i: Emre Belözoğlu


khala

Öne çıkan mesajlar

Aceto Balsamico said:
Siyah-beyaz ekranda çocukluk arkadaşlarımızdı onlar. Sezercik, Yumurcak, Afacan, Ömercik... Türk filmlerindeki çocukluk arkadaşlarımız da; biz de savrulduk dört bir tarafa. "Ömercik" Ömer Dönmez, emlakçı olmuş; "Afacan" Menderes Utku lakabının hakkını verip Camel Trophy'e katıldı bir ara, şimdiler sinema işletmecisi. Yumurcak, İlker İnanoğlu uzun zaman yoktu ortalıkta sonra magazin sayfalarından düşmez oldu. Ve Sezercik... "Arama emri çıkartıldı, evinde silah bulundu, tutuklandı" haberleriyle yüzleştik Sezer İnanoğlu ile. Sizi bilmem ama ben -ekrandan bile olsa- çocukluk arkadaşlarımdan birinin bu duruma düşmesinden hicap duydum. Çocukluk hatıralarımızın ayarıyla oynamışlardı birileri. "Biz büyüdük kirlendi dünya"nın içinde temiz kalmaya çalışıyorduk. Sezercik bizi hayalkırıklığına uğrattı. Halbuki Oscar ödül töreninde biz 70'lerin çocukları on(lar)dan teşekkür bekliyorduk!..Emre Belözoğlu da 90'ların çocuklarının, 80'lerin gençlerinin "Sezercik"i idi. 80'lerin çocukları Maradona'yı seyretmiş, Türk Maradona'nın hayalini kuruyorlardı. 90'ların çocukları ise "harika çocuk" denildiğinde ağabeyleri gibi "Suna Kan, Bedri Baykam" diyenlere bıkkınlıkla bakıyor; 16.5 yaşında Avrupa Kupası maçına çıkan, Galatasaray formasını sırtına geçiren, Hagi'ye ara pas atan Emre'ye "harika çocuk budur" gözüyle bakıyorlardı. 12 yıl öncenin futbolu ne Messi; ne Bojan; ne de Fabregas gibi liseden terk yetenekleri barındırıyordu. Hagi'nin yolun yarısına geldiği yıllarda; -ki futbol hala bir 10 numara ile oynanırdı- tek ümit Emre idi Galatasaray taraftarının gözünde. Emre'nin kramponlarını temizleyen, her maç öncesi çorap giymediği ayaklarına -işini masöre bırakmadan- yarım saat bandaj yapıp kramponlarını kuşanan, profesyonelliğin kitabını yazan Hagi Usta, çırağına elbette ki mesleğin sırlarını aktarıp öyle gidecekti. Hagi mutlaka görevini yapmıştır, Emre ne kadarını kulağına küpe yapmıştır bilinmez. Galatasaray'ın çok koşan ama son sözü çokça Hagi'nin söylediği orta sahasında artık vazgeçilmez adamdı. O günlerde onu tarif etsem, forvetin arkasında son topları atan, adam eksilten, ikili mücadelede ayakta kalmaya çalışan, faulü abartılı alan, ters kanadı uzun toplarla iyi gören, oyun vizyonu ve futbol zekası en az bilekleri kadar mahiretli bir futbolcu derdim. Yıllar geçecek Emre için tarifler de; mevkiler de değişecekti. Futbol değişiyor, birileri Euro 2004'ü kapanan 9 kişilik savunmasıyla almanın planlarını yapıyordu...

***
Galatasaray'dan ayrılığında -medyanın da etkisiyle- tüm suçu onun üzerine yüklediler. Delikanlı jargonuyla "satıp" gitmişti. "Sağlıklı yaşam için spor yapmıyoruz" demeciyle büyük tepki çekti. Doğruydu aslında dedikleri serikanlı düşününce. Tekmeye kafa uzatan, tek bir darbeyle kariyerin bitebileceği, haftanın 5 gün, yılın 11 ay düz koşan, takımdan ayrı koşan, beşe iki oynayan, taktik maçı yapan, 90. dakika 70 metre depar beklediğimiz bu adamlar sağlıklı yaşam için spor yapmıyordu. Sahil yolunda koşturmak, fitness salonunda 10 dakika kürek çekmeğe benzemez ki bu spor.
Gelelim ayrılık hikayesine. 13-14 yaşında medyanın önüne çıkmış, hayatında ilk kez para kazanmış- biz ne yapıyorduk 14'ümüzde?- ve ailesinin bütçesine katkıda bulunmuş bir çocuktan bahsediyoruz. Ailesine bir ev almak istiyordu. 500 bin dolar avans istedi sözleşme imzalamadan önce. Verilmedi. Kendi ağzından yazıyorum: "Seni kim alır?" dediler. "Sen bizim evladımızsın" ile yürümez ki bu hayat. Elinde tutmasını bileceksin. Inter, Türk futbolunun en büyük yıldız adayının sözleşmesinin biteceğini öğrendiği an pusuya yattı. Galatasaray'da kimse 18 ve/veya 19 yaşında süren sözleşmesinin neden uzatılmadığını sorgulamadı. Yıllar sonra Ribery 100 bin euro için kaçtığında da ortada bir suçlu yoktu. Inter bonservisini bedavaya getirdiği Emre ve Okan'a (anlamsız bir transferdi) maliyetleri olmadığından hayal ettiklerinden daha yüksek ücret verdi. Emre anlaşmayı yaptıktan sonra Galatasaray'ın kaçırdığı şampiyonlukta kendini sakınmış mıdır? Sakındıysa da bunu hiçbir zaman kasıtlı yaptığına inanmadım. Baliç de aynı yoldan geçti Real Madrid'e giderken...


***
İyi futbolculuktan büyük futbolculuğa geçişte Inter gidilecek belki de en son kulüptür İtalya'da. Orası büyük futbolcuların yatağıdır ve Arjantinli futbolcuların masasından su içebilmek için de iyi futbolcu olmak yetmez. Önce kartvizitinde yazan mevkiyi kaybetti. Inter'de kimse onu "rakip kaleye yakın oyna" emri ile sahaya sürmedi. Her sezon biraz daha kaleden uzaklaştı. Sol iç olarak kullandılar, sol bekte adam kovaladı oynadığı maçlarda. Onu Lazio'ya biri aşırtma, diğeri köşeye zımba; ceza sahası dışından atılmış iki golle hatırlıyoruz Serie A yıllarından. Serie A'da gururumuzdu ama Inter'in maça ekrana geldiğinde; o ya yedek kulübesinde ya da evindeki koltuğundaydı. Herşeye rağmen klasik kanat oyuncusu kullanmayan Ancelotti'nin transfer listesindeydi, sakatlıklar olmasa geride kalan sezonların bir Ambrosini'si olabilir miydi? Bilinmez.
Newcastle'a giderken hala para ediyordu. Aziz Yıldırım o sezon onu almak istedi ama onun Avrupa inancı daha tükenmemişti. Burada müzmin sakatlığına bir parantez açayım. Kasık bölgesinden defalarca sakatlanması sonrasında Emre'de "osteitis pubis var" diye yazıldı çizildi. Bunun tedavisi operasyon, olursun geçer. Emre'nin probleminin Messi'de olduğu gibi doğuştan olduğuna inanıyorum. Üst baldırdaki kasların normalden kısa olması maçlarda aşırı gerilmeye yol açıyor ve bir sonraki maça kadar normal duruma dönmediğinden ve yoğun maç trafiğinden dolayı o gergin kaslar yırtılma pozisyonuna geliyor Messi'de. İki de bir ortalıktan kaybolmaların, çoğu zaman 3 maç üstüste oynamamanın başka bir sebebi gelmiyor aklıma Emre için. Ne aşil, ne diz; ne yan bağlarla alakalı bir ciddi sakatlığını duyduk Emre'nin.

***
Dönelim Premier Lig'e. Inter ne kadar yanlışsa; Newcastle da o kadar yanlış bir kulüptü galiba. O yeteneklerini bir zamanlar rakip yarı saha yayının ötesinde sergilerken; Newcastle'da tandemden topu alan ve en yakınındaki hücumcu gözüken adama veren, kornerleri ve serbest vuruşları yapan bir futbolcuya dönüştü. Ekranda onu çok görmüyor, gördüğümüzde de; ya rakiple dalaşıyor, sarı kart görüyor; ya da sakatlanıp oyundan çıkıyordu. Inter yıllarında en insaflı olanlar bile İngiltere günlerinde ondan artık bırakın Türk Maradona'sı, Türk Hagi'si bile olmayacağını farkındaydı. İşte burada "Sezercik"in Oscar alamayacağını idrak etti o 2 kuşak...

***
İşte bugünün tartışılan, kimilerinin nefret ettiği, kiminin antipatik bulduğu, kiminin forma aşkına yüreğine taş basıp kabul ettiği Emre'yi yaratan da bu futbol gerçeğidir. Bırakalım futbolcular da yorumcular kadar futboldan anlasın öyle değil mi? Emre o "hayal ettiği Emre" olamayacağı gerçeğiyle yüzleştiği, sahada yapmak istediklerini yapamadığı, sakatlıklarının yaptırmadığı, teknik direktörlerin onu kendi sahasına hapsettiği için bu kadar agresif yeri geldiğinde bu kadar eleştiriye kapalı, bu kadar hazımsız. Futbolseverden önce Emre kendinden memnun değil ki. Emre kendini sevmiyor ki artık. Aynaya bakıp, "ben o Emre olamayacağım galiba" dediğinde de Fenerbahçe'nin teklifini kabul edip Avrupa defterini kapattı.

***
Emre, "Galatasaray'dan başka takımda oynamam, Fenerbahçe'ye gitmem" dedi mi? Başkalarına ne dedi bilmiyorum ama onunla 2006 Nisan'ında Kaşıbeyaz restoranda buluştuk ve Galatasaray Dergisi için bir röportaj yaptık. Bana söylediği aynen şuydu: Ben Galatasaraylıyım. Kariyerime yurt dışında devam ediyorum ve dönmek istediğimde o gün şartlar ne olursa olsun Galatasaray'a dönmek isterim. Galatasaray'ı çok seviyorum. Profesyonel hayat bu, Fenerbahçe formasını giymem demiyorum. Çünkü çok fazla olay yaşanıyor. Ben Galatasaray'dan ayrılmak istemiyordum, ama ayrıldım. Ne yapabilirim ki? O yüzden büyük konuşmamam gerekir". Evet büyük konuşmadı Emre; hatta ilk elden Galatasaraylıların okuyacağını bildiği bir yayına... Galatasaray ile de görüştü Fenerbahçe'ye gelmeden önce. Ne Newcastle'a ödenecek bonservis ne de yıllık ücret konusunda anlaşamadı. Galatasaray'ın da mevcut kadrosunda Emre gibi bir oyuncuya ihtiyacı yoktu zaten. Aurelio'nun Sevilla uçağına daha binmediği günlerdi. Neresinden bakarsanız bakın flaş transferdir isterse Newcastle üzerinden gelsin...

***
Sorun, Emre Barcelona'nın Luis Enrique'si olacak mı Fenerbahçe'de? Real Madrid'den Barça'ya giden ve Barça'lıların kucakladığı adam. Yoksa Ronaldo mı olacak? Barcelona'da oynayan ve Real Madrid'e transferinin ilk gününden itibaren tribünlerin içine sindiremediği, iki tarafın da sevmediği adam. Bunu zaman gösterecek. Bugünün futbol gerçeği Aurelio'nun yokluğunda bile Emre'nin ilk onbirdeki yerininin Fenerbahçe taraftarı arasında tartışma konusu olduğudur. Ben onu River Plate'den doğan ve Almanya-İspanya'da yapamayıp geri dönen ve San Lorenzo'ya imza atan D'Alessandro'ya benzetirim. Fizik, mevkii, kariyer gidişatı, agresif ve zor karakteriyle...
***
Türkiye-İsviçre maçını stadyumda milli takım kulübesinin iki sıra arkasında seyrettim. Bırakın maç sonrası olanları, bir gün önce uçağın kapısında başlayan "karşılama organizasyonu"dan bile hala utanırım bir futbolsever olarak. Kendini sevmeyen Emre, İsviçre'liyi tekmelerken aslında kendi geçmişini tekmeliyordu. O Türk Maradona'sı olabilseydi, o maç öyle biter miydi hiç? İşte o sahne Sezercik'in karakolluk olduğu sahneye tekabül eder!

***
7 yıldır Türk futbolundan uzak olan bir adam, nasıl olur da medyayla böyle kanlı bıçaklı olur! Hakan Şükür'ün, Sergen'in delik deşik edildiği bir ülkede Emre'yi kim ne kadar ne zaman eleştirdi ki? Kendine ait hiçbir futbol gerçeğiyle yüzleşmek istemeyen, zaten kendi vicdanında kendini delik deşik eden bu bebek yüzlü adam başkalarının eleştirisini de kaldırabilecek olgunlukta olmadı hiçbir zaman. Ve tabii medyanın çifte standartı. Bu ülkede takım yazarlığıyla hayatını kazananların mirasıdır: Galatasaraylı ise Kezman hakkında bir yazı yazmışsan kesin iftira atıyorsundur. Fenerbahçe'liysen Baros hakkında tek olumlu satır yazamazsın. Okuyanın, taraftarın da ne yazık ki dayattığı budur. Kimse kendini kandırmasın, gazete arşivleri internette mevcut. Emre'nin kariyeri süresince yazılanlar da ortada. Daha geçen sene "ondan lider olmaz" diyenler şimdi "liderlik ona yakışıyor" diyorsa; değişen Emre değil ta kendileri... Bu ülke insanı yurtdışında oynayan futbolcusunun haberini hala kulübünün haberlerinin sayfasında okur. Bakın bakalım Nihat, Necati, Aurelio haberleri nerede? Dün Emre'ye köşelerinde vuranlar bugün saçını okşuyorsa; düne kadar "dönse iyi olur" diyenler bugün" zaten hep sakat" diyorsa Emre'nin ne suçu var?

***
Tam bir yıl önce 12 Eylül'de basın tribününe kol çıkartan Emre;"90'ların bebek yüzlü Sezercik'i" Şehremini'de ortaokul arkadaşlarının sırtında taşıdığı Emre değil artık... Sahada aldığı, yaptığı faulde de, atmaya çalıştığı pasta da, vurduğu şutta da; eleştirilere karşı verdiği jestlerde de, milli takımda kaptan rolüyle sahada ve dışarda girdiği diyaloglarda da (Gökdeniz, Arda) hep bir abartı, hep bir fazlalık var. Kişi kendi kendinin zımparasıdır. Artık burnunu mu sürter; yoksa ruhunu mu bilmem ama bildiğim; bu sezon imza törenine katıldığı tek futbolcu Emre olan Aziz Yıldırım ve Fatih Terim'in olmadığı bir Türk futbolunda, bu kalkanlarını da yitirdiği gün; sahada ve yolda verkaça gireceği insan sayısı; bugün oynadığı oyunun kuralları gereği sahaya çıkmak zorunda olanların sayısından az olacağı... O herkesin kendini beğenmiş sandığı adam; aynaya bakıp daha fazla kendinden nefret etme, artık topuna ve sen sana iyi bak Emre!..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Böyle çok uzun ve gözü yorucak bir yazı olmuş alıntıyla, şöyle link verelim ordan okuyun :)

http://acetobalsamico.blogspot.com/2008/09/90larn-sezercikiemre-belzolu.html

Sonuç dışında bence de çok güzel yazmış. Emre bugün bir messi, bojan, fabregas kadar wonderkid olacak futbolcuydu, en azından o potansiyelde olduğunu kanıtlamıştı.

Şimdi tırt bile olmaz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

yazı güzel olmuş gerçekden zevk alarak okudum.şunu ekliycem ama ben emrenin üstüne çok gidildiğinin düşüncesindeyim tabiki yaptığı hareketler,tavırlar veya egoistliği göz yumulcak seviyede değil ben hala umutluyum emrenin türk futboluna bişeyler katabilceği konusunda hagiden nedense tekniği yada oyun zekası yerine daha çok çirkefliğini örnek almış kendine yada hagi öyle öğretmiş ama emrenin hala bişeyler yapcağına inanıyorum.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...