sg-1 Mesaj tarihi: Eylül 11, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 11, 2008 Tabloya “küreselleşme” açısından bakmak (1) Türkiye’de tüm kavramlar, tüm kurumlar, değerler, gelenekler, birikimler her şey tartışmaya açıldı. Bu “her değerin, her kavramın içini boşaltma” girişimleri, 1990’lı yıllarla birlikte hız kazandı. Globalleşme adı altında gelişen ve “küresel sermayenin ve küresel güçlerin egemenliği” anlamına gelen hareket, önce iletişim, sonra ekonomi ve finans alanında etkisini göstermeye başladı. Fakat sadece iletişim ve ekonomi alanıyla sınırlı kalması mümkün değildi. Beraberinde “siyasal alandaki değişimler” ve “tek kutuplu dünya gerçeği” geldi. Tabii bu siyasal gelişmeler sadece Türkiye’yi etkilemedi. Neredeyse tüm ülkeler, bu “küresel güçlerin ve küresel sermayenin” etkisi altına girdi. Hatırlayın, Rusya’da Yeltsin gibi birisi iktidarı ele aldı. Ekim 1993’de parlamentosunu topa tuttu. Dikkat edin “darbe” değil, topları getirdi, Parlamento’ya yani “seçilmişlere” ateş açtırdı. Hem de tüm demokrasilerin, AB’nin, liberallerin(!) gözü önünde. Yanlış anlamayın, gözü önünde derken, onlara karşın demiyorum, onların tam desteği, tam katkıları ile. *** “Küreselleşme” tüm ülkeleri etkisi altına almıştı, sadece Rusya’yı değil. Komşu Gürcistan’da, bugün özellikle liberallerin(!) “deneyimsizlikle, bindiği dalı kesmekle” suçladığı Saakaşvili’nin nasıl iktidara geldiğini, kendisini pek kimse tanımıyorken Şevardnadze’yi nasıl yendiğini, Gürcistan halkının “yes be annem” diyerek, onu nasıl seçtiğini hatırlayın. Aynı oyunun başka nerelerde sahneye koyulduğunu, Kıbrıs’taki seçimleri de düşünün. O dönem ve sonrasında komşu ülkelerde, Rusya’da yapılan referandumları, seçimleri hatırlayın ve Türkiye’nin özellikle 2007 seçimleri ile ve 2007 referandumu ile karşılaştırın. Ne çok benzerlik olduğunu göreceksiniz. “Yeni dünya düzeninin,” bu düzenin kurucusu ve nedeni olan “küresel sermaye ve küresel güçlerin” zorunlu hedefi, tüm siyasal yapıları değiştirmekti. *** Tabii siyasal yapıları değiştirmenin bir de doğal sonucu vardı. Bu yapıların üzerine inşa edildiği tüm değerlerin, tüm kavramların, tüm birikimlerin de ortadan kaldırılması gerekiyordu. “Eski değerlerin yenilenmesinden, yanlış yerlerinin törpülenmesinden, değiştirilmesinden” değil, her şeyin ortadan kaldırılmasından ve her şeyin “yeni dünya düzenine” uygun hale getirilmesinden söz ediyorum. Nitekim “ulusal devlet” anlayışı, bağımsızlık, sosyal devlet, liberalizm, ahlak, temel değerler, her şey allak bullak edildi, içeriksizleştirildi. Bunun için de her ülkenin kendi farklı “kadrolarından, liderlerinden” yararlanıldı. Bazen mevcutlar, bazen de tamamen yeni bulunanlar arasından. Hatta gerektiği yerde “düzmece kahramanlık” hikâyeleri yani bir anlamda “şeyh uçmaz, mürit uçurur” hikâyeleri ile. Tabii tüm bu siyasal, ekonomik, hatta kültürel yapıların değiştirilmesi, yerlerine yenilerinin getirilmesinde amaç ve hedef bir olsa da, yöntemler ve yollar, her ülke için aynı olamazdı. Örneğin Türkiye, 1920’lerden beri “bağımsız, laik bir Cumhuriyet” olmanın avantajlarını yaşayan bir ülkeydi. Ama maalesef çok partili düzene geçtiğinden beri, “gerçek anlamda paylaşımcı, katılımcı, özgürlükçü bir demokrasi” değil, tam tersine “iktidar olanın elindeki her araçla iktidarını sürdürmeye yöneldiği bir kaptan köşkü demokrasisi” geçerliydi. Kaptan köşkü demokrasisinin yanlış ve değiştirilmesi zorunlu yönleri ile hiç ilgilenmeyen tam tersine “bu yönleri güçlendiren” ve “her şeyin daniskası olan bir Başbakan’ın kefaletine bırakılmış” bir Türkiye amaçlandı. Bunun için de bağımsızlık, laiklik gibi tüm değerler tartışmaya açıldı. Yerlerine “yapsa da Allah yolunda yapıyor” ya da “ululemre itaat” anlayışları geçirilmeye başlandı. Pekiyi bu gelişmelerin “hukuksal uzantıları”, hukuksal boyutları neydi? Bunu da bir sonraki yazıda tartışalım. Süheyl Batum Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Eylül 11, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 11, 2008 Tabloya “küreselleşme” açısından bakmak (2) Bir önceki yazıda küreselleşmenin yani “küresel sermayenin ve küresel güçlerin egemenliğinin” en önemli hedefinin eski siyasal yapıları değiştirmek olduğunu söylemiştim. Bu hedefe varmak için, önce belirli değerler ve kurumlar üzerinde oynandı. Türkiye’de bağımsızlık, ulusal devlet, özellikle laiklik ve hatta ahlak gibi tüm kavramlar altüst edildi. Bu iş için de Türkiye’de o hep sözü edilen liberal(!) aydınlar(!) yanı sıra eski solcular, şeriatçılar, yarı aydınlar görevlendirildi. Ve onlar, demokrasi, laiklik tanımlarını, Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı’nı, her kavramı tartışılır hale getirme görevini üstlendi. Amaç tekti yeni dünya düzeninin hedeflerini gerçekleştirmek. Ama bu “yeni düzene” yeni yöneticiler gerekliydi. Her ülkede farklı kişiler bulundu. Rusya’da Yeltsin gibi, ABD’de avukatken Gürcistan’a Başkan yapılan Saakaşvili gibi, Sarkozy gibi, Berlusconi gibi. Türkiye’de de, Erdoğan’lar, Gül’ler, Arınç’lar Refah Partisi içinden devşirildi. Tabii bir şey daha zorunluydu. Çoğu için “düzmece kahramanlık” hikâyeleri bulmak. Örneğin “darbeye karşı çıkan Yeltsin” gibi. *** Bu “yeni düzenin” hukuk sistemi nasıl olacaktı? Birilerinin(!) bizi inandırmaya çalıştığı gibi, hak ve özgürlükleri, güçsüzleri koruyucu bir hukuk düzeni miydi bu? Hemen yanıtlayayım: HAYIR. Bu “yeni düzende” hukuk, ancak küresel güçlerin işine yaradığı ölçüde vardı. Zaten bu nedenle Ekim 93’te Yeltsin parlamentosunu topa tuttuğunda kimseden ses çıkmadı. Zaten bu nedenle Kıbrıs’ta Annan Planı’nı kabul eden taraf biz olmamıza karşın, bu hiçbir şeyi değiştirmedi. Hukuk kuralları Irak’ta ihlal edilir ve 1 milyon kişi ölürken, hiç kimse ağzını açmadı. Bunları UNUTTUNUZ MU? Zaten bu nedenle Ergenekon davasında, hukukun getirdiği ne kadar güvence varsa tümü çiğnenirken (soruşturmanın gizliliği, savunma hakları, telefon dinlemenin koşulları, tutukluluk süresi, mahkemelerin tutukluluk ve tutukluluğun devamı yönündeki kararlarının gerekçeli olması gibi) kimsenin gıkı çıkmadı. Bu nedenle İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2007’deki Zengin kararına karşın, din dersi zorunlu olmaktan çıkarılmadı. Hem de Alevilerin tüm haklı taleplerine karşın. Ve de liberal(!) aydınlar(!) ağızlarını bile açmadı. OYSA II. Dünya Savaşı sonrasında, hem de uluslararası boyutta kurulan hukuk düzeni bundan tamamen farklı idi. II. Dünya Savaşı göstermişti ki, hak ve özgürlükler sadece iç hukuk sorunu olamazdı, olmamalıydı. Artık “iki kutuplu dünya düzeninde”, bir yandan bu iki kutup arasında dengeyi koruyacak, diğer yandan da “güçsüzleri koruyoruz” dedirtecek bir hukuk düzenine ihtiyaç vardı. İşte bu nedenle “uluslararası hukukun iç hukuklar karşısında üstünlüğü” görüşü egemen oldu. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi imzalandı. İkiz Sözleşmeler yapıldı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi yapıldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kuruldu, iç hukuklar denetlenmeye başladı. Türkiye ve birçok ülke, hukukunu bu mahkeme kararına göre değiştirmek zorunda kaldı. Ama “yeni dünya düzeni” için böyle bir hukuk sistemi gereksizdi. İstenen, sadece “küresel güçlerin ve onların ülkedeki uzantılarının çıkarlarına uygun bir hukuk düzeni” idi. Türkiye için uygun görülen de “Başbakan’ın kefaletine bırakılmış” bir hukuk düzeni idi. Her olayda bunu görmediniz mi? Yolsuzluk iddialarında da, dokunulmazlıklar konusunda da, “eli sopalı zabıtalar” olayında da, Şaban DİŞLİ olayında da, Özbudun’a sipariş edilen (sözüm ona) sivil anayasada da, basın özgürlüğü konusunda da. Hukuk kuralları yerine “Başbakan kefaletinin” ne anlama geldiğini görmediniz mi? Bu durumu kabullenmeyenlere de “demokrasi düşmanı” yakıştırmasını uydurdular. Zaten “laikçiler” sözünü de, bu nedenle uydurmuşlardı. AKP’nin sipariş anayasasını da bu nedenle çok beğenmişlerdi. Ama merak etmeyin, bu yeni hukuk sistemi Türkiye’de kabul görmeyecek. Birkaç kişi, birkaç dürüst gazeteci ve gazete bunun kanıtı oldu. Süheyl Batum Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Jadelith Mesaj tarihi: Eylül 11, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 11, 2008 ilk kısmını okudum bağlantısız bir yazı olmuş anlayamadım bıraktım : ) yazı yazma dersi alsın bu arkadaş Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Eylül 11, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 11, 2008 Süheyl Batum ve yazma dersi? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sir Mesaj tarihi: Eylül 11, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 11, 2008 ahah tabii canım, küreselleşme olmadan önce "laik ve bağımsız bir cumhuriyet" olmanın "avantajlarını" yaşıyoduk. peki gerçekten kim yaşıyodu bu "avantaj"ları? halkın geneline yayılmış bir "avantaj"dan bahsedebilir miyiz? hukuku belirleyen, memleketin gidişatını yönlendiren, en kritik kararlarda ve anlaşmalarda ilk başta danışılan merci, başbakanlık mıydı? bugün bile genelkurmay başkanı "af söz konusu değil" diyebiliyor, sanki bu konuda yetkili merci oymuş gibi. bunu yadırgayan niye yok? bu ülkenin tarihinde ve yönetilmesinde en büyük pay sahibi olmalarına rağmen yazıda neden "asker" sözcüğü dahi yer almamış? olması gereken bu mu gerçekten? seçimlerin "küresel güçler" güdümünde olduğunu kabul ediyosak, asker ve NATO'nun, AB ve ABD'nin ilişkilerini nasıl değerlendirmemiz gerekiyor? bütün kavramların ve değerlerin tartışmaya açılması, çok doğal. çünkü bu değer ve kavramlar üzerine kurulmuş olan cumhuriyet, yalnızca belli bir kesimin kontrolünde oldu. arada "seçilen"ler olduysa da gerektiği yer ve zamanda "balans ayarı" yediler. yani demokrasinin tahsis edilmesine engel olanlar, bizzat bu ülkeyi sahiplenenlerdi-küreselleşmeciler değil. biz "laik ve bağımsız" bir ülke olmanın avantajlarını yaşıyoken, 6 ok'u temsil eden parti neden ısrarla normal bir seçim kazanamıyodu? ha cevabı yazmış zaten, bizde çok partili bi sisteme geçmek bile hataydı, chp devam edicekti işte, biz de "laik ve bağımsız" olmakla övünecektik. küreselleşme zaten demokrasi olmadan, insan hakları, serbest rekabet ortamı, ekonomik ve siyasi güvenceler olmadan yayılmaz, yayılmıyor. serbest piyasaya geçmeden ve AİHM'yi kabul etmeden önce, daha "bağımsız"dık. ancak bu bağımsızlık insan hakları, ifade-düşünce özgürlüğü, anadilinde konuşma serbestisi şeklinde bireye de yansıyan bir bağımsızlık değil, evrensel hukuk normlarının geçerli olmadığı, devletin ve askerin müthiş bir otoriteyle halkı sindirdiği ve buna dışarıdan kimsenin müdahale etme olasılığının bulunmadığı bir bağımsızlıktı. küreselleşme, işte bu devleti dahi "denetim" altına alabildiği için, kendini devlete yakın hissedenler rahatsız. yine ergenekon denmiş, gerçekten enteresan. ab standartları gelmemiş olsaydı, yani 70lerde veya 80lerin başındaki gibi "bağımsız" olsaydık o gözaltına alınanlar işkenceden de geçirilirdi, kanıt olmadığı halde uygun görüldüğü müddetçe gözaltında da tutulurdu-hatta yakınlarına veya medyaya duyurulmadan sessizce "kaybedilebilirlerdi". bu "kaybedilme" olayı daha geçen yıllara kadar bitmiş değil, güneydoğuda iki hadepliden, jandarma karakoluna girdikten sonra bidaha haber alınamamıştı..peki o zaman "bağımsızcılar"dan ses gelmiş miydi? hayır. tıpkı erol zavar cezaevinde kanserden çürürken aynı kesimin sessizce izlemekle yetinmesi gibi. ama biz insanları "niye ses vermediniz" diye sorgulamayız. çünkü faşizm, "konuşma zorunluluğu"dur. bayrağı, Atatürk'ü, vatanın her karış toprağını canla başla sevme ve sevgini her fırsatta dile getirme mecburiyetidir. bu değerleri sorguluyorsan, küresel güçlerin emrinde, veya bir tarikat liderinin payroll'unda, ya da yabancı istihbarat birimlerinin güdümündesindir. çünkü aklı başında her insan, sizin düşündüğünüz gibi düşünmelidir. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
EagleEye Mesaj tarihi: Eylül 11, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 11, 2008 Jadelith said: ilk kısmını okudum bağlantısız bir yazı olmuş anlayamadım bıraktım : ) yazı yazma dersi alsın bu arkadaş +1 ben gerisinide okudum gerçide harbi bağlayamıyosun ilk girişte yazdığı şeylerle. klişe küreselleşme karşıtı yazı ama özetle. bu katılmadığım anlamına gelmiyo ama baydı bu tarz yazılar. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Snefru Mesaj tarihi: Eylül 11, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 11, 2008 Ülkelerin mevcut bulunduklarına süreçlerine gelmeden önce bu süreci gerçekleştiren bir zümre veya güç her ülkede vardır kimi ülkede asker olur kimi ülkede başka bir zümre olur mesela bu değildir mesela bu zümreye hiçbir şekilde müdahele edememendir bu kendini medeniyetin beşiği kabul eden ülkelerde de böyledir her yerde böyledir ve insanın olduğu yerde de her zaman olacaktır bu sistemi demokratik değil diye eleştirmek zaman kaybıdır çünkü hiçbir zaman demokratik olamayacaktır. Her zaman söylüyorum insanın olduğu yerde demokrasi olamaz.Demokrasi insan hakları vs vs diyen adamlar büyük balık küçük balığı yer diyorlar bu bir ikiyüzlülüktür.Çünkü dünya üzerindeki tek demokrasi hayvansal demokrasi olarak tabir edilen güçlünün zayıfı yenmesidir.Hiçbir zaman değişmeyecektir. Sir ü insanların ali kemal pozisyonuna koyması ise bu ikiyüzlü olan batılı ağzı kullanmasından kaynaklanıyor şüphesiz ki tamamen içten bir demokrat olsa dahi ülke tehdit altındayken demokrasi rafa kaldırılır ve ülke savunulur sir in bildiği demokrasi ardından gelecek bir ödül gibidir.İnsanlar zaten o ödülü almak için savaşırlar.Bunun bilincinde olan adamlara bu şekilde sözler söylemeler de ancak batının çıkarlarına göre yaptığı yayınlar sayesinde algısı zehirlenmiş kişilere yakışır.Hiç kimsenin dikdatörlük kurmaya çalıştığı yok.Orduyu öcü gibi göstererek "bunlar hep bize böyle yaptı bunlar bizi yönetti vs vs" diyen adamların dedeleride padişahım çok yaşa diyen adamlardı.Sağlam düşünceler kökten gelir senin ülkenin medyasını ele geçirmiş adamların kendi çıkarları için yazdığı yazıları okuyarak demokrat olma şansın yoktur.Demokrasi herkesedir insanın içinden gelir insan sevgisi ile bağlantılıdır.Birisi içki içerken dayak yediğinde vurun kahpeye diyenlerin türban takmış bir kızcağızın başı açık kadınlar tarafından baskı görmesine vay adiler diyen adam demokrat olamaz.Demokrat adam içki içtiği için dayak yiyen adamada üzülür türban giydiği için hor görülen kadına veya giymediği için hor görülen kadına yüreği parçalanır.Avrupada da insanlık dışı bir olay olsa yüreği parçalanır.Uzakdoğuda da birşey olsa yüreği parçalanır.Demokratlık veya insan sevgisi kökten gelir öyle medyanın zehirlediği anası soğan babası sarmısak olan papağanlar demokrat olamaz.Oluyorsa da vay halimize! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sir Mesaj tarihi: Eylül 12, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 12, 2008 ben anlamadım seni, insanın olduğu yerde demokrasi olmaz diyosun, sonra demokratlığın tanımını yapıyosun. ben senin dediklerinden farklı bi demokratlık peşinde değilim ki zaten? anlaşamadığımız nokta neresi o halde? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Apis Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 Evet ordumuz iyi yada kötü (hangi müdahale kime göre iyi, kime göre kötü tartışılır tabii) birçok müdahalesi oldu Demokrasiye. Ayrıca derin devlet yada kendini devlet sanan birçok kişi-kurumda oldu bu memlekette. Siyasilerimiz kendilerini ve yandaşlarını düşünen hırsızlar. Kendi saltanatları için ne hak ne de hukuk tanıyorlar. Halkın eğitim ve kültür seviyesi istenen muasır medeniyet seviyesine ulaşamadı, gün geçtikçede daha dinci, yobaz, tutucu bir topluma doğru gidiyoruz. Medya 3-4 grup arasında ya silah ya rüzgara göre değişiyor. Vardır daha birkaç şey şimdi aklıma gelmeyen, malum dış güçler vs vs... Şimdi yukardakilerden bir eleştirildi mi hemen diğerine atlamak, konuyu saptırmak kolay. Ama bana göre bunların hepsi bizim sorunumuz, hepsini beraber değerlendirmek lazım. Ne yazık ki bu forumda da birçok siyasi görüş var, herkes kendi açısından başlıklara bakıp ona göre savunuyor, onu savunurkende yukardaki başlıklardan başka birini yazıp konuyu saptırıyor. Yukarıdakilerin hepsi olmaması gereken şeyler bana göre, evet ama ne yazık ki birbirimize ve başlıklara saygımızı yitirmişiz. Şahsen bende "demokrasi" kavramını gelişmekte olan ülkeler için uygun olmadığını düşünen, bazen elitistliğe kadar uzanabilen, devletçi düşünceleri olan biriyim. Bana görede "çok partili düzen"e erken geçildi. Tabii ki birçok kişi "demokrasi" ve bunun tabii sonucu "çok partili düzen" olmadan gelişmiş bir ülke olunmayacağını savunacaktır sağlam delillerle ama bana göre işte 45 ten beri "çok partiliyiz" ve bu sayede ne kadar geliştik o devirden beri bakar mısınız? Ayrıca dış güçlere bağımlılığımızda partilerimizin iktidarlarını sürdürmek için dışarıdanda güç ve destek almak istemeleri yüzünden üzerimizde bu kadar etkendirler bana göre. Bkz: Bu adamı deliğe süpürmeyin, kullanın... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Snefru Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 sir said: ben anlamadım seni, insanın olduğu yerde demokrasi olmaz diyosun, sonra demokratlığın tanımını yapıyosun. ben senin dediklerinden farklı bi demokratlık peşinde değilim ki zaten? anlaşamadığımız nokta neresi o halde? Evet insanın olduğu yerde olmaz ama akıllı insanlar suni bir barış yaratabilir bulundukları yerde ama hiçbir şekilde tamamen dünya çapında bu olmayacak ne yazıkki bu böyle.Benim dediklerimden farklı bir demokratlık peşinde değilsin fakat her seferinde ülkemizin tek şansı olan savunma mekanizmalarına demokratlık tanımı yapıyorsun misal Atatürk kurtuluş savaşında tüm yetkileri isterken "Olmaz efendiler bu demokrasiye aykırıdır" diyecek bi tip olup olmadığını merak ediyorum :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sir Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 eheh bugün kurtuluş savaşında değiliz, 80 yıl öncesini de yaşamıyoruz, ama inatla aynı zihniyeti, aynı "seferberlik" halini devam ettirmek isteyen insanlardan artık biraz demokrasi istememiz gerektiğini düşünüyorum-üstüne üstlük ülkemizde kronikleşen birçok sorunun çözümünün de, bütün yetkileri tek bir elde toplamaktan değil, devletin küçülmesi ve otoritesinin uluslararası standartlara uygun bir şekilde azaltılmasından geçtiğini düşünüyorum. tabi bunun için 80 yıldır üretilegelmiş korku siyaseti bitmeli. ab'ye "bölünerek" girmiş bi ülke olmadığı halde "bölünücez" diye korkuyoruz. yüzlerce yıldır totaliter bir devlet geleneğinin tutunamadığı anadolu topraklarında "şeriat" gelicek diye korkuyoruz. ve elbette gücü elinde bulundurmak için bu korkuları bile bile pompalayanlar var, "ab standartları terörle mücadeleyi engelliyo" diyolar. e orda nasıl bitti terör? genelkurmay başkanları mı bitirdi, yoksa başbakanlar mı? operasyonlar mı bitirdi yoksa demokrasi mi? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Snefru Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 Bu konuyu daha önce konuşmuştuk yani ab standartları diye ab nin bize emir vermesi noktasına dayanamıyorum ben her ülkenin kendi çıkarları kendi tarzı vardır biz ab nin sadece bilmini ve tekniğini alabiliriz bu isteğimiz ile ab nin bizi zehirlemesine kendi çıkarları için hareket etmemize olanak sağlamamıza gerek yok. İsteyen istediğini bağıra bağıra söylüyor bu ülkede bu kadar demokrasi ab de bile yok :) Herşeyden öte ab senin demokrasine insan özgürlüğüne filan bakmaz ab nin umrunda değildir türkiyedeki türkler buharlaşsa ab sevinir bile.Sonuçta bana elin japonu gelip saldırmadı bunuda düşünmek lazım.AB kendi çıkarını düşünür abd kendi çıkarını düşünür bu çıkar uğrunda seni demokrasi ile de vurur başka şey ilede vurur.AB nin tek umrunda olan ülkemizden geçecek enerji hattı olur abd nin tek umrunda olan ortadoğu seferinde türkiyeyi üs olarak kullanmak olur hiç kimse de senin derdine düşmez çünkü sen zaten kendi derdinde değilsin kendine saygısı olmayan adama başkaları saygı gösterirmi? Benim tek isteğim arzum demokrasi sorunumuz varsa ki bu çok açık(en azından tayyipi yuhalayan adamların korumalar tarafından alınıp dövülmesi) bunu kendi aramızda oturup tartışırız başka birisinin gelip bu tartışmanın içine girmesini hoş karşılamıyorum sadece kendi aramızda bakarız ab ne yapmış bu konuda abd ne yapmış biz inceleriz onlar bize bunu dayatamaz şunu yapın bunu yapın diye.Çoğu insanın sinir olduğu konu da bu zaten. İşte sir senin konuşma tarzın bu dayatmacı ab zihniyetinin demokrasi yi kullanarak ülkemizden bir takım şeyleri alması hedefine yönelik konuşma tarzına çok benzediği için insanlar seni sevmiyor.Çünkü bir bakıyorsun demokrasi kelimesi kimin ağzında?AB nin DTP nin ve AKP nin.Ağızlarına sakız ettikleri bu demokrasinin anlamını bilmediklerine de çok çok eminim ki o ayrı bir tartışma konusu. Gerçek demokrasi ülke rahatladıktan sonra gelir.Sen diyorsun ki biz zaten rahatız böyle sert anti-demokratik önlemlere ne gerek var? Peki o zaman bana söyle bir ülkenin büyük bir kısmı özelleşmiş ise pazarların yabancılar tarafından ele geçirilmişse insanların borçlarını ödeyemediği için intihar ediyorsa millet sefalet içinde geziyorsa ülkende yolsuzluklar almış başını gidiyorsa ki yolsuzluk olayını ülkesine güvenmeyen şerefsizler yapar e bu güven ortamı dahi yokken sen nasıl herşeyi pembe gözlükler ile görebiliyorsun?Çünkü demokrasi herkes pembe gözlüklere sahip olduğunda aktif olması gereken birşey.Aksi halde ülkenden taviz almak isteyen diğer medeniyetler yapıyorlar bu demokrasi baskısını.ABD,Irağa demokrasi götürdüğünde olanları biliyoruz :) Neyse işte ülkende tüm bunlar olurken sen kendini güvende hissedebiliyorsan senin algılaman biraz farklı yönde.Bende tutup demiyorum ki birileri çıkarları için ülkenin durumu kötü hadi o zaman istediğimiz gibi at koşturalım ben buna da karşıyım ama ülkemizde herşey güllük gülistanlık değil ki zart diye ab nin 500 yılda yakaladığı olayı biz anında yakalayalım. Şu an savaş ortamında değiliz de tamamen safça bir gerekçe.Şu an dehşet bir savaş ortamındayız bunu göremeyen adamlarda var.Şu an batı medeniyeti silah ile yapamadığını sosyal yollar ile bize yapmaya çalışıyor.Kurtuluş savaşında onları yenmemizi sağlayan dayanışma olayını birliği bütünlüğü yani bizlerin özelliklerini asimilet etmeyi sağlıyorlar böylece tepemizden bir bomba düştüğü anda reaksiyon gösterecek halimiz bile kalmayacak.Bu açıkca görülüyor kimsenin bunu bize kendi çıkarlarını korumak için empoze ettiği filan yok. TSK ni demokrasiyi bozmakla her işe burnunu sokmak ile eleştiriyorsunuz.Adamlar kendileri diyor atatürk rejimini yıktırmayız bu konuda tarafız diye.E bu konuda ben de tarafım şimdi şu olur sen atatürkün yolunda ülkeni geliştirmeye kalkarsın çok iyi şeyler yapma hevesindesindir yönetimi ele geçirmişindir herşey hazırdır.ABD askeri kullanarak seni düşürmeye çalışırsa o zaman askere laf söyle.Asker herhalde koruyacak cumhuriyeti bu konuda taraflar.Askerde sonuçta kıvılcımdan yangın çıkarmıyor.Hükümetler bir takım şeyleri zorluyorlar zorluyorlar o noktada devreye giriyor girmeside gerekli.İyi o zaman birileri istediği her haltı yesin sende dur tabiki yiyecek bu ülkede demokrasi var dersen adamda benimde ona karşı çıkma hakkım var ı çok rahat diyebilir :) Bunlar 2.planda kalan konular herşeyden önce şu ülkede ceplere indirilen paraları bir şekilde olması gereken şeylere yönlendirebilsek çoğu sorunumuz kalmaz zaten.Güçsüz bir ülke değiliz ülkeme son derece güveniyorum.Sonuçta kazan pişiyor ama yürek yok.Oralarda yanlış kişiler oturuyor koltuk sevdasına düşmüş veya düşmek isteyen zengin sofralarının zangoçları orada.Herşeyi bir düzeltelim o zaman tsk birşey derse tsk yada lafımızı söyleyelim.Ama ülkemizde herşey iyi değil.Rejimde bal gibi tehdit altında.Hayır değil diyenlenlerde ya saf ya pestavur.Bize safta pestavurda gerekmiyor neticede :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sir Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 snefru söylediklerin sosyolojik veya evrensel kavramlara değil, hamasi, içe kapanmacı ve militarist argümanlara dayanıyor. AB bizi nasıl "zehirliyo" bunu biraz açar mısın? silahla yapamadığını sosyal yollarla nasıl yapmaya çalışıyo? kürt sorununu demokratik yollardan çözün demekle mi, kıbrısta çözüm arayın, ermenistanla ilişkileri geliştirin, 301'i kaldırın, eğitimde sağlıkta standartları yükseltin, devleti şeffaflaştırın demekle mi zehirliyo? nereye demokrasi var yahu, Atatürk'ü sevmiyorum dersen dava açılıyo, oğlumu askere yollamam dersen dava açılıyo, romanda bi karakterin dahi ermeni olayını savunsa 301den dava açılıyo.. ab'nin motivasyonlarıyla bu ülkenin demokratikleşmesinin bi alakası yok. biz ab'ye girmek istiyo muyuz? istiyoruz, çünkü "muasır medeniyet" seviyesi aha orada işte..girmemiz için bazı şartları da yerine getirmemiz gerekiyo mu, gerekiyo. diğer bütün ülkeler bu aşamadan geçti mi, geçti. ama biz değişime, gelişime kapalı olmakta ısrar ettikçe bu ülkede hiçbişey değişmez. elin japonu zamanında avrupayı da fethetmedi o zaman onu da tartışalım? şu emperyalizm masalı yetmedi mi? bu ülkede ab süreci olmasaydı biz ifade özgürlüğünü, 301i, kürt sorununu tartışıyo olacak mıydık, cidden çok merak ediyorum. hangi iktidar buna yeltenecekti? burada dışardan bir dayatma yok, tersine içerden bir siyasi talep var! kendi halkın istiyo bunu, bu topraklarda yaşayanlar istiyo yani demokratlaşmayı. örneğin bunun için AİHM'ye başvuranlar oluyo, biz de onu kendi mahkememiz olarak benimsemişiz zaten. AB de ezberden konuşmuyo, bu ülkede demokrasi isteyenlerle, mağdurlarla temas halinde adamlar. demokrasi kelimesi tabii ki dtpnin akpnin ağzında olacak, chpnin ağzında olacak değil ya? bu ülkenin de, rejimin de değişmesi gerekiyo, bu apaçık. o yüzden "rejimin" tehdit altında olması bence çok faydalı bişey, çünkü yaşamakta olduğumuz rejim ne sosyal, ne laik, ne de demokratik bir cumhuriyet. yaşamakta olduğumuz rejim 12 eylül rejimi. ve bu rejimin kabukları kırılıyo, ülke tepeden tırnağa değişiyo. tabi keşke daha sağlam temelleri olan bir parti taşısaydı bu değişimi ama napalım akp geldi işte. bundan sonra belki daha iyisi gelir, çünkü toplumun buna ihtiyacı var. demokrasi "dayatmak" diye bişey yok, bi ülkede demokrasi yoksa devlet kendi halkına sürekli bişeyleri dayatmaktadır zaten. ülkenin rahatlaması da öncelikle demokrasiyle gelir. demokrasi olmadığı zamanlarda ülkelerin mekanizmaları daha iyi işliyo gibi bişey yok. bu ülke artık batının ve küreselleşmenin vazgeçilmez bi parçası, bi aktörüdür. onlarca ülkeyle ithalat-ihracat ilişkimiz var, hergün ülkeye milyarlarca dolar giriyo, çıkıyo. ekonomi küresel olacaksa tabi ki özelleştirmeler, yabancı sermayeler olucak. türk işadamlarının yurtdışında şirketleri yok mu? bizim sermayemiz gitmiyo mu diğer ülkelere? niye oralarda "milli ekonomiii, milli çıkar" yaygarası koparılmıyo? evet ülke güllük gülistanlık değil, ama zamanında Atatürk napmıştı bu ülkenin çağdaşlaşması ve kalkınması için? batıdaki kanunları ve standartları aynen alıp uygulamamış mıydı burada? e bugün AB muktesebatının uygulanması, açıklanan ulusal program dahilinde yapılması hedeflenen tam olarak da bu değil mi? muasır medeniyetler seviyesine erişmek böyle olmayacak mı? elinde silah olan bir gücün siyaset yapması, siyasi meseleler hakkında taraf olması hiçbir demokrasiden geçerli olamaz. çünkü, adamın elinde silah var. silahını bırakır gelir, isterse tuncay özkandan daha bağnaz konuşsun, hiç sorun değil. ama elinde silah varken, böylesine korkunç bi yetki varken siyasette taraf olamaz. ordunun görevi hükumetin emirlerini yerine getirmektir ve sınır güvenliğini sağlamaktır, o kadar. bundan fazlası her ülkede yetki aşımına girer. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 sir said: şu emperyalizm masalı yetmedi mi? Sohbeti takip ediyordum da şu cümleden sonra boşvermeye karar verdim. İnşallah bir gün bize de demokrasi getirir şu emperyalist olmayan güçler. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sir Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 üzerimizde hakimiyet kurmuş "güçler" bi kışlaya çekilse demokrasi kendiliğinden gelicek de.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Snefru Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 Güçlüler evrensel kavramlar ile yaşadıklarında problem yok.Ama onlar kadar güçlü olmayan ülkeler o evrensel alanlarda "peki efendim" demekten başka bir iş yapmıyor.Kimsenin dünyaya entegre olmama gibi bir çabası söz konusu olamaz.Fakat biz büyük güçler tarafından düzülmek değil onlarla eşit şekilde yarışmak istiyoruz.Ülkesini seven herkes bunu ister bunu isteyince neden militarist argümanlar ile konuşmuş oluyorum ki elin amerikanı bunu isteyince orducu olmuyor ben isteyince ben militarist asker yanlısı vs vs oluyorum bu son derece saçma bir mantık.Tutarsızlık var bu işte. Ayrıca ab bizi şu şekilde zehirliyor misal ab standartları çerçevesinde 301 in kendi ülkelerindeki modelinin aynısını ülkemize uyarlıyorlar.Burada bir sorun yok medeniyet çerçevesinde bunu kabul ediyorsun fakat işlerine gelmediğinde bunu değiştirin diye ısrar ediyorlar.Halbuki kendilerinde de aynısı var bunu demokrasi paladinlerimiz idrak edemiyor ne yazıkki.Diğer bir tarafta kürt sorunu ab i ilgilendirmez bu bizim kendi işimizdir onlar bir yandan terör örgütünü finanse ederken bir yandan nasıl bu sorunu demokratik yollar ile çözün argüman ını ortaya koyuyorlar.Onların demokratik yollardan çözün demesinin tek sebebi toprak verme isteği ve bölgedeki türk gücünü minimize etme çabasıdır.Neticede iç sorunumu ben ab e danışacak değilim bana sadece ilimde bilimde nasihetler versin yapıp yapmayacağım beni bağlar ab i değil.Ermenistan ilede ilişkileri geliştirip geliştirmeyeceğim ab ini hiçbir şekilde ilgilendirmez.Ermeniler kendilerinin minion u istediğini onlar yaptırsın.Biz konyadan küçük bir alanda yaşayan insanları tutupta üst düzey bir medeniyet konumuna koyacak değiliz.Yunanistan ermenistan ve kurulmaya çalışılan kürdistan ı türkiye olmasa medeni dediğiniz güçler 2-3 dk da bitirir.Türkiyede türklerin yaşaması bu saydığım insanlar için yaşama sebebidir.Türk olmasa yunanistanlı kişiler milliyetçiliğini yapamayacak veya ermenistan türkiye olmasa propaganda yapamayacak türkiye olmasa terör örgütü nün bir anlamı yok. Atatürke küfür etmek serbest bile olsa insan elini vicdanına koyar senin babanın adını bilmeni sağlayan oluşumun lideridir o.Objektif bir şekilde eleştirirsin atatürkü o ayrı ama demokrasi kalkanı altına sığınarak milli değerlerimize hakaret edemezsin.İstiyorsan git bakalım abd de lincoln ü eleştir hiçbirşey yapmazlar ama adamların milliyetçilik anlayışındaki herhangi bir öğeye zarar verecek şekilde o lincoln ü eleştirirsen demokrasiyi ile buluşursun anında.Bizim milletimiz sevmediği onlara ters gelen şeylerin Atatürk e yakıştırılmasını istemez örnek olarak hatırlayamadığım ve ismi önemsiz olan bir adam partisinin otobüs seyahetinde atatürk ün top olduğunu ima eden olayları bildirmişti partideki diğer adamlara ve diğer adamlarda gülüyordu.Sen misal atatürk e top diyemezsin bu konuda bizim insanımız hassastır.Ama gidip napolyona top diyebilirsin fransız takmaz ama napolyona gidip barbardı şöyleydi böyledi kazmaydı sanattan anlamazdı puşttu diyemezsin çünkü fransızlarda bu konuda hassastır ve bu noktalarda demokrasi filan işlemez.Her ülkenin insanın kendine hassas yönleri vardır.Bu ülkede demokrasi varsa atatürküde eleştirirsin hz.muhammed ide ama hz.muhammed e eleştirdiğinde öldürülmen çok olasıdır.Ayrıca 301 olayı avrupanın her ülkesinde var onların ülkesinde ülkelerine hakaret edemez.Misal fransa soykırım yaptı diyemezsin veya ne bileyim isveç yerel halkının kadınlarını üremesinler diye kısırlaştırdı yumurtalıklarını sıktı diyemezsin.Churchill türkiyeye bomba atalım önerisinde bulunurken kendisine ama onlar insan diye cevap veren kişilere "Türkler insan değildir hayvandır" demesini insan haklarına aykırı bulamazsın veya bu dile getirilmez.Kendi yaptığı soykırımların haberini bile yapmayan medeni devletler sana ne hakla ermeniler ile dialoga geçin diyor + bizde hiçbir pislik olmamasına rağmen dialoga geçme isteğini güzel bir şekilde onayladığımızda belgeleri açalım konuşalım dediğimizde her seferinde hayır cevabı gelmekte. Ayrıca gaziliği şehitliği kaldırın bu ne saçma şey demesi zehirlemenin allahıdır.Bundan öte laf mı var? AB kadir inanır değil ülkemi motive etmesi gerekiyor.AB bana sadece bilim i öğretsin gerisine karışmasın siyasi sosyal sorunlarımın onunla alakası yok.Ülken hiçbir şekilde ab e giremez çünkü kumaş farklıdır ab tamamen hristiyan birliğidir daha fazlası değil.Ayrıca ben ülkemi daha iyi bir hale ab e girmek için değil ülkemde olan insanlara saygımdan dolayı yapmalıyım. Ayrıca o bahsettiğin kabuğu akp kırmıyor çoktan o kabuğun kırılma süreci başlamıştı.Akp nin ülkeyi zehirlemekten başka yaptığı birşey yok bana göre.AB süreci zaten kendileri için çok güzel gündem değiştirme aracı olarak kullanılıyor kendileri bilmiyorlarmı sanki ab e giremeyeceğimizi.Tamamen danışıklı dövüş bu olay. Elbette dünya ile entegre olacağız fakat dünyaya entegre olurken onların her istediğini yapmaya hazır güçsüz bir halde entegre olursan sen zararlı çıkarsın.Güçlü ülkeler özelleştirme yaparken yaygara yapmaz çünkü adamların stratejik noktaları özelleşmiş değil + adamlar refah içinde tutupda kimse ingiltereye ekonomik dayatma yapamaz adam onun rahatlığı içinde özelleştiriyor istediğini.İngilizler ki € a geçmemek için AB e posta koyan adamlar.Bu milli bir hareket değilmidir şimdi? Yabancı sermayeler olsun sorun değil veya başka ülkedede türk işadamlarımız olsun yalnız bizim elimizdede kara günler için birşeyler olmalı.Putin gerizekalımı neden 41 stratejik sektöre yabancı iş adamı giremez dedi.Putin şimdi faşist mi militaristmi ergenekoncumu? Atatürkün kendi lafı var "Hiçbir ülke görülmemiştir ki yabancıların kontrolünde medenileşsin.Tarih bunu yazmamıştır!" diye.Bunun üzerine tartışılacak birşey varmı?Ayrıca ab bana program filan yapar uygulayıp uygulamamak benim seçimim olmalı.AB bana öneri vermeli emir değil.Bunu istemek küreselleşmeye aykırıysa ciddi bir mantık sorununuz var.Küreselleşme tüm ülkenin dinamiklerini yabancılara teslim edip bir yandan ülkeyi soymak ile olmuyor.Küreselleşme ülkende sapasağlam bir hükümet sayesinde dünya ile dialoga girerek oluyor.Bu ayrımıda kendi yemeğini kendi yiyebilecek zekadaki herkesin yapabileceğini umuyorum. Elinde silah olan bir gücün siyasete girmesi gerçekten saçma bu konuda sana katılıyorum fakat şöyle birşeyde var.Silahlı kuvvetlerimiz diğer ülkelerin dışında değişik bir şekilde doğmuştur.Atatürkün bize mirasıdır cumhuriyetçi rejiminde savunucusudur.Bu yetkiler ile donatılmışken ülkede birşeyler ters gittiğinde akıllı insanlar eşliğinde birşeyleri düzeltmeleri mantıklıdır.Kenan evren gibi gerizekalıların icraatlarına aşırı derecede karşıyız. Sonuç olarak birde şu olay var : AKP nin önündeki tek engel ülkenin abd kontrol mekanizmasına savaş açtığı durumlarda abddir.ABD askeri kullanarak istediğini yaptırabilir, buna bizde karşıyız.Çünkü burada bir şahsiyet yok.Birde akp rejimi tehdit ettiği sırada en büyük düşmanı tskdir.2 aşamada da akp nin düşmanı tsk dır.Bu durumda akp doğrudan abd ye laf söyleyebilecek kadar karakterli ve bu isteğe sahip adamlardan oluşmadığı için askere laf söylemek ve askeri yıpratmaya çalışmak daha kolay. Ayrıca AB askeri devirmek istiyor çünkü asker abd-ingiltere-israil ekolünde.Bu noktada ab, akp i destekler çünkü akp nin bir karakteristiği yok vıcık vıcık işbirlikçi tiksinç herifler aynı zamanda zengin sofralarının zangoçluğunu yapmakla meşguller.Bu durumda akp nin akıl hocalığını yapan ab nin ülkemizde medya yoluyla etki altına aldığı sir gibi kişiler ise demokrasinin önündeki en büyük engel kabul edilen askerin yıkılmasını istemektedirler. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Apis Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 sir said: üzerimizde hakimiyet kurmuş "güçler" bi kışlaya çekilse demokrasi kendiliğinden gelicek de.. Evet olarında suçu varda tek suç askerin mi? Sevgili politikacılarımız (Tayyip?!) çok mu istiyor demokrasiyi, hakkı hukuku, eşitliği vs.? Halkımızda 80 sonrası "demokrasi" isteği mi kaldı? Daha doğrusu genele baktığında umursayan mı var? Sadece tek taraflı düşünerek sadece asker kışlaya çekilse demokrasi gelecekmiş gibi düşünmek bence yanlış. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sir Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 önkabullerin, komplo teorilerin ve genellemelerin o kadar bariz ki..henüz dünyayı ve türkiyeyi doğru dürüst analiz edebilmiş değilsin. sana öğretilenlerle, ezberletilenlerle düşünüyosun. tipik "türk'ün türkten başka dostu yok" mantığı. hele dış politika konusunda düpedüz ittihatçı gibisin. bu ülkenin, en başta güçlenmesi, kendi belini doğrultması için ihtiyacı var demokrasiye. bu ülkedeki kürtlerin, alevilerin, sünnilerin, ermenilerin, rumların, süryanilerin, herkesin uyumlu bir biçimde, birbirlerine düşman gözüyle bakmadan bir arada ortak bir hedef için çalıştıklarını düşünebiliyo musun? senin de bahsettiğin potansiyeli kullanmak için, devlete küskün olan kesimlerin barıştırılması, devlete güveninin tazelenmesi şart. yıldırmayla, asimilasyonla, operasyonla veya sansürle olmayacak bu, demokrasinin tahsis edilmesiyle olacak. herşeyden önce halktan bu denli kopmuş bir devletin yeniden halkı kazanması için gerekiyo demokrasi. ve bugün demokrasinin geldiği en son nokta AB ülkelerinde yer alıyo, o yüzden bilimde olduğu gibi bu konuda da söz sahibi olmaları çok normal. adamlar herşeyi düzenlemiş, standart haline getirmiş..halkı devletiyle barışık. o yüzden halk devlet için çalışabiliyo, devletine katkı sağlayabiliyo. ve tam da bu yüzden güçlüler, tam da bu yüzden terör sorunu yaşamıyolar. biz AB'ye girmeye aday bir ülkeysek, bizim sorunumuz AB'nin de sorunudur. kürt sorunu artık uluslararası bir sorundur. iç mesele falan değildir, bütün dünya tartışıyo bu sorunu. bu ülkeye düşen de dağdakileri indirmek, bu sorunu barışçıl yollardan çözmektir. bunun dışında kullanılan hiçbir yöntem, silaha-operasyona-bombalamaya giden milyonlarca dolar hiçbiri işe yaramadı. artık sosyal önlemler almak ve pkknın halktan aldığı desteği böylece kesmenin vakti geldi. toprak talebi falan en "şahin"lerde bile kalmadı, bunun hayal olduğunu gördüler. kürt sorunu çözüldüğünde, ekonomik, sosyal ve politik anlamda bu ülke inanılmaz rahatlar, heralde bunda hemfikiriz. biz ermenileri mağdur ettik. onların bu mağduriyetinden de biz sorumluyuz. sınır kapısını açmak, hiçbir önkoşul koymadan diyaloğa girmek onlar için bulunmaz bir nimet, bizim içinse uluslararası kamuoyunda rüştümüzü ispatlamak için bir şanstır. Sadece Atatürk değil, kimseye küfretmek serbest olmamalı zaten. küfür, hakaret bunlar çok başka şeyler. ama milli değerlere hakaret nedir? milli değerleri hangi kurum belirlemektedir? mesela ben ulus devlete, üniter devlete inanmıyosam, bu sistemin değişmesi gerektiğini düşünüyosam, hakaret mi etmiş oluyorum? fransa bugün ruanda için soykırımdan yargılanmayı bekliyo. almanya, yaptığı soykırımdan ötürü tazminatını da ödedi, vicdan azabını da hala çekiyo. ABD'nin 3 numaralı ismi, hiroşimada diz çöktü, dua etti. avusturalya bile aborjinlerden resmen özür diledi. ama bizim hiç günahımız yok di mi? özür dilememizi gerektirecek herhangi bişey yok, hatta bunu bize önerenler hain, toprak istiyolar. akp bi grup insan istedi diye kurulan bi parti değil. bir akımın temsilcisi. toplumsal bir ihtiyacı taşıdığı için bu kadar oy almış, insanlar bu "değişimi" destekledikleri için tek parti olarak iktidara gelmiş. AB ülkeleri sermaye birikimini tamamlamış, burjuvasını oluşturmuş, zamanında kapitalizmi dibine kadar işletebilmiş ülkeler. biz öyle değiliz. bizim sermaye biriktirmemiz ve burjuvamızı oluşturabilmemiz için daha çok özelleştirme ve daha çok yabancı sermaye gerekmekte. zaten ekonomik anlamda o ülkelerin standartlarına yaklaşmadan o birliğe girmemiz çok zor. siyasi ve demokratik anlamda da öyle. ama bu ülkedeki herkesin, her sınıftan, her dil de dinden, her kökenden insanın altında toplanabileceği ortak bir hedef olabilir AB üyeliği, çünkü getireceği yararlar yadsınamaz. türkiyeyi geleceğe taşıyacak olan parti, AB üyeliğini ve sermaye birikimini en ateşli şekilde savunan parti olacaktır. bugün de bu parti akpdir. o ulusal programı da ab değil, akp yaptı zaten, ABnin önerileri ve katılım ortaklığı belgesiyle. sözün özü, küreselleşme, ortak bir uluslararası kurumun bir parçası olmanla gerçekleşiyo. türk vatandaşı, aynı zamanda bu kurumun bir vatandaşı haline geliyor. bizim de hakimlerimiz var AİHM'de. AB'ye girdiğimiz zaman elbette orada da söz sahibi olacağız. asker meselesinde sanırım yeteri kadar konuştum, kime fayda sağlayacağı umrumda bile değil, asker siyasetten elini çekmeli, kışlasına dönmeli. genelkurmay başkanı diyarbakıra gidip "genel af da özel af da söz konusu olamaz" diyemeyecek arkadaş, bunu deme yetkisi yok çünkü onda. veya şemdinlideki savcıyı çat diye meslekten men edemeyecek. hükumet görev verirse operasyon yapıcak, vermezse de yapmayacak, bu kadar basit. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Snefru Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 Boşver benim ne olup ne olmadığımı konu bu değil kişiler üzerinden değil konular üzerinden konuş. Ben insanları özelliklerine göre ayırmıyorum.Ayırmadığımla birlikte bundan bahsetmeyerek farkında olmadan batının bu ayrımcılık planına da destek vermiyorum.Ben o farkında olmadan ayırılan insanları türkiye vatandaşı olarak görüyorum yakında farklı şekilde küfür eden adamı bile ayıracaklar.Bundan son derece rahatsızım. Kürt meselesi için sosyal çözüm önerine kesinlikle katılıyorum.Tabiki bu demek değil ki onlar CHP kongrelerinde kürtçe şarkılar söylesin bu son derece saçma ötesi birşey.O bölgeye bir şekilde yatırım yapılmasını istiyorum çünkü o bölgede kötü koşullar olduğundan insanlar dış güçler tarafından pkk kanalı ile getirilen imkanlar sayesinde kendi ülkesine düşman oluyor.Ayrıca şöyle bir durumda var ki abd hiçbir zaman bu çatışmanın bitmesini istemez çünkü her çatışma ortamı onların daha fazla para kazanması demek.Bu noktada sosyal önlem almak isteyen herkes abd engeli karşısında takılacaktır bu olay yine halkta bitiyor bir milli bilinç hareketi ve ardından gelecek askeri güvence eşliğinde (pkk nın topraklarımıza girmemesi açısından) bölge insanını kalkındırmaya yönelik yatırımlar hepimiz için hayırlı olandır.Yoksa istediğin kadar operasyon düzenle bu tamamen tabanca ile sinek vurmaktır başka bir açıklaması yok bunun.Mesele sosyal meseledir ve bu yollar ile çözülecektir ama tutupda hiçbir teröristi adam yerine koyup konuşma gerçekleştirecek değiliz. AB nin bilimde demokraside son noktada olmalarına hiçbir itirazım olamaz olsa dahi komik olur fakat benim anlatmak istediğim olay ab bize sadece öneri de bulunur bunu böyle yapın diye diretemez.Ben burda ortaya koyulması gereken bir karakterden bahsediyorum.Kürt sorunu ayrıca iç meseledir yabancılar ile ne gibi bir alakası var onların ne haddine bu konuyu tartışmak onu anlayabilmiş değilim?Bu topraklarda yaşayan insanlarmı ki bu sorunun çözümüne onların dahil olması gerekiyor?Dünya tartışıyor diye doğru yaptıkları kesin mi?Sen ispanyadaki terör sorununu tartışabiliyormusun?Ancak birlikte terör ile mücadele yöntemi geliştirebilirsin daha ötesi olmaz.Avrupa birliği benim komşum değil ve bu vesile ile ancak benim başıma gelen bu terör sorununda bana karşı bir yaptırımı olamaz ancak medeni bir şekilde bana nasihat verebilir fakat terör örgütünü finanse ettiği bilinirken bana nasıl faydalı tavsiyeler versin? Ermenileri biz mağdur etmedik ermenileri ilk mağdur edenler ruslar ardından avrupalılardır.Ermeniler bildiğiniz üzere kardeşçe yaşadığımız bu topraklarda rusların kışkırtması ve vaadleriyle her türlü vahşeti gerçekleştirmiş köyleri talan etmiş hatta çoğu kenti istila bile etmişlerdir.Hamile kadınların karnını oyup eşinini kafasını oydukları kadının karnına monte edende kendileridir.Bu kadar zulümden sonra türklerin yaptığı tek şey ermenileri yıllarca yaşadıkları yerlerden sürmektir.Hatta ermenileri öldürmek isteyen türklerin durdurulduğunu ispat eden kanıtlar bile vardır.Öyle olmadığını bile düşünelim savaş halindesiniz birsürü cephede savaşıyor o zaman türk askeri evine bir döndüğünde bakıyor karısı öldürülmüş çocukları öldürülmüş bunu yapan kim?Rusların kışkırtmasıyla ayaklanmış ermeniler.E tabi rusyada ihtilal çıkınca ermeniler ortada kalıyor ve kendi intikamını almak isteyen birsürü delirmiş adam ermenileri öldürse bile bunu devlet yaptı diyebilirmiyiz? Ermeniler şu an kendi yaptığı hatalardan dolayı mağdurlardır avrupanın maşası olmuşlar şu an da küçücük bir alana sıkışmışlar türkiye olmasa propaganda yapamayacak bir milletçik.Ayrıca ermeniler azerilere soykırım yapmışlardır ki bu belgelerle ispatlanmıştır bu konuda neden kimse konuşmuyor?Zaten gönül bağımız olan azeri kardeşlerimiz son zamanlarda dehşet güçlendi oralarda olası bir savaş halinde ermenistan ı yiyebilecek güçte bana kalırsa gül ün oralara gitme sebebide bu işi önlemek. Fransa yargılanmayı daha çok beklesin sonuçta olacak şey danışıklı dövüş olacaktır.Almanya şahıs mı vicdan azabı çeksin?Bizim özür dilememiz gibi birşey söz konusu mu hiçbir ispatlanmadan gelin diyoruz belgeler ile konuşalım bu işi karara bağlayalım her seferinde hayır cevabı veriyorlar bu işi sonuca bağlamak istemiyorlar bu sayede ekmek yiyorlar çünkü dünya da mazlum konumuna düşmek istiyorlar adamlar salak mı bindikleri dalı kesecekler?Bu noktada neden birşey ispatlanmamışken ve gerçek değilken özür dileyelim? AKP bir grup insan istedi diye kuruldu denilmedi zaten.Toplumsal bir ihtiyacı taşıdığına hem fikiriz.İşte onları destekleyen bu kadar çok insan varken diyoruz kültür devrimini bir an önce yapmalıyız diye :) Kapitalizm sistemi insanları şu anda mutlu ediyormu bunu derinlemesine tartışmamız lazım.Zeitgeist filmini izledikten sonra bu konu hakkında çok düşünmeye başladım. Asker konusunda ise tekrar söylüyorum herşey düzene oturur herşey tamam olur asker o zaman birşeylere karışırsa tepkimizi çeker. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sir Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 13, 2008 sen de "sir gibi insanlar" falan diyosun ya, o bakımdan =) bu ülkede ayrımcılık, bizzat devletin uyguladığı türkleştirme politikasıyla başladı, 12 eylülde bu süreç tavan yaptı. demokrasi ayrımı değil, aksine beraberliği ima eder. tektipleştirmeyi değil çok sesliliği, çoğulculuğu içerir. bir şekilde diyalogdur yani, içe kapanma, dışlama, ayrımcılık, yasakçılık, kamusal alandan dışlamacılık değildir. bu toprakları türkleştirme politikası da teee 1900lerin başında ittihat ve terakki cemiyetiyle başladı. o günden bugüne yüzbinlerce ermeni ve rum bu topraklardan sürüldü, mağdur oldu, yağmaya-tecavüze uğradı..kürtler, aleviler, süryaniler asimilasyona ve katliamlara uğradılar..bütün bu olayların arkasında da, ittihatçılığın cumhuriyet döneminde de devam eden gladio mu dersiniz, özel harp dairesi mi dersiniz, susurluk mu, ergenekon mu dersiniz yoksa topyekun derin devlet mi dersiniz külliyatının izlerini bulmak mümkün. kürt sorununun yabancılarla şöyle bi alakası var, yabancı oraya yatırım yapmak istiyo, bizim ülkemizi de kendi ortaklığına almak istiyo, ama bunu yapmak için önce bölgenin sorunlarının çözülmesi gerekiyo. bunun yanısıra orada yıllardır devam eden insan hakları ihlalleri de uluslararası kamuoyunda sıkça gündeme gelen bir konu. o yüzden bu sadece bizim ülkemizin iç işi değil, bütün dünyayı hatta insanlığı ilgilendiren bir mesele. ve evet, dünyanın başka bir yerindeki insan hakları ihlalleri de bizi ilgilendiriyo, darfur olsun, ırak olsun, filistin olsun, kafkasya olsun. buralara arabuluculuk yapmak için giden ülkeler "içişlerimize karışmayıın" nidalarıyla karşılanmıyo, biz de öyle karşılanmıyoruz. ayrıca avrupa birliği nasıl komşun değil ki? aha yanıbaşımızda bulgaristan ve yunanistan abye üye? bu bahsettiklerini yapanlar ermeni çetelerdir, ve bunları tecritten, yani 1915ten sonra, rus ordusuyla beraber doğu anadoluya girip yapmışlardır. kışkırtmalarına çok da gerek yoktu çünkü yüzbinlerce ermeni tecrit sırasında telef olmuştu. ermeni çetelerinin yaptıkları bütün ermenistana maledilemez. ancak bizim yaptıklarımız, evet doğru bildin, sistemli ve devlet eliyle yapılmış, emir-komuta zinciri altında yapılmış, devlet eliyle işlenmiş suçlar. yani ortada bir zulmetme zinciri varsa bunun ilk halkasını biz, kendi devletimizle, teşkilat-ı mahsusa'mızla, ittihat ve terakki cemiyetiyle oluşturduk. kesinlikle devlet yaptı diyebiliriz yani. işi tarihçilere bırakalım diyosun, bizim tarihçilerimiz arasında da bunun soykırım olduğunu kabul edenler var, bu konuda belge de sunuyolar, bilgi de sunuyolar..ama yok, onlar sorosçu, ya da liboş ya da ab yalakası falandı di mi unutmuşum. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Snefru Mesaj tarihi: Eylül 14, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 14, 2008 Kenan evren dangalağından herkes şikayetçi o konuda çok üzgünüz hepimiz onu bir geç o yüzden. İttihat ve terakkinin gerçekleştirdiğine inandığın asimilasyon politikalarını belgele.Belgelesen bile bu olayı ab de yapan bir çok ülke var onlara da dikkatini çekelim. Türkiye bile doğu anadoluya yatırım yapmazken iş adamları zarar ederiz derken elin çıkarcılıkta tanrı olmuş ab lisi oraya neden yatırım yapsın?Bu tamamen yatırım yapacağız bahanesi ile iş içlerimize iyice burunlarını sokmaları ve vatandaşlarını ülkelerine düşman etme isteklerinden kaynaklanıyor. Bulgaristan daha yeni üye oldu onun dışında yunanistandanda ülkemiz üzerinde kötü emelleri var ve bize karşı pek iyi niyetler beslemiyorlar ama sonuçta komşumuzdur. Bu olayın devlet eliyle yapıldığını belgele.Belgelesen bile ne değişecek acaba?Belgeledin diyelim adamların toprak isteme hakkı varmı sana göre? Bizim tarihçilerin arasında bunu soykırım olarak kabul eden tarihçiler vardır tabiki onlar da diğer tarihçiler gibi dinlenilir takdir insanlarındır.Ama dediğin gibi özellikle o tezleri savunan arkadaşların banka hesapları incelenmelidir. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Cons Mesaj tarihi: Eylül 14, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 14, 2008 TÜRKİYE DİKTÖRTDENDİR DÖKGÜRTGEN KALACAK Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
aquila Mesaj tarihi: Eylül 14, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 14, 2008 delikanli ulke kuresel olmaz! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar