sabonis Mesaj tarihi: Ağustos 26, 2008 Mesaj tarihi: Ağustos 26, 2008 baya uzun sürede yazdım, okuyup hataları düzeltmeye mecalim kalmadı... resimli falan halini okumak isteyen imzamdan gidebilir. Bir çoğunuzun bildiği gibi bu yaz NBA’den Avrupa’ya ufak çaplı bir göç yaşandı. Ancak ben bunun biraz da medyanın abartısı olduğuna inanıyorum. Bunu görmek için öncelikle Avrupa’ya dönen oyuncuların listesine bir göz atalım: Josh Childress, Nenad Krstic, Carlos Arroyo, Jannero Pargo, Bostjan Nachbar, Carlos Delfino, Gordan Giricek, Jorge Garbajosa, Primoz Brezec, Carlos Navarro, Earl Boykins. Hemen şu notu da ileteyim: Childres, Arroyo, Pargo ve Boykins hariç bu isimlerin hepsi NBA’e gelmeden önce Avrupa’da önemli takımlarda forma giydiler. Yani aslına bakarsanız Avrupa'nın bu oyuncuları çalmasından çok, oyuncuların başladıkları yere dönmeleri söz konusu. Bunların içinden NBA’ye henüz yeni gelen Garbajosa ve Navarro’ya değinelim. En başta Navarro Memphis’e İspanyol arkadaşı Pau Gasol ile oynamaya gelmişti. Gasol Lakers’a adeta bir “hiç” karşılığı takas olunca Navarro’nun morali zaten bozuldu. Ayrıca bu takasla, Memphis Grizzlies takımı playofflar için savaşacak bir takım olma yolundan 5 sene uzaklaştı. Ek bir bilgi de verelim: Kendisinin Barcelona’daki bonservisi 3 milyon dolardı, Memphis bunun sadece 500 bin dolarını ödedi. Geri kalan parayı Navarro NBA’den kapacağı bir kontrat sayesinde kendi cebinden vermeyi planlıyordu. Fakat hiç bir şutör guardı savunamayacak kadar ufak bir size’a sahip olan Navarro’ya, NBA’deki takımların iyi bir kontrat vermeyeceği aşikardı. Böylece Navarro eski takımına döndü. Garbajosa’da ise durum farklı. Kurt oyuncu Toronto taraftarı için tatlı bir sürpriz niteliğindeydi adeta. Kimse onun bu kadar başarılı olmasını beklemiyordu. İlk sezonunda yeteneğini ve oyun bilgisini kanıtlarcasına 30 civarı dakika aldı. Fakat sezonun sonuna doğru bileğinden ve dizinden talihsiz bir sakatlık geçirdi. Öyle bir sakatlıktı ki, ciddiyetini anlamak için pozisyondan sonra dönüp o yöne doğru bakan Al Jefferson’ın yüzünü görmeniz bile yeterliydi. Hemen ameliyat olan Garbajosa’nın iyileşme süreci doktorlar tarafından 6 ay olarak belirlenmişti. Buna rağmen Garbajosa 4 ay sonunda, bileği hala şiş durumdayken ve üstüne üstlük Raptors takımı şiddetle karşı çıkarken, 2007 Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda İspanya Milli Takımı’nda mücadele etti. Raptors belki onu affedebilirdi ama 2007-2008 sezonu başında bileğindeki sorunlar nedeniyle rahat hareket edemeyen Garbajosa’nın kontrollerinde bileğinin ve bacağının doğru şekilde iyileşmediği tespit edildi. Yeniden ameliyat edilen Garbajosa sezonu kapadı. Raptors da anlaşmasını satın alarak kendisini serbest bıraktı. Şimdi böyle takımın tavsiyelerine isteklerine uymayan, geçtiğimiz sezonun tamamında maç yapmamış bir adamı hangi NBA takımı alacak? Tabii ki hiç biri. O da doğal olarak Avrupa’ya dönüş yaptı. Şimdi de gelelim beklentileri karşılayamayan, NBA’de istedikleri kontratı alamayacak oyuncular bölümümüze. Sıra Primoz Brezec’te. Indiana tarafından draft edildi ve 3 yıl boyunca bu takımda hiç şans bulamadı. Ardından NBA’e yeni katılan Charlotte Bobcats adeta onun kurtarıcısı oldu ve expansion draftında Brezec’i seçti. Bilmeyenler için expansion draftını kısaca anlatayım. Bu draft lige yeni bir takım katılırken kadro kurabilsin diye yapılır. Geri kalan her takım 8 oyuncusunu korur ve yeni takım bu oyuncuları seçemez. Tabii ki çok daha detaylı kurallar var ama konumuz bu değil. Kısacası Pacers Brezec’ten umutlu olmadığı için, onu korumamıştı. Bobcats takımında ilk 2 yılında Okafor ile birlikte iyi bir ikili oluşturdukları söylenebilir. Bir sonraki sezonun başında Brezec aşırı kilo kaybı ve halsizlik ile boğuşurken Okafor’un pivota kayması ve 4 numaralı pozisyonun çok kalabalık olması (Herrmann, G. Wallace, Sean May) nedeniyle kendisini bir anda benchin derinliklerinde buldu. Geçtiğimiz sezon ise small ball oynama isteğiyle yanıp tutuşan Sam Vincent’ın gazabına uğrayan Brezec, ardından kendini Detroit’te buldu. 15 maç kadar bu şehirde kalan Brezec’in Amerika turu Toronto’da sonlandı. İşin ilginç tarafı Brezec’ten inatla yararlanmayan Sam Vincent’ın, Detroit’ten aldığı Nazr Mohammed’e maç başına 30 civarı dakika vermesiydi. Kısacası Brezec 7 senelik başarısız bir NBA kariyerinin ardından Avrupa’ya kaçtı diyebiliriz. Nachbar’ın hikayesi ise biraz daha değişik. Draft edildiği Houston’da üç sene boyunca yeterli şansı bulamayan Nachbar, New Orleans Hornets’da kenardan gelerek skor katkısı yapmaya başladı. Bu takımdaki ikinci sezonunda ilk 5’e yerleşmişken ve hatırı sayılacak dakikalar alırken bir diz sakatlığı nedeniyle yerini Desmond Mason’a kaptırdı. Daha sonra da Nets’e trade oldu. Burada Carter ve Jefferson’ın ardından altıncı adamlığa soyunan Nachbar 2 senedir kenardan gelerek bulduğu 10 sayı buluyordu. Taa ki Nets bu yaz Jefferson’a karşılık forvet pozisyonuna Yi ile Bobby Simmons’ı alıp, bununla da yetinmeyerek serbest forvetlerden Najera ve Hayes ile sözleşme imzalayana kadar. Nets’in geleceğinde yeri olmadığını gören Nachbar da, Amerika’da hayal edemeyeceği bir paraya Avrupa’ya gitti. Zaten kendisine Amerika’dan da herhangi bir takım teklif yapmamıştı. Carlos Arroyo’dan bahsedeek olursak; ilk iki sezonunda hiç şans bulamadığı Toronto’dan ayrıldı, Denver onu kadrosuna dahil etti. Burada da arka planda kalan oyun kurucu, bu sefer Utah’ınyolunu tuttu ve aradığı ortamı buldu diyebiliriz. Maç başı 30 dakikalara çıkan süresi ona güvenildiğini gösteriyodu fakat sonraki sezon koç Sloan ile yaşadığı tartışma onun Utah macerasını sonlandırdı ve Pistons’a takas oldu. İki sene boyunca Billups ve Hamilton’ın arkasında dakika bulmakta zorlanan oyuncu son olarak Orlando Magic’e takas oldu. Bu takımda 3 senedir Nelson’ın arkasında yedeklik görevini üstlenen oyuncu, geçtiğimiz sezon playofflardaki 10 maçta ortalama 5 dakikayı zor gördü. Ayrıca yazın Anthony Johnson ile kontrat imzalayan Magic bir anlamda Arroyo’ya güvenmediğini gösteriyordu. O da bu takımda daha fazla durmadı ve İsrail’e gitti. 1998’de New Jersey’e imza attığından beri ligde olan Boykins 2002 yılında 68 maça birden çıkarak ligde kalıcı olabileceğini gösterdi fakat dakikaları çok kısıtlıydı. Ancak 2003 yılında Warriors’da sürelerini 20 dakika civarına çekebildi. Bu onun kariyerinin dönüm noktasıydı, çünkü Denver Nuggets onu beğenip 4 sene boyunca altıncı adamı yaptı. Dakikaları hep 25 civarlarındaydı. 2006-2007 sezonunun sonuna doğru sakatlıklarla boğuşan Bucks, Boykins’e takas yoluyla aldı. Kısa boylu oyuncu burada 33 dakika ortalaması tutturdu. Geçtiğimiz sezonun başında daha çok para kazanabilmek için takımları parmağında oynatma girişiminde bulunan Boykins, kendi bindiği dalı kesti ve sezonun ikinci yarısına kadar oynayacak takım bulamadı. Daha sonra sakatlıklarla boğuşan Bobcats takımıyla anlaşık orada da sadece ortalama 15 dakika alabildi. Boyu ve size’ı yüzünden savunmada çok yetersiz kalan ve 32 yaşına gelen Boykins de NBA’de şişkin bir kontrat bulması zor iken, 3.5 milyon dolara İtalya’yı tercih etti. Aslında Gordan Giricek’e direk olarak başarısız damgası vurmak istemiyorum o yüzden farklı bir paragraf açtım. Keza zaten Avrupa’dan büyük bir skorer olarak gelmişti ve bunu da NBA’deki ilk iki sezonunda çok iyi yansıtmıştı. Sonraki yıl halen dakikalar alıyor olsa da, takımdaki rolü az da olsa geri plana atılmıştı. 2005-2006 sezonuna ise Raja Bell’in ayrılmasını fırsat bilen Giricek yaklaşık 11 sayı ortalaması tutturmuştu ancak aşil tendonundan geçirdiği sakatlık sebebiyle sezonun yaklaşık olarak kalan 40 maçını kaçırdı. Ertesi sezon, takıma katılan Derek Fisher ve gelişimini hızla sürdüren Deron Williams’ın dakikalarını çalması onu kötü etkiledi ve 19 dakika-8 sayı ortalamaları ile en kötü sezonunu geçirdi. Geçtiğimiz yıl ise Kyle Korver karşılığında 76’ers takımına takas oldu, yeniden yapılanma yolunda olan ve gençlere önem veren 76’ers çok geçmeden onu Phoenix’e yolladı. Phoenix’in dar kadrosunda, son 20 maçta 20 dakika ortalama alan Giricek 9 sayı ortalaması tutturdu. Ardından da serbest kalan şutör guard, Fenerbahce ile 2 yıllığına 5 milyon euro karşılığında anlaştı. Şimdi de sıra geldi NBA’de bir nebze başarılı olsalar ve NBA takımlarından teklif alsalar da bununla yetinmeyenlere: Pargo ve Delfino. Önce Delfino’dan başlayalım. İlk 3 sezon boyunca, Pistons takımında Prince ve Hamilton’ın arkasında dakika bulmasını açıkçası zaten pek kimse beklemiyordu. Geçtiğimiz sezon Toronto Raptors’a takas olduğunda kalabalık kadroya rağmen onun iyi işler yapacağını düşünüyordum. Öyle de oldu: Dakika almak için Bargnani, Moon ve Kapono ile mücadele eden Delfino, Sam Mitchell’dan 25 civarı dakikayı kaptı ve 9 sayı 4.5 ribaund ortalamaları tutturdu. Bu yaz serbest kalan Delfino, Spurs ve başka NBA takımlarının onunla ilgilenmesine rağmen 3 yıllığına 30 milyon dolara Khimki takımına gitti. Pargo’ya gelecek olursak. İlk iki yılının büyük çoğunluğunda Lakers ve Raptors’da hemen hemen hiç oynama fırsatı bulamadı. İkinci sezonun sonlarına doğru Bulls’dan 10 günlük bir kontrat kapan Pargo, çıktığı maçlarda iyi bir performans sergileyince sezon sonuna kadar takımdak kaldı ve 13.5 sayı ortalaması tutturdu. Gordon ve zaman zaman şutör guard oynayan Deng’in takıma o yaz tahil olması belki de onun talihsizliğiydi. Kenardan gelip kısıtlı dakikalarla takıma enerji veren adam rolünü 2 sene boyunca oynadı Pargo. Hornets, 2005 sezonu sonunda serbest kalan Pargo’yu, kadrosuna dahil etti. İki sezondur yaklaşık 20 dakika ve 8.5 sayılık ortalama tutturdu. Yeniden serbest kalan Pargo, Dynamo Moskova ile vergilerden arındırılmış şekilde 3.5 milyon dolarlık bir sözleşme imzaladı. Amerika’daki vergiler düşünüldüğünde, NBA’de alabileceğinin en az 2 katı diyebiliriz. Diğerlerinden ayırdığım 2 oyuncu kaldı geriye: Childress ve Krstic. İkisi de NBA’deki dördüncü sezonlarını tamamladılar ve Avrupa’nın yolunu tuttular. Onları neden ayrı tuttuğum zannedersem açık, ikisi de takımlarında son derece başarılı oyunculardı. Takımlarında 30 dakika civarı görev yapıyolardı. Ayrıca Nets’de Krstic ilk 5’in değişmez oyuncusuydu. Kidd ile beraber oynadığında, orta mesafe şutu sayesinde çok başarılı olan Krstic, iki sene önce NBA’in kayda değer uzunlarından biri olmak için çok önemli adımlar atmıştı. Sezonun ilk 25 maçında 17 sayı 7 ribaund ortalamalarını tutturmuştu ve çok formaydı. Ancak 26. maçın ortalarında, dizindeki ön çapraz bağlar kopan Krstic, şanssız bir şekilde sezonu kapadı. Bu belki de Nets takımının şu andaki halinin başlangıcı oldu diyebiliriz. Ameliyattan sonra sahalara dönme gününü 12 ay sonraya veren doktorlara rağmen, Krstic sonraki sezonun başında yani verilen günden 2 ay önce sahadaydı. Bir türlü beklenen performansı gösteremeyen Krstic’in dizinin yeteri kadar iyileşmediği ortaya çıktı, ayrıca kendisi mental olarak da hazır değildi. Dizine yüklenmekten korkuyordu. Bunun üzerine sezon ortasında 2.5 ay dinlendirilen Krstic, sezonun son iki ayında yavaş yavaş rotasyonda önemli dakikalar almaya başladı. Ancak tabii ki bu performans ve Krstic’in dizi hakkında NBA GM’lerinin kafasındaki soru işaretleri, onun bu sene iyi bir kontrat almasını imkansız hale getirdi. O da haftada maximum 2 maç yaparak dizini güçlendirmek için ve 2 yıllığına 9 milyon doları reddedemediği için Triumph Moskova’ya imza attı. Geldik büyük sükse yaratarak ayrılan Childress’a. Hawks’un önemli oyuncularından biriydi, hatta jokeriydi diyebiliriz kendisi için. Şutör guard ve kısa forvet pozisyonlarında toplam 30 dakikanın üzerinde süre alıyordu. %50 ile saha içi isabeti bulup, 12 sayı, 5 ribaund, 2 asist üreten bir oyuncuydu. Hawks takımı da onu elinden kaçırmamak için çok güzel bir teklif yaptı: 5 yıllığına 34 milyon dolar. Ama o, bu kontratı kabul etmeyip, 3 yıllığına 20 milyon dolar karşılığında Olympiakos’a gitti. İlk bakışta aynı paraya gitmiş gibi gözükse de, vergi farkları nedeniyle aslında kontratları 2’ye 1 oran olarak görmemiz lazım. Biraz da Avrupa’nın NBA’e büyük bir tehdit oluşturup oluşturmadığına değinelim. Şu anda giden oyunculara bakacak olursak, ortada bir tehdit görünmüyor. Açıkçası ben Childress, Krstic ve belki Delfino'yu saymazsak, geri kalan oyuncuları NBA’de izlemeyeceğim için bir eksiklik hissetmiyorum. Ancak Avrupa takımlarının Kobe ve Lebron gibi isimlere kontratları bitiminde 50 milyon dolar teklifler sunacağı konuşuluyor. Bu tarz büyük isimlerden bir veya bir kaçı Avrupa’ya gidecek olursa işte o zaman NBA çok büyük yara alır. Hatta Kobe ve Lebron gibi isimleri bir kenara bırakalım. Gelecek sene serbest kalabilecek birkaç isime bakalım. Mehmet, Hidayet, Granger, Bibby gibi takımları için büyük önem taşıyan oyuncular eğer Avrupa yolunu tutmaya başlarlarsa işte o zaman NBA için tehlike çanları çalıyor demektir. Ama şu anda çalıyor mu? Bence evet ama henüz çanın sesi neredeyse duyulmuyor bile. Çünkü NBA halen dünyanın en büyük basketbol platformu ve binlerce basketbol oyuncusunun hayalindeki lig. Yine de NBA yönetimi bu konuyla ilgili önlemler almalı diye düşünüyorum. Avrupa takımlarının bu kadar büyük paralar teklif edebilmelerinin iki sebebi var. Birincisi Amerikan takımlarının kar amaçlı, Avrupa takımlarının ise başarı amaçlı kurulmuş olmaları. İkincisi ve en önemlisi ise Euro’nun Dolar’a karşı olan üstünlüğü. Amerika açısından baktığımızda, bir başka büyük problem ise, NBA’in maksimum kontrat ve salary cap kısıtlamaları. Avrupa’da böyle bir dert yok. Ben yakında bu iki kısıtlama ile ilgili yeni yönetmelikler düzenleneceğini düşünüyorum. Başka türlü Avrupalılar’ın verdiği bu paralara karşı savaşmak çok zor olacaktır.
BulletRide Mesaj tarihi: Ağustos 26, 2008 Mesaj tarihi: Ağustos 26, 2008 Nba'de fazla işe yaramayan , NCAA'den Nba olabilecek potansiyellere sahip oyuncuların yolunu tıkayan bu balon tecrübelerden kurtulup bir nevi arınmaya gitmiştir benim şahsi görüşüm. Childress olayı dışında Nba adına sevindiricidir bence bu yazın off-season movementları... Ayrıca bu transfer trafiği Ricky Rubio,Batum vb. idealist oyuncuları etkilemez diye düşünüyorum.Eğer dünyada basketbol topunu 1 kez bile eline almış biri varsa , o an kuracağı hayal Garden'da ya da Airlines'da bir final oynamaktır,o logoları taşıyan formaları giymektir.Böylece ideali NBA olan yabancılarıda aradan sıyırarak NBA'e katkı verecekleri seçeceklerdir bundan sonra. Scola gibi ayrıntılar olsada artık 30una yaklaşmış bi de NBA'yi deniim diyerek bunu tadarlar, 1-2 top sektirip 3-4 Milyon'u görünce Kazan'ın,Moskova'nın boş tribünlü salonlarına dönerler.
can Mesaj tarihi: Ağustos 28, 2008 Mesaj tarihi: Ağustos 28, 2008 peki eger iyi oyuncular para sebebiyle avrupa'ya kaymaya baslarsa, o hayal edilen salonlar avrupada olusursa, seyirciler salona bu oyuncular yuzunden gelmeye baslarsa, avrupa basketbol takimlari daha cok para kazanirsa ve bu dongu bu sekilde devam ederse, NBA simdi oldugu kadar guclu olabilecek mi?
Khelben Mesaj tarihi: Ağustos 29, 2008 Mesaj tarihi: Ağustos 29, 2008 çok şık olur valla. nba sadece şov olmaktan çıkar biraz daha orta düzeye iner falan dicem de... hiç öle görünmüyo gibi kobe lebron gbi adamlar zaten paranın da ötesindeler artık, takım olayları bir yana avrupada reklam gelirleri düşebilir, izlenirliği azalır vs vs.
dreagloth Mesaj tarihi: Ağustos 29, 2008 Mesaj tarihi: Ağustos 29, 2008 ben nba in sadece şov olduğuna katılmıyorum, eğer öyle olsaydı avrupa ya göre daha yumuşak oynanırdı gibi geliyor. Bunun dışında, lebron ve kobe nin paranın çok ötesinde olmaları gibi, nba de basketbolun ötesinde. Bunun içinde tabiki şov, reklam, oyunculara verilen fırsat, ortam ve değer var. Benim aklım, hiçbir oyuncunun, şu an için, şansı varken nba de oynamayacağını almıyor. "Olduğun şeyin en üstü ol" mantalitesi bunun altınta yatıyor sanırım.
elm Mesaj tarihi: Ağustos 31, 2008 Mesaj tarihi: Ağustos 31, 2008 Bu bir iki ufak transfer nba için sorun olmayacağı için gelecek için de net bir tahmin sürmek için yetersiz kalır.Geçen sezonu düşünüyorum da 11-12 çok çok üst düzey takım vardı , batıdan playoffa kalmak için %60 galibiyet oranı bile yetmiyordu , bunun da bazı takımların çok kötü olmasından değil , o takımların çok iyi olmasından kaynaklandığını düşünüyorum.Bu üstün oyun ve mücadele devam ettiği sürece nba hiçbir zaman yara almaz.
Smoke Mesaj tarihi: Eylül 1, 2008 Mesaj tarihi: Eylül 1, 2008 can said: peki eger iyi oyuncular para sebebiyle avrupa'ya kaymaya baslarsa, o hayal edilen salonlar avrupada olusursa, seyirciler salona bu oyuncular yuzunden gelmeye baslarsa, avrupa basketbol takimlari daha cok para kazanirsa ve bu dongu bu sekilde devam ederse, NBA simdi oldugu kadar guclu olabilecek mi? Avrupa salonları hiç bir zaman (bir kaç takım hariç) NBA gibi dolamayacak. Bu kültür Avrupa'lılarda (ve bizde) malesef yok. Amerikalılar maçlara sinemaya veya sosyal bir aktiviteye gider gibi gidiyor. Avrupa'da ise o takımın taraftarı olup takımı destekleme mantığı var. Tüm türkiye'de "bugün Efes Pilsen'in maçına gidelim keyifle basketbol seyredelim" diyen kişi sayısı abdi ipekçi'nin yarısı kadar bile değildir.
BulletRide Mesaj tarihi: Eylül 1, 2008 Mesaj tarihi: Eylül 1, 2008 Amerikan sporları , termodinamikteki kapalı sistemler gibidir.Çevreye izole olarak görürüm ben. Yani dünya sporunda neler dönerse dönsün,NBA-NFL-NHL gibi organizasyonlar her zaman kendine has bir büyüklük taşır... Zaten salon karşılaştırması yaparsak;30 takımın seyirci ortalaması 19.500 gibi bir sayı çıkıyor ki bu gayet homojen bir dağılım...Mesela en çok seyirci Auburn Hills çeker Detroit'in 22.000 civarıdır,en az ise New Orleans ve merhum Seattle salonlarıdır onlar bile 17.500 civarıdır ve sezon boyu bu sayı oynamaz. Amerika'nın spor izleme konusundaki istikrarını pek etkilemez bu oyuncu göçleri...Onların önüne full Ncaa kadroları koyarsanız bile bu sayılar azalmaz,adamlar takım ve şehir rekabetine gerçekten gönülden destek veriyorlar. Bizim ise övündüğümüz Abdi İpçeki ne zaman 11.500 kapasiteyi full doldurdu meçhul. Tabi bu durum sadece salon bazında , TV gelirleri ve havuz payında NBA'in tüm dünyada tartışılmaz bir üstünlüğü de mevcut. Şu an dünyadaki tüm ligler içinde (buna her ülke her spor dahil),dünyanın tek kar eden ligi. Nba tehdit altında mı bana göre bir ütopya =]
Smoke Mesaj tarihi: Eylül 2, 2008 Mesaj tarihi: Eylül 2, 2008 NBA, NFL, NHL ve MLB zaten full kapasite oynuyor neredeyse. Bunlara birde bizim pek yakından takip edemediğimiz ama sıradan bir amerikalının daha fazla ilgi duyduğu kolej liglerini de eklersek, neden avrupanın asla amerikayı spor gelirlerinde yakalayamayacağını görüyoruz.
pipo_14 Mesaj tarihi: Eylül 12, 2008 Mesaj tarihi: Eylül 12, 2008 walla avrupa nba i yakalarmı bilmem ama nba in tehdit altında olduğunu dusunmuyorum aksine bu europe live lar diğer kıtalarda organizasyonlar nba i buyutur. ayrıca avrupa basketbol ekonomisinin bu tip transferleri sık yapabileceğini dusunmuyorum. Avrupadaki basketbol takımları muessese sponsorluklarıyla ayakta duruyo...yani kendi ekonomisi yok denecek kadar az. Sonuç olarak bu tip transferler yakın geçmişte olmuştu.. hatta dominic wilkins gibi bir star bile oynadı avrupada.. ayrıca ncaa cıkışlı oyuncuların avrupadaki basketbol sistemini gormeside kişsel olarak oyuncuları olgunlaştıracağını duşunuyorum..
_Mikael_ Mesaj tarihi: Eylül 21, 2008 Mesaj tarihi: Eylül 21, 2008 O değil de Josh Childress deli oğlandı ya Atlanta'da kalsa iyi olurmuş.İzlemesi çok keyifli bir oyuncuydu
Öne çıkan mesajlar