AthleT Mesaj tarihi: Ağustos 23, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 23, 2008 Bir fısıltının çığlığında tanışan iki genci anlatır bu hikaye... Kısmen bakışan... Görüşemeyen... Ve asla kavuşamayan... Dalga sesleri bir gri kenti anımsatmayacaktı belki. Oysa o grilikten kopup gelen alelade bir güzellik dalga seslerine karışacak. Hatta yer yer yakamozla buluşacak ve ihtiyar ciğerlere dolacaktı... Belki sevda olacaktı... Belki doğacaktı babasız olarak... . . . Düzenlenemeyen ve toparlanamayan kelimelerin sıkıntısını yaşıyordu Ivan son zamanlarında... Bir çekim alanının farkında olsa da umursamadığı açıktı. Afili geçmişi ile yerden yukarda yürümeyi marifet sayanlardandı. Ne için çabaladığını bilmiyordu. Penceresinden sızan gecenin koynunda uyumuştu. Ertesi gününe sahil kasabasının sevecen güneşi uyandırdı. Sadece onu değil... Ema vardı... Gönüllerin sultanı Ema... Ceylan gözlü Ema... O sahil kasabasına umulmadık ve parçalı bulutlu düşlerle gelmişti Ivan. Ema neden geldi, ne düşledi bilinmez... Gitmelerin yaşanmadığı bir kasabaydı orası. Gelmeler de uzun sürmezdi. Ivan alkol ile en fazla burada yakınlaştı belki. Pek vefakar buldu o geniz yakan kokuyu... Kalbine doğan, aklını yoran herşeye bir kadehi vardı. Uyumakla geçirmiyordu vaktini... Günleri güzel geçiyordu ve geceleri de gündüzlerin sağlaması niteliğindeydi... Ema ne yapıyordu bilinmez... Ivan bir gece düşledi, duygularını toparlayıp yazmak istedi... Birşey eksikti biliyordu. Ama ne olduğunu asla kestiremiyordu. Gece bu düşüncelerle yatağına girdi. Yastığını ters çevirip dışarda olup biteni anlamaya çalışıyordu... Bir gitar ve keman sesi... Kadife bir ses... Kulağı okşayan... Ivan yatağında zamanla savaşmaktan vazgeçti. Aklında birden uyanan fikrin peşindeydi... "Sahile gidip onlara seyirci olmak..." Ivan yoldayken ışıklar yeni sönüyordu. Günün ışıması için yapılan tasarruf aşklar için yapılmıyordu... Oysa Ivan neyin peşinde olduğunu biliyordu. Kendini bulmak, kendiyle başbaşa kalıp rahatlamak... Kendi neredey... Pardon... Ema neredeydi bilinmez... Belki o kadife ses, Belki de o keman gıcırtısı... Sahilde seçilmiyordu kimse karanlıktan... Seçilenlerin de özellikleri belliydi, ya çok sevdalıydılar ya da sevdasız. O gece ay Ivan'ın aşık olduğu tepenin sol tarafından doğmuş, iyiyden iyiye tepeden bakıyordu sevdalılara... Ivan hesabını yaptı... Yarın tepenin sağında, denizin kucağında olacaktı ay. Sarılacaktı denize... Hissedecekti denizin serinliğini... Ema neye sarılıyordu bilinmez... Ivan sevmedi o akşamı... İçkisinden bir yudum daha aldı. Çalınan müzikler Ivan'ın ruhuyla alay ediyor, aradığını zorlaştırıyordu. Ivan sevmezdi zorları... Ivan mümkün olmayanın peşindeydi... Artık yüzleşmenin vakti gelmişti onun için... O bunu da yapamadı... Odasına girdi.. Üstünü dahi çıkarmadı... Bayılmak gibiydi uykusu... Yarı ölmek gibi... . . . Gün güzel ışıdı. Cıvıl cıvıldı o sahil kasabası. Ivan gözlerini dahi açmadan kalemini aldı eline... Doğan güne işitilmeyecek güzellikte 4 cümle yazdı. Tekrar düştü yatağa... Kalktı... Kahvaltı için yemek salonuna gitti. Bilmiyordu o salonun bir mucizeye şahit olacağını. Yahut biliyordu ama bilmiyor gibi yapması işine geliyordu... Kahvaltısını yaptı. Alkolünü aldı. Odasının balkonunda onu bekleyen bir manzara ve habersiz bir aşk vardı. Yüreğini sıkıştırdı kemikleriyle. Hislerini ilikledi kaburgalarına. Akşam geç vakte kadar düşündü bu balkonda... Yer yer kumsala gitti. Akşamın izlerini aradı... Kaplumbağa vardı bir tane, ona söylendi biraz. O da kâr etmedi... Güneşin batışını izlemek üzre odasına döndü. Üşümüştü... Hislerini açtı... Korktu... Ürperdi... Kapattı hemen... Koşarak çıktı odasından... Yemek yemeliydi, hafiften dönüyordu başı. Merdivenleri dikkatli indi. Yanından geçen bir yabancıya selam verdi. Yaşça büyük olduğu için 2-3 basamak eşlik etti. Yemek salonuna arka kapıdan girdi. Ön kapı da ne bekliyordu ki onu? Bilmiyordu. Bilinmeyen bir şey daha vardı... Ema neredeydi... Bilinmez... Yemek başladı. Ivan katıldığı organizasyonda temsil ettiği ekibi gururlandırmıştı tüm eksiklerine rağmen. Bunun onuruyla yemeğine başladı. Kafasını arada sırada kaldırıp orkestraya bakıyordu. Kırık kalpler orkestrası diye geçirdi içinden... Ivan'ın kalbi ritm duygusundan arınmıştı. Koşuyordu ölüme zaman zaman... Deprem tıkırtısında idi yine kalbi. Sallıyordu yaslandığı sandalyeyi. Yemek çok güzel gidiyordu aslında. Sevdiği yeşillikler ve hafif bir et tercih etmişti akşam için. Yedi.. İçmek için yedi... Peki... Ema ne yiyordu; ne içiyordu, bilinmez... . . . Gürültü koptu. Tezahürat, bağrışma, kavga... Herşey olabilirdi bu ses yığıntısı. İçeriye tek tip formalı bir takım girdi. Hepsi gülüyordu, hepsi seviniyordu ama içlerinden bir tanesi gülü kıskandıracak şekilde gülüyordu. Bunu Ivan farketmedi... Yemekler alındı, pastalar kesildi, kutlama başlatıldı... Ivan kendini kutlayanlardan ziyada kutlama yapılan masayla ilgileniyordu. Bir an için olayları kavramakta gecikti. Oysa olay çok basitti. Organizasyonda şampiyon olan bir ekibin öyküsüydü bu. Ivan anlayamadı. Yoğunlaşamadı. Çalan bir parçaya takıldı. "...another brick in the wall" kilitlendi Ivan... Hepsi hepsi yalnızca duvardaki bir tuğla mıydı? İhtimaller doğmaya başladı bir bir... Acaba Ema ile ne zaman bakışacaktı Ivan? Sadece bakacak mıydı, bakılmakta var mıydı o çocuksu bahtında? Ve bir sevdaya kaç kurban şahit tutulacaktı? Yahut Ema oturduğu yerde bir griliğe hasret kalacaktı. Kurban da tutulan da Ivan olacaktı. Umulmayan ama korkulan oldu. Ivan baktı. Bakakaldı. Tutuldu ay ışığında. Sahne donmuştu Ivan için. Ne tebrik için sahte elleri umursuyor, ne de yemeğine yorum yapanları duyuyordu. Yan tarafa o ekibin lideri ile kendi lideri laf dalaşında idi. "Heyy gidi eski günler..." diye sohbetler tozlanırken Ivan kalbindeki toza üflüyordu biriktirdiği bütün nefesini... Ema ne yapıyordu peki? Artık biliniyor... Yüzünde yılların tebessümü, şampiyonluğun sevinci ve düştüğü göz hapsinin şaşkınlığı vardı. Diğerleri gibi dağıtmadı. Ama toparlayamadı da. Oturdu... Bir ara daldı. Ivan parçalanıyordu. Bin, onbin, yüzbin... Neydi onu böyle dağlayan? O da bilmiyordu. (Tuhaftır ama sonradan öğrenildiği üzre Ema da bilmiyordu...) Ema... Ema... Sayıklaması bile Ivan'a güç verirken ne hazindir ki Ivan onun adını dahi bilmiyordu... Tek bildiği ceylan gözleri idi.. Onu da hiç unutmadı zaten... Yemek salonu durdu. Ema ve ekibi gitti. Ivan dondu... Gitme zamanıydı artık. O yemek salonu boşalır mıydı o hızla? Boşaldı... . . . Ivan o gece sahilde konakladı içki şişeleriyle beraber. O gece yakamoz vardı... Beklediği gibi... O gece esinti vardı... İstediği gibi... O gece yazıyordu... Bildiği gibi... O gece aşık olmuştu... Ummadığı gibi.. Sarhoş oldu o gece... Korktuğu denizin tam üzerine oturdu. Sağlamlığına dahi inanmadığı o iskeleye vuran dalgalar Ivan'a hiçbir şey hissettirmiyordu. O o kadar büyük bir sevdaya tutulmuştu ki... Ema ne hissetti bilinmez... P.S: Israrla devam edecektir. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
AthleT Mesaj tarihi: Ağustos 30, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 30, 2008 Ne vahim bir hikayedir ki ısrarla devamı gelmedi. Sebepsiz heves gibi kursağımda kaldı. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Daemir Mesaj tarihi: Ağustos 30, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 30, 2008 valla başlığı okudum yeter dedim. harika bi muzice oldugundan eminim ama. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Emaleth Mesaj tarihi: Eylül 8, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 8, 2008 ivan'a söyle ben evliyim, çekilsin peşimden :P Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
AthleT Mesaj tarihi: Eylül 8, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 8, 2008 Yazarken aklıma gelmedi değil :) Ema apla. Terliğinden öpeyim yanlış anlama :)))) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar