Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

AKP'ye muhalefette kalite...


Rock

Öne çıkan mesajlar

Hoşuma giden ve sizinle paylaşmak istediğim bir yazı.

Oral ÇALIŞLAR - RADİKAL said:
AKP, kapatma davasını aştığına göre artık daha kalıcı bir iktidar sayılabilir. Ama ülkemizde ‘Hükümet olunur, ancak iktidar olunamaz’ diye bir söz de var...
Bülent Ecevit’le 12 Eylül döneminde askeri cezaevinde birlikte kalırken, havalandırmaya çıktığımız bahçe, Özel Harp Dairesi’ne yakındı. Havalandırmaya çıktığımızda Özel Harp Dairesi’nin beyaza boyalı camlarını bazen açar, bizi seyrederlerdi. 12 Eylül 1980 askeri darbesi öncesi bu ‘Daire’ye yönelik kuşku ve kaygılar Ecevit hükümeti döneminde tartışma konusu edilmiş ancak kurum bir türlü aydınlığa kavuşturulamamıştı.
Ecevit’e o dönemi sorduğumda, “Askerlere bu konuda laf anlatamadım. Konuyu çözmemiz mümkün olmadı” karşılığını vermişti. Kargaşalık ve büyük çatışmaların ardından askeri darbe gelmişti.
***
Çok partili döneme geçildikten sonra işbaşına gelen hükümetler Türkiye’nin ‘derin iktidarı’yla karşılaşmışlar, bu gerçekle ‘uzlaşarak’, bazı konuları kendi görev alanları dışında kabul etmişler, birçok defteri kapatarak, yeni bir müdahaleye kadar hükümet etmeye çalışmışlardır. Buna uyum sağlamayanlar askeri darbelerle alaşağı edilmişlerdir.
Aynı gerçek hükümet olduktan sonra AKP’nin de karşısına geldi. ‘Şemdinli olayları’ ilk sınavlarından birisiydi. ‘Şemdinli’de devlet AKP’yi düzene soktu, ‘gerçekleri’ görmesini sağladı. Buna rağmen AKP bir ‘çoğunluk’ hükümeti olarak devam etti. Devletin değişik kademelerine kendi siyasi görüşüne yakın olanları yerleştirmeyi sürdürdü.
AKP, ikili bir sıkıştırma altındaydı. Avrupa Birliği’nden gelen ‘demokratikleşme’, ‘sivilleşme’ talepleriyle, ‘devlet’ten gelen, ‘Türkiye’nin gerçeklerini kabul et’ diretmesi eşzamanlı olarak karşısında duruyordu. AKP ikilemi dengelemeye çalıştı. ‘Şemdinli’, ‘TCK 301. maddesi’, ‘Askerin siyasetteki rolü’ konusunda statükocuları memnun etmeye çalışırken, ‘MGK’nın yapısının değiştirilmesi’, ‘Avrupa Birliği’ne Uyum Yasaları’nın çıkarılması konusunda ise AB’yi memnun etme çabası içine girdi.
AKP’nin kendi geleneği de bu denge içinde başka bir etki yaratıyordu. Üniversitelerde başörtüsü-türban yasağının MHP desteğiyle kaldırılma çabası, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesi, TCK’ya ‘Zina suçuna ilişkin özel hükümler koymak’, üniversitelerde kendi siyasi anlayışına yakın yeni yönetimler oluşturmak, partinin cemaat yapısının çevresindeki kadroları kritik noktalara yerleştirmek gibi bir dizi uygulamayı devreye soktu.
***
Türkiye’de örgütlü bir demokratik muhalefetten söz etmek pek mümkün değil. Muhalefet bu anlamda daha çok Avrupa Birliği’nden geliyor.
CHP muhalefetini asıl olarak AKP’nin ‘devlete biat’ etmesi temelinde yürütüyor. ‘Sakın ha 301. maddeyi değiştirme’, ‘Sakın ha, Ergenekon gibi devlet içindeki çeteleşmelerin üzerine gitme’, ‘Sakın ha Şemdinli’deki çeteleşmeyi sorgulamaya kalkışma’, ‘1982 Anayasası’nı değiştirme’, ‘YÖK yapılanmasına dokunma’ diyerek itirazlarını yükseltiyor.
***
AKP, daha önceki yazımda da belirttiğim gibi demokratik bir parti değil. Muhafazakârlıkla modernliği, otoriterlikle modernliği sentezleyen bir parti. Bu açıdan, Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki çoğu siyasi hareketten ve oluşumdan çok farklı değil. AKP’nin modernlik-otoriterlik bileşimi, belki ‘esnafvari’ olarak adlandırılabilir. CHP’nin modernlik-otoriterlik bileşimi, ise memurvari. Günümüz koşullarına daha iyi uyum sağlayan bileşim, esnaflarınki gibi görünüyor...
Ayrıca AKP geleneği ‘biat’ kültüründen gelen alışkanlıkları da içinde barındırıyor. Gül’ün Cumhurbaşkanı olması, Arınç’ın tasfiye edilmesi ve Abdüllatif Şener’in istifası Erdoğan’ın tek adam durumuna getirdi. Başbakan, Cumhurbaşkanı ‘dost gazeteciler’le buluşmayı ve onlarla seyahat etmeyi tercih ediyorlar. Genelkurmay Başkanlığı’nın ‘akreditasyon listesi’ kadar olmasa da da AKP’liler de sevilen-sevilmeyen ayrımı yapıyorlar.
Kendilerine yaratılan özel darboğazlar konusunda çok atak davranırken, Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Kanunu, TCK’nın düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü hedef alan maddeleri konusunda pek de hevesli görünmüyorlar. Dindar tabanı memnun ve mutlu edebilmek için her aşamada tartışma yaratacak uygulamaları da devreye sokmaktan geri durmuyorlar.
***
AKP, karşısında demokratik bir muhalefet olmayışından yakınıyor, ancak muhalefet eksikliği işlerine de geliyor. Bu sayede, AB’nin desteğini ‘diğerlerine göre daha iyi’ görünerek sağlamayı sürdürüyorlar.
AKP’ye ciddi bir muhalefete özellikle de şu an ihtiyaç var. Bu muhalefetin ‘statükoculuk’, ‘milliyetçilik’ üzerinden olamayacağı da ortada. Özgürlükçü/demokratik/yenilikçi bir muhalefetin değişik çevrelerde parça parça oluşmakta olduğunu ama henüz kendini tam olarak şekillendiremediğini görüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu alanda yeni arayışlar sürecek gibi görünüyor. Bu arayışlar, hem soyut hem de somut açıdan son derece gergin ve sancılı geçebilir.
Yeni fikirler, ancak çatışmalarla, çelişkilerle, gerginliklerle ve sancılarla gelirler.


Radikal Web Sitesi
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

son 90 seneyi bir çırpıda "gizli iktidar var her hükümet ona tosluyo" kolaycılığıyla anlatmak, bunu yaparken herhangi bir dayanak ortaya koymamak falan oldukça nahoş ve çokça yapılan absürd bir şey.

önce bir düşman yaratıp(gizli iktidar derin devlet!) sonra yaptığın her şeyi o düşman üzerinden meşru kıldırmak herhalde her türlü güç odağının yaptığı bir şey. o yüzden böyle bir "derin devlet" varsa bile somut şeyler görmek istiyorum.

ayrıca; "statükocu", "milliyetçi" muhalefet olamayacağı konusunda saçmalamış. esnafı -primitif liberalleri- temsil eden bir parti ne kadar meşru ve olması gerekli ise, statükoyu temsil eden de bir o kadar meşru ve olması gerekendir. akp gibi "ümmetçilik" üzerine oynamak ne kadar meşru ise tarihsel düşmanı milliyetçilik üzerine oynamak da o kadar meşrudur.ha birisi çıkar hepimiz proleteriz derse o da aynı şekilde meşrudur. (keşke dese??).demokrasi diktatör seçmek demek değildir, bir karar alınırken toplumun her kesiminin bu kararda ortak etkisinin olmasıdır. eğer ki toplumda milliyetçi bir kitle varsa onlar da katkıda bulunmalıdır, statükocu varsa onlar da.

nası ki demokratik yollarla başa gelmiş bir iktidara "böyle X hükümet olmaz" demek saçmaysa "böyle X muhalefet olmaz" demek de aynı derece saçma. iktidarın meşruiyeti de muhalefetin meşruiyeti de halktan geliyor ve kendi seçtikleri yolu izleyebilirler, kalkıp "o olmaz bu olmaz" gibi saçmalayamazsınız.

ama tabi demokrat+sol bir partinin varlığına ihtiyaç olduğu ayrıyeten kesin bir şey = seçim barajını kaldır demokkrattik akapa!
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

AB demokratikleşmemizi istiyormuş lol.
Dönüp birliğe son 10 yılda kabul ettikleri ülkelere baksınlar.


Yazının akp'ye yıllardır yaptığımız eleştirilere ucundan dokunmasıysa kalite, hiç eleştirmemek en kaliteli eleştiri olacakmış demek ki.



Milyonuncu kez yazıyorum sanırım, artık DTP'yi barajla durduramayacağımıza göre, barajın %5-6-7 civarı bir yere çekilmesi temsil ve demokrasi adına çok daha iyi olacaktır.
Hem o zaman daha net görmüş oluruz, kimin daha iyi muhalefet yapacağını.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

@Rahan

said:
akp gibi "ümmetçilik" üzerine oynamak ne kadar meşru ise tarihsel düşmanı milliyetçilik üzerine oynamak da o kadar meşrudur


Söylediğin doğru. Bu iki yapı meşrudur ve birbirinden kan alırlar(doğru değildir o ayrı mesele). Ama kimse 2. söylediğin şeyi alternatif olarak görmediği için bugün seçim olsa ve baraj kaldırılsa yada düşürülse dahi akp'nin oy aranında çok bir değişiklik olmaz. Çünki akp diğer o çok beğendiğiniz partilerin aksine seçim kampanyalarında insana yatırım yapıyor. o çok beğendiğiniz partilerse aynı tipleri meydanlara toplayıp bayrak* mitingi yapıyor. Nohut pilav karın doyurur, kömür kışın ısıtır. Ama o bayrak mitinginin sokakataki vatandaş için hiç bir anlamı yok. Bu kötü birşey olabilir ama gerçek bu. Akp nin karşısında durmak istiyor, onun alternatifi olmak isityorsanız bayraktan çok insanı düşüneceksiniz. İnsanlar buna doymuş durumda.


*bayrak derken vatan millet sakarya edebiyatını kastediyorum. Yanlış anlaşılmasın.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ne demek kimse milliyetçiliği seçenek olarak görmüyor? akp nin bir kesimi haricinde herkes türklüğü ön planda tutuyor? bu milliyetçiliğin açık bir tezahürüdür işte.

he bir tek akp bu ülkeyi düşünüyor. oooldu paşam.

nohutla bir doyarsın, kömürle bir gün ısınırsın. bilimin tekniğin ön planda tutulduğu, bireysel özgürlüklere önem verilen, işçinin hakkını aldığı, ya da en azından coplanmadığı ülkede her gün doyarsın.

insana değer vermek demek damlalıkla bebek besler gibi gariban beslemek demek değildir, işçiye, memura, öğrenciye emekliye özürlüye onuruyla yaşayabilecek kadar kazanabilecek imkanları sağlamaktır.

o insanlar bu ideal için, popülist politikalardan rahatsız oldukları ve ideallerindeki türkiye'ye ulaşılması isteklerini belirtmek için oraya toplandı.

bayrak sallamak çok hoşlarına gittiği için değil.

ha sen plan değil pilav istiyorsan sen de haklısın ama biraz fazla kısa vadede kısılıp kalmışın. ne diyim.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
ne demek kimse milliyetçiliği seçenek olarak görmüyor?


Haklısın yanlış yazmışım. Kimse derken akp ve şu ismini bir türlü söylemedğin(Türkiyeyi akden kurtarıp düze çıkartıcak) partinin taban kesmi dışında kalanlardan bahsediyordum.

said:
he bir tek akp bu ülkeyi düşünüyor. oooldu paşam.


Ben böyle birşey söylemedim.

Geriye kalan söylediklerine gelirsek; boş ver gelmeyelim ben aynı cümlere cevap vermekten yoruldum. Sadece şunu söyliyeceğim o meydanlara aynı insanları toplayan kişiler akp nin milli duyguları sömüren versiyonlarıydı. Onların politikası tutmadı, akp tek parti oldu. Yarın seçim olsa aynı ahmak politikaları yüzünden yine akp birinci olacak. Siz kendi hatalarınızı görüp düzeltmediğiniz sürece daha buralarda çok ağlarsınız.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Rock said:
Geriye kalan söylediklerine gelirsek; boş ver gelmeyelim ben aynı cümlere cevap vermekten yoruldum. Sadece şunu söyliyeceğim o meydanlara aynı insanları toplayan kişiler akp nin milli duyguları sömüren versiyonlarıydı. Onların politikası tutmadı, akp tek parti oldu. Yarın seçim olsa aynı ahmak politikaları yüzünden yine akp birinci olacak. Siz kendi hatalarınızı görüp düzeltmediğiniz sürece daha buralarda çok ağlarsınız.


anlamadım şimdi sömürmek mi ahmaklık? yoksa milli duyguları sömürmek mi ahmaklık? dini duyguları sömürmek doğru mu yani¿

dini duyguları ön plana almak doğruysa, milli duyguları ön planda tutmak neden yanlış olsun?

şimdi senin kafanın almadığı nokta şu. bu ülkede bu ülkenin belirli bir yönde ilerlemesini isteyen farklı grup insanlar var. gruplaşan bu insanlar partiler kuruyor. bu kurulan partiler türkiye'nin geleceğiyle ilgili farklı noktalarda farklı fikirlere sahip. demokrasi ise bu farklı kitlelerin fikirlerinin katılımıyla topluma uyumlu yasalara ulaşmaya çalışmamız.

herhangi bir partinin "doğruyu yapması" gibi bir şey yok olamaz. daha doğrusu bahsettiğin gibi diğer partilerin yanlış yaptığı diye bir şey olamaz. senin yanlış olarak nitelendirdiğin bir başkası için doğrudur. (misal kömür dağıtmayı sen doğru buluyorsun, ben neden kömür sübvanse edilmiyor da kriterleri belirsiz şekilde birilerine dağıtılıyor diye sorarak yanlış buluyorum.)

özür dilerim ama yarın seçim olsa aynı ahmak seçim barajı yüzünden akp birinci olacak. ikinci ve hatta üçüncü merkez sağ liberal partiler işin içine karıştığında olması gerektiği şekilde akapenin oyları bölünecek.

zira senin gibi partizanların oyları akp içinde tek değil; büyük bir yelpaze var emanet oylardan oluşmuş.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Turkiye'de rezalet bir baraj meselesi var.
AKP sozde super demokrat, super ozgurlukcu, super cagdas gibi takiliyor ama degisitirmedi bir turlu baraji.

ondan oncekiler de PKK korkusundan degistirmedi. Ama PKK partisini barajin bile durduramayacagi ispatlanmis oldu.

CHP'yi sevmeyen sol kesime hitap eden partiler var, AKP'yi sevmeyen kesime de hitap eden partiler var. Ama "baraji gecemez o yuzden oy vermiyim" diyen kisiler mesela gidip AKP'ye oy verdi. Oysa kendi isteklerine uygun baska partiler var ama onlara oy vermiyorlar.

%9.5 oy orani alsa gene baraja takilcak adam. %10 dedigimiz oyle basit bir oran da degil hani, 80 milyon insanin 8 milyonu oy vermis demek. Yani birkac milyonu temsil eden parti olamaz demek oluyor bu...

"demokrasinin yildizi" oldugunu iddia eden bir partinin bu konuda bu kadar israr etmesi ayri bir komedidir.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...