Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Shogi


SturmVogel

Öne çıkan mesajlar

Şogi, ülkemizde henüz az tanınan bir oyun. Satranç ailesi oyunlardan biri olarak değerlendirilebilir. Ancak, daha tanınmış olan satranç ile oldukça farklılık gösterir.

Kimi kaynaklara göre satranç, efsanevi Hint imparatoru Ravana tarafından bulunmuştur. Doğduğunda adı dört ordu anlamına gelen çatur-angadır. Bu dört ordu, dönemin Hint ordusundaki dört kolu temsil eder: at, fil, savaş arabası, piyade. Sir William Jones'a göre çaturanga 6. yüzyılda İran'a, oradan da şatranc adıyla Arap topraklarına geçmiştir. Ardından bütün Avrupa'ya yayılmıştır. Doğuya olan seyahati de 6. yüzyılda Çin'e ulaşması ile başlar. Japonya'ya ise 8. yüzyılda Kore üzerinden geçtiği düşünülür.

Amaç, doğu satrancında da batı satrancında da aynıdır: kralı etkisiz hale getirmek. Batı satrancının aksine doğu satrancında bir vezir yoktur. Vezirin yerini kralın yakın korumaları olan altın ve gümüş kumandanlar alır. Bu taşlar vezir gibi uzak mesafelere gidemez, her hamlede ancak birer kare ilerleyebilirler. Sonraları, Çinliler top adında yeni bir taş eklerler oyuna. Bu taş batı satrancındaki kale gibidir. Ancak bulunduğu sıradaki bir taşın üstünden atlayıp başka bir taşı yiyebilir. Çin'de 12. yüzyıldaki bir satranç oyununda 16 taş bulunmaktadır: iki top, iki fil, iki at, iki savaş arabası, iki silahşor, bir kumandan ve beş piyade. Oyun Japonya'ya ulaştığında çoktan birkaç çeşidi ortaya çıkmıştır. İlerleyen yıllarda bu çeşitlilik daha da artmıştır.

16. yüzyılda oyun, 9x9luk tahta ve 40 parça taş ile standart ir hal alır. Aynı dönemde reform niteliğinde bir başka kural konur. Bu kural tüm satranç ailesine mensup oyunlar arasında sadece şogiye özgüdür. Bu yeni kurala göre yitirilen bir taş ölmez, rakip tarafından esir alınır, yedek güç olarak yanda durur ve oyunun istenen bir bölümünde yeniden oyuna dahil olur. Şogiye en büyük heyecanı veren, çeşitliliğin en üst düzeye çıkmasını sağlayan bu kuraldır. (*)

İlk şogi turnuvası 17. yüzyılda yapılır. 20. yüzyılın başlarında kurulan Japon Şogi Derneği ile turnuvalar düzenli bir hal alır.

Şogide sınıflandırma kyu ve dan kavramları ile yapılır. Yeni başlayan bir kişi 15 kyu sınıfından başlayarak 1 kyu sınıfına kadar yükselmeye çalışır. Sonraki adım 1 dan olmaktır. Ardından 2, 3 dan olarak yükselir.

Kurallara geçmeden önce, fiziksel bir farklılık göze çarpar. Şogi tahtası 9x9'luktur. Bilindiği gibi satrançta toplam 64 kare vardır. Şogi toplam 40 parça taş ile oynanırken satrançta taş sayısı 36'dır.

Hiçbir satranç ailesi oyunda olmayan indirme kuralı da bir başka önemli farklılıktır. Bu kural çeşitliliği öylesine artırmıştır ki, 10120 değişik hamle olasılığından söz edilir. Satranç oyunu sırasında tahtada bulunan taşlar sürekli eksilmektedir. Bu da düşünülen taş sayısının şogiye göre sınırlı kalmasına neden olur. Şogide taşlar esir edilip tekrar oyuna döndükleri için taş sayısı sürekli olarak eksilmez. Tahta üzerindeki taşların azalması hamle olasılığının artmasına neden olabilir. Çünkü tahta üzerindeki bir taş - ortalama - 5-6 kareye gidebiliyorken, indirilecek bir taş - türüne göre - 40-50 kareye inebilir. Anlaşılacağı gibi bu da çeşitliliği inanılmaz ölçüde artırır.

Şogi oyununda uzak mesafelere gidebilen taş sayısı satranca göre çok sınırlıdır. Bu, oyun açılışlarının satranca göre çok daha yavaş olmasına neden olur. Bunun yanında iki oyunun bakış açısını da oldukça değiştirir. Satrançta her yöne uzak mesafe katedebilen taşlar ile savunma ve hücum bir arada rahatlıkla yapılabilir belki. Ancak şogide birçok taş sadece etrafındaki karelere gidebildikleri, bazı taşların sadece ileri hareketleri olduğu için hücumu ve savunmayı birarada, uygun bir şekilde yapmak zorlaşır.

Şu an dünyanın en iyi şogi oyuncularından biri Habu Yashiharu'dur. Birkaç yıldır satranç da oynamaktadır. Kendisi ile yapılan bir röportajda, satranç oynarken en çok zorlandığı şeyin oyunun değişken temposu olduğunu söylemiştir. Bay Habu'ya göre, satrancın değişken bir temposu var. Oyun kimi zaman yavaşlar, kimi zaman hızlanır. Şogide ise tempo başlangıçtan bitişe sürekli artar, hiç düşmüz. Açılış ağır gelişir, ardından oyun hızlanır, bitişi ise tam bir yarış şeklinde olur. Benzer bir yorum, Türk Japon Vakfı'nda yaptığı konuşmasıyla Bay Sato'dan gelmişti. Bay Sato, oyunun sonunu matematiksel bir denkleme benzetmiş, en çabuk ve doğru çözenin kazanacağını belirtmişti.

Hatırlanacağı gibi, yıllar önce satrancın önde gelen isimlerinden Kasparov, Deep Blue adı verilen bilgisayara karşı oynamıştı. Bilgisayar ve Kasparov dişediş bir mücadeleye girmişlerdi. Şogi dünyasında böyle bir şey, şu an için, hayal bile edilemez. Bilgisayar, şogi ustalarıyla yarışmaktan çok uzak.

Satousan'ın konuşmasında da değindiği gibi, bir şogi oyununda 10120 değişik hamle ihtimalinden söz edilir. Bu oldukça yüksek bir sayıdır. Bilgisayar, bu olası hamleler arasında en doğrusunu seçmekte zorlanır. İnsan tecrübesi günümüzde çok daha iyi sonuç vermektedir.

Şogide sınıflandırma kyu ve dan kavramlarıyla yapılır. Yeni başlayan bir oyuncu 15 kyu ile başlar. Oyuncunun kyusunun azalması sınıfının yükseldiğini gösterir. 1kyudan sonra 1 dan olunur. Ardından dan olarak yükselinir. Profesyonellerin sınıflandırması biraz daha farklıdır. Profesyonel 1 dan sınıfı amatör 6 dandan sonra gelmektedir.

Tsume şogi denen, oyun sonu şogi problemlerinde bilgisayar en iyi oyunculara taş çıkarmaktadır. Ancak, normal bir şogi oyunu için bilgisayarın gücünün amatör 4 dana denk olduğu söylenir. Günümüzde, profesyonel 9 dan şogi ustalarının olduğu düşünülürse, bilgisayarın katetmesi gereken uzun yol daha iyi anlaşılır. Yukarıda da belirtildiği gibi, bilgisayar henüz profesyonellerin seviyesine yaklaşamamıştır bile.

Sonuç olarak, şoginin en az satranç kadar renkli olduğunu söylesek yanılmış olmayız. Ülkemizde az tanınan bu oyun en kısa sürede hakettiği ilgiyi görecektir.

(*) Eskiden, Japonya'da esir edilen askerler, düşman tarafında tekrar savaşa dönüyorlardı. Örneğin, esir edilmiş bir generalin ölmesi çok büyük bir kayıptı. Arzu edilen esir edilmiş bu generalin bilgisini, zekasını kullanabilmekti. Bu yüzden esirlerden tekrar yararlanma yoluna gidilmiştir.

(Alıntıdır)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Hehe, bilgisayar yaklasamamis degil, insanlar yaklasamamis demek lazim ona. Yoksa dogru algoritmayla gayet de yapilir. Ustunkoru konusurken herhangi bi 5. seviye mini-max algoritmasi bircok insani zaten bastan egale edecektir. O bi yana, adam gibi ogrenen duzgun bi AI yapilirsa, ben pek ihtimal vermiyorum.

Ama dedigim gibi, bu bilgisayarlarin acizligi degil, programcilarin beceriksizligi :)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 6 yıl sonra ...
×
×
  • Yeni Oluştur...