Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Yeni bir siyasi yapı kurma şansınız olsa ?


Öne çıkan mesajlar

Mesaj tarihi:
Baluu said:
Amerika'nın Eyalet sistemi + Avrupa'nın Ekonomik Sistemi + Rusya'nın Genişleme Politikası


eyalet sistemini geçeceksin hacı

kimseye özel eyalet vs benzeri statü verilmesi taraftarı değilim.
kendi ulusal kimliğini onaylamayanın cehennemin dibine kadar yolu var gözümde.
Mesaj tarihi:
despotizm
demir yumruk
bide kesinlikle dayak cezasi geri gelmeli
mesela hirsizlarin azi yuzu kirilmali
bosu bosuna ne besliyoruz ya hapishanede
1 ay boyunca gunde 3 posta robotik kollarla dovulecekler
Mesaj tarihi:
Viktor said:
militarist bir diktarotluk kurar beremi cekip deniz kiyisindaki villamda purolari tuttururdum

hatta mumkunse ada devleti diktatoru oliyim ben

en buyuk hayalim


viktor eger olurda kurarsan
bende mumkunse yardimcin felan olabilir miyim
ne biliyim plantasyon bakanin felan oliyim
en guzel purolari yetistirir iceriz
oh
bide tekila
Mesaj tarihi:
Devleti yöneteceklerin, siyasetçi olabileceklerin sadece tek bir okuldan çıkması gerekse oldukça güzel olabilirdi. Okula zeki, psikolojisi düzgün, değilse bile düzeltilmesi kolay potansiyelde çocuklar alınırdı. Okula alımda hiçbir sınırlama getirilmezdi. Ülkenin her yerinden çok yönlü ve mümkün olabildiği kadar objektif bir sınavla öğrenciler alınırdı. Her biri seçkin öğretmenler tarafından yetiştirilir, mezuniyetten sonra %50 okul başarısına geri kalanı da ülkenin insanlarının oylamasına dayalı olacak şekilde uygun pozisyonlara getirilirdi. Okul her türlü bilgiyi ve beceriyi gerektiği oranda verir, öğrencilerini çeşitli etkinliklerle ülkenin her yerine sokardı. Staj mahiyetinde çalıştıkları çeşitli işlerde ufukları gelişen, halkla kaynaşan ve okullarında öğrendikleri özenle seçilmiş bilgileri öğrenen öğrenciler iyi birer devlet adamı olabilirdi. Tabi bu okulun ipleri kişisel veya belli bir kesime yönelik çıkarlar doğrultusunda hareket eden birilerinin elinde olmamalı, okul bilim adamlarının, düşünürlerin, aydın, akıllı ve ülkesinin, dünyanın iyiliğini göz ardı etmeyecek insanların elinde olmalı. Bu da imkensiz olduğuna göre boşverin gitsin orası ayrı. Ehuh.
Mesaj tarihi:
Faşist-Anarşist bir düzen kurardım. Düzene katılmak için bir sınava giriyorsun, geçemezsen öldürülüyorsun.(Evet Siyaset felsefesindeki "Kendi ütopyanızı yazın." Sorusundan bu ütopyayla 100 aldım :) )
Mesaj tarihi:
KireiMerodii said:
Devleti yöneteceklerin, siyasetçi olabileceklerin sadece tek bir okuldan çıkması gerekse oldukça güzel olabilirdi. Okula zeki, psikolojisi düzgün, değilse bile düzeltilmesi kolay potansiyelde çocuklar alınırdı. Okula alımda hiçbir sınırlama getirilmezdi. Ülkenin her yerinden çok yönlü ve mümkün olabildiği kadar objektif bir sınavla öğrenciler alınırdı. Her biri seçkin öğretmenler tarafından yetiştirilir, mezuniyetten sonra %50 okul başarısına geri kalanı da ülkenin insanlarının oylamasına dayalı olacak şekilde uygun pozisyonlara getirilirdi. Okul her türlü bilgiyi ve beceriyi gerektiği oranda verir, öğrencilerini çeşitli etkinliklerle ülkenin her yerine sokardı. Staj mahiyetinde çalıştıkları çeşitli işlerde ufukları gelişen, halkla kaynaşan ve okullarında öğrendikleri özenle seçilmiş bilgileri öğrenen öğrenciler iyi birer devlet adamı olabilirdi. Tabi bu okulun ipleri kişisel veya belli bir kesime yönelik çıkarlar doğrultusunda hareket eden birilerinin elinde olmamalı, okul bilim adamlarının, düşünürlerin, aydın, akıllı ve ülkesinin, dünyanın iyiliğini göz ardı etmeyecek insanların elinde olmalı. Bu da imkensiz olduğuna göre boşverin gitsin orası ayrı. Ehuh.


hmmm mukemmel bi fikir
despotizmden de ote bi fasism ruyasi
Mesaj tarihi:
Pis bir hayatın içinden kurtlukla, hırsızlıkla, yolsuzlukla, kandırmacayla devlet yönetimi içine girmiş, eğitimsiz iğrenç insanlar daha güzel tabi, cumhuriyeti seviyorum. Hangi sistem konulursa konulsun, insanlar yaşadıkları şartlar içerisinde akıl hastası olduktan sonra, akılları iyiliğe çalışmaz. Faşizmmiş, demokrasiymiş cartmış curtmuş hikaye. Ülke monarşiyle yönetilse ama adamlar insan olsa, yine ülke kalkınır herkes mutlu olur. Ne diyeyim bilmem ki. Öle işte.
Mesaj tarihi:
Mine G. Kırıkkanat'ın bugünkü yazısı.

Mine G. Kırıkkanat said:


Keşke Bir Ütopyamız Olsaydı

Sözlük açmak zahmetine katlanmayanların bile “gerçekleşmesi olanaksız hayal” anlamında kullandığı ütopya, babası belli ender isimlerden biri. Bernard Werber’in “İzafi ve Mutlak Bilgi Ansiklopedisi”nde okudum: İngiliz yazar Thomas More, 1516 yılında yayımladığı ve hayalindeki ideal toplumu anlattığı kitabına, Yunanca olumsuzluk eki “u” ile yer anlamına gelen “topos”tan yola çıkarak ad koyarken Ütopya’yı yaratmış: Olmayan yer ya da düşülke.

Thomas More’un kitabında Ütopya, hayali bir adanın adıdır. Ve yazar, hayalindeki Ütopya’da 100 bin nüfuslu ideal toplumu yaşatır.

***


Ütopya halkını, aile toplulukları oluşturur. Her 30 aileyi, kendi seçtikleri Syphogrante adı verilen bir yargıç temsil eder. Yargıçlar kendi aralarında bir konsey oluşturur ve dört aday arasından bir yönetici seçerler. Yönetici, Prens’tir. Ölene kadar Ütopya’nın lideri olmak için seçilir, ancak ne oldum delisi olur ve diktatörlük taslamaya kalkarsa, alaşağı edilir...

Bir özgürlük toplumu olan Ütopikler, kendi aralarında barışçıdırlar. Saldıran olursa, savaşırlar da. Ama kendileri değil. Paralı askerleri, daha doğrusu ütopik toplumda para olmadığı için mal mülk karşılığı tuttukları Zapoletleri (Thomas More’un ütopyasında apolet zapolet oluyor, sizin anlayacağınız...) dövüştürürler düşmana karşı. Üstelik... hepsinin er meydanında ölmesi koşuluyla!

Böylece muzaffer Zapoletlerin kahraman olarak geri dönüp Ütopya ülkesinin başına geçmek, düzenini askeri darbeyle değiştirmek olasılığı ortadan kalkar. İşlevi bittikten sonra kendi kendini yok eden bir savaş aracıdırlar.

***


Ütopya’da para ve kavramı yoktur. Açık pazarda herkes ihtiyacı olanı, ihtiyacı oranında alır. Pazarda alınacak mal olabilmesi için de, her Ütopya yurttaşının iki yıllık “vatani” görevi, tarımcılıktır.

Zaten Ütopya’da tembellik de yasaktır. Ev kadını yoktur, din adamı, asilzade, uşak, dilenci de yoktur. Herkes bir işe yaramakta, ancak günde altı saatten fazla çalışılmamaktadır Ütopya’da...

Her ailenin evi, birbirinin aynıdır. Kapılarda kilit yoktur, çünkü hırsız yoktur ve benim malım, senin malın gibi bir alışkanlık yaratmamak için her ev ahalisi 10 yılda bir taşınmak zorundadır.

Yalnız hırsızlık değil, yalan dolan da yoktur, Ütopik toplumda. Yalan olmayınca, karı kocaların birbirini aldatması da düşünülemez elbette. Eşini aldatanlar ve tabii bu kadar “ideal” bir adadan kaçmak isteyenler, “özgür insan” niteliğini yitirir ve köle olurlar. Köleler eski memleketlilerinin emrine girer ve çalışır babam çalışırlar.

***


Thomas More’un böyle bir toplum örgütlenmesine mekân olarak bir adayı düşünmesi boşuna değildir.

Elinizi vicdanınıza koyup hayal edin, yaşamın tadı tuzu mu kalır, kim yaşamak ister bu koşullarda? Kaçıp kurtulmak, ağız tadıyla yalan söyleyip, çalıp çırpmak isteyebileceklerin çok olacağını akıl ederek denizler ortasında bir ada düşlemiştir yazar. Bir düşünün:

16. yüzyılda değil de 21. yüzyılda tarif etmek gerekseydi Ütopya’yı, gazeteler ne yazar, televizyonlar ne söyler, haberciler hangi haberin peşinde koşardı?

Thomas More, İngiliz Kraliyet Şansölyesi unvanına sahip “hümanist” bir diplomattı. Sekizinci Henri’nin Hıristiyanlık dünyasını altüst eden kraliçe boşamasına karşı çıktığı için 1535 yılında kafası kesildi.

Ancak Ütopya’nın gerçekte var olmadığı pek o kadar kesin değil. Çünkü adı ve anlamı, 500 yıldır unutulmadı, en azından bir kitapta yeri var. Üstelik o kitap ki, 18. yüzyılda kimine başka hayaller ilham ve sosyalizme arkaik de olsa bir örnek ikram etti. Thomas More’un kellesinden sonra epeyce baş yedi “ideal toplum” ütopyası.

***


Hayaller mi öldürücü, yoksa onları gerçekleştirmeye çalışmak mı, bilmiyorum. Ama insanlar yaşadıkça hayal edecek ve hayalleri uğrunda olmasa bile ölecekler zaten.

Belki bir ideal peşinde koymak son noktayı, eninde sonunda, size sorulmadan konulan noktadan daha insancıl.

Bu yazıyı, Ergenekoncuları ve Ergenekonluları bir an için unutmak, gerçekten kaçmak için yazdım. İnanıyorum ki insanlar, hayallerini genişletseler, zaten gerçekler de bu kadar kısır, dar ve çirkin olmazdı.
Mesaj tarihi:
Kabaca Teknokrasi.

- Bakanlıklar meslek odalarının elinde olcak (Mesela Adalet bakanlığı Hakimler ve Savcılar yüksek kurumu + Barolar Birlişi). Bakanlar başkandan emir almaz. Bağımsızlardır.
- Mecliste Üniversiteler, yerel yönetimler tarafından seçilenler ve yine çeşitli meslek odaları tarafından paylaşılacak.
- Yerel yönetim kavramı arttırılacak. Mahalle meclisleri seçilecek, onlar ilçe meclisine temsilci gönderecek. İlçe temsilcileri il meclisine ve onlarda meclise üye gönderecekler seçip.
- Siyasal parti - Yok
- Başkan meclis tarafından seçilir. Sadece 1 dönem başkanlık yapılabilinir. Meclisin kararlarını veto edemez.
- Bütün meclislere ve bakanlıklara en fazla iki dönem gelinebilinir.
- Başkan'a, bakanlara, Ana Meclis ve İl Meclis'ine seçilenlere göreve başlamadan önce 6 ay zorunlu eğitim verilir.
- Devletçi bir yapı izlenir.
- Dokunulmazlık sadece kürsüde beyan edilen konuşmalar için geçerlidir.

Evet baya edit oldu ama aklıma geldikçe birşeyler ekliyoryum işte.
Mesaj tarihi:
ShadowFury said:
teknokrasi


+1


Devlet yönetimini her şeyden bihaber halka bırakmak böyle önemli bir ülke için fazla LÜKS. Devlet yönetmek alanında uzman insanların ucuz siyaset karıştırmadan bilim ışığında yapması gereken ciddi bir iş. O yüzden teknokrasi. Aynı zihniyet demokrasi çerçevesinde de yürütülebilir tabii ki uygun parti olduğu sürece.
Mesaj tarihi:
Yuksek dozda kitle kontrol silahi. Bkz: Din, Sanat, Spor, vb...

Ohhh bak mis gibi oldu. Her Secim %50 oy orani. Sonrada Yemisim siyasi yapisini diyip durmadan medyayla ortaligi karistirirdim.
Oldumu? Bence mis gibi oldu.

Cok oyle belirli bi gorusu savunucagimi sanmiyorum.
×
×
  • Yeni Oluştur...