Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

AKP Artık Gizli Gündemi Bıraktı, Açıkca İslami Faşizm İstiyor


fedaykin

Öne çıkan mesajlar

Ulan yargı yasamanın üstüne çıkmasın diye yasamayı yargının üstüne çıkarmak nasıl kafalardır? Mantık mı aranayım burada ben yani.
Ben bunu ne oturur irdelemeye çalışırım, ne tartışırım. O kadar saçma sapan bir şey yani.
Biraz cilalansa ve Türkiye'de olacağına kesin gözüyle bakacağımız "bug abuse"lar olmasa saçma lan bu demem, orası da ayrı. Ama Türkiye'de ol-maz. AKP gibi bir hükümetle hiç olmaz.
Sinirlerimi de bozmuyorum artık.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Horizon said:
Haftalardır asıllı asılsız tek ağız gündemleri ile ülke yönlendirilmeye açlışılıyor. Biz de buna destek oluyoruz. Çok güzel birşey sanki ?

Nerede şu telekulak ve CHP ??? Ülke ayağa kalkmıştı önder sav olayında. Ne oldu ? ALdılar belgeleri kucaklarına oturdular tıs.


o tek ağız gündemleri sonraları yalnız tam gündem daha sonraları da yasa oluyor bilmem farkındamısın ??
ayrıca içini dışını bilmediğin olaylara da tıs mıs deme sinir bozucu oluo
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Belgelerle konuşacaksak tıss , diablo. Yok Deniz Baykal'ın söylediği gibi hala o belgeler de yalanmış gibi iddialara devam edeceksek ayrı bir durum tabi.

Gerçi bu aralar ne Önder Sav'dan ne Baykal'dan bu konuda ses yok. Bana göre rezil oldular ve bunun üzerine susmakla unutturmaya çalışıyorlar.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Öneriyi yapan kişi "TBMM Adalet Komisyonu Başkanı AK Parti’li Ahmet İyimaya". Bu öneriyi yapan kişinin başbakan mı olması gerekiyordu ki dikkate alalım. Yoksa AKP'nin Adalet Komisyonu Başkanlığına atadığı (yazım hatası değil, atadığı) kişinin, anayasal düzenlemeler ile ilgili önergeleri dikkate alınmaya bile değmeyecek kadar kifayetsiz bir kişi olduğunu mu düşünüyorsun. Madem o derece kifayetsiz neden böyle önemli bir göreve atandı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Dinleme olayına gelirsekte o olayın ne derece gerçek olduğu özellikle Osman Paksüt olayı ile kesinleşmiş oldu. Bakınız emniyet aracımız başka bir olay için orada idi diyordu. Ancak ne hikmettir ki o aracın bütün görüntü kayıtları yanlışlıkla silindi. Silinmese gerçekte kimi takip ettiği ortaya çıkacaktı. Ve yine bakınız ki Osman Paksüt'ün hangi tarihte kiminle görüştüğünün bile çetelesi tutulmuş ve AKP medyasına servis edilmekte. Konu ile ilgili güzel bir yazı var, onu ekliyorum.

*************


Bir acemi psikolojik savaş

Nereden başlamak lazım? Belki de sonuncusundan; dün Taraf gazetesinde yayımlanan Paksüt-Başbuğ görüşmesinden. Haber daha öğle saatlerinde Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt tarafından doğrulandı.

Doğrulama neyi gösteriyordu? Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’un, o sıra henüz açılmamış AK Parti kapatma davası üzerine Paksüt aracılığıyla Anayasa Mahkemesi’ni yönlendirme çabasını mı? Kuşku duymak lazım. Son aylarda Başbuğ’un kendisiyle görüşmek isteyenlerle terörle mücadele ve o çerçevedeki askeri, sosyal, ekonomik konular dışında hiçbir şey görüşmediği, siyasi nitelikli konu açmak isteyenleri geri çevirdiği biliniyor. Gerek Paksüt, gerek Başbuğ’un açıklamaları bu açıdan tatmin edici.

Ama bu haber sayesinde Paksüt’ün izlendiği iddiasının yalnızca bir endişeden, paranoyadan kaynaklanmadığını öğrenmiş olduk. Bu haberi meslektaşlarımıza verenler, marifetleriyle övünürken, suçlarını sıralıyorlar. Paksüt’ün Kavaklıdere Tenis Kulübü önünde ortaya dökülen izlenme iddiasına konu olan Emniyet aracının, görüntü kayıtlarının silinmiş olması ne kadar acemice bir karartma ise, bu konu da o kadar acemi ve sığ bir saptırma gibi duruyor.

Dünkü Star gazetesinde Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun’un tedavisi ile ilgili haber de ilginçti. Ülkeler ve örgütler bu düzeydeki insanların sağlık durumlarını öğrenmek için casusluk ağları kuruyor. O nedenle de bu düzeydeki insanlar bu tür tıbbi işlemleri kendi isimleriyle yaptırmaz. Örneğin, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Ömer Çelik’in zamanında müdahalesiyle çok daha kötü bir akıbetten kurtulduğu rahatsızlığında Güven Hastanesi’ndeki dosyası kendi adına mı açılmıştı?

Sığlık, intikam duygusuyla, insanların zekâsına hakaret edecek düzeyde temelsizlikten kaynaklanıyor.

Bir başka örnek, 12 Haziran’da Vakit gazetesinde yayımlanan İlker Başbuğ fotoğrafları. Aslında günler önce bazı haber merkezlerine adressiz zarfta gönderilen fotoğraflar Başbuğ’un ismini vermeden ‘bir bürokrat’ diye bir gizem ifadesiyle yayımlandı. Oysa Başbuğ, Kudüs’teki Ağlama Duvarı önünde 2004 Ocak sonunda Genelkurmay İkinci Başkanı olarak 45 kişilik bir savunma sanayii heyeti ile birlikte gittiği gezideki standart ‘kültürel program’ çerçevesinde bulunuyordu. Aynı program çerçevesinde Mescid-i Aksa’ya da gitmiş ve dua etmişlerdi.
Belki de Başbuğ’un Musevilik’le ne kadar iç içe olduğu izlenimi verilmek ve böylece ağustos başındaki Yüksek Askeri Şûra’da muhtemelen getirileceği Genelkurmay Başkanlığı konusunda soru işaretlerine yol açmaktı. Dünkü Türkiye gazetesinde Nuri Elibol, bu haberleri YAŞ öncesi TSK komuta kademesini yıpratma kampanyası olarak kınadı ve içeride koltuk kavgasına düşmüş bazılarının dışarıdaki bazı ekiplerle bu yıpratma kampanyasına kalkışmış olabileceğini ima etti.

Sadece asker ve yargıyla sınırlı değil kampanya. CHP lideri Deniz Baykal, Danıştay Başkanı Mustafa Birden’i ziyareti sırasında, orada bulunan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya ile görüştüğü haberlerini külliyen yalanladı. Baykal “Gizli görüşme yapmak istesem, herhalde başka bir yer bulurum” diye durumla eğleniyor.

Bir de Faruk Loğoğlu’nun evindeki yemek komplosu var. Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve eski Başsavcı Sabih Kanadoğlu’nun da katıldığı yemeğin ‘türban iptali’ kararını ‘kutlamak’ amacıyla düzenlendiğini yazanlar, katılanlara sorsalardı davetin bir ay önceden yapıldığı onlara da söylenirdi. Yine bu yemekte AK Parti’nin işinin bittiği ama Baykal’ın CHP’si ile alternatif oluşturulamayacağı için SHP lideri Murat Karayalçın’ın davet edildiğini yazanlar, Karayalçın’a sorsalar yemekte olmadığı onlara da söylenirdi. Ben tanığım, çünkü aynı saatlerde Alman Sosyal Demokrat Partisi heyeti için verilen yemekte, Adnan ve Şule Bucak’ın evinde Karayalçın ile birlikteydik.

Bu acemi kampanyanın Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bilgisi altında yürütüldüğüne inanmak da zor. Çünkü, örneğin Erdoğan’ın Başbuğ’un PKK ile mücadeledeki rolünü, Güneydoğu’ya yönelik sosyal ve ekonomik projeler konusundaki görüşlerini ne kadar takdir ettiğini konuştuğu biliniyor. İkincisi, bu yapılanlar Erdoğan’a, belki şu anda kendisinin de tahmin etmeyeceği kadar zarar veriyor. Atasözünde olduğu gibi, akıllı düşman, akılsız dosttan evladır.

Murat Yetkin
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Menderes'ten farkı yok, aynı yolda gidiyor.

wiki said:
İktidar ve muhalefet arasındaki kavga 1960 yılından itibaren artık en yüksek haline ulaşmıştı.


27 Mayıs İhtilali'ni bildiren Hürriyet GazetesiCHP Genel Başkanı'nın yurt gezileri engellenmek isteniyor,muhalif yazarlar tutuklanıyor basın sansürleniyordu.CHP'yi ihtilal hazırlığı içersinde olmakla suçlayan iktidar.[13] ,Nisan ayında basını ve muhalefeti soruşturmak amacı ile,gazete kapatmaktan,muhalif düşüncede olanları tutuklamaya kadar geniş yetkilere sahip bir Tahkikat Komisyonu kurdu.Bunun karşısında mecliste söz alan muhalefet lideri İsmet İnönü bunun demokratik rejim yolundan çıkıp bir baskı rejimi yoluna girmek olduğunu belirtti ve o ünlü sözünü söyledi:"Bu yolda devam ederseniz,ben de sizi kurtaramam".Ancak 27 Nisan 1960 günü Tahkikat Komisyonu yasal olarak kuruldu.İnönü'ye 12 oturum TBMM toplantılarına katılmama cezası verildi.Olaya tepki gösteren CHP Grubu meclisten zorla çıkartıldı..[14] Meclisteki kargaşa sokağa taşmakta gecikmedi.28-29 Nisan 1960'ta İstanbul ve Ankara'da üniversite öğrencileri olaylı gösteriler yaptılar.Olayların şiddetle üzerine gidildi.Üniversiteler kapatıldı iki şehirde de sıkıyönetim ilan edildi.Demokrat Parti'li gençler 5 Mayıs 1960 günü DP liderine bağlılıklarını ifade etmek ve iktidara destek olmak için Ankara Kızılay Meydanı'nda bir gösteri düzenlemeyi planladılar.Ancak 555K parolasıyla örgütlenen muhalif gençler 5 Mayıs akşamı saat beşte meydanı doldurdular,arabasından indiğinde protestocular arasında kalan Başbakan Menderes tartaklandı,olay yerinden güçlükle uzaklaştı..[15] 21 Mayıs'ta Harbiyeliler Ankara'da sessiz bir yürüyüş yaptı.Başbakan Menderes radyoda yaptığı konuşmalarla kışkırtmalara kulak asılmamasını söyledi..[16] Ege Bölgesi'ne giderek İzmir, Bergama ve Manisa'da CHP'yi eleştiren konuşmalar yaptı.

Ülkedeki kaosun gitgide artması,sokaklarda çatışmalar çıkması,iktidar-muhalefet arasındaki sertlik sonunda 27 Mayıs 1960 sabahı radyolardan okunan bildiri ile son buldu. Milli Birlik Komitesi,Türk Silahlı Kuvvetleri adına ülke yönetimine el koydu.Kara Kuvvetleri Komutanı Org.Cemal Gürsel,komitenin başına geçti.Cumhurbaşkanı Celal Bayar,TBMM Başkanı Refik Koraltan ve Başbakan Adnan Menderes başta olmak üzere Demokrat Parti'liler tutuklandı.Anayasa ve parlamento feshedildi.Siyasi faaliyetler askıya alındı.28 Mayıs 1960 günü Org.Cemal Gürsel başkanlığında bir hükümet kuruldu.Yeni anayasa ve siyasi kurumların kurulması için çalışmalara başlandı.Tutuklu Demokrat Parti'liler yargılanmak üzere Yassıada'ya gönderildi..Demokrat Parti, 29 Eylül 1960'da kapatıldı. TutuklularYüksek Adalet Divanı'nca yargilandılar. 15 kişi idama, 31 kişi ömür boyu hapse, 418 kişi değişik hapis cezalarına çarptırılırken 123 kişi de aklandı. Milli Birlik Komitesi'sinde idam, yönetim devri ve seçim tarihi konusunda görüş ayrılıkları çıktı. Bu gelişmelerden sonra daha sonra 14'ler olarak anılacak 14 subay yurt dışında çeşitli görevlerle sürgüne gönderildi. 14’ler olarak bilinen Milli Birlik Komitesi üyesi subayların yurtdışına sürgüne gönderilmeleriyle birlikte ordu içinde yaşanan ayrışma ilk kez açıkça ortaya çıkmış oldu.Milli Birlik Komitesi idam cezalarından üçünü onayladı.Tutuklu bulunan Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu 16 Eylül 1961'de,Başbakan Adnan Menderes ise ertesi gün İmralı Adası'nda idam edildi.Celal Bayar ve Refik Koraltan ile 11 kişinin idam cezası ömür boyu hapse çevrildi.



Çok değil, bi sonraki seçimlerde de seçilirse bunları yapabilecek ışığı görüyorum RTE'de.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...