Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Babacan show


Öne çıkan mesajlar

Mesaj tarihi:
sir said:
bugün yargıtay, danıştay gibi kurumlar siyasete müdahale ederek zaten kendi kendilerini yıpratmaktalar. biz AB'ya aday bir ülkeysek, AB'nin de bu konuda elbette söz söyleme hakkı olucak.


Böyle saçmalık olamaz.

Ülkenin AB'den geri kalmasını, yargıtay ve danıştayın sözde siyasete müdahale etmesiyle nasıl bağladın anlamak mümkün değil.

Devletin temel ilkelerini baltayan, özünde karşı devrimci olan bir partiye müdahele etmeyeceklerse zaten kapatılsın, bir işe yaramaz bu kurumlar
Mesaj tarihi:
sir said:

oo hemen sataşmalar, hemen yaftalar..aynen bu kafa devam edin, iran olamazsak çin oluruz ne bileyim kuzey kore oluruz =)

AB bizden hak ve özgürlükler, sosyal güvenlik, ekonomi gibi açılardan bariz bir şekilde ileridedir. bizim geri kalmamızın nedeni hem hükumetlerimiz, hem de sistemimizdir/mantalitemizdir. bugün yargıtay, danıştay gibi kurumlar siyasete müdahale ederek zaten kendi kendilerini yıpratmaktalar. biz AB'ya aday bir ülkeysek, AB'nin de bu konuda elbette söz söyleme hakkı olucak.


Bunu söyleyebilen biri Türkiye ve Avrupa tarihini hiç bilmiyor demektir. Dön bak bakalım geçmişe, bu ülke nasıl kurulmuş, o özgürlükler hak hukuk dediğiniz Avrupa ülkeleri nasıl böyle olmuş?
Avrupa ülkelerinde halk hep kendi savaşarak, isteyerek, arzulayarak demokrasisini, hakkını hukukunu elde etmiş. Onlar insan/birey olduklarının bilincinde olarak yaşamayı seçmişler.
Bize dönüp bakıyorsun, Osmanlı'nın hor gördüğü, kıymet vermediği, kendisini kul olarak gören Anadolu köylüsü tek bir adamın idealleri sayesinde seçen, seçilen, değer verilen bireyler haline getirilmiş. Cumhuriyet'i açıklamak için bile epey beklenmiş, herkes yeni bir saltanat, meşrutiyet ya da bir din cumhuriyeti beklerken. 25 sene boyunca bu üstten gelen demokrasinin halka sindirilmesi, öğretilmesi içni uğraşılmış, şehirlerde de başarılı olunmuş. Köylere, kasabalara devrim öğretmenleri gönderilmiş.
Ancak ne zaman çok partili düzene geçilmiş, 25 sene önce Kubilay'ın kafasını kesen zihniyet halkın din duygularıyla oynayarak başa geçmiş, o günden beri de çeşitli form ve partilerde hala başta.
Şimdi sistem sakat diyorsun, ama farkında değilsin ki, bu halk zaten bu sistem için savaşmadı, bu sistem için ölmedi, tam içselleştirecekken eski zihniyetler hortladı. Halk yeniden köleleştirildi, 4-5 senede bir oy atmaya gidip, gerisinde sürekli sızlanıp hiç hak aramaz oldu. Hak arayan da coplandı, hapse atıldı. Anlayacağın, biz zaten Kore'yiz, Çin'iz, hem de ta 1950'den beri. Tek farkımız, dinle köleleştirilmek. Yani Babacan haklı aslında, bu ülkede din özgürlüğü yok, dinimizi köle gibi yaşıyoruz, sürüye katılıp gidiyoruz.
"Yargıtay, Danıştay siyasete karıştı" diyebiliyorsan, "siyaset yargıya müdahil oldu" da diyebilmelisin. Kabul ediyorum, açılan kapatma davası ne kadar doğruysa Yargıtay'ın son açıklamaları da o kadar gereksizdir, saçmadır. Ama AKP davanın sebeplerini araştırmaktansa Yargıtay'a savaş açmayı tercih ediyorsa ve siz bunu göremiyorsanız ortada bir problem var demektir.
AB söz söyleyebilir, söylemelidir, ama Hırvatistan'a, Bulgaristan'a ne kadar söylemişse o kadar söylemelidir. Bulgaristan'da Türklerin çektiği sıkıntılara rağmen bugün Bulgarlar AB'deyse, bize hala çeşit çeşit dayatmalarla geliyorlarsa burada da bir yanlışlık var demektir.

Laf aramızda sir, ben seni başka bi forumda doctor nickiyle yazan birine benzetiyorum, aynı şımarık yazı üslubu, aynı fikirler. Neyse, eğer oysan selam olsun, değilsen, onu da anmış olduk.
Mesaj tarihi:
şerif mardin'in konuşmasını hepiniz dinlediniz, yorumladınız diye varsayıyorum, orada dikkat çekilen nokta kemalizmin sığ ve derinliksiz kaldığıydı. bahsettiğin tepeden indirilen devrimlerin içselleştirilebilmesi için, toplum içinde kendini üretmesi gerekir. toplum içinde kendini üretebilmesi içinse kaldırdığı ahlak yerine yeni bir ahlaki değerler bütünü ortaya koyması gerekir. yeni cumhuriyet rejimi, osmanlıyla bütün siyasi bağlarını kopardı, evet bunu yapması şarttı ama bunu yaparken kültürel ve ahlaki değerleri de kopardı. yerine yeni bir değer üretemedi, ancak memur/asker zihniyeti yerleştirildi ve tabi ki halk bunu benimsemedi, çünkü halka yabancıydı bu sistem, benimsenmesini sağlayacak bir çekiciliği, derinliği yoktu. ne de olsa herkes memur olamıyordu =)

cumhuriyet kurulduğunda ulus-devlet yoluna gidildi, ki bu en başta normaldi çünkü dünyada bütün devletler bunu yapıyordu, herkes bu aşamadan geçiyordu. ancak yaşanan soğuk/sıcak savaşlardan sonra ulus-devletler, yerini AB gibi birey'e endeksli ve alt kimliklerin çokça meydana çıktığı birliklere bıraktı. bizim ülkemizin de bundan etkilenmemesi mümkün değildi. ancak, o da ne? cumhuriyet, kendisine bürokratik elit dışında, halka da inebilecek bir kimlik üretememişti. sonuçta yaşanan süreç hep bir yabancılaşma oldu, çok partili hayata geçilince de hep bürokrasi mensubu olmayan, halktan olan insanlar iktidara geldi.

sonra noldu?arada bi bürokrasi bu durumu darbelerle "düzeltme" yoluna gitti tabii, çünkü her seferinde "mutlak rejim"den sapmalar yaşanıyordu. buna izin verilemezdi. dolayısıyla bugün demokrasinin gelişmemiş olmasının sebebi, halka gerçek anlamda demokrasiyi yaşayıp, hatalarını görüp öğrenme şansı tanınmamış olmasıdır. bürokrasi, halkı hep "eğitilmesi gereken çocuk" olarak gördü ve asla çıkıp dışarda oynamasına izin vermedi. tabi evde kalan çocuk dışarda diğer çocukların nasıl oynadığını öğrendiği anda yaygarayı bastı =)

bugün sizlerin "rejim düşmanı" addediğiniz kesimlerin çok sağlam özgüvenleri ve sarsılmaz bir kimlikleri var. üstelik dünyadaki değişimlere de hiç gocunmadan ayak uydurabiliyolar. neden? eğitimsizlikle açıklayabilir misiniz bunu, ya da salaklıkla veya fakirlikle? neden islama daha çok güveniyorlar kemalizmden? neden kürtler kendi dillerine, kimliklerine bizlerden daha çok sahip çıkıyor? sebebi, bütün dünyada ulus-devlet kavramının yerini bireylere ve kimliklere: bununla beraber çok renkli, çok farklı kültürlerin biraraya getirdiği küresel birliklere bırakmasıdır. türkiyede kemikleşmiş olan ideoloji, bu değişimin karşısında durmaya, direnmeye çalışıyor, ama kültürüyle, diliyle, hak ve özgürlük savaşıyla yapmıyor bunu. gayri-meşru yollardan yapıyor, kuvvetler ayrılığı ilkesine, hukukun en temel ilkelerine karşı çıkarak, darbeler tasarlayarak, çeteler kurarak, manipülasyon yaparak insanları değişmemeye, aynı kalmaya zorluyor.

bugün yargıtay, danıştay, üniversteler arası kurul siyasete müdahale etme hakkını kendinde görüyorsa, işte bu zihniyetin mirasıdır. artık kendisini halkın içinde üretemeyen ve iflas eden bir rejimi kurtarma çabasıdır bu. "devletin temel ilkeleri" ile ilgili değil, iktidarla ilgili bir mücadeledir bu, sınıf mücadelesidir, bütün dünya değişirken, yerinde sayma çabasıdır.

bu arada hangi akp yargıyla savaşmayı seçti, ben göremedim? kuzu kuzu verdiler savunmalarını, ek süre de istemediler, anayasayı da değiştirmediler. buna rağmen muhtıra gibi bi bildiri yayınlıyosa bu kurumlar, yalnızca kendi saygınlıklarına zarar vermektedirler.

pekii kemalizmi irdeledik, ya din bunun neresinde? ana ideolojiden hoşnut olmayan halk, tabii ki yeni ideolojiler ve kimlikler üretme çabasına girdi. tabii en çok tartışılan ideoloji dine dayalı olan, halka değer verir gibi görünüp aslında en çok ABDyle dirsek teması yapan ideolojiydi. gözünü iktidar hırsı bürüyen bu kesim, her iktidara geldiğinde bi anlamda kendi kendisine yenildi. sık sık, halkın desteğiyle totaliterliğe yeltendi, menderes bu zihniyetin ilk temsilcisiydi..ama bürokrasi " bu topraklarda yalnızca benim totaliterliğim geçerlidir" dedi müdahale etti. daha sonra AP kendisini o kadar da dine dayandırmayan, liberal ekonomiye ve tabii ABD'ye sonuna kadar destek veren bir çizgiye geldi. o sırada erbakan da sahneye çıkıp, bu sefer DP'den de radikal bir çizgiye oturdu ve hem anti-emperyalist bir söylem tutturdu, hem de sırtını iyice dine yasladı. anti-emperyalizmde ecevitle kesiştiği ve koalisyon kurduğu da oldu. ama tabi ki yöntem ve söylemlerinin sivriliği ve totaliterliği nedeniyle yine bürokrasinin müdahalesine maruz kaldı. refah zamanında da aynısı yaşandı. bugün gelinen noktada ise akp çok daha liberal bir çizgide ve meşrulaşma yolunda çok mesafe kaydetti, AB ile ABD ile ilişkilerini çok sıcak tuttu, anti-emperyalist söylemi çok gerilerde bıraktı, şeriat falan isteyen de zaten kalmadı. yani değişti. yine de geçmişinden dolayı bürokrasi nezdinde bir "anap" gibi olamadı. akp kapatılırsa bundan sonra kurulacak parti yeni bir anap olacak bana kalırsa. ama tabi kaç sene kaybedicez, ekonomi nası bi darbe yiycek, orasını darbeyi yapanlar düşünsün.

son olarak, doktor nedir, kimdir bilemicem, ben sir veya sirnaber dışında nick kullanmam zaten =)

wall of text ownz joo
Mesaj tarihi:
Cumhuriyet kurulduğunda ulus-devlet yoluna gidildi, ama tüm dünya böyle yaptığı için değil, daha dün ümmet birliği ya da osmanlı çatısı altında beraber yaşadıkları insanlar kendilerine başkaldırınca, başkent İstanbul'a İngiliz gemileri yanaşınca ulus-devlet bir refleks olarak geldi, yönetenlerin başka çaresi yoktu. Ne diyebilirlerdi ki, Araplar sırtımızdan vurmuşken "ümmet olacağız" mı denecekti veya Osmanlı'yı oluşturan her unsur kaybolmuşken yeni imparatorluk hayalleri mi kurulacaktı?
Tepeden inme demokrasiyi halka sindirmek bürokrasinin göreviydi, başka kim yapabilirdi ki, eski düzen yanlıları tasviye edildi, başka radikal kadrolar ortadan kaldırıldı ki böylece yeni çağın gereği demokrasi, özgürlük ve bağımsız ekonomi yolunda daha rahat ilerlenebilsin. Halka bunun öğretilmesi, kabul ettirilmesi gerekiyordu. Nitekim, dediğim gibi, şehirlerde bu sağlandı da sayılır. Ama köylere, esas merkeze inilmekte geç kalındı. Osmanlıdan kalma feodal sistem yıkılamadı. Köy enstitüleri bu amaçla kurulmuştu, ama ömürleri uzun olmadı. 1950'ye gelindiğinde halk demokrasi konusunda daha bir çocuktu, eğitim tamamlanmamıştı. Ama eline öyle bir oyuncak verildi ki 25 senede yapılanların silinip atılması sadece 10 yıl aldı.
Bürokrasinin zaman zaman ülkedeki gidişata müdahale etmesi işte bu nedenledir. Halk hala elindeki oyuncağı oynamasını bilmeyen bir çocuktur. 25 senede aldığı eğitimi sonraki 60 senede zerre kadar almamış, hatta unutmuştur. Bir şekilde neyi nasıl savunması gerektiği kendisine öğretilmelidir. Birey olduğunu, aklın, bilimin gerçek kurtuluş olduğunu kendisine Atatürkçülük'ten daha iyi ne anlatabilir? Bugünkülerin ellerinde taşıdığı dogma din kitapları mı?
Bugün kalkıp kanıyla kazandığı özgürlüğünü, bireysel haklarını savunan avrupalılarla, "sen ümmet değilsin, kul değilsin, bireysin" diye kendisine öğretilmeye çalışılan Türk milletini karşılaştırmak saflıktan öte değildir.

Din, kitap, Allah diyen her bir partiye karşıyım. Babacan'a katılıyorum, dini özgürlüğümü istiyorum, Cuma'ya gitmedim diye, orucu tutmadım diye bana ters ters bakılmasın istiyorum, daha ilkokulda bana sure ezberletilmesin istiyorum, camiye gittiğimde hocanın okuduğu duaların, surelerin anlamını birerbir öğrenmek istiyorum, istiyorum istiyorum. Bana bunu kim sağlayacak diye bekliyorum.
"Şeriat falan isteyen kalmadı"ğından emin olmak için de bizzat başbakanın kendisi falan olmak gerekir. "Değişerek geliştim" diyenlerin her gün Kuran'dan ayetlerle en ufak açılışı bile siyasi miting haline getirmesi, "ulemaya danışalım" demesi bana hiç değişmediklerini gösteren ipuçları. Ha tersini gösteren ipuçları varsa da onları da bilmek isterim.
Mesaj tarihi:
şunu bil ki mhp'nin henüz yeni astığı, istanbulun fethiyle ilgili pankartlar "efendimizin (s.a.v.) müjdesi.." diye başlıyor..

şunu da bil ki baykal da konuşmalarında ayet kullandı, türbanlı kıza rozet taktı vs.

ama ben tutup bunları topik yapıp "eyvah şeriat" demiyorum. çünkü bunlar bu ülke için "norm". ha, bu davranışları akp yapınca kıyamet kopuyo, niçün?

eh bi de şunu bil ki bilim sana nasıl yaşaman gerektiğini söy-le-ye-mez. sana "mutluluk" gibi çok basit bi kavramı, "huzur" gibi çok gerekli bir hissiyatı bilim veremez.

bunu anlatmak epey zor, bunları illa din'den almak gerekir demiyorum, ama büyük bi çoğunluk bunu yapıyo.

dahası için sabahta emre aköz'ün bugünkü yazısına bakabilirsin.

bu ülkede siyasi süreçler hiçbi zaman kendi haline bırakılmadı, hep müdahale edildi. bi sonraki seçimde belki de DP hezimete uğrayacaktı, ama bilemeyiz. şu anda da aynı süreç işliyor, siyasi sürece müdahale edilmek isteniyor. müdahale durumunda, akp'nin temsil ettiği ideoloji bi yolunu bulcak, belki daha da merkeze yaklaşık, daha da liberal olup yine gelecek iktidara oturucak. ama kapatmazsanız, akp'nin ülkeyi neden iyi yönetemediğini anlatıp, bir de bugüne kadar hiçbi muhalefetin yapmadığı/yapamadığı şeyi yapabilirseniz, belki de sonraki seçimde akp düşer, yerine siz iktidar olursunuz.

bugüne kadar muhalefette kalanların yapmadığı şey nedir burada?cevabı hepimiz biliyoruz, di mi?

ALTERNATİF ÜRETMEEEEKK!!!
Mesaj tarihi:
emre aköze mi du$mu$ yorum yapmak asdf. surece mudahalae etmemenin olasi bedelini tum millet cekecekse, bi zahmet edilsin.

adamlarin asilmasini biz de sevmiyoruz. kimse asilmasin. ama boyle bir 5-10 yil falan siyasetten irak olsunlar. calip cirptiklari faiziyle iade olsun falan istiyoruz.

cok mu $ey istiyoruz?
Mesaj tarihi:
ay yazık size ya, 16 milyon insanı temsil edicek bi parti daha bul, senin olsun bütün yasaklar =) yargıtay aday olsun hatta bence.

gidip yazıyı okumayın zaten aman, yeni bişiler öğrenirsiniz, farklı bişi düşünürsünüz mazallah..
Mesaj tarihi:
Esh said:
emre aköze mi du$mu$ yorum yapmak asdf. surece mudahalae etmemenin olasi bedelini tum millet cekecekse, bi zahmet edilsin.

adamlarin asilmasini biz de sevmiyoruz. kimse asilmasin. ama boyle bir 5-10 yil falan siyasetten irak olsunlar. calip cirptiklari faiziyle iade olsun falan istiyoruz.

cok mu $ey istiyoruz?


Esh şu güne kadar birçok hükümet geldi geçti , hangilerinin çalıp çırptıkları bize geri döndü ? Asıl çalıp çırpanlara müdahale edilmedi bugüne kadar hepsinin yediği yedik yemediği arkasında yurtdışındaki hesaplarında mallarında mülklerinde kaldı.

En büyük yiyenler hala orda burda utanmadan üniversitelerde konferanslara katılıyorlar. Yani dolandırıcılığı bile siyasi görüşlerle ayırır olmak çok kötü.
Mesaj tarihi:
anlamıyorum sizin gozleriniz korelmiş. bu sistem ve onun ürünleri sana ne kazandırdı bugune kadar ailene ne kazandırdı ülkene ne kazandırdı. yaşam standartın ne kadar arttı okuduğun okulun bilimsel üretimi ne kadar arttı benzine suya elektrige odedigin para ne kadar değişti. oturdugun sokak ne kadar güzelleşti kendini ne kadar nitelikli örgütlü bi topluluk icersinde var edebildin? madem ülke icin halk icin var bu partiniz bunlarla yargılayın kendinizi. karşıt gorüslerin sozlerinin veya davranışlarının dogrulugu ya da yanlışlıgı sizin ne kadar dogru ve yararlı oldugunuzu kanıtlamaz. ne verdi sana akp şu 10 yıla yakın zamanda bunu soyle bana?
Mesaj tarihi:
Beğenmediklerinizin sadece kötü yanlarını görüp iyi yanlarını görmezden gelerek ülkeyi batırdılar şeklinde konuşmanın hiçbir anlamı yok.

Anayasa kitabı ile ülkede herşey çökerken neden kimse çıkıp müdahele edin batıyoruz demedi ? Bumudur demokrasi siyaset. Eğer bunu doğru buluyorsan bunlar öncekiler için ve sonrakiler için de her kötü uygulamada eylemde söylemen gerekir.

Öyle kişiye özel uygulama adalet , hukuk , demokrasi olmuyor. Ama ülkemizde oluyor o ayrı.
Mesaj tarihi:
@Sir, ne MHP'nin yaptığını takdir ederim ne de CHP'nin. En azından onlar başa gelince dinle, bunu normal politikası haline getirmiş AKP'den daha az uğraşacaklarını biliyorum. Ama ne demişim bak, hala benim hayalimdeki Türkiye'yi kuracak, din özgürlüğünü verecek olanı bekliyorum.

Ahlak kişinin özündedir, dinde de aranabilir, din olmadan da ahlaklı olunabilir, ama bilim olmadan gelişme olmaz, çağdaşlaşma olmaz. Dogma din çok konuşursa da bilim olmaz.

"DP kapatılmasaydı belki halk tasfiye edecekti" demek, tecavüze yeltenene "polis tutmasaydı belki de zaten hiç tecavüz edemeyecekti" gibi bişeydir. DP bu ülkenin tarihinde esas baskıcının kim olduğunu güzelce gözler önüne sermektedir:

wiki said:
İktidar ve muhalefet arasındaki kavga 1960 yılından itibaren artık en yüksek haline ulaşmıştı.


27 Mayıs İhtilali'ni bildiren Hürriyet GazetesiCHP Genel Başkanı'nın yurt gezileri engellenmek isteniyor,muhalif yazarlar tutuklanıyor basın sansürleniyordu.CHP'yi ihtilal hazırlığı içersinde olmakla suçlayan iktidar.[13] ,Nisan ayında basını ve muhalefeti soruşturmak amacı ile,gazete kapatmaktan,muhalif düşüncede olanları tutuklamaya kadar geniş yetkilere sahip bir Tahkikat Komisyonu kurdu.Bunun karşısında mecliste söz alan muhalefet lideri İsmet İnönü bunun demokratik rejim yolundan çıkıp bir baskı rejimi yoluna girmek olduğunu belirtti ve o ünlü sözünü söyledi:"Bu yolda devam ederseniz,ben de sizi kurtaramam".Ancak 27 Nisan 1960 günü Tahkikat Komisyonu yasal olarak kuruldu.İnönü'ye 12 oturum TBMM toplantılarına katılmama cezası verildi.Olaya tepki gösteren CHP Grubu meclisten zorla çıkartıldı..[14] Meclisteki kargaşa sokağa taşmakta gecikmedi.28-29 Nisan 1960'ta İstanbul ve Ankara'da üniversite öğrencileri olaylı gösteriler yaptılar.Olayların şiddetle üzerine gidildi.Üniversiteler kapatıldı iki şehirde de sıkıyönetim ilan edildi.Demokrat Parti'li gençler 5 Mayıs 1960 günü DP liderine bağlılıklarını ifade etmek ve iktidara destek olmak için Ankara Kızılay Meydanı'nda bir gösteri düzenlemeyi planladılar.Ancak 555K parolasıyla örgütlenen muhalif gençler 5 Mayıs akşamı saat beşte meydanı doldurdular,arabasından indiğinde protestocular arasında kalan Başbakan Menderes tartaklandı,olay yerinden güçlükle uzaklaştı..[15] 21 Mayıs'ta Harbiyeliler Ankara'da sessiz bir yürüyüş yaptı.Başbakan Menderes radyoda yaptığı konuşmalarla kışkırtmalara kulak asılmamasını söyledi..[16] Ege Bölgesi'ne giderek İzmir, Bergama ve Manisa'da CHP'yi eleştiren konuşmalar yaptı.

Ülkedeki kaosun gitgide artması,sokaklarda çatışmalar çıkması,iktidar-muhalefet arasındaki sertlik sonunda 27 Mayıs 1960 sabahı radyolardan okunan bildiri ile son buldu. Milli Birlik Komitesi,Türk Silahlı Kuvvetleri adına ülke yönetimine el koydu.Kara Kuvvetleri Komutanı Org.Cemal Gürsel,komitenin başına geçti.Cumhurbaşkanı Celal Bayar,TBMM Başkanı Refik Koraltan ve Başbakan Adnan Menderes başta olmak üzere Demokrat Parti'liler tutuklandı.Anayasa ve parlamento feshedildi.Siyasi faaliyetler askıya alındı.28 Mayıs 1960 günü Org.Cemal Gürsel başkanlığında bir hükümet kuruldu.Yeni anayasa ve siyasi kurumların kurulması için çalışmalara başlandı.Tutuklu Demokrat Parti'liler yargılanmak üzere Yassıada'ya gönderildi..Demokrat Parti, 29 Eylül 1960'da kapatıldı. TutuklularYüksek Adalet Divanı'nca yargilandılar. 15 kişi idama, 31 kişi ömür boyu hapse, 418 kişi değişik hapis cezalarına çarptırılırken 123 kişi de aklandı. Milli Birlik Komitesi'sinde idam, yönetim devri ve seçim tarihi konusunda görüş ayrılıkları çıktı. Bu gelişmelerden sonra daha sonra 14'ler olarak anılacak 14 subay yurt dışında çeşitli görevlerle sürgüne gönderildi. 14’ler olarak bilinen Milli Birlik Komitesi üyesi subayların yurtdışına sürgüne gönderilmeleriyle birlikte ordu içinde yaşanan ayrışma ilk kez açıkça ortaya çıkmış oldu.Milli Birlik Komitesi idam cezalarından üçünü onayladı.Tutuklu bulunan Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu 16 Eylül 1961'de,Başbakan Adnan Menderes ise ertesi gün İmralı Adası'nda idam edildi.Celal Bayar ve Refik Koraltan ile 11 kişinin idam cezası ömür boyu hapse çevrildi.


Şimdi hal böyleyken bürokrasinin müdahale etmesi doğru mudur yanlış mıdır?
Durum buyken halk DP'yi tasfiye edebilir miydi?
Anlatılanlar bugünle benzerlik içermiyor mu?
Mesaj tarihi:
Benim yaşadığım şehir çok da güzel oldu , şu ana kadar olmadığı kadar yolları yapıları , yerleşim bölgeleri çok iyi gelişti. Hatta AKP yi sevmeyen birçok tanıdığım aynı fikirde , birçok insan burda aynı fikirde. Neresi burası ? Bursa.


Ben orda burda gazete televizyon olsun , birsürü konut yapılıp insanlara verildiğini görüyorum. Tanıdğım bu evlerden edinen birçok insan var. Ucuz ve güzel evler. Bu bir hizmettir.

Petrol vs. demişsin , kusura bakma hangi ülkede petrol ucuzladı da bizde zam oldu ? Petrolü biz çıkarmıyoruz. Yurt dışından ithal ettiğimiz malların fiyatları üzerinden demogoji yapmamak lazım. Çünki o bizim kontrolümüzde değil , birinin kontrolünde ise de o da yakıtları bize pazarlayan firmalardır ve onların kattığı kar payıdır.

Okadar borç batağının , hortumlanmış bankaların , imar bankası gibi devletin astronomik rakamlarla dolandırıldığı dönemden , çıkıp da hemen bikaç sene içinde borç batağında yüksek faizle yüzen ülkemde cebine ekonominin iyileşmesi yansımasınımı bekliyosun ?

Daha çok şey var da görmek istemeyen görmez. %47 oy veren insanlar görmedikleri şey yüzünden oy vermediler , ya da habire atıp tutulan o kömür dağıtımı yüzünden vermediler , veren varsada %47 yi %47 yapan bir oy değil o. Birçok iş çevresinden , iş adamları vs. hepsi AKP yi destekledi oy verdi. Yıllardır AB ye girmek istiyoruz AKP AB yolunda gidiyor diye saçma sapan bahanelerle birden bire AKP karşıtları AB karşıtı oldu.

GÖzümle görüyorum bunları.
Mesaj tarihi:
bu sistemde gormek istedigini gormek kolay evet sende haklısın. ben sana akp kotü bir partidir demiyorum sadece zengin daha cok zenginleşirken fakir daha cok fakirleşiyor. sistem hepimizi sömürüyor. senin tuzun kuru mu onu bilmem ama senin sırtından birileri daha cok kazanıyor sende evet cok dogru diye destekliyorsun ben bunu algılayamıyorum. ayrıca sorularımın bi kısmına cevap vermen digerlerinide dogru ya da cevaplanmış mı kılar? bilimsel üretimden de bahset. evet ben bursa da bilimsel üretim gördüm diye gelme bana ama. ya da gecen bakkalın oglu bilimsel üretim almış deme
Mesaj tarihi:
Ben herşey iyi toz pembe demiyorum zaten , fakat benim gördüğüm ve yaşadığım kadarı ile en azından şu zamana kadar gelenlerden daha iyiler.

ELbette yanlış yaptıkları olur , biz onları ideal ilemi kıyaslıcaz yoksa geçmiştekilerlemi kıyaslıcaz. Herşeyin dışında alternatif üretebilen var mı yok mu ?

Benim bildiğim siyaset hizmet yarışıdır , fakat günümüzde görüyorumki yarış AKP ve anti AKP şeklinde olmakta.

Genel olarak eleştiri getiren şöyle olsa daha iyi demeden atıp geçiyor. Bunu direk olarak yapanlar da alternatif sunması gereken yegane kurumlar olan muhalefet partileri.

Bu parilere oy verenlerin çoğu onların hizmetinden değil anti AKP duygusuyşa veriyorlar zaten , çünki alternatif yok.

Bunların dışında samimi düşüncemi de söyliyim , benim de cebime birşey yansımış değil , ama genel olarak en azından fiyatların eskisi gibi habire arttığını görmüyorum , belli mallar haricinde tabi. Yapılan birçok yenilik hoşuma gidiyor. Ekonomik olarak , insanların refah seviyesi olarak da şunu düşünüyorum;

Evet çok yakın zamanda kimse avrupadaki gibi bir rahat yaşam biçmine giremicek , ama mesela bir 10 yıl sonrasında , özellikle SSK reformu gibi bazı reformlar yüzünden devletin üstüne çökmüş ve belini kambur etmiş sistemlerin düzelmesi ile , vergiler olsun maaşlar olsun , hepsinde iyileşme olacağına inanıyorum.

Çünki bizde kim geldiyse gelsin sorun bütçe planlamasının yanlış yapılması olmadı hiç , tam tersine uygulanamaması oldu , onun sebebi de hep koalisyon olup koalisyonun kendi içinde çatışması yüzünden olmuştur.

Söylüyorum size CHP iktidar olsaydı , ekonomik olarak ve AB yolunda atılan adımların çoğu aynı olucaktı.
Mesaj tarihi:
Çocuk : Baba beni ordaki çocuklar dövüyorlar!
BaBa : Oğlum sen de onlara vursaydın.
Çocuk : Ama ben küfretmekle meşguldum.
Baba : Gel ben seni kemerimle tanıştırayım, terbiye kemeri.

AKP için söylenecek bi bu var!
Mesaj tarihi:
farkındamısın daha once birilerinin kurdugu cümleleri kuruyosun bana 'alternatif yok' venezüella da da alternatif yoktu. ama şu anda nasıl bi alternatif var olabilir bunun somut ornegidir. kapatalım meclisi o halde? ya da secim yapılmasın ya da yeni parti kurulmasın buna ne dersin? indir bakalım sen o secim barajını ülke nasıl alternatifler şenligine dönüşüyo.
Mesaj tarihi:
İlahiyatçılardan Babacan'a tepki

Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Profesörü Şahin Filiz, Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın “Türkiye’de sadece gayrimüslim azınlıklar değil, Müslüman çoğunluk da dini özgürlüklerle ilgili sorunlar yaşıyor” sözlerine sert tepki gösterdi. Prof. Filiz, “Hem gayrimüslimlere hem de Müslümanlara baskı yapan kimmiş? Kuzuya suyu bulandırıyorsun diyen kurt rolüne mi soyundular? Kendi yaratıları dinsel siyasal simgeleri mi özgürlük bekliyorlar?” dedi.

İŞTE BABACAN'IN YAPTIĞI AÇIKLAMA


Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Profesörü Şahin Filiz, Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi’nde konuşan Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan’ın, “Türkiye’de sadece gayrimüslim azınlıklar değil, Müslüman çoğunluk da dini özgürlüklerle ilgili sorunlar yaşıyor” sözlerini eleştirdi. Filiz, Türkiye’de gerek Müslümanların gerekse gayrimüslimlerin dinlerini özgürce yaşayabildiklerini söyleyerek, “Türkiye kadar insanların kendi dinini özgürce yaşayabildiği bir ülke yoktur. Özgürlükten yoksunluk olarak değerlendirmelerde bulunmak yetkili bir ağza yakışmıyor” dedi.

Filiz, iktidarın kuzuya “suyu bulandırıyorsun” diyen kurt rolüne soyunduğunu savunarak, “Hem gayrimüslimlere hem de Müslümanlara baskı yapan kimmiş? Madem böyle bir baskı var neden 6 yıldır düzeltmediler. Kendi yarattıkları dinsel siyasal simgeleri mi özgürlük bekliyorlar?” diye konuştu.

ÖNCE HALKI TARİKAT VE CEMAATLERİN BASKISINDAN KURTARSINLAR

Siyasetin yarattığı dine özgürlük talebinde bulunmanın, bir partinin yarattığı dine egemenlik sağlamak olduğunu ifade eden İlahiyat Profesörü Filiz, “Kusura bakmasınlar, hiç kimse kendi siyasal çıkarları için yarattıkları dine, Türkiye’de özgürlük talebinde bulunarak laikliğe saldıramaz. Bu laikliğe saldırının dolaylı biçimidir. Laiklikten rahatsızlığın dolaylı biçimidir” dedi. Filiz, Türk halkını öncelikle tarikat ve cemaatlerin baskısından kurtarmak gerektiğini kaydetti. Tarikatların ve cemaatlerin yaratmış olduğu bir ortamda vatandaşın özgürce dinini yaşamasının zor olduğunu ifade eden Profesör Filiz, “Eğer ki Babacan tarikatlerin ve cemaatlerin Türk Halkı’na olan dinsel baskısından söz ediyorsa o zaman kendisine katılıyorum. Ancak Atatürk’ün kurmuş olduğu din özgürlüğünde, böyle bir kısıtlama söz konusu olamaz” dedi.

DİYANET İŞLERİ ESKİ BAŞKANI YILMAZ’DAN BABACAN’A: “AÇIKLAMA YAP”

Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın Türkiye’de Müslümanların özgürlük sorunu olduğu yolundaki iddiasına Diyanet İşleri eski Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz’dan da “Neyle ilgili sorunlar var, açıklama yapmalı” çağrısı geldi.

Diyanet İşleri eski Başkanı ve DP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Nuri Yılmaz, Avrupa Parlamentosu Dış ilişkiler Komitesi’nde konuşan Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın “Türkiye’de sadece gayrimüslim azınlıklar değil, Müslüman çoğunluk da dini özgürlüklerle ilgili sorunlar yaşıyor” şeklindeki sözlerini açıklamasını istedi. Yılmaz, Türkiye Cumhuriyeti’nin Laiklik konusunda bir sistemi olduğunu ve her kurumun görevini yerine getirdiğini belirterek, gayrimüslimler ve Müslümanların mevzuatlar çerçevesinde dini gereklerini yerine getirebildiğini söyledi.

"GAYRİMÜSLİM VE MÜSLÜMANLAR'A BASKI YOK"

Yılmaz, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da ibadet ve din konusunda halkı aydınlatma görevini yerine getirdiğini anlatarak, “Bakan, nasıl ve neyi kast ediyor. Onu bilemiyoruz. Bu konuya açıklık getirmeli” dedi.

Gayrimüslimlerin Lozan anlaşması ile tüm haklarının korunduğunu ve dini gerekliliklerini yerine getirmede her hangi bir baskı ile karşılaşmadıklarını söyleyen Yılmaz, “Dine müdahale söz konusu değil. Dini özgürlüklerden neyi kast ediyor, neler yaşanamıyor onu sayın Bakan anlatacak” dedi. Türkiye’nin Laik bir devlet olduğunu kaydeden Yılmaz, “Laik devlette Müslümanlar neyi yapabiliyorsa Türkiye’de Müslümanlar onu yapabiliyorlar” diye konuştu.

MUHALEFETTEN DE BABACAN’A TEPKİ

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, “Müslümanların dini özgürlükleriyle ilgili sorunlar yaşadığı”nı söyleyen Dışişleri Bakanı Ali Babacan’a sert tepki gösterdi. Vural, “Sayın Babacan’a sormak lazım hangi özgürlüğünü kullanamıyor?” diye sordu. Vural, bu tür konularda genelleme yapmamak gerektiğini kaydederek “bu tür ifadeler Türk milletine hakarettir” dedi.

CHP Milletvekilleri de Babacan’ın sözlerini verdikleri soru önergeleriyle Meclis gündemine taşıdı. CHP Genel Saymanı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek İslam dininin 5 şartı olduğunu belirterek “Türkiye’de İslam dinine inanan vatandaşlarımızın İslam’ın beş şartından hangisini yapması engellenmektedir?” diye sordu.

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi üyelerine hitaben yaptığı konuşmada, Türkiye’de sadece gayrimüslimlerin değil Müslümanların da dini özgürlüklerini yaşamalarında sorunlar olduğuna ilişkin sözlerine tepki gösterdi. Vural, “Sayın Babacan’a sormak lazım, hangi özgürlüklerini kullanamıyor, herkes Türkiye’de ibadetini yapıyor. Babacan bu sözleri söylerken hangi dini özgürlüklerin kullanılmasında sorun yaşandığını söylemek istiyor? Başörtüsü mü, başka bir sorun mu? Bunu net olarak ortaya koymak zorunda. Bu tür genellemeler yanlıştır.” dedi.

AKP’li bakanların ve yöneticilerin Türkiye’yi yurtdışında şikayet etmeyi, “aşağılamayı” görev edindiklerini savunan Vural, bu durumu esefle karşıladığını söyledi. Vural, “hangi konuda sıkıntı, sorun varsa bunu açıklasın. İnsanlar namazını kılıyor, orucunu tutuyor, haccına gidiyor. Nedir peki kullanılamayan özgürlük. Sorunu tanımlamadan, Müslüman Türk milletinin dini özgürlüklerini kullanamadığını söylemek, millete hakarettir. Müslümanlığı etiketleyen kendileridir, milletin milli kimliğini yok etmeye çalışanlar da kendileridir” diye konuştu.

CHP’Lİ ÖZYÜREK: İSLAMIN HANGİ ŞARTININ YERİNE GETİRİLMESİ ENGELLENİYOR?


CHP Genel Saymanı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek de Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesiyle Babacan’ın sözlerini Meclis gündemine taşıdı. Özyürek, Babacan’a şu soruları yöneltti:

“İslamın şartları kelime-i şahadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmek iken Türkiye’de İslam dinine inanan vatandaşlarımızın bunlardan hangisini yapmaları engellenmektedi? Eğer İslam dininin 5 temel şartının yerine getirilmesi hususunda bir engel yoksa o zaman devletin hangi dini gereğin yerine getirilmesine müdahale ettiğini ve Müslüman çoğunluğun hangi nedenle baskı altında olduğunu açıklayınız. Türkiye’de 2003 yılından itibaren kaç adet inşaatı başlayan, faaliyete geçen cami ya da mescit, kaç adet inşaatı başlayan ya da faaliyete geçen kilise, havra bulunmaktadır. Alevi inancında olan yurttaşlarımızın toplanmak için talep ettikleri Cemevleri için 2002 yılından bu yana hiç resmi izin çıkmış mıdır? Hükümetinizi 2002 yılından beri süren iktidarında bahsettiğiniz türden inanca yönelik baskılar neler olmuştur? Müslümanlara baskı olduğunu savunmakta olduğunun Türkiye için hayaliniz neredeki Müslümanların yaşamlarıdır? ABD, Malezya, Suriye, Suudi Arabistan?”

Özyürek’in yanı sıra CHP Ordu Milletvekili Rahmi Güner ile Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç de verdikleri soru önergeleriyle Babacan’ın sözlerinin doğru olup olmadığını ve neyi kast ettiğini sordular.

29 Mayıs 2008
ANKA
Mesaj tarihi:
Hasan Pulur said:

‘’Allah ile Aldatmak’’

ŞİMDİ kalkıp desek ki: ‘’1950’lerden bu yana 40 bin cami binası, bu iş için trilyonca dolar harcama yaptık. Ama bunlar İslam medeniyet ve kültürüne uygun, güzel ve estetik vasıflı binalar olmadı. Bunların mihraplarına geçecek kaliteli imamlar, minberlerine çıkıp hutbe okuyacak kaliteli hatipler, Müslümanları uyaracak kaliteli vaizler yetiştirmeyi düşünmedik. 79 bin camiye hela, imam ve müezzin lojmanı yaptırdık. On binlerce camiye kalorifer yaptırdık, pahalı klima cihazları taktık. Camileri hoparlörlerle, ışıldaklarla, vantilatörlerle doldurduk. Evet, son elli yıl içinde bunlara trilyonlar harcadık.’’
Hop hop, sen kim oluyorsun da böyle diyorsun, demezler mi?
Derler, haklılar.
* * *
‘’BÜTÜN gücümüzü Kuran kursu, imam-hatip mektebi, ilahiyat fakültesi açmaya sarf ettik. Hesabı yapılsa, bunlara akıllara durgunluk verecek miktarlar harcadık. Daha bitmedi. Birtakım din baronları için her yıl milyarlarca dolar para topladık. Bu paraların yerli yerince, akıllarca harcanıp harcanmadığını hiç sorgulamadık, kontrol etmedik.’’
Haddini bil, sen nasıl böyle yazıyorsun, demezler mi?
Derler, haklıdırlar.
* * *
‘’RAMAZANLARDA birtakım din cemaatleri beş yıldızlı, lüks otellerde bin kişilik ihtişamlı, israflı, gösterişli, günahlı iftarlar veriyordu. O fücur yuvalarında verilen iftarlar dinimize uygun muydu?’’
Vallahi ne deseler hakları var. Herkesin yediğinden, içtiğinden bize ne?
* * *
‘’BİZ; bir sürü hizip, fırka, grup, cemaat ve tarikata ayrıldık ve birbirimizle çekişip tepişmeye başladık. Yığın ve sürü haline gelen on milyonlarca Müslüman şu anda vahim bir kırsal kesim ve varoş zihniyeti, marjinallik, parçalanmışlık içindedir.
Hazretim yanılmaz, bizim cemaatin ulu zatı yapmaz, hoca efendi yanlış yapmaz... dedik. Sorgulama yok, hesap sormak yok, kontrol yok. Bu şartlar altında ümmetin işleri elbette kötüye gider.’’
Çizmeyi aşmanın da bir ölçüsü olmalı! Biz ölçüyü filan kaçırmışız...
* * *
‘’BİZİ mahvedenler, militan din düşmanları değil, içimizdeki din sömürücüsü, din rantı yiyen işbirlikçi, hain alçaklardır...’’
Evet, böyle deseydik...
Bizi bu adam aklını kaçırmış, diye köşenin dışına koyarlar, ya da tedavi için Bakırköy Akıl Hastanesi’ne...
* * *
PEKİ, tırnak içindeki bu görüşler üstat Mehmet Şevki Eygi’ninse, din âlimi Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk de ‘’Ben de bu satırların altına imzamı atarım. Keşke M. Şevki Eygi bunları on yıl, yirmi yıl önce söyleseydi, yazık oldu Türkiye’deki Müslümanlara!’’ diyorsa...
Kendi deyimleriyle ‘’Müslümanların zıt kardeşleri’’ aynı görüşleri paylaşıyorlarsa...
Bize de bunları yazmak, ‘’Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün son kitabı Allah ile Aldatmak’ı okuyun’’ demek düşer.
* * *
YAŞAR Nuri Öztürk, Müslümanların en büyük zaaflarından biri bu olmasaydı, ‘’Kuran, Allah ile aldatmayın’’ ihtarına gerek görür müydü? diyor.
Kitabı okuyunca kimlerin kimleri, Allah ile nasıl aldattıklarını anlayacaksınız.
×
×
  • Yeni Oluştur...