Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Kanlı mayısdan gazlı mayısa


indepenca

Öne çıkan mesajlar

Türkiye, 1977’den 2008’e çok değişti. Ama Türkiye’de iktidar koltuğuna oturan kafanın, demokrasi düşmanlığı, çünkü halk korkusu hiç değişmedi.

Dün İstanbul’da sergilenen rezalet, kimsenin üstünde durmadığı bir gerçeği açığa çıkardı: AKP iktidarının işçilerden ödü kopuyor!

179 ülkede barış içinde kutlanan 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı, önce adını, ardından kutlama yerini değiştirip, sonunda ne kutlaması, daha işçiler toplanırken, adeta düşmana karşı eğitilmiş gibi kin ve nefretle dolu kolluk güçlerini üzerlerine saldırtmak, ancak muazzam bir korkunun ifadesidir.

Daha 30 Nisan’da demir barikatlarla temerküz kampı gibi çevrilip boşaltılan Taksim Meydanı, İstanbul’da ilan edilen sıkıyönetim...

Otobüs, metro ve vapur seferlerini durdurarak insanların toplanmasını önlemek...

Türkiye’nin en büyük kentini karantinaya alıp, salt işçiler giremesin diye şehirlerarası yolları kapamak...

Bütün bu önlemlerden sonra, zaten on bin kişiden fazla toplanamayacak bir insan kitlesine karşı, hazır olan copların, tazyikli su kamyonlarının, panzerlerin ve daha nice alet edevatın yanısıra, var olan binlerce gaz bombasının üstüne fazladan eklenen, bir gün önceden Ankara’dan tedarik edilen 5 bin gaz bombasıyla silahlanmak...

Zaten daha fazla toplanması, yürümesi, buluşması imkânsız hale getirilen on bin işçiye karşı 30 bin polisi “saldırmaya” koşullayıp, yine Ankara’dan tedarik edilen 3 bin polisi ve 2 bin jandarmayı yedekte bekletmek...

Ve böyle bir saldırı iradesini, Hrant Dink’in katlinden önce polis olmaması, katlinden sonra derhal görevden alınması gereken bir İstanbul Emniyet Müdürü’nün komando bıyıklarına asmak...

Borazanı zekâsı boyuna orantılı bir valiye tutturup, tehdit savurtturmak...


***

Korkudan öte bir paranoya böyle tezahür edince, sonuçları elbette utanç vericidir:

1 Mayıs İşçi Bayramı, dün dünyanın hiçbir ülkesinde işçilerin bir yerden bir yere yürümesi önlenerek kutlanmadı.

Dünyanın hiçbir ülkesinde, işçilere meydan yasaklanmadı, yollar kapatılmadı.

Dünyanın hiçbir ülkesinde polis, işçilere, halka böyle saldırmadı, hastane bahçesine gaz bombası atmadı.

Ama zaten dünyanın hiçbir ülkesinde, bir başbakan işçilere “Ayaklar başı yönetmeye kalkarsa kıyamet kopar!” diye haddini bildirmeye kalkışmadı.

Dün kopan kıyamet, hangi ayakların marifetiydi acaba?

Kendisinin tarife uyduğunu unutup, kopmayacak kıyameti hazırlayan tepedeki ayakların mı, yoksa ezilen, coplanan, gazlanan başların mı?

Oysa Türkiye’de daha geçen yıl, cumhuriyet mitingleri milyonları meydanlara topladı. İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de gösteri yürüyüşü yapan milyonlar işçiler, köylüler, memurlar değil miydi? Sendikalar yok muydu, cumhuriyet mitinglerinde? O günlerde nasıl barışçı bir coşku içinde toplanıp dağıldılarsa, dün de öyle yapacaklardı...

Ama AKP hükümeti, “sendika” sözünü duydu mu sararıyor. Sarı bile kesmiyor, yeşeriyor ve yeşertiyor.

Dün Türkiye, iki dünya birinciliği yazdı garabet tarihine: Dünyada ilk kez 1 Mayıs İşçi Bayramı, tekbir ve kurban kesimiyle Van’da kutlandı. Dünyada ilk kez 1 Mayıs İşçi Bayramı, tekbir ve kurban kesimi olmadan, kutlanamadı.


***

1 Mayıs 1977’de Taksim damlarından meydanda toplanan işçilerin üzerine, bizzat devlet ateş açtırmıştı.

1 Mayıs 2008’de yine devlet, bu kez Taksim meydanında toplanmasınlar diye işçileri, halkı ve hastaları gazladı.

Türkiye’nin demokratik haklar yolunda 31 yıldır aldığı mesafe, demek bu kadar: ‘Kanlı Mayıs’tan ‘Gazlı Mayıs’a.

AKP’nin yazdığı tarihe,

gaz yakışır.



Mine G. Kırıkkanat
http://w9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?tarih=02.05.2008&Newsid=176174&Categoryid=4&wid=122
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

AKP'nin Devlet Terörünün İzleri

1 Mayıs'ın üzerinden neredeyse bir hafta geçti. AKP'nin polis eliyle yarattığı devlet terörünün izlerini İstanbul hâlâ silemedi. Hükümet yanlısı gazeteler bile ciddi eleştirilerde bulunmak zorunda kaldılar. Özgürlükçü AKP'nin gerçek yüzünü görmekten kaçamadılar.

Bu ülkede 1950'li yıllardan bu yana sistemli olarak yerleştirilen antikomünist, antisosyalist düşüncenin nerelere kadar işlediğini hep birlikte gördük. Derin devlet diye anılan mekanizmanın tarikatçı ve ırkçı yapısının neler yapabileceğini 1 Mayıs'ta hatta 30 yıl sonra bir kez daha yaşadık. Kin ve nefret dolu üniformalı bir grup Ankara'dan aldıkları emirle hastanelere, mezarlıklara bile saldırdı.

Tüm bu yaşananları o gün Türkiye'nin iki büyük TV kanalı CNN TÜRK ve NTV nedense hep çatışma başlığı altında yayımladılar. Gerçi ertesi gün günah çıkarmak için çok çabaladılar ama geçmiş olsun. İletişim biliminde dezenformasyon diye bir terim var. Karşılığı ise yanıltıcı bilgi oluyor. Sizin sesiniz diğer yayın organlarından güçlü çıkıyorsa, yani sesiniz daha gürse ve daha çok tekrar ediyorsanız kitleler sizin verdiğiniz yanıltıcı bilgiye inanıyor. Tıpkı ABD basınının Irak işgali öncesi Saddam 'ın elinde kitle imha silahları var yalanını sık sık kullanması gibi.

Çatışma konusuna geri dönelim. Bahsi geçen çatışma ve fotoğraflar Dolapdere civarında yaşanan 15-20 dakikalık bir olay. Bir grubun polisi taşlaması ve polisin müdahalesi sonrası dağıtılması. Peki sabahın 6.00'sında DİSK'i basan polis ve öğleden sonra saat 15.00-16.00'ya kadar süren biber gazlı, coplu polis terörü nerede? Bu olaylara çatışma deme gayreti neden? Bu sorunun altını doldurmak kolay, hele Cumhuriyet okuruysanız benim size anlatmama gerek yok. Neyse ki SKYtürk, Habertürk, Kanaltürk gibi diğer haber kanalları bu iki kanala göre daha namuslu yayın yaptı. Bu kanallara teşekkür etmeli.

Şimdi gelelim gazetelere... Hükümet yanlısı gazetelerden magazin gazetelerine kadar hemen hepsi hükümeti veya vali ve emniyet müdürünü eleştiren başlık ve yazılarla çıktı. Bir iki tanesi DİSK ve işçilere yüklenmeye çalıştı ama onlar bile kendi yazdıklarına inanmamıştı sanki. Bunların dışındaki gazetelerin manşetleri ve yazıları belki de 7 yıllık AKP iktidarını en çok eleştiren ve hatta yer yer eleştiriyi bile aşacak ifadeler içeren yazı ve başlıklardı.

Anımsayacaksınız, AKP kendi yazdığı Türk Ceza Yasası'nın 301'inci maddesini AB'den gelen baskılar üzerine değiştirdi. Görece daha demokrat yaptı(!)

Nasıl değişti 301. madde?..

(1) Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Devletin askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.

(4) Bu suçtan dolayı soruşturma yapılması, Adalet bakanının iznine bağlıdır.

Hükümet, İstanbul Valisi ve İstanbul Emniyet Müdürü hâlâ yaptıklarının ardında olduğunu söyleyip duruyor. Hadi bakalım o zaman görev Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin' e düşüyor. Yeni 301. maddeniz elinizde, istediğiniz gibi değiştirdiğiniz bu maddeyi bize yani gazetecilere karşı kullansanıza. Pek çok köşe yazısı ve başlık için sizin gözlüğünüzden bakınca hükümetinize ve emniyet güçlerine karşı işlenmiş suç bulmak çok kolay, yeter ki gözlüğünüzü çıkarmayın ve içinizden gelen kin ve nefretin sesine kulak verin.

***

Bu arada Avrupa Birliği'nin çok özgürlükçü isimlerinin ise neden suskun kaldığını anlayamadım. Türkiye'nin iç hukukundan başlayarak pek çok şeye karışan ota yoka demeç veren Sayın Lagendijk , Sayın Olli Rehn , Sayın Barroso' dan ben bir ricada bulunsam nasıl olur.

Ben ve birçok insan bu sene olduğu gibi 2009'da da 1 Mayıs günü 1977 yılında şehit verdiğimiz arkadaşlarımızı anmak için, 1 Mayıs Emek Bayramı'nı kutlamak için Taksim'e çıkmaya çalışacağız, ancak bu sene gördüğünüz gibi çok dayak yedik. Acaba sizler seneye bu kadar destek verdiğiniz AKP'yi bir yana bırakıp bir gün bizimle yürüyebilir misiniz? Hani belki sizin yüzü suyu hürmetinize daha az dayak yeriz. Siz de bir turistik gezi yapar demokrat AKP iktidarının icraatlarını yerinde ve canlı olarak izlersiniz.


MEHMET SUCU
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...