Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Bir Saatlik Dost


KARAMURAT

Öne çıkan mesajlar

Hızlı bir çalışma temposunun ardından saatin beş olduğunu kat nöbetini devretmeye gelen hemşire arkadaşlar sayesinde fark etmiştik. Yoğun bir servisti çalıştığım servis, çocuk
servisleri hastanelerin en yoğun ve gürültülü olan servisleridir.
Artık günün yoğunluğu geçmiş servis sessiz bir hal almıştı aksam tedavilerini henüz bitirmiş ofiste cay içmeye gitme telasındaydım Çünkü o günün ilk çayını içme fırsatı
yakaladım diye kendi kendime düşünüyordum. Kep dağılmış saç bas karışmış yorgun bitkin bir haldeydim tedavi odasından çıktığımda .Aynada kendimi tanıyamadım ofise geldiğimde
hemşire odasının telefonu çalıyordu.Oturduğum yerden büyük bir güçlükle ayağa kalktım ve telefona gittim karsıdaki ses acilde trafik yaralılarının olduğunu içlerinde
çocuklarında bulunduğunu damar bulamadıklarından dolayı acile yardıma gelmemi söylüyordu. Tüm yorgunluğumu unutmuş hızla acil servisine yönelmiştim
ki diğer telefonda nöbetçi hekimin icapçı beyin cerrahi hekimiyle gelip gelmeme konusundaki tartışmasını duydum Nöbetçi hekimin sesi ortalığı çınlatıyordu:
- Ne yapalım? Bırakalım olsun mu bu insanlar? Gelmek zorundasınız!
- ...
- Gittiğiniz davet beni ilgilendirmez! Nöbet değiştirseydiniz çok
önemli bir davetti madem.
-...
- Siz Hipokrat yemini etmediniz mi ?
Konuşma böyle sürüp giderken gelen asansöre binerek koşarak acil servisine gittim Her yer kan revan içinde ağlayan koşuşturan yakınını bulmaya çalışan bir yığın insan vardı bu
kalabalıkta sağlıklı bir is nasıl yapılırdı bilmiyordum ama her kez
elinden geleni birilerine bakma gayretini gösteriyordu. Acil serviste yatak kalmamış sedyelere insanlar yatırılıp ilk müdahale yapılıncaya kadar bekletiliyor yetersiz kalan personel yerine hastaları yukarı sevk edilen servise aileleri çıkartıyordu.
Onca kazazede içinde basında kimsesi olmayan ama durumu da oldukça ağır 15-17 yas arası bir genç vardı gerekli müdahalesi yapılmış fakat sevk edildiği beyin cerrahi hekimi henüz görev yerine gelmediği için orada bekletiliyordu. Kendime ait serum ve tedavileri uyguladıktan sonra o çocuğun başına giderek
ilgilenmeye çalıştım şuuru yerindeydi konuştuklarımı anlıyor fakat cevap veremiyordu son anlarını yasadığını görüyor ve yalnız olduğu için korkunç derecede üzülüyordum onu orada yalnız bırakamıyordum.Zaten ben onunla ilgilenirken acil servis boşalmış, tüm hastalar gerekliservislere dağıtılmıştı. Ellerimi sımsıkı tutuyordu, bırakma dercesine
gözlerinden yaşlar süzüldükçe
kendimi ben de tutamaz hale gelmiştim, eğildim yanaklarından öptüm.
"Bırakmayacağım seni sakin ol, üzülme sakın" diyordum hiç tanımadığım,
daha önce hiç görmediğim bu insana
anlatılmaz bir yakınlık hissediyor, sanki onun acısının aynisini
çekiyordum.
Çok acı çekiyordu hem yalnızlığından hem de geçirmiş olduğu beyin tramvasından ne kadar süre daha onunla kaldığımı hatırlamıyorum.
Avucumu
bırakmasıyla kendime geldim. O artık aramızda değildi, bu dünyayı terk
etmişti ve ben gelmeyen doktoru suçluyor içimden lanetler
yağdırıyordum.
Derken beyin cerrahi hekimi gelmişti. Hastanın daha doğrusu
ex ( ölmüş) gencin üzerindeki çarşafı almamı söyledi. Çarşafı
>kaldırdığımda doktorun hiç bir şey söyleme fırsatı olmadan yere
düştüğünü
gördüm.
Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Yemekli bir davetten gelmişti.Acabaçok mu sarhoştu ya da kalp krizimi geçiriyordu diye düşünürken diğer
hekim arkadaşları olaya müdahale etmişlerdi bile
Ölen o gencecik insanin babasıydı bu doktor ve kendi evladının
tedavisiiçin çok geç kalmıştı ne yazık ki. Kötü günde oğlunun acısıyla felç geçirmiş ve görevine yeniden dönememişti......
Seni yeniden andım KEREM ruhun şad olsun hayattaki bir saatlik dostbana yıllardır yaşattığın tecrübeyle dost kalan dost .. 1986
MUTLAKA 2-3 Ayda bir bu yazıyı okurum ben.
Size de tavsiye ediyorum.
Dostluk her gün 2-3 kere telefonla konuşmak değildir...
Dostluk yapılması gereğine inanılan telefon görüşmeleri sırasında
diğer
insanların dedikodusunu yaparak karşılıklı bir şeyler paylaşıldığını
>zannetmek değildir... Dostluk; dost bildiğin kişinin en ince detaylarını bilme ihtiyacı ve
gereği değildir... Dostluk; dost bildiğin kişinin senin en karışık detaylarını bilmesi gerektiği de değildir... Dostluk her hafta 3-5 kere görüşmek değildir... 1 ay, 1 sene, 5 sene seni aramayan, senin de aramadığın bir insani birdenbire arayıp,
dertleşmek, hatır sormak istersen ve o insan da seni geri çevirmez ve sanki daha az önce konuşmuşun gibi kaldığınız yerden konuşmaya devam ederse, ve daha da önemlisi bu 1 ay, 1 sene, 5 sene ayrılığa rağmen bu insanin başı gerçekten sıkıştığında yardımına koşacak ilk insanlardan biriysen ve ayni şekilde onun da öyle lduğunu biliyorsan EMİN OL Kİ..... O kişi senin DOSTUNDUR... Sen de O'nun...
" Her tur ilişki avuç içinde duran kum taneleri gibidir. Avucumuzu
sıkmadan, gevşekçe tutarsak, kum taneleri kaymaz, durur. Avucumuzu kapatıp, sıkmaya başladığımız an kum taneleri parmaklarımızın arasından akmaya baslar. Bir kısmını tutmayı
basarsanız da, çoğu akıp gide
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Sonuçta hikayede çocuk,kadına hayatı boyunca yaşamadığı bir tedjübe yaşatıyor,kadın bu çocuğun orda acısını paylaşıyor ve en ihtiyaç duyduğu anda yanında kalıyor,işte aralarında bir saatlik bir dostluk ilişkisi oluşuyor,diğer yazıdada diyor ya ne kadar süre ne kadar çok paylaştığın değil neyi ne zaman ne yoğunlukta paylaştığındır dostluk.[signature][hline]End is near;
Bu I aint afraid;
I see sarrow on faces
But I aint show pitty,
Cause Im the Fallen One!
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 2 hafta sonra ...
×
×
  • Yeni Oluştur...