Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Siyanür ?


quamor

Öne çıkan mesajlar

siyanür bilindigi gibi Bergama da bulunuyo fakat burdaki yaşayanlar sinyanürün kendi saglıklarına zarar verdigini soyleyip eylem yapiyolar.Fakat "Necip Hablemitoglu" nun en son alman vakıflardanda bahsettigi kitabında siyanürün saglıga bir zarari olmadigini belirtiyordu.bu kitabında alman vakıflarınıda eleştirmişti.Almanların Bergama daki insanları hükümetlere karşı kışkırttıgını , ayaklandırdıgını soylemişti.
gel gelelim konunun özüne ; sizlerden bu konu hakkında bilgisi olanlar varmı?
Almanlar bizi destekliyolarken neden Altın çıkartıp gelişmemizi istemiyolar.?[signature][hline]Ölümden neden korkayim ki? Ben varken o yok o varkende ben..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Altın çıkarılan yerlerde kullanılırken suya karışmıştı bir kez.Insan öldümü hatırlamıyorum ama Tuna nehrinden ölü balık akmaya başlamıştı.[signature][hline]He shall appear to thee and thou shall know him.He is no son of God, he is the son of the earth.
Facito aliquid operis, ut semper te Diabolus inveniat occupatum.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Siyanür kırmızı kan hücelerinde oksijen taşıyan hüceleri yani hücrenin oksijen aldığı kısmı doldurduğu için zehirli diye biliyorum yani oksijen normalde hücrenin üzerine takılı kaldığı bir çıkıntı var orayı dolduruyor o yüzden oksijen alamıyorsun ölüyorsun haliyle
Yada karbonmonoksitmiydi o
karbonmonosik yapıyor bunu siyanürde yapıyor biliyorum[signature][hline]Detaylı bilgi
irc.stratics.com port 6667
#mix_reborn
Mix Reborn Mirc Kanalı! kesinlikle girin!
CheChatMan(Tıklayın ve java mucizesi ile mirc serverimize gelin
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bundan önce bi zararının dokunması önemli değil önemli olan tehlikesinin bulunması....siyanürün altın çıkarılmasında hangi aşamada kullanıldığını bilmiyorum,bu sebepten insanları nekadar tehdit ettiğini söyleyemem ama bildiğim şey şudurki siyanür en az miktarla en çabuk ve kesin öldüren zehirlerden biri bir çay kaşığı kullanılan yer sularına falan karışsa baya bi zararı olur insanlara....siyanür solunum enzimlerini parçalar bu suya az miktarda ordakarışırsa bile sudan ota ordan insana hop nefes alma güçlüğü uzun süreli kullanım sonucu mort ....bu da bi seneryo tabii.... ehm...[signature][hline]:yapma:
Sayılmasam kaç olsam
Toprakdaki güç olsam
Aptal gibi suç olsam
Yine de oynar mısın benimle

[Bu mesaj darkwingduck tarafından 24 January 2004 18:16 tarihinde değiştirilmiştir]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

siyanür labaratuar ortamında kullanılıyosa pek bi zararı olmaz tabi ama yer belirlemede falan kullanılıyorsa kesin oraya buraya bulaşır....bide şöyle bişey var altın aramasından artan toprak gene toprağa katılıyo buda bi sorun tabii....[signature][hline]:yapma:
Sayılmasam kaç olsam
Toprakdaki güç olsam
Aptal gibi suç olsam
Yine de oynar mısın benimle
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Hablemitoğlu gibi birisinin yazdığı herhangi bir şeyin hiç bir bilimsel değeri olmadığı gibi sadece bir karşı propaganda aracı olarak ele alınabilinir. Şimdi o çok zararsız siyanürün etkilerini anlamak istiyorsanız İspanyadaki siyanür atık havuzunun yıkılması sonucu Avrupanın en büyük doğal parkının artık 200 yıl boyunca nasıl bir çöle dönüştüğünü araştırmanızı öneririm.[signature][hline]Özgürlüğün değerini ancak onu kaybedince anlarsınız. En zavallı insan ise esaret altındayken kendisini özgür zannedendir.

bi fransız gastesi de şey demiş:
"ırak üç parçaya ayrılıcak.
1-normal
2-süper
3-kurşunsuz"
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ayrıca daha önce Romayada olmuş bir kaa ile ilgili de gazete haberi buldum arşivimde, aşağıya yapıştırıyorum.

Zehirin rotası 'mide'

Romanya'daki altın madeninden sızarak Tuna Nehri aracılığıyla tüm Karadeniz'i tehdit eden siyanür ve diğer metallerin besin zincirini zehirlemesinden korkuluyor

BRÜKSEL - Avustralyalı Esmeralda Exploration ve Romen şirketlerin ortak olduğu Aurul'un, Romanya'daki altın madenlerinden sızan siyanür, yolculuğunu sürdürüyor. Tuna Nehri'ne yayılan siyanür tüm Karadeniz'i tehdit ediyor.
Yugoslav yetkililer, Tisa'nın Tuna'ya karıştığı bölge olan Belgrad'ın 50 kilometre kuzeyinde de ölü balıklara rastlandığını belirtti. Macar yetkilililere göre ise siyanür sızıntısı Çernobil'den bu yana yaşanmış en büyük çevre felaketi. Macaristan'daki nehirlerden 300 ton ölü balık toplandığını belirten yetkililer, suların şimdi temiz olduğunu, tüm besin zincirinin temizlenmesinin de yıllar alacağını açıkladı. Tuna Nehri'ni Romanya'nın içlerine doğru izleyen uzmanlar şimdilik siyanür kalıntısı ya da başka metallere rastlanmadığını belirtti.



AB yardım edecek

AB Komisyonu, siyanür felaketinin izlerini silmek için Doğu Avrupa ülkelerine yardım sözü verdi. Ancak tam 22 milyon galon siyanürlü su çoktan Avrupa nehir sistemine karıştı. Yaklaşık iki hafta önce meydana gelen siyanür sızıntısı, Tisa Nehri'nde canlı bırakmadı. Yugoslav makamları, pazartesi günü taze balık satışlarını yasakladı. Belgrad'a bağlı Vinca kasabasında içme suyu kamyonlarla dağıtıldı. Siyanürün Tuna'nın Ukrayna kıyılarına ise 25 Şubat'ta ulaşması bekleniyor. Ukraynalı yetkililer, Tuna'dan su kullanılmamasını istedi.
Fakat Avustralyalı Esmeralda Exploration'ın başkanı Brett Montgomery gibi Romanya makamları da, Yugoslavya ve Macaristan'ı durumu abartmakla suçluyor. Macaristan ve Belgrad, Romanya'nın tazminat ödemesini istedi. Sırplar, talepleri karşılanmazsa Bükreş aleyhine dava açacaklarını açıkladı. Romanya makamları ise kendilerinin de mağdur olduğunu, tazminat istenecek biri varsa onun da Esmeralda Exploration olduğunu açıkladı. Şirket yetkilileri ise, Baia Mare madenindeki bir barajdaki taşmanın, nehrin millerce aşağısındaki balıkları öldürüp öldüremeyeceğini tartışıyor. Amerikalı düşünce kuruluşu Strtfor ise, sızıntının sadece suda çözülen siyanür değil, kurşun ve arsenik gibi ağır metaller içerdiğine de dikkat çekiyor. Bu metaller, tarımda Tuna'dan yararlanan ülkelerin korkulu rüyası. Sulama sisteminin ağır metallerle zehirlenmesi demek, tüm besin zincirinin zehirlenmesi anlamına geliyor. Bu da ekonomileri büyük ölçüde tarıma dayalı Doğu Avrupa ülkeleri, başta da Kosova savaşında büyük zarara uğrayan Yugoslavya için, Avrupa'nın gıda yardımını dahi gerektirebilecek büyük bir kayıp.


3-4 ay sonra Türk kıyılarında

Uzmanlar, Romanya'dan gelen siyanürün birkaç ay içinde Karadeniz kıyılarına, etkilerini yitirerek ulaşacağına, ancak uzun vadede besin zinciri yoluyla canlı yaşamı tehdit edeceğine dikkat çekti. İTÜ Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. İlhan Talınlı sızıntının siyanürden ibaret olmadığını, ağır metal ve diğer kirleticilerle birlikte zehir etkisi görülebileceğini belirtti. Zehirin Karadeniz'e ulaştığında toplu balık ölümlerinin olmayacağını, ancak felaketin kronik etkilerinin uzun vadede görüleceğini söyleyen Talınlı, "Bu besin zinciri içinde balıkta, toprakta, suda etki yapacak" dedi.

İÜ Deniz Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bayram Öztürk de siyanürün Karadeniz'e ulaşana kadar etkisini büyük ölçüde yitireceğini belirterek, "Üç dört ayda Karadeniz'e ulaşacak ve milyonda beşlik seviyesine düşecek" dedi. Öztürk, siyanür ve ağır metallerin Tuna boyunca sazan ve mersin balığı stokları ile sulak alanları yok edeceğini belirterek, "Ancak besin zinciri yoluyla yaşama etki edecek. İnsanlarda uzun vadede, kemik kırıklarına neden olan cam hastalığı çıkması beklenebilir" diye konuştu. (Radikal)[signature][hline]Özgürlüğün değerini ancak onu kaybedince anlarsınız. En zavallı insan ise esaret altındayken kendisini özgür zannedendir.

bi fransız gastesi de şey demiş:
"ırak üç parçaya ayrılıcak.
1-normal
2-süper
3-kurşunsuz"
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bu da İnşaat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Muzaffer Tunçağ'ın konu ile ilgili yazısı



Bergama köylülerinin siyanürcü Eurogold şirketine karşı yıllardır sürdürdükleri mücadele, Danıştay kararlarına karşın, Bakanlığın yeni bir ÇED raporu hazırlamasıyla hassas bir aşamaya girdi. Bu gelişmeler karşısında, Orhan Bursalı 'nın Cumhuriyet BİLİM ­ TEKNİK ekinin 16 Eylül 2000 tarihli başyazısını anımsadım. Bursalı, Bergama'da altın çıkarılmasıyla ilgili TÜBİTAK raporundan sözederken şöyle yazıyordu:

"Böylesine önemli bir konuyu çok yönlü inceleme savında olan bir "bilimsel rapor", altın işletmeciliğinin risklerini de hesaba katmak, dünyadaki eleştirileri ve yaşanan kazaları, olayları da incelemek, bunlara dikkat çekmek zorundadır. Bilim herşeyi öngöremez ama yaşanılan olaylar varsa, bunu hesaba katmak ve diğer olasılıklara da dikkat çekmek zorundadır."

Bu sözler üzerine, neredeyse on yıldır Bergama'da yaşananlar gözümün önünden geçti. Bu yazı ile Eurogold olayının başlangıcında "yaşanan olayları" anımsatmakta yarar gördüm:

1992'de Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)'a üye meslek odalarının benim aralarında bulunduğum İzmir şube yönetimleri zamanın Bergama Belediye Başkanı Safa Taşkın ile birlikte bir basın toplantısı düzenleyerek Eurogold'un siyanürlü altın olayını ilk kez kamuoyuna duyurdu. Ortak açıklamada, Eurogold'un karanlık şirket yapısına dikkat çekilerek Enerji Bakanlığı'nın anlaşma koşulları eleştiriliyor, işlenmek üzere yurtdışına götürülecek altının ülke ekonomisine, Bergama'nın zenginlikleri de dikkate alındığında bir katkıda bulunmayacağına dikkat çekiliyor, siyanür konusunda başta Almanya olmak üzere çeşitli ülkelerdeki yaptırımlar anımsatılıyordu.

Açıklamanın kamuoyunda yankı bulması üzerine, o ana kadar meslek odalarının çağrılarına kulak tıkamış olan Eurogold yetkilileri, birden bilgilendirme havasına girdiler. Meslek Odalarının şube yöneticilerinin bulunduğu bir toplantıda, siyanürü "tanıttılar(!)"

Zamanın Eurogold genel müdürü, siyanürü arıtmanın dünyanın hiçbir yerinde görülmediğini, siyanürün güneşte kendiliğinden yok olacağını, kilden oluşan atık havuzunun çok sağlam olduğunu, geotekstil denilen örtünün gerekmediğini kanıtlamaya çalıştı. Dünyanın tüm ülkelerinde altın işletmecilerinden istenen yüklü teminat sorulduğunda, Türkiye'de anlaşma yaptıkları enerji bakanlığının kendilerinden böyle bir istekte bulunmadığını söyledi. Bu süreçte, Amerikan Çevre Koruma Kurumu ­ Enviromental Protection Agency (EPA)'dan getirtiğimiz "altın raporu"nu inceleyerek yaptığımız eleştirilere Eurogold yöneticileri, İzmir Ticaret Odasının kamuoyuna açık düzenlediği panelde de hep kaçamak cevaplar verdiler.

O sıralarda, medyada aniden Eurogold ilanları çıkmaya başlamıştı. İlanlarda, siyanürle altın aramanın zararsızlığı, ülke ekonomisine sözümona katkısı, yöre köylülerine sözümona teminat verilmesi, kil havuzunun üzerine bir değil iki kat geotekstil serileceği vb. anlatılıyordu. Bu aldatmacayı kendilerine sorduğumuzda ise, "siz istediniz de ondan yaptık" cevabını aldık. Bir şirketin, hele bu uluslararası bir şirket ise, sırf karşıtlarının isteklerini tatmin etmek için teknolojisini değiştirdiği duyulmuş bir olgu mudur? Gelin de böyle bir şirkete güvenin. Demek halk muhalefet etmese, geri bir ülke olarak görülen Türkiye'de istedikleri gibi at koşturacaklardı. Bu ikili tutum Eurogold'un gerçek yüzünü ortaya koymuyor mu? Keşke son ÇED raporunun temelini oluşturan TÜBİTAK raporunu hazırlayan uzmanlar bu tutarsızlıkları da araştırsalardı.

Keşke, TÜBİTAK uzmanları, Amerikan Çevre Koruma Kurumu- EPA'nın başkanı gibi konuya yaklaşsalardı. EPA başkanı, o sıralar İzmir'de düzenlenen uluslararası bir toplantı dolayısıyla yaptığımız görüşmede konuya çok yalın bir soruyla yaklaştı: "Yöre halkı istiyor mu?" Hayır cevabını verince de, "iş bitmiştir; maden işletilemez" dedi.

Gerçekten iş bitmiştir. Ancak, yıllardır Bergama köylülerinin avukatlığını yapan Senih Özay'ın da söylediği gibi bugün için "durum vahimdir ve herkese çok iş düşmektedir."

Danıştay 6.Dairesinin, 13/5/1997 gün ve E.96/5477, K.97/2312 no lu kararı Eurogold'a dur derken şu gerekçeyi ileri sürüyordu: "T.C.Anayasasının 17.maddesinde herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir." Devlet şimdi, hergün dediğini ve yaptığını değiştirebilen bir şirkete karşı Danıştay kararında belirtilen Anayasa maddesini uygulamalıdır. Eğer bu girişimi önleyemezsek, daha sırada yüzlerce altın arama izin başvurusu var. ABD'deki Buffalo Creek, Silver Valley, Kıbrıs-Lefke, en son olarak Romanya'da yaşananları ülkemizde görmek istemiyorsak, Bergama köylüleriyle bir olarak vatanseverlik görevimizi yerine getirelim.[signature][hline]Özgürlüğün değerini ancak onu kaybedince anlarsınız. En zavallı insan ise esaret altındayken kendisini özgür zannedendir.

[b]bi fransız gast
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
  • Yeni Oluştur...