ghaldszar Mesaj tarihi: Ekim 29, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 29, 2003 said: bedeviizz, 29 October 2003 18:20 tarihinde demiş ki: bazen güldüğüm, bazen sinirlendiğim bir durum var. "aykırı olmak keyiflidir, ama aykırı olacam diye uğraşanların çoğu, aslında başka bir sıradanlık yaratıyorlar. bunun farkında mıdırlar acaba?" =] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ghaldszar Mesaj tarihi: Ekim 29, 2003 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 29, 2003 Aykırılık ve aykırı olmak, hayat biçimi olarak buna çaba göstermek insanları gerçekten sıradanlaştırabilir haklısın. Çünkü insanlar en temel dürtü olarak karşı cinse kendini farketttirmek beğendirmek dürtüsüyle aykırılığa doğru bir eğilimdedirler. Herkes bu eğilimde olunca yapılan aykırılıklar da zaten sıradan olabiliyor. Fakat yapılan çok sıradan bir hareket, sıradan davranışlar da insanları aykırı yapabiliyor. Tabii ki bu zmanla yani yaşadığın çağla da ilgili bir durum. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
slayer__ Mesaj tarihi: Ekim 29, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 29, 2003 kesinlikle katılıyorum bir yaş grubuna göre "normal" olan davranışlar başka bir yaş grubunda "aykırı" olabiliyor en iyisi kendin olmak kendin olurken aykırılığıda içinde yaşıyorsun... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Nefr Mesaj tarihi: Ekim 30, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 30, 2003 Slayer haklısın, ama benim anladığım kadarıyla tartışılmak istenen esas nokta tam olarak o değil. Senin verdiğin örnekten yola çıkarsak, liseye başlama dönemindeki gençler için yetişkinler tarafından "normal" kabul edilen bir davranış biçimi vardır; aksi, asabi olurlar, genellikle depresyondan depresyona koşar, kimsenin kendilerini anlamdığından, hayatın ne kadar kötü olduğundan dem vurur, karamsarlıklarıyla insanın içini sıkarlar. Bu örnekte bence bluğ çağında olmasının gencin üzerinde yarattığı etkilerin yanısıra, dayanılmaz bir ilgi çekme ihtiyacı ağır basar ve genç "farklı" olmak için çaba harcar. Aynı dönemde benim yaşantılarımı ve arkadaşlarımda gördüklerimi bugün değerlendirdiğim zaman görüyorum ki, o zaman çoğumuz "farklı"ydık, hatta sıradan insanlar azınlık haline gelmişti. Bu tabii ki şu anda komik geliyor, kardeşimde görüğüm zaman gülümsememe yol açıyor, ama anlıyorum en azından. Demek istediğim, asıl tartışılmak istenen nokta farklı olmaya çalışırken aslında sıradan olmak ve bunun farkına varamamak. Gelişme çağında bu tür şeylerin yaşanması çeşitli nedenlerle bence normaldir (ilgiye duyulan ihtiyacın yanısıra karakter oluşumunda etkilenilen insanlar, çevreye uyma ve kendini kanıtlama isteği gibi), ancak belli bir olgunluğa eriştikten sonra buna devam ediyor olması bence kişinin özgüven eksikliğini dışa vuran, veya en azından kendisiyle ilgili rahatsızlıkları olduğunu meydana çıkaran bir yapmacıklıktır.[hline]Bir çöpümüz var diye heryerin çöp kokmasına karşıyım ben... [Bu mesaj Nefr tarafından 30 October 2003 17:03 tarihinde değiştirilmiştir] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
bedeviizz Mesaj tarihi: Ekim 30, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 30, 2003 ghaldszar, teşekkür ederim yorumun ve davetin için. vakit buldukça katılmaya çalışacağımdan emin olabilirsin. aslında o yazıyı yazarken aklıma gelen aykırılık, senin trikeratops'a yaptığın önerinin sonrasında, kafamda oluşan (tabi ki benim düşüncelerimin senin sözlerinle bir ilgisi yok, yanlış anlamanı istemem. bu "aykırılık" sözcüğü üzerine oluşan bir durumdu.) onlarca aykırılık durumunun bir ürünüydü: aykırılığın farklı açıları (siyasi, düşünsel, görsel...), insanlar tarafından nasıl algılandığı, popüler kültürün bu fikri bir kar aracı olarak görmesinin sonucu yarattığı "aykırı" insanlar!?, özgürlükler bakımından aykırılık, yasalar bakımından aykırılık, ahlak bakımından aykırılık, aykırılığın dercesi, bilincin bu tepkiyi neden oluşturduğu ve aslında her aykırı insan için, aykırı olmanın düşünsel ve kişisel bir tartışma-iç hesaplaşmanın sonucu mu olduğu yoksa salt bir özenme durumundan mı kaynaklandığı... gibi daha bir çok sorular çakmak gibi çakmaya başladı beynimde. ve bunun sonucunda bir resim oluştu zihnimde. günümüz üniversite öğrencisi, aslında diğerlerinden farklı olduğunu düşünüp, örneklerini her yerde görebileceğiniz, sizi giyim tarzından şıp diye tanımlayabilecek bir tip oluştu gözümün önünde. bunun üzerine bazen gülüp, bazen sinirlendim hep. =] bu her biri ayrı bir tartışma konusu olan ve aykırılığın genel tanımını oluşturan soruların sanırım ayrı ayrı ele alınması gerekecek. bu kadar farklı şekilde hayat bulabilen bu konuda sanırım parçadan bütüne doğru yol alınması gerekir. ancak genel bir tanımlama yaparsam "aykırı olmak", egemenlerin tek yöntem olarak belirlediği şeylere ve onun dışındakilerin asla doğru yol olmadığını savlayan kişilere, yönetimlere, ideolojilere karşı olma durumu diyebilirim. gerçek anlamda aykırı olmak, genelin yaptığından farklı bir şey yapmak, genelin olduğundan farklı biri olmaktır. şu anda aykırı insana örnek olarak aklıma Nietszche geliyor. ( şunu da belirtmem gerekir, Nietszche hakkında çok fazla bir bilgim yok ve bu aralar aklımdan onu okumayı geçiriyorum. ama genel hatlarıyla. bildiğim kadarıyla aykırı birisi) izninizle bir alıntı yapacağım. Çukurova Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Görevlisi Mustafa Günay'dan: Nietzsche'nin yaşama tarzı ile düşünme ve felsefe yapma tarzı birbirine bağlıdır. O, filozofun felsefesine göre, yani ona uygun biçimde yaşamasını savunur. Bu nedenle, ifade ettiği felsefe yapma tarzı açısından da "çağına aykırı" bir filozof konumundadır: "Baskı yapılan, zorlanan ve dıştan tek biçimliliği olan bir dünyada, felsefe, tek başına, yalnız dolaşanın bilgince bir monologu, tek tek kişilerin avda rasgele ele geçirdikleri av hayvanları, akademik yaşlılarla gençler arasında geçen kapalı kapılar ardındaki oda gizleri ya da zararsız gevezelikler olarak kalır. Kimse felsefe yasasını kendinde gerçekleştirmeye cesaret edemiyor, onu yaşamında uygulamayı göze alamıyor, kimse filozofça yaşamıyor, antik insanı, bir kez Stoa'ya bağlılık sözü verdikten sonra, nerede olursa olsun, neyle uğraşırsa uğraşsın, onu bir Stoa'lı olarak davranmaya zorlayan o yalın erkek bağlılığı ile yaşamıyor. Bütün modern felsefe yapmalar, politika ve polisçe işlerle sınırlı yönetimler, kiliseler, akademiler, insanların töreleri ve korkaklıkları aracılığıyla bilgince bir görünüşe bürünmüşlerdir: bu felsefe boyuna iç çekişle "olsaydı" fısıltısında ya da "bir zamanlar" bilgisinde kalır. (...) Gerçekten filozofça düşünülüyor, yazılıyor, yayımlanıyor, konuşuluyor, öğretiliyor -bu kadarıyla az çok her şeye izin verilmiştir, ancak eylemde, davranışlarda, adına yaşama denilen şeyde durum değişir: orada her zaman ancak tek bir şeye izin verilmiştir ve tüm başka şeyler de yalnızca olanaksızdır: tarih eğitimi, kültürü bunu böyle istiyor. İşte o zaman insan, "acaba bunlar da insan mıdırlar, yoksa belki de yalnızca düşünme, yazma ve konuşma makineleri midirler?" diye kendi kendine soruyor." burada Nietszche'nin, diğer felsefecilerin yaşam tarzı ve felsefe yapma biçimi olarak uyguladıkları (yani doğru olan felsefe davranışının) aksine düşündüğüne görebiliriz. şimdii... asıl sorulardan birine gelelim: acaba aykırı olmak, toplumda genel kabul görmüş değerlere göre nerede bulunuyor? toplumdan genel kabul gören şeyler (yasa, değer, töre, fikir...) dayatmayla (her türlü dayatma, magazinel ve popüler medyanın "yaşam tarzı olarak insanlara işlediği şeyler de bunun içindedir), o toplumdaki insanlar yerine düşünenler tarafından mı kabul görmüş; ya da insanlar tarafından akıl süzgecinden geçirilerek, tartışılarak mı kabu görmüştür? aykırı olmak her zaman doğru mudur? acaba aykırılık insanlık tarihindeki tabuların yıkılması için yeni bir ivme kazandırır mı? peki bu değişimi sağlayan aykırı fikir bir süre sonra tabulaşır mı? dediğim gibi arkadaşlar bunlar benim kafamın içindeki sorular. gerçek bir forum tadında, aslında tartışılası bir konu "aykırılık". şimdilik burada kesmek istiyorum söyleyeceklerimi, çünkü acil bir işim çıktı ofiste ve gitmek zorundayım =] slayer'ın Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar