Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

ben seni seçmedim hayat


Llama

Öne çıkan mesajlar

tam olarak böyle idi sanıram cem adianın bi şarkının sözü yada şarkı ismi evet aynen öyle o parçanın sözleri gibi sankim herşey kimle konuşsak mutsuz ne yaptıgını bilmeden şühürsüzca dolanıyor tek dertleri eğlence uyuşturucu sex alkol ne hayatın bundan oluşmuş olduğunu sanan insanlar dolu etraf yada dolamya başladı anlamsız şekilde hayatta ne gördülerse o kadar bıkmışlar ki sevmekten aşktan insanlıktan çok merak ediyorum ne gördüler ne duydular ne işittiler ulan daha yaşaım 23 lem benim yatışlarım bile ölümü bekliypr ananem 90 yaşında hastalıkları yüzünden zamanım geldi diyor ama hala hayat dolu biraz yene bilse bazı şeyleri kim bilir neler yapıcak ne oluyor bizim kuşaga.. yada ben çağa ait değilmiyim artık yaşıyamıyorum aranızda yoruluyorum. yoruldum.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

buda -birebir değil ama temelinde- şöyle bir laf buyurur; insanlar isteklerine bağlı bir yaşam sürdükleri için asla mutlu olamazlar. mutlulukları ise isteklerini elde ettiklerinde kavuştukları anlık mutluluklardır. Daha sonra ya elindekinden memnun olmazlar veya başka bir şeyi isterler.

aslında haklıdır, 21yy'ın en sağlam teması tüketmektir. Bir şeyleri tüketmek veya kendini tüketmek. herkes hedef manyağı olmuş, kısa yoldan köşeye dönme sevdalısı, para canlısı olmuş ve deliler gibi istediklerine ulaşmak için kendini tüketen mutsuzlar ordusunu oluşturmuşlardır.

hatta öyle ki kendi yaptıklarını sandıkları olaylar bile dışarıdan dayatmadır genellikle "abi işten çıkışta bi bara uğrayalım" amerikan çıkışlı bir söylem olmasına rağmen istanbul'da yaygındır ve ruhunu bile işe adamış kariyer manyakları iki dakikalık, kendilerine ait olmayan, kendi üretimleri olmayan bir yapay mutluluğu paylaşmak için gürültülü ve boğucu ortamlara kaparlar kendilerini. 8saatlik bir mutsuzluk verici çalışmadan sonra 30dakikalık bir mutluluk peşinde tüm hayatlarını tüketirler.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Tüketim toplumunun yarattığı yanılsamaların çökmesiyle kişinin kendini önemsiz hissetmesi diye özetlenebilir belki.

Konu dinle ilgilidir; neden dersen din, insanın bu yanılsamaları görmesine engel olur. İçindeki boşluğu doldurur ve onu işe yarar bir şeyler yapmaya iter.

İnsan kendini gerçekleştirmek ister, ait olmayı başardıktan ve sosyal varlık statüsüne ulaştıktan sonra faydalı olmak ister. Misal Llamanın bahsettiği hayatını sekse alkole vs.ye adayanların sürekli bişeyler aramasının altında bu yatar. Yapacak iş arıyorlardır aslında kendilerine. Bizim gibi biraz daha bilinçli insanlarda "lan 20 yaşına geldim hala ailemin eline bakıyorum bari bi iş bulayım" diye ortaya çıkıyor bu durum. Herkeste ortak yani.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

eheh.. din size sadece sevap günah eksenli bir yol çizer ancak hayatta mutlu olmanın nasıl sağlanacağı hakkında yol göstermek gibi bir misyon üslenmez. yaşam sonrasına ulaşmak için nasıl yaşamanız gerektiğini, düzeltiyorum neler yapmanız ve neler yapmamanız gerektiğini söyler. bravolar ve tu kakalar vardır içinde. evet ama diğer yandan hayat içerisinde yolumuzu nasıl bulacağımızı söylemez. dolayısı ile yaşamda kaybolmuşluk için dinden bahsetmek doğru olmaz. konuya bu taraftan bakmak ise sadece bir espri olabilir demek istemiştim ben aslında.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

aslında bence şunu tartışmalıyız .

mutluluk ve huzur.

aynı kavramlar mıdır,farkları nelerdir ?

dinler insanların huzuru,sükuneti için daha çok; bi iç doldurmadır aslında evet, bunun doğru ya da yanlışlığı farklı konular.o değil şimdi konumuz.

mutluluk daha farklı bir şey bana göre,mutluluk deyince aklıma ilk sevinmek geliyor.uzun vadede sevinmek,hatırlayınca onu sevinmek,mutlu olmak.

her zaman bunu hatırlayacak gibi bir beyine sahip değilse insanoğlu,ve her zaman daha çoğunu istiyorsa mutlu olamıcak bana göre.

rahat yaşaması,gangster olarak yaşamaması,iç rahatlığına geliyor sonra da iş.

bunu da axedice'in bahsettiği gibi farklı farklı değerlendiriyor insanlar.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Eheh ( Ben olaya hakimim manasına gelen giriş kelimesi) arkadaşlar bu aslında ne kadar sofistike bir durum gibi gözüksede insanın kendisinde bitiyor.İnsanlar tarihin başlangıcından beri hayatı anlamaya çalıştılar.Hala da çalışıyorlar :) Şöyle bir durum var.İnsanlar sürekli kendilerini sınırlarlar.
Örnek;

Allah'ım şu işim olsum herşey güzel olacak
Allah'ım şu kızla çıkayım başka birşey istemiyorum

Ama bu olayların olması kişiyi anlık mutlu eder.Sonra eskiye döneriz.Burdan çıkan "Kendimizi mutlu etmek için sebep aramayalım.Herhangi bir etkene baglı kalmadan kendimizi iyi hissedebiliyorsak o zaman mutluyuz.

İkinci örnek;

"Şu işden emekli olayım gül gibi geçinicem"
"Şu üçüncü sınıfı bitireyim herşey güzel olacak"

Buda başka bir yaklaşımdır.Burdada mutlu olmayı erteliyoruz.Şu an iyi olmayı denemek yerine sürekli erteliyoruz.Ama o hedeflere ulaştıktan sonra hemen ikinci bir hedef beliliyoruz ve aynı süreç başlıyor.Sonuç olarak sürekli mutlu olacagını düşünürerek kendını kastırıp sonunda mutlu olmadan vefat eden insan.

Peygamberimiz bir çizgi çekmiş; bu "Ölüm" demiş, ondan sonra onun biraz daha ötesine bir çizgi çekmiş.Buda "İsteklerimiz" demiş.Bizim isteklerimiz hiçbir zaman bitmez.Ve ölecegimiz ana kadar birçok istedigimiz olacak.Asla bitmeyecek.Asla tamamlanmayacak o anlamda bulundugunuz anda mutlu olmaya bakın.

Ben bunu dinle ögrendim.Bence "Huzur İslamda".Benim dinden ögrendigim bu dünya'nın o kadarda önemli olmadıgı.Ufak şeyleri takmamak gerektiği.İsteklerimizin hiç bitmeyecegi.Bunlarla ugraşmak yerıne onları kabullenıp kafana göre yaşasamayı ögrendim.

Bunun dışında alkol,sex vb sürreal yaklaşımlar insanı iyice dibe çeker.Zira sonu yoktur.Hayatın anlamı arayıp bogulmaktansa, keyfini sürmek yeğdir.
Aslında çok uzun yazılır, tartışılır ama sözün hülasası;
-Hedefleriniz olsun
-Ruhunuzu tatmin eden bir ugraşınız olsun
-Sevdiklerinize deger verin.

The End
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Dinsizlikle alakası olur mu ? :) Ben sorunumu böyle çözdüm dedim ve açıklamaya çalıştım dilim döndüğünce. Hayat sürekli toz pembe olamaz.Herkesin huzurlu / huzursuz olduğu dönemler olur.Bu hayatta ayakta kalabilmek için öncüllerini iyi belirlemek lazım.Yani bir amaç, hedef lazım.Bundan sonra ona dogru yol almak ve zihni meşgul tutmak.Kendini birşeye odaklamalısın derim.Çok klasık işte, okulunu bıtırmeye kasmak, spor saoluna gidip şişmeye kasmak, bır muzık aletını ıyı calmaya calısmak, kafayı mesgul etmek , neden zevk alıyosan.

Ben kötüyüm, hayat beni üzüyor modunda gezmek durumu iyice kötüye sarar.Kendını tatmine bak.Seni mutlu eden şeylerle meşgul ol.

Bitiş cümlesi : Çevrende ne olursa olsun(kötü anlamda), hayatdan tat almak sana bağlı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ya Sisyphos yunan mitolojisinde bir titandır. Zeus'a karşı çıkıp çeşit çeşit nuzurluklar yapınca bunu cezalandırmaya karar verirler. Sisyphos sonsuz zaman boyunca bir kayayı bir dağın tepesine itmekle yükümlüdür, ancak tam zirveye ulaştığında kaya yuvarlanarak tekrar aşağı düşer, Sisyphos da inip yine o kayayı yukarı taşır. En büyük ceza ve en büyük cehennem amaçsız iştir aslında o yüzden.
İşte Camus de insanoğlunu bu noktada Sisyphos'a benzetir. Hiç bir amacı yoktur hayatta, bütün yaşamı boyunca dağ tepelerine sonradan devrilecek kayalar taşır, ancak burda şairane bir güzellik de yatmaktadır bir yerde çünkü varoluşçu insan, Sisyphos gibi yaptığının anlamsızlığını ve abzürtlüğünün farkında olmasına rağmen hayata öyle aşıktır ki işini bırakmaz, her şeye rağmen o kayayı o dağın zirvesine taşımaya razı olur. Bu yüzden varoluşçu insan abzürtlüğe başkaldırıda bulunmuş insandır. Hayatın anlamsızlığını bilmesine rağmen anlam katma çabası içinde harcar zamanını.
Ya toptan varoluşçuluk konusunu incelemenizi öneririm, hatta şöyle söyleyeyim Fight Club varoluşçuluk etkisinde yazılmış bir filmdir baştan sona, benim için de en önemli felsefi akımlardan biridir. Camus'nün anlattığı kadar anlatamıyorum tabii, atladığım da bir çok ince ve önemli detay var, ancak ilgilenen okusun derim.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ayrıca açıkça söyleyeyim hayat hakkında görüşleri karamsar olan herkes emokid yada gotik olmak zorunda değil.
Ben bazen durup dururken ruhsal olarak çökebiliyorum açıkçası, sadece mükafatlandıracak yada cezalandıracak bir din kavramının varlığına inanmamam, amaçsızca yaşayıp sonunda da ölümün beklemesi ve önemsizliğim bile yetiyor çökmeme. Buna rağmen henüz bana emo falan diyen insan çıkmadı hayatımda.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
Ben bazen durup dururken ruhsal olarak çökebiliyorum açıkçası, sadece mükafatlandıracak yada cezalandıracak bir din kavramının varlığına inanmamam, amaçsızca yaşayıp sonunda da ölümün beklemesi ve önemsizliğim bile yetiyor çökmeme

bende bunu anlamıyorum arkadaş madem bu düşünceler seni mutsuz ediyo çökmeni sağlıyo niye hala körü körüne bu düşüncelere inanmakta ısrar ediyosun.amaçsızca yaşamk diyosun bi yaşama amacı edinmek senin kendi kendine yapabilceğin bişe birinin yada bi ilahi gücün mü bunu sana sunması gerekiyo
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

mutluluk için zazen tavsiye ederim. tabii altını çizmek lazım zen budizmi bir din değildir. aksine bir "yol"dur. insanların kötü şeyler yaparlarsa nasıl cezalandırılacağı değil de nasıl yaşarlarsa daha mutlu olacaklarını anlatır. zen (ki zen zazensiz olmaz) hedeflerinizden arınmanız gerektiğini söyler. zen dinsel ayinleri içermez ve aydınlanma yolunda dinsel ayinlerden, dogmalardan kopuktur.

dediğim gibi zen bir din öğretisi değildir. dolayısı ile dünya kurallarına göredir ve daha "reel"dir. şöyle diyelim. yaz ortasında sağlam bir yağmur yağdığında x dinine bağlı biri "başımıza felaketler geldi! tanrının gazabı üstümüzde" gibi biş derken zen'ci ise "ıslanıyorum" diyecektir. yağmurun neden yağdığı, günahtan mı yoksa hava şartlarından mı olduğu önemli değildir. anı yaşamak zen'de önemlidir. gelceğini düşünen şu an yaklayamaz der zen. zen'e göre "sıradan biri her şeyi aynı görür. zen öğrenen biri her şeyi farklı görür" der. aslında tüm zen hikayeleri kısadır. ancak içerikleri biraz daha farklıdır. şöyle söyleyelim. siz sahil kenarında yürüyorsunuz. aklınızda binbir düşünce. o sırada önümüzdeki günlerde neler yapacağınızı, işlerinizi nasıl yoluna koyacağınızı, sevgilinizle sorunlarınızı. etc. düşünüyorsunuz. bu esnada etrafınızda olan bitene algınız kapalıdır. zen ise aklınızı boşaltmanızı tavsiye eder. böylece algılarınız açılacak ve çevrenizde olan biteni tam olarak görebileceksiniz. batan güneşi, yerde taşlara ayaklarınız değdiğinde çıkan sesi, yukarıdan uçan kuşları, dalgaları..

esasında matrix filminde de alıntılandığı gibi.

sana zenin ne olduğunu söyleyemem veya anlatamam. sen zenin ne olduğunu kendin görmelisin. yoksa zeni açıklamak(ya çalışmak) bize mi düşmüş?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bu ve bunun gibi konularda tartışmak, konuşmak, bilgi alışverişi yapmak hiçbi işe yaramaz.
çoğu insan düşündüğünü zanneder ancak yaptıkları önyargılarını yeniden düzenlemektir.
bu yüzden herkesin mutluluğu, hayata bakışı, tarzı, yaşantısı hedesi hödösü kendine.
herkes kendi yolunu çizer.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

aynen ginalyye katılıyorum. amaçsız olunca mutsuz olunur düşüncesi yanlış. benim de doğru düzgün bi amacım yok. sadece anı yaşayıp mutlu olmakla meşgulum. bu noktada fikirlerin sanırım dasaanın yazdığı zen felsefesiyle örtüşüyor. ilk defa zenin ne olduğunu da burda okudum. ama kalkıp da ilerleteyim diye araştırmayacam. çünkü kendi kendime yetebiliyorum. velhasılı kelam mutluyum çok büyük ihtilamalle her durum karşısınıda mutlu olmaya devam edicem
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...