Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz


Apache

Öne çıkan mesajlar

Yıl 1925, Büyük Atatürk, genç Cumhuriyetin yurttaşlarına ve dış ülkelere şu tarihi mesajı veriyordu: Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz"...
Yıl 2002, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olma yolunda, devrimlerden dönüş sürecinin sancılarını yaşıyor, Geçtiğimiz yüzyılın başında, İngiliz işbirlikçisi Derviş Vahdeti, Sait Molla, Dürrizade Abdullah, İskilipli Atıf gibi mürtecilerin tasfiyesi üzerine Cumhuriyet kurulmuştu, Bugün, küreselleştiği iddia olunan dünyada, gerçek anlamda küreselleşen Türkiye vatandaşı mürteciler, İngiltere;nin yanı sıra, A,B,D,, Almanya, Libya, Suudi Arabistan gibi ülkelerden yönetilmeye, yönlendirilmeye devam ediyorlar Yalnız bir farkla ki, A,B,D;den gelen kimi müritler, Türkiye' de milletvekili seçilip "türban krizi" yaratıktan sonra tekrar anavatanlarına geri dönerken, kimi dervişler de, milletvekili olmadıkları halde, Türk Hükümeti;ne dışarıdan bakan olarak girebiliyor, yabancı taleplerinin takipçiliğini yapabiliyor Ve bu araştırma konusu olan, yasadışı hocaefendi sanığı (!) kullanmayı yeğleyen kimi şeyhlerde, sanki gizli bir mübadele protokolü varmış gibi, kendi ülkesinden yeni vatan A.B.D.'ne rahatlıkla hicret edebiliyor...
Yeni binyılın şeyhlerinin, dervişlerinin, müritlerinin ve de meczuplarının amaçlarının da değiştiği gözlemleniyor Artık amaç, bir şeriat devleti kurmak değil, Şeriat, iktidarı, parayı, her türlü gücü ele geçirmenin sadece simgesel, klişeleşmiş adı, Mürtecilik yani gericilik de artık salt dinsel anlamda kullanılmıyor Tam bağımsız bir devleti ve kazanımlarını ortadan kaldırarak, düyunu umumiye döneminde olduğu gibi, ülkeyi uluslararası finans merkezlerinin denetimine sokmak da, geriye gitmek anlamında mürtecilik olarak değerlendiriliyor Aynı şekilde, koşulsuz AB teslimiyetçiliğini savunarak, devlet egemenliğini kayıtsız şartsız ulusa değil, Brüksel'e bağlayan çalışanlar da, Hürriyet ve itilaf Fırkası;nın uzantıları olarak bu anlamda mürteciliği temsil ediyor Anavatan kavramını Türkiye sınırlarından çıkarıp, AB sınırlarına mal edenlerin milliyetçi-muhafazakarlı; ğı ile, IMF, Dünya Bankası ve AB çıkarlarının sözcülüğünü, savunuculuğunu ve de tetikçiliğini yapanların yeni solculuğu, tıpkı Fethullah Gülen'in ve müritlerinin din ve vatan anlayışı ile birebir örtüşüyor...
Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin en karanlık, en hazin dönemini yaşıyor Bir tarafta, Türkiye Cumhuriyeti;ni koşulsuz savunan, Atatürk ilke ve devrimlerinin sahibi ve takipçisi, aydınlanmacı, tam bağımsızlıkçı, sömürünün her türüne karşı, evrensel barıştan yana, yurtsever, ilerici, ulusalcı kesim vat Ancak, ne bir siyasal partiye, ne basın ve yayın kuruluşlarına, ne de kendilerini destekleyecek ulusal sermaye gücüne sahiplet Ülkenin elden gidişini sessiz çığlıklarla izliyorlar İşlerini ve işyerlerini kaybedenler, üniversite kapılarında bekleyenler, sefalet sınırının altında yaşayanlar, ülke güvenliğini sağlamaya çalışırken baba ocağına tabut içinde dönenler, Mumcular, Üçok;lar, Aksoylar, Kışlalılar ve olup-biteni izleyen milyonlarca örgütsüz, dağınık Türk yurtseveri!,, Karşı tarafta ise, ülkeyi etnik ve mezhepsel esasa dayalı olarak bölmeye, yer altı-yerüstü ekonomik kaynaklarını pazarlamaya, din devleti kurmaya ve halkın dinsel inançlarını sömürmeye, hatta Cumhuriyet'in başına numara koymaya kararlı zengin, güçlü, dış destekli, örgütlü vatan hainleri ve işbirlikçileri ile peşlerinden sürükledikleri ulusal bilinçten yoksun diğer bir kesim,,
İşt:e "Köstebek" adlı bu çalışma, içinde bulunduğumuz kap kara dönemde, devletimizin altının nasıl oyulduğunun, nasıl zaafa düşürüldüğünün binlerce örneğinden sadece birine ışık tutuyor: Türk Devleti'nin istihbarat birimlerine sızmış, kadrolaşmış fethullahçıları! ,,
Şeyhleri A,B,D,'de yaşayan, ancak kendi ülkesinde Devlet: Güvenlik Mahkemesinde yargılanan; C.I.A., MI6 ve BND gibi yabancı ülke istihbarat örgütlerine taşeronluk yapan bir cemaate mensup müritlerin, asli görevi kendileri ile mücadele etmek olan istihbarat birimlerinde kadrolaşabileceğini, devletin gücünü, devleti savunanlara karşı kullanabilecek düzeye gelebileceklerini kim tahmin edebilir ki? "Köstebek", bu ihanet öyküsünün adıdır...
Siz, hiç fethullahçıları devlete karşı bir tehdit olarak algılayan, şikayet eden ya da onlarla uğraşan bir PKK"lı, Brüksel ya da Köln merkezli bir terörist ya da bir TÜSİAD üyesi ya da bir siyasal parti lideri yada bir ikinci cumhuriyetçi ya da bir azınlık mensubu ya da misyoner ya da Hükümet üyesi ya da bir Başbakan gördünüz mü? Nitekim, fethullahçıları kontr-espiyonaj kapsamında iç ve dış tehdit odağı olarak tanımlayan ve mücadele konsepti geliştiren gelmiş-geçmiş bir İçişleri Bakanı, bir Emniyet Genel Müdürü ve bir M,İ,T, Müsteşarı da göremezsiniz, gösteremezsiniz!,, Haklı olarak sorarsınız, kendi iç güvenliğini sağlayamayan, sızıntılara engel olamayan bir ulusal istihbarat birimi, nasıl olur da ülkenin güvenliğini sağlar?!, Bu sorunun yanıtı, doğal olarak olumsuzdur Önünüzde iki tercih vardır; ya çoğunluğun yaptığı gibi bu çelişkiye karşı başınızı çevirir, farketmemiş gibi yaparsınız veya risk üstlenerek araştırmaya ve mücadeleye başlarsınız!,,
Fethullahçılar, Türkiye'de Mevleviler, Bektaşiler, Cerrahiler gibi salt dinsel inancını yaşamaya çalışan bir cemaat değildir Uluslararası alanda at koşturan, son derecede tehlikeli bağlantılarıyla, ekonomik kaynakları ve eğitim kurumlarıyla, Türkiye'nin yüzyüze olduğu en tehlikeli tehdit odağıdır Örgütlenme modeli itibariyle Türkiye'de bir eşi yoktur; örgütlenme modeli olarak, tamamı C,I,A, denetimindeki Moon, Falun-Gong, Seientology gibi tarikatlarla benzeşmektedir Fethullahçılar, mevcut ekonomik kaynaklarını, yapılabilecek en akıllı ve en değerli alana, eğitim yatırımına tahsis ettiklerinden, diğer şeriatçı yapılanmalara kıyasla, ülkemizin sadece bugününü değil, daha çok geleceğini tehdit etmektedirler İşte bu yasadışı yapılanmanın, eğitimin yanısıra, en az onun kadar önemli olan istihbarat alanına yönelmesinde, birtakım stratejik gerekçeler rol oynamaktadır:

1. Tüm dünyanın pek çok merkezinde uygulanmakta olan terörist ve de köktendinci ideolojik yaklaşımların yaptığı gibi, devlete yada yabancı devletlere karşı silahlı mücadele vererek hedefe varmanın mümkün olmadığını en kavrayan dinsel organize suç örgütü, Fethullahçılardır Mevcut sistemi yıkmak yerine, takiyyeyi ön plana çıkararak, devlet yapısıyla çatışmayacak bir örgütlenmeyle, zaman içinde devletin stratejik kurum ve kuruluşların içine sızmak ve ele geçirmek, bu yasadışı yapılanmanın "ılımlı" görüntüsünün altındaki en önemli neden ve etkendir.
2. Fethullahçılar istihbarat birimlerine sızmakla, kendilerine gelebilecek her türlü operasyonu önceden haber alma, önleme ve de karşı operasyonu başlatma olanağına sahip olmaktadırlar. Bu durum, onlara sadece savunma değil, saldırı olanağı da sağlamaktadır.
3. Türk Silahlı Kuvvetleri'ne sızmakta zorlanan ama buna rağmen yılmaksızın girişimlerini sürdüren fethullahçılar, istihbarat birimIerindeki kadrolarını, alternatif Silahlı Kuvvetler olarak algılamaktadırlar. Bu durum, onların kendilerini güvende hissetmelerine yol açmaktadır. Nitekim, emniyet mensubu fethullahçıların toplanma, ve eğitim merkezlerine "ışık kışlaları", emniyet içindeki kadrolarına da genel bir ifadeyle "ışık orduları" denilmektedir. Fethullahçıların emniyet içindeki kadroları, T,S,K, 'ne karşı "denge" sağlama çabalarının bir sonucudur Devletin ele geçirildiği, sistemin bütünüyle değiştirildiği, "Çin Seddi'ne otağ kurulduğu; en son aşamada, alternatif silahlı kuvvetlerin T,S,K, 'ne karşı kullanılması olasılığından, moral anlamda sıkça söz edilmektedir.
4. Fethullahçılar, Türkiye;nin tek özel istihbarat örgütüne sahiptirler. Devletin istihbarat birimlerinin tüm olanaklarını kullanan; gizli bilgilerin tamamını elde eden bu yasadışı örgüt, gerek kendi "hasım;ları ve gerekse, hedef siyasiler, gazeteciler, mafya babaları, bürokratlar, akademisyenler, askerler ve diğer önemli meslek mensuplarının ;açıklarını; içeren, şantaj malzemesi olarak kullanılabilecek her türlü görsel ve işitsel bant kayıtlarından, bu kayıtlara ait çözümlerden, fotoğraflardan her türlü resmi belgeye, hatta kişisel anekdotlara kadar her şeyi içeren bir arşive de sahip bulunmaktadırlar. Parayla satın alamadıklarına, hatta korkutamadıkları "hasım"larına karşı, çarpıtılmış, fabrikasyon bilgi ve belge tanzimi de,bu örgütün ilgi ve uzmanlık alanı içindedir. Aynı şekilde, fethullahçılar, kendi şirketlerine rakip şirketleri bertaraf etmek için bu özel istihbarat örgütünü.kullanmaktadırlar.Bunun için daha çok. "kaçakçılık" duyumları çerçevesinde şirket merkezlerinde yapılan aramaların yıkıcı etkisinden söz edilmektedir. Aynı taktik. "hasım" vakıf, dernek ve şahıslar için de uygulanmaktadır. Bu. örgütün servis hizmetlerinden kimi siyasilerin sıkça yararlandığı yolunda duyumlar alınmaktadır. Özel istihbarat örgütü sayesinde, radikal sosyalist partilerin dışında, seçim barajını aşma olasılığı kuvvetli olan tüm siyasal partilerde, fethullahçıların. aday gösterme gücünün sözkonusu olduğu bilinmektedir. Bu örgüt aynı zamanda, "hasım"ların enterne edilmesi, etkisizleştirilmesi ya da tasfiyesi; yandaşların ise önemli yerlere getirilmesinde işlevsel rol oynamaktadır.
İşte, "Köstebek" çalışması, fethullahçıların bu az bilinen karanlık yüzüne ışık tutmak amacıyla hazırlanmıştır. Özellikle Basın şu gerçeği bilmeleri gerekmektedir: Bu kitap, içişleri ya da Emniyet'i tahkir ve tezyif amacıyla kaleme alınmamıştır. Aksine, kitabın yazılmasında, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve M.İ.T. gibi kuruluşlara, devletin güvenliğini koruma gibi asli görevlerini hatırlatma ve bu görevlerinin gereğini talep etme amacı ön planda tutulmuştur.
Bu kitabı hazırlarken, Fethullahçı istihbaratçıların "imam" düzeyindeki mensuplarına ;moral; amacıyla dağıttıkları "İstihbarat Evrakı; yazılı dosyalardan ("gizli", "çok gizli", kaşeli yazışmalar, soruşturma evrakları ifade tutanakları, yazılı savunma ve diğer matbu metinler) çok yararlandığımı belirtmek istiyorum. Ama bunun için de fethullahçılara teşekkür etmem gerekiyor.

[ Mesa
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Buna karşılık, fethullahçı kadrolaşmaya karşı mücadele verdikleri için zarar gören ve bu çalışmada yardımlarını esirgemeyen "Kemal in Polisleri "ne minnet duygularımı sunuyorum. Hukuksal yardımlarından dolayı dost ve fedakar avukatım Hüseyin Buzoğlu'na ve Av. Neşet Yıldırım'a, ;Yeni Hayat" Dergisinin sahibi Av. Hanifi Altaş'a ve ayrıca bu alandaki çalışmalarından yararlandığım Dr. Ümit Emre'ye, M. Emin Değer'e, Ergün Poyraz'a, Züheyir Kındıra'ya, Sertaç Eş'e ve Yasemin Güneri 'ye teşekkür ediyorum.
Daha dün, T.B.M.M., A.B. ve A.B.D.'nin dayatmaları sonucunda, 30.000'den fazla vatandaşımızın ölümünden, yüzmilyarlarca dolarlık ekonomik kayıptan sorumlu Abdullah Öcalan için "idamı kaldıran" ve Türkiye'nin ulus-devlet özelliğinin temellerine dinamit koyan bir uyum yasa paketini kabul etmiştir. Hukukun temel kuralıdır, kişiler için yasa çıkarılamaz. Başta A.B.D. olmak üzere, hiçbir A.B. ülkesi, kendi iç hukuku ile ilgili dış dayattırmalara izin vermez, veremez. Bu olguya rağmen Batılı ülkeler, bağımsız Türk yargısına, söz konusu müdahale ile kabaca tecavüzde bulunmuştur. Hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı ilkelerinin bu şekilde çiğnenmesiyle, artık yeni dış müdahalelere de resmen yol açılmıştır. Bu zaafiyeti sergileyen T.B.M.M. üyelerinin, Abdullah Öcalan için ne zaman "af; çıkaracakları, hiç şüphesiz henüz bilinmiyor. Ama bu arada fethullahçıların beklentisi de ortaya çıkıyor: Fethullah Gülen, aynı dayatmacılıkla, belki yarın, tıpkı Humeyni gibi ve Humeyni işleviyle Türkiye'ye döndürülürse?!. Acaba T.B.M.M. ya da Hükümet, hayır mı diyecek?!. Türkiye'deki tüm ulusalcıları, fethullahçı tehlikeye karşı çok geç olmadan birlikte hareket etmeye; istihbarat birimlerindeki fethullahçı unsurların temizlenmesi için kamuoyu oluşturmaya çağırıyorum...

Dr. Necip HABLEMİTOĞLU

[ Mesaj 22 Temmuz 2007, Pazar - 04:12 tarihinde, Apache tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Musa dedin de;
Ergün POYRAZ'ın Musa'nın Çocukları. Tayyip ve Emine diye bi kıtabı var. Okumanızı tavsiye ediyorum.

Yazı da çok güzel ondan söylüyecek bişey bulamadım. Ancak Türkiye'nin cahil kesimi de yavaş yavaş tanımaya başladı bu adamları. Bu seçimlerde olmaz ama gelecek seçimlere kalamaz bunlar. Gerçi abd bu sefer başka birini atar o başka.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

fethullahçılara karşı bir yazı, ve türkiye'nin bugünkü durumu.
fethullah ne zamandan beri seçimlerde aday?
yani boş konuşacaksak ben de argüman yaratırım.
bunları okumak da sen hariç herkesde "evet, doğru" tepkisi yarattı.
herhangi bir partiyle fethullah'ın bağlantısı var diyosan ok, o da senin bileceğin iş.
yok yok, mor ötesi.

[ Mesaj 22 Temmuz 2007, Pazar - 05:22 tarihinde, Sly-One tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
sam bunun seçim yasağıyla ilgisi ne?


orasını nedanko'ya soracaksın:

said:
Bu yasak dolayasiyla bir gunlugune, yani yasagin baslayis ve bitis saatine kadar tum siyasi konular yasaklanmistir. Secimlerle alakali, veyahut degil lutfen hic bir siyasi konu acmayin, mesaj yazmayin.


bilmiyorum farkında mısınız ama doğrudan siteyi ilgilendiren birşey, vur patlasın çal oynasın takılacaksanız size ve moderatörlere kalmış. bana battığı yok.

valla adaba mugayyır bir durum yoktu, viktor sanıyorum sitenin adından işkillenmiş olsa gerek heh
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
  • Yeni Oluştur...