Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Venetian Snares - Rossz Csillag Alatt Született


Öne çıkan mesajlar

Mesaj tarihi:
Bilmiyorum Paticik'ten Venetian Snares'i tanıyan kaç kişi çıkar, hatta çıkar mı, ancak yine de bahsetmeden geçemeyeceğim bir albüm.
IDM'in son dönemlerde başını çeken Venetian Snares'in bu albümü özellikle çok güzel, hatta hayatımda her zaman özel yer taşıyacak bir albüm olarak bulunmaktadır aklımda.
Deneysel elektronik müziği bazen klasik, bazen jazz'ımsı etkilerle harmanlayan Aaron Funk, ortaya inanılmaz güzellikte bir albüm çıkarmış diyebilirim.
Macaristan seyahatinde kendini kraliyet sarayının üzerinden uçan bir güvercin olarak hayal etmesiyle konseptini oluşturduğu albümün bütün şarkılarının isimleri macarca. Bununla birlikte albümün 3. şarkısı olan "Öngyilkos Vasarnap", 1930'larda nişanlısının ölümü üzerine macar bir söz yazarının yazdığı, yazdıktan sonra da intihar ettiği, bunun peşisıra macaristan ve amerikada bir çok şarkıyla bağlantılı intihar olayları yüzünden radyolarda yasaklandığı bir şarkı olan "Gloomy Sunday"in, 1930'ların ünlü amerikalı jazz şarkıcısı Billie Holiday'in vokalleriyle yenilenmiş bir hali. "Szamar Madar" ise Sir Edward Elgar'ın "Cello concerto in E minor, Op. 85"'inin sample olarak kullanılmasıyla yaratılmış.
Şahsen albümdeki en beni benden alan parça "Ketsarku Mozgalom" olmakla beraber, şarkıların her biri ayrı bir tadda ve her biri apayrı duygulara sürükleyebiliyor insanı. "Hajnal", "Szerencsetlen" ve "Masodik Galamb"a da dikkat derim. Hatta toptan albümü indirin derim.
PS: IDM herkese hitap eden bir müzik türü değildir. Kompozisyonları gayet başarılı olmakla beraber kaotik, ayak uydurması zor, dinlemesi zor bir müzik türüdür. Ha, yeni şeylere açığım diyorsanız ilk bu albümü indirmenizi, MSN, forum, her şeyi bırakıp müziğin sesini açıp dikkatlice dinlemenizi öneririm.
  • Genel Yönetici
Mesaj tarihi:
Stravinski'nin modern versiyonu gibi. Bu arada Stravinski'yi hiç dinlemediyseniz dinleyin(youtube topiğime bir kaç tane atayim hemen). Rus besteciler bir yana, albüm gerçekten beklediğimden iyi çıktı.

Çok daha iyi.

Funk'ın en iyi işlerinden biri, çöplüğün içine atılmış, deforme olmuş altın saatin kırıldığı için değiştirilmiş ve plastik olan(ki kendisini bakteriler yemekle meşgul şu anda) kayışına batmış çengelli iğneye takıllmış petrol lekeli albino karga tüyü gibi parlıyor nereden geldiği belirsiz bir elektrik ile yanan neon lambanın mor ışığı altında.

Pevv... Daha iyi anlatabileceğimi sanmıyorum. Sakin kafayla dinlemek gerek; gerçi votka ile de dinlenebilir, hatta vodka ile dinlenmelidir dostlarım - 2 rakı kadehi vodka ile çok giden bir havası var, renkler uçuşmaya başlıyor yavaşça etrafta, parlaklar, dönüyorlar...

But I digress.(bu cümleyi nasıl türkçe söyleyebileceğimi öğretirseniz bana sizin şerefinize bir kadeh...) Hajnal favori şarkım şu anda ama Második Galamb ile Szerencsétlen de çok çok çok güzel. Geri kalan şarkılar da güzel ama onlarda sadece iki tane çok var; Öngyilkos Vasárnap hariç - o bir çoklu.

Yaylı kullanımı fazla başarılı - gerideki yaylılarda ciddi teorik başarı var yani. Bu adam müzik teorisinden anlıyor. O mükemmel aralıklar nedir ya - aralarına girsem orgazmdan bayılırım her hal. Özellikle Felbomlasztott Mentokocsi de belli oluyor teknik mükemmellik.

Atonel esintiler var gibi geldi ama uyduruyor da olabilirim - atonilete çalıştığımdan şu anda her yerde 12'likler görüyorum - burada yok ama başka formlarıyla atonellikler yaratıyor yüksek beynim. (atonellik hakkındaki gelişmelerimi sonra başka bir topikte bildiririm)

But I digress again.

Hajnal'da ki piyano solosu ve sonra giren pizzicato-çello-trompet üçlemesine yandan yardım eden şu adını anımsayamadığım üflemeli baroğumsu bir füg havası yakalamış (ki hala füg besteleyemiyorum - zavallı ben).

Második Galamb'da ki vokal albümün tek çoksuz beyendiğim kısmı. Sadece güzel ki bu albüm için kötü sayılır. Biraz daha tiz bir tondan yapardım ben olsam. Fransız aksanlı bir kadın bulurdum bir de. Şarkıyı üç çoklu olmaya mahkum ediyor ve favoriliği Hajnal ile paylaşamıyor.

Bu arada ekleyeyim Polaris diye bir İşkoç vodkası bulursanız bana iki katı fiyatına satabilirsiniz.

But I digress once again.

Második Galamb'ın sonu insanı halden hale şokluyor. Kadın olsaydım Sylvia Plath oldum derdim yani. Bell Jar'ı okurken bu adını okuyamadığım albümü (ki sanırım sizde okuyamıyosunuzdur, artık big damn album diyelim ve Firefly'a selam çakalım - kısaca BDA da olur) tekrar modunda dinleyin diyor ve ceketimi giymeye gidiyorum.

Szamár Madár da Elgar'ın konçertosu iyi yorumlanmış - gerçi ben du Pre'yi yeğlerim(youtube topiğime onu da atarım şimdi).

BDA'yı dinleyin - dinletin - şindi rapidshare'e upload edeceğim ordan indirip dinleyin puanım olsun.

Evet, bir sonraki eleştirimda görüşmek üzere sevgili patilerim. Tırnaklarınızı törpülerken gitarı gigpackini paçalamayın, sonra bir gün aç bırakılabilirsiniz benden uyarması.

Sağlıcakla kalın.
×
×
  • Yeni Oluştur...