Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Hans ve Fritz


Villians

Öne çıkan mesajlar

Bir an için Hitler'in savaşı kazanmış olduğunu düşün, tüm yahudileri yok ettiğini ve halkını Arı ırk diye bir şey olduğuna inandırmış olduğunu.Tarih kitapları değişmeye başladı ve yüzyıl sonra onun ardıdan gelenlerde tüm Hintlileri yok etti. Üç yüz yıl sonra zenci ırkta yok edildi. Beş yüz yıl sürer, ama sonuçta tüm güçlü savaş makineleri yeryüzünden Doğulu ırkların tümünü yeryüzünden silmeyi başarır. Tarih kitapları barbarlara karşı yapılan uzaklardaki savaşlardan bahseder, ama kimse okumaz çünkü önemi yoktur.
'' Nazizim'in doğuşundan iki bin yıl sonra Tokyo'da bir barda,uzun boylu, mavi gözlü insanların beş yüz yıl boyunca yaşadığı bu şehirde Hans ve Fritz bira içmektedir. Bir anda Hans Fritz'e bakar ve sorar: Fritz sence her zaman böylemiydi?
Ne diye sorar Fritz
Dünya
Elbette dünya daima böyleydi bize böyle öğretmediler mi?
Tabiii ki, böyle aptalca bir soruyu neden soruduğumu bende bilmioyrum der Hans. Biralarını bitirirler ve başka şeylerden konuşurlar ve bu soru tamamiyle unutulur.

Sizce biz Hans ile Fritz'in sorusuna cevap bulduk mu ya da böyle bir soru sorduk mu.?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

güzel olmuş da sanki bıçakla kesilmiş gibi olmuş. hikaye gibi başlamışsın biraz.

bi de biz nerden geldiğimizi biliyoruz. şu an anadoluyu zamanında işgal ettiğimizi de biliyoruz. Zaten bütün kavimler de daha güzel yerlere gitmek için göç edip orayı işgal etmezler mi
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Meselenin tarih değil de unutulma korkusu olduğu gayet açık aslında. Bir zamanlar var olup şimdi unutulan insanların, medeniyetlerin ne hissettiğini merak etmemiz öğütleniyor, değil mi? Çünkü unutulmamayı istemeye hakkımız olması için önce unutulmuşlara karşı borcumuzu ödememiz gerekiyor. Vefa duygusuna gönderme yapılıyor metinde.

Ama düşünüyorum da...

Geçenlerde bir fotoğraf gördüm. E-posta gruplarında dolaşıyordu; belki sizler de görmüşsünüzdür. Kürkü için avlanmış bir fok yavrusunun fotoğrafıydı. Nedenini bilmiyorum, muhtemelen kürkün bütünlüğünü korumak için, hayvanın derisi canlı canlı yüzülmüştü.

Et, kan ve sinirden örülmüş o yığını gözlerinizin önüne getirmeye çalışın. Yavru öyle acı çekmişti ki -hiç abartmadan söylüyorum- gözleri yuvalarından fırlamıştı. O yığının üzerinde şeklini yitirmiş, yerinden olmuş iki beyaz cisim duruyordu.

O vahşete imzasını atanlar Nazi orduları tarafından yok edilmemişti. Dahası, onlar büyük olasılıkla yargılanmadılar bile.

Ve ben biliyorum ki sabah kalkıp güneşi gördüğümde, bir dostumla karşılaştığımda, bir film izler yahut öylesine sokakta yürürken hala gülümseyebiliyorsam, bunu benimle aynı sınıf içine sokulan, insan denen o yaratıkların işlediği korkunç günahı zaman zaman unutabildiğim için yapabiliyorum.

Ve yine biliyorum ki bu günahı işleyen insanoğlu sonsuza dek silinip unutulsa dünya hiçbir şey kaybetmez. Gülümseyebilmek için o günahın işlendiğini unutan ben, sonsuza dek silinip unutulsam dünya hiçbir şey kaybetmez.

Tüm bu yazdıklarım üzerine bence öncelikle sorulması gereken soru şu: İnsan vicdanını yaşar, çalışır halde tutmakla mı ilgilenmelidir yoksa rahat tutmakla mı?

Daha da pek bir şey söylemek istemiyorum...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...