Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Ordu toplanıyor...


Silmarwen

Öne çıkan mesajlar

Voice of Souls dağılalı yıllar geçmişti fakat daha dün gibi aklındaydı dostlarından ve kardeşlerinden ayrılışı. Cüce Genard yaşadığı dehlizlere geri döneceğini söylemişti fakat Spilas'ın acil bir durum için geçen sene gönderdiği haberci dağı yerinde bulamadığını söylemişti. Haberci yanılmış olamazdı. Genard büyük ihtimalle hayata gözlerini kapatmıştı. "Huzur içinde yat eski dostum." diye geçirdi içinden tıpkı o zaman da yaptığı gibi.

Kardeşi Valgard sınır korumasını sağlayan karakolu yönetmek için çok uzak bir şehre gitmişti. Ondan da uzun zamandır haber yoktu. İkizi Narghos, tanrıların lütfu ile Spilas'ın feda ettiği büyü gücü sonucu yeniden hayata bir büyü kullanıcısı olarak gelmişti. Spilas bir daha ömrü boyunca büyü yapamamaya mahkum kalmıştı fakat O'nun için pek bir önem taşımıyordu. Hele ki fedakârlığı sonucunda ikizinin hayatını geri kazandığı için hiç umursamıyordu bile. Büyü üzerine bilgisi eskisi gibi engindi lakin büyü sözcükleri için dili mühürlenmişti. Narghos ise sadece büyü kullanmaya zorunlu kılınmıştı. Fiziksel açıdan çok güçsüzdü ve silahları -nedense- elinde tutamıyordu. Bu yüzden tek silahı olan büyüyü geliştirmek üzere diyar diyar dolaşıp bilgi toplamaya başladı ve -Valgard gibi- ondan da hiç haber gelmedi. Denthrax Gilthor, Falean Flambard ile birlikte araştırma maksadıyla başka bir ülkeye gitmişti. Döndükleri biliniyordu fakat Spilas'ın yanına gelmemişlerdi.

Voice of Souls'un kurallarının ortaya çıktığı, ordunun şeklinin belirlendiği bu koca, yaşlı kalede şu anda sadece Spilas Flambard ve eşi Miralene bulunuyordu. Fakat Miralene ne Narghos'u, ne Valgard'ı, ne Genard'ı, ne de diğerlerini tanıma fırsatı bulamamıştı. Sadece isimlerini ve kim olduklarını biliyordu. Fiziksel görünüşleri hakkında en ufak bir fikri bile yoktu.

Yemek masasında, her zamanki yerindeydi şövalye Spilas Flambard. Her seferinde o masada yaşadığı en önemli olayı anlatır dururdu eşine. Şövalyeliğin yanında büyü kullanıcısı olmaktan bir zarar gelmezdi kimseye. Tamam, nesiller önce gelmiş olabilirdi fakat bu tekrarlanacağı anlamına gelmiyordu.

Yemeğin ortalarına doğru odanın küçük penceresinden içeri bir ok hızla girdi ve karşı duvarda asılı olan tahta panoya saplanıverdi. Spilas, geçmişten kalan temkinliliği ile eşine derhal masanın altına girip orada beklemesini söyledi. Panik hâlinde duvardaki kalkanlardan birisini alıp kendine siper ederek saplanan oka doğru ilerledi. Tüyleri açık mavi renkte hafif parlıyordu. Tıpkı ordularını temsil eden renk gibiydi. Temkinli bir şekilde pencereye doğru yaklaştı. Bir ok daha vızıldayarak geldi, kalkana çarptı ve geri sekerek aşağıya düştü. Aşağıdan bir gürleme sesi geldi. Yakalayabildiği birkaç kelime arasında 'kapı' ve 'açmak' geçiyordu. Savrulan bir kaç lanet sözcüğü de cabası. Lâkin Spilas o anda ne söylenenleri düşünüyor, ne de lanetleri umursuyordu. Bu sesi tanıyordu. Yıllar boyu bu sesi duymuş, her seferinde de -genellikle- gülümseyerek karşılamıştı. Miralene'e masanın altından çıkıp kapıyı açmasını söyledi. Eşi, kapıya doğru tedirgin bir şekilde yol alırken Spilas O'nu yatıştırmak için durumu açıklamaya çalışıyordu. Fakat uzun sürmedi. Spilas'ın sesi, kapı açılınca içeri yuvarlanan, nefes nefese kalmış cücenin gelişiyle kesilmişti. Cüce, hızla kapıyı kapadı, sürgüsünü çekti, Miralene'e dönerek kibar fakat aceleli bir reverans yaptı ve Spilas'ın yakasına yapıştı. "Kurtar beni!" Gözleri faltaşı gibi açılmış, Genard'a bakan Spilas "Ki.. Kim... Kimden?" diye sorabildi ancak. Gerçi sormasına gerek yoktu. Veya 'kurtarma' işlemi için bir şey yapmasına. Savaşçı cüce, bir kaç saniye içerisinde Spilas ve Miralene'in şaşkın bakışları altında büyük holün ortasında duran masayı devirdi ve kendine siper etti. Üzerinden çıkardığı arbaletini de kapıya doğru yöneltti. Sonra "Orada durmuş ölmeyi mi bekliyorsunuz? Bir büyücünün liderliğini yaptığı koca bir süvari birliği buraya doğru geliyor. Haydi, gelin de saklanın." diye gürledi ikisinede. Fakat bir süre sonra çiftin hâlâ kapının önünde dikilip kendisine doğru baktığını görünce hiddetle ayağa kalktı ve Spilas'a tükürükler saçarak "Lanet olsun, senin neyin var? Ölü görmüş gibi bakıyorsun." diye haykırdı. Spilas'ın verebildiği tek cevap "Sen ölüydün? Yani ölmüştün. Yani ölmüş olmalıydın. Dağ.. Dağın kaybolduğunu duymuştum." olmuştu. "Ve sen de bunu yedin ha koca şövalye. Bak buna gülerim işte." diyen sonrasında da kahkahaya boğulan cücenin yerde çırpınışını izlemekten başka bir şey yapamadı.

Yıllardır bu kaleye ne bir saldırı olmuş ne de bir baskın düzenlenmişti. Hatta hepsi birden bu kalenin, düşmanları tarafından bilinip bilinmediği konusunda tereddütte idi. Şaşkınlığı o kadar yoğundu ki, Miralene ondan önce kendini toparlamış, O'nu da kolundan çekiştirerek kapıdan uzaklaştırıyordu. Bir süre sonra kapı bir çift nal sesi ile çatırdıyarak kırılıp yere devrildi. Spilas'ın bakışları birden Genard'dan kapıya, daha doğrusu kapıyı kıran kişiye yönelmişti. Uzun, gri bir kumaşa sarınmış süvari kapının önünde durmuş ve bir kaç karmaşık sözcük mırıldanmıştı. Sözler tanıdıktı Spilas için. Yapılan bir büyüyü bozmak için kullanılan basit birkaç kelime idi. Fakat sözlerden çok ses daha da tanıdıktı. Sanki çocukluğundan beri duyduğu bir ses gibiydi. Sanki doğduğu andan itibaren kulağında yankılanan ses gibi. Sesi duyunca Genard'da arbaletini beline asmış, ayağa kalkmış ve masayı düzeltmeye koyulmuştu. Miralene ise olaylara hiç bir anlam veremediği için az önceki panik halinin artması ile hızla içerdeki odaya ilerlemiş ve kendini korumaya almıştı.

Kapıdaki Narghos Flambard'dan başkası değildi ve bu üzerindeki gri kumaş parçasını çekip de bir kenara fırlatınca ortaya çıkan beyaz cübbesinden daha da belli olmuştu. Atından indi ve ikizine doğru kollarını açarak ilerledi. Spilas sevincini ve duygularını saklayamıyordu. Kardeşine sıkı sıkı sarılırken gözlerinden de bir kaç damla yaş süzülmüştü. Hatta yaşlar kapıda beliren ikinci bir suretin görülmesini engellemişti. İri cüssesi ile, şen kahkahası ile Valgard da Narghos ile birlikte gelmişti. Genard, Spilas'a oynadıkları oyunu belli edercesine gülmeye başlamıştı. Spilas'ın ise ağzından "Kardeşlerim" dışında bir kelime çıkmıyordu. Valgard, gülümsemesi hiç yüzünden eksik olmayan yüzü ile içeri girdi ve Spilas'a sarılmak için sıraya girdi.

Kapının tamir edilmesinden sonra sofraya tabaklar yerleştirildi, yemekler hazırlandı ve yeni gelenlerin açlığını gidermesi sağlandı. Yemek masası eski zamanlardaki gibi eğlence ortamı olmuştu onlar için. Spilas, Miralene ile nasıl tanıştığını kardeşleri ve dostuna anlatırken bir yandan da onları eşine tanıtıyor, onlarla ilgili anılarını anlatıyordu. Bir süre sonra herkes sırayla geçmişteki yaşadıklarını anlatır olmuştu. Ordununu kuruluş günleri, toparlanma evresi, savaşlar, görevler, yaşadıkları maceralar, ayrıldıktan sonra yaptıkları... Sohbet, gecenin geç saatlerine kadar sürmüştü. Ardından yataklar yapıldı ve uyku vakti geldi. Spilas, eşiyle birlikte yatak odasına giderken ikizi Narghos'un fısıldayarak söylediği cümle ile olduğu yerde kaldı. "Voice of Souls yeniden toparlandı... " Bu Spilas için mükemmel bir olaydı. Ordunun varlığı, yeniden toparlanması ufak bir çocuğa verilmiş bir şekerin yarattığı etkiyi yaratırdı her seferinde Spilas üzerinde. Spilas, bu orduya ruhu ile bağlıydı. Onu seviyor ve devamlılığını getirmek üzere elinden gelen her şeyi yapıyordu. Gece boyunca bir an bile gözünü kırpmayarak yapmayı planladıklarını eşine anlatıp durdu. Bir süre sonra Miralene, Spilas'ın gevezeliğine dayanamayarak uykusuna çekilmiş ve onu kendi kendisine konuşmaya mahkum bırakmıştı. Zaten Spilas'ın da cümleleri yavaş yavaş fısıltılara. Oradan da rüya mezelerine dönüşmüştü.

Sabah uyandıkları zaman hepsinin üzerinde ayrı bir heyecan vardı. Kahvaltı esnasında Spilas planlarını diğerlerine de beyan etmeye başlamıştı "Denthrax'a haber veririz, Falean da onunla birlikte zaten. Anor'a ulaşırız. Frost vardı, hani şu büyücü onu da çağırırız. Ah bir de Burzum gelse keşke." Ufak iç çekişinden sonra lafları ardarda, nefes almadan ağzından çıkarmaya devam etmişti "Büyü kullanıcılarına ulaşmaya çalışırız. Eski Voice of Souls şövalyelerinden Bronzebard vardı, O'na da bakarız. Sonra Kachack ve Janet Moonglow vardı. Onlar da bizimle gelir değil mi? Keşke ağabeyimiz Lionel de bizimle olsaydı. Bu mutlu anı onun da yaşamasını çok isterdim. Ha bir de geçenler de görüştüğüm delikanlı var. Sağlam birisine benziyor. İsmi Saurhil Oathrace. O da aramıza katılabileceğini söylemişti. Gerçi o zamanlar pek ümitli değildim ordunun tekrar toplanacağından fakat şimdi eminim. Çok güzel olacak. Görebiliyorum." Spilas o kadar heyecanlı konuşuyordu ki masadakiler biraz mutluluktan biraz da onun bu haline sürekli gülümsüyorlardı.

Güzel olacaktı. Voice of Souls yıllardan sonra tekrar toplanıyordu. Ruh bağı ile bağlı kardeşler, dostlar geri dönüyordu. Spilas son cümlelerini söyledikten sonra -sonunda- kahvaltısına başlamıştı... "Bize göre İyilik... Bize göre Düzen... Bu iki cümleyi seviyorum... "
______________________________________

Hikayenin mevcut olan son kısmı. Devamı gelecek.

[ Mesaj 16 March 2007, Friday - 20:44 tarihinde, Silmarwen tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Çok sevdim çok hoşuma gitti
mirlene de gelmiş sonunda hikayaye
keşke bikaç kişi daha olsaydı
yaz devamınıda okuyalım..
hikayeyi okurken bende sanki böle orada savaşmak üzereymiş gibi hissetim heycanla ordunun toparlanması karaktlerin ortaya çıkması beni mutlu etti...

[ Mesaj 16 March 2007, Friday - 21:28 tarihinde, Villians tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Açıkçası -ne kadar inanırsınız bilemem- ben daha Death'in Voice of Souls şarkısından haberdar bile değilken, 4 sene önce koyuldu bu ordunun ismi =) 4 senedir de aynı. Sonradan şarkı ismi ile aynı olduğunu öğrenince değiştirmek istemdim. Pek de hoşuma gitti bi yandan.

Miralene'nin hikayeye ilk katılığı yer değil burası. Daha önceside var. Hatta ileri de 12. neslin ilk ferdini de görünce şaşırmayın ;)

Not: Spilas ve kardeşleri 11. nesil
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Evet =) Flambard soyundan bir büyücü daha çıkacak (İsmi gizli tutulan kişi, Spilas, [Spilas'ın sayesinde] Narghos var olanlar.)

Miralene'in eklenmesi ile onun arkadaşları da gelecek. Fakat onlara henüz isim ve rol bulamadım. Gilthor soyundan da bir oğul gelebilir.

Ayrıca diğer tarafta bulunan Silmarwen ve Ninniach, yıllar önce Spilas'ın öldürdüğü iblisi insan bedeninde geri getirdiler. O da yanında hapsettiği ruhları kölesi olarak getirdi. İçlerinde Spilas'ın eski eşi Jovetus ve ikizi Narghos'tan çok ama çok ufak bir parça da mevcut.

En çok hoşuma giden kısmı ise Galethor geri dönüyor. Spilas'ın küçük kardeşi Valgard'ın hazırladığı ufak bir av birliği ile sürgüne gönderilen vampir Galethor, beraberinde kardeş kılıçlardan olan Galeriesi de getiriyor. Diğer kılıç Gelmir, Spilas'ın elinde nedeni belirsiz bir şekilde parçalanmıştı.

Elf lordu Gilonas Frianth ve yardımcısı Fleinea da geri dönecek. Ordu çok güçlü olacak =)

Öte yandan büyük ağabey Lionel Flambard yaşadığı düzlemden geri dönüyor. Asıl amacı kardeşlerini alıp geri dönmek fakat onlara yardım etmek için kalıyor. Bu da dengeleri bir hayli değiştiriyor.

Güzel olacak. Çok güzel =)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

E ben de diyorum işte. Miralene orada gidip de ikiz kardeşimi mi öldürseydi. E haliyle onunla gelen Valgard'ı da düşman zannedip onu da aşağı indirecekti. Oooh ondan sonra al başına belayı. Ben nerden toplıcam lan o orduyu bi daha. Böle devam =P

Hem o korktuğundan kaçmadı içeri. "Eeeh. Sizle mi uğraşıcam be. Kaç kere söledim sana eve iş getirme diye." modunda gitti içeri. =P (bkz.: Professional kıvrımlar)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Of be Silmarwen amma uzak beklettin hikayelerin için, eskiden bana msn den yollardın artık onu da kestin..
Hikayelerin devamını da bekleriz. Bi çırpıda okudum resmen.
Ve son olarak sana bi büyücü ismi vereyim, belki kullnırsın :P

Archdevil (Assassin)
Her Zaman Arkanda
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...