Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

felsefe??


Ra_d

Öne çıkan mesajlar

said:
2001-10-12 23:30 tarihinde, Mayhem yazmış:
Şu sıra "böyle buyurdu zerdüşt" ü okuyorum nietzche den..Hitler e ilham veren "üstinsan" yaratma çabası ilginç.Ama herkesi üstinsan olmaya zorlamak saçma geldi bana.Bence insanın hayatını boş yere geçirmeye de hakkı vardır ve kimse bu hakkı onun elinden alamaz -bkz. Hitler- .


insanın zaten yüzyıllardır bu kadar kasması saçmalık ki, nedir yani bunun üst sınırı var mı? pentium misali yapıyoruz yaw her dönem bir başka trend, her devirde ayrı bir hikaye ama sonuçta dediğin gibi zamanını boşa geçirirken bizim gibi malların sırtından geçinenler keyfini çıkarıyor...

bu dağ başında hem de karadeniz gibi bir yerde muz ağacı diktim taşların arasına, büyüdü, mevyesi küçük olabilir ama sonuçta büyüttüm yani, ne diksen emeğini verdiğinde karşılığını alıyosun, ee nedir peki "param olsa da şunu alsam", "okuyim de adam olayım yoksa kimse yüzüme bakmaz iş bulamam" saçmalığı?

senin hayatın senindir kim bunun üzerinde hak iddia edebilir ki ana babandan başka? haa ok diyeceksiniz ki ana baba istiyo işte o dediklerini, ok tamam benim de böyle sorunlarım var tabi ailemle, "30 yaşına geldin biz torun isteriz artık hade" diyolar ama zaten onların da sorunu gözleri kapalı yaşamaları, bi açsalar, "bize ne insanların ne düşündüğünden" diyebilseler...

bu toplumda tek yaşarsan ya "adamın problemi varmış çocuğu olmuyomuş" derler, ya da "herif homo işte ya baksana bardağı bile nasıl tutuyo" derler ama banane ne dediklerinden...

küçük küçük tohumları dikiyosun bıcır bıcır şeyler çıkıyo topraktan, sonra onları yiyosun ama birkaçını bırakıyosun tohumluk, aha sana yine koca bir tarla dolusu tohum, bu döngüyü sağlayıp ruh sağlığını aklı erdiğince koruyabilen dedem, dedelerim de öldüler tabi ama en azından adamlar neden öldüklerini bile bilemeden gittiler, bizim gibi "üzgünüm kansersiniz 3 ayınız var, ama bu üç ayı biz size kemoterapi uygulayarak zehir edeceğiz böylece aynaya bakmak istemeyerek öleceksiniz merak etmeyin" olmadılar...

sanayileşeceğiz di mi? sonra? biri gökdelenlerimizi bombalayacak biz de gidip "seni gidi fakir, sanayisiz, üretimsiz ülkenin yarattığı canavar diye" yaptığı bizde de olduğu gibi "aha ben bu adama oy verim bari" diyen ve ne için ne verdiğini dahi bilmeyen insanların çocuklarını öldüreceğiz...

ben istemiyorum o zaman...

çok süper olduk çok herbişeyi hallettik de ne oldu? veya halledenlerin hali nedir? daha sağlam biri gelir bi koyar ensene ambargoyu, diğerlerini de yanına alır bi şekilde, ya şantaj yapar sana ilaç vermem sana petrol vermem diye, sonunda kalırsın gene yapayalnız, yok abi ben istemiyorum a zaman sanayi falan...

ha bu demek değildir ki gerçekten bunun olması lazım doğrusu budur, hayır tabii ki değil ama çok çok büyük şeyleri (mesela genlerimizi) değiştirmeden gerçekleştirmemiz pek mümkün değil, neden 50 yıl bilmemkaç yıl gerideyiz denir hep? çünkü o 50 yıl bir kuşaktır, bizmi kuşağımız belki bunları biliyor ona göre plan yapıyordur ama anası babası o 50 yıl öncenin insanıdır...

ben deprem mühendisiyim ve onca yakın depremden sonra hala insanların beton santraline gelip şu soruyu sorduğuna inanamıyorum;
"hoca daha ucuz olmaz mı ya, elle döktümüze göre çok fark var"
dökme o zaman, senin evin var mı var, ee sen mezarcı mısın millete betondan mezar yapıyosun?
-hayır abi belediyeden emekliyim, veznede çalıştım 35 sene...
-aferim...

sen istersen değil japonya, aya git, depremin anasını bul sor hesabını bunların, yine farketmez işte, 50 yıl geçecek sonra ancak...

bence boş oturun abi, şunları yazarken kullandığın elektriği teknolojiyi nerden bulacaksın diyosanız, salak olmazsanız aklınızı kullanırsanız kolay...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

black naapalım o zaman??
sadece tarımlamı geçinelim?
arkadada aşık veyselin "benim sadık yarim kara topraktır" çalsın(yanlış anlaşılmasın aşık veysel'i chok severim.)
nereye kadar!!!bu sefer bizim sırtımızdan geçinenler bi iki kişi olmıycakta koskoca milletler olacak.mutlaka kendi üretemediğimiz ve ihtiyaç duyduğumuz bi şeyler olacak.en azında kendimizi savunmak için silah almak zorunda kalacağız.bunu almak için tahıl mı satacağız.
chok basit bi istatistik:
türkiye cumhuriyetinin 75 senede ürettiği bütün tahılı 1998 daki fiyatından satsak bir(1) adet F-16 alabiliyoruz.belki şimdi yarsını bile alamıyacağız. o zaman ne olacak başka ülkeler(senin deyiminle daha sağlam biri) bu sefer silahla tepemize binmeye çalışacak.isteklerini ambargoyla diilde silahla yapmaya çalışacak.insanların hiç bişeyleri olmasa bile kaybedecek canları olacak.yine dışardan yönetilmeye başlıyacağız.unutma sanayileşmeyince belki madden dışa bağımsız olabiliriz ama hala kaybedebileceğimiz bişeyler vardır.
hasta olacağız.taam kemoterapi olmayacağız ama griptende insanlar ölecek ve onlarda neden öldüklerini bilmiyecekler.çaresiz ve aç kalanlar korkacaklar ve bu döngüye saldırmaya başlıyacaklar.biraz daha fazla toprağı olan topraksız olanları emrinde çalıştırmaya başlıyacak ve eski(hatta hala devam etmekte olan) feodal yöntem tekrar başlayacak.ağaların,patronların,lordların güç isteği küçük toprak sahiplerine saldıracak.bu küçük çiftçiler çaresizlik içinde karnını doyurmak için çırpınacak.sonunda bıçak kemiğe dayanacak;zaten sağlam temeller üzerine oturmamış olan bu dönğü bir esintiyle yıkılacak.
bunları görmek için kahin olmak gerekmiyo.çünkü dünya bunu yaşadı yine yaşıyacak.feodal yöntemin adı değişecek.lordların,ağaların,ünvanlıların isimleri patron olacak milyoner milyarder olacak.değişecek ufak tefek şeyler olacak.bu saldırılar globalleşmeye uyup;uzun mesafelerden yapılabilecek.büyük patronlar cezalandırmaya çalışacak.cezalandırılan daha chok hırslanıp daha büyük saldıracak.saldırlar büyüdükçe (adına dünya savaşı diyin.terör diyin.ne derseniz deyin)kaos'a yakınlaşılacak.hepsinin sonunda kaset başa saracak.aynı şarkıları bizim torunlarımızın torunları dinliyecek.

yanlız kuşak konusunda sana katılıyorum.bunu aşmanında bence bi yolu var.iyi ve gittikce iyileşen bi eğitim süreci.bu bizim hızımızı arttırır.hemde her yönde.arayı kapatırız.

not:ben hiç muz tohumu görmedim nası bişii?karadenizde nası yetiştirdin?

[ Bu mesaj Ra_d tarafından on 2001-10-13 22:34 tarihinde editlenmiştir. ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

yukarda olacak dediklerin şu anda da var yalnız, zaten insanlar gripten ölüyorlar bu ülkede, hem ölümün nesi kötü ki? ben şahsen kanser olup kemoterapi sonucu öleceğime bunu hiç bilmeden cart diye ölmeyi yeğlerim, hatta beni tanıyanlar bilir, geyiğimdir, gülerim, güldürürüm ama şu anda malum şahsiyet gelip benimle diğer tarafa geliyon mu aha elimde de sizin dalga geçmek için karikatürlerde çiziktirdiğiniz tırpan dese eyvallah hade gidelim derim....

beklentim yok çünkü ileriye dönük, geçende prawler bi konu açmıştı bununla ilgili, bişe yazmadım oraya ama yani aslında çok zor değil bu dünyayı bırakmak...

bilmemkaç yılında amerika bişeyleri direterek veya bişeylere karşılık bişeyler şart koşarak dünya üzerindeki en büyük bor minerali rezervini dünyanın geri kalanından çok daha rahat bi şekilde kullanma hakkını elde etti, bu dediğin tarım toplumu iken de olur, aşık veysel dinlerken de olur, pakistan gibi nükleer bir güç olduğunu zannediyorken de olur, japonya gibi teknoloji alanında devrim yaratmış olsan da olur...

muzu tohumdan yetiştirmedim buradaki köylerden birinde birinin bahçesinde görüp dumur oldum, küçük bi tanesini de kökünden alıp getirdim, diktim, şimdi 6 tane oldular...

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Hayattan bir beklentisi olmamak işte bendede aynısı belkide bu ülkede yaşayan çoğu insanın durumu bu kesinlikle her zaman istediklerimiz uzak oldu belkide olmadı ama olmaması çoğu zaman bizden kaynaklanmadı her zaman koşullar bunu gerektirdi vede bıktırdı bizi gözümün önünde parasızlıkdan açlıktan ölen insanlar varken bir hiç uğruna savaşa gönderilcek insanlar belkide bu insanlara zorunlu kalınırsa dahil edilcek biz yani kısacası nedir yaşamak niçin yaşamak bence bir hiç sadece günde bir saniye gülümseme kaplıyorsa yüzümü ben bunun için yaşıyorum ölümden korktuğum yada yaşamı çok sevdiğim için değil çoğu zaman o bir saniye bile olmasa yarın olur belki diye yaşıyorum yoksa istediğin gün o oraklı abim gelip benide alabilr hiç bir itirazım olmaz...
Belkide düşündünüz mü hiç her ne kadar yok desenizde kendi yaşamına son vermenin günah olduğunu düşündüğünüz için hala yaşadığınızı dürüstçe kendinize sorsanıza bu sorunun cevabını çoğunuz evet olabilir dicektir....
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
2001-10-13 15:43 tarihinde, Szasstam yazmış:
Hayattan bir beklentisi olmamak işte bendede aynısı belkide bu ülkede yaşayan çoğu insanın durumu bu kısacası nedir yaşamak niçin yaşamak bence bir hiç sadece günde bir saniye gülümseme kaplıyorsa yüzümü ben bunun için yaşıyorum ölümden korktuğum yada yaşamı çok sevdiğim için değil çoğu zaman o bir saniye bile olmasa yarın olur belki diye yaşıyorum yoksa istediğin gün o oraklı abim gelip benide alabilr hiç bir itirazım olmaz...


benimde yazacağım bu kısmıydı
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

abi nasıl sevebilirim ki?

hayatım boyunca gözümde heykeli dikilecek adam olarak gördüğüm babamın, 35 yıldır kendini işine, mesleğine deliler gibi vermiş benim de o mesleği seçmeme sebep olmuş babamın bi anda onca yılda yaptıklarının hiçe sayılıp, hiç haketmediği bir yorumla kaldırılıp bir kenara atılmasına şahit oldum son 2 ayda...

belki çok özel ve ailesel sorunlar bunlar ama inanın insanın yüzüne çaat diye vurulunca özelliği kalmıyor. herşeyini örnek alırsın, kafanda idoldür artık, onun gibisindir, öyle seversin ki yumruk yumruğa tartışsan bile üstüne toz kondurmaz, başkalarına laf söyletmezsin onun hakkında ama bir an gelir ki sanki sen baba, o senin çocuğun olur ve sana sorar;
"ne yapmayım ben şimdi?"

inşallah kimsenin başına gelmez dediklerim ama öyle bir yerdeyim ki dünya yok olsun razıyım, beni ilgilendirmiyor insanların değer verdiği çoğu şey, çünkü gerçekten birkaç gün düşündüm üstünde ve şuna inandım; bu dünyada insanlar var oldukça, birbirlerine bunları yaptıkça, öz kardeşine bile yapmadığını, demediğini bırakmadıkça hiçbir güzelliğin hiçbir değerin önemi yok...

umutlarımı, hayallerimi düşünüyorum da, eğer dünyevi de olsa büyüklü küçüklü bişeyler istiyorduysam işte onları artık isteyemiyorum, ne mesleğimi seviyorum artık ne de yaptığım işi, çünkü bu artık son gaz gittiğin otobanda şeritin ileride kapatılmış olması gibi bişey, çıkamıyosun oradan, ilerisi de görünüyor, yolun sonu yani, hem de burnumun dibinde, yolları yapan, önüme bu hizmeti seren insan sadece ilahi adaletin çözebileceği bir şekilde kenara itiliyor...

bunları bilerek, hayatın dürüste, iyiye, çalışkana böyle davrandığını görerek, bile bile lades denir mi? aile denen şeyin düzgün çalışanını ben yakın çevremde göremedim, belki ben çok yanlış şeyler beklediğimdendir bilmiyorum ama insanlar çocuk yapıp sonra onu yarış atı misali koşmaya çalıştılar, ben olmasam da bunun içinde, herkes sanki ellerindeki taş gibi oynadı onlarla, hala da bunu görüyorum, iyi bir okul kazanmak, başarılı olmak, bilmem kiminkinden iyi olmak, neden olamamış olmak, bunlarla uğraştılar hep, sormadılar ne istiyorsun? neyi istiyorsan onu yap, seçimlerinde özgür ol, belli bir yerden sonra bu senin hayatın...

belki bunları sizler yaşamadınız ama benim çevremdeki insanlarda ben bunu gördüm, bir tanesinin evinde kütüphanesi yoktur ama hangi okulun hangisinden daha iyi olduğunu bilir nasılsa, mesela odtü süperdir, bilgisayar şahanedir ama bursa uludağ üniversitesi'nin muhasebe bölümü diplomasına kıçını bile silmez (alınmaca yok , bunlar benim sözlerim değil), bunu anlamak mümkün değil tabi, herhalde çocukları için iyisini istemek oluyor bu...

veya gelirsin bizim gibi eşşek adam yaşına artık başlarlar senin yaşın geldi diye, demezler ki yaw biz sana bu konuda ne kadar destek olduk, neyi anlattık neye müsade ettik, ama zamanı gelir bişeylerin, istememen mümkün değildir çünkü yukardaki mesajlarımda da dediğim gibi mevyesiz ağaca kim neler der, yani sonuçta sen o çizilmiş yoldan gitmeye mecbursundur, kendi kendine "ben kendi hayatımı çizecem arkadaş" demene rağmen...

bunun sonu gelmeyecek en iyisi bir yerde bitireyim;
cevabını istemediğim bir soru soracağım size, bunu bir düşünün...

evinde ortada bir masanın üzerinde vazo iki yanında da ona simetrik kül tablaları olmayan, misafir odası denen aptal bir mekanı ve onun içinde ancak yüz yılda bir kere kullanılan bir büyük yemek masası olmayan, bu masanın üzerinde el işi örme/dokuma bir örtüsü olmayan, o oturma odasında yukardan sarkan ve ışığı kırmaktan başka ne boka yaradığını kimsenin bilmediği bir avize olmayan veya bunlardan bir tanesi bile olmayan bir ev biliyor musunuz?

iyi günler...

[ Bu mesaj BlackRose tarafından on 2001-10-13 17:43 tarihinde editlenmiştir. ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
2001-10-13 17:33 tarihinde, BlackRose yazmış:
abi nasıl sevebilirim ki?



hayatım boyunca gözümde heykeli dikilecek adam olarak gördüğüm babamın, 35 yıldır kendini işine, mesleğine deliler gibi vermiş benim de o mesleği seçmeme sebep olmuş babamın bi anda onca yılda yaptıklarının hiçe sayılıp, hiç haketmediği bir yorumla kaldırılıp bir kenara atılmasına şahit oldum son 2 ayda...



belki çok özel ve ailesel sorunlar bunlar ama inanın insanın yüzüne çaat diye vurulunca özelliği kalmıyor. herşeyini örnek alırsın, kafanda idoldür artık, onun gibisindir, öyle seversin ki yumruk yumruğa tartışsan bile üstüne toz kondurmaz, başkalarına laf söyletmezsin onun hakkında ama bir an gelir ki sanki sen baba, o senin çocuğun olur ve sana sorar;

"ne yapmayım ben şimdi?"



inşallah kimsenin başına gelmez dediklerim ama öyle bir yerdeyim ki dünya yok olsun razıyım, beni ilgilendirmiyor insanların değer verdiği çoğu şey, çünkü gerçekten birkaç gün düşündüm üstünde ve şuna inandım; bu dünyada insanlar var oldukça, birbirlerine bunları yaptıkça, öz kardeşine bile yapmadığını, demediğini bırakmadıkça hiçbir güzelliğin hiçbir değerin önemi yok...



umutlarımı, hayallerimi düşünüyorum da, eğer dünyevi de olsa büyüklü küçüklü bişeyler istiyorduysam işte onları artık isteyemiyorum, ne mesleğimi seviyorum artık ne de yaptığım işi, çünkü bu artık son gaz gittiğin otobanda şeritin ileride kapatılmış olması gibi bişey, çıkamıyosun oradan, ilerisi de görünüyor, yolun sonu yani, hem de burnumun dibinde, yolları yapan, önüme bu hizmeti seren insan sadece ilahi adaletin çözebileceği bir şekilde kenara itiliyor...



bunları bilerek, hayatın dürüste, iyiye, çalışkana böyle davrandığını görerek, bile bile lades denir mi? aile denen şeyin düzgün çalışanını ben yakın çevremde göremedim, belki ben çok yanlış şeyler beklediğimdendir bilmiyorum ama insanlar çocuk yapıp sonra onu yarış atı misali koşmaya çalıştılar, ben olmasam da bunun içinde, herkes sanki ellerindeki taş gibi oynadı onlarla, hala da bunu görüyorum, iyi bir okul kazanmak, başarılı olmak, bilmem kiminkinden iyi olmak, neden olamamış olmak, bunlarla uğraştılar hep, sormadılar ne istiyorsun? neyi istiyorsan onu yap, seçimlerinde özgür ol, belli bir yerden sonra bu senin hayatın...



belki bunları sizler yaşamadınız ama benim çevremdeki insanlarda ben bunu gördüm, bir tanesinin evinde kütüphanesi yoktur ama hangi okulun hangisinden daha iyi olduğunu bilir nasılsa, mesela odtü süperdir, bilgisayar şahanedir ama bursa uludağ üniversitesi'nin muhasebe bölümü diplomasına kıçını bile silmez (alınmaca yok , bunlar benim sözlerim değil), bunu anlamak mümkün değil tabi, herhalde çocukları için iyisini istemek oluyor bu...



veya gelirsin bizim gibi eşşek adam yaşına artık başlarlar senin yaşın geldi diye, demezler ki yaw biz sana bu konuda ne kadar destek olduk, neyi anlattık neye müsade ettik, ama zamanı gelir bişeylerin, istememen mümkün değildir çünkü yukardaki mesajlarımda da dediğim gibi mevyesiz ağaca kim neler der, yani sonuçta sen o çizilmiş yoldan gitmeye mecbursundur, kendi kendine "ben kendi hayatımı çizecem arkadaş" demene rağmen...



bunun sonu gelmeyecek en iyisi bir yerde bitireyim;

cevabını istemediğim bir soru soracağım size, bunu bir düşünün...



evinde ortada bir masanın üzerinde vazo iki yanında da ona simetrik kül tablaları olmayan, misafir odası denen aptal bir mekanı ve onun içinde ancak yüz yılda bir kere kullanılan bir büyük yemek masası olmayan, bu masanın üzerinde el işi örme/dokuma bir örtüsü olmayan, o oturma odasında yukardan sarkan ve ışığı kırmaktan başka ne boka yaradığını kimsenin bilmediği bir avize olmayan veya bunlardan bir tanesi bile olmayan bir ev biliyor musunuz?



iyi günler...

[ Bu mesaj BlackRose tarafından on 2001-10-13 17:43 tarihinde editlenmiştir. ]

bizim ev .
aileme hiç bişiyi deişmem açıkcası allah herkeze benimki gibi bir aile nasip etsin , hiç bi şeye karışmamıştır ailem şimdiye kadar . okulda 300 küsürlük son dönemlerde üniv e giremeyen 7 kişinin birisiydim (salak olduumdan mı ? beceremiyceemden mi ? hayır istemediimden)
dedim baba ben internet cafe açmak istiorum ii dedi
verdi semaye (yaş daa 18 di ) ii dedik lise bile bitmeden 3 4 ay önce açtık cafeye net ekim o zamanlar için ii de para kazandık okula giderdim annem ( bildiğiniz annelere benzemez (bildiiniz = blackrose nun yazısını okuyun))
bakardı starcraft oynardı netten yok ne biliim unreal tournament da bana head shot falan yapınca sevinirdi :-)
babam counter oynardı bizimle netten falan
17 yaşımda anneme "ben sigara içiom" die gittim
"iyi bok yiyon " dedi içme falan dedi baktı olcak gibi deil
18 yaşımdan beri annemle babamın yanında sigara içerim
ki şu asıl önemlisi yani sigara içerken yanlarında bakıyorum
sinir olup ses etmemezlik diil yaptıkları sigara ile ne bilim ayak ayak üstüne atma ile saygı nın bağdaşmıyacağının farkı
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
2001-10-13 17:33 tarihinde, BlackRose yazmış:
evinde ortada bir masanın üzerinde vazo iki yanında da ona simetrik kül tablaları olmayan, misafir odası denen aptal bir mekanı ve onun içinde ancak yüz yılda bir kere kullanılan bir büyük yemek masası olmayan, bu masanın üzerinde el işi örme/dokuma bir örtüsü olmayan, o oturma odasında yukardan sarkan ve ışığı kırmaktan başka ne boka yaradığını kimsenin bilmediği bir avize olmayan veya bunlardan bir tanesi bile olmayan bir ev biliyor musunuz?



bunlar yok yani sizin evde?
süpermiş valla ne diim...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
2001-10-13 19:06 tarihinde, TempLar yazmış:
said:
2001-10-13 17:33 tarihinde, BlackRose yazmış:
(yazılar , yazılar ..)
cevabını istemediğim bir soru soracağım size, bunu bir düşünün...
evinde ortada bir masanın üzerinde vazo iki yanında da ona simetrik kül tablaları olmayan, misafir odası denen aptal bir mekanı ve onun içinde ancak yüz yılda bir kere kullanılan bir büyük yemek masası olmayan, bu masanın üzerinde el işi örme/dokuma bir örtüsü olmayan, o oturma odasında yukardan sarkan ve ışığı kırmaktan başka ne boka yaradığını kimsenin bilmediği bir avize olmayan veya bunlardan bir tanesi bile olmayan bir ev biliyor musunuz?



iyi günler...

-----------------------------------
bizim ev .
(yazılar , yazılar..)

templar kardeşimin acc si üsttekini ben yazmıştım ama onun acc log in miş fark etmedim
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
2001-10-13 19:10 tarihinde, BlackRose yazmış:
said:
2001-10-13 17:33 tarihinde, BlackRose yazmış:
evinde ortada bir masanın üzerinde vazo iki yanında da ona simetrik kül tablaları olmayan, misafir odası denen aptal bir mekanı ve onun içinde ancak yüz yılda bir kere kullanılan bir büyük yemek masası olmayan, bu masanın üzerinde el işi örme/dokuma bir örtüsü olmayan, o oturma odasında yukardan sarkan ve ışığı kırmaktan başka ne boka yaradığını kimsenin bilmediği bir avize olmayan veya bunlardan bir tanesi bile olmayan bir ev biliyor musunuz?



bunlar yok yani sizin evde?
süpermiş valla ne diim...

Bunların hemen hemen hepsi bizim evdede var ne güzel bişi dimiii?
yıllarca çalışıp doktorluk yaptı babam gözümün önünde açıkcası perişan oldu kendini perişan etti çalışıcam diye devlet fazla çalışana emek verene fazldan para veriyor diye değil insan hayatına önem verdiği için bazı hatalardan onların sorumlu olmadığını bildiği için peki bu yaz olan olay neydi kanserli bir hastası öldü ve 1 ay geceleri telefon çaldı saat 2-3 gibi uyandırdı babamı ucundaki ses annemi sen öldürdün diyodu kurtarırsa allah öldrürse doktor zaten kanserli bir hastanın çaresiz bir hastalığın pençesindeki bir insanın bile ölmünü doktordan biliyordu insanlar vede bunuda yaşamak zorundaydı babam sonucta benim hiç bir tıp tercihim olmadı lanett olası insanlarla iletişim kurmam gerekmeyen makinalarla iletişim kuracağım bir dal seçtim bilgisayar mühendisliği kusura bakmayın ama kimse için yaşşamıyorum sadece kendim için yaşıyorum vede ben karar veririm herşeye kimse değil benden başka
Ha birtek şey istiyorum ilerde mutlu olabilceğim ona verdiklerimin gerçekten kıymetini bilicek birini istiyorum yani başka birşeyde istemiyorum hayattan dedim ya oraklı bey hemen gelsin çok istiyorsa beni...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
2001-10-13 21:33 tarihinde, BlackRose yazmış:
orak değil tırpan... 8-)

ok o zaman seni de bu tarafa aldık sayıyorumi, hadi gelen yok mu kalkıyo hadii... :-)


Eee pardon bakarmısınız..Bileti burdan mı alıyoruz?Kaçta kalkıyor acaba?Benim burda bir-iki ufak işim var da..Peki gidiş-dönüş daha mı ucuz?Ya grup indirimi..?Yolda çok mola veriliyor mu?..Şeyy bu benim ilk uzun yolculuğum da..Herneyse..alıyorum!
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bai bai
duy duy (hollandaca , telafuzu böle yazılışını ne biliim lan)
dasvedenya (rusça buda telefüs bununda yazılışını ne nilim lan)
çüz (almamamca ca)
oruvar(allahın uyuz fransızlarıca)
allah ısmarladık (hala gelmedi )
hadin naş bakam :-D
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

kusura bakmayın derslerimden dolayı eskisi kadar sıkı takip edemiyorum.o yüzden geç cvp veriyorum.

öncelikle müslümanım.hemde ii bi müslümanım.hemen yanlış anlamayın sakallı cübbeli bi adam falan diilim.hatta ark.larım sen Hayyam soyundansın derler.arada bi cuma namazlarına giderim.gerçekten rahatlamış olarak çıkarım.sırtımı biyerlere dayamam,birinden destek almam gerektiğinde,insanlardan tiksindiğimde;sırtımı ona veririm.büyük bi dost diebilirim.hepinizin böle şeyleri vardır.ben buna Allah diorum.Varlığınada inanıyorum.Ha aynı zamanda chok da ii bi içiciyimdir.bünye büyük olduğu için ortalama 14 bira ile sarhoş olurum.inanmıyan varsa gelsin deniyelim.kısacası bu konuda düşüncem şudur:
eğer ben içten dürüst isem;o kıldan ince klıçtan keskin köprüden sarhoşkende geçerim.
hım şunuda söyliyim.körü körüne gidenleren diilim.yani yanlız annem babam veya etrafımdakiler müslüman die bende müslümanım dienlerden diilim.tabiki bununda etkisi var ama chok araştırdığımıda söyliyebilirim.bana mantıklı geldi.nacizane yani.

ha bide ben bunu nie merak ettiğinizi sorabilirmiyim?(atreus ve fiz)hatta aklınızda neyi yakıştırdığınızı sorabilirmiyim??:-)

şimdi black ve szass
helenistik dönemde bir adam 2 sene boyunca,bir gün bile ara vermeden, iki adam boyundaki bir duvarın üzerine oturup hangi açıyla atlarsa öleceğini düşümnmüş.sonuçta sadece bunu düşünmenin kendisine mutluluk verdiğini anlamış.atlamamış.ölmek bir hazmı sizin içinde??beklentiniz yok;gelse götürse hayır demem diosunuz?onun gelip götürmesine gerek yok siz zaten ölmüssünüz.

eğer iki durum hakkında birinin diğerinden hiçbir farkı yoksa ikisi aynı durumdur.bu işin mantıksal açıklaması.polyanna cılık oynamıycam ama gerçekten olan bütün eksileri artılarla değişmeye ve herşeyi sıfırlamaya hazırmısınız??hayatın başkaları tarafından çizilmesi bence hayatın sınavıdır.kendi hayatlarını kendileri çizenler başarılı olurlar.mutlu olurlar.tabi bu sınavın pek adaletli olduğu söylenemez.bazılarının soruları daha zordur.bazıları zorlanmadan geçer.bazılarıda dişiyle tırnağıyla kazımak zorunda kalır.ben kendimi örnek vereyim.benim annemde babamda eczacıdır.çocukluğum,eczanelede,dispanserlerde,hastanelerde geçti.eczacılık hakkında(tabiki işin pratiği hakkında) pek chok şeyi bildiğmi söyliyebilirim.ama sevmiyorum o işi.daha ufacıkken önüme getirip C64 koyduklarında hoşuma gitmişti.küçüğüm tabi birsürü tuşlu bi nesne çocuğa güzel geliyo.biraz aklım erince karar vermiştim ilerde böle bi iş yapacağıma.şimdi çoğunuzda bilyodur bu sene bilg.müh.kazandım.o puan çizelgesi önüme geldiğinde (çekirdek ailem hariç)aile ferdlerim tarafından maruz bırakıldığım baskıyı siz düşünün.şimdi chok mutluyum.planlarım hayallerim var.işte böle!!!

peki şu sanayileşme olayna gelelim.bende zaten senin gibi bunun(dögünün,baskıcıların) değişemiyeceğini savunuyorum.peki madem değişmiyecekse herşeyi bırakıp ezilen olmaktansa,neden ezilmemeye çabalamıyalım.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Çünkü çabalamak neyi değiştiriyor yani çabalayıpda ezilmeyen olmak için bu düzende ezmen lazım en azından benim yapım ezmeye uygun değil fazla yumuşak kalpliyim kendimden başka hekesi fazla düşünürüm ama peki ya sen ezenler tarafına geçebilcekmisin bunu yapabilcekmisin onların arasına girip boşver ezilenleri diyebilcekmisin yok ben ezmem ezilmem diyosan öle bir kitle görmedim ben daha aslada görmiycem sanki doğanın konunu gibi her avcı bir avdır mutlaka bir yerlerde yani nereye kadar eziceksin ezsende her zaman ezilmiycemisin sonucta
örnek verirsek bir şirkete girdin yükseldin genelmüdür oldun patron ezer şirket kurdun senden güçlü bir şirket ezer nereye kadar savaş ?
Onun için sonsuza kadar gidicek bu kısır döngü içinde çabalamaya ne gerek var hayat beni nereye kadar götürürse yada nereye kadar götürürse ben daha 21 yaşındayım belkide ama 12 yaşımdan beri ailemden ayrı yaşıyorum bunun etkisi ile çok şey gördüm belkide görmemden erken zamanlarda gördüm yaşadım çoğu şeyi ve bişi fark ettim çabada göstermezsen bişi değişmiyor
eğer yükselmek istersen bulunduğun yer sana acı verir ama sen banane diyebiliyosan o zaman durduğun noktanın altı veya üstü fark etmez senin için umarım anlaşılır olmuştur gece gece bu kadar çıktı :-)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

biraz havada kalacak belki ama, böyle kitap harfleriyle olsaydı keşke herşey, ben de çok şey öğrendiğimi sanırdım, insanın ne olursa olsun yaşamanın zevkini çıkarması gerektiğini, tek bir nefesin bile bize verilmiş çok büyük bir nimet olduğunu düşünürdüm ama ailesinde yaşı 50 nin altında 15 tane hacca gitmiş insan bulunan benim, annesi gecesini gündüzüne katıp ailesi için, çocukları için dua eden benim ailemin bu sıralar katlanmak zorunda kaldığı şeylerin neden? ini o sırtını dayadığın dosta soruyorum geceler boyunca...

o yüzden konunun bu yanını tek taraflı anlatmaya çalışma boyutunda ilerleyeceğini düşünerek kapatmak istiyorum, tamam dün de buradaydım yarın da olacağım...

yalnız anlatmak istediğim bunu yapmak istediğim değildi, bunu yapmak zamanı gelse gözümün arkada kalmayacağı çünkü geride aslında zaten birşey olmadığıydı...

insan o kadar güçlü ki kitaplardan okuduğunuz, televizyonlarda izlediğiniz, gazetelerde her gün gördüğünüz olayların mislisine bile yeri gelince dayanabiliyorsunuz, ama ben bir şövalyeyi kendimle özdeşleştirdiğimde (Soth) aslında ne kadar da olmak istediğim, birazcık da olmayı başarabildiğim bir karakter olarak düşünmüştüm...

hayat öyle komik ki bazen, 1995 yılında sebebini anlatmaya gerek görmediğim düşüncelerim yüzünden elimin üzerine bir siyah gül dövmesi yaptırmıştım, 96 yılında ilk Dragonlance kitabımı okuyup, aradığım karakteri şövalyelerde bulup 97'de Soth ile tanıştığımda dumur olmuştum. herkes fantazi de olsa kitaplardan kendine çok şey çıkarır tabi, insanın "ulan adam beni yazmış bea" demesi aslında yazarın yazdıklarını ne kadar gerçeğe yaklaştırdığı ile ilgili bir başarıdır, bu belki klasik bir geyiktir ama bana yakıştığı için söylüyorum, Knight of the Blackrose kitabında o kadar güzel şeyler buldum ki, askerde iken o kitabı bitirdiğimde kısım komutanım olan yüzbaşı bana neden ağladığımı soruyordu kendime geldiğimde...

sanki bunlar önüme planı bir şekilde ve sırayla getirildi, ben sadece izledim ve o dost a sürekli gözümün ucuyla bakmaya başladım, nereye gidiyorum diye...

işte bu bir yere geldi ki artık kabulleniyorum, öyle komik şeyler oluyor ki hergün, artık çevremdeki insanlar inanamıyor, ben gülüyorum, neler var ki; istanbul'dan aldığım monitör hakkari yolunda iken geri çevriliyor zonguldak a gelmesi gerekirken, iş bankasındaki vezneler beni tanıyor artık burada, ne zaman gitsem sistem yarım gün çöküyor :-)

çok küçük şeyler bunlar ama damlaya damlaya göl olur diyen ben değilim, birikince ve üstüne de çok ciddi olumsuzluklar da eklenince artık akıntıya bırakmaktan başka şansınız kalmıyor, çünkü çırpınmak yoruyor, kendi adıma konuşuyorum; artık enerjim kalmadı mücadele etmeye...

zayıf mıyım? hayır, sadece önümde ilerisinin nasıl olacağını görebildiğim binlerce örnek var, çeşitli karakterlerden insanların birliktelikleri, izledikleri yol gözümün önünde, dünya zaten büyük bir laboratuvar gibi, istediğin kombinasyonu çevrende buluyosun, peki çeşitli denemelerin sonuçları da mevcutken neden deneyi tekrarlamak? al işte sonuçları binlerce kere elinde, sonucu mu beğenmiyoruz yoksa binde bir ihtimali mi yakalamaya çalışıyoruz?

ben o şansımı zaten boktan yerlerde kullanmışım...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 1 yıl sonra ...
said:
Ra_d, 14 October 2001 03:50 tarihinde demiş ki:
şimdi chok mutluyum.planlarım hayallerim var.işte böle!!!

wayy beee :(
ne planlarım vardı...

said:
BlackRose, 14 October 2001 10:28 tarihinde demiş ki:
insan o kadar güçlü ki kitaplardan okuduğunuz, televizyonlarda izlediğiniz, gazetelerde her gün gördüğünüz olayların mislisine bile yeri gelince dayanabiliyorsunuz

black dediğini çok ama çok acı bi şekilde anladım. şimdi senle aynı fikirdeyim. sadece benim arkamda düşünmem gereken bir iki kişi var.

ama ölüm çok garip şey be.[hline]And Ra'd glorifies and praises Him,
and so do the angels because of His Awe.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...