Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

çuvaldız


sir

Öne çıkan mesajlar

1

Bütün derim soyulup, bir kasabın vitrininde sergilenmeden biraz önceydi...Bir gündüz vakti, soğuk bir havada çarşıda koşturuyorum, kolum falan kopmuş, ciddi kan akıyor, e öbür elimde de pek parmak olmadığı için mecburen ağzımla taşıyorum henüz yeni kopan kolumu. (Benim çok faydalı hobilerim var, siz de yapın!). En yakın hastanenin ya da veterinerin yerini hatırlamaya çalışırken, tabii her tarafım kan olmuş, yerlere damlıyor kanım, kanım sanki vücudumdan bıkmış, bir yolunu bulayım da kaçıp gideyim diye düşünüyor (delikanlıyım), koşmaktan bayılacakmış gibi oluyorum. Neyse işte bir ara avazım çıktığı kadar bağırıyorum çarşının ortasında, bana gözlerinin ucuyla bakan insanlar birer adım uzaklaşıyorlar benden.(Bir başka nedenden dolayı tek testisliyim). Ne bağırdığım pek anlaşılmıyor ama galiba “Polisi kim çağırdı ulaaan??!” diye kendimi yırtıyorum. Bağırmak için ağzımı açtığımdan, kolum yere düşüyor, kirleniyor. Tıpkı masallardaki gibi...Ağzımdan istemdışı bir hırıltı ve bir miktar salya çıkıyor. Yere çömelip kolumu tekrar ağzıma alıyorum. Tam o sırada çirkin, gözlüklü bir adam görüyorum, dikkatimi cezbediyor. “Yüzdük yüzdük, kuyruğuna geldik dün..” dediğini duyuyorum, ‘belli ki nerede yüzdüğünü bilmiyor bu adam’ diye geçiriyorum içimden, insan yüzerek neyin kuyruğuna gelir? Bunu daha sonra anlayacaktım. Adama arkadan yaklaşıyorum, ağzımdaki kolla eğilip, adamın kıçına pandik atıyorum. Oldukça şaşırtıcı buluyor bu davranışımı. Hatta cebindeki eski püskü cüzdanından bana imzalı bir fotoğraf vermeye çalışıyor, alamıyorum ellerim dolu tabi. Konuşamıyorum da. Baktı ki olmuyor, pantolonumun cebine kendisi yerleştiriyor fotoğrafı. O anda çarşı esnafından birkaç kişi adamı yaka paça tutup götürüyorlar. (Lütfen beyninizin ayarıyla oynamayın, parazitlenme metnin orjinalinden kaynaklanmaktadır). Hastaneye az bir mesafe kaldı artık, hissediyorum. Sonra garip bir soğukluk akıyor içime, kopuk kolumun üşüdüğünü hissediyorum. Eskiden kolumun olduğu yerdeki bütün kanlar pıhtı olmuş. Kopuk kolum! EVET! Aramızdaki iletişim devam ediyor! Beni ağzımdan tutuyor, beni o götürüyor hastaneye! Bir an sonra kafamı neden bu işlere bu kadar taktığımı merak etmeye başlıyorum. Kendimi sorguluyorum. Evet, her insanın bir takıntısı, bir kaşıntısı elbette vardır. Asansör kapılarının dikey ve dikdörtgen camlarını bilirsiniz. Hani asansör o kata geldiğinde içerdeki ışık kahverengimsi bir huzme yayar. Niye bu kadar kafaya taktım ki? Neden o camları kırıp elimi kolumu asansör boşluğuna sallandırdım? Neden asansörlerin alt tarafını ellemek istiyorum? Merak işte...Daha önce de aynı şekilde parmaklarımı kaybetmiştim. Ya da, yok yok, o sefer asansör yukarıya doğru çıkıyordu, beraber yükseldiğimizi hatırlıyorum. Bir keresinde de bir sevgilim son anda kafasını kurtarmıştı asansör boşluğundan. O günden beri de bir kez olsun aramadı hayırsız. Asansörlerin altının nasıl bişey olduğunu göstermek istemiştim ben ona yalnızca. İnsanoğlu işte, merak ediyor birşeyi, sonuçlarına da katlanması gerekiyor di mi? Neyse o ara polis gelmiş bana bir güzel ateş açmıştı. Uyarma gereği duymamıştı. Çarşıdakiler beni son derece tehlikeli buluyor olmalıydılar. Önce kolum düştü yere, sonra ben, ve sonra cebimdeki imzalı fotoğraf. John Lennon, fotoğrafının arkasına bir not düşmeyi ihmal etmemişti. Çarşı ahalisi derimi yüzmeye başladı oracıkta. Yüzdüler yüzdüler kuyruğuma geldiler. Güzel yurdumuzun en kokuşmuş entegre et tesisine doğru yola koyulacaktım ben! (Biliyorum John, biliyorum...şarjörlü silahla rus ruleti oynanmaz...).[signature][hline]parce que moi je rêve, moi je ne le suis pas..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

laubali :) hoşuma gitti eheh..

2

"Dün" diyordun sen sadece. Trenle et taşınır mı be John? Bu istasyonlarda kaç intihar yaşandı, ya da ölündü? Bizi nereye götürüyorlar? Allahaşkına bize ne yapacaklar John? Ben sevdim, biliyorsun. Sonuna kadar sevdim ben ama işte bak neler oldu. Masum yerlerde yetiştik, masum yerlerde tanıştık, masum yerlerde seviştik, John! (Gözünüzün bu kısmıyla oynamayınız, yırtılabilir). Ama bak sevdam canlı bomba oldu, geldi ta içimde bir yerlerime sarıldı ve booom..patladı. Bizi bomba yapımında kullanacaklar John! Sen sadece "dün" diyorsun. Dün. Sen orada kalmışsın. Aramızda ne var? Soruyorum sana aramızda ne var? Peki ya aranızda? Yeminli misin kendine? Kendi içinde kilitli misin? Niye sorularıma cevap vermiyorsun? Dün...Ben etime geçen bu çengellere dayanamıyorum John, daha ne kadar yolumuz var sence? Seni konserve yapacaklar, beni kasaplar kesecek...umrunda mı? Seni, ya da, seni krema yapacaklar, insanlar fantezi yaparken seni sürecekler üzerlerine, seni yalayacaklar tenlerinden!Umrunda mı? Karanlık olması, kokmamız, korkmamız, kıpırdayamamamız umrunda mı John? Hiç bir sivil toplum örgütüne üye olmamamız umrunda mı?!Sevgilinin sana tuzu uzatmaması umurunda mı? Tuvalet kağıdı bitmiş, umursuyor musun?Yeter artık!Yıka şu kıçını! Ben kalbimde yüksek miktarda patlayıcı madde ele geçirilsin istemiyorum!Artık uzuvlarımı asansöre kaptırmak istemiyorum. Senin ölümünü, senin "dün" diye sayıklamanı izlemek istemiyorum John! Senin annen, o cadaloz kadın, mutfaktadır şimdi, evet, bir kıtırtı, bir hışırtı, voodoo bebeklerimizi rendeliyordur annen. Yoko yapmıştı onları bizim için. Yok’tan var etmişti. Sonra da kendini Yok etmişti senin uğruna. Evet, evet, "dün", anlıyorum seni John, seni çok iyi anlıyorum hem de! Seni krema yapacaklar, beni mangalda kızartacaklar. Şansımız varsa aynı sofraya düşeriz! Seni üzerime bile dökerler yanlışlıkla, üzerimde, belki pişmiş bir parçamın, biftek olmuş bir parçamın üzerinde erirsin John...Ah, o zaman nasıl da aşık olurdum sana, seni nasıl mutlu ederdim, diğer bütün aşklarımdan daha mutlu, daha heyecanlı, daha ateşli, daha ölü yaşardım seni! Dün di mi...Herşey dün. Bütün sorularımın cevabı dün...Her geçen saniye düne dönüşüyor. Gelecek, dünleri çoğaltmaktan ibaret. Gelecek, zamanı yutmaktan ibaret. Gelecek bizim narin umursamazlığımızdan ibaret John...Karanlıkta kokuşuyoruz beraber. Tren rahatsız edici sesler çıkararak ilerliyor. Evet, elbette John...Bir an önce varalım, bir an önce görelim neler olacağını. Annen parçalarımızı en güzel yemeklerine katsın (siz de oturmaz mıydınız?Benim şevkatli soslu parçalarım var sıcak sıcak, buyrun beraber yiyelim). Beni bir tek sen anladın John. Dün...bütün sorunlarım o kadar uzakta görünüyorlardı ki...


(bildiniz; beatles - yesterday)[signature][hline]parce que moi je rêve, moi je ne le suis pas..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

kac gundur aklımdaydı bunları okumak. cesaret bulamiyordum bi turlu. hızlı okuyup gecistirmek istemiodum sanırım.
guzel buldum baya. gelecek , gecmis tanimlarin, kafanda bu kadar oturtmuş olman bunları baya guzel.
"kanım sanki vücudumdan bıkmış" copy yaptim okuken bnu da. delikanli =) heh. olay da guzeldi. parcaların biraraya gelmesi (yuzduk yuzduk) etkileyici olmus. ama seni niye vuruyolar uyarmadan. niye yuzuyolar derini? cılgın mı onlar? deli? cani? ne onlar kim? john'u niye goturduler? neden krema olicak john ilerde. kim canilik yapicak bole. annesi neden o kadar kör? ne istiyolar sizden??
cevap vermek zorunda diilsin. belki bize bırakmak istedin cevaplari.
paragraf yapsan okumaktan korkmicaz gercekten. ama iste okuyoruz er gec.
dun... bunlari yazmak oyle zor geliyordu ki...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

3

Şimdi entegre et tesisi haberlerini veriyoruz...(John Lennon'un çürümüş testisleri. Bende bir tane kaldı, sende hala ikisi de duruyor. Yerde bulduğum çuvaldızı orana batırabilir miyim?Yapabilir miyim gerçekten, John?) Cehennemdeki yoğun müslüman yağmurları yüzünden birçok iblis mağarasında mahsur kaldı. Şimdi aldığımız bir son dakika haberine göre bu son dakika da düne karıştı. Bir lunaparka bombalı saldırı gerçekleştiren 3 çocuk yakalandı, çocuklar atlıkarıncayı ve dönme dolabı patlatıp otuz çocuğun ölümünden sorumlu oldular. Hepsi de kendi atının üzerinde eğlenirken öldü. Hepsi de dönme dolabın en tepe noktasındayken öldü. Hepsinin ağızlarındaki lolipoplar eriyiverdi bir anda. "Pişman değiliz, yine yaparız" şeklinde sloganlar atan 3 çocuk, bu sabaha karşı apar topar yapılan törenle asıldılar. Şimdi kısa bir reklam arası.

"Çuvaldızımızın yıldızı bu gece siz olun! Herkes katılabilir! Herkes katıla katıla gülebilir! Herkes katıla katıla ölebilir, kahkahalarla, doya doya, herşeyin farkına vara vara. Herkesi bekliyoruzz."

Ve haberlerin devamı. İsa'nın gerçek babası kim? İnsan kendi ruhunu çağırabilir mi?Aaaazzz sonraaa!! (Makine vızıltıları, parçalanma sesleri, yoğun bir koku, soğuk renkli tavan, soluk renkli duvarlar, steril ortam...evet sofra hazır, oturabilirsiniz!).

Sayın seyirciler şimdi bir cansız bağlantımız var, John Lennon, bugün su baskınına uğrayan cehennemden bildiriyor...

JOHN LENNON BÜLTENİ:
-ben de peşinen burada olmadığımı söyledim kendisine. anlatmak mümkün değil inanın, ben de ilk başlarda şaşırdım, ama yok, bu oydu, ta kendisi karşımda. "Hiç kimse kendi olduğundan farklı bişeye dönüşemez" dedi bana. Gülümsedim. "Herkes yalnız ölecek" dedi bana yaptığımız röportajda. Kaşları bulut gibiydi. Pamuksu. Parmakuçlarım çatladı sayın seyirciler. Dokunduğum herşey çatladı. Ben kaskatı kesildim. "Sıradaki!" dedi bi ses. Odadan gönderildim. Beni buraya getirmeden önce benliğimdeki en gizli köşeleri, en derin sırlarımı biliyor gibiydiler ve bir şekilde muhakkak gülüp, kesinlikle çok üzüldüler. Dudaklarım çatlamıştı sayın seyirciler. Öptüğüm herşey benden uzaklaştı. Nereye gitsem ayaklarım da beraber geliyordu, ben su birikintilerini kendime dost edinmiştim, ayaklarıma inat,şıp şıp dolaşmıştım gözyaşı kalıntılarında. Siz neye üzülmüştünüz?Aa sahi, siz çoktan ölmüştünüz..

Ben şimdiden söyleyeyim burada olmadığımı, yanlış bir anlaşılma filan olmasın. Düşüncelerim çatladı sayın seyirciler, ben artık O'yum. Yıpranmiş bir deri parçasını süzdüm omzumdan ve ona hediye ettim. "Bak" dedim "bende çareler tükendi, sana teslimim". Tanımadığım bir kızın elini tuttum ölmeden önce, yalnız olmıycam ya, onu da götürücem ya birlikte, sıkılmıycam. Kız ne kadar çok debelenmiştir kim bilir. Ama herşeyi biliyorlardı, ne yaptımsa kar etmedi. Buralara düşmek neyse de, hep bu şekilde öleceğini bilmek çok can sıkıcı sayın seyirciler. Kendi olduğundan farklı bişeye dönüşememek can sıkıcı. Kendini birazcık bırakıp başka yaşamlar sürememek, onları deneyememek, denemeye korkmak can sıkıcı. Beğensen de beğenmesen de hayatın bu. Nasıl daha iyi yapabilirim? Kendi kendime sorular sorup durduğum bu gizli odada bir ses tekrar yankılandı "Sıradaki"...Sahi siz neye üzülmüştünüz en çok?Afedersiniz, siz çoktaan ölmüştünüz. Pek de bişey kalmamış geriye, seksiniz bile kalmamış, sadece boşsunuz, görünmüyorsunuz bile. Ama bu bir marifet değil, nolucak, ben de yaparım elbet! Ben su birikintilerini kendime dost edinmiş adamım, sizin ölümleriniz beni ağlatamaz sayın seyirci! Güler geçerim sizin buruşan gözlerinizin önünden! Ben özgürüm, hiçbir insanın olmadığı kadar özgür ve hiçbir insanın olmadığı, olamayacağı kadar "çatlağım". Ayaklarımdaki çatlaklardan gözyaşı sızıyor, ah benim zavallı kılcal damarlarım. En büyük yük sizin üzerinizde, burada olmamama rağmen, yani anlatmak mümkün değil inanın. İlk başlarda şaşırtıcı gibi gelen ama kaçınılmaz doğallık. Yapayalnız ölülerin toplu halde bu gizli odada çürümeleri. Kaşları bulut olan, ve sadece kaştan ibaret bir tanrının, şeytanın, öğütleri, kehanetleri ve hatta hatta lanetleri. Lanet dedim de aklıma geldi, siz en çok neye gülmüştünüz sayın seyirci? Kahkahadan mı gebermiştiniz yoksa gebermenize mi gülmüştünüz, gülmekten ölerek gizli odada bizimle buluştunuz. Ben içinizden biri değilim, yanlış anlamayin, sadece merak ettim. Siz de mi yalnız öldünüz? "Sıradaki".Şıp..şıp..."
****************************************************************
Ve bağlantı kesildi. Entegre et tesisi haberlerini dinlediniz. Esen kalın.[signature][hline]parce que moi je rêve, moi je ne le suis pas..

[Bu mesaj sir tarafından 14 Temmuz 2005 20:09 tarihinde değiştirilmiştir]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Dil ve üslup mükemmele yakın parçalardan. Gerçekten şu yazı karakteristiği denen şey sırıtıyor. Kullanılan kendine özgü kavramlar ve anlatım tarzları pek hoş. Konu içinse diyebileceğim hiçbirşey yok :). Toplamda başarılı çalışmalar. Helal olsun diyorum.[signature][hline]Follower Of Cyric,Prince Of Lies; Blog
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

4


"Kulağıma kaçan bir amip miydi yoksa,
Kederlenip sümüğümü terliksiliğine sildiğim?
Yoksa;
O morcivert koku ve köpek cıvıltıları arasında,
Cevizli sucukların bana misafir olduğu zaman dilimi miydi?
Loş bir köşkün sipsivri tuvaletinde gözlerimi yaşartan,
Bir buruk bulgur pilavı kalıntısı mıydı?"

-Hz. Elemterefiş

4. Murat içkiyi ve sigarayı yasaklamıştı. Yasağa uymayan 4 çengihaneden 4'er adam toplayıp, 4'lü 4'lü kazıklara oturtmuştu. Aynı padişah, hükmünün ilk 4 yılında 4 ayrı araştırmacısından bir kilo verme yöntemi keşfetmelerini istemişti. Çeşitli mastürbasyon yöntemlerinden derlenen bu özel egzersiz 4 yüzyıl boyunca babadan oğula, dededen toruna, anneden kıza geçerek günümüze kadar gelmiştir. Şimdi biz ona "4 yol ağızlı çek çek amca" adını vermekteyiz. Bunu bana 4 yıl önce, ağzında sadece 4 dişi olan yaşlı bir peşmerge öğretmişti. Şimdi entegre et tesisinde vakit geçirmek için uyguluyordum vücudumdan kalan parçalara. Özel bir yöntemle (paslı bir çuvaldızla) kafatasımı ayıklıyorum, içinden ufak bir kağıt parçası çıkıyor.


Sevgili Günnük; 24.04.1987
Bugün Ceren'in pıtısını gördüm. Anasınıfındaki bütün kızları elliyorum pipim mermer gibi oluyo. Yazı yazmayı iyi öğrendim bütün kızlara yazıyorum. Efruz ipnetorundan 30 misket üttüm öğlen tenefüsünde sonra onları 2-4 ten Selin'e verip onu da bi yokladım. Sümük yedim. Bu kadar bitti.
İmza: Süpermarket


(Benim çok güzel anılarım var, buyrun kana kana için!)

Bikaç yıl öncesinden rasgele bir anı..Kapı çalıyor, açıyorum. Ansızın eve giriyorlar. Ağzıma vuruyorlar, dişlerime vuruyorlar, dişlerimi tekmeye boğuyorlar. Bıçakları var. Neşterleri var. Çuvaldızları bile var. İpleri var, beni bağlıyorlar. Sandalyeye oturtuyorlar. Bıçakları var. Ufak ufak kesikler atıyorlar. Alnımı yarıyorlar gözlerime kırmızı bir perde iniyor. Neşterleri var koluma daldırıyorlar, tahmin ettiğimden de keskin, oldukça dakik, oldukça profesyonel kesiyorlar. Yanağımın yırtıldığının farkına bile varmıyorum.

Herşey bir anda olup bitiyor. Acı, sonradan takip ediyor. Çuvaldızları da var tabi, dilime çuvaldızlar batırarak eğleniyorlar. O gece çuvaldızlarının yıldızı ben oluyorum. Belki iğneleri de var, iğneyi kendilerine, çuvaldızı bana...Gözüme yaklaşmalarını istemiyorum hiç ama yaklaşıyorlar, bıçaklarla, neşterle, çuvaldızlarla yaklaşıyorlar gözlerime, geri kalan kısmı göremiyorum ama her geçen an başka bir yerimde bir kesik, bir delik hissediyorum, sanki aynı anda yüzlerce çuvaldız giriyor etime, neden diye sormuyorum çünkü nedenini gayet iyi biliyorum, her acı bana birşey öğretiyor, her acı beni kendime getiriyor, bişeyler hatırlatıyor asla unutmamam gereken, nedenini gayet iyi biliyorum, neşterleri var, bıçakları var, nedenini biliyorum, profesyonel, yanaklarım sarktı, parçalandı, göbek deliğimi zorluyorlar, oldukça dakik, tam vaktinde acıtıyorlar canımı, soğuk metallerin derimi ele geçirdiğini anlıyorum, nedenini biliyorum, ufak ufak kesikler, alnım şırıl şırıl, alın yazım siliniyor kanla, neşterleri de var unutturmayın, nedenini çok ama çok iyi biliyorum.

(benim öyle bir geçmişim var kii, inanın tadından yenmez!başka bir nedenden dolayı tektestisliyim).

İntikam alıyorlar. Vicdanımdan gelen kiralık katiller. Çin işkencesi. Ruh işkencesi. O'na yaptıklarımın aynısını bana da yapacaklar. Bu henüz bir başlangıç, Gayet iyi biliyorum. Benim de bıçaklarım vardı, neşterlerim vardı, nefretim vardı, ihanetim vardı...Hepsini kusursuz bir gülümsemenin içinde, saf ve aptal bir bakışın ardında saklıyordum. Kimse bilmiyordu, kimse göremiyordu. Böylesi daha iyiydi. Ben bile kendi içime bakamıyordum. Hadi durmayın, devam edin, burası en heyecanlı yeri...[signature][hline]parce que moi je rêve, moi je ne le suis pas..

[Bu mesaj sir tarafından 18 Temmuz 2005 13:21 tarihinde değiştirilmiştir]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 1 ay sonra ...
cok kendine has bi tarzin var ama bu hikaye bayiyo artik 5 koca koca paragraf oboyunca sadistlik okumak s1k1yo (belki hepsini birarada okudum diyedir) 1.den cok etkilenmistim ama iste sonrada s1k1yo neyse guzel yaziyosun gercekten(butun konulari okuyup yorum yapip uplamis oldum :-))[signature][hline]kalbi olanlar tıklamasın biraz fazla efsanevi bir topic
MALkavianX, 28 Ağustos 2005 13:24 tarihinde Karaköy vapur iskelesinde demiş ki:
Abi yok bide disardan zenci ithal etmisler...(!!!!)

[bu mesaj duende tarafindan 30 Ağustos 2005 10:43 tarihinde değiştirilmeye çalışılsada mesaj kendini çok pis savunmuş ve başarısız olunmuştur]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...