vaniLLe Mesaj tarihi: Haziran 27, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 27, 2005 acaip etkileyici bi hikaye ... BU KADAR SEVEBILIRMISINIZ Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez.... Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başrdılar. İkisi de her sabah tobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında.... Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra... Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu... Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onlarınki... Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağman çocuk sahibi olmayınca, ''bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek, bencillik olur'' diyerek devam ettiler hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler... ''Senin için ölürüm'' derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adma ''Hayır, ben senin için ölürüm'' diye yanıt verirdi hep... Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, ''Bir tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak....''Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu, ''Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın unutma'' Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten.... Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı. Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde ''satılık'' levhası asılı olan. ''Ne dersin, bu evi alalım mı?'' dedi adama. ''Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı..'' ''Sen istersin de ben hiç hayır diyebilirmiyim?'' diye yanıt verdi adam. ''Amerikadaki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artık....'' Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu adam Amerika'ya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: ''Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut...'' Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardı adama, ''Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat'' diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği... Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken, ''Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım'' diye sözünü kesti arkadaşı. ''O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyiyor her öğlen. Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya....'' ''Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları'' diye bağırdı kadın. Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı.... Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı h Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ZaugnaKhaldun Mesaj tarihi: Haziran 27, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 27, 2005 "Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir." tam benim kullandığım tarzda, naayssss=) yazı güzel, bir yerlerde okuduğumu hatırlıyorum, benzeridir belki de...[signature][hline]I know someday you'll have a beautiful life, I know you'll be a star In somebody else's sky, but why, why, why can't it be, why can't it be mine Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
eisberg Mesaj tarihi: Haziran 27, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 27, 2005 amma uzunmuş ...ama hoştu[signature][hline] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Messor Mesaj tarihi: Haziran 27, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 27, 2005 sevebiliriz...seviyoruz...[signature][hline] In a soil thick with snails and rich grease I've longed to dig myself a good deep grave There to stretch my old bones at ease And sleep in oblivion... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
black_angel Mesaj tarihi: Haziran 27, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 27, 2005 çok güzeldi keşke böyle kalıcı aşklar olsa sen mi yazdın? tanıdık gibi geliyor[signature][hline]delicedir yaşamak... yaşamaktır delilik.... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Horrible Mesaj tarihi: Haziran 27, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 27, 2005 alın bendeden bi hikaye :) (bu hikayeyi biliodum çok güzel :) ) --TUZLU KAHVE-- Kıza bir partide rastlamıştı.. Harika birşeydi. O gün peşinde o kadar delikanlı vardı ki.. Partinin sonunda kızı kahve içmeye davet etti. Kız parti boyu dikkatini çekmeyen oğlanın davetine şaşırdı, ama tam bir kibarlık gösterisi yaparak kabul etti. Hemen köşedeki şirin kafeye oturdular. Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbinin çarpmasından konuşamıyordu. Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı.. "Ben artık gideyim" demeye hazırlanırken, delikanlı >birden garsonu çağırdı.. "Bana biraz tuz getirir misiniz" dedi.. "Kahveme koymak için.." Yan masalardan bile şaşkın yüzler delikanlıya baktı.. Kahveye tuz!.. Delikanlı kıpkırmızı oldu utançtan, ama tuzu kahvesine döktü ve içmeye başladı. Kız, merakla "Garip bir ağız tadınız var" dedi.. Delikanlı anlattı: "Çocukken deniz kenarında yaşardık. Hep deniz kenarında ve denizde oynardım. Denizin tuzlu suyunun tadı ağzımdan hiç eksilmedi. Bu tatla büyüdüm ben.. Bu tadı çok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan. Ne zaman o tuzlu tadı dilimde hissetsem, çocukluğumu, deniz kenarındaki evimizi ve mutlu ailemi hatırlıyorum. . Annemle babam hala o deniz kenarında oturuyorlar.. Onları ve evimi öyle özlüyorum ki.." Bunları söylerken gözleri nemlenmişti delikanlının.. Kız dinlediklerinden çok duygulanmıştı. içini bu kadar samimi döken, evini, ailesini bu kadar özleyen bir adam, evi, aileyi seven biri olmalıydı. Evini düşünen, evini arayan, evini sakınan biri.. Ev duygusu olan biri.. Kız da konuşmaya başladı.. Onun da evi uzaklardaydı.. Çocukluğu gibi.. O da ailesini anlattı. Çok şirin bir sohbet olmuştu.. Tatlı ve sıcak.. ..Ve de bu sohbet öykümüzün harikulade güzel başlangıcı olmuştu tabii.. Buluşmaya devam ettiler ve her güzel öyküde olduğu gibi, prenses, prensle evlendi. Ve de sonuna kadar çok mutlu yaşadılar. Prenses ne zaman kahve yapsa prensine içine bir kaşık tuz koydu, hayat boyu.. Onun böyle sevdiğini biliyordu çünkü.. 40 yıl sonra, adam dünyaya veda etti. "Ölümümden sonra aç" diye bir mektup bırakmıştı sevgili karısına.. Şöyle diyordu, satırlarında.. "Sevgilim, bir tanem.. Lütfen beni affet. Bütün hayatımızı bir yalan üzerine kurduğum için beni affet. Sana hayatımda bir tek kere yalan söyledim.. Tuzlu kahvede.. ilk buluştuğumuz günü hatırlıyor musun?.Öyle heyecanlı ve gergindim ki, şeker diyecekken 'Tuz' çıktı ağzımdan.. Sen ve herkes bana bakarken, değiştirmeye o kadar utandım ki, yalanla devam ettim. Bu yalanın bizim ilişkimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti. Sana gerçeği anlatmayı defalarca düşündüm. Ama her defasında korkudan vazgeçtim. Şimdi ölüyorum ve artık korkmam için hiçbir sebep yok.. işte gerçek.. Ben tuzlu kahve sevmem. O garip ve rezil bir tat.. Ama seni tanıdığım andan itibaren bu rezil kahveyi içtim. Hem de zerre pişmanlık duymadan. Seninle olmak hayatımın en büyük mutluluğu idi ve ben bu mutluluğu tuzlu kahveye borçluydum. Dünyaya bir daha gelsem, herşeyi yeniden yaşamak, seni yeniden tanımak ve bütün hayatımı yeniden seninle geçirmek isterim, ikinci bir hayat boyu daha tuzlu kahve içmek zorunda kalsam da.." Yaşlı kadının gözyaşları mektubu sırılsıklam ıslattı. Lafı açıldığında birgün biri, kadına "Tuzlu kahve nasıl bir şey diye soracak oldu.. Gözleri nemlendi kadının.. Çok tatlı! dedi..[signature][hline]''ağlamak ruhun fiziksel dünyaya bir yansıması, bir boyut değiştirme çabasıdır...'' Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Nereid Mesaj tarihi: Haziran 27, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 27, 2005 öldüm =) ah. güzeldi çok =)) pain of salvation - a trace of blood la çok güzel gidiyor.[signature][hline]drat this creature of memories ill, foolhardy and fey i may be, yet him i shall quell. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
crudgel_05 Mesaj tarihi: Haziran 28, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 28, 2005 ya şimdi güzeldi de madem bunu kadın üzülmesin diye yaptı niye sonradan haber verdi ona bu onu daha çok üzmedi mi son zamanlarında bile onunyanında olmak istemez miydi?yok ya adam belki düşünmüş karısını ok ama omuzlarına yüklediği ölüm acısınsan bile ağır bence.[signature][hline]Nobody is perfect!!! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Mix Mesaj tarihi: Haziran 28, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 28, 2005 yaşama sözü almış o yüzden. eger sağken söyleseydi kadın vazgeçerdi ama ölmeden önce son istegi kadının kendisi için yaşaması. kadında bunu yerine getirmek zorunda dogal olarak[signature][hline]Hayat bir kavgadır... İlk düşmanın sensin! Sweet boy come in, im the dark side of you... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
TRA_GS Mesaj tarihi: Haziran 28, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 28, 2005 hmm güzel bi hikaye valla acıklı biraz Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Riehn Mesaj tarihi: Haziran 28, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 28, 2005 said: crudgel_05, 28 Haziran 2005 15:45 tarihinde demiş ki: ya şimdi güzeldi de madem bunu kadın üzülmesin diye yaptı niye sonradan haber verdi ona bu onu daha çok üzmedi mi son zamanlarında bile onunyanında olmak istemez miydi?yok ya adam belki düşünmüş karısını ok ama omuzlarına yüklediği ölüm acısınsan bile ağır bence. Tamam oyle bir durum da oke de. Adamcagiz O sevgiyle bir turlu soyleyemezdi kadina olecegini . Ve hergun olebilecegini dusunerek kahrolurdu. Dogrusunu yapmis kendi de cok uzulmustur ama kadinin yaninda olsaydi o azap cekilmezdi.[signature][hline]Yildirim Beyazit Anadolu Lisesi 2004 Mezunu. Katholieke Universiteit , Science and Engineering: Computer Science. Leuven in Belgium. If our nature is evil, if our instincts are murderous, can we be blamed? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Madcat Mesaj tarihi: Haziran 29, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 29, 2005 Her okuduğumda gözlerim doluyor.. :'( çok güzel..[signature][hline]Madcat....--->Metket... BabacumMostors, 31 Ağustos 2004 15:32 tarihinde demiş ki: kuku peşinden koşmayın ideallerinizin peşinden koşun (not: kuku bir ideal deildir) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
HymnOfSnuk Mesaj tarihi: Haziran 29, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 29, 2005 güzel bi hikaye...[signature][hline]chuck! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
uninvited Mesaj tarihi: Haziran 29, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 29, 2005 aglicam simdi...ne kadar duygu yüklü hikayeler.... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Loli-pop Mesaj tarihi: Haziran 29, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 29, 2005 çok hoş bi hikaye olmuş.. duygulandım dorusu..[signature][hline]- Aya inemiyoruz? - Neden, modül mü bozuldu? - Yok, Kültür Bakanlığı sit alanı ilan etmiş, bilet almamız lazımmış... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
helena Mesaj tarihi: Haziran 29, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 29, 2005 böyle hikayeleri duymak/okumak hoş geliyor insanlara ancak gerçekte olmamaları en büyük kusurları. pek etkilenemiyorum açıkçası.[signature][hline]"zamanı gelmiş bir düşünceyi durdurabilecek hiçbir ordu tanımıyorum" Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Frigg Mesaj tarihi: Haziran 29, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 29, 2005 hoşmuş... "büyüklere masallar" adı altında böyle bir seri öykü kitapları basılabilir...[signature][hline]Geldi koca Gök, Gece'yi de getirerek, Yer'i kapladı, aşka arzulu ve onu örttü bütünüyle... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
wook Mesaj tarihi: Haziran 29, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 29, 2005 harika olmus ya[signature][hline]Fistan, 22 Ocak 2005 13:37 tarihinde demiş ki: neye inanmadıgınızı anlamadım ben. neye inanmadınız? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
kermit Mesaj tarihi: Haziran 30, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 30, 2005 çok iyi ya[signature][hline]Cindy, 28 Haziran 2005 15:01 tarihinde demiş ki: sen nerden duydunda geldin be :P BabacumMostors, 28 Haziran 2005 15:02 tarihinde demiş ki: monitörün kulağı vardır Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Gothic_Angel Mesaj tarihi: Haziran 30, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 30, 2005 abi zaten makinenin başında dakikalardır ağlıyorum sevgilimden ayrılmışım içim bi fena oldu yaa okuyunca.....[signature][hline]| Cansel ich lieb dich sehr, das sollst du wissen! | Something Wild Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Spidee Mesaj tarihi: Temmuz 4, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 4, 2005 Dream Theater - The Spirit Carries On çalarken okumayın kesinlikle :([signature][hline]Click! Penthesilea - Xaer_Aloneheart Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
arina Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2005 ikiside birbirinden guzel ya! ama nerde şimdi böyle aşklar...[signature][hline]asla aptallarla tartışma.seni önce kendi seviyelerine çeker,sonra da tecrübeleriyle yenerler... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Chiptech Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2005 of ya kötü oluyo insan okuyunca..[signature][hline]chiptech. Seni unutmicaz Windshade... "Ölüm dediğin budur perde arkasından haber, hiç güzel olmasa ölürmüydü peygamber..." 06.13.2002 - 05.06.2005 *Kim bilir kaç ilke söylemiş, kaç ban yemiş... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
psyk Mesaj tarihi: Temmuz 7, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 7, 2005 basta uzunluguna kanıp okumaktan vaz gecıyorum. fakat son satırlarını tuylerım urpererek okudum...[signature][hline]"][" u c i ... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Penthesilea Mesaj tarihi: Temmuz 8, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 8, 2005 aa vanille emokid olmus[signature][hline]Agac rüzgari affetse bile, kirilmis bir kere... Elandra, Night Elf Priestess Penthesilea, Night Elf Huntress Penth, Gnome Rogue Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar