elektra Mesaj tarihi: Şubat 5, 2005 Mesaj tarihi: Şubat 5, 2005 Sadun........... Yaşam, günleri bir takvimden asude birer yaprak gibi kopara kopara akıyordu.. Bir pazar gecesi bir duygu an’ın karmaşık baş edilmezliğinde kendini boğaz köprüsünden aşağılara bırakmıştı Sadun...Kar yagiyordu o gun.... Ve gecenin karanlığında geriye beyaz ışıklar bırakarak denize süzülerek atlamıştı Sadun. Sulara dökmüştü kızgınlığını ve sulara değdiği “an” belki tüm bedeni üşümüştü. Belki de tüm denizi ısıtmıştı o gençlik ateşiyle... Ama hayatın son tokadından çıkan sesi kendisinden başka duyan olmadı. Şimdi acılı ses kırıntıları dolaşıyor sevenlerinin yüreğinde.... Ah…. Bir adım, bir öpüş kadar yakın oluyor bazen insanlar ölüme.... Aslında tüm ölümler erkendir, ama Sadun henüz on sekiz yaşındaydı. Ve ben Sadun’un atlayışını önce bir çocuk gibi yadırgadım ve inanamadım,halada inanamiyorum.... Cesedi bulunmadı da henüz. Bir barut acısı gibi ölüsü bulunsa da sığdıramaz kimse onu bu topraklara. Mezarları açmaya yetmez kazmaların, küreklerin, greyderlerin güçleri. O, gözlerimizin sularına, gecelerimizin şafaklarına acılarını dökerek ayrıldı aramızdan… Ne acı ki, biliyorum artık bunları..! . Boş yere uçmuyor şimdi sessiz çığlıklar, boş yere uçmuyor şimdi sessiz tepelere yağan karlar, yağmurlar…Hepsinde bir acı var gözyaşı var. Bitmemiş hesapları kontrol edip yarına yolcu eden bellekler var şimdi.... Avucuna kalemini alıp yazamadı yazgısının sebebini kendini soğuk sulara atmadan önce. Kendisini okuyanların ruhsal projektörleri iki kırık sözünü tamir edip ışıklandıracak kadar güçlü olmayacağını sandı. Belki onları daha da üzmek, kırmak istemedi. Belki de sırf o yüzden gecenin karanlığında geriye sadece beyaz ışıklar bırakarak göçtü aramızdan düşerken o anlaşılmazlığın kör denizine.... Galiba sular onu o kadar iyi anladılar ki bizlerden, gözlerini hiç yummadılar ona.... Kıyılar kusmadı bedenini daha, hiç kusmayacak belki de, çünkü Sadun’u o kadar daha iyi anladılar ki bizlerden… Ah…artık bırakın denizin kapısı açık kalsın, Saçına kar yağmasın kıyıların... Denizden gelen hıçkırıkların sesini duyarsanız bir gecede belki Sadun’un haykırışlarıdır onlar. Anlaşılmazlığını anlatıyordur hıçkırıklarıyla.... Oğlunu yitirmiş anasını-babasını gördüğünüzde şarkılarını duyduk oğlunuzdan deyin. Çünkü Sadun ölmedi, seven yürekler yeniden doğuracak onu. Gözbebeklerimize resimlerini astık, ağlıyoruz şimdi. O, konuşuldukça, anıldıkça anlaşıldığını hissettikçe yaşayacaktır. Ve susmayacağız hep konuşacağız onu. Bileceğiz ki, asıl susarsak ölür O... Ve ölüm artık usulca bir gül gibi açacaktır onun ölümsüzlüğünde…! Annesi
Öne çıkan mesajlar