Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Manicilik


Feamer

Öne çıkan mesajlar

bence derinlemesine incelemeyi hak edem bir konu hakkında giriş babında, bence önem arz eden konular hakkında ekşiden alıntır

said:
mani'ye göre zerdüşt, buddha ve hatta isa'nın başarılı olamamalarının nedeni, kendi öğretilerini yazıya geçirmemiş olmalarında aranmalıdır. bu düşünce ile mani, herkesçe anlaşılabilen basit bir dil kullanarak kendi öğretisini yazıya dökmüştür. manici yazıların halktan gördüğü yoğun ilgi, maniciliğin karşısında olanların ve özellikle hıristiyan kilisesi'nin neden bu yazıları yok etmeye çalıştıklarını açıklamaktadır. 279 yılında, roma imparatoru diocletianus, iskenderiye kentinde tüm manici yazıların yakılmasını buyurmuştur. buna benzer yok etme çabaları yüzyıllarca sürdürülmüştür. halbuki, isa'dan sonra ii. yüzyılın ortalarında iran'da doğan manicilik inancı, henüz ilk yüzyılını tamamlamadan doğu ve batı'ya yayılmayı başarmıştı ve doğal olarak karşısındaki en büyük rakip hıristiyanlıktı.

manicilik ile hıristiyanlık arasında uzun ve sert bir kavga cereyan etti. hıristiyanlık bu kez karşısında, akılcı yöntemleri ve başarılı diyalektik çözümlemeleri olan, hıristiyan kilisesi modeline uygun örgütlenen ciddi bir hasım bulmuştu. her geçen gün, manicilik karşıtı kilise kuralları, devlet buyrukları ve düalist öğretileri kötüleyen yapıtlar çoğalıyordu.

hıristiyan kilisesi, manicilik karşısında geçirdiği korkuyu bir daha asla unutamayacak, yüzyıllar boyunca karşılaştığı her düalist hareketi maniciliğin bir devamı ya da hortlaması olarak kabul edecekti. aradan uzun yıllar geçmiş olmasına karşın vaudois'lar, kathar'lar, tampliye'ler manicilik ile suçlanacaktı. artık, hıristiyan kilisesi'nin gözünde her sapkın inanç manicilik olarak yaftalanacaktır. bu suçlamadan ne luther, ne de calvin kendini kurtaramayacaktır. oysa, luther kendi yandaşları tarafından kilise'nin maniciliğe karşı son savunucusu olarak gösterilmiştir.

...ancak tüm bu niteliklerden daha önemlisi, herşeyin başına iki ezelî ve karşıt iki ilkeyi, işık ve karanlığı yerleştirmiş olan ve isa'nın gelişini müjdelediği "paracletos" tarafından gizemleri açıklanan köktenci bir "gnosis"tir manicilik. tüm yaşamı ve tüm bilgileri içerdiğini ileri süren bir toptancı gizem dinidir. isa başarısız olmuş, aziz paul ile marcion'un çabaları boşa gitmiştir. gerçek kilise'ni yeniden düzenlemekle görevlendirilmiş olan paracletos-mani zuhur etmiştir.

...dua öğle, akşamüstü, gün batımında ve güneş battıktan üç saat sonra olmak üzere günde dört kez zorunluydu. gündüz duaları güneşe dönerek yapılır, geceleri ise aya bakarak dua edilirdi. ne güneşin, ne de ayın görünmediği günlerde dua yönü kuzeydi. dua etmeden önce uygulanması kesin koşul olan bir arınma riti vardı. arınma işlemi su ile, ya da su bulunmazsa toprak ile yapılırdı. oruç zamanlaması da tıpkı dua gibi doğrudan astronomik olgulara bağlıydı. haftanın ilk günü güneşin onuruna (sunday?) herkes oruç tutardı. seçkinler, haftanın ikinci günü de (monday?) ay onuruna oruç tutmakla sorumluydular. ayrıca her yeni ayda, herkes ik gün oruç tutardı.

...hem roma imparatorluğu'nun, hem de iran'da sasanîler'in baskısına karşın, manicilik hızla yayıldı. iran'ın doğusunda bulunan ülkelerde çok başarılı oldu. x. yüzyılın başlarında, arap tarihçi el-birunî "doğu türklerinin büyük çoğunluğu, çin ve tibet'te yaşayanlar ve hindistan'ın bir bölümü mani dinine bağlıdırlar" diye yazmıştı. son zamanlarda turfan kazılarında ortaya çıkarılan manici resim ve edebiyat bulguları bu açıklamayı kanıtlamıştır.mani'nin ölümünden bir yüzyıl sonra, manicilik malabar kıyılarına kadar yerleşti. kara balgasun'da bulunan ve bir zamanlar nesturîler'e ait olduğu zannedilen çince yazıtların, aslında manici oldukları kuşku duyulmayacak biçimde belirlenmiştir.

manicilik iran ve babilonya'da hiç bir zaman egemen din düzeyine yükselemedi, ancak emevîlerin yönetimi altında geniş bir hoşgörü ve refaha ulaşabildi. maniciler kimi emevî halifelerinden müsamaha gördüler, başkent bağdat'ta az sayıda olmalarına karşın, irak'ın bir çok köyüne yayıldılar. ancak, emevîlere oranla çok daha az dinsel hoşgörü sahibi olan abbasîler döneminde, maniciler "zındık" olarak değerlendirilip baskı görmüşler, çeşitli suçlamalar nedeniyle cezalandırılmışlardır. bu suçlamalar arasında düalizm, zina, akraba arası cinsel ilişki ve homoseksüellik önde geliyordu. uygulanan baskılara karşın, özellikle irak'ta bulunan manici topluluk etkinliğini ix. yüzyıla kadar sürdürmüştü. ancak, devam eden abbasî zulmü, maniciler'in toplu halde önce horasan'a ve daha sonra, maniciliğin bir devlet dini olduğu uygur ülkesine göç etmelerine yol açmıştı.

manicilik, mani'nin ölümünden önce bile, filistin'de biliniyordu. st. ephrem 378 yılında, hiç bir başka ülkenin mezopotamya kadar manicilik'ten etkilenmediğinden yakınmaktaydı. edessa'da (urfa) 450 yılında güçlü bir manici cemaat mevcuttu. emesus'lu eusebius'un, laodicea'lı george'un, tarsus'lu diodorus'un, antakya'lı chrysostomus'un, salamis'li epiphanus'un ve bostra'lı titus'un maniciliğe karşı mücadele ettikleri biliniyor. tüm bunlar, maniciliğin batı asya'da hıristiyanlık için ne denli büyük bir tehlike olduğunu göstermektedir. ancak, maniciliğin hıristiyanlığa en fazla zarar verdiği ülke mısır oldu. imparator konstantin zamanında, maniciliği benimsemiş olan iskenderiye valisi tüm hıristiyan rahiplere görülmemiş bir sertlikle davrandı.

doğu roma toprakları üzerinde, manicilik en etkin olduğu düzeye 375-400 yılları arasında ulaştı ve sonra hızla geriledi. vi. yüzyılda bir süre için yeniden önem kazandı ve toplumun yüksek sınıfları arasında kabul gördü. bu dönemde imparator justinianus manicilikle ciddi bir mücadeleye girdi ve kısa sürede maniciliğin bu canlanma çabası da bastırıldı. ancak, bu çabalar maniciliği tümüyle yok edemedi. bir süre sonra manicilik, yeniden canlanarak, paulician'lar ve bogomil'ler adı altında bizans imparatorluğu'nu istilâ etti.

batı'da maniciliğin esas yurdu kuzey afrika'ydı. mani'den sonra gelen ve ikinci paracletos olarak adlandırılan adimantus da afrika'da etkin olmuşdu. maniliğin afrika'daki en büyük önderlerinden biri de, iv. yüzyılın sonlarında yaşayan mileve'li faustus'tur. mileve'de yoksul bir ailenin oğlu olarak doğan faustus, gençliğinde roma'ya yerleşmiş ve orada maniciliğe girmişti. derin bilgi sahibi değildi, ama etkileyici bir konuşmacıydı.

manici çevrelerde ünü çok yaygındı. 383 yılında kartaca'ya göç ettikten kısa süre sonra hıristiyanlar tarafından tutuklandı, fakat herhangi bir ceza görmeden salıverildi. 400 yılında, maniciliği öven ve hıristiyanlığı, özellikle eski ahid'i yeren bir kitap yazdı. hıristiyan pederlerinden ve maniciliğin en önemli düşmanı olan st. augustinus bu kitaba tam otuz üç ciltlik bir yapıtla yanıt verdi.

faustus'un daha sonraki yaşamı hakkında bilgi mevcut değil. ancak, st. augustinus'un yirmi yıl boyunca kaleme aldığı sonraki yapıtlarında manicilik'ten hiç söz etmemesi, bu süre içinde maniciliğin etkisini giderek yitirdiğini gösteren bir kanıttır. vandallar'ın afrika'yı ele geçirmesi üzerine, maniciler son bir girişimle, arius mezhebine bağlı vandallar'ı maniciliğe çekmeye çalıştılar. 477-484 yılları arasında hüküm süren vandal kralı huneric'in bu girişime karşı tepkisi çok sert oldu ve kuzey afrika'daki tüm maniciler ya sürgüne gönderildiler, ya da yakıldılar.

maniciliğin batı'daki merkezlerinden biri de roma kentiydi. 311-314 yılları arasında papalık yapan miltiades, "liber pontificalis" isimli eserinde, roma'daki manicilerden söz etmekteydi. imparator valentianus'un 372 yılında çıkardığı bir ferman, roma'daki manicilerin kovuşturulmasını buyurmaktaydı. 384-388 yılları arasında da,roma'da "martari" adında yeni bir manici tarîkat ortaya çıktı. bu tarîkat, özgün mani öğretisini değiştirmeyi amaçlıyarak, seçkinlerin gezgin yaşamı terk etmesini ve bir tür manastır düzenine girmesini öngörmekteydi. martari'ler en büyük direnci maniciler'den gördüler.

vi. yüzyıldan başlayarak, manicilik batı'da neredeyse tümüyle yok oldu. her ne kadar sağda solda, kimi gizli topluluklar ve düalist tarîkatlar varlığını sürdürdüyse de, bunların babilonya'lı peygamber mani ile doğrudan ya da bilinçli bir ilintisi mevcut değildi. ancak tam beş yüzyıl sonra, xi. yüzyılda doğu'dan, bizans ve bulgaristan yolu ile gelen paulician'lar ve bogomil'ler batı'yı etkilediler. bunların düalist öğretileri, kuzey italya ve güney fransa'da tohumlanabilecek verimli alanlar buldular ve böylece tarihte ilk kez hıristiyan topraklarına yönelik haçlı seferlerine yol açmış olan kathar hareketinin temellerini attılar.

sonuç

bu denli sıradışı bir teoloji ve insanın yazgısından çok "işık" için ilgi besleyen bir dinsel inancın, böylesine hızla yayılıp itibar görmesi oldukça yadırgatıcı bulunabilir. ancak, gnostik efsanelerin bolluğu, ne denli akıldışı olursa olsun, bu tür yaratılış öykülerine inanmaya hazır geniş halk kitlelerinin varlığını göstermektedir. ayrıca, iii. yüzyılda roma'nın baskıcı ve mutsuz dünyasında, tıpkı hıristiyanlık gibi, herkese kurtuluş vaadeden bir inancın yayılma olasılığının ne ölçüde yüksek olduğu manicilik örneğinden açıkça anlaşılmaktadır.

maniciliğin kısa sürede yayılması, ne ondan önceki, ne de sonraki dinsel inançların yayılmasına benzemez. zira manicilik, diğer dinlerin aksine, kabul edildiği ülke ve topluluklarda hiç bir temel politik ve sosyal değişim yaratmayı öngörmemiştir. bu durum manici misyonerlerin görevlerini zorlaştırmış, zaten bir bileşim olarak doğan dinlerini, diğer ulusların kültürel ve toplumsal koşullarına adaptasyon gereğini yaratmıştır.

maniciliğin tümüyle entellektüel düzeyde kalması ve toplumsal-politik değişimler yaratmakta iddiasız olması en zayıf özelliğiydi. kısacası manicilik anti-sosyal olması yüzünden başarısızlığa uğradı. bu sert ve savaşçı çağlarda, uygarlıklarını barbar saldırılarına karşı koruma endişesindeki yöneticiler, bu denli edilgen bir inancı onaylayamazlardı. toplumsal kuralları hiçe sayan, yandaşlarına başıboş dolaşıp çalışmayı reddetmelerini ve sadaka ile geçinmelerini buyuran, hayvanların öldürülmesine bile karşı çıkan barışçı bir inancın baskı ve zulüm görmesi kaçınılmazdı. örgütsel yapıları da, ağır baskılardan sonra yaşamını sürdüremeyecek kadar dayanıksız ve edilgendi.


yazının tamamı

https://eksisozluk.com/manicilik--205940?p=1
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...