Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Gevher Nesibe Sultan


Feamer

Öne çıkan mesajlar

http://www.yenidenergenekon.com/wp-content/uploads/2011/05/image00125.jpg

http://cdn.internethaber.com/gallery/27444/2.jpg

said:
Gevher Nesibe Sultan, Selçuklu Hükümdarlarından II. Kılıçarslan'ın kızıdır. 1204 yılında verem hastalığına yakalanarak Kayseri'de vefat etmiştir.

Gevher Nesibe Medresesi, Gevher Nesibe Şifahiyesi Kayseri Daruşşifası, Şifa-hatun Medresesi, Kayseri Maristanı, Darüş-şifa Medresesi, Çifte Medrese, Çifteler, Gıyasiye, Kayseri Tıbbiyesi gibi türlü adlarla anılmaktadır.

Vasiyeti üzerine ağabeyi Selçuklu sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından 1204-1206 yılları arasında Kayseri'de inşa ettirilmiş ünlü Darüşşifa Gevher Nesibe Hatun'un adı ile anılmaktadır. Darüşşifa'da ayrıca Gevher Nesibe'nin türbesi bulunmaktadır.

Anadolu'nun İslam dönemine ait en eski hastahanesi olan bu muhteşem bina günümüzde Tıp Tarihi Müzesi olarak kullanılmaktadır.

Darüşşifa binasının bitişiğindeki 1206-1210 yılları arasında inşa ettirilmiş tıp medresesinin de yine Gevher Nesibe Hatun'un vasiyeti olması, kesin kaynaklarla doğrulanamamakla birlikte, çok güçlü bir olasılıktır. Bu medrese dünyanın ilk tıp medresesidir.

Külliye ayrıca aynı muhitte yer alan Gevher Nesibe Camii'ni de içermektedir.

Külliyenin bulunduğu Kayseri semti de Gevher Nesibe adı ile anılmaktadır. Ayrıca Erciyes Üniversitesi Hastanesi'ne onuruna Gevher Nesibe Hastanesi adı verilmiştir.


said:
Darüşşifa

Vasiyeti üzerine ağabeyi Selçuklu sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından 1204-1206 yılları arasında Kayseri’de inşa ettirilmiş ünlü Darüşşifa Gevher Nesibe Hatun’un adı ile anılmaktadır. Darüşşifa’da ayrıca Gevher Nesibe’nin türbesi bulunmaktadır.
Anadolu’nun İslam dönemine ait en eski hastanesi olan bu muhteşem bina günümüzde Tıp Tarihi Müzesi olarak kullanılmaktadır.
Medrese ve cami

Darüşşifa binasının bitişiğindeki 1206-1210 yılları arasında inşa ettirilmiş tıp medresesinin de yine Gevher Nesibe Hatun’un vasiyeti olması, kesin kaynaklarla doğrulanamamakla birlikte, çok güçlü bir olasılıktır. Bu medrese dünyanın ilk tıp medresesidir.
Külliye ayrıca aynı muhitte yer alan Gevher Nesibe Camii’ni de içermektedir.
Külliyenin bulunduğu Kayseri semti de Gevher Nesibe adı ile anılmaktadır. Ayrıca Erciyes Üniversitesi Hastanesi’ne onuruna Gevher Nesibe Hastanesi adı verilmiştir.

Gevher Nesibe Hatun

Gevher Nesibe, Selçuklu soyundan gelen kara kaşlı, kara gözlü, kara saçlı, ak yüzlü Türk kızı olarak resmedilmektedir. Rivayete göre, Selçuklu ordusunun komutanlarından bir sipahiye gönlünü kaptırmış, ancak Nesibe’nin ağabeyi I. Gıyaseddin Keyhüsrev bu aşka karşı çıkmıştır. Sultan sipahiyi, Kayseri’den uzak tutmanın yollarını aramış, onu muharebeden muharebeye göndermiştir. Nihayet bu savaşların birinde sipahi şehit olmuştur.

Bunu öğrenen Nesibe Hatun, üzüntüsünden vereme yakalanmış ve hasta yatağına mahkum olmuştur. Kız kardeşinin derdine doktorların çare bulamadığını öğrenen Gıyaseddin, onu ölüm döşeğinde ziyaret etmiş ve mal varlığı ile adına bir şifahane (hastane) yaptırması vasiyetini almıştır.

Vasiyeti:

Bazı kaynaklarda, kendisine talip olan bir ordu kumandanına, 1.Gıyaseddin Keyhüsrev, vermek İstemez. Israrlar artınca, kumandanı savaşa gönderir. Savaşta galip gelmesi halinde, bu evliliğe izin vereceğini bildirir. Cepheye giden Kumandan, savaşı kazanır ama yaralı olarak döner ve bir süre sonra da ölür. Gevher Nesibe de, Genç kumandanı istediği için, bu olay üzerine büyük üzüntü duyar ve hastalanır. Hastalığı için yapılan bütün tedaviler netice vermez, ölümü yaklaşınca ağabeyi Gıyaseddin Keyhüsrev yaptığının pişmanlığı içerisinde vasiyetini sorar. Gevher Nesibe Hatun’da ”öyle bir bimarhane (hastahane ) yapasınız ki, hem sözlüm kumandanın yaralarını, hem de benim gönül yaramı çekecek olanları tedavi etsin..” şeklinde konuşur. Bilahare, Gevher Nesibe, vefat eder. Ağabeyi, onun vasiyeti üzerine hatırasına meşhur ”Şifaiye Gıyasiye” medresesini inşa ettirir. Gevher Nesibe Hatun, medrese içerisinde yer alan Türbeye defnedilir. 12. Asırda yaşayan Gevher Nesibe’nin özellikle tarihi ve ilmi değeri çok yüksek olan bir eserin yapımını vasiyet etmesi, kendisinin sahip olduğu İleri görüşlülüğün çok önemli bir örneğidir. Onu yücelten yanı da burasıdır.


said:
Selçuklu yadigarı bu görkemli eserin ön cephesinin solunda şifahane bulunmaktadır. Bu kısmın, üzerinde Selçuklu sanatını simgeleyen işlemeler mevcut olan görkemli bir kapısı vardır. Kapıda yılan ambleminin altında 2.5 metre boyunda ve 75 cm. genişliğinde mermer üzerine yazılmış iki satırlık arapça kitabe bulunmaktadır.

Bu kitabenin Türkçesi şu şekildedir: Bu bimaristan (=farsça hastane) Kılıç Arslan oğlu büyük sultan Gıyasettin Keyhüsrev’in (ona Allah’ın ittifası devam etsin) zamanında Kılıç Arslan kızı İsmetuddin Gevher Nesibe’nin vasiyyeti üzerine Allah rızası için H. 602 senesinde inşa edilmiştir


said:
Gevher Nesibe Tıp Sitesi yapısı ve tıp eğitimi açısından dünyadaki ilk ciddi tıp kuruluşudur. Dünyanın ilk Tıp Fakültesi kabul edilmektedir.

Bugüne kadar 785 yılından beri, eser Kayseri’de birçok istilalar görmüş, yağma edilmiş, tabii etkilerle de çürümüş, aşınmış, yıkılmış, kullanılmadığı dönemlerde de şuursuz kişilerce yıpratılmıştır.


said:
KÜLLİYEDEKİ SULİET

Gevher Nesibe külliyesine güneş vurduğu zaman külliyede Gevher Nesibe Hatun'un silueti belirmektedir.

Hatta bu siluet bir ara özel incelemeye de alındı. Sülietin Gevher Sultan'ın resimleri ile örtüştüğü ortaya çıktı.


said:
XIII. asırda, Gevher Nesibe Şifahanesi’nde, tıp eğitiminin, kışlık dersanede teorik, ve şifahanede de hasta başında pratik olarak yapıldığını biliyoruz. Revaklara açılan küçük odalarda ise talebelerin kaldığı düşünülmektedir.

Büyük Eyvanlar Mısır’daki Kalayun hastanesinde olduğu gibi dışarıdan müracaat eden hastaların muayeneleri için poliklinik olarak da kullanılmıştır.

Polikilinikteki hastaların yataklarının bir tarafında bir çıngırak, diğer tarafında ise aydınlatmak için bir kandil bulundurulmuştur.

Kayseri Daruşşifası kadrosunda en az iki dahiliyeci, iki cerrah, bir eczacı, başhekim ve başhekim yardımcıları, danışmendler, asistanlar bulundurulmuş, akıl hastaları da kabul edilip, ayakta veya onsekiz odalı Bimarhane’de musiki, telkin ve sıcak su ile tedavi edilmişlerdir.

Gerçekten de odalar arasında ses koridorları bulunmuş ve ayrıca da Bimarhane’nin içinde bir de Selçuklu hamamı bulunmuştur. Türklerde akıl hastalıklarının, ilk defa müzikle tedavilerinin Selçuklular devrinde, Gevher Nesibe Bimarhanesi’nde başlatıldığı gerçeği ortaya çıkarılmıştır.


said:
Gıyaseddin’den sonra Gevher Nesibe’nin diğer kardeşi İzzeddin de hastanenin doğusuna bir tıp okulu yaptırır.

Bu okulun yapımına, 1210 yılında başlanmış ve dört yılda tamamlanmıştır. Ve dile kolay, bu hastane ve okul 1890 yılına kadar kullanılmış ve insanların dertlerine deva olmuş.

Hatta burada akıl hastalarını müzikle tedavi eden ya da ruhlarına dinginlik veren hekimler görev yapmışlar.


işleyişi bir şekilde devam etseydi, çok eski bir üniversitemiz olacaktı


buda ekişeden güzel bir yazı:

said:
ismi kayseride bulunan darüşşifa ve medreseye verilen selçuklu sultanı kılıçarslanın kızıdır. kılıçarslan’ın vefatinin üzerine yetim kalır. ağabeyi gıyaseddin keyhüsrev kendisine bakar. selçuklu sarayının baş tacıdır. ölümüyle ilgili 2 hikaye vardır. hemen birincisine geçelim

bir ara cepheden öyle çok yaralı gelir ki sarayın koridorları revire döner. ne yazık ki (ya da ne mutlu ki) gazilerin çoğu hekim yüzü göremeden vefat eder, elbiseleri ile defnedilirler. evet insanın nefesi sayılıdır ama hekimler ıstırap dindirmenin 40 yolunu bilirler. gevher kız sabahlara kadar yüzünü gözünü tırmalar “neden bizim usta cerrahlarımız yok. hem bin derde deva bulan tabiplerimiz nerede” diye kendini hırpalar.

merhametli kızımız bir gün sultanın huzuruna çıkar. ne kadar takısı varsa önüne koyar ve kararlı bir sesle “ben bir şifahane yaptırmak istiyorum ağabey” der. gıyaseddin keyhusrev çok duygulanır onun bıraktığı mücevherlerin üzerine binlerce kese altın ekler ve anadolu’nun “en büyük” şifahanesinin yapılmasını emreder..
bina hızla şekillenir ama gevhercik göremez.

diğer hikaye ise:

anadolu halkı gevher nesibe’yi unutamaz, onu fatihalarla anarlar. köy köy, oba oba dolanan ozanlara hep gevher kızı sorarlar. eh onlar da “şifahane yaptırdı, öldü, gömdük” deyip geçmez içli bir hikaye uydururlar. önce nasıl fidan boylu, kara kaşlı, kara gözlü, ceylan bakışlı (gördüler sanki) bir dilber olduğunu anlatır, işin içine azıcık aksiyon, biraz aşk meşk katarlar. yok efendim gevher nesibe bir gün pancurlar arasından bakarken boylu poslu, pos bıyıklı bir sipahi görüvermiş de gönlünü kaptırıvermiş. ama (şimdi burada biraz yokuş gerekiyor) saray törelerine göre, evlenecek erkeği, kız değil sultan seçermiş. bu temiz ötesi aşk gizli gizli alevlenmiş, kızcağızı eritip bitirmiş. gevher kızın ilacı beyaz atlı sipahi imiş ama yiğidimiz gittiği seferden dönmemiş.

bazı “zalım” ozanlara göre gevher’in evlenmesine ağabeyi izin vermemiş. kızcağız yalvarmış yakarmış “ı ıh” demiş. hatta tutup sipahiyi çin-i maçin’e (anadolu selçuklularının oralarda ne işi varsa) göndermiş. eh “ince hastalık” durur mu, kara yılan gibi akıp gevherciğin göğsüne çöreklenmiş. ciğerleri parça parça olmuş, öksürdükçe ağzından gelmiş. gıyaseddin bi pişman olmuş bi pişman olmuş ama iş işten geçmiş.

gevher kız, son nefesini verirken “benim derdimin çaresi yok, bari insanlarımız çaresi bilinen dertleri çekmesinler” demiş, adına bir şifahane yapılmasını vasiyet etmiş. gevher kızın cenazesine bütün kayseri katılmış, o gün gök kararmış, bulutlar ağlamış. kara kaşlı, kara gözlü, kara sevdalı gevher’i kara toprağın, kara bağrına koymuşlar. meğer beyaz atlı sipahi o gün vazifeden dönmüş, bari şu cenazeye katılayım demiş. hafızlar yanık yanık okurlarken şuracığından bir şeyler kopmuş ama sebebini bilememiş.

kayseri, o yıllarda hem kervanları ağırlayan bir konaktır hem de ilim yuvasıdır. şehirde 15 kadar medrese ve yüzlerce müderris vardır. işte böylesine bir alt yapı olduğu için şifahane sadece iki yılda tamamlanır. düşünün avrupalıların akıl hastalarını diri diri yaktıkları bir devirde onları aydınlık hücrelerde ağırlar ve hususi dehlizlerden su ve kuş sesleri yollarlar. külliye dünyanın tıp eğitimi verilen ilk medresesi ve akıl hastalıkları hastanesidir
binada ne ocak yakar, ne mangal taşırlar, yanı başındaki hamamın buharıyla ısınırlar. (800 yıl evvel merkezî ısıtma ve merkezî yayın sistemi) şifahane’nin gün ışığı ile aydınlatılan 3 ameliyathanesi vardır ve orada katarakt ve mesane ameliyatı bile yaparlar.

bu medresede alaaddin keykubat’ın sağlık nazırı ekmeleddin hocalık yapar. devrin en ünlü hekimleri burada yetişir. medresenin yanıbaşındaki türbede sadece gevher nesibe değil, yeğeni i. izzettin keykavus ve hanedan mensupları yatar.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...