Laurelin Mesaj tarihi: Aralık 9, 2004 Mesaj tarihi: Aralık 9, 2004 o lol un ordakı kullanım amacı mesajım ısert bır havada degıl tam tersı gulen hafıf alaycı bır havada attıgımı sembolıze edıyor kavgadan hoslanmayan bırı oldugum ıcın genellıkle tartısma olucak her yazımı yumusatmak ıcın kullanırım bu ıbarelerı oyle bır bolumu ataturk asla kapatmaz buda ayrı bır olay cunkı TDK nın amacı turkceyı yabancı sozlcukelrden yaırmak ve kurucu ataturk mal varlıgını bagıslıyan ataturk neden yasarken kapatsınkı sadece askıya aldırmıstır[signature][hline]Hiko Seijuro,öğrencisi Kenshine bılınmıyen bir tarihde demişki: Sword is just a weapon,Swordmanship is learning how to kill.
Golge-i_Khan Mesaj tarihi: Aralık 9, 2004 Mesaj tarihi: Aralık 9, 2004 [i]Hakîkat şudur ki Türk milleti gibi, asırlarca hattâ çağlarca dünya sathında konuşmuş büyük ve fâtih bir milletin dili özdil olamaz, imparatorluk dili olur. Bir dilin imparatorluk dili olması ve yalnız bir vatanda değil, birçok vatanlarda işlenip güzelleşmesi, o dile, bu engin vatan topraklarından yükselen, zengin ve üstün sesler kazandırır. O milletin dil mûsıkîsi de âlemşümûl bir mûsıkî üstünlüğüne yükselir. Türk dili üzerinde yürekten konuşabilmek için, önce bu mûsıkîyi, yani bu vatanın seslerini duyabilmek ve anlayabilmek lâzımdır. Bu bakımdan Yahyâ Kemâl'in: Çok insan anlayamaz eski mûsıkîmizden, Ve ondan anlamayan, birşey anlamaz bizden. söyleyişi, Türk mûsıkîsi kadar Türk dili için de doğrudur. Bu büyük şiirin devâmındaki, Açar bir altın anahtarla rûh ufuklarını, Hemen yayılmaya başlar sadâ ve nûr akını, ............... Bu sazların duyulur her telinde sâde vatan, Sihirli rüzgâr eser dâimâ bu topraktan mısrâları, tereddütsüz, Türk dili için de söylenmiş gibidir. Çünkü Türkiye Türkçesi'nin, aslında, dünyanın en güzel sesli dillerinden biri olması üzerinde, dokuzyüz yıllık bir zamandan beri, en büyük coğrâfî tesir hiç şüphesiz, Anadolu ve Balkanlar Türkiyesi'nin tesirleridir. Fakat Türkçe, tıpkı Türk milleti gibi, târihin bu dokuz asrında ve dünyanın üç kıt'ası üzerinde yeni bir dil imparatorluğu kurmuştur. Hâdise şöyle olmuştur: Türk dili, bugünkü Türkiye topraklarına, eski Asya ülkelerimizin hür ufuklarla çevrili bozkırlarından kopan gür ve erkek sesli bir mûsıkîyle gelmiştir. Bu sebepledir ki Türkiye Türkçesi'nde eski bozkır sesleri, ve İdil ırmağının akışından yükselen sesler vardır. Fakat Türkiye Türkçesi'nde bu kadîm sesler yanında, Nil nehrinin taşkınlığı da seslenir; Dicle'nin, Fırat'ın, Tuna'nın, Meriç'in ve Anadolu ırmaklarının akışları da... Türkiye Türkçesi'nde Karadeniz kıyılarının, poyraz rüzgârı kadar canlı, çevik ve çabuk sesleri de vardır; Adalardenizi sâhillerinin lodos rüzgârı, zeybek mûsıkîsi ve efe raksı gibi heybetli, ağır ve atmosfer dolduran sadâları da... Aynı dil, Tanrıdağı rüzgârlarının uğuldayan seslerinden ne kadar hâtıra saklıyorsa, Macaristan ovalarında, dünyaya Türk gücünü tanıtmak için ilerleyen: Sultan Süleyman ordusunun hür davulları ndan da o kadar heybet ve hâtırayla yüklüdür. Arabistan çöllerinin uzun, İran yaylalarının uzatılan sesleri; İtalyan sularında, korsanlar kadar, dalgalarla da çarpışan levendlerin bu zafer ve mâcerâ ufuklarından getirdikleri gür sesler, Türkiye Türkçesi'nde ve onun bütün yaşayan kelimelerinde bir mûsıkî saltanatı hâlinde mevcuddur. Yine bu bakımdan; Yahyâ Kemâl'in: Tâ Budin'den Irâk'a, Mısr'a kadar, Fethedilmiş uzak diyarlardan, Vatan üstünde hürr esen rüzgâr, Ses götürmüş bütün baharlardan. O dehâ öyle toplamış ki bizi, Yedi yüz yıl süren hikâyemizi Dinlemiş ihtiyar çınarlardan. Mûsıkîsinde bir taraftan dîn, Bir taraftan bütün hayât akmış; Her taraftan, Boğaz, o şehrâyîn, Mâvi Tunca'yla gür Fırât akmış. Nice seslerle gök ve yerlerimiz, Hüznümüz, şevkımiz, zaferlerimiz, Bize benzer o kâinat akmış. sözleri, târif ettiği, Itrî'nin mûsıkîsi kadar, büyük Türk dili için de doğrudur. Böyle bir dilin kelimelerini hor görmek, hakîr görmek, hele şu veya bu politik veya ideolojik sebeple dilden atılabilir görmek, en az, onların oluş ve yontuluş târihini bilmemekten, hattâ sevmemekten doğan büyük gaflettir. Çünkü, milletlerin olduğu gibi, kelimelerin de târihi vardır. Bir milletin ataları, asırlarca o kelimelerle duymuş, onlarla düşünmüş; birbirlerini ve evlâtlarını o kelimelerle sevmiş ve bu kelimeleri tamâmıyle millî bir sanatla işleyip Türk yapmışsa, evlâtlar, artık o kelimelere düşman kesilemezler. Unutmamak lâzımdır ki Türk dili, Kendi Gök Kubbemiz kitabını meydana getiren muhteşem şiirlerin söylendiği lisandır. Bir dil, Açık Deniz gibi, Süleymâniye'de Bayram Sabâhı gibi, Bir Tepeden, Itrî, Vuslat ve Erenköyü'nde Bahar gibi şiirler söyleyebiliyorsa, bu dil, hattâ dünya ölçüsünde büyük lisan demektir. Kendi Gök Kubbemiz, bir semboldür. Türkçe, ona benzer ve onun ayarında İstiklâl Marşı, Çanakkale Şehidleri, Bülbül ve benzerleri gibi, Ahmed Hâşim'in Piyâle'sinde mûsıkîleşen şiirler gibi, Orhan Seyfi'nin Peri Kızıyla Çoban Hikâyesi gibi, Fâruk Nâfiz'in Han Duvarları gibi, daha nice şiirler söylemiştir. Bir milleti, ebediyyen ayakta tutabilecek kudretteki bu müstesnâ şiirler, biliyoruz, milletimizi çürütmek isteyenlerin kâbusudur. Biz o inançtayız ki dünya ölçüsünde bir şiir lisânı olan Fransızca'nın en gür sesli şâiri Victor Hugo, o tannân ve raksân [güzel sesle çınlayan ve danseden] Fransızcasıyle söylemek isteseydi, Süleymâniye'de Bayram Sabâhı şiirini, belki de söyleyemezdi. Bugün Türkiye'de yeni Türk nesillerine ebediyyen unutturulmak istenen dil, işte bu dildir. Bu dil, Artarak gönlümün aydınlığı her sâniyed
Golge-i_Khan Mesaj tarihi: Aralık 9, 2004 Mesaj tarihi: Aralık 9, 2004 özet: Böyle bir dilin kelimelerini hor görmek, hakîr görmek, hele şu veya bu politik veya ideolojik sebeple dilden atılabilir görmek, en az, onların oluş ve yontuluş târihini bilmemekten, hattâ sevmemekten doğan büyük gaflettir. *3-4 mesaj ile ielttiğim için özürler, umarım sıkıntı yaratmaz.[signature][hline]Dignity consists not in possessing honors, but in the consciousness that we deserve them.
Ractamainus Mesaj tarihi: Aralık 9, 2004 Mesaj tarihi: Aralık 9, 2004 viktor'un başlattığı tartışmadan doğan yazıları sakin sakin okurken bir baktım, "osmanlı öztürkçeyi bozmuş, sonra yeniden öztürkçemize dönmüşüz" gibi lise kitaplarından okunmayan, çok güvenilir kaynaklardan okunmuş bilgileri yazıvermiş olduğunu gördüm viktor'un ama kafam atmadı değil! bu ne saçmalıktır! zaten belirtilmiş, bir dil ile alfabe karıştırılmasın, alfabe; dilin içindeki unsurlardan biridir sadece. latin alfabesine geçmemizin bize neler getirdiğini tartışmayacağım bile, götürdüklerini önünüze serersem altında ezilebilirsiniz... bizim şimdi osmanlıca dediğimiz dile o zamanlar türkçe deniyordu, bu da gözden kaçmasın. o türkçe ki orta asya türkçesine şimdikinden çok daha yakındı, o türkçe ki yabancı dillerden aldığı kelimeleri dümdüz kabul etmez, yapısına uygun bir hale çevirirdi. şimdi bu konuda çok daha gerideyiz. ayrıca osmanlı imparatorluğu ve türklük üzerine bazı söylemlerin olmuş viktor. bu söylemlerden önce "imparatorluk nedir?" bunu düşünmeni tavsiye ederim. hani çok uluslu olmak... (milliyetçilik kavramı fransız devrimi ile ortaya çıkmıştır, bunu o gereksiz lise kitaplarından bile öğrenebilirsiniz) [iki konu üzerine de fikirlerimi ortaya koydum ama detayı ile irdeleme ihtiyacı içinde hissetmedim kendimi. çünkü özellikle viktor sadece fikirlerini atmış ortaya, hiç bir dayanak noktası gözetmeksizin. bir de sonra çıkmış kaynak belirtin gibi laflar etmiş, kendisi belirtmezken. maden öyle bende attım ortaya birşeyler, 40 akıllı çıkaramaz artık kuyudan.] [osmanlı türkçesi konusundaki fikirlerini nerden edindiğini de bilmek isterim viktor?][signature][hline]is all that we see or seem but a dream within a dream? Edgar Allan Poe
Laurelin Mesaj tarihi: Aralık 10, 2004 Mesaj tarihi: Aralık 10, 2004 eger bır kıtap okuyup ordakı yazarın goruslerıne koru korune baglanıyor veya sempatı duyuyorsanız bu sızın yaratıcılıgınızın olmadıgını ve fecı tesır altında kaldıgınızı gosterır fıkrılerım bana aıttır tamamen aklımla ırdeledıgım cesıtlı goruslerın sentezınden olusmustur gecen sene osmanlıyı overken bu sene yerden yere vurabılırım cunkı bu tamamen bılgıyle alakalıdır ozellıkle tarihde hiçbir olayı veya bılgıyı kesın bıcımde bılemeyız ve savunamayız cunkı bu ımkansızdır "Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır." K. Atatürk o yzuden okudugum kaynakları referans oalrak gostermem ve baskasından referans ıstemem ama dusuncelerını T.C. M.E.B. lıgının kıtaplarından alanları dırek tanırım o kıtapların cogu degişen ıktıdarlar elınde oyuncak olmuş ve cogu ınce noktası carpıtılmıstır tarıh aynı tarıhtır ama anlatıstan anlatısa fark vardır "Boylece Turklerın Viena kapılarından baslıyan geri çekılısı sakaryada son bulmuştur ve truk mıleltının ustun ozellıklerı dusmanı yenmiştir" ıle "Boylece Turkler Vienadan berı surdurduklerı gerı cekılıslerıne noktayı koymuş ve emperyalıstlerı vatanlarından atmışlardır" arasındakı ıdeolojık fark basbaya ortadadır ve ıkısıdı cesıtlı yıllarda M.E.B. tarafından kullanılmıştır. tarıh bılımı anlatanın ıdeolojısının ogrencıye aktarılması cok kolay olan bır bılımdır ve buda bnca yıl kullanılmıstır dersınde Azebeycan ve turk dunyasının bırlesmesının ıyı olucagını anlatan bır hoca ıle hılafetın aslında gostermelık olarak kaldırıldıgını bunu nyerıne dın lıderlıgının dıyanet ıslerıne bırakıldıgını yorumlıyan bır hocanın dersındede bulundum o yuzden altında ısım olarak ne yazarsa yazsın tek veya ıkı adet makale tarıhı degıstırmez bende buraya Adnan hocanın kıtaplarını lınklıyım ve bakın bunanr yazılmış hadı kabul edelın dıyım aynı mantıga gırer onemlı olan kişilerın ayrı dusunmesıdır bu bıze tanrı tarafından verılen bır hedıyedır hıcbırımız aynı dusunmek zorunda degılız "Insanların sıze karsı olmaları dıye bır sey yoktur onlar sadece kendılerınden yanadırlar. o kadar!" sımdı son olarak su turkculuk ve ımparatorluk uzerınde durıyım bundada tek bır sorun var oda sırf turk tarıhı okutulması baska ımparatorlukların sıstemlerını ve tarıhlerını okumamamız Ingılterde bır ımparatorluktu ve ıngılız vatandasları adada oturuken butun savasları azınlıkalr yapıyordu ıngılızler subay asker oalrak degıl subay olarak savasırdı Roma ya bakalım ılk sınıf sıstemının romada olustugunu gorebılırız ve kutsal roma ımparatorluguna bakalım oda cok uluslu ama sınıf sıstemı var ve nedense ımparatorlukta azınlık konumundakıler alt sınıflarda dunyada ımparatorluk olupta kendı oz ulusundan cok yabancılara onem veren osmanlı dısında bır ımp yok arastırın ıstersenız bunu turk hosgorusune ve konukseverlıgıne baglayabılırız ancak sen vatandasından cok onem verıyorsan bunun muhakka bır sebebı vardır cogu kıtapta padısahalrın musluman olmadıgından ve o yuzden azınlıklar aonem verdıklerınden ve pek cok sehsadenenın annelerı tarafından hırıstıyan olarak yetıstırıldıgı yazar ama bunu yazmadım buraya cunkı bana bıraz asırı geldı ve kabul edemedım bu dusunceyı ama uzerıne arastırma yapmaktayım hala hatta bana yardımcı olursanız sevınırımde konu acmadım cunkı menzıl gudumcu bozkurtcular ole bırseyı duyarsa benıde forumlarıda parcalarlar padısah anaları ısımlı kıtabın yazarı saldırıya ugramıstı onu da hatırlarım :)[signature][hline]Hiko Seijuro,öğrencisi Kenshine bılınmıyen bir tarihde demişki: Sword is just a weapon,Swordmanship is learning how to kill.
bedeviizz Mesaj tarihi: Aralık 15, 2004 Mesaj tarihi: Aralık 15, 2004 ya arkadaş, tutturmuşsunuz bir "oturgaçlı götürgeç" hikayesi, ısıtıp ısıtıp onu sürüyorsunuz insanların önüne. günümüzde yaygın olarak kullanılan kelimeler de var (mevcut). radikal - > kökten/köklü ihtilal -> devrim/değişim inkılap -> devrim/dönüşüm/evrim muhafaza -> koruma muhafazakar -> tutucu mahkeme -> dava/duruşma muhakeme -> yargılama hakim -> yargıç idare -> yönetme müdür -> yönetici icra -> yürütme ibra -> aklama ibraz -> gösterme iaşe -> besleme harp -> savaş muharebe -> vuruşma muhteva -> içerik muhteviyat -> içindekiler müracaat -> başvuru tayin -> atama arzuhal -> dilekçe fezleke -> özet teklif -> öneri misal -> örnek cevap -> yanıt sual -> soru vasıta -> araç şark -> doğu garp -> batı maharet-> beceri kabiliyet -> yetenek istişare -> danışma mübadele -> değiş tokuş ikame -> yerine koyma ibadet -> tapınma iskan -> yurtlanma mesken -> yurt ... ... ... hemen yazdığım birkaç örnek sözcük. daha bir dolu örnek yazabilirim. hatta çoğu insanın eski dilde söylendiğinde anlamayacağı sözcükler de yazabilirim. hatta çoğunuz da benim bilmediğim bir sürü sözcük yazabilir, ama bunu tercih etmiyorsunuz (yeğlemiyorsunuz). madem ki (örneğin bu sözcüğün de türkçe karşılığı var "değil mi ki"..., ama gerçekten dilde fazlasıyla yer tutmuş olduğu için ben de kullanmıyorum, ya da alışamadığım için) tercih etmiyorsunuz, sürekli "ehee oturgalı götürgeç vaar" deyip de dalga geçmeyin. komik duruma düşüyorsunuz.
Laurelin Mesaj tarihi: Aralık 15, 2004 Mesaj tarihi: Aralık 15, 2004 o oturgaçlı goturgec TDK yı yıpratmak ıcın cıkartılmış bır olaydır CD ye yuvarlak teker demişler yok fax a yazar geçer demişler Inkilap=Devrim diyemeyız kesınlıkle Inkılkap var olanı yenıleme cagdaslastırma anlamına daha yakın Devrim ise varolanı yıkıp kaldırıp yerıne yenısını getırme demektır sayın kenan evren Ataturk ılkelerındekı Devrimcilik ilkesinin ismini degiştirip inkilapcılık yapmıştır tabı ataturk ılkelerını kendısı yazdıya kafasına gore verebılıyorkı farkında olmadıgı ınkılap Devrim sozcugunun anlamını kesınlıkle karşılamıyor bıde ınkılap arapca oldugu ıcın mıllıyetcılık ılkesıyle celısıyor Ataturk bir devrimciydi inkilapcı degildi bunu unutmıyalım[signature][hline]Hiko Seijuro,öğrencisi Kenshine bılınmıyen bir tarihde demişki: Sword is just a weapon,Swordmanship is learning how to kill.
Werewolf Mesaj tarihi: Aralık 18, 2004 Mesaj tarihi: Aralık 18, 2004 Osmanlı'da ekonomik kriz olduğunda "crise" kelimesi yerine ne kullanılacağı tartışılmış, en sonunda buhran kelimesinde karar kılınmış. Kriz kelimesini engelleyemeyen TDK, Osmanlılar kadar masum değildir.[signature][hline]Yobazım ama para bende.
Öne çıkan mesajlar