OutTrader Mesaj tarihi: Aralık 2, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 2, 2004 arkadaşlar büyük yıkım yaşamış olan japonya nasıl olduda 40 yılda gücünü tekrar kazandı. bu konu hakkında bilgisi olanların acilen bilgilerine ihtiyacım var, çok teşekkür ederim[signature][hline]The golden age of being amused has turned into the modern life and times of being confused Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Lopeth Mesaj tarihi: Aralık 2, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 2, 2004 hırs ve çalışkanlık[signature][hline]-Micheal Jordan mı ??? -Hayır cormadım -Uğurcum oynat !!! -Düz bir yoldasınız 2 goblin el sallıyor... Genciz Güçlüyüz Atatürkçüyüz ... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
OutTrader Mesaj tarihi: Aralık 2, 2004 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 2, 2004 tamam güzel bir cevap ama yani her japon anasının karnından samuray doğmuyor bu kadar basit değildir[signature][hline]The golden age of being amused has turned into the modern life and times of being confused Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Lancelion Mesaj tarihi: Aralık 2, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 2, 2004 Güzel bir kapitalism uygulaması[signature][hline]İmza buysa Kral benem Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
OutTrader Mesaj tarihi: Aralık 2, 2004 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 2, 2004 bunu bir cümleyle değilde şöyle uzunca yazabilecek arkadaş yok mu :)[signature][hline]The golden age of being amused has turned into the modern life and times of being confused Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Xanthe Mesaj tarihi: Aralık 2, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 2, 2004 JAPONYA'DA MANEVİYAT EĞİTİMİ Yöneltmek, "fedakâr nesiller yetiştirmek" demektir. Kendi arzularından, millî menfaat hesabına vazgeçmek; bir millî idealin "korkmaz, yılmaz, bıkmaz" takipçisi olacak nesiller yetiştirmek demektir. Fedakârlık ne kadar fazla olursa, kalkınma hızına da o kadar çabuk ulaşılır. İşte "Japon mucizesi" budur. Özellikle savaş sonrası, Amerikan eğitim sistemiyle yetişen genç neslin, kültürden uzaklaştığını gören işverenler, üniversite mezunlarının işe alınabilmesi için "Japon Maneviyât Eğitiminden geçmelerinin şart olduğu" görüşünde birleştiler. Günümüz Japonya'sını anlamak için elimizde çok değerli bir kitap var: Bozkurt Güvenç'in Japon Kültürü. Bu kitaptan anladığımıza göre Japon kalkınması (mucizesi) 19. yüzyılda değil Edo-Tokugawa döneminde (1603-1867) başlamış. Bu dönemin başlatıcısı TRT televizyonunda izlediğimiz Şogun dizisinin kahramanlarından gerçek adıyla İeyasu, filmdeki adıyla Efendi Toranaga. Herkesin ;Hai Toranaga!; yani ;Evet Toranaga!; diyerek önünde eğildiği kişi. Tokugawa Japonyası kapılarını ve pencerelerini Batı'ya kapamış ama dünya ile olan kültür ilişkilerini kesmemiştir. Hıristiyan misyonerleri sınırdışı ederek bu dinin yayılışını durdurmuş, dış ticareti denetime almış, halkın yabancılarla ilişki kurmasını yasaklamış ama dünyaya sırtını çevirmemiştir! Dünyada neler olup bittiğini yakından izlemiş, beğendiğini almıştır. Yabancılara ambargo koymuş ama beğendiğine izin vermiştir. Sözgelişi, ;Güney Barbarları; adını verdiği Portekizliler'i ve İspanyollar'ı uzaklaştırmış ama Hollandalılar'ı tutmuştur. Dine ;Hayır; ama bilime, tekniğe ve kültüre ;buyur; demiştir. Tokugawa döneminden sonra yönetime gelen imparator Meici'nin göreve başlama yemini şöyledir: ;Bir danışma kurultayı açmalı, Çağdışı töreleri bırakmalı, Doğanın akılcılığı ile adaletini Eylemlerimizin rehberi yapmalı Dünyadaki bilgi ile eğitimi (kültürü) Araştırmalı, çağdaş uygarlığın tüm Birikimlerinden yararlanmalıyız; Japon Mucizesi'nin formülü işte bu yeminde: Çağdışı töreleri bırakmalıyız; çağdaş uygarlığın tüm birikimlerinden yararlanmalıyız! Japon Mucizesi'nin ilkesi çağının çağdaşı olmaktır. Çağının çağdaşı olmak, yani Ortaçağ'ın Japon'u değil, 21. yüzyılın Japon'u olmak! Türkiye ve Toruko-cin çağdaşlaşma sorununa işte bu açıdan bakmalı. Ve Osmanlı'nın kapitülasyonlara ardına kadar kapı açtığı dönemde Nihon-cin'in yabancı imtiyazlarına kapılarını nasıl kapattığını düşünmeli. JAPONYA'DA MANEVİYAT EĞİTİMİ Yöneltmek, "fedakâr nesiller yetiştirmek" demektir. Kendi arzularından, millî menfaat hesabına vazgeçmek; bir millî idealin "korkmaz, yılmaz, bıkmaz" takipçisi olacak nesiller yetiştirmek demektir. Fedakârlık ne kadar fazla olursa, kalkınma hızına da o kadar çabuk ulaşılır. İşte "Japon mucizesi" budur. Özellikle savaş sonrası, Amerikan eğitim sistemiyle yetişen genç neslin, kültürden uzaklaştığını gören işverenler, üniversite mezunlarının işe alınabilmesi için "Japon Maneviyât Eğitiminden geçmelerinin şart olduğu" görüşünde birleştiler. [Bu mesaj Xanthe tarafından 02 Aralık 2004 23:21 tarihinde değiştirilmiştir] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
maxigenous Mesaj tarihi: Aralık 2, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 2, 2004 Japonya'nın milli gelirinin büyük kısmını yiyecek kadar büyük bir ordusu yok mesela . Başlı başına bu bile o kadar büyük bir kolaylık ki kalkınmak için ...[signature][hline]MaXi... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
wanderer Mesaj tarihi: Aralık 2, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 2, 2004 japonyanin 2. dunya savasindan itibarenki gelisimi essiz benzersiz bir vaka degildir. avrupa ulkeleri (ozellikle almanya) da 2. dunya savasindan harabe seklinde ciktilar, ama bugun durumlari gayet iyi hepsinin. bence japonyayi farkli kilan 2. dunya harbine kadar olan gelisimidir, avrupalilarla etkliesimleri, feodal duzenin cok buyuk bir hizla gucunu yitirip emperyal japonyanin olusumu vs vs.[signature][hline]templars of steel Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laurelin Mesaj tarihi: Aralık 2, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 2, 2004 japonya nasılmı kalkındı basıt egıtımle japonyada ordu olmadıgı ve savunma butcesı koç un yıllık butcesı kadar bıle olmadıgı ıcın tum kaynaklar egıtıme yatırılıyor ve sosyal devlet anlayısı var yanı devlet kendısı ıcın degıl halkı ıcın calısıyor bızde ıse devlet kendısı ıcın calısıyor 3-5 kişi dışında yatırımlarımızın cogu cesıtlı ınsanalrın cebıne gıdıyor bıde japonyada halk cok bırleşik bızdekı gıbı herkes dur su arkasını donsunde bıcaklıyım dıye fırsat kollamıyor devletı herkes sevıyor ve devlet te halkı sevdıgı ıcın korkunc bır dayanısmayla beraber cıkıyorlar yukarı Turkıyede 1920 - 1938 arası aynı sıstemle ınanılmaz bır bıcımde harabe işgal altındakı bır ulkeden bolgenın en guclu ulkesı halıne geldı buyume payı dudak ucuklattırıcıydı ama Ataturkten sonra gelenler vatandasın cıkarları veya devletyın gucunden cok nasıl omur boyu ıktidarda kalır veya nasıl şahsi cebımızı doldururuz dıye hesap yaptıklarından ulkenın kalkınması bıcakla kesılmış gıbı durdu şu sıyasi partılerı yasaklıycan mıleltvekılı olucak ınsanların vekıllıgı boyunca tum mal varlıgına el koyucan ve dondurucan bak bakalım o zaman bu kadar capulcu doluyomu mılletın meclısı[signature][hline]Hiko Seijuro,öğrencisi Kenshine bılınmıyen bir tarihde demişki: Sword is just a weapon,Swordmanship is learning how to kill. [Bu mesaj Viktor tarafından 03 Aralık 2004 00:10 tarihinde değiştirilmiştir] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Cafein Mesaj tarihi: Aralık 2, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 2, 2004 Şimdi hemen bizim ülkeyle karşılaştırıp atıp tutmayın bence. Japonyanın sırrı, halkının özelliklerini kapitalizm sistemine tümüyle oturtabilmesinden gelir. Herkesin bildiği gibi bir Japon için önce onur ve töreler gelir, bağlılık her şeyden üstündür. Bir bireyde iyilik ve kötülükten önce sadakat aranır. Japonlar aynı zamanda hırslı, savaşçı ve aşırı ırkçıdırlar, özellikle beyaz ırkı sevmezler, kendilerine benzeyen(tabii bize göre) Asyalıları da aşağı görürler. Japon imparatorlarının ve 2. dünya savaşından sonra politikacılarının yaptığı, bu hırsı, savaşçılığı ve onuru savaş sahnesinden ve askerlerden alıp, ticarete ve ekonomiye taşımaktı. 2. dünya savaşı döneminden sonra, önemli bir Japon sözü ortaya çıkmıştır: "Business is War" yani "Ticaret, savaştır". Japonlar girdikleri bir şirkette ömür boyu çalışırlar, hatta babadan oğula meslek devrederler. Ticaret için bile esas olan "kar etmek" değil, o sektördeki rakiplerini safdışı bırakmaktır. Sözkonusu uluslararası ekonomi ve ticaret olunca, Japonya bu savaşçı ticaret zihniyetini bu arenaya da taşımıştır. Japon firmalarının amacı, özellikle Amerika gibi büyük pazarlara girmek, büyümek ve bu pazarları ele geçirmektir. 80lerde iş öyle bir hal almıştı ki mesela, Amerikada otomotiv sektöründe sadece Japon firmalar birbiriyle mücadele ediyordu, Amerikan şirketlerini silip atmışlardı. Tüm bunlara, adamların ekonomi yönetimindeki hilelerini ve kurnazlıklarını da ekleyebiliriz. En görünen örneği, Japon yeninin değerinin kasten düşük tutulmasıdır. Bir de Japonya, belirli konularda yoğunlaşıp öne geçmeye karar vermiş ve o zamanlar yeni bir şey olan elektroniği seçmiştir. Bugün bu konuda ileriliklerinin nedeni de budur. Özetle, sen halkının özelliklerini sonuna kadar kullanacak şekilde bir ekonomik sistem kurar, ticareti ve ekonomiyi bir savaş olarak görür ve kazanmak için her yol mübahtır diye olaya girersen, istediğin gibi kalkınırsın. Tamam, görünen orduları küçük ama "asker"leri ekonomik alanda savaşıyor, askeri alanda değil. İşte fark burada.[signature][hline]Sıpaaakın kulaklarıııı eşşeeeeek kulaklarıııı Sıpaaakın kulaklarıııı eşşeeeeeek kulaklarıııııı Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Xanthe Mesaj tarihi: Aralık 3, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 3, 2004 said: Viktor, 03 Aralık 2004 00:07 tarihinde demiş ki: japonya nasılmı kalkındı basıt egıtımle japonyada ordu olmadıgı ve savunma butcesı koç un yıllık butcesı kadar bıle olmadıgı ıcın tum kaynaklar egıtıme yatırılıyor ve sosyal devlet anlayısı var yanı devlet kendısı ıcın degıl halkı ıcın calısıyor bızde ıse devlet kendısı ıcın calısıyor 3-5 kişi dışında yatırımlarımızın cogu cesıtlı ınsanalrın cebıne gıdıyor bıde japonyada halk cok bırleşik bızdekı gıbı herkes dur su arkasını donsunde bıcaklıyım dıye fırsat kollamıyor devletı herkes sevıyor ve devlet te halkı sevdıgı ıcın korkunc bır dayanısmayla beraber cıkıyorlar yukarı Turkıyede 1920 - 1938 arası aynı sıstemle ınanılmaz bır bıcımde harabe işgal altındakı bır ulkeden bolgenın en guclu ulkesı halıne geldı buyume payı dudak ucuklattırıcıydı ama Ataturkten sonra gelenler vatandasın cıkarları veya devletyın gucunden cok nasıl omur boyu ıktidarda kalır veya nasıl şahsi cebımızı doldururuz dıye hesap yaptıklarından ulkenın kalkınması bıcakla kesılmış gıbı durdu şu sıyasi partılerı yasaklıycan mıleltvekılı olucak ınsanların vekıllıgı boyunca tum mal varlıgına el koyucan ve dondurucan bak bakalım o zaman bu kadar capulcu doluyomu mılletın meclısı Arkadaşım iyi güzel demişinde bu işlerin oakdar iyimserlikle olduğunu sanmıyorum(Biribirini severek gibi.) Olay tamamen eski gelenekleriyle dünyadan aldığı yeni gelişmeleri SİSTEMLİ birşekilde birleştirip halkına sunmasıdır.Unutmayınkı devlet sadece bir kurum bir mekanizmadır(en azından böle olması gerekmektedir.) Ayrıca şuan Çine baktığımızda dünyanın uyuyan devi haline gelmiş bir devlet konumunda.Amerikaya karşı ayrı bir güç gözüyle baklıyor.Adamalrın hepsi aynanda zıplasa dünya yörüngesinden çıkıyor .(Espiri deil gerçek!!) Hepsi afedersiniz deli gibi çalışıyorlar. Birde genel olarak avp ve dier gelişmiş düzeydeki ülkelere baktığımızda esas nedenin eğitim olduğunu görüyoruz bunu şahsen yaşadım. Kapı komşumuz olan Bulgaristan 'a yaptığım bir gezide o fakirlikte dahi o insanlar deli gibi eğitilioalr ,enaz 3 lisan öğreniyolar ,okullarıyla sporlarını aynanda yürütebiliyorlar. Buyük avp.Ülkelerini tek tek saymaya gerek yok.Önce eğitime bir çeki düzen verilmesi gerekir ve birazda dürüst bir toplum olmamız gerektiğini düşünüyorum .Kayıt dışı ekonomi milli gelirimizden aşağı kalmıyor....[signature][hline]Her zaman tek tabanca; Xanthe... (Taklitlerimden kaçının.) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Bilge_Tonyukuk Mesaj tarihi: Aralık 5, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 5, 2004 arkadaşlar bence devletin kalkınması için halkının dürüst olması lazım (vergi kaçırmaması) Japonlardada Almanlardada bu var[signature][hline]Yaşasın Türk Miileti Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
fede Mesaj tarihi: Aralık 5, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 5, 2004 said: maxigenous, 02 Aralık 2004 23:58 tarihinde demiş ki: Japonya'nın milli gelirinin büyük kısmını yiyecek kadar büyük bir ordusu yok mesela . Başlı başına bu bile o kadar büyük bir kolaylık ki kalkınmak için ... bunu Türkiye'ye atıf yapıyosan ( ki bence öyle) Türkiye'nin ordusuna harcaması gereken para şimdikinden daha fazla olması gerekir. çünkü Türkiye'nin etrafında ve içinde Japonya da olmayan hilekar kalleş ve tamamıyle Türk ırkına düşman bir sürü topluluk vardır[signature][hline]Ayağa kalk, uyumak için Önümüzde sonsuzluk var... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Bilge_Tonyukuk Mesaj tarihi: Aralık 5, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 5, 2004 çok güzel fede fikirlerini sevdim...[signature][hline]Yaşasın Türk Miileti Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Mandoo Mesaj tarihi: Aralık 6, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 6, 2004 fede sana katılmamak elde değil ama eğitim sorunu ilk basamaktır daima o sorunu halleden ülkeler gerisini getirmekte zorlanmazlar...[signature][hline]-Penguen dergi kapağından alıntı- Chirac:Hepimiz Bizans Çocuğuyuz Bakan Tüzmen:Avrupalı ne çocuğu olduğunu bilir! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Cafein Mesaj tarihi: Aralık 6, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 6, 2004 Mandoo Eğitim sorunu değil bence. Neden diyeceksin, bakarsan Türkiyede bir dolu üniversiteli işsiz var şu an. İstihdam sorunu var yani. Bu kadar üniversiteliye iş sağlayacak kaynak yok. Buna rağmen hala herkes üniversite okumaya ve Yök de kontejanları arttırmaya kasıyor. Eğitim sistemi de iyice çöküyor yığılma yüzünden. Bence eğitimden önce yanlış yönlendirme var. Doğru yönlendirme yapılırsa, hem eğitim sistemi rahatlar, hem de ekonomi. Caponların da yaptığı bu zaten.[signature][hline]Denizden Esen Lodosa İnan, Hayallerinin Aşkını Ciğerlerine İşlesin. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
uncla Mesaj tarihi: Aralık 6, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 6, 2004 adamların içinde var çalışmak ondan bu durumdalar[signature][hline]R+ Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Absolut Mesaj tarihi: Aralık 7, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 7, 2004 Eşşek gibi çalıştılar o yüzden de bügünkü hallerine geldiler.[signature][hline]Kalplerdeki Kaymak Kızımız Duru Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Makaveli Mesaj tarihi: Aralık 7, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 7, 2004 disiplin..[signature][hline]a.k.a Drunken Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Kumadam Mesaj tarihi: Aralık 7, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 7, 2004 said: wanderer1985, 03 Aralık 2004 00:04 tarihinde demiş ki: bence japonyayi farkli kilan 2. dunya harbine kadar olan gelisimidir, Kesinlikle doğru bir nokta. Tüm Avrupa 1nci dünya savaşaından yorgun çıkmışken, Japonya sanayi çağını yaşıyordu. Teknoloji gelişimi ve sanayi konusunda derin bir bilgi birikimleri oluşmuştu. Zaten bu nedenledir ki, 2nci dünya savaşında gerek uçak gemileri gerekse uçakları ile savaşta yer aldı. Bir Almanya'nın bir İngiltere'nin kaç uçak gemisi olduğu örneği bile o dönem için Japonya'nın gelişmişliğinin kanıtıdır. Bunun yanı sıra kültürel nednelerin de etkisi savaş sonrası toparlanmasında etkendir. Ama en önemlisi savaş sonrasında kaybedilmeyen bilgi birikimidir. Unutmayalım ki, binaları yıkabilirsiniz, tüm şehirleri ve fabrikaları yerle bir edebilirsiniz ama bilgi birikimini yoketmek için tüm ulusu ortadan kaldırmalısınız. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
silverhelm3 Mesaj tarihi: Aralık 7, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 7, 2004 japonlar dunyanın en az tatil yapan biz de en cok tatil yapan ulkesiyiz..bence bu kadar basit[signature][hline]If anything can go wrong, it will. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Kumadam Mesaj tarihi: Aralık 8, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 8, 2004 İş yerlerinde makina kullanım oranları ve personel çalışma oranları kavramları kaç iş gününe denk geldiği ile ölçülür. Bu doğrultuda Türkiye'de bu çalışma saatleri hafta da 45 saat üzerindendir. Aynı çalışma süreleri başta Almanya olmak üzere Avrupa üyesi ülkeler de hafta da 35 saat ile sınırlıdır. Bu doğrultuda yaklaşık olarak 280 iş günü ile Türkiye'de çalışma süresi Avrupa Birliğinden fazladır. Resmi takviminizde bayram ve tatil günlerinizin çokluğu olsa da çalışılan süre Avrupa'ya göre fazladır. Dikkat etmek lazım. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Kumadam Mesaj tarihi: Aralık 8, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 8, 2004 Bir de eklemek istediğim; Gelelim düşünceme, sadece bir ya da bir kaç nedene bağlamak böyle bir kalkınmayı bence çok anlamlı değil. Evet çok çalışkanlar, disiplinliler ve öyle olmak zorundalar çünkü doğal kaynaklarının olmadığı bir ülke de yaşıyorlar, yaşam standart'ın çok pahalı olduğu bir ülkeden bahsediyoruz. İkinci dünya savaşı sonrasında Amerika'nın Japon ekonomisinde uyguladığı desteklerden tutun, ülkenin kültürel yapısına kadar bir çok etkenin bileşimi şu an ki başarı temellerinin altında yatan neden ve nedenlerdir. Yoksa sadece bir ülkeyi tatili az yapar ya da çok yapar ile kalkınmış yapamayız. Eğer çözümler bukadar kolay olsaydı eminim ki sadece biz değil, tüm dünya da bu çözüm uygulanırdı. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Albert Mesaj tarihi: Aralık 9, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 9, 2004 e g i t i m . . ! , d i s i p l i n , c a l i s k a n l i k . Bunlarin hepsi bizde var oldugu surece Dunya'nin hic bir ulkesi bizimle boy olcusemez, cunku biz TÜRK ' uz.[signature][hline]Katrani kaynatmakla olmazki $eker, cinsini s..tigim cinsine ceker. Msn | Icq | E-mail | Math Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
navyamphs Mesaj tarihi: Aralık 11, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 11, 2004 said: Kumadam, 07 Aralık 2004 16:08 tarihinde demiş ki: Ama en önemlisi savaş sonrasında kaybedilmeyen bilgi birikimidir. Unutmayalım ki, binaları yıkabilirsiniz, tüm şehirleri ve fabrikaları yerle bir edebilirsiniz ama bilgi birikimini yoketmek için tüm ulusu ortadan kaldırmalısınız. Tamamen katılıyorum. Çok küçük bir örnek; Çanakkalede bir gecede ölen 300 tıbbiyeli bu ülkeyi senelerce geri götürdü.[signature][hline] Türk Oğuz Beğleri budun eşidin! Üze tenri basmasar, asra yir telinmeser, Türk budun, ilinin torunun kem atatı? Udçı Türk budun ertez okun! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar