bliksem Mesaj tarihi: Mayıs 25, 2013 Paylaş Mesaj tarihi: Mayıs 25, 2013 Flassh said: altın elbiseli adamın mezarında göktürkçe bir şeyler yazıyor deniliyordu. yalan mı yani direkt? altın elbiseli adamın mezarında bir şey yazmıyor, mezarda bulunan bir kupanın üstünde Karuşti alfabesiyle (eski bir Hint alfabesi) yazılar var. Karuşti alfabeyi kullanan bir diger halk Sogdiyana, ki kendileri Acemlerdir, bu da bence İskitlerin bu yazıyı Acemlerden ögrendigini gösterir. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Feamer Mesaj tarihi: Eylül 19, 2013 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 19, 2013 ben bilgim dahilinde fikrim, "türk" kültürü dediğimiz şey her nerden çıkmış ise ondan izler taşıdıkları, en basitinden göcebe kavimler hariç kadının, normal şartlar altında söz söyleye bildiği, savaşabildiği, devlet veya şehir yönetebildiği, başka bir medeniyet bilmiyorum. avcı toplayıcıların kabile yapsısı gibi bir şey değil bu, onlarda kadın ana tanrıça/savaş tanrısı formlarına yönelmiş, keltlerde ve mezopotmayada var örnekleri o çağlara kadınların vatandaş sayıldığı halklar benim bildiğim, hititlerde var örnekleri, iskitlerde amazon efsanesinin çıkışı gösterilir, çünkü erkek egemen yunan devletleri için bir kadının silahla bir erkeği öldürmesi çok ürkütücü bir şey, biraz daha yakın çağa gelirsek sassanilerin, banuları var. hiç bir şey ifade etmeye bilir ama benzer bir kültürel havuzdan beslendiklerini söyleye biliriz belki, şu yazıyı buraya da koyayım, referanslı olan bir yazı, İskitler Kavimlerin tarih sahnesine çıkışlarında, başka kavimlerle karışıp, kaynaşmalarında ve bazen büyük bir, güç olarak ortaya çıkmalarında göçlerin büyük etkisi olmuştur. Göçler tarih öncesi ve tarihi devirlerde belirli fasıllalarla gerçekleşmiştir. Bu göçlerin buyuk bir kısmı Asya içlerinden yapılmıştır. Asya'nın bu iç kısmı Türk Irkının anavatanı olarak bilinmektedir. Burası, doğuda Kadırgan Dağlarından, batıda Ural Dağları ile Hazar Denizine kadar, kuzeyde Sibiryadan, guneyde Çin, Tibet ve Iran ülkelerine kadar uzanan oldukça geniş bir sahadır. Bu sahanın günümüzde coğrafyacılarca kabul edilen adı Orta Asyadır. Buradan binlerce yıl dalgalar halinde devam eden göçler başlıca iki yoldan olmuştur. Bunlardan biri kuzey yoludur. Bu yol Ural dağları ile Hazar denizi arasından ve Karadenizin kuzeyinden geçmektedir. Güney yolundan Kafkasları geçmek suretiyle kuzey yoluna ulaşan kafileler de olmuştur. Güney yolundan Ön Asyaya aralıklı olarak yapılan göçler tarih öncesi devirlerde başlamıştır. Buraya ilk göç edenlerin Sümerler olduğu kabul edilmektedir. Sümerlerin turani bir kavim olması, bunların menşeini Orta Asyaya götürmektedir. Bugünkü Moğolistan ve Türkistanda yaklaşık olarak MÖ 800 yıllarında meydana gelen ve oldukça uzun süren bir kuraklık Orta Asya ve Guney Rusya bozkırlarında kayda değer bir nüfus baskısına sebep olmuştur. Otlakların kuraklıktan büyük ölçüde zarar görmeleri doğu bozkırlarındaki göcebelerin Çinin kuzeybatı sınırlarına kaymalarına sebep olmuştur. Çin kaynaklarından öğrendiğimize göre, MÖ 8. yüzyılın başlarında Hiung-nular Çinlilerle ve Choularla savaşmışlardır. Buna sebep olarak Chouların, her yerde garnizonlar kurmaları ve Hiung-nuların otlaklarının küçülmesi gösterilebilmektedir.İmparator Suan (MÖ 827-782) onlara karşı askeri bir harekette bulunmuştur. Bunun sonucunda Hiung-nular Çin sınırlarının batısına kadar çekilmişler ve batıda bulunan komşularını yerlerinden oynatmışlardır. Diğer kabilelerin de batıda bulunan kabilelere hücum etmeleri cok gecmeden bozkırda müthiş bir göç hareketinin başlamasına zemin hazırlamıştır. Her kabile, yeni otlaklar elde edebilmek gayesiyle batıdaki komşularına saldırmak zorunda kalmıştır. İskitler yukarıda da belirttiğimiz üzere doğudan batıya doğru kavimlerin birbirlerini sıkıştırmaları sonucunda, tarih sahnesine çıkmışlardır. Bunların MÖ 8. yüzyılda Kimmerlilerin ülkesine yayıldıkları kabul edilmektedir.Antik Dönem tarih yazarı Herodotos da göçebe İskitlerin Asyada yaşadıklarını ve Massagetlerle yaptıkları savaşta yenildiklerinden dolayı batıya doğru ilerleyerek, Kimmerlerin yaşadıkları coğrafyaya yayıldıklarını bildirmektedir. A. İskit Adı ve İskitlerin Yayıldıklrı Coğrafya 1. İskit Adı İskitler doğuda Çin Seddinden batıda Tuna nehrine kadar, 40. ve 50. paraleller arasında, yaklaşık 7000 kilometreden fazla bir sahaya yayılmışlardır.Bunun sonucunda çeşitli kavimler tarafından tanınmışlar ve bunların yazılı belgelerinde adlarından bahsedilerek, haklarında bilgiler verilmiştir. İskit adına ve onlarla ilgili bilgilere Grek kaynaklarında, Pers çivi yazılı metinlerinde, Asur ve Çin yıllıklarında rastlanmaktadır. Adı geçen kaynak, metin ve yıllıklar, dil, kültür ve coğrafya bakımından birbirinden farklı kavimlere ait olduğundan İskit adı bu belgelerde değişik şekillerde geçmektedir. Uzak Kuzeydoğu step bölgesi hakkında son derecede mutlak olan ilk bilgiler Odysse, XI, 12-19.da Kimmerlerden bahsedilirken geçmektedir.Biraz daha iyi anlaşılır bilgiler Hesiodosta MÖ 8. yüzyıldan sonra, Kolonizasyon hareketlerinin başlaması üzerine ortaya çıkıyor. Bu dönemde Grek dünya anlayışı tamamen değişiyor ve mekan düşünceleri daha çok gerçek anlayışa yönelen yeni bir şekil alıyor.Hesiodosun yazılarında İskitlere Skudai adıyla rastlanıyor. Grek kaynaklarında İskit adı ve İskitler hakkındaki bilgilere MÖ 8. yüzyıldan sonra sık sık rastlanmaktadır. Bu dönemden sonra bazı kaynaklar günümüze kadar ulaşamamıştır. Bu kaynaklarda İskit adı Skythai olarak geçmektedir.Söz konusu kaynaklar arasında tarih açısından çok büyük önemi olan Herodotosun Tarihinde adları dahil İskitler hakkında çok kıymetli bilgiler verilmektedir. Hippokrateste de İskit adı geçmekte ve özellikle İskitlerin gelenek ve görenekleri hakkında kıymetli bilgilere yer verilmektedir. Strabonun Coğrafyasında da İskit adı geçmekte ve onların hayat tarzı, gelenek ve görenekleri hakkında bilgi verilmektedir. Ayrıca, Thukydidesin Peloponnesoslularla Atinalıların Savaşı ve Ksenophonun, Kyrosun Anabasisi adlı eserlerinde de İskitlerden bahsedilmekte ve İskit adı Skythai olarak geçmektedir. Asur kaynakları tarih açısından büyük önem taşımaktadır. Bu kaynaklarda bir takım tarihi hadiselere, siyasi gelişmelere ışık tutabilecek noktalar vardır. Bilindiği üzere, yaklaşık MÖ 3100 yıllarında yazı Sümerler tarafından icat edilmiş ve Mezopotamyanın kuzey ve güneyine dalgalar halinde gelerek yerleşen Sami kökenli kavimler tarafından geliştirilmiştir. Bu gelişmelerin değişik konulardaki bilgilerin günümuze kadar ulaşabilmesinde son derece hayati bir rol oynadığına şüphe yoktur. Söz konusu kavimler içerisinde Mezopotamyanın kuzeyinde yerleşmiş olan Sami kökenli kavimlerin kuzey kolunu oluşturan Asurluların önemli bir yeri vardır. Asurlular, Mezopotamyanın kuzeyine yerleşmeleriyle Anadolu, Kafkasya ve İranda bulunan kavimlerle tanışma imkanı bulmuştur. Asurlular İskitlerle de tanışmıştır. Asur kaynaklarında İskitlerin adına, ilk kez Asur İmparatorlarından Mısır fatihi Asarhaddonun (MÖ 680-668) devrine ait vesikada Gimirrailerden ve Aşguzallerden bahsedilmektedir.18 çivi yazılı metinlerde geçen bu kavimlerden Gimirrailerin Kimmerler ve Aşguzallerin de İskitler olduğu kabul edilmektedir. Bu vesikaya göre, Asur İmparatoru Asarhaddon, İmparatorluğun kuzey ve kuzeydoğu hudutlarını tehdit eden Kimmer ve Mannaların saldırılarını bertaraf etmek amacıyla İskit Kralı Bartatua ile anlaşmak yolunu tercih etmiş ve ona kızını vererek, İskitlerin adı geçen kavimlere karşı savaşmasını sağlamıştır. Pers kaynaklarında da İskitlerin adına rastlanmaktadır. Bu kaynaklarda İskitlerden Saka olarak bahsedilmektedir. Sakalar yerleştikleri coğrafya, gelenek ve görenekleri dikkate alınarak üç ayrı grupta ele alınmaktadır. İskitler hakkında bilgi veren ve onları üç grupta ele alan en önemli kaynak Pers Kralı Dariusa ait olan Behistun kitabesidir. Bu vesikaya gore, Sakalar, Saka tigrakhauda (sivri başlıklı Sakalar), Saka tiay para daray (Denizin ötesindeki Sakalar) ve Saka haumavarga olmak uzere üç grupta incelenmektedir. Persepolisten Xerxes kitabesinde de Daha, Saka haumavarga, Saka tigrakhauda ve Skudra adları geçmektedir. Denizin ötesindeki Sakalardan burada fazla bahsedilmiyor, fakat denizin ötesindeki Sakalar icin Skudra adının kullanılmış olduğu kesin olarak görülüyor. Sus ve cevresinde bulunmuş olan tuğlalar üzerine yazılı çivi yazılı tabletler üzerinde de Ickudra (Susca) ve Çkudrah (Persce) adının Güney Rusya ve Karadenizin kuzeyindeki Avrupa İskitleri, yani Denizin ötesindeki Sakalar icin kullanıldığı anlaşılmaktadır. Adı geçen çivi yazılı metinlerde Omuvargafa adına rastlanılmaktadır ki, bunun Sakal Amyrgioiyle şüphesiz aynı olan Saka halkının, lakabı olduğu anlaşılmaktadır. Tigrakodap (Persce, Tigrakhoda) adı da bu çivi yazılı tabletlerde geçmektedir. Şüphesiz bununla Jaxartes ırmağının yanında oturan Sakalar ifade edilmektedir. İskitler hakkında yapılan çalışmalarda Çin kaynaklarından da istifade edilmektedir. Ancak, bu kaynaklarda sadece Orta Asya İskitleri hakkında bilgi bulmak mümkündür. Asıl Çin kaynaklarını Tsan-Tsienin Biyografisi ve Han-shunun Batı ülkeleri Monografisi oluşturmaktadır. Bu kaynaklarda Orta Asya İskitleri, Sai ve Sai-wang şeklinde gösterilmektedir.26 Bu kaynaklarda çoğu zaman Sakalara, Sai adı verilmiştir. Batı Türkistana giden Sakalar ise, Sai-wang adı ile tanıtılmıştır. Çincede wang sözu kral, prens demektir. Bu nedenle bu boyu, kral soyu şeklinde tanıtanlar dahi olmuştur.Eski Çincede Sak olan Sai şüphesiz Sakalar için kullanılmıştır. Sai halkları arasında An-hsi, Chi-pin, Chuan-tu, Hsiu-hsun, So-chu, Su-lo, Wei-tou ve Wu-shan-li toplulukları bulunmaktadır. Asıl Sai halkları Turkistanın batı kısmındadır. İskitler daha önce de belirttiğim üzere, Çin seddinden Tuna nehrine kadar yayılmışlardır. İskitlerin bu kadar geniş bir coğrafyaya yaılmaları, onların çok sayıda kavim tarafından tanınmalarına vesile olmuştur. Onların geniş bir sahaya yayılmış olduklarını yazılı kaynaklar açık bir şekilde göstermektedir.İskitlere ait arkeolojik malzemenin de bu geniş coğrafyadan çıkarılmış olması yazılı kaynakları desteklemektedir. Burada İskit adını aydınlatmaya çalıştığımdan dolayı yazılı kaynaklar ön plana çıkmaktadır. Daha açık bir ifadeyle Grek kaynaklarındaki Skythai, Pers kaynaklarındaki Sak, Çin kaynaklarındaki Sai ve Asur kaynaklarındaki Aşguzainin aynı olup olmadığını, başka bir deyişle aynı kavim için kullanılıp kullanılmadığı meselesi ortaya çıkmaktadır. İskitlerden değişik coğrafyalarda yaşayan ve birbirinden farklı dillerde konuşan toplulukların kaynaklarında bahsedilmiş ve İskit adı da bu kaynaklarda birbirinden değişik şekillerde yazılmıştır. Grekler esasen MÖ 8. yüzyılda kolonizasyon hareketlerinin başlaması sonucunda Karadenizin kıyısında İskitlerle tanışma imkanı bulmuştur. İskitler doğudan batıya doğru göç ettiklerinden ve Perslerin kuzey komşusu olduklarından dolayı onlar tarafından yakından tanınmıştır. Pers kaynaklarında Saka haumavarga, Saka tigrakhauda ve Saka tiay para daray olmak üzere üç Saka grubundan bahsedilmektedir. Pers kaynaklarında geçen Saka haumavarga, şüphesiz Herodotosta geçen Sakai Amyrgioiyle aynıdır.Kelimenin etimolojisi karanlık olmakla beraber, basit olarak belki Omargas Sakaları ya da Omargasa tabi olan Sakalar düşünülebilir.Saka tiay para daray, yani Deniz.in ötesindeki Sakalar olarak Karadeniz İskitleri düşünülmüştür. Greklerin dilinde Sakalara genel olarak Skythai denilirken, doğu Sakaları olan Saka haumavarga Sakai olarak adlandırılmıştır. Herodotos, Sakalar olarak adlandırılan İskitleri başlarına yüksek, yukarıya doğru sivrilerek yükselen başlıklar giyen, pantolonlar. bulunan ve ülkenin şartlarına göre, muharebe silah. olarak yay, hancer ve balta taşıyan insanlar olarak tasvir etmektedir. Ayrıca, Greklerin İskit olan Doğu Sakalarını, Sakai Amyrgioi olarak adlandırdıklarını, Perslerin ise, bütün İskitleri Sakai olarak adlandırdıklarını belirtmektedir.Bizzat Persleri tanıyan Herodotosun Perslerin bütün İskitleri Sakai olarak tanıdıklarını belirtmesi gercekten büyük önem taşımaktadır ve Pers kaynaklarında üç Saka grubundan bahsedilmesi meselesinin hallini kolaylaştırmaktadır. Denizin ötesindeki Sakalar tabirinin Karadeniz İskitleri için kullanıldığı anlaşılmaktadır. Asur kaynaklarındaki Aşguzai (İşkuzai) adı da Sakalar için kullanılmıştır.Çin kaynaklarında ise Sai adı gecmektedir. Klasik Çincede Sai, Sak olarak okunmaktadır. Grek kaynaklarındaki Skythainin, Pers kaynaklarındaki Saka ile aynı olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır, fakat Grekler İskit tabirini daha çok Batı İskitleri, yani Hazar Denizinden Tuna Nehrine kadar Karadenizin kuzeyinde yaşayan Sakalar için kullanmıştır.Çin kaynaklarındaki Sai adı doğu Sakaları için kullanılmıştır. Greklerin kullandığı İskit kelimesinin ad olarak Perslerin Sakalarını tam olarak karşılamasa da onların büyük bir kısmını karşıladığı anlaşılmaktadır. Grek kaynaklarındaki İskit adının Pers kaynaklarındaki Saka, Asur kaynaklarındaki Aşguzai kelimelerini karşıladığını söylememiz mümkündür. Çin kaynaklarında geçen Sainin de Pers kaynaklarında geçen Doğu Sakaları için kullanıldığı anlaşılmaktadır. Çinlilerin batısında; Asurluların kuzeydoğusunda ve Greklerin doğusunda bir coğrafyaya yayılmış olan Perslerin doğu Sakalarının Çin kaynaklarındaki Sai, Grek kaynaklarındaki Skythainin Pers kaynaklarındaki Denizin ötesindeki Sakalarla aynı olduğu açıklığa kavuşmaktadır. İskitlerin çok geniş bir sahaya yayılmaları ve farklı kavimler tarafından tanınmaları ve kendi dillerinde adlarının ne olduğunun bilinmemesi meseleyi güçleştirmesine rağmen; antik kaynakların verdiği bilgiler, yukarıda da belirttiğimiz üzere İskitlerin Sakalar olduğunu söylememizi mümkün kılmaktadır. İskitlerin Yayıldığı Coğrafya İskitlerin yayıldığı coğrafya hakkında bilgileri, hem yazılı kaynaklardan hem de arkeolojik buluntulardan öğrenebilmekteyiz. Yazılı kaynaklarda İskitler ya giyinişlerine ya da bulundukları coğrafyaya göre adlandırılmıştır. Arkeolojik buluntular İskitlerin M.„. 1. bin yıl içerisinde Tuna Nehri‟nden in‟in batı sınırlarına kadar uzanan oldukça geniĢ bir sahaya yayıldıklarını göstermektedir. Bu geniş düzlük, doğal bir otlak görünümündedir.36 Bu kuzeydoğu step bölgesi yüksek Pamir, Tiyen-ġan ve Altay dağ kollarından, Batı Türkistan üzerinden batıya ve aşağı Tuna bôlgesine kadar, bütün Güney Rusya‟ya yayılmaktadır. Batıda Silezya‟ya kadar ulaşmakta, doğuda birçok geçit vasıtasıyla Doğu Türkistan ve Gobi bôlgesiyle bağlanmaktadır. Bu bôlgenin doğusu büyük çöl sahasıyla kaplıdır, buna karşılık batı kısmı umumiyetle verimli ve doğudan elveriĢlidir. Kuzeye doğru bu mekan eski zamanlarda bataklıklar ve sık ormanlarla tamamen kaplanmıştı, güneye doğru geniş alanlar Hazar Denizi ve Karadeniz, geri kalan kısımlar Ġran‟daki dağlık arazinin yükselen dağ dalgaları ve Kafkas dağ silsilesiyle sınırlanmıştır. İskitler in Çin Seddinden Tuna nehrine kadar yayılmalarının yanında, Ö„n Asya‟ya da yönelmiştir. İskitlerin ö„n Asya‟ya yönelmelerinin sebebi Kimmerleri takip etme düşüncesidir. Kimmerleri yurtlarından çıkaran İskitler, bunların ardından, Kafkaslar‟ı doğudan dolaşarak, Hazar Denizi kıyısını takiben Derbent-Demir Kapı geçitleri üzerinden Azerbaycan'a ve daha güneye -daha genel bir deyimle- ö„n Asya‟ya dalgalar halinde akmaya başlarlar. İskitler'i„n Asya‟ya yayılmaları esnasında Filistin‟e kadar ilerlemelerine rağmen, onların asıl izleri Anadolu'nun doğu kesiminde bulunmaktadır. Artık yazılı kaynakların yanında son kazılarda çıkarılmış olan arkeolojik malzemeler de bu görüşü kuvvetlendirmektedir. İskitlerin Kökeni İskitlerin kökenine dair antik kaynaklarda ve arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkarılan buluntularda yeterli bilgiler bulunmamaktadır.Bazı otoriteler İskitlerin İranî, bazıları Slav ve bazıları da Ural-Altay ırkına mensup olduklarını belirtmiştir. Buna göre, İrani, Slav ve Ural-Altay ırkı nazariyeleri olmak üzere üç farklı bakış açısı ortaya çıkmaktadır. İskitlerin Türklüğü İskitlerin kökenine dair nazariyelere baktığımızda, İskitlerin slav kökenli olduğunu ileri sürenler, onların Slavlığını ortaya koyabilecek sağlam deliller ortaya koyamamaktadır. İskitlerin İrani bir kavim olduğunu ileri sürenler, onların dillerine ait olduğunu belirttikleri bazı kelimelerden hareket ederek, Perslerle İskitlerin dinini karşılaştırarak, İrani bir kavim olduğu kanaatine varmaktadır. Dilleri ve dinlerinin dışında İskitlerin İrani bir kavim olduğuna dair başka delil getirilmemektedir. İskitlerin Ural-Altay kökenli bir kavim olduğu kanaatinde olan bilim adamları da yazılı ve arkeolojik kaynakları nazarı itibara alarak, görüşlerini beyan etmektedir. İskitlerin Ural-Altay ırkına mensup bir kavim olduğu ve hatta Türk olduğu tezi de gitgide bilim aleminde daha çok taraftar bulmaktadır. Türk ırkının anavatanı Asya‟nın orta kısmıdır. Burası doğuda Kadırgan Dağlarından, batıda Ural Dağları ile Hazar Denizi‟ne kadar, kuzeyde Sibirya‟dan, güneyde Çin, Tibet ve İran ülkelerine kadar uzanan geniş sahadır. Bu sahanın bugün coğrafyacılarca kabul edilen adı Orta Asya‟dır. Türkler bu sahalardan bütün dünyaya yayılmıştır. Herodotos‟un İskitlerin Asya‟lı bir kavim olduğunu bildirmesi ve arkeolojik buluntularla batıda Sibiryalı unsurların ortaya çıkması ve Orta Asya olarak tanımlanan coğrafyanın da en eski devirlerden bu yana Türklerin anayurdu olarak bilinmesi, geldikleri coğrafya itibariyle gôçebe Ġskitlerin Türk kôkenli bir kavim olabileceğini düşünmemizi mümkün kılıyor. İskitlerin Siyasi Tarihi Kavimler Göçü ve İskitlerin Tarih Sahnesine Çıkışları İskitler doğudan batıya doğru kavimlerin birbirini sıkıştırmaları sonucunda ortaya çıkmıştır. Bunların M.„. 8. yüzyılda Kimmerlerin ülkesine geldikleri kabul edilmektedir. İskitlerle Greklerin tanışmaları Grek ticaret kolonileri zamanına rastlamaktadır. Bilindiği üzere, Grekler Karadeniz kıyılarına koloniler kurarak, bir takım ticari faaliyetler de bulunmuşlardır.184 Bu kolonizasyon hareketleri İskitler hakkında fazla bilgi sahibi olmamıza yetmemektedir. İskitlerin adına ilk kez Asur kaynaklarında rastlamaktadır. Asur imparatorlarından Asarhaddon (M.„. 680-668) Devri‟ne ait Prizma (B)‟de adları geçmektedir. Bu vesikaya göre Asarhaddon, imparatorluğun kuzey ve kuzeydoğu sınırlarını tehdit eden Kimmer ve Mannalar‟ın saldırılarını bertaraf etmek maksadıyla İskit hükümdarı Bartatua ile anlaşmayı tercih etmiş ve ona kızını vererek, İskitlerin adı geçen kavimlere karşı savaşmasını sağlamıştır. Ġskitlerin Hazar denizinin batısı, Tuna nehrinin doğusu ve Karadeniz‟in kuzeyindeki Kimmer yurdunun dışında, ö„n Asya‟ya kadar çok kısa zamanda yayılmıĢ oldukları gerçeği de ortaya çıkmaktadır. İskitlerin tarihini çok daha ôncelere götürmek isteyenler bulunmakla birlikte, sağlıklı sonuçların alınabilmesi yazılı kaynak olmamasından dolayı mümkün olmamaktadır. Bizce, İskitler yukarıda adı geçen Kimmer yurduna Asarhaddon‟un adlarını zikrettiği dönemden biraz önce, M.„. 8. yüzyılın ortaları ya da bu tarihten biraz daha sonra gelmiş olmalıdır. İskitlerin Komşu Kavimlerle İlişkileri ve Tarihsel Gelişimleri İskitlerin tarih sahnesine çıktıktan sonra çeşitli kavimlerle ilişkisi olmuştur. Bu ilişki genelde mücadeleleri aksettirmektedir. Hazar denizi ve Tuna nehri arasındaki coğrafyaya geldiklerinde Kimmerlerle karşılaşmışlar, onlarla mücadele edip yurtlarından kovarak, onları takip etmişlerdir. Bu esnada Urartuluar, Persler ve Asurlularla karşılaşmış ve onlarla mücadele etmişlerdir. İskitlerin mücadele ettiği diğer bir kavimde bozkır kavimlerinden biri olan Sarmatlardır. İskit-Kimmer İlişkileri: Kaynaklardan öğrendiğimize göre, İskitler doğudan batıya doğru yöneldiklerinde, Karadeniz‟in kuzeyinde bulunan ve Hazar denizinden Tuna nehrine kadar uzanan geniş coğrafyada Kimmerlerle karşılaşmışlardır. Herodotos‟un bildirdiğine göre, İskitler yukarıda bahsettiğimiz coğrafyaya gelince, Kimmerler büyük bir istila karşısında oldukları düşüncesiyle bir araya gelip durumu görüşmüşler. İskitler, Kimmer ülkesine doğudan girdiklerinde ülkenin doğu bölümünde bulunan Kimmerlerle ilk teması kurmuşlar ve diğer bölgelerde yaşayan Kimmerler, İskitlerin batıya doğru geldiklerini ve durumun kendileri için kötü sonuç getireceğini anlamıĢlardır. Kimmerleri yurtlarından eden İskitler, Yakın Doğuya kadar onları takip ederek kovalamışlardır. İskitler, Kimmerlerin ardından Kafkaslar‟ı doğudan dolaşarak, Hazar denizi kıyısını takiben Derbent-Demirkapı geçitleri üzerinden Azerbaycan‟a ve İran‟a , daha genel bir deyimle „ön Asya dünyasına dalgalar halinde akmaya başlarlar. İskit-Urartu İlişkileri: Urartulular yerleşmiş oldukları coğrafya itibarıyla, Kafkaslar‟dan ö„n Asya‟ya açılan kapılar üzerinde bulunmaktaydılar. Urartuların güneylerinde bulunan Asur‟la olduğu kadar olmasa da, Kafkaslar‟dan inen göçebe kavimlerle ilişkileri olmuştur. Bunlardan ilkini Kimmerler, ikincisini ise, onları takip eden İskitler oluşturmuĢtur. Kimmerleri takip ederek Doğu Anadolu‟ya, Urartu ülkesine ulaşan İskitlerle Urartu kralı II. Rusa (M.„. 685-645) akıllıca bir politika izleyerek, bir anlaşma yapmıştır.197 Ancak, İskitlerle Urartuların dostlukları uzun sürmemiş ve 7. yüzyılın sonları ve 6. yüzyılın başlarında İskitler Urartu yerleşim merkezlerine baskınlar düzenleyerek bu merkezleri yakıp yıkmışlardır.II. Rusa tarafından inşa ettirilen Teişabaini kenti ve kalesi M.„. 7. yüzyılın sonlarına doğru İskitler tarafından zaptedilerek, tahrip edilmiştir. M.„. 8. yüzyılın sonlarına doğru Kafkaslar‟dan inen Kimmerlerle de mücadele eden Urartulular, onları takip ederek gelen İskitlerle zaman zaman anlaşmalarına rağmen, onların M.„. 7. yüzyılın sonlarında ve 6. yüzyılın başlarında gerçekleşen istilalarına karşı koyamayarak, yaklaşık olarak M.„. 585 yıllarında tarih sahnesinden çekilmişlerdir. Bôylelikle İskit-Urartu ilişkileri, İskitlerin Urartu Devleti‟ni ortadan kaldırmalarıyla son bulmuştur. İskit-Asur İlişkileri : Kimmerlerin yurtlarını ellerinden alarak, onları takip eden İskitler Kafkaslar‟ı aşarak, Urartu Devleti üzerinden Asur Devleti‟nin kuzey sınırlarına kadar ulaşmıştır. Asarhaddon zamanında Asur Devleti‟nin kuzey ve kuzeydoğu sınırları Kimmerler ve İskitlerin istilasına uğramıştır. Asarhaddon İskit hükümdarı Bartatua ile anlaşarak, kızını ona vermiştir. İskitlerle anlaşma yaparak batıya doğru Kimmerlerin üzerine yürüyen ve onlara karşı zafer kazanan Asarhaddon, bu zaferinden Til Barsib stelinde de bahsetmektedir. M.„. 626‟da Asurlular onların yardımı ile Medlerin yaptığı Ninive kuşatmasını kırmıĢlardı. Başarılarından dolayı zafer sarhoşluğuna kapılan İskitler, M.„. 611 yılında Filistin‟e ulaşıncaya kadar Suriye‟yi baskı altına almışlardı. Mısır‟a karĢı herhangi ileri bir hareket ise, kral Psametikos tarafından haraç ödemek suretiyle önlenmişti. Medlerin baskısı karşısında, Batı Asya‟nın büyük bir bölümüne yirmi sekiz yıl hükmeden İskitler, tekrar Urartuların yaşamış olduğu coğrafyaya çekilmişlerdir. M.„. 8. yüzyılın sonlarına doğru Asur yazılı kaynaklarında adları geçen ve daha sonraki Asur kaynaklarında da adlarından bahsedilen ve Asur kralı Asarhaddon‟un anlaşmak zorunda kaldığı İskitlerin Asur Devleti ile ilişkileri yaklaşık olarak bu coğrafyaya ulaşmalarından bir asır sonra, Asur Devleti‟nin ortadan kaldırılması neticesinde son bulmuştur. İskit-Pers İlişkileri: İskit-Pers ilişkilerinin Eskiçağ tarihi içerisinde önemli, bir yeri olup, bu ilişki uzun bir süre devam etmiştir. Medlerin yerine geçen Akamenitler sülalesi döneminde İskitler büyük bir güç kaybetmelerine rağmen, siyasi bir kuvvet olarak varlıklarını devam ettirmişler. Büyük Kirus (M.„. 555-528) zamanında Sakaların Babil ve Asurlulara karşı düşmanca hareketleri ve Hazar denizinin güneybatı sahilinde yaşayan Herkanlılarla bir olarak Asurlulara karĢşı asker gônderdikleri ve sonuçta Kirus ile birleştikleri zikredilmektedir. Fakat Sakaların Türkistan‟daki esas zümreleri Kirus‟a tabi değildi. Babil, Lidya gibi „ön Asya devletleri ile uzun savaşlar yapan Kirus kendi yanında Saka devleti gibi kuvvetli bir devletin bulunmasını tehlikeli bulduğundan bunları kendi idaresine tabi kılmak için uğraşmıştır. M.„. 8. yüzyılın sonlarında Kimmerlerin Anadolu‟ya akınları, onları takip eden Ġskitlerin de Anadolu‟nun doğusundaki bir takım faaliyetleri, Asurluların Anadolu içlerine doğru yaptıkları seferler Anadolu‟nun siyasî gücünü iyice zayıflatarak, Anadolu‟da Pers hakimiyetinin tesisinde ônemli bir rol oynamıştır. Pers kralları Anadolu‟nun batısına kadar kısa zamanda ulaşma imkaˆnını bulmuşlardır. Pers hakimiyeti 1.Darius zamanında da devam etmiştir. İlk seferini M.„. 518-517 yıllarında Orta Asya Sakalarına yapmış ve savaşarak, sonunda savaşın galibi olmuştur. Darius, Behistun kitabesinde sivri başlıklı Sakaların ülkesine sefer yaptığını, onların bir kısmını yendiğini, bir kısmını öldürdüğünü, liderlerinden birisi olan Sakunkha‟yı esir ettiğini bildirmektedir. Pers kralı Darius, Deniz‟in ötesindeki Sakalara karşı da bir sefer yapmayı planlamıştır. Anadolu üzerinden harekete başlayan Darius, Samoslu Mandrosle tarafından inşa edilen bir köprü üzerinden İstanbul Boğazı‟nı geçerek, Trakya içlerine doğru yönelmiştir. Darius İskitya içlerine doğru yavaş yavaş ilerlemeye başlamıştır. Bu arada İskitler de boş durmayarak, komşularıyla birlikte Perslere karşı koymayı amaçlamışlardır. Komşu kabilelere başvurarak, onları aralarında ittifak yapmak için ikna etmeye çalışmışlar. Başarılarının kalabalık olmalarına bağlı olduğunu, aksi takdirde Darius‟un hepsini teker teker ezebileceğini, halbuki birlik olurlarsa, Pers kralının onları mağlup etmesinin güç olacağını anlatmaya çalışmışlardır. Gelon, Budin ve Sarmat hükümdarları, İskitlere yardım etmeyi uygun görmüşler. Buna karşılık kuzeyde oturan kabileler İskitlerin bu teklifini kabul etmemişlerdir. Darius yoluna devam ederek, Don nehrini geçmiş ve Volga‟ya doğru ilerlemiştir. İskitler ise, onun önünde geri çekilmiştir. Pers kralının, Tuna nehri üzerindeki köprüyü savunmaları için İonyalılara verdiği altmış günlük süre hızla dolarken, onun askerleri bu yararsız kovalamacadan yavaş yavaş bıkmaya başlamıştır. Ancak İskitler doğuya doğru geri çekilmeye devam etmiştir.Bu durum karşısında canı sıkılarak bir sonuç almayan Darius, İskit hükümdarı İdanthyrsos‟a bir haber göndermiştir. İskit hükümdarına, kendini güçlü hissediyorsa, kaçmayarak savaşa girmesini, eğer kendisinde o gücü görmüyorsa, huzuruna çıkarak haraç olarak toprak ve su getirmesini istemiştir. Bunun üzerine İskit hükümdarı da Darius‟a bir cevap verme ihtiyacın duyarak, ondan korkmadığını, kendilerinin kentleri ve dikili ağaçları olmadığından dolayı savaşa girmek istemediğini; fakat atalarının mezarlarını bulurlarsa, o zaman savaşacaklarını bildirmiştir. İskitlerle savaşma imkaˆnı bulamayan Darius geri çekilmeye karar vermiş ve askerlerini köprüye kadar getirerek, Tuna nehrini geçirmeye muvaffak olmuştur. Bôylece Darius felaketten kurtulmuştur. Belki de İskitlerin Kafkasya yoluyla İran üzerine akın yapmalarına karşı bir tedbir olarak genellikle İskitleri doğudan olduğu gibi batıdan da kuşatmak fikrinde olan Darius İskitlerin oyalama taktiği karşısında gün geçtikçe daha da güç durumda kalarak, geri çekilmesinin kendisi ve ordusu için daha akılcı olduğunu düşünmüştür. Böylece Darius İskitlere karşı yapmış olduğu seferde herhangi bir başarı sağlayamamıştır. İskit-Sarmat İlişkileri: İskitlerin ilişki içerisinde bulunduğu kavimlerden birisi de kendileri gibi bir Bozkır kavmi olan Sarmatlardır. Sarmatlar Ġskitlerin doğusunda bulunan sahada yaşamışlardır. Herodotos‟un bildirdiğine göre, İskit ve Sarmatların hayat tarzında yakın benzerlik bulunmaktaydı. Herodotos Amazonların Sarmat kadın savaşçıları olduğunu bildirmektedir. Bunu Tiflis‟ten sekiz mil uzaktaki Zemo Avchala‟da, 1928 yılında, bir grup tarım işçisi tarafından bulunan bir kadın muharibe ait mezarın keşfi ispatlamaktadır. İskitya‟nın batı sınırları Keltlerin saldırılarına maruz kalırken, doğu tarafı da Volga nehrinin ötesinden gelen Sarmatlar tarafından tehdit edilmeye başlamıştır. M.„. 3. yüzyılın başlarında Sarmatlar, Don nehrinin doğu kıyılarına yaklaşmışlar ve aynı yüzyılın sonlarına doğru da Don nehrinin batı kıyısına geçmeye muvaffak olmuşlardır. Sürekli sıkıştırılan İskitler M.„. 2. yüzyılın başlarına kadar eski imparatorluklarının yalnızca bir bölümünü, özellikle orta kısmını ellerinde tutabilmişlerdir. M.„. 2. yüzyılın başında Keltlerin ve Sarmatların saldırıları sonucunda iyice güçsüz duruma düĢen Ġskitler, aynı asrın sonuna doğru yeniden güçlenmiĢ ve onların hükümdarı Scylurus M.„. 110 yılında Neopolis‟i kendilerine başkent yapmıştır. Fakat Sarmatlar, Avrasya steplerini geçmek için İskitleri mütemadiyen batıya doğru itmişlerdir. Sarmat muharipleri yeni teçhizatlarıyla hareketlerinde tam bir başarı elde etmişler. Sarmatların metal üzengiyi de icat etmeleri, onların ordularında ağır süvari birliklerinin kurulmasını kolaylaştırmıştır. İskitler bu modern kuvvete mağlup olmuşlardır. M.S. 2. yüzyıla kadar varlıklarını koruyabilen İskitler, bu asırda Güney Avrupa‟ya doğru ilerleyen Gotlar tarafından tamamen ortadan kaldırılmıştır. Sonuç Yaklaşık olarak M.„. 8. yüzyılda tarih sahnesine çıkan ve bu tarihten M.S. 2. yüzyıla kadar hakimiyetlerini devam ettiren İskitler, doğuda Çin Seddi‟nden batıda Tuna nehrine kadar uzanan geniş bir sahada varlıklarını, yaklaşık olarak 1000 yıl gibi oldukça uzun bir zaman korumuilardır. Onlar bu coğrafyada Atlı Kavimler Medeniyeti‟ni oluşturan kavimlerin ana grubunu meydana getirmiştir. Oldukça geniş coğrafyaya yayılmış olan İskitler değişik kavimler tarafından tanınarak onların kaynaklarına geçmişlerdir. Bundan dolayı İskitlerin adı Grek kaynaklarında Skythai, Pers kaynaklarında Saka ve in kaynaklarında Sai (Sak) olarak geçmiştir. İskitlerin tarihi, dili, dini, gelenek ve görenekleri, sanatları hakkında yazılı kaynaklar ve arkeolojik malzemelerden bilgi sahibi olabiliyoruz. ok geniş bir sahaya yayılmış olan İskitlerin çeşitli kavimlerle münasebetleri ve onlarla mücadelelerini Pers, Asur ve Grek kaynaklarından öğreniyoruz. Antik kaynaklardan dilleri, dinleri, gelenek ve görenekleri hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Sanatları hakkında ise arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkarılan çok sayıda sanat eseri bize ışık tutuyor. Eskiden bu yana en kuvvetli nazariye olan Ural-Altay ırkı nazariyesi ve bunlar içerisinde de İskitlerin Türklüğü fikri gitgide daha fazla taraftar bulmuş ve bilim adamları çeşitli yönleriyle meseleyi değerlendirmiştir. İskitlerin dinlerinin, dillerinin, sanatlarının, gelenek ve göreneklerinin eski Türklerinkiyle bağlantıları ve bu kadar çok yönlü benzerliklerin olması, İskitlerin büyük çoğunluğunun, özellikle hakim tabakanın Türk olduğu kanaatini doğurmaktadır. Çünkü bu derece çok benzerlik ve hatta ayniyet bizi bu düşünceye sevketmektedir. Fakat zaman içerisinde batı kolu olarak kabul ettiğimiz grup, diğer etnik gruplar içerisinde eriyerek kaybolmuştur. Asıl ana kütleyi oluşturan Saka tigrakhauda ve doğu kolu olan Saka haumavarga daha sonraki devirlerde de varlıklarını sürdürerek, Orta Asya‟da kurulan Türk devletlerinin ve günümüz Orta Asya Türklüğünün oluşumunda temel teşkil etmiştir. Günümüzde kendini hala Saka olarak belirten Türk topluluklarının varlığı da bunu açık bir şekilde göstermektedir. KAYNAK: Prof. Dr. Abdulhaluk Çay ve Doç. Dr. İlhami Durmuş'un Makalesi [1 S. M. Arsal; Orta Asya, Ankara 1933, s. 39. 2 A. Ġnan; Türk Tarihinin Ana Hatları, Ġstanbul, 1930, s. 52. 3 Y. Z. „zer; “Son Arkeolojik Nazariyeler ve Subarlar”, II. TTKB, (1937), s. 115-125. 4 B. Landsberger; “„n Asya Kadim Tarihinin Esas Meseleleri”, II. TTKB., (1937, s. 98-114. 5 J. Junge; Saka-Studien, Leipzig 1939, s. 5. 6 T. Tarhan; “Eskiçağ‟da Kimmerler Problemi”, VIII. TTKB., (1979), s. 355. 7 T. Tarhan; a.g.m., s. 365. 8 W. Eberhard; in Tarihi, Ankara 1987, s. 38-39. 9 G. Vernadsky; A History of Russia, I. New Haven s. 50. 10 T. T. Rice; The Scythians, London 1958, s. 43. 1 S. M. Arsal; Orta Asya, Ankara 1933, s. 39. 2 A. Ġnan; Türk Tarihinin Ana Hatları, Ġstanbul, 1930, s. 52. 3 Y. Z. „zer; “Son Arkeolojik Nazariyeler ve Subarlar”, II. TTKB, (1937), s. 115-125. 4 B. Landsberger; “„n Asya Kadim Tarihinin Esas Meseleleri”, II. TTKB., (1937, s. 98-114. 5 J. Junge; Saka-Studien, Leipzig 1939, s. 5. 6 T. Tarhan; “Eskiçağ‟da Kimmerler Problemi”, VIII. TTKB., (1979), s. 355. 7 T. Tarhan; a.g.m., s. 365. 8 W. Eberhard; in Tarihi, Ankara 1987, s. 38-39. 9 G. Vernadsky; A History of Russia, I. New Haven s. 50. 10 T. T. Rice; The Scythians, London 1958, s. 43. 11 K. Kretchmer; “Scythae”, RE, IIA1, (1921), s. 923. 12 Haredotos IV, 11. 13 B. B. Piotrovsky; “Ġskitlerin Dünyası”, UNESCO‟dan GôrüĢ, XII, (1976), s. 6. 14 M. Ġ. Rostovtzeff; Skythen und der Bosporus, Berlin 1931, s. 18. 15 J. Junge; a.g.e., s. 2. 16 A. Ayda; “Etrüskler‟le Ġskitler Arasında Benzerlikler”, VIII. TTKB.; (1979, s. 288. 17 K. Kretschmer; a.g.m., s. 923. 18 D. D. Luckenbill; Ancient Records of Assyria and Babylonia, II., New York 1968, s. 517. 19 A. Herrmann; “Die Saken und der Skythenzug des Dareios”, Afo, I, (1933), s. 158. 20 J. Junge; a.g.e., s. 60-61. 21 A. D. Mordtmann; “…ber die Keilinschriften zweiter Gattung”, ZDMG, XXIV, (1870), s. 29. 22 A. D. Mordtmann; a.g.m., s. 42. 23 Herodotos IV, 64. 24 A. D. Mordtmann; a.g.m., s. 61. 25 Franke‟nin verdiği bilgiye gôre, Sai adı araĢtırma yapan sinologlar tarafından, Szu (Klaproth), Su (De Guignes), Sai (Remusat), Sse (Julien) ve Se (Schott) olarak da okunmuĢtur. 26 O. Franke; Beitrage dus Chinesischen Quellen zur Kenntnis der Türkvôlker und Skythen Zentralasiens, (?), 1904, s. 46. 27 B. „gel; Büyük Hun Ġmparatorluğu Tarihi, I, Ankara 1981, s. 184. 28 G. Haloun; “Zur …e-Tsi-Frage”, ZDMG 93, (1937), s. 251. 29 W. Eberhard; “in Kaynaklarına Gôre Orta ve Garbi Asya Halklarının Medeniyeti”, TM, VII/1, (1942), s. 137-139, 168. 30 A. Herrmann; a.g.m., s. 13. 31 Herodotos VII, 64. 32 A. D. Mordtmann; a.g.m., s. 42. 33 Herodotos VII, 64. 34 Sami kôkenli bir dil olan Arapçada “Türk” kelimesinin çoğulu olarak “Etrak” kelimesinin kullanılması gibi, “AĢguzai” kelimesi de çoğul olarak “Ġskitler (Sakalar)” manasında kullanılmıĢ olabilir. Türk/Türkmen adının günümüzde de farklı dillerde farklı telaffuz ve imlalarının bulunması, bundan yüzyıllar ôncesi “Ġskit” adının da değiĢik dillerde değiĢik telaffuz ve imlalarının bulunabileceğine iĢaret olarak kabul edilebilir. 35 in kaynaklarında geçen “Sai” adının “Sak” olarak okunduğu sahanın uzmanları tarafından belirtilmektedir. 36 E. MemiĢ; Ġskitlerin Tarihi, Konya 1987, s. 15. 37 J. Junge; a.g.e., s. 5. 38 T. T. Rice; a.g.e., s. 33-34. 39 J. Junge; a.g.e., s. 6. 40 J. Junge; a.g.e., s. 67. 41 A. Herrmann; a.g.m., s. 157. 42 Strabon XI, 8, 2. 43 J. Junge; a.g.e., s. 70. 44 A. Herrmann; a.g.m., s. 159-160. 45 J. Junge; a.g.e., s. 86. 46 Herodotos IV, 101-102. 47 Bug nehri. 48 Dinyester nehri. 49 Herodotos IV, 17. 50 Dinyeper nehri. 51 Herodotos IV, 18. 52 Dinyeper nehrinin kollarından biri. 53 Herodotos IV, 18. 54 Donetz suyu. 55 Kırım yarımadası. 56 Kremnes deniz çarĢısı, Azak Denizi üzerinde bir ticaret limanı idi. 57 Don nehri. 58 Herodotos IV, 20. 59 Herodotos IV, 21. 60 Herodotos IV, 12. 61 T. Tarhan; “Eski Anadolu Tarihinde Kimmerler”, AraĢtırma Sonuçları Toplantısı Bildirileri, I, (1984), s. 113. 62 Herodotos IV, 1. 63 A. D. Mordtmann; a.g.m., s. 49-50. 64 Plethron: 100 ayak: 29,6 m.‟dir. 65 oruh nehri. 66 Parasang Fersahtır. 1 fersah yaklaĢık 5,5 km.‟dir. 67 Ksenophon IV, 7, 18. 68 H erodotos IV, 105. 69 K. Kretschmer; a.g.m., s. 940. 70 E. H. Minns; Scythians and Greeks, Cambridge 1913, s. 35. 71 K. Zeus; Die Deutschen und Nachbarstamme, München 1937. K. Müllenhoff; “…ber die Herkunft und Sprache der Pontischen Skythen und Sarmaten”, Deutsche Altertumskunde, III, Berlin 1870-1900. W. Tomaschek; Kritik der altesten Nachrichten über den Skythischen Norden, I, Wien, 1888. J. Fressel; Die Skytho-Saken die Urvater der Germanen, München, 1886. L. Wilser; Investigations in the Province of Gotho Slavonic Relations, St. Petersburg 1899. 72 A. Herrmann; “Sakai”, RE, II, A1, (1921), s. 1798. 73 K. Kretschmer; a.g.m., s. 925 74 J. Junge; a.g.e., s. 6. 75 J. Junge; a.g.e., s. 9. 76 H. H. Van der Osten; Die Welt der Perser, Stuttgart 1956, s. 71. 77 J. Potratz; Die Skythen in Südrussland, Basel 1963, s. 17. 78 M. Ġ. Rostovtzeff; Ġranians and Greeks in South Russia, New York 1969, s. 60.79 R. Grousset; Bozkır Ġmparatorluğu, Ġstanbul 1980, s. 24. 80 Ġ. E. Zabelin; Ġstoria Ruskoy Jizni, Moscou 1876. 81 K. Kretschmer; a.g.m., s. 923. 82 E. MemiĢ; a.g.e., s. 22. 83 B. G. Niebuhr; A Dissertation on the Geograpy of Herodotos and Researches into the History of the Scythians, Getae and Sarmatians, Oxford, 1930. 84 Burada Tatar ismi Orta Asya Türk manasında kullanılmıĢtır. 85 G. Grote; History of Greece, III, New York 1857, s. 240. 86 K. Neumann; Die Hellenen im Skythenlande, Berlin 1855. 87 H. Kiepert; Lehrbuch der alten Geographie, II, Berlin 1878, s. 343. 88 G. Nagy; Neprajzi Füsetek, 3, Budapest 1895. 89 A. D. Mordtmann; a.g.m., s. 77. 90 G. Kuun; Codex Cumanicus, Budapest 1981, s. LVII. 91 E. H. Minns; a.g.e., s. 44. 92 E. H. Minns; “The Scythians and Northern Nomads”, CAH, IX, (1970), s. 187. 93 O. Franke; a.g.e., s. 60-61. 94 E. Meyer; Geschichte des Altertums, I/2, Berlin 1926, s. 905. 95 G. W. B. Huntingford; “Who were the Scythians?”, Anthropos, Wien, XXX, (1935), s. 785. 96 W. Ruben; “Biyografi Tarihi için Türk, Ġran ve Hint Materyalleri: Kyros-Keyhüsrev-Krisna-Afrasyab-Alper Tunga”, DTCF Yıllık çalıĢmaları Dergisi I, (1940-1941), s. 698. 97 H. H. van der Osten; a.g.e., s. 71. 98 Molla Mehmed El‟abeĢi; Tarih-i Kavmi Türki, Ufa, 1909, s. 54. 99 S. M. Arsal; a.g.e., s. 8. 100 ġ. Günaltay; “Türk Tarih Tezi Hakkında Ġntibaların Mahiyeti ve Tezin Kat‟i Zaferi”, Belleten, II, (1938), s. 349. 101 Z. V. Togan; Umumi Türk Tarihine GiriĢ, I., Ġstanbul 1981, s. 34. 102 M. F. Kırzıoğlu; Kars Tarihi, Ġstanbul 1953, s. 69. 103 M. Guboğlu; “Romen Ulusunun Eski Türk Kavimleri ile ĠliĢkileri Hakkında”, VIII. TTKB, II, (1938), s. 753. 104 T. Tarhan; “Eskiçağ‟da Kimmerler Problemi”, s. 358. 105 B. „gel; a.g.e., s. 186. 106 M. Seyidof; “Altın Muharibin Soy Etnik Talihi Hakkında”, KardaĢ Edebiyatlar V, (1983), s. 39. 107 Y. „ztuna; Devletler ve Hanedanlar, ilk ağ ve Asya-Afrika Devletleri, Ankara 1990, s. 127. 108 S. Koca; Türk Kültürünün Temelleri I., Ġstanbul 1990, s. 31. 109 Herodotos VI, 119. 110 G. W. B. Huntingford; a.g.m., s. 785. 111 Strabon XI, 5, 11. 112 E. H. Minns; a.g.e., s. 44. 113 T. Tarhan; a.g.m., s. 358. 114 E. MemiĢ; a.g.e., s. 23. 115 S. M. Arsal; a.g.e., s. 3. 116 Z. V. Togan; a.g.e., s. 35. 117 G. Kuun; a.g.e., s. 35. 118 ġ. Günaltay; a.g.m., s. 349. 119 ġ. Günaltay; a.g.m., s. 350. 120 M. Seyidof; a.g.m., s. 31-32. 121 M. Seyidof; a.g.m., s. 32. 122 M. Seyidof; a.g.m., s. 34. 123 M. Seyidof; a.g.m., s. 36. 124 G. Kuun; a.g.e., s. LVII. 125 G. Nemeth; “Türklüğün Eski ağı”, …lkü, XV, (1940), s. 806. 126 G. Kuun; a.g.e., s. LVIII-LIX. 127 Herodotos IV, 59. 128 G. Kuun; a.g.e., s. LIX. 129 A. D. Mordtmann; a.g.m., s. 9-70. 130 A. D. Mordtmann; a.g.m., s. 77. 131 O. N. Tuna; Sumer ve Türk Dillerinin Tarihi Ġlgisi ile Türk Dilinin YaĢı Meselesi, Ankara 1990, s. 38. 132 O. Süleymanov; “Ceti Sudın Kône Cazbaları”, Kazak Edebiyatı, 11 Eylül 1970, s. 3. 133 A. D. Mordtmann; a.g.e., s. 50. 134 Herodotos IV, 59. 135 S. M. Arsal; a.g.e., s. 10. 136 M. Ergin; Orhun Abideleri, Ġstanbul 199, s. 78. 137 S. M. Arsal; a.g.e., s. 10. 138 S. M. Arsal; a.g.e., s. 10. 139 M. Ergin; a.g.e., s. 25. 140 A. Herrmann; a.g.m., s. 1797. 141 S. Buluç; “ġaman”, Ġslam Ansiklopedisi, XI, (1979), s. 320. 142 T. Tarhan; “Ġskitlerin Dini Ġnanç ve Adetleri”, Edebiyat Fakültesi Dergisi, 23, (1969), s. 148-149 143 Herodotos IV, 76. 144 Hippokrates XCI-XCIV. 145 Z. V. Togan; a.g.e., s. 34. 146 Z. V. Togan; a.g.e., s. 34. 147 E. H. Parker; A Thousand Years of the Tartars, New York 1924, s. 39. 148 Herodotos IV, 61-63. 149 S. M. Arsal; a.g.e., s. 11. 150 Herodotos IV, 67. 151 E. H. Minns; a.g.e., s. 87. 152 Herodotos IV, 79. 153 N. Y. Biçurin; Sabronie Svedeniy o narodah ObitavĢih v Sredney Azii V drevnie Vremena, Moskva 1950, s. 78. 154 E. H. Minns; a.g.e., s. 87. 155 A. Ġnan; Makaleler ve Ġncelemeler, I, Ankara 1987, s. 326. 156 Herodotos IV, 71. 157 M. Ergin; a.g.e., s. 45-46. 158 S. Ġ. Rudenko; Kultura Naseleniya Gornogo Atlaya V Skifskoe Vremya, Moskva 1953, s. 328. 159 Ġ. H. Konyalı; “Mumya ve Türklerde Mumyacılık”, Tarih KonuĢuyor, III, (1969), s. 1196-1199. 160 Herodotos IV, 71. 161 M. Ergin; a.g.e., s. 22. 162 S. M. Arsal; a.g.e., s. 13. 163 Herodatos IV, 76. 164 M. Ergin; a.g.e., s. 18, 21. 165 S. Buluç; a.g.m., s. 331. 166 R. Grosset; a.g.e., s. 32. 167 S. Koca; a.g.e., s. 35-36. 168 Z. V. Togan; Türk Ġli (Türkistan) ve Yakın Tarihi, I, Ġstanbul 1942, s. 86. 169 O. Süleymanov; a.g.m., s. 1-3. 170 Z. V. Togan; a.g.e., s. 86-87. 171 Z. V. Togan; a.g.e., s. 92-93. 172 ġ. Kudayberdiulı; Türk-Kırgız-Kazak Hem Hanlar ġeceresi, Alma-Atı 1991, s. 63. 173 M. Seyidof; Azerbaycan Halkının Soy Kôkünü DüĢünürken, Bakü 1989, s. 86. 174 M. Seyidof; a.g.e., s. 86. 175 M. Seyidof; a.g.e., s. 86. 176 B. Hayit; Sovyetler Birliğindeki Türklüğün ve Ġslamın Bazı Meseleleri, Ġstanbul 1987, s. 449. 177 M. Seyidof; a.g.m., s. 36. 178 T. Tarhan; “Eskiçağ‟da Kimmerler Problemi”, s. 365. 179 W. Eberhard; a.g.e., s. 38-39. 180 G. Vernadsky; a.g.e., s. 50. 181 T. T. Rice; a.g.e., s. 43. 182 K. Kretschmer; a.g.m., s. 923. 183 Herodotos IV, 11. 184 A. M. Mansel; Ege ve Yunan Tarihi, Ankara 1971, s. 169. 185 D. D. Luckenbill; a.g.e., s. 207. 186 Herodotos IV, 11. 187 M. Streck; Assurbanipal un die letzten Assyrischen Konige bis zum Untergange Niniveh‟s, I., Leipzig 1975, s. CCCLXXI. 188 C. F. von Lehmann-Haupt; “Kimmerier”, RE, XI, 1, (1921), s. 398. 189 T. Tarhan; “Eski Anadolu Tarihinde Kimmerler”, s. 110. 190 T. Tarhan; “Bozkır Medeniyetlerinin Kısa Kronolojisi”, Tarih Dergisi, 24, (1970), s. 22.191 J. Lewy; “Kimmerier und Skythen in Vorderasien”, RLV, VI, (1926), s. 347. 192 J. Von Prasek; Geschichte der Meder und Perser bis Makedonischen Eroberung, Darmstadt, 1968. s. 112. 193 K. Tansug; “Kimmerler‟in Anadolu‟ya GiriĢleri ve M. „. 7. Yüzyılda Asur Devletinin Anadolu ile Münasebetleri”, DTCFD, VII/4, (1949), s. 536. 194 Herodotos IV, 12. 195 C. F. van Lehmann-Haupt; a.g.m., s. 406. 196 J. Lewy; a.g.m., s. 347. 197 T. Tarhan; “Eski Anadolu Tarihinde Kimmerler”, s. 113. 198 H. Schmôkel; Kulturgeschichte des alten Orients, Stuttgart 1961, s. 639. 199 H. Schmôkel; a.g.e., s. 639. 200 O. Belli; “Urartular”, Anadolu Uygarlıkları, I, (1982), s. 175. 201 O. Belli; a.g.m. s. 182. 202 O. Belli; a.g.m. s. 178. 203 M. Streck; a.g.e., s. CCCLXXIV. 204 B. Landsberger; “Zu neuverôffentlichen Geschichtsquellen aus der Zeit von Asarhaddon bis Nabionid”, ZA, 3/37, (1927), s. 79. 205 E. H. Minns; a.g.m., s. 189. 206 F. Kınal; Eski Anadolu Tarihi, Ankara 1991, s. 258. 207 Herodotos I, 103. 208 C. F. von Lehmann-Haupt; a.g.m., s. 404. 209 E. H. Minns; a.g.m., s. 189. 210 T. T. Rice; a.g.e. 211 E. MemiĢ; a.g.e., s. 28. 212 Herodotos IV, 1. 213 T. T. Rice; a.g.e., s. 46. 214 Z. V. Togan; “Sakallılar”, BTTD, 17, (1986), s. 32. 215 A. M. Mansel; a.g.e., s. 253. 216 A. M. Mansel; a.g.e., s. 254. 217 Z. V. Togan; a.g.m., s. 33. 218 W. Hinz; “Zur Ġranischen Altertums kunde”, ZDMG, XCIII, (1939), s. 365. 219 Z. V. Togan; a.g.m., s. 33. 220 V. Sevin; “Anadolu‟da Pers Egemenliği”, Anadolu Uygarlıkları, I, (1982), s. 316. 221 Herodotos IV, 87. 222 A. M. Mansel; a.g.e., s. 255. 223 Herodotos IV, 118-119. 224 T. T. Rice; a.g.e., s. 47. 225 Herodotos IV, 126. 226 Herodotos IV, 127. 227 T. T. Rice; a.g.e., s. 48. 228 Z. V. Togan; a.g.m., s. 33. 229 Herodotos IV, 117. 230 Hippokrates LXXXIX. 231 Herodotos IV, 110. 232 E. MemiĢ; a.g.e., s. 31-32. 233 G. Vernadsky; a.g.e., s. 73. 234 T. T. Rice; a.g.e., s. 50. 899 AA: Acta Archaologica. Afo: Archiv für Orientforschung. AH: Archaologia Hungarica. ARSAL, S. M.; Orta Asya, Ankara 1933. AYDA, A.; “Etrüskler ile Ġskitler Arasında Benzerlikler”, VIII. TTKB. I, (1979), 287-292. BELLĠ, O.; “Urartular”, Anadolu Uygarlıkları, I, (1982), 140-208. BĠURĠN, N. Y.; Sabronie Svedeniy o narodah ObitavĢih v Sredney Azii drevnie Vremena, Moskova 1950. BTTD; Belgelerle Türk Tarihi Dergisi. BULU, S.; “ġaman”, Ġslam Ansiklopedisi, XI, (1979), 310-335. CAH: Cambridge Ancient History. CEA: Cambridge Encyclopadie der Archaologie. DTCFD: Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi. EBERHARD, W.; “in Kaynaklarına Gôre Orta ve Garbi Asya Halklarının Medeniyeti”, TM, VII/1, (1942), 125-141. EBERHARD, W.; in Tarihi, Ankara 1987. EBERT, M.; “Südrussland, Skytho-Sarmatische Periode”, RLV, XIII, (1929), 52-114. ERGĠN, M.; Orhun Abideleri, Ġstanbul 1981. FRANKE, O.; Beitrage aus Chinesischen Quellen zur Kenntnis der Türkvôlker und Skythen Zentralasiens, (?), 1904. GROTE, G.; History of Greece, III, New York 1857. GROUSSET, R.; Bozkır Ġmparatorluğu, Ġstanbul 1980. GUBOĞLU, M. “Romen Ulusunun Eski Türk Kavimleri ile ĠliĢkileri Hakkında”, VIII. TTKB., II, (1976), 751-781. G…NALTAY, ġ., “Türk Tarih Tezi Hakkındaki Ġntibaların Mahiyeti ve Tezin Kat‟i Zaferi”, Belleten, 900 II, (1938), 337-365. HALOUN, G., “Zur …e-Tsi-Frage”, ZDMG, 93, (1937), 363-380. HAYĠT, B.; Sovyetler Birliği‟ndeki Türklüğün ve Ġslamın Bazı Meseleleri, Ġstanbul 1987. HERODOTOS; Herodotos Tarihi, Ġstanbul 1973. HERRMANN, A.; “Sakai”, RE, II A1, (1921), 1770-1806. HERRMANN, A.; “Die Saken und der Skythenzug des Dareios”, Afo, I, (1933), 157-170. HĠNZ, W.; “Zur Ġranischen Altertumskunde”, ZDMG, XCIII, (1939), 363-380. HĠPPOKRATOUS; Hippokratous to Peri Aeron, Hydaton, Topon, Parisioi, 1816. ĠNAN, A.; Türk Tarihinin Ana Hatları, Ġstanbul 1930. ĠNAN, A.; Makaleler ve Ġncelemeler-I, Ankara 1987. JUNGE, J.; Saka-Studien, Leipzig, 1939. KINAL, F.; Eski Anadolu Tarihi, Ankara 1991. KIRZIOĞLU, M. F.; Kars Tarihi, Ġstanbul 1953. KĠEPERT, H.; Lehrbuch der alten Geographie, II, Berlin 1878. KĠSELEV, S. V.; Drevnyaya Ġstoriya Yujnoy Sibiri, Moskova 1951. KOCA, S.; Türk Kültürünün Temelleri, Ġstanbul 1990. KONYALI, Ġ. H.; “Mumya ve Türklerde Mumyacılık”, Tarih KonuĢuyor, III/15, (1969), 1196-1199. KRETSCHMER, K.; “Scythae”, RE, II, A1, (1921), 923-942. KSENOPHON; Anabasis, Ġstanbul 1944. KUDEYBERDĠULĠ, ġ.; Türk-Kırgız-Kazak Hem Hanlar ġeceresi, Alma-Atı 1991. KUUN, G.; Codex Cumanicus, BudapeĢte 1981. LANDSBERGER, B.; “„n Asya Kadim Tarihinin Esas Meseleleri”, II. TTKB, 1987, 98-114. LANDSBERGER, B.; “Zu neuverôffentlichten Geschichtsquellen aus der Zeit von Asarhaddon bis Nabionid” ZA, 3/37, (1927) 60-98. 901 LEHMAN-HAUPT, C. F. von.; RE, XI/1, (1921), 398-434. LEWY, J.; “Kimmerier und Skythen in Vorderasien”, RLV, VI (1926) 347-349. LUCKENBĠLL, D. D.; Ancient Records of Assyria and Babylonia, II New York 1968. MANSEL, A. M.; Ege ve Yunan Tarihi, Ankara 1971. MEMĠġ, E.; Ġskitlerin Tarihi, Konya 1987. MERHART, G. Von; Bronzezeit am Jenisei, Wien 1926. MEYER, E.; Geschichte des Altertums, I/2, Berlin 1926. MĠNNS, E. H.; The Scythians and Greeks, Cambridge 1913. MĠNNS, E. H.; “The Scythians and Ndrthern Nomads”, CAH, IX, (1970) s. 187-205. MORDTMANN, A. D.; “…ber die Keilinsçhriften zweiter Gattung”, ZDMG, XXIV, (1870), s. 1-85. NEMETH, G.; “Türklüğün Eski ağı”, …lkü, XV, (1940) 299-306. „GEL, B.; Büyük Hun Ġmparatorluğu Tarihi, I, Ankara1981. „ZER, Y. Z.; “Son Arkeolojik Nazariyeler ve Subarlar”, II. TTKB, 1937, 115-125. „ZTUNA, Y.; Devletler ve Hanedanlar, Ġlk ağ ve Asya-Afrika Devletleri, Ankara1990. PARKER, E. H.; A Thousand Years of the Tartars, New York1924. PĠOTROVSKY, B. B.; “Ġskitlerin Dünyası” UNESCO‟dan GôrüĢ, XII, (1976), 4-8. POTRATZ, J.; Die Skythen in Südrussland, Basel 1963. PRASEK, J. Von.; Geshichte der Meder und Perser bis Makedonischen Eroberung, Darmstadt, 1968. RE: Paulys Real Encyclopaedie der classicchen Altertumswissenschaft. RĠCE. T. T.; The Scythians, London 1958. RLV: Reallexion der Vorgeschichte. ROSTOVTZEEF, M. Ġ.; Skythen und der Bosphorus, Berlin 1931. ROSTOVTZEEF, M. Ġ.; Ġranians and Greeks in South Russia, New York 1969. 902 RUDENKO, S. I.; Kultura Naselleniya Gornogo Altaya v Skifskoe Vremya, Moskova 1953. SEVĠN, V.; “Anadoluda Pers Egemenliği”, Anadolu Uygarlıkları, 1982, 310-332. SEYĠDOF, M.; “Altın Muharibin Soy-Etnik Talihi Hakkında”, KardaĢ Edebiyatlar, V, (1983), s. 30-39. STRABON, The Geography of Strabo, Cambridge 1969. STRECK, M.; Assurbanipal und die letzten Assyrischen Kônige bis zum Untergange Niniveh‟s, I., Leipzig, 1975. S…LEYMANOV, O.; “Ceti Sudin Kône Cazbaları”, Kazak Edebiyatı, 25 Eylül 1970, s. 1-3. TANSUĞ, K.; “Kimmerlerin Anadoluya GiriĢleri ve M. „. 7. Yüzyılda Asur Devleti‟nin Anadolu ile Münasebetleri”, DTCFD, VII/4, 535-550. TARHAN, M. T.; “Ġskitlerin Dini Ġnanç ve Adetleri”, Edebiyat Fakültesi Dergisi, 23, (1969), 145-170. TARHAN, M. T.; “Bozkır Medeniyetlerinin Kısa Kronolojisi”, Tarih Dergisi, 24 (1970), 17-32. TARHAN, M. T.; “Eskiçağda Kimmerler Problemi”, VIII. TTKB., I, (1979). s. 355-369. TARHAN, M. T.; “Eski Anadolu Tarihinde Kimmerler”, AraĢtırma Sonuçları Toplantısı, I, Ankara 1984, 109-120. THUKYDĠDES, Peloponnessoslularla Atinalıların SavaĢı II, Ankara 1975. TOGAN, Z. V.; Türk Ġli (Türkistan) ve Yakın Tarihi, I., Ġstanbul 1942. TOGAN, Z. V.; Umumi Türk Tarihine GiriĢ, I, Ġstanbul 1981. TOGAN, Z. V.; “Sakalar” (I) BTTD, 17 (1986) 20-24. TOGAN, Z. V.; “Sakalar” (VI) BTTD, 23 (1987) 30-34, TSAD: Türkiye Sosyal AraĢtırmalar Dergisi. TTKB: Türk Tarih Kongresi Bildirileri. TUNA, O. N.; Sümer ve Türk Dillerinin Tarihi Ġlgisi ile Türk Dilinin YaĢı Meselesi, Ankara, 1990. VERNADSKY, G.; A History of Russia, I, New Haven 1943. VON DER OSTEN; H. H.; Die Welt der Perser, Stuttgart 1956. 903 ZA: Zeitschrift fur Assyriologie. ZDMG: Zeitschrift der Deutschen Morgenlaendischen Gesellschaft. ZVELEBĠL, M.; “Der Aufstieg der Nomaden in Zentralasien”, CEA, Munchen 1980. http://i129.photobucket.com/albums/p217/dpwes/Ystr.jpg mesela keltler iyi binici ve arabacılar dır, germenlerle birlikte metal işlerinde ustalardır ve bir binici icadı olan pantolon giyerler Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Cuce Mesaj tarihi: Eylül 19, 2013 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 19, 2013 yalnız baya ciddi farklılıkları var zaten orta asya kavimlerinden. hani her at binip ok atanı mete han'mı sandın durumu biraz bizimkisi. Liderlik organizasyonlari, metal işleme teknikleri öncelikleri, zırhları, mihferleri aslında baya farklı. elbette göcebe halkların paylastığı bir cok özelliği paylasıyolar. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
moncici Mesaj tarihi: Eylül 19, 2013 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 19, 2013 "Güney yolundan Ön Asyaya aralıklı olarak yapılan göçler tarih öncesi devirlerde başlamıştır. Buraya ilk göç edenlerin Sümerler olduğu kabul edilmektedir. Sümerlerin turani bir kavim olması, bunların menşeini Orta Asyaya götürmektedir. " sümerlerin turani bir kavim olduğuna dair bir tane bilimsel yayın yok. arada bazı "araştırmacılar" veya en fazla gazi üniversitesinden birtakım çılgınlar çıkıp "aha bakın şu kelime de türkçeyle aynı" falan diyip sümerleri türk ilan ediyor, o kadar. yazının devamını da okumadım bu yüzden. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
moncici Mesaj tarihi: Eylül 19, 2013 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 19, 2013 ayrıca referanslı dediğin yazının referansları fi tarihine ait. sen değil miydin "ay yok arkeoloji eskiden ideolojikti, şöyleydi böyleydi" diye konuşan? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Feamer Mesaj tarihi: Eylül 19, 2013 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 19, 2013 yav yazı konu ile ilgili idi koydum, bir şey iddia etmiyorum, benim zaten genetik ırkçılık ile bir işim yok, adamlarda kültür kıyak ise severim adamları yetersiz işte yapılan araştırmalar, ayrıca elin yabancısı niye milyon dolar harcayıp oralarda araştırma yapsın bizim yapmamız lazımdı, onuda bu şekilde baltalıyorsunuz elin almanı geliyor hitit araştırması yapıyor, sümer araştırması yapıyor, biz de yapalım bir iki hata sonra kesin şeyler çıkar belki Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar